Temel İlk Yardım Bilgisi Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kanamalarda Ve Yaralanmalarda İlkyardım
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kan hangi kısımlardan oluşmaktadır, ne gibi özellikleri bulunur?
Kan temel olarak iki kısımdan oluşur.
a. Plazma: Kanın sıvı kısmıdır. Kanın % 55’lik kısmını oluşturur. Plazmanın %90’ını su % 10’unu organik ve inorganik katı maddeler oluşturur. Organik maddeler, proteinler, karbonhidratlar, yağlar, hormonlar, vitaminler, enzimler, üre ürik asit gibi azotlu maddeleri içerir. İnorganik maddeler, sodyum, potasyum, klor, kalsiyum, magnezyum, demir, bakır, bikarbonat, fosfat gibi maddelerdir. Plazmada en çok bulunan organik maddeler proteinlerdir. Plazma proteinleri albumin, globulinler ve fibrinojendir.
b. Hücresel kısım: Kan hücrelerini (eritrosit, lökosit ve trombositler) içeren kısımdır. Kanın % 45’lik kısmını oluşturur. Eritrositler yani alyuvarlar içlerinde bulunan hemoglobin molekülü sebebiyle kırmızı renkli, ortası basık, yanları şişkin kanda en fazla sayıda bulunan kan hücreleridir. Oksijen taşıyan hemoglobini bünyesinde barındıran hücrelerdir. Lökositler, yani akyuvarlar ise vücudu tehdit eden bakteri, virüs ve çeşitli mikroorganizmalara karşı vücut savunmasında rol alan kan hücrelerdir. Enfeksiyon, inflamasyon ve ateşli durumlarda kolayca dolaşımdan dokulara geçerek savunmada rol oynarlar. Trombositler yani kan pulcukları adı verilen hücreler ise kemik iliğinde üretilen dev hücreler olan megakaryositlerin parçalanması ile oluşan, çekirdeksiz 2-4 µm çapında, stoplazması bol granül içeren kan elemanlarıdır.
Yetişkin bir bireyde ne kadar kan bulunur, bu miktar insandan insana değişim gösterir mi?
Yetişkin bir kişide bedeninde yaklaşık 5-6 litre kan bulunur. Yetişkin bir kişinin bedeninde bu kişiden kişiye, beslenme alışkanlıklarına, egzersiz yapma durumuna, beden ağırlığına, hastalık durumuna, cinsiyete, yaşa ve daha birçok faktöre bağlı olarak değişir. Genel anlamda yetişkin bir bireyde kan beden ağırlığının % 7-9’unu oluşturur. Herhangi bir nedenden dolayı kanın % 15-20’nin üzerinde kaybedilmesi beden üzerine olumsuz etki yaratır.
Kanın bedendeki temel görevleri nelerdir?
Kanın bedendeki temel görevleri dolaşım sistemi ile birlikte;
a. Yaşam için gerekli oksijeni taşımaya; dokularda biriken karbondioksitin atılmasına aracılık etmektir.
b. Besinlerin hücrelere taşınmasına aracılık etmektir.
c. Hormonların, vitaminlerin ve enzimlerin taşınmasına aracılık etmektir.
d. Kan asitlik derecesinin düzenlenmesine katkıda bulunmaktır. e. Beden ısısının yayılmasını sağlamaktır.
f. Savunma sistemine katkıda bulunmaktır.
g. Bağışıklık sisteminde görev almaktır.
h. Pıhtılaşma mekanizmalarında görev almaktır.
Kaç çeşit kan damarı vardır?
Bedendeki toplam uzunluğu 90 bin kilometreyi bulan damarlar kalpten aldığı kanı dokularımıza götürür ve dokulardan tekrar kalbe getirir. Taşıma fonksiyonlarına göre damarlar atardamar, toplardamar ve kılcaldamarlar olmak üzere üçe ayrılır.
Atardamarların özellikleri nelerdir?
Kalbin sol tarafından yüksek basınçla fırlatılan kan öncelikle aort adı verilen en büyük atardamara gelir. Daha sonra aort atardamarından dallanan büyük atardamarlar bedene kanı dağıtır. Kanın iletilmesini ve tüm bedene yayılmasını sağlayan kuvvetler basınç farkı ve atardamarların duvarlarındaki kasların kasılıp gevşemeleridir. Damar kaslarının kasılmalarına bağlı olarak hacimlerini azaltmalarına damar daralması, gevşemelerine bağlı olarak hacimlerinin genişlemesine damar genişlemesi denir. Daraldıklarında damar lümeninin çapı azalır ve içlerindeki kanın basıncı artarak kanın akış hızını artırır.
