aofsoru.com

Sağlık Bilimlerinde Ve Yönetiminde Etik Dersi 7. Ünite Özet

Sağlık Yönetiminde Etik İkilemler Ve Çıkar Çatışması

Giriş

İkilem; istenmeyen seçeneklerden birinin, çoğunlukla iki seçenekten birinin tercih edilmesine yol açan çatışma, sorun veya kararsızlık durumudur. Etik ikilem ise günlük hayatımızda da çok sık karşılaşabildiğimiz bir durum olarak; birisi korunduğunda diğeri korunamayan iki veya birini (ya da bir kaçını) korumak için diğerlerini göz ardı etmek zorunluluğunun bulunduğu ikiden fazla değerin çatışma hâlini anlatmaktadır. Hastanelerdeki sağlık yöneticileri; hastanedeki işlerin düzenlenip yürütülmesi; gerekli personelin ve araç gereçlerin bölümlere temini; hastane bütçesinin hazırlanması ve hasta bakım hizmet ücretlerinin belirlenmesi gibi yükümlülüklerden sorumlu olan kişilerdir. Kurumun en verimli şekilde çalışmasını sağlamak için;

  • Hastane için gerekli mal ve malzemenin alınması, depolanması ve dağıtımının sağlanması,
  • Hastane binasının, eşyaların ve cihazların tıbbi gerekliliklere göre hazır tutulması, gerekli bakımonarımlarının zamanında yapılması,
  • Gerekli güvenlik önlemlerinin alınması,
  • İdari birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi ve buna göre idare edilmesi,
  • Kurumun periyodik çalışma düzenlerinin vaktinde ve doğru bir şekilde hazırlanarak organizasyonun aksamadan yürümesinin sağlanması,
  • Hastanenin mevcut durum analizlerinin yapılması ve geleceğe yönelik ihtiyaçların saptanması ve gerekli işlemlerin yapılması,
  • Bulaşıcı hastalık durumlarının ve ölümlerin, kurumun bağlı bulunduğu sağlık amirine günü gününe ayrıntılı şekilde bildirilmesi,
  • Bağlı bulunduğu Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanlığındaki hukuki ve mali zorunluluklarının zamanında yerine getirilmesi gibi sorumluluklarla yükümlüdür.

Yöneticilerin sözel yeteneğinin normalin üzerinde olması, duygusal zekâya sahip olmaları, başkaları ile iyi iletişim kurabilmeleri, yeniliklere açık olmaları, dikkatli ve sorumluluk sahibi kimseler olmaları gerekmektedir. Yöneticilerin, entellektüel seviyelerinin, sosyal özelliklerinin ve problem çözme becerisi gibi bireysel özelliklerinin bulunması ve kendisini tahlil edip olası eksiklerinin farkında olması hedeflenmektedir. Bilinçli yöneticilerin, personelin ruh sağlığını etkileyebilecek unsurlara dikkat ederek gerekli tedbirleri almaları beklenmekte ve pozitif etik yaklaşımın, etik ikilemleri azaltacağı ve iş doyumunu da olumlu yönde etkileyeceği belirtilmektedir.

Karşılaşılan etik ikilemlere daha yakından baktığımızda, bunları dört grupta ele almak mümkündür:

  1. Yöneticinin seçeneklerin hiçbirinin tam anlamıyla tatmin edici olmadığı durumlarda yaşadığı ikilemdir. Bu seçeneklerin içerisinden, diğerlerine göre daha iyi olanı belirlemesi gerekmektedir. Böylesi durumlarda ‘yanlışların başka yanlışlarla düzeltilemeyeceği’ ilkesinden hareketle ikinci bir yanlışa düşmemek hedeflenmektedir. Basit bir örnekle; borcu ödemek için hırsızlık yapmayı düşünmeme gibi...
  2. Seçeneklerin birçoğunun veya hepsinin iyi olduğu ve birisi seçildiğinde diğerlerinden vazgeçilmesinin gerektiği durumlarda yaşanan ikilemlerdir. Bu durumda tarafsız yaklaşım ve kriterlerle iyilerin arasından en iyiyi belirlemek gerekmektedir. Örnek: Bir kamu görevine atamada, aynı okuldan ve aynı diploma derecesiyle mezun olan, yapılan sınavlarda da aynı performansı gösteren iki aday arasından birisinin tercih edilmesi...
  3. Verilecek kararın, farklı kişi ve gruplar üzerinde farklı etkisinin ve sonuçlarının olacağı durumlarda yaşanan ikilemlerdir. Örnek: Doğal güzelliği ve tarihî niteliği olan bir yere köprü veya baraj yapılması ile ilgili bir kararın verilmesi durumunda, bazı vatandaşlar trafiğin rahatlayacağını ya da elektrik üretimine katkı sağlayacağını düşünerek karardan memnun olabilecek; bazıları ise çevreyi olumsuz etkileyeceğini düşünerek karara karşı çıkabilecektir.
  4. Verilecek kararın sonucundan, karar verenin kendisinin veya yakınlarının olumlu veya olumsuz; dolaylı veya dolaysız etkilenecekleri durumlarda yaşanan ve çıkar çatışmasının devreye girdiği ikilemlerdir. Örnek: Bir kamu görevlisi, amcasının arsasının da bulunduğu bir yerin kamulaştırılmasına karar verecek bir kurulun içinde yer almaktadır. Bu durumda, söz konusu kamu görevlisi, kamulaştırma kararının görüşüleceği toplantıya katılmamalıdır.

Hastane etik kurulu, sağlık çalışanlarına rutin hizmetleri sırasında karşılaştıkları etik ikilemleri çözmede yardımcı olan, hastalara ve hekimlere etik farkındalık eğitimleri düzenleyerek yardımcı olan, değişik birimlerden yönetime yansıyan her türlü etik sorun ve ikilemin değerlendirildiği ve hastanenin etik ilkelerinin belirlendiği kuruldur.

Sağlık yöneticilerinin yaşayacakları ikilemleri en alt düzeye indirecek olan ekip çalışmasında olması gereken yönetsel koşulları ise aşağıdaki maddeler ile belirlemek mümkündür:

  1. İş görenlerin düşüncelerine önem veren, onları karar süreçlerine ortak eden ve insana saygılı bir yönetim anlayışına sahip olmak.
  2. Ekip üyelerinin görev çakışmaları ve çatışmalarını önleyebilmek için yetki ve sorumluluklarının tanımlanmasını gerçekleştirmek.
  3. Ekip üyelerine karar verme ve uygulama yönünden yeterli yetki vererek onların özerklik kazanmasını sağlamak.
  4. Bireylerin kendi kendilerini geliştirebilmeleri ve ekip çalışmasının etkinliliğini artırmak için gerekli koşulları sağlamak.
  5. Yöneticilerin ve çalışanların değişime açık olmaları fikrini aşılamak.
  6. En önemlisi de üst yönetimin, ekip yaklaşımının temel ilkelerini kavrayıp desteklemesidir. Çünkü yönetimin desteği olmadan ekip çalışmasını uygulamak mümkün olmamaktadır.

Karar Verme Süreci ve Eleştirel Düşünme

Karar verme süreci; çok yönlü düşünmeyi, olasılıkları hesaplamayı, karardan etkilenecek olanların durumlarını ve grup görüşlerini önemseyip dikkate almayı gerektirirken, etik karar verme ise adalet, haklar, dürüstlük ve hakkaniyet gibi etik ilkeler doğrultusunda hareket etmeyi gerektirmektedir. Etikte incelenen konular, insan eylemlerinin amacı, ahlaki yükümlülüğün niteliği, vicdan, ödev kavramı ve bunları inceleyen çeşitli felsefi sistemler iken , uygulamalı ahlak, kişinin kendisine ve başkalarına karşı yükümlülükleri ve ilişkilerini ele almaktadır Türk Psikologlar Derneği (2004) etik karar verme sürecindeki aşamaları şu şekilde açıklamışlardır:

  1. Etik sorunun ve gerçekleştiği bağlamın belirlenmesi,
  2. Olası eylem seçeneklerinin belirlenmesi,
  3. Bunların her birinin kısa ve uzun vadeli yarar ve zararlarının belirlenmesi,
  4. Tüm ilke ve kuralları değerlendirip, eylem olasılıklarından birinin seçilmesi,
  5. Bu yönde harekete geçilmesi ve sonucun sorumluluğunun alınması,
  6. Bu eylemin sonucunun değerlendirilmesi ve
  7. Eğer sorun çözülmemiş ise diğer olasılıkların devreye girmesi.

Bireyin çevresinde neler olup bittiğini anlamasına yönelik yapıcı bir çözümleme ve problemlerin tanımlanmasında, herhangi bir amaca yönelik çalışmaların başlamasında, karar vermede, geriye dönük değerlendirmelerde kullanılabilecek olan eleştirel düşünme , problem çözme ve akıl yürütmede kullanılması gereken bir düşünme sürecidir. Eleştirel düşünme ve problem çözme becerisine sahip yöneticiler, olumsuz duygu ve düşüncelerle baş edip uygun çözüm yolları üretebildikleri gibi çalışanları da bu yönde destekleyerek eleştirel düşünme eğilimlerini ve problem çözme becerilerinin gelişimini sağlayacak eğitim programlarının yapılması ve stratejilerin oluşturulmasını temin ederek, iş doyumunu ve örgüte bağlılığı artırabilecek ve etik ikilemlerle karşılaşma sıklığını da azaltabilmektedirler.

Bentley College İş Etiği Merkezinin Geliştirdiği Test

Boston’da Bentley College İş Etiği Merkezinde, davranışların etik ilkelere uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla bir test geliştirilmiş ve bir kişinin, bir konuda karar vermeden önce şu altı soruya cevap vermesi gerekliliği üzerinde durulmuştur:

  1. Bu karar doğru mu?
    “Bu kararla, bana nasıl davranılmasını istiyorsam ben de öyle mi davranmış olacağım?” sorusuna yanıt vererek kararın doğruluk/yanlışlık; objektiflik/subjektiflik; eksiklik/fazlalık gibi yönlerinin değerlendirilmesi hedeflenmelidir.
  2. Bu karar adil mi?
    Yine empatik bir yaklaşımla “Bu karar benim hakkımda verilmiş olsaydı, tutumum nasıl olurdu?” sorusuna cevap aranmasının, doğru karara yaklaştırıcı olacağı belirtilmektedir.
  3. Eğer birisi zarar görecekse bu kim?
    Bireyin kazanmayı mı kaybetmeyi mi hak ettiğine yönelik karar vermeyi sağlayan ve faydacılık kavramına dayalı bir sorudur.
  4. Vereceğim karar, gazetelerin birinci sayfasında yer alsaydı, kendimi rahat hisseder miydim?
    Çoğunluğun gazetelerin ilk sayfasına baktığını düşündüğümüzde, bu sayfanın etkisini hatırlamak kolaylaşır. Bu soruya verilen “Hayır!” cevabı, ikinci bir soru olarak “Niçin?” sorusunu ve bu soruya verilecek dürüst bir cevabın ise sorunun doğru tanımlanmasına yardımcı olacağı açıktır.
  5. Aileme, çocuğuma veya akrabalarıma kararımı söyleyebilir miyim?
    Söylenecek sözlerin veya yapılacak işlerin bireyin yakınlarınca bilinmesi, bireyi rahatsız edecekse, bu durumum gözden geçirilmesi gerektiği ortadadır.
  6. Olay nasıl seziliyor?
    Verilecek olan kararın sonuçları çok yönlü ve iyi bir şekilde düşünülürken sezgilere de dikkat edilmesi gerekliliği üzerinde durulur. Duyarlı kişilerin, olayların kötü yönlerini hissedebilecekleri ve bu nedenle de böylesi bir kuşku durumunda, nedenlerini inceleyip ortaya koyarak doğru karara ulaşabilecekleri dile getirilmektedir.

Bu altı sorunun gönül rahatlığıyla yanıtlanmasının, alınan kararın etik açıdan doğru olduğuna işaret ettiği bildirilmektedir. Yöneticinin karar verme şekli, onun dünyayı algılayış şekliyle yakından ilişkili iken, öğüt liderlerince biçimlenen örgütsel kültürdeki temel unsurları ise davranışlar, inançlar, değerler ve varsayımlar oluşturmaktadır.

Değerler ve Kültürel Farklılıklar

Değerler, insanın iyi ve olgun bir karakter geliştirmesinde rehberlik eden önemli kılavuzlar olarak kabul edilmekte ve yaşama sevincinin çoğalmasının, huzur ve mutluluğun artmasında da etkili olduğu görülmektedirler.

Değerler; günlük eylem ve davranışlara rehberlik eden ilkeler oldukları gibi kişinin hayat tarzını ve yönünü belirleme açısından da önemlidirler. İnsana yapması gereken ve yapamaması gerekeni öneren değerler dört grupta incelenebilir:

  1. ÖDEV: Bireyin üstlenmiş olduğu rolden beklenen davranışları anlatır.
  2. ERDEM: İyi insanı tanımlayan özelliklerin bütününü dile getirir.
  3. İLKE: Davranışlara biçim veren temel doğruları ifade eder.
  4. TOPLUMUN ÇIKARI: Toplum genelinin yararına olan eylemlere ışık tutar.

Değerler, etik normlar, davranışlar ve politikalar bireylerin yaşamlarına, organizasyonların hedeflerine ve medeniyetlere bağlı olarak kültürden kültüre, toplumdan topluma değişiklikler göstermektedir. Bu sebeple kamu yararının gerçekleşmesinde oldukça önemli olan etik ilkeler, kabul edilebilir davranışların minimum özelliklerini ortaya koyarak yapılacak işlerde standartları saptamayı hedeflemektedir. Bu da güveni sağlayıp meşruiyeti sağlamaktadır. Diğer temel değerler; prensipli olma anlamında süreklilik, prensiplerin birbiriyle uyum içinde olmasıyla işlemlerin belli bir standartta yürütülmesi anlamında tutarlılık ve kişilerin benimseyeceği belli ilkeler çerçevesinde birbirine karşı davranışlarını ifade eden karşılıklı ilişkiler olarak belirtilmektedir. Kamu yöneticilerinin ahlaki davranışlarının neler olabileceğiyle ilgili çerçeve sunan paradigmalardan biri olan bürokratik etik; verimlilik, yararlılık, uzmanlık, sadakat ve hesap verebilirlik şeklinde beş değeri öne çıkarmaktadır. Teoloji ve instrumentalizm süreçlerini kullanarak devamlılık ve tutarlılığını sağlayan bürokratik etiği bir dereceye kadar yumuşatan demokratik etik çok net sınırlara sahip değildir. Demokratik etik değerlerinin açıklanmasında farklı bir yol takip edilmekte ve değerler, çok sayıda yazarın katkısıyla şekillenip, şekillenmeye de devam etmektedir.

Kişisel Değerler

İnsanların davranışlarını anlamada önemli bir kavram olan “Kişisel Değerler” ; bireylerin hayatına yön veren ve deneyimleri sonucunda duygusal sistemleriyle de bağlantılı olarak geliştirdikleri, düzenlenmiş biliş özetleri ve değişen çevresel uyaranlara karşı bireysel bütünlüklerini sağlayan ilkeler olarak tanımlanabilir. Bireylere ait öğrenilmiş inançlar olan kişisel değerler, bireylerin kişiliklerinin ve bilişsel sistemlerinin bir parçası olarak onların düşünce ve davranışlarını yönlendirirler; karşılaştıkları problemleri çözmede, karar vermede, motivasyonlarını sağlamada, kişisel gelişimlerini sürdürmede bireylerin yaşamını derinden etkiler ve varoluşlarının anlamına katkıda bulunurlar.

Kişisel değerlerin bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları vardır ve kişisel değerler, var olanın zihinsel temsili olan istenir olanı yansıtırlar. Kişinin sahip olduğu değerin bilişsel yönü onun, “istenir olana” ulaşmak için ne yapması gerektiğini bildiği anlamına gelir. Duygusal boyutu, bireyin duygusal olarak “istenir olanın” yanında olduğunu belirtir. Davranışsal yönü ise, uyarılan değerin müdahaleci özelliğinin bireyi harekete geçirmesini anlatır. Kişisel değerler;

  • Kişinin inançlarıdır,
  • Arzuladığı sonuç (amaç) veya davranışlarıyla ilgilidir,
  • Kişinin yaptıkları, kişi tarafından içselleştirme imkânı verir,
  • Belirli durumların ötesindedir,
  • Kişinin seçim ve davranışını belirlemesini ve olayları algılayış şeklini ve değerlendirmesini yönlendirir,
  • Kişiye özel önem sırasına göre sıralanırlar,
  • Bireyin sosyal rollerini seçip gerçekleştirmesinde rehberlik ederler,
  • Sosyal kontrol ve baskı araçları olabildikleri gibi,
  • Dayanışma aracı olarak da işlev görür ve ortak değerlere sahip olanları birleştirirler.

Amaç değerler; ben-merkezli ve “öz saygı, başarı” gibi kendi hayat amaçlarıyla ilgili kişisel değerler ile başkalarımerkezli ve “kardeşlik, dünya barışı” gibi kişiler arası hayat amaçları ile ilgili sosyal değerleri içerir.

Kişisel değerler ve bunların, insanların davranışlarına etkilerini gösteren çalışmaların bulgularından bazılarının şu şekilde olduğu ifade edilmektedir (Bulut D, ve İşman, Ç., 2004 280-281):

  • Çok sayıda arkadaşı olan bireylerin, başkalarıyla yakın ilişkiler kurma değeri yüksek iken, kendini ait hissetme değeri yüksek olanların grup faaliyetlerini daha çok sevdikleri görülmüştür.
  • Politik değere önem verenlerin, belirgin amacı güç elde etmek olan ve bu gücü diğerlerini etkilemede kullanan, siyasi yönleri ağır basan, yönetici olabilmek için kulüplere, partilere katılarak gelişme ve ilerleme fırsatlarını kaçırmadan çalışarak sosyal statü kazanmayı ve tanınmayı hedefleyen davranışlar içinde oldukları gözlenmiştir.
  • Sosyal ve insani değerleri önemseyenler için hayat biçimlerini belirleyecek derecede önemli olan olgunun sevgi olduğu; bu kişilerin kibar, yardımsever, bencil olmama ile özgürlüğe değer verme gibi özellikleriyle tanındıkları ve gerçek dostluğu yakalama ve diğer insanların mutluluğuna katkıda bulunma hedefine sahip oldukları görülmüştür.
  • Estetik değerleri ağır basanların ilgi alanlarını güzellik, simetri, uyum, şekil ve ahenk oluştururken; bu kişilerin parayı sadece bu değerlere ulaşmada bir araç olarak görmekte oldukları gözlenmiştir.
  • Teorik değerleri önemseyenler, düşünmek, öğrenmek, analiz etmek, sonuç çıkarmak, açıklamak, kanıtlamak, bilgi ve gerçeğe ulaşmak için bilgiyi sistematik bir şekilde düzenleyerek biriktirme eğilimindedirler.
  • Hayatı bir mücadele olarak gören ve ekonomik değerleri önceleyenlerin ise ilgi alanları fayda kavramına dayandığı için onlarda, kaynakların akılcı kullanımı ile başarıya hemen ulaştırmayan bilginin gereksizliği inancı hakimdir ve bu kişiler yararlılığı kazanç ve zenginlikle ölçmektedirler.

Değerlerin Çatışması

Sağlık etiği, sağlık hizmetleri sunumunda sağlık profesyonellerinin erdemli davranmak adına neleri yapmaları ve nelerden kaçınmaları gerektiğini konu edinip; doğru tercihleri yapmayı, doğru bakım ve tedaviyi sağlamayı, hasta ve hasta yakınlarıyla etkin iletişim kurmayı gerekli kılmaktadır. Toplum odaklı sağlık hizmetini önceleyen halk sağlığı etiği, toplumun çıkarını ön plana çıkararak sağlığın geliştirilmesine yönelik faaliyetlere önem vermekte ve bulaşıcı hastalıklar, doğal afetlerin sebep olduğu sağlık sorunları, yoksulluk ve açlıkla mücadele gibi konulara öncelik vermektedir.

Sağlık profesyonellerinin yoksulluk, doğal felaketler ve savaş durumlarında sağlık hizmeti sunumunda karşılaştıkları etik problemler ve etik ikilemlerin temelinde şu hususların etkili olduğu görülmüştür:

  • Kaynakların sınırlı olması,
  • Eşitsizlik,
  • Uluslararası yardım kuruluşlarının politikaları ve gündemleri,
  • Hekimlerin ve hemşirelerin rolleri ve etkileşimleriyle ilgili algılanan normlar.

Duygusal Zeka

Duygusal zekânın; duyguların farkında olma, duyguları kontrol etme, kendini motive etme, empati ve sosyal beceriler olmak üzere beş yetkinlikten meydana gelmektedir. Duygusal zekâsı yüksek olanların, entellektüel zekâsı yüksek olanlara oranla anlamlı bir hayat sürerek amaçlarına ulaşmış başarılı bireyler oldukları görülmektedir. Duygusal zekânın, çalışanlar arasındaki saygı ve sevgiyi besleyeceği; iletişimi daha etkin kılacağı; örgütsel vatandaşlık davranışını güçlendireceği; motivasyonu artıracağı; daha huzurlu bir çalışma ortamı yaratarak iş tatminini sağlayacağı ve sonuç olarak da hem yaşam kalitesini hem de iş performansını olumlu yönde etkileyeceği belirtilmektedir. Yöneticinin duygusal zekâsının yüksek olması, çalışanlarını daha esnek ve yaratıcı olma yönünde teşvik edeceği, onların iş doyumlarını artırabilmelerini sağlayacağı; bu nedenle sağlık yöneticileri için duygusal zekânın önemli bir beceri olduğu bilinmelidir. Yaşamın ilk yıllarından itibaren gelişmeye başladığı kabul edilen duygusal zekânın her yaşta geliştirilebileceği kabul edilmekte; literatürde duygusal zekânın eğitimle geliştirilebileceği vurgulanmaktadır.

Çıkar Çatışması

Güven duyulması gereken bir konumda bulunan herhangi bir kimsenin kişisel çıkarı ile göreviyle ilgili çıkar (kamu yararı) arasındaki çatışma durumu olarak tanımlanmaktadır. Özel olarak ise, kurum görevlisinin kişisel menfaatinin, kurumsal görev ve sorumluluklarını yerine getirmesini olumsuz bir şekilde etkilemesiyle ortaya çıkan; kurumsal görevi ile kendi özel menfaati arasındaki çatışma ile ilgilidir. maddi çıkar çatışması; bu kişilerin ihalelere giren bir şirketin mülküne veya hisselerine sahip olmasını ya da bu şirkette görevinin bulunmasını, hediye kabul etmeyi veya ikinci işten gelir kazanmayı içermektedir. Mali boyutu bulunmayan maddi olmayan çıkar çatışması ise kişisel veya aile ilişkilerinden ya da kültürel yakınlıklardan kaynaklanabilmektedir.

Doğrudan kişisel olmayıp, çıkar çatışmasına konu olan başka menfaatler de söz konusu olmaktadır. Bu nedenle çıkar çatışması türleri üç başlık hâlinde ele alınmaktadır:

1. Kurum görevlisinin görevini yerine getirirken özel çıkarlarının etkisinde kalacağı bir konumda bulunması durumunda, gerçek çıkar çatışması .

2. Kurum görevlisinin görevini yerine getirirken özel çıkarlarının etkisinde kalacağı bir konumda görünmesi durumunda, algılanan çıkar çatışması.

3. Kurum görevlisinin ileride görevini yerine getirirken özel çıkarlarının etkisinde kalacağı bir konumda bulunması durumunda da, potansiyel çıkar çatışması . Örneğin bir kurum, ofis donanımını sağlaması amacıyla ilan verdiğinde tekliflerin değerlendiren kurulun üyelerinden birisi, ihaleye teklif veren şirketlerden birisinin hisselerine sahip olsa, bu durum kurul üyesinin ön yargısız karar verme yeteneğini etkileyebilir veya etkileyeceği düşünülebilir.Aynı şekilde, işe alım komitesinde bulunanlardan birinin, işe başvuran adaylardan birisi ile yakın ilişkisinin bulunduğu durumda da çıkar çatışmasının, komitenin alacağı kararı etkileyeceği ya da etkilemesinin bekleneceği düşünülebilir.

Çıkar çatışmasının bulunduğu durumlarda, ‘yolsuzluk’ veya ‘yozlaşma’ ihtimali yüksektir. Yolsuzlukla mücadelenin toplumsal bir uzlaşma ve çok yönlü stratejiler belirleyerek yapılabileceği kabul edilmektedir. Mücadelede karşılaşılan sorunlar; toplumsal uzlaşmayı sağlamaya çalışan, yolsuzluğu oluşmadan önlemeyi hedefleyen ve bireylerden çok sistemleri ele alan “Ulusal Dürüstlük Sistemi” kavramının geliştirilmesini sağlamıştır. Ulusal Dürüstlük Sistemi; her biri diğerinden bağımsız, ancak başarılı bir mücadele için hepsinin sağlam olması gereken sekiz sütunla ifade edilmektedir. Sütunların üzerinde ise sürdürülebilir kalkınma topu bulunmaktadır. Bir sütun zayıf olduğunda yük, diğerlerine aktarılacağından birkaçı zayıf olduğunda evin çatısı eğilecek ve sürdürülebilir kalkınma topu sallanacaktır.

Çıkar çatışması, “kamu makamının özel menfaat için kötüye kullanılmasını” oluşturarak adil olmayan davranış için potansiyel taşımaktadır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Tavsiye Kararına (No. 2000, 10) göre:

  1. Kamu görevlilerinin resmî görevlerini tarafsız ve objektif bir şekilde icra etmelerini etkileyen ya da etkiliyormuş gibi gözüken şahsi çıkarlara sahip olmaları hâlinde çıkar çatışması ortaya çıkar.
  2. Kamu görevlilerinin şahsi çıkarları kendisine, ailesine, yakın akrabalarına, arkadaşlarına ya da iş bağlantısı veya siyasi ilişkileri olduğu kişi ya da kuruluşlara sağlanan her türlü menfaati içerir. Bunun yanı sıra onlarla ilgili mali ya da diğer türlerdeki her türlü yükümlülüğü kapsar.
  3. Kamu görevlisi diğer kişilerin böyle bir durumda olduğunu bilen tek kişi olduğu için aşağıdaki konularda şahsi sorumluluğa sahiptir: Herhangi bir potansiyel ya da gerçek çıkar çatışması konusunda uyanık olmak; Bu tip bir çıkar çatışmasından kaçınmak için gerekli adımları atmak; Bu tip bir çıkar çatışmasının farkına varır varmaz bunu üstlerine bildirmek; Böyle bir durumlarda geri çekilmek ya da çıkar çatışmasından kaynaklanan herhangi bir menfaatten kendisini tecrit etmek için verilecek nihai karara razı olmak.
  4. Böyle durumlarla karşılaştıklarında, kamu görevlileri herhangi bir çıkar çatışmasına sahip olmadıklarını beyan etmelidirler.
  5. Kamusal hizmet sunmaya aday biri ya da kamusal hizmette yeni bir göreve gelen biri tarafından deklare edilen herhangi bir çıkar çatışması göreve atanmadan önce çözüme bağlanmalıdır.”

Promosyon

Tıp Dili Kılavuzu ‘promosyon’u “yükselme, ilerleme; tanıtım” şeklinde tanımlamaktadır. Türk Tabipleri Birliğinin belirlediği hekimlerin endüstri ile ilişkilerinde uyması gereken temel ilkeler den birisi de promosyona yöneliktir: “Tanıtım (promosyon) etkinlikleri hekimle rin eğitimine ve hasta bakımına katkı sağlayacak şekilde olmalı ve hekimin endüstri ve temsilcisine karşı bir yükümlülük duymasına yol açmayacak biçimde açık olarak yapılmalıdır.”

İlaç sektörüne ilişkin olarak Dünya Sağlık Örgütünün 1988’de kabul ettiği ‘Tıbbi İlaç Promosyonu Etik Kriterleri’ bu konudaki temel ilkeleri çizmektedir. Uluslar arası İlaç Üreticileri Federasyonu (IFPMA) tarafından düzenlenen Farmasötik Ürünleri Pazarlama Yöntemleri Yönergesi’nin 1. maddesinde ise tanıtımın dürüst, kanıtlanabilir ve objektif unsurlar içermesi gerektiği ifade edilmektedir. Avrupa Konseyi, tıbbi ürünlerin reklamı, ürünlerin reçete edilmesinin, tedarikinin, satışının ve tüketiminin promosyonu amacıyla tasarlanmış her türlü kapıdan kapıya bilgi verilmesi işlemini ve tanıtım faaliyetlerini içeren ‘Kullanım Amaçlı Tıbbi Ürünlerin Reklamının Yapılmasına İlişkin Konsey Direktifi’ yayımlamıştır.

Sosyal pazarlama, müşteri odaklı pazarlamayla (ürün, fiyat, yer ve promosyon gibi kriterlerin) birlikte toplum içi ortaklıkları geliştirme; verilecek hizmetin konusuyla ilgili politikaları oluşturma; yaygınlaştırma stratejilerini ve projeye ek fon kaynaklarını sağlanma faaliyetlerini de içermektedir. Amaç; odak noktası daima davranışlar olacak şekilde, organizasyonun faaliyetlerini yürütürken hiçbir finansal fayda beklemeden açık ve adil bir biçimde davranış değişimini pazarlamaktır. Davranış değişikliğine odaklanılmış olması sosyal pazarlamayı, ticari pazarlamadan ayırmaktadır. Kâr amacı gütmeyen kurumlar, sosyal pazarlama anlayışı ile kendi hedef kitlelerinin problemlerini çözme ve isteklerini karşılamanın yanı sıra toplumsal çıkarları koruma konusunda da büyük bir rol üstlenmektedir. Uygulayacakları sosyal pazarlama faaliyetleri sonucunda, daha sağlam ve nitelikli bilgi ile daha katılımcı bir yönetim oluşması hedeflenmektedir. “Sosyal pazarlama anlayışında, öncelikle hedef alınan kitlenin belirlenmesi, bu hedef kitlenin problemlerine, istek ve ihtiyaçlarına uygun sosyal malların, başka bir ifadeyle sosyal çözümlerin, sosyal fiyatla, uygun zaman ve yerde sunulması, sosyal tutundurma ile bu faaliyetlerden hedef kitlenin, toplumun ve yönetimlerin haberdar edilmesi gerekmektedir” .

Sağlık kurumları açısından sosyal pazarlama , kâr amacı gütmeyen sağlık kurumlarının, hedef pazarlarının ihtiyaçlarını karşılamak ve hizmet alanların beğenisini kazanmak üzerine odaklanmaktadır. Pazarlama faaliyetlerini önemseyen sağlık kurumu, pazarlama araştırmalarıyla çevre hakkında daha yeterli ve güvenilir bilgiler toplayarak faaliyetlerini kime yönelteceğini ve nasıl bir mesaj verilmesi gerektiğini tam olarak bilinmeli; hastalar ile daha iyi iletişim kurabilecek; sorunlarını, hizmet sunduğu toplumla daha kolay paylaşabilecektir. Toplum satın aldığı hizmetin arkasında kimin olduğunu bilmek istediğinden, güven ve itibar kazanmak, gerçekte kim olduklarını ortaya koymak zorundadır.

Yasal Sınırlamalar

Yasal düzenlemeler, etik bir kararsızlık söz konusu olduğunda yöneticilerin başvuru kaynağı olmaktadır. Ancak, birbiriyle çatışan değerler söz konusu olduğunda çok fazla bir şey söyleyemeyebilirler. Bazı durumlarda yasaların ve diğer hukuki düzenlemelerin, kurumda ortaya çıkan ahlak dışı davranışları tanımlamakta yetersiz kalabildiği; böyle yasal boşlukların bulunduğu “gri alanlarda” karşılaşılan ikilemlerin çözümünde görevlilere yardımcı olmak amacıyla belirlenen etik ilke ve standartların, en az yasalar kadar önemli olduğu belirtilmektedir.

Yönetim etiğine ilişkin ilke ve değerler şu şekilde tanımlanmaktadır (Şen, 2012):

  • “İyi davranışta bulunma ve kötü davranışlardan kaçınma konusunda, kamu görevlilerine rehberlik ederler,
  • Devlete ve kamu görevlilerine olan güveni artırırlar, yönetimin meşruiyetini gelişti rirler ve devlet-halk bütünleşmesini sağlarlar,
  • Kamu kurumlarındaki yönetsel davranış standartlarını yükseltirler,
  • Değerlerin çatıştığı durumlarda karar vericilere ve uygulamacılara yol gösterirler,
  • Sosyal dokuyu, ekonomik gelişmeyi, demokrasiyi ve hukuk devletini güçlendirirler.
  • Kamu hizmetlerinin maliyetini düşürür ve kalitesini yükseltirler”.

Yöneticilere iyi işleri yapma ve kötü işlerden sakınma bakımından yol gösterici ve halkın, kamu örgütlerine güvenini sağlayarak hükûmetin meşruiyetini gerçekleştirici etik ilkeler; kabul edilebilir davranışların minimum özelliklerini ortaya koyarlar. Kamu yararı için oldukça önemlidirler. Mükemmel bir toplumun var olması için çaba içerisinde olan etik, iyi eylem yargısına varmaya çalışırken bireyi düşünmeye yönelterek eğitmektedir. İhmal edilerek köreltilmeye veya eğitilerek geliştirilmeye açık olan vicdan, akıl ve duygulardan yararlanan bir yeti olduğundan örgütlerde vicdan eğitimi ile ilgili konulara ağırlık verilmelidir. Vicdanını eğitmekte olan yöneticiler, değerlendirmelerini yaparken veya başkaları hakkında karar verirken de onlara saygı duyacak ve her birinin değerli olduğunu unutmayacaktır; işe alımlarda, terfilerde ya da iş başarısını değerlendirmelerinde tüm çalışanlarına ve işe başvuran adaylara eşit haklar ve fırsatlar verecektir.

Profesyonel yönetim anlayışını bütünleyen etik ilkeleri yöneticilerin örgütlerinde egemen kılmaları, onların çalışmalarını kolaylaştırarak ekip anlayışı içerisinde daha verimli çalışmalarına yol açabilecektir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email