Akdeniz Uygarlıkları Sanatı Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Akdeniz’De Yeni Düzen –Yeni Sanatsal İfade Biçimleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Akdeniz’de bulunan iki ayrı uygarlık çeşidi nelerdir?
Akdeniz’i anlamak iki ayrı uygarlık tanımına hâkim olmakla mümkündür: Uzananlar (yayılanlar) ve yoğuranlar (kaynaştıranlar). Akdeniz’in etrafındaki çok çeşitli topraklardaki kültürlerin bazıları yabancı topraklara uzanmış ve beraberlerinde kendi kültürlerini götürmüş; bazıları ise oldukları yerde kalmış ama gelen etkileri kendi yerel kültürleriyle yoğurmuşlardır. M.Ö. 9 yüzyıldan M.S. 4. yüzyıla kadarki dönemde Fenike, Yunan ve Roma uygarlıklarını uzananlar olarak nitelendirebiliriz. Yoğuranlar ise Etrüsk ve Anadolu Uygarlıkları olabilir. Fenike ve Yunan uygarlıkları kendi topraklarında bulunmayan hammaddelere ulaşmak arzusuyla Akdeniz’e yayılmışlar, Romalılar ise daha çok askeri ve sömürgeci bir yaklaşımla Akdeniz’i iç deniz haline getirmişlerdir.
Fenikeliler hangi coğrafyada yaşamışlardır?
Fenike uygarlığının beşiği Kuzey Filistin’den Güney Suriye’ye kadar uzanan Doğu'da Lübnan dağlarıyla sınırlı Akdeniz kıyı şerididir .
9. yüzyılda Fenikelilerin ticaret ağı nereleri kapsamaktadır?
9. yüzyılda Fenikelilerin ticaret ağı doğuda Mezopotamya’dan (Asurlular), batıda Sardunya’ya, güney’de Kuzey Afrika ve Mısır’dan, kuzeyde Suriye (Geç Hititler), Anadolu’nun güney kıyıları, Kilikya ve Yunan Adalarına kadar uzanır.
Kıbrıs ne anlama gelir?
Kıbrıs, Yunanca bakır (kypros) anlamına gelir ve bakır madenleri açısından zengindir.
Erken dönem Yunan sanatı hangi kültürlerden etkilenmiştir?
Bu erken döneme ait Yunan sanatı Asur, Mısır ve Fenikelilerin etkilerini taşır. Fenike sanatı zaten Mısır ve Mezopotamya ile yaptıkları ticaret sonucu bu uygarlıkların sanatının seçmeci bir birleşimidir. M.Ö. 9. yüzyıldaki Asur akınlarından kaçan pek çok Yakın Doğu ve Mısır kökenli zanaatkâr, Akdeniz yoluyla batıya göç etmiş ve becerilerinin Akdeniz’e yayılmasına sebep olmuşlardır.
Emporia ve Apoikiai arasında ne fark vardır?
Yunanca emporia adı verilen ticaret limanları ve apoikiai adı verilen koloni kentleri arasında fark vardır . Kolonizasyon öncesi dönemde Al-Mina ve Pithekusa gibi kentler emporia olarak tanımlanabilir, çünkü bu kentlerde Yunanlılar her ne kadar ticaret faaliyetlerini yürütseler de politik bir bağımsızlıkları veya üstünlükleri yoktur. Yunanlıların başka ülkelere yaptıklar gezilerin karakteri M.Ö. 8. yüzyılın sonuna doğru değişmeye başlar. M.Ö. 730 ve 530 arası kuzeyde Karadeniz kıyılarından, batıda Fransa ve İspanya kıyılarına kadar bütün Akdeniz’de Yunan kolonileri kurulur. Yunanlıların yabancı topraklarda yeni yerleşim yerleri aramalarının sebebi genel olarak nüfus artışı sonucu anavatanlarındaki kaynakların yetmemesi olduğu düşünülür.