Kılcal damarların özellikleri nelerdir?
Aort ana atardamarı dallanarak arterlere, arterler dallanarak arteriollere, arterioller de küçülerek kılcal damarlara dönüşürler. Hücre ve dokulara en yakın olan damarlardır. Bu nedenle kan ile diğer beden hücrelerimiz arasındaki madde alış verişleri kılcal damarlar aracılığıyla gerçekleşir.
Toplardamarların özellikleri nelerdir?
Kılcaldamarlardan sonra gelen damarlardır. Hücre ve dokuları saran kılcal damarlardaki kanı alıp kalbe götüren damarlardır. Toplardamarların duvarları atardamarlardan farklı olarak daha az düz kas ve elastik doku içerdiği için incedirler ve kendi başlarına kasılıp gevşemeleri çok zayıftır. İçlerinde bulunan kan miktarına göre biraz esneme yapabilirler ama kasılarak kanı kalbe doğru kolay itemezler. Bu nedenle toplardamarın içerinde atardamarlara göre daha fazla kan bulunur. Bu nedenle bunlara depo damarları denirken atardamarlara basınç damarları denir. Toplardamarlar birleşerek çapları daha büyük damarlar olan kanı kalbe götüren ana toplardamarlara dönüşürler.
Trombüs nedir, nasıl oluşur?
Damar içinde pıhtı oluşumuna tromboz; oluşan pıhtıya da trombüs denir. Damar içinde pıhtılaşma kan akımı yavaşladığı zaman ya da pıhtılaşmayı engelleyici faktörlerde eksikliğe bağlı olarak ortaya çıkabilir. Trombüsler oluştukları bölgedeki damarları tıkarlar. Daha da kötüsü bulundukları bölgeden koparak dolaşımda gezinebilir. Bunlara emboli denir ve daha küçük çapta olan beyin damarlarını ve kalp koroner damarlarını tıkayarak ölümcül hasarlara yol açabilir.
Bayılma nasıl gerçekleşir?
İlkyardımın önemli konularından bir tanesi de bayılmadır. Bayılma uzun süreli ayakta kalma sonucunda da ortaya çıkabilir. Uzun süreli hareketsiz kalmalarda iskelet kasları kasılamayacağı için kan ayaklarda ve bacaklarda birikir. Beyne giden kan akımı azalır ve kişi bayılır. Bayılan kişinin ayaklarını yerden 30 cm yukarı kaldırarak beyne giden kan akımını arttırmak gerekir.
Kanın bedendeki dolaşımı nasıldır?
Sağlıklı bir kişinin istirahat hâlinde kanının büyük çoğunluğu (%60-70) toplardamarlarda bulunur. Bunun temel nedeni toplardamarların esnek yapısı ve düz kas tabakasının az olmasıdır. Atardamarların düz kas tabakası fazla olduğu için hacimleri küçüktür ve kanın % 10-15’i atardamarlarda
bulunur. Kılcal damarlarda tüm kanın ancak % 4’’ü bulunur. Geri kalan kanın %10-15’i akciğerlerde ve % 5-10’u kalpte bulunur.
Büyük tansiyon ve küçük tansiyon nedir?
Kalp kendisine gelen kanı kasılarak (sistol) aort ana atardamara gönderir. Kanın damar içine gönderilmesiyle kan, damarı gerer ve bir basınç oluşturur. Bu basınca kan basıncı denir. Kalbin kasılma sonrasındaki aort ana damarda oluşturduğu basınca büyük tansiyon; gevşeme sonucu ortaya çıkan basınca küçük tansiyon adı verilir. Sağlıklı oturan bireylerde ölçülen basınç değerleri 120/80 mm Hg kadardır ve buna kişinin tansiyonu denir. Kan basıncı normalden az olduğunda düşük tansiyon, normalden fazla olduğunda ise yüksek tansiyon (hipertansiyon) görülür.
Kan basıncını değiştiren etkenler nelerdir?
Kan basıncı bedende her zaman sabit kalmaz. Gün içerisinde günlük faaliyetlerde bile değişir. Kişi uyurken ya da istirahat ederken herhangi bir rahatsızlık ya da hastalık yoksa kan basıncı genelde en düşük değerlerdedir. Kişi ayağa kalkınca, yürürken, koşarken, üzgünken, neşeli iken, hasta iken tansiyon değerleri değişebilir. Genel olarak dinlenim durumdaki kan basıncının 140/90 mm Hg üstüne çıkması yüksek tansiyon olarak kabul edilir.
Nabız nedir, nasıl ölçülür, bireyler arasında farklılıklar var mıdır?
Kalp karıncığı kasıldığında kanı aorta gönderir ve aorta gelen kan aortta bir basınç oluşturur. Her bir kalp atımında oluşan bu basınca nabız adı verilir. Nabız sayısı kişinin sağlık durumu, pozisyonu, egzersiz yapması, yaş ve cinsiyet gibi durumlardan etkilenir. Bedende kan dolaşımının olup olmadığı yani kalbin çalışıp çalışmadığının göstergesi nabızdır. Nabız atardamar üzerinden kalp atımlarının hissedilmesidir. En az 3 parmakla en az 5 saniye süresince bedende herhangi bir atardamara baskı yaparak nabız ölçümü yapılabilir. Ancak ilkyardım kuralı olarak yetişkinlerde ve çocuklarda boyun şah damarından bebeklerde ise dirsek üstü kol atardamarından nabız kontrol edilir. Yetişkinleri için istirahat hâlinde nabız sayısı 60-100 arası normal kabul edilir. Çocuklarda ve bebeklerde bu sayı daha fazla olabilir. İlkyardımda en önemli aşamalardan birisi doğru ve etkin bir şekilde nabız ölçümü yapabilmektir. Nabız varlığı, nabzın sayısı ve şiddeti ilkyardımda bir sonraki aşama için oldukça önemlidir.
Kanama nedir, ne zaman hayati bir önem taşır?
Kanama sağlam bir yapıda olan damarın bütünlüğünün bozularak kanın damar dışına çıkmasıdır. Sağlıklı yetişkin bir insanda bedeninde yaklaşık 5 litre kan bulunur. Herhangi bir nedenle kişi var olan kanının % 15-20’sinden fazlasını kaybederse ve kanama durdurulmazsa kişinin yaşamı tehlikeye girebilir. % 10’luk kayıplarda beden bu durumu tolere edebilir.Bedende gözlenen her kanama ciddi değildir. Kanamaların ciddiyeti kanamanın hızına (birim zamanda ne kadar kan kaybediliyor), kanın bedende aktığı yere (kafatası içi, mide kanaması vb.), kaybedilen kanın miktarına (Bedende %15-20’lik kan kayıpları ölümcüldür), kişinin fiziksel durumu (hastalık öyküsü, egzersiz durumu vb.) ve kişinin yaşına bağlı olarak değişir.
Kanama sebepleri nelerdir?
Genelde bedende kanamaya neden olan durumlar yaralanmaya ve travmalara bağlı oluşan kesikler, ezilmeler, kırık, çıkık, burkulmalar, tansiyon hastalığı gibi çeşitli hastalıklardır.
Kanamalar damar tipine göre kaç sınıfa ayrılır?
Kanamalar damar tipine göre 3 kategoride ele alınır.
a. Atardamar kanamaları
b. Toplardamar kanamaları
c. Kılcaldamar kanamaları
Atardamar kanamalarının özellikleri nelerdir?
Atardamarlar içinde bulunan kan oksijence zengin karbondioksitçe fakir kandır yani temiz kandır. Atardamarlar yüksek basınçlı damarlar oldukları için atardamar kanamalarında kişi kısa sürede çok kan kaybeder. Müdahale edilmezse ölümcüldür. Akan kan kalp atımları ile uyumlu kesik kesik fışkırır tarzda akar. Akan kanın rengi açık ve parlak kırmızıdır.
Toplardamar kanamalarının özellikleri nelerdir?
Toplardamar kanın büyük hacminin bulunduğu damarlardır ve basınç değerleri atardamarlara göre daha düşüktür. Bu nedenle fışkırır tarzda değil sürekli koyu kırmızı renkte bir kan kaybı vardır. Atardamar kanamalarına göre daha kolay durdurulur.
Kılcal damar kanamalarının özellikleri nelerdir?
Kılcal damar kanamaları ise arkasında başka bir neden yoksa genelde zararsız kanamalardır. Sızıntı şeklinde olup kolaylıkla hatta kendiliğinden bile duran kanamalardır.
Kanamalar gözle görünüp görünmediğine göre kaça ayrılır?
Kanamalar gözle görünüp görünmediğine göre üç ana başlıkta incelenir.
a. İç kanama
b. Dış kanama
c. Doğal deliklerde meydana gelen kanamalar
İç kanamaların sebepleri neler olabilir?
Basitçe kanamanın çoğu zaman gözle görülemediği kanamalardır. Kan damar dışına çıktığında beden içi boşluklara akar. Derinin sağlam kaldığı iç kanamalar daha çok şiddetli travma, yüksekten düşme, trafik kazaları, kırık, delici ve kesici aletle yaralanma, çeşitli hastalıklar, ateşli silahla vurulma gibi olaylarla ortaya çıkar.
Kişide iç kanama olup olmadığına yönelik bulgular nelerdir?
Baş dönmesi, bayılma hissi (kişiye sorularak öğrenilebilir)
• Kişide huzursuzluk ve ölüm korkusu (kişiye sorularak öğrenilebilir)
• Üşüme hissi (kişiye sorularak öğrenilebilir)
• Susuzluk hissi (kişiye sorularak öğrenilebilir)
• Beden renginin soluklaşması
• Beden ısısının düşmesi
• Solunum yetersizliği
• Hızlı ve yüzeysel solunum
• Hızlı ve zayıf nabız (nabız sayısının artışı ama daha derinden hissedilmesi)
• Yara yerinde ağrı ve acı hissi
• Bilinç, refleks ve hafıza düzeyinde gerileme
• Gözlerde donuk anlamsız bakışlar
• Kanamanın beden dışına yansıması (ağız, burun, anüs, kulaktan kan gelmesi gibi)
• Kanama sonrası beden yüzeyinde morluk, eziklik, şişlik ve sertlik olması
• Tansiyon düşüklüğü
• Mide kanamalarında kahve telvesi şeklinde kusma
• İdrarda ve gaitada kan olması
• Yüz, dudak ve parmaklarda solukluk ve soğukluk
Kan akımının zayıflaması sonucu bedende ne gibi değişiklikler olur, bu gibi bir durumda ilkyardım olarak ne yapılması gerekir?
Beyin bedendeki tüm organlardan farklı olarak kan akımı yetersizliğine ve oksijensizliğe çok az dayanıklıdır. Herhangi bir nedenden dolayı beyne az ya da yetersiz giden kan akımı 3-5 dakika içerisinde normale döndürülmezse beyin ölümü gerçekleşmeye başlar. Bu ölüm geri dönüşümsüzdür. Bu nedenle diğer organlara giden kan akımını azaltmak, beyne giden kan akımını arttırmak için kişinin ayakları yerden 30 cm yukarıya kaldırılır ve üzeri ısı kaybını engellemek için örtülür. Tıbbi yardım istenir, 112 acil servis olay yerine gelinceye kadar hasta ya da yaralı yalnız bırakılmaz, yaşamsal bulgular sürekli kontrol edilir. Nedeni ne olursa olsun dokulara giden kan akımının azalmasına bağlı olarak dolaşım yetmezliği olarak ortaya çıkan duruma şok denir.
Şok hangi durumlarda meydana gelir, şok sonucu ilk etkilenen yer neresidir?
Şokun nedenleri başlıca kalp fonksiyonunda azalma, kalbe dönen kan hacminin azalması, beden sıvı miktarının azalması, kanamalar, alerjik reaksiyonlar, zehirlenmelerdir. Gerek iç kanamalarda gerekse şokta ilk etkilenen yapı beyindir.
İç kanama geçiren bireylerde yapılacak ilk yardım nasıldır?
İç kanama geçiren kişilerde özetle;
• Koruma ilkesi gerçekleştirildikten sonra yaralının bilinci kontrol edilir. Bilinç varsa ikinci değerlendirme; bilinç yoksa ABC kontrolü, BC varsa ikinci değerlendirmeye geçilir.
• İkinci değerlendirme sırasında şok ya da iç kanama belirtileri varsa kişinin üzeri örtülerek ayakları 30 cm yukarı kaldırılır.
• 112 acil servis aranır. Gerekli müdahaleler sonrasında yaralının sağlık kuruluşuna sevki sağlanır.
• Asla yiyecek ve içecek verilmez.
• Kırık varsa kırığın yol açacağı kanamaları engellemek için kişi mümkünse hareket ettirilmez.
• Yaşamsal bulguları sürekli takip edilir. Hasta ya da yaralı yalnız bırakılmaz.
Dış kanamalarda yapılacak ilk yardım nasıldır?
Dış kanamalarda ilkyardımda da her zaman olduğu gibi koruma tedbirleri alındıktan sonra kişiye müdahale edilir. Koruma tedbirleri alındıktan sonra kişinin sırasıyla bilincine bakılır. Bilinç açıksa ikinci değerlendirmeye geçilir. Bilinç kapalı ise sırasıyla ABC değerlendirmesi yapılır. Solunum ve dolaşım yoksa temel yaşam desteğine geçilir. Solunum ve dolaşım varsa ikinci değerlendirmeye geçilir. İkinci değerlendirme sırasında kanama olan bölge tespit edilir. Öncelikli durumlara ve kanamalara acil müdahale edilir. Dış kanamalarda ilkyardımda kanayan bölgeye öncelikle baskı yapılır. Kanama hâlen durmamışsa kanayan bölge kalp seviyesinden yukarı kaldırılır. Kanama yine durmuyorsa en yakın bası noktasına bası uygulanır.
İlk yardımda kanama bölgesine baskı nasıl yapılır?
Yaralı önce sakinleştirilir, yarayı görmesi engellenir. İlkyardımcı mümkünse eline eldiven giyerek kanayan bölgeye temiz bir bezle direk baskı yapar. Baskı yapma kanamayı durdurmada etkin bir yöntemdir ve ilk yapılması gerekendir. Bez baskısı yapıldıktan sonra kanama hâlen durmuyorsa bu kez eski kanlanan bez kaldırılmadan üzerine ikinci bir bez yine durmuyorsa alttaki bezler kaldırılmadan yeni temiz bir bez konarak baskı işlemi tamamlanır. Gerekirse bu bölge bandajlanır. Yara içi kesinlikle kurcalanmamalıdır. Yarada var olan cisimler çıkartılmamalıdır.
İlk yardımda bası noktasına nasıl baskı yapılır?
Atardamar kanamaları toplardamar ve kılcaldamar kanamalarından daha tehlikelidir. Fışkırır tarzda yüksek basınç altında kanadıklarından kısa sürede çok fazla kan kaybı olur ve durdurması oldukça zordur. Bu nedenle kanamayı durdurmak en azından azaltmak için kanayan bölgeye baskı, kanayan bölgeyi yukarı kaldırdıktan sonra bir de en yakın bası noktasına baskı uygulanır. Baskı noktası üzerine basıldığında (dışardan damara baskı yaparak kemiğe temasıyla damarın kapanması) damar sıkışacak ve kapanacaktır. Böylece o bölgeye giden kan akımı azalacaktır. Bedendeki bu bası noktaları baş bölgesi kanamaları için tek taraflı boyun şah damarı üzeri, kolun üst bölümünde olan kanamalarda koltuk altı atardamarına; koltuk altı veya kolun üst bölgesinde olan kanamalarda köprücük kemiği üzeri ya da içi atardamara; dirsek altı kanamalar için pazı kemiği üstü kol atardamarına; bacak bölgesi kanamaları için kasık arter üzeri baskı yapılmalıdır.
İlk yardımda kanayan bölgenin yukarı kaldırılması neden önemlidir?
Kanayan bölge kalp seviyesinden yukarı kaldırılarak yer çekiminin de etkisiyle o bölgeye daha az kan gitmesi sağlanır.
Bedendeki baskı yerleri nereleridir?
Genel olarak bedendeki baskı yerleri aşağıda gösterilmiştir.
• Boyun: Boyun atardamarı (şah damarı) baskı yeri
• Köprücük Kemiği Üzeri: Kol atardamarı baskı yeri
• Koltuk altı: Kol atardamarı baskı yeri
• Kolun Üst Bölümü: Kol atardamarı baskı yeri
• Kasık: Bacak atardamarı baskı yeri
• Uyluk: Bacak atardamarı baskı yeri
Turnike yada boğucu sargı nedir, ne zaman uygulanır?
Atardamar kanaması olan birine müdahale ederken kişinin kanayan bölgesine bastırmalı, kanayan bölgeyi yukarı kaldırmalı ve en yakın baskı noktasına baskı yapmalıdır. Bu müdahaleyi yaptığında olay yerindeki diğer yaralılarla ilgilenemeyecektir. Çünkü elleri kanaması olan hasta ile meşguldür ve onu bırakamayacaktır. Çünkü bir kez baskı noktasına baskı yaparak müdahale ettiğinde o baskıyı oradan kaldırması kanamanın çok daha şiddetli olmasına yol açacaktır. Bu nedenle kişinin durumunun kötüye gitmesini engelleyecek başka bir müdahalede bulunması gerekir. Bu müdahale turnike yani boğucu sargıdır. Turnike ile kanama tamamen durdurulur. Aslında turnike son çare olmalıdır. İlkyardımda eğer kanama normal müdahalelerle (baskı, yukarı kaldırma ve bası noktası) durmuyorsa turnikeye geçilmelidir. Turnike mümkün olduğunca yine en yakın bası noktası üzerinden yapılmalıdır ki çok daha az bölge kansız kalsın.
Kısaca;Çok sayıda yaralının bulunduğu bir ortamda tek ilkyardımcı varsa, Yaralının güç koşullarda bir yerden bir yere taşınması gerekiyorsa ya da Uzuv kopması varsa turnike yapılmalıdır.
Turnikenin zararları var mıdır?
Turnike uygulamasının önerilmeme sebebi turnike sonrası o bölgeye giden kan akımının tamamen durmasıdır. El parmağı kopan kişide pazı kemiği üzerinden yapılan turnikede pazı kemiğinden dirsek bölgesi, kol bölgesi, el bileği ve diğer parmakların kanlanması sona erecektir. Bu nedenle turnike bu bölgedeki hücrelerin ve dokuların zarar görmesine neden olacaktır. Bu nedenle turnike her 10-15 dakikada bir 5-10 saniye gevşetilmelidir ki diğer bölgelerin kanlanması devam etsin. Bu yapılmazsa uzun süreli turnikeler sinir ve damarlarda kalıcı hasara yol açarlar.
Turnike nasıl yapılır, nelere dikkat edilmelidir?
Turnike uygulamasının önerilmeme sebebi turnike sonrası o bölgeye giden kan akımının tamamen durmasıdır. El parmağı kopan kişide pazı kemiği üzerinden yapılan turnikede pazı kemiğinden dirsek bölgesi, kol bölgesi, el bileği ve diğer parmakların kanlanması sona erecektir. Bu nedenle turnike bu bölgedeki hücrelerin ve dokuların zarar görmesine neden olacaktır. Bu nedenle turnike her 10-15 dakikada bir 5-10 saniye gevşetilmelidir ki diğer bölgelerin kanlanması devam etsin. Bu yapılmazsa uzun süreli turnikeler sinir ve damarlarda kalıcı hasara yol açarlar.
Turnike yaparken;
- Turnike uygulamasında kullanılacak malzemelerin genişliği en az 10 cm olmalıdır ki bağlama sırasında alttaki dokuya zarar vermesin.
• Turnike uygulamasında ip, tel gibi kesici malzemeler kullanılmamalıdır ki sıkarken alttaki dokuya zarar vermesin.
• Turnikeyi sıkmak için tahta parçası, kalem gibi malzemeler kullanılabilir
- Kanama durduktan sonra daha fazla sıkılmaz.
- Turnike uygulanan bölgenin üzerine hiçbir şey örtülmez.
- Turnike uygulamasının yapıldığı saat bir kâğıda yazılmalı ve yaralının üzerine asılmalıdır
- Uzun süreli kanamalardaki turnike uygulamalarında, kanayan bölgeye göre 15-20 dakikada bir turnike gevşetilmelidir.
- Turnike, kol ve uyluk gibi tek kemikli bölgelere uygulanır. Çift kemikli alanlara turnike yapılmaz
Uzuv kopmasında nasıl bir ilk yardım uygulanmalıdır?
Uzuv kopmasında ilkyardımda aşağıdaki uygulamalar yapılır.
• Hasta sakinleştirilir, yarasını görmesine izin verilmez. Tıbbi yardım istenir (112).
• Hasta ya da yaralı sırtüstü yatırılarak bacakları 30 cm kadar yükseltilir.
• Kopan bölgenin kanaması durdurulur. Kanama durmuyorsa turnike yapılır.
• Turnike yapılırken turnike kurallarına uyulur.
• Kopmuş uzuv parçası, su geçirmeyen bir plastik torbaya konur. Varsa soğuk su ya da buz içeren ikinci bir torbaya konur. Asla kopan parça su ya da buza doğrudan temas etmemelidir.
• Poşete etiket hazırlanır ve kopan uzuv parçasının sahibine ait kimlik bilgileri kaydedilir.
Burun kanamasında nasıl bir ilk yardım uygulanmalıdır?
Burun kanamaları her zaman herkesin başına gelebilecek kanamalardır. Genelde tehlikeli değildir. Burun genelde kişinin burnunu karıştırması, sürekli hapşırması, buruna yabancı cisim kaçması, buruna gelen darbeler, kan basıncının ani yükselişi, pıhtılaşma hastalıkları, hava değişimleri, alerjik durumlarda kanar. Burun nedensiz olarak kanıyor ve süreklilik arz ediyorsa mutlaka doktora gidilmelidir. Basit burun kanamalarında hasta ile konuşulup hastaya ilkyardımcı kendini tanıtır ve hastayı oturtur. Baş hafifçe öne eğilir. Baş asla arkaya doğru çekilmez. Burun kanatları baş öne eğikken iki parmakla en az 5 dakika sıkılır. Kanama durmuyorsa hasta ya da yaralı acil servise yönlendirilir.
Kulak kanamalarında ilk yardım nasıl uygulanır?
Kulak kanamasına burun kanamasından farklı olarak çok sıklıkla karşılaşılmaz. Kulak kanaması kulaktaki bir zorlama, kaşıma, su kaçma, yabancı cisim kaçma gibi basit nedenlerle olabileceği gibi kafaya alınan darbeler sonucunda da olabilir. Kulak kanaması normal kan renginden farklı ise (açık ve sarı renkli ise) bu beyin kanamasının bir işareti olabilir. Kişi en yakın sağlık kuruluşuna sevk edilmelidir. Normalde bütün kanamalarda kanama durdurulmaya çalışılır. Kulak kanamalarında ise kanamaya izin verilir. Bunun temel sebebi kafa içi basıncı azaltmaktır. Kişi sırtüstü ya da kanayan kulak üzerine yatırılır, kan akışına izin verilir.
Yara ve yaralanmanın tanımı nedir?
Çarpma, yüksekten düşme, trafik kazası, hayvan ısırması, travma, elektrik çarpması, uzun süre güneşte kalma, ateşli silahla yaralanma, yanma, donma gibi benzer olaylar sonucunda deri ya da mukoza tabakasının bozulmasına yara denir. Bu olaya da yaralanma denir.
Yaranın karakteristik özellikleri nelerdir?
Yaralanma sonucunda bedende kişiden kişiye göre farklılıklar arz etse de oluşan yaranın belli karakteristik özellikleri vardır. Bu özellikler:
a. Ağrı ve acı hissi
b. Şişlik (ödem)
c. Fonksiyon kaybı
d. Açık yara ise yara kenarlarının ayrılması ve enfeksiyon riski
Yaralar kaça ayrılır ve özellikleri nelerdir?
Yaralar genel anlamda açık ve kapalı yaralanmalar olarak ikiye ayrılır.
a. Açık Yara: Deri bütünlüğünün bozulduğu yaralanmalardır. Deri ve mukoza bütünlüğünün bozulduğu açık yaralanmalarda kanama ve enfeksiyon riski oldukça fazladır.
b. Kapalı Yara: Deri bütünlüğünün bozulmadığı yaralanmalardır. Doku altı travmaları, ezilmeler gibi.
Açık yaralar oluş şekillerine göre kaça ayrılır?
Açık yaralar ayrıca oluş şekline göre de sınıflandırılır.
a. Sıyrık Yara: Derinin en dış tabakasının etkilendiği ve kaybolduğu yaralardır. Genelde sürtünme sonucu oluşan ağrılı yaralardır. Kanama kılcal damar kanamasıdır.
b. Kesik Yara: Adından da anlaşılacağı üzere kesici ya da sivri uçlu bir aletle ortaya çıkan yaralardır. Alınan darbe ve yarayı oluşturan aletin özelliklerine göre kesikler derin ya da yüzeysel olabilir. Derin kesiklerde sinirler, damarlar ya da iç organlar zarar görebilir.
c. Ezik Yara: Çok şiddetli darbeye bağlı olarak ortaya çıkan yaralardır. Şiddet derecesine bağlı olarak iç organlar zarar görebilir.
d. Delici Yara: Delici bir aletle (bıçak, çakı, şiş, ateşli silahla vb.) oluşan yaralardır. Etkenin fiziksel özellikleri yaranın ciddiyetini belirler. Delici yaralarda yara yüzeyi az ancak derinlik fazladır. İç organlar, damarlar, sinirler, kemikler zarar görebileceği için tehlikelidirler.
e. Parçalı yara: Trafik kazaları, tamir aletleri, traktör tekeri altında kalma, tarım aletlerine bağlı kazalar sonucunda ortaya çıkan deri ya da altında bulunan dokuların ayrıldığı kanamanın çok olduğu çok ciddi yaralanmalardır.
f. Enfekte yaralar: Deri bütünlüğünün bozulduğu mikrop kapma ihtimali olan yaralardır.
Enfekte yaralar kaça ayrılır, özellikleri nelerdir?
Gecikmiş yaralar: Bir yaraya müdahale edilmez ve üzerinden 6 saat geçerse o yaranın iyileşmesi zorlaşır, enfeksiyon kapma ihtimali artar.
Dikişleri ayrılmış yaralar: Ameliyat ya da dikiş sonrası doktorların temel uyarılarından bir tanesi dikişler konusunda dikkat edilmesidir. Dikişler ayrıldıktan sonra tekrar dikilmesi çok zordur ve bu alanlar enfeksiyona açık hâle gelirler.
Kenarları muntazam olmayan yaralar: Kenarları düzgün olmayan yaraların dikilmesi ve iyileşme sürecinde kaynaşması çok zordur. Bu nedenle enfeksiyona açıktırlar.
Çok kirli ve derin yaralar: Derin yaralar ve etkenin taşıdığı ya da sonradan bulaşan enfekte aracı taşıyan yaralar ciddi yaralardır.
Ateşli silah yaraları: En tehlikeli yaralardandır. Ateşli silahtan çıkan çekirdek bedene girdiği ve beden içinde izlediği ve çıkıyorsa çıktığı noktada derin izler ve hasarlar bırakır. Bu tip yaraların da enfeksiyon kapma ihtimalleri çok yüksektir. •
Isırma ve sokma ile oluşan yaralar: Hayvan sokma ya da ısırmalarında ya da çiziklerinde gerek hayvanın fiziksel teması ile oluşan yaranın gerekse hayvanın bedeninde taşıdığı mikropların insana geçmesi ile oluşan yaralar enfeksiyon kapma ihtimali çok yüksek yaralanmalardandır.
Bir yaranın ciddi olabilmesi için kriterler nelerdir?
Bedende her yara sağlık için bir tehdit, ciddi bir unsur oluşturmaz. Bir yaranın ciddi olabilmesi için belirlenen ortak kriterler; yaranın kenarlarının 3 cm’den daha fazla ayrık olması, durmayan kanaması olması, kas, sinir ve kemiğin görünmesi, yabancı cisim varlığı olması, ateşli silahla olması, delicikesici aletle olması, hayvan ısırığına bağlı olması, iz bırakma ihtimali olmasıdır.
Kafa ve omurga yaralanmalarında ortaya çıkan belirtiler nelerdir?
Darbeyi oluşturan cismin özelliğine, darbenin şiddetine ve kişinin sağlık ve fiziksel durumuna bağlı olarak kafaya ya da omurgaya alınan darbeler çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Kafa ve omurga yaralanmalarında genelde ortaya çıkan belirtiler:
a. Saçlı deride ve yüzde morarma, şişme ve