Temel Sağlık Ve Hastalık Bilgisi Dersi 7. Ünite Özet
Kronik Hastalıklar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Kalp hastalıkları, hipertansiyon, KOAH, diyabet, depresyon gibi kronik hastalıklar bütün dünya da hızla artmakta ve kişiye, aileye ve topluma maddi manevi maliyetler yüklemektedir. Bu bölümde sözkonusu hastalıkların tanım, teşhis ve tedavileri ile ilgili bilgilere yer verilecektir.
Kronik Hastalık Nedir?
Kronik hastalık genel olarak uzun süredir devam eden hastalık anlamına gelir. Kronik hastalıkların temel özellikleri “kendi kendilerine iyileşememeleri, nadiren tam olarak tedavi edilebilmeleri, ilerleyici olmaları, kontrol altına alınamazlarsa yaşamın ileri evrelerinde çeşitli düzeyde bedensel ve ruhsal yetersizliklere yol açabilmeleridir”. Kronik hastalıkların ortaya çıkışında yaş, kişisel yaşam tarzı ve kalıtsal etkenler rol oynar. Dünyada ve ülkemizde en sık rastlanılan başlıca kronik hastalıklar Alzheimer Hastalığı ve diğer bunama çeşitleri, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım, kanser, hipertansiyon, stroke, diyabet, obezite, diş hastalıkları, kalp hastalıkları, osteoporozis, görsel ve işitsel bozukluklar, kemik ve eklem hastalıkları ve depresyondur. Çoğu kronik hastalığın nedenleri ve risk faktörleri (s, 28, Tablo 7.1) çok iyi tarif edilmiş ve iyi bilinmektedir.
Kronik Hastalıkların Nedenleri ve Risk Faktörleri
Birçok kronik hastalığın ana nedenleri; sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve tütün mamüller kullanımıdır. Bunlar istenildiğinde, kontrol edilebilen durumlardır. Eğer kontrol edilemezlerse kronik hastalığa yakalanmada yüksek tansiyon (hipertansiyon), aşırı vücut ağırlığı (obezite), anormal düzeyde yüksek kan yağları (kolesterol, LDL, tirgliserit düzeyler), yüksek kan şeker değerleri (diiyabet) gibi yüksek risk faktörlerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırırlar. Yaş ve genetik yatkınlık ise kronik hastalıkların kontrol edilemeyen faktörleri oluşturur.
Kronik Hastalık Oluşumuna Yol Açan Durumlar
Sosyal, ekonomik ve kültürel şartlar, artan yaşlı nüfus, küreselleşme, fakirlik, plansız şehirleşme, çevre kirliliği, yetersiz eğitim, yetersiz beslenme, adil ve eşit katılımcı olmayan toplumsal çevre koşulları kronik hastalıkların oluşumunu ve önlenmesini etkilemektedir.
Toplumda Sık Görülen Kronik Hastalıklar, Belirtileri, Korunma ve Kontrol Yöntemleri
Artrit (Eklem İltihabı)
Artrit tıbbi olarak eklem iltihabı anlamına gelse de eklemler, eklem etrafındaki bağ dokusu ve tendonlar dâhil eklem bağlantılı tüm yapıların hastalıklarının ortak adıdır. Artritli hastalarda eklem etrafında şişme, kızarıklık, ağrı ve katılık (tutulma) şikâyetleri yaygındır. Artritin diğer tipleri romatoid artrit, lupus, fibromiyalji ve gut olarak sıralanabilir.
Romatoid artrit (RA) eklemlerin iltihabı ile başlayan, kıkırdak, kemik, tendon, bağlarda ve hatta ilerleyen aşamalarda kalp ve akciğer gibi iç organlarda, göz ve deride hasarlara yol açabilen iltihabi eklem hastalığıdır. Romatoid artrit en çok osteoartrit hastalığıyla karıştırılmaktadır. Osteoartrit halk arasında kireçlenme olarak bilinen eklem kıkırdağından başlayan ve eklemlerde mekanik aşınmaya neden olan rahatsızlığın adıdır.