Apoikiai, Yunanca “evden kaynaklı” anlamına gelir. Dolayısıyla koloni kentlerinin çoğunun bir ana kenti vardır. Bu kentten yola çıkan 100-200 kişilik bir genç erkekler topluluğu Akdeniz yoluyla yeni topraklar aramaya giderler. Yola çıkmadan aralarından bir lider seçilir. Bu kişi Delphi’deki Apollon tapınağına giderek, nerede koloni kurması gerektiğini buradaki müneccimlerden öğrenir. Romalı yazar Plutark, Apollon’un bu seçilmiş lideri doğru yeri tanıma, doğru zamanı anlama, deniz aşırı yerlerdeki tanrılara ait kutsal yerleri ve kahramanlara ait gömü yerlerini tespit edebilme yetisiyle donattığını söyler. Bu yetilerle donanmış olan lider, genelde korunaklı limanlara sahip, verimli topraklarla bağlantılı, kale olarak kullanılabilecek yüksek bir tepeye sahip ve yerel halkı barışçıl veya etkisiz hale getirilebilecek kadar güçsüz yerleri yeni kent için seçer. Kentin sınırları ve kutsal alanları belirlenir ve kent koloniciler arasında paylaştırılır. Bu ilk gelenlerin aileleri her zaman kentin yöneticileri sınıfında yer alırlar ve daha sonra gelenlere karşı üstünlüklerini korurlar.
Yunan tapınağının temelinde hangi etkiler yatar?
Yunan tapınağının temelinde hangi etkiler yatar konusu oldukça çok tartışılan bir konudur. Anıtsal taş yapının temelleri, megaron formuna ve ahşap öncüllere dayandırılsa da özellikle anıtsal taş ifadenin kazanılmasında Mısır’ın etkisi yadsınamaz. M.Ö. 6. yüzyılda Mısır’a giden Yunanlılar anıtsal mezar yapıları (piramitler) ve tapınaklara karşı kayıtsız kalamazlar. Taştan yapılmış bu binalar Yunan kültüründe mimari estetiğinin ve mimari formların gelişmesinde önemli rol oynarlar. İlk anıtsal taş tapınaklar M.Ö. 6. yüzyılda Dorik düzende yapılmışlardır. Korinthos’daki Apollon Tapınağı ve İtalyan ana karasında bir Yunan kolonisi olan Posidonia (Paestum)’daki Athena Tapınağı, M.Ö. 6. yüzyılda yapılmış Dorik tapınakların hem Yunanistan’da hem de kolonilerde aynı değişmez mimari kalıbı izlediğine kanıttır. Dorik düzen Mısırda Deir el-Bahri’deki Hatshepsut Tapınağı’ndaki sütun başlıklarına çok benzer. Efes’deki Athena veya Didim’deki Apollon tapınaklarında gördüğümüz kalabalık sütün dizileri Mısır tapınaklarındaki hipostil salonları andırır. Delos’daki Aslanlı Yol, Mısır tapınaklarının önünde aslanlar veya sfenkslerin sıralandığı kutsal yollara öykünür.
Etrüsklerin bronz heykellerinin karakteristiği nedir?
Etrüsklere özgü bronz hayvan heykelleri de bu gerçekçi yaklaşımı gözler önüne serer. M. Ö. 500’lere tarihlenen meşhur dişi kurt heykeli, daha sonra Roma’nın kuruluş efsanesiyle ilişkilendirilmiş ve kurt tarafından emzirilen Roma’nın kurucusu mitolojik ikiz krallar Romulus ve Remus Rönesans’ta efsaneye eklenmiştir. Kurdun anatomisindeki gerçekçilik ve bununla çelişen iki boyutlu bir bezeme görünümündeki yelesi Etrüsk heykel sanatında tipiktir.
M.Ö. 9. ve 6. yüzyıllar arasında Akdeniz'in baskın uygarlıkları nelerdir?
Yukarıda da gördüğümüz üzere, M.Ö. 9 ve 6. yüzyıllar arası, Akdeniz’de, ana uygarlıkları Fenike, Yunan ve Etrüskler olan bir düzen kurulmuştur. Bu uygarlıklar birbirleriyle yalnızca ticaret ilişkileri kurmazlar, aynı zamanda kültürel olarak da bir etkileşime girip, Akdeniz’e özgü kültürün, uygarlığın ve sanatın gelişmesinde rol oynarlar.
M.Ö. 6. yüzyıl sonrası Akdeniz'deki barışçıl havanın bozulmasının sebebi nedir?
Akdeniz dünyasındaki barışa dayalı ticaret ilişkileri, Perslerin tarih sahnesine girmesiyle bozulur. Coğrafi merkezleri İran platosunda bulunan Persler, M.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısından itibaren toprakları bütün Orta Doğu, Mısır, Suriye, Filistin, Kuzey Arabistan, Anadolu ve Trakya’yı kapsayan bir imparatorluk kurarlar. Emperyalist hırsları olan Persler, o zamana kadar büyük hırsları olmayan kent devletleri üzerinden giden Akdeniz uygarlığındaki dengeleri yerinden oynatırlar.
Kral Midas'ın hikayesi nedir ve neyi simgelemektedir?
Kuzeyden gelen bir kavim olan Kimmer’lerin saldırıları sonucu M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısında Orta Anadolu’nun egemenliği Friglerden Lidyalıların eline geçer. Yunan mitolojisine göre Frig Kralı Midas’ın her dokunduğu şey altına dönüşüyordu. Romalı yazın ustası Ovid’in Metamorfozlar adlı eserinde bu efsane bütün ayrıntıları ile ele alınmıştır. Tanrı Dionysos, Midas’ın bu sihirli güçten
kurtulması için Sardes yakınlarındaki Paktolos ırmağında yıkanması gerektiğini söyler. Bunun sonucunda Paktolos ırmağında altın parçaları görülmeye başlanmıştır. Bu hikâye zenginliğin ve egemenliğin bir kavimden diğerine geçişinin simgesel bir ifadesidir.
Karyalıların mimari anlayışını açıklayınız.
Yerel Anadolu kültürünün, Helen ve Pers etkileriyle yoğrulması özellikle Karya’da çok belirgindir. Bu etkileri özellikle mezar anıtlarında açıkça görebiliriz. Karyalılar, tipik bir Anadolu geleneği olan kayadan oyulan veya kaya yüzlerine işlenen mezarlar geleneğini, Pers ve Yunan dünyasından ödünç alınma öğelerle yeniden yorumlarlar. Tapınak tarzında alınlıklı ve İyonik düzende kolonlara sahip tip Helen etkisindedir. Halikarnassos’daki (Bodrum) Karya Kralı Maussollos’a (M.Ö. 377-353) ait mezar yapısı ise Helen üslûpta heykel ve kabartmalarla süslenmiş olsa da, biçimsel olarak basamaklar üzerinde yükseltilmiş bir mezar yapısı, Pers ve Anadolu etkilerini taşır. Özellikle Pers Kralı Kyros’un mezarıyla biçimsel benzerliği dikkat çekicidir. Mausollos Yunan kültürünün hayranıdır ve Halikarnassos ve diğer Karya kentlerini süslemek üzere Yunan heykeltıraş ve mimarları davet etmiştir. Yine Maussollos ve kız kardeşleri tarafından yaptırılan Zeus Labraunda kutsal alanı bu etkileşmenin günümüze ulaşan en iyi örneklerinden biridir. Doğal su kaynaklarına ve taşlara tanrısal tanımlar atfeden yerel kültürün ve Anadolulara özgün anıtsal taş işçiliğinin Helen mimari biçimleriyle yoğrulduğu bir alandır.
Pers İşgaline karşı direniş nerede başlar?
Perslere karşı direniş önce Anadolu’da başlar. Milet kentinin başı çektiği ve İyon kökenli Atinalıların İyon kökenli Anadolu kentlerine destek verdiği bir İyonya birliği kurulur. Bu birlik M.Ö. 499’da İyonya ayaklanmasını başlatır. Ancak küçük kent devletlerinin Pers İmparatorluğu karşısında hiç şansı yoktur. Persler üstünlüğü sağlar ve M.Ö. 494 Lade muharebesi sonucu Milet’e girip, kenti yakıp yıkarlar.
Sparta'nın diğer Yunan kentlerinden farkı nedir?
Sparta, Güney Peloponnesos’da Lakonia adı verilen bölgede yerleşmiş Dor kavimlere ait birkaç köyün birleşmesinden meydana gelmiş bir kenttir. Kolayca savunabilecek bir vadide, denizden oldukça uzak bir yerde konumlanmıştır. Bu konum Spartalıların içe dönük ve tutucu karakterini destekler. Sparta, deniz ve ticaretle ilişkili diğer güçlü Yunan kentlerinin aksine, tarıma dönük ve toprakla ilişkili bir kenttir. Spartalılar, güçlerini askerlikte ve savaşta gösterirler. M.Ö 8. yüzyılda Messenia’yı da kontrolleri altına alarak Peloponnesos yarımadasındaki kaynaklarla hayatlarını sürdürebilmeyi başarmışlardır. İstmus geçidini geçerek kontrollerindeki topraklarını genişletmek daha sonra en önemli hırslarından biri haline gelmiş ve M.Ö. 5. yüzyılda Atinalılarla yaptıkları savaşların temel nedeni bu olmuştur.
Korinthos Ligi'nin kurulmasının iki ana nedeni nedir?
II. Peloponnesos Savaşı’ndan Sparta galip ayrılır ve Ege Denizi’nin egemenliği Atina’dan Sparta’ya geçer. Ancak M.Ö. 4. yüzyıl ikinci yarısına kadar, Sparta, Atina, Korinthos, Thebai gibi kentlerin egemenlik mücadelesiyle geçer. M.Ö. 359’da İkinci Philip’in Makedonya krallığının başına geçmesiyle işler değişir. Makedonya’yı kontrolü altına alan Philip, güneye doğru ilerleyip bütün Yunanistan’ı ele geçirir. M.Ö. 337’de bütün Yunan kentlerini toplayıp Korinthos Lig’ini kurar. Bu ligi kurmasının iki sebebi vardır: Yunanlılar arasında barışın devamını sağlamak ve Yunanlılar için en büyük tehdit olan Persleri ortadan kaldırmak. Ancak M.Ö. 336’da öldürülünce planları yarım kalır.
Mare Nostrum ne demektir?
Mare Nostrum (Bizim Deniz) başlıklı üçüncü bölümde ise M.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun kurulmasıyla Akdeniz’e bütüncül ve ölçünlü bir düzenin getirilmesi anlatılıyor.
Romalıların kökeni nedir?
Roma şehri Tibur nehrinin kıyısındaki bataklık alanda kurulmuştur. Bu bölgede M.Ö. 10. yüzyıldan itibaren tepeler üzerinde köy yerleşimleri görülmeye başlanmıştır. Tibur’un bu bölgede yaptığı kıvrım, nehir üzerinde uygun bir liman oluşturur. Dolayısıyla burası her zaman malların yüklenip kuzey ve güneye yollandığı bir yer olmuştur. Buradaki köyler ticaret yoluyla gittikçe zenginleşir ve birleşip Roma şehrini oluştururlar.
Romalılar, büyük olasılıkla, Etrüsklerle aynı köklerden gelseler de, kendilerini her zaman onlardan ayrı görürler. Roma İtalya’nın Etruria bölgesinde değil, Latium bölgesinde konumlanır. Romalıların konuştukları dilin Etrüsklerin konuştukları dille alakası yoktur: Romalılar Latince konuşurlar. Dolayısıyla Romalılar kuruluş efsaneleriyle kendilerini Troialılara ve Latinlere bağlarlar. Efsaneye göre Troia savaşından kaçan Aeneas, İtalya’ya gelerek Latin bir prensesle evlenip burada Lavinium kentini kurar. Aenaes’ın soyundan gelen Prenses Rhea ve Tanrı Mars’ın oğulları Romulus ve Remus, Roma’nın efsanevi kurucularıdır.
Roma Cumhuriyeti nasıl İmparatorluğa dönüşür?
Pompey, Suriye ve Mısır üzerinde bir etki alanı yaratmak için Doğu Akdeniz’deki korsan problemini kullanır: burada güvenliğin sağlanması ancak Romalılar ve yerel kralların anlaşması sonucu olacaktır. Ancak Pompey bu girişimiyle Doğu Akdeniz Krallıklarını Roma topraklarına katmayı düşünmez. Mısır ve Yakın Doğu’nun Roma topraklarına katılması, Romalı komutanların kendi aralarındaki iç savaşların bir yan etkisi olarak görülebilir. Bu iç savaşlar, M.Ö. 31’de Julius Caesar’ın evlatlık oğlu Octavian’ın
Mısır’ı ve Yakın Doğu’yu işgal ederek galip gelmesiyle son bulur. Düşmanlarını ortadan kaldıran Octavian Roma’ya geri döner. Senato onu Augustus Caesar ve Princeps ünvanlarına layık görür ve Romalıların lideri yapar. Octavian’ın bu başarısıyla Roma Cumhuriyeti bir imparatorluk haline gelir.