Güzel Sanatlar Dersi 3. Ünite Özet
Müzik
- Özet
Orta Çağ/Gotik Dönem
Nota yazısı veya sesli kayıtlar olmadığından insan topluluklarının binlerce yıl önceki yaşamında müziğin nasıl olduğu bilinememektedir. Ancak müziğin var olduğu ve işlevi, duvar resimleri, öyküler, ikon ve tasvirlerdeki anlatımlardan anlaşılır.
Eski Çağlar’da müzik; savaş, av, kutlama, düğün, ölüm törenlerinin bir parçasıydı.
Bugün uygarlığın sanat, bilim ve felsefe alanındaki köklerini oluşturan Antik Yunan’da ise ünlü matematikçi Pisagor yaptığı deneyler ile akustik ve müziksel uyumlu sesleri matematiksel formüllerle dile getirerek, entonasyon sisteminin temelini oluşturmuştur. Batı Müziği’ni temellendirecek olan Yunan Modları olarak adlandırılan makamlar bu dönemde geliştirilmiştir. 9. yüzyılda Türk filozofu ve müzik bilimcisi Farabi, Doğu’nun ilk kapsamlı müzik teorisi kitabını yazmıştır.
Orta Çağ müziğinin büyük çoğunluğu kilise ile ilişkili vokal dinî müziktir. Bu döneme ait en eski müzikler, tek sesli bir melodiden oluşan eşliksiz ve armonisiz müziktir. Bilinen en eski müzik yazıları kilise müzikleridir. Tek sesli müzik yerini, aynı anda eş zamanlı olarak birlikte hareket eden iki farklı sesin oluşturduğu Organum adı verilen solo ve koro ile söylenen türe bırakır ve bu, gelecekte polifoniyi doğuracak olan kontrpuan ın en ilkel biçimidir.
Gotik Dönem ’de dinî müziğin çok sesli çalışmalarının başlıca merkezi olan Fransa’daki Notre Dame Kilisesi’nin ekolü oldukça önemlidir.
Notre Dame Ekolü’nün birincisi Ars Antiqua (Eski Sanat), bir diğeri ise kilise müziğinin katı kurallarına karşı gezgin halk ozanları ile baş gösteren akım Ars Nova (Yeni Sanat)tır.
Orta Çağ’da bestecilerin çoğunluğu kilisedeki müzikle ilgili din adamlarıdır. Bilinen besteciler arasında halk ezgilerini dinî içeriklerle birleştiren Aziz Ambrosius (340-397), ilahileri düzenleyerek katı dinî müzik kurallarını oluşturan Papa I. Gregorious (540-607) vardır. Ars Nova akımının öncülerinden Philippe de Vitry (1285-1361) ve Adam de la Halle’yi örnek verebiliriz. Guillame de Machaut (1300-1377)’un Madrigal, Motet, Balat, Rondo gibi biçimlerde bestelerinin yanı sıra, aynı anda hareket eden 4 farklı sesi kullanarak yazdığı Notre Dame de Missası adlı yapıtı, Orta Çağ’ın önemli bir yapıtıdır.
Rönesans
Rönesans Dönemi’nde müzik; İtalya’da Madrigal , Fransa’da Chanson , Almanya’da ise koro ile söylenen din dışı müzik Lied olarak gelişmiştir. Çalgı müziğinin ilerlemesi ile Pavan gibi yaygın dans formu kullanılmış; vokal müzik yine ön planda olmuş ve çalgı eşliği olmayan korolar ( A capella ) kullanılmıştır. İlk nota basımı 1476’da Rönesans’ta gerçekleşmiştir.
Felemenk Okulu’ndan Guillame Du Fay (1400-1474), kontrpuan ustası Josquin des Pres (1455-1521) Jan Sweelinck (1562-1621) İtalya’da madrigal ustaları; Gesualdo da Venosa (1560-1613), Luca Marenzio (1553-1599), kontrpuan ustası Giovanni Pierluigi Palestrina (1524-1594) ve Orlandus Lassus (1532-1594) bu dönemin önemli bestecilerindendir. Lute, lavta, arp, klavsen, viyola, flüt, yan-flüt, trompet ve davul, üçgen, zil, def gibi vurmalı çalgılar bu dönem kullanılan çalgılardır.
Barok Dönem
“Biçimsiz-şekillenmemiş inci” anlamına gelen Barok kelimesi, hareketlilik, karmaşıklık ve gösterişliliği içeren bir üslup olarak 16. ve 17. yüzyılda besteciler ve müzik yazısındaki armonik gelişmelerle Avrupa’yı etkisi altına almıştır. Barok Çağ’da sözlerden bağımsız olarak sadece çalgı için yazılan sonat , konçerto , füg gibi bugün kulla- nılan pek çok müzik formları gelişmiş ve bass continio (sürekli bas) gibi çağın müzik yazısında belirgin özellikler taşıyacak stil özellikleri oluşmuştur. Allamande, Courante, Sarabande, Gique gibi dans isimlerini içeren birden fazla bölümlü çalgı eserinin tamamını oluşturan süit ler bu dönemde yazılmıştır. Günümüzdeki modern orkestranın ilk örneklerine bu dönemde rastlanır. 17. yüzyıl, Opera nın doğduğu dönemdir.
Jacopo Peri (1561-1633) 1600 yılında, günümüze ulaşabilmiş ilk opera olan Dafne’yi yazmıştır Claudio Monteverdi (1567-1643) geleceğin opera bestecileri için öncü olmuştur. J.S. Bach, Barok Dönem’i tekrar edilemez şekilde sonlandırarak yeni bir döneme ufuk açmış, müzik tarihinde çok önemli bestecilerden biridir. Bach’ın pek çok piyano eseri, füg sanatı, solo çalgı ve orkestra için kon- çertoları, solo süitler gibi eserleri bulunmaktadır. Bu çağdaki diğer önemli besteciler; Arcangelo Corelli (1653-1713), Henry Purcell (1659-1695), François Couperin (1668-1733), Georg Friedrich Haendel (1685-1759), Domenico Scarlatti (1685-1757), Antonio Vivaldi (1675-1741)’dir.
Org, Barok müziğin en önemli çalgılarından birisidir. Piyano bu dönem kullanılmaya başlanmış; lir, davullar, yan flüt, korno, lavta, viyola ve keman bu dönem kullanılan çalgılar olmuştur. Çalgı müziği gelişirken, çalgı yapımcılığı da gelişmiş; İtalyan çalgı yapımcıları, üstün nitelikli ve çok değerli keman ailesini oluşturan mükemmel çalgılar yapmışlardır.
Klasik Dönem
“Aydınlanma Çağı” olarak kabul edilen Klasik Dönemde kültür ve sanat, soylulardan ve saray ortamından çıkarak, halk ve orta sınıfın beğenisinde yerini almıştır. Besteciler, saray yerine artık konser salonlarında müziğin yeni alıcısı olan halk için besteler yapmaktadırlar. Klasik Dönem, müziğin “Altın Çağ”ı olarak da tanımlanır.
Bu dönem müziği; dört ayrı bölümden oluşan sonat formu olarak dönemin en belirgin özelliğini oluşturmuş ve konçerto ve büyük orkestra için yazılan senfoni formunu da etkilemiştir. Bu dönemde senfonik eserler gelişmiştir. Başta piyano olmak üzere, yaylı ve nefesli çalgıların kullanımının önem kazanması ile çalgı yöntemleri yazılmaya başlanmıştır.
Franz Joseph Haydn (1732-1809), Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791) ve Ludwig van Beethoven (1770-1827), Viyana Klasikleri adı verilen çağın önemli üç bestecisidir. Beethoven klasik üslubu doruk noktasına taşıyarak Romantik Dönem’in başlamasına zemin hazırlamıştır.
Klasik Dönem senfonik orkestra çalgıları; keman, viyola, viyolonsel, kontrbası içeren yaylı çalgılar; obua, klarnet gibi ahşap nefesliler; korno gibi bakır nefesli çalgılardır. Klavsen, Klasik Dönem’de orkestradan çıkmıştır. Yaylı Çalgılar Dörtlüleri’ni oluşturan gruplar oda müziği eserleri ile öne çıkmıştır.
Romantik Dönem
Romantik Dönem’de opera en etkili müzik türlerinden biri olmuştur. 19. yüzyıl aynı zamanda ‘Virtüözler Çağı’dır. Romantik Dönem ayrıca yurt sevgisi, ülke geleneklerine duyulan onur ile ulusal okulların kurulduğu Ulusalcılık akımının oluştuğu bir dönemdir. Romantik dönemde resim sanatındaki Empresyonizm (İzlenimcilik); akımı müziği de etkilemiş ve resim sanatında görülmeye başlanan kesin çizgilerden kaçınarak belirsizliğin verdiği yumuşak, uçucu ve kural dışına çıkan etkiler müzik yapıtlarına da yansımıştır.
Romantik Dönem’de izlenimci besteciler arasında Claude Debussy (1862-1918), Maurice Ravel (1875-1937), Eric Satie (1866-1925) yer alır. Çağın keman virtüözü Niccolo Paganini (1782-1840) ve piyano virtüözü Franz Liszt (1811-1886) besteci-yorumcular arasındadır. Gioacchino Rossini (1792-1868), Giuseppe Verdi (1813-1901), Carl Maria von Weber (1786-1826) ve Richard Wagner (1813- 1883) dönemin opera yapıtları ile tanınan bestecileridir.
Mendelssohn (1809-1847); oda müziği, solo ve muhteşem senfonik eserleri ile Johannes Brahms (1833-1897); senfonileri ile tanınır. Programlı müzik öncüsü Hector Berlioz (1803-1869); Piyotr İlyiç Çaykovski (1840-1893);
Anton Bruckner (1824-1896), Gustav Mahler (1860-1911) ve Richard Strauss (1864-1949) bu dönemin önemli besteciler arasındadır.
Romantik Dönem’in başlarında piyano ve piyano müziği çok gelişmiştir. Orkestra çalgıları artık günümüzdeki kullanımına ulaşmıştır.
Modern Dönem
20. yüzyıldaki akım ve stiller; Ekspresyonizm (Anlatımcılık), Neo-Klasisizm, (Yeni Klasik), Fütürizm (Gelecekçilik), Elektronik Müzik, Aleatorik (Rastlantısal) Müzik, Post-Modern Müzik gibi akımlardır. 20. yüzyıl müziği, uyumsuz olanı ve gerçeğin çirkin yüzünü yansıtma görevini üstlenerek kulağa hoş gelen uyumlu seslerden oluşan melodi ve güzel olan her şeyden kaçarak, duygular ile değil; akıl ile yaratma yolunu seçmiştir. Gerçeğin acı veren çirkin yüzü uyumsuzluk, kulağı rahatsız eden akorlar, beklenmeyen vurgular ve sesler, yaşamın hızını ve yozlaşmışlığını hissettiren ritmik kargaşa; zaman zaman elektronik gereçler de kullanılarak anlatılmıştır.
20. yüzyılda, geçmiş ile bağlarını kopartmak istemeyip melodi, tonalite gibi değerleri çağın anlayışı ile yeniden ele alarak yapıtlar veren akıma Yeni-Klasikçi denir. Rastlantısal Müzik ve Müzikli Tiyatro, yeni müzik stilleri arasındadır.
Arnold Schönberg (1874-1951); Alban Berg (1885-1935), ve Anton Webern (1883-1945), Ekspresyonist (Anlatımcı) besteciler arasında sayılabilir. Yeni-Klasikçi besteciler arasında Paul Hindemith (1895-19639) ve İgor Stravinsky (1882-1971), Sergey Prokovyef (1891-1953) örnek verilebilir. 20. yüzyıl müziğini anlamakta zorlanan dinleyici ile bestecilerin arasındaki uzaklık yeniden tonaliteye dönen bir yaklaşım ile kapatılmıştır. Carl Orff (1895-1982) Orta Çağ köy ezgilerine dayanarak sıkça seslendirilen bir sahne kantatı Carmina Burana’yı bu dönemde yazmıştır.
Osmanlı Dönemi’nden Günümüze Türkiye’de Çok Sesli Müzik
Türk müziğinin kuramsal çalışmaları 9. yüzyılda Farabi (870-950) ve İbni Sina (980-1037) ile başlamıştır. Önemli isimler arasında Abdülkadir Meragi (1353-1435), Itri (1638-1712), Dede Efendi (1778-1846), Tamburi İsak (1745-1814), Rauf Yekta Bey (1871-1935) sayılabilir.
Osmanlı Dönemi’nin çok seslilikle ilk karşılaşması ise Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde saraya gelen Batılı müzisyenler ve çalgılar ile başlar.
Mızıka-i Hümayun Osmanlı Dönemi’nde Batılı anlamda kurulan ilk müzik kurumudur. Meşrutiyetin ilanından sonra Mızıka-i Hümayun’daki yabancı müzikçilerin yerine, Avrupa’da öğrenim görmüş Türk müzikçiler göreve başlamıştır. Mızıka-i Hümayun 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte Riyaset-i Cumhur Orkestrası ve bandosu olarak Atatürk’ün himayesine girer ve 1958’de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası adı altında çalışmalarını sürdürür.
1924 yılında kurulan Musiki Muallim Mektebi; 1936’da Ankara Devlet Konservatuvarı” adını alarak çok sesli müzik eğitimine başlar. Çok sesli müziğin gelişmesine katkıda bulunacak yeni kurumlar çoğalırken, olağanüstü müzik yeteneğine sahip Türk çocukları, günümüzün virtüöz solistleri olan Suna Kan, İdil Biret gibi, öğrenim için Avrupa’ya gönderilirler. Kurulan senfoni orkestraları, operalar, tiyatro kurumları, oda müziği toplulukları ve radyo programları ile çok sesli müziğin gelişimi hızlanır.
Çok seslilik alanında Avrupa’da eğitim görerek, bestecilik çalışmalarına devam eden ilk Türk bestecileri, ülkemizin çok sesli müzik dalındaki ulusal renklerimizi de taşıyan özgün yapıtları vermişlerdir.
Türk Beşleri isimli besteciler: Cemal Reşit Rey, Hasan Ferid Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Akses’tir. Günümüz bestecileri arasında Babür Tongür, Hasan Uçarsu, Betin Güneş, Kamran İnce, Özkan Manav, Fazıl Say sayılabilir.