Lupus (Sistemik Lupus Eritematozus) ya da Yaygın Lupus Kızarıklığı olarak da isimlendirilen hastalığın altında yatan temel neden bağışıklık sisteminin çalışmaması olduğu düşünülmektedir. Lupus birçok organı etkilediğinden daha şiddetli artrit sorunlarına yol açabilir.
Fibromyalji bir kas iskelet sistemi rahatsızlığıdır. Bu hastalıkta özellikle boyun, sırt, omuz ve kalçalarda belirgin olmak üzere yaygın kas-eklem ağrısı ortaya çıkmaktadır. Fibromiyalji’nin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte stres, kaygı, depresyon, dinlendirmeyen uyku ve bazı romatizmal ve hormonal hastalıklarla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Gut hastalığının ayırt edici özelliği kırmızı renkli, hassas, sıcak, eklem şişliği olan bir rahatsızlık olmasıdır. Gut hastalığında en sık etkilenen bölge ayak başparmağının ta- banındaki tarak kemiği-parmak kemiği eklemidir. Gutun temel sebebi kanda ürik asit düzeylerinin yükselmesidir.
Kanser
Kanser, doku ya da organlarda kontrol dışı anormal hücre çoğalması olarak başlayan diğer dokulara kan ya da lenf sistemi yoluyla yayılarak onları fonksiyon yapamaz hâle getiren bir hastalıktır. 100’den fazla kanser çeşidi vardır. En yaygın görülen kanser türleri arasında; meme, serviks (rahim ağzı), ovaryum (yumurtalık), deri, uterus (rahim), kolorektal (kolon, kalın barsak-anüs), karaciğer, akciğer, prostat kanserleri sayılabilir. Kanser, genlerimizdeki DNA moleküllerinin hatalı olmasından kaynaklanabilir. Kansere yol açabilecek genetik değişiklikler anne ve babadan kalıtım yoluyla alınabileceği gibi kişinin yaşamı sırasında iç ve dış çevresinden kaynaklanan gen (DNA) hasarlayıcı sebepler de olabilir. Kanser oluşumuna yol açan genetik değişiklikler Protoonkogenler, Tümör supressor (baskılayıcı) genler ve DNA tamir genleri olmak üzere başlıca üç gen yolağı üzerinden gelişebilir.
Karsinoma: Karsinomalar en yaygın kanser tipleridir. Vücudun iç ve dış yapılarının üzerini örten epitel hücrelerinden kaynaklanırlar. Vücutta çok çeşitli epitel hücreleri vardır. Adenokarsinoma, sıvı ya da mukus salgılayan epitel hücre (bez dokusu) kanserlerine verilen addır. Meme, kolon ve prostat gibi pek çok kanser türü adenokarsinoma’lardır.
Kalp Hastalıkları
Kalbin yapısı ya da fonksiyonunda meydana gelebilecek hasarlar ya da hastalıkların kalbin pompalama fonksiyonunu azaltması ya da tamamen ortadan kaldırması ile oluşur. Dünyada en yaygın kalp hastalığı kalp krizine (MI, Miyokardiyal İnfarktüs) yol açabilen koroner arter (kalbi besleyen damarlar) hastalıklarıdır.
Koroner Arter Hastalığı : Koroner damarların (kalbi besleyen damarlar) plak denilen maddelerle tıkanmasıyla ortaya çıkan hastalığa koroner arter hastalığı denir. Kişinin kalp hastalığından şüphelenildiğinde teşhis için bazı testler istenir. (S:161, Tablo 7.2)
Kalp Krizi: Kalbi besleyen damar fonksiyonları durursa (kazalar, pıhtı oluşumu, damar kesilmesi, aşırı damar düz kası spazmı gibi) kalp krizi (MI, Miyokardiyal İnfarktüs) olabilir. Kalp hücreleri kendilerini yenileyemezler eğer kalp kası kandan yeteri kadar oksijen alamaz ve atıklarını uzaklaştıramazsa dakikalar içinde geri dönüşsüz bir şekilde ölürler. Kalp dokusu kan akımındaki sıkıntıya (kalp krizine) ne kadar geç müdahale edilirse kalpteki hasar da o oranda büyük olur.
Kalp damar hastalıklarının oluşumunda kan kolesterol seviyesinin yüksek olması önemli bir risk faktörüdür. Kolesterol, çoğu vücudumuz için gerekli maddelerin (testosteron, östrojen, vitamin-D gibi steroidler) yapımı için gerekli fakat fazlası zararlı, mumsu, yağsı bir maddedir. Kanda fazla kolesterol koroner damarlar dâhil arter duvarlarında birikmeye (aterosklerozis) başlar ve zamanla tıkanabilir. Bu durum koroner arterlerde olursa kalp krizi ya da beyni besleyen damarlarda olursa beyin felci (stroke) oluşur.
Yüksek Kan Basıncı (Hipertansiyon, Yüksek Tansiyon)
Kan basıncı, genel olarak arter (atardamar) dolaşımındaki kanın kan damarları çeperlerine yaptığı basınçtır. Kişinin üst koluna uygulanan tansiyon aleti ile ölçülür. Sağlıklı yetişkinlerde, istirahat koşullarında, ortalama olarak 120/80 mmHg ya da 12/8 cmHg’dir. Üstteki değer (120 mmHg) atardamarlardaki (arter) büyük tansiyonu ya da sistolik basıncı ifade ederken alttaki değer (80 mmHg) atardamarlardaki (arter) küçük tansiyonu ya da diyastolik basıncı ifade eder. Hipertansiyon hastalarının %95’inde hipertansiyonun nedeni bilinmemekle birlikte;
- Yaşlanma,
- Genetik yatkınlık,
- Yüksek kan kolesterol seviyeleri
- Obezite (dengesiz ve kötü beslenme),
- Yetersiz fiziksel aktivite,
- Sigara ve alkol tüketimi,
- Yüksek sodyumlu (tuzlu) beslenme, ,
- Düşük potasyumlu beslenme,
- Stres
- İlaç kullanımı gibi faktörler yüksek Kan Basıncı (Hipertansiyon) hastalık riskini artırır.
Eğer hipertansiyonlu hasta iyi tedavi edilip önlem alınmazsa koroner kalp hastalıkları, kalp yetmezliği, beyin felci, periferik damar hastalıklar (kol ve bacakları besleyen damarlarda daralma ve sertleşme), böbrek yetmezliği gibi problemlerle karşılaşabilir. Evde sertifikalı bir tansiyon aleti bulundurarak kan basıncı değerlerini (S:165, Tablo 7.3) düzenli olarak kontrol etmekte fayda vardır.
Beyin Felci (İnme-Stroke): Beyni besleyen damarlarda ani yükselen kontrolsüz kan basıncı yükselmeleri veya beyin kan damarı duvarı zayıflamasına bağlı baloncuk yapmış beyin damarı duvarlarında patlamalar (anevrizma) hemorajik (kanamalı) beyin felcine neden olur.
Beyin felcine yol açabilen sorunlar şunlardır;
- Yüksek kan basıncı hastalığı ya da aniden yükselen kan basıncı,
- Yüksek kolesterol seviyesine bağlı damarlarda aterosklerotik plak oluşumunun yol açtığı damar daralması,
- Kalp yetmezliği veya kalp hastalıklarına bağlı kalp krizi sonucu kalbin yeterince kan pompalayamaması,
- Tedavi edilmeyip kontrol altına alınmamış diyabete bağlı şeker metabolizmasındaki bozukluklar,
- Tıkanma yaratabilecek kan kanseri ya da kan hastalıkları
- Beyin felcine yol açabilecek beyin kan damarı fonksiyon bozuklukları.
Bunlara ek olarak, sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, obezite, alkol, sigara kullanımı, kötü psiko-sosyal ortam, kalıtsal yatkınlık gibi yasam tarzı değişikliği gerektiren risk faktörleri de beyin felci oluşumunu tetikler. Beyin felci (stroke, inme) belirtileri şunlar olabilir:
- Özellikle vücudun bir tarafındaki yüz, kol veya bacaklarda aniden başlayan hissizlik ve güçsüzlük.
- Ani zihin bulanıklığı, konuşmada ya da konuşulanı anlamada güçlük.
- Tek ya da çift taraflı ani görme kaybı.
- Ani yürüme güçlüğü ya da kaybı, baş dönmesi, denge kaybı, vücut bölümlerinin koordinasyonunda aniden bozulma.
- Beklenmeyen, aniden gelişen şiddetli baş ağrısı.
Bir kişinin beyin felci olup olmadığıyla ilgili şüpheler varsa yüz, kol, konuşma ve iskemik beyin felci testlerinin yapılması önerilmektedir.
Obezite (Aşırı Şişmanlık Hastalığı)
Aşırı şişmanlık hastalığı vücutta aşırı yağ ya da yağ dokusu bulunması hâlidir. Diğer birçok kronik hastalığı ve ölümü tetikleyen obezitenin nedenleri arasında; genetik yatkınlık, çevresel-kültürel etkenler, sağlıksız yaşam ve davranış tarzı sayılabilir. Obezitenin yan etkileri arasında yüksek kan basıncı (hipertansiyon), yüksek kan kolesterol seviyesi, hamilelikte sorunlar, kadına özgü kanamalarda (menstrual döngü) düzensizlikler, vücutta aşırı kıllanma (hirsutizm), idrar kaçırma, depresyon, tip 2 diyabet, artrit, artmış ameliyat yan etkilerini sayabiliriz.
Vücut (Beden) Kitle İndeksi ya da VKİ (BKİ) ve bel ölçünüz sağlıklı bir kiloda olup olmadığınıza karar vermeniz için iki önemli uyarıdır. VKİ, kg olarak vücut ağırlığınızın metre olarak boyunuzun karesine oranıdır (VKİ= Vücut Ağırlığı (kg)/ Boy (m 2 ). Bu değerlerin fazla olması birçok hastalığa davetiye çıkarır (S:168, Tablo 7,4).
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
KOAH ve astım en yaygın akciğer hastalıklarındandır. KOAH akciğerdeki büyük hava yollarının geri döndürülemeyecek şekilde tıkanması ya da hasarlanmasıdır. KOAH, kronik bronşit ve amfizem gibi akciğer hastalıkları için kullanılan bir terimdir ve bütün dünyada en çok görülen yetişkin akciğer hastalığıdır. Öte yandan astım, küçük hava yollarının tıkanmasıdır ve tedavi edilebilir. Hem kronik bronşitli hem de amfizemli kişilerde KOAH belirtileri kronik (sürekli) öksürük, nefes darlığı, hırıltılı soluk alıp-verme, oksijen azlığına bağlı siyanotik (mavimsi) deri-dudak rengi, baş dönmesi, yorgunluk, ayak, ayak bileği ve bacaklarda şişme(ödem), istemsiz kilo kaybı olarak sıralanabilir.
Hekimler hastaları değerlendirmede çeşitli akciğer fonksiyon testleri (spirometre ve spirogram) ve hava yolları görüntüleme tekniklerinden aldıkları bilgileri kullanırlar. KOAH tedavisinde doktorlar hastanın durumuna göre bronş genişleticiler, iltihap giderici antibiyotikler, ödem azaltıcı kortikosteroidler, gerektiğinde oksijen tedavisi hatta ameliyat önerebilirler.
Astım
Astım öksürük ve solunum güçlüğü ile birlikte olan kronik iltihabi (inflamatuvar) bir akciğer hastalığıdır. Tetiklendiğinde, hava yolunu (bronşlar) oluşturan yapılarda iltihaplanma ve şişme (ödem), hava yolu boruları duvarını kaplayan düz kaslarda kasılma ve spazmlar, hava yolları iç yüzeyini kaplayan kalın bir mukus tabakası ile havanın akciğerlere giriş-çıkışı engellendiğinden astım krizi denilen çeşitli seviyelerde solunum güçlüğüne yol açar.
Depresyon (Duygu - Durum Bozuklukları)
Depresyon kronik (uzun süreli) bir duygu-durum bozukluğu hastalığıdır. Depresyon oluşumunda kalıtsal yatkınlık, biyolojik, çevresel (biyo-psiko-sosyal) faktörler etkili olabilmektedir. Depresyonun majör depresyon, kronik depresyon hastalığı, psikotik depresyon, doğum sonrası depresyon, mevsimsel duygusal bozukluk (SAD), bipolar bozukluk, kaza sonrası stres hastalığı (PTSD) gibi çeşitleri vardır.
Depresyon bazı bulgu ve belirtileri şunlardır:
- Sürekli bir endişe, üzüntü ve kendini “değersiz ya da aptal” hissetmehâli
- Ümitsizlik hissi ve her şeyi kötüye yorumlama (pesimist)
- Suçlu, çaresiz ve işe yaramaz hissi
- Çabuk kırılan, huzursuz
- Cinsel aktivite dâhil, aktivitelere veya bir zamanlar çok hoşlanılan hobilere ilginin kaybolması
- Tükenmişlik ve enerji yokluğu
- Konsantre olmada, detayları hatırlamada ve karar vermede güçlük
- Uykusuzluk (İnsomnia) veya aşırı uyuma
- Aşırı yeme veya iştah kaybı
- İntihar (yaşamına son verme) düşüncesi, intihar girişimleri
- Acı veya ağrı; baş ağrıları, kramplar (istemsiz ve ağrılı kas kasılmaları), defalarca tedavi denemelerine rağmen geçmeyen sindirim sistemi sorunları.
Diyabet (Şeker Hastalığı):
Kan seker seviyesinin normalden (normal açlık kan şekeri, 60-100 mg/100 ml kan) daha yüksek bir seviyede bulunması hâlidir. Seker hastalarında kandaki şekerin hücre içine taşınmasında bir problem vardır. Bundan dolayı besinlerle alınan glukozdan tam faydalanılamaz. Tip 1 ya da çocukluk tipi, tip 2 ya da yetişkin tipi ve hamilelik dönemi olmak üzere üç tip şeker hastalığı vardır. Tip 1 ya da çocukluk tipi diyabet pankreasta hasar nedeniyle ya hiç insülin üretilemez ya da insülin üretimi çok yetersizdir. Genellikle gençken ya da çocuklukta teşhis edilir. Tip 2 ya da yetişkin tipi diyabette pankreasta üretilen insülin ya yeterli değildir ya da vücut hücrelerinde insüline karşı direnç geliştiğinden etkisi azalmıştır. En yaygın görülen şeker hastalığı tipi olup, şeker hastalarının %90 oluşturur. Hamilelik dönemi diyabeti ise hamilelerde %2-5 oranında görülür.
Diyabet (Seker) hastalarında yaygın olarak görülen belirtiler şunlardır;
- Çok su içmelerine rağmen sık sık susarlar.
- Açlık hisleri artmıştır.
- Sürekli yorgun ve halsizdirler.
- Özellikle genital bölgede olmak üzere deride kaşıntı vardır.
- Sık sık (gündüz-gece) idrar yapma ihtiyacı (bazen her saat başı) vardır.
- Normal olmayan kilo kaybı ya da kilo almada artış vardır.
- Yara ve kesiklerin geç iyileşmesi söz konusudur.
- El ve ayaklarda karıncalanma, his kaybı (Nöropati) gözlenir.
- Zihin karışıklığı (Konfüzyon) vardır.
Diyabetin yol açtığı hastalıklar ise şunlardır:
- Kalp krizi (MI-miyokardiyal infarktüs) gibi ölümcül hastalıklara yol açabilecek seviyede, kalbi besleyen (koroner) damarlarda bozukluklar.
- İnme (stroke-beyinde felç).
- Görme bozuklukları hatta körlük.
- Böbrek yetmezliğiyle sonuçlanabilecek böbrek hastalıkları.
- Özellikle ayaklarda hissizlik (duyuları alamama), iyileşmeyen yaralar (ülserler) hatta kan dolaşımının iyice bozulmasından dolayı dokunun canlılığını kaybetmesi ile birlikte parmak, el, kol, bacak kaybı (gangren).
- Cinsel fonksiyon kaybı (impotans).
- Yaygın sinir harabiyeti ve sinirsel fonksiyon bozuklukları ( örneğin, el ve kollarda yanma, karıncalanma, his kaybı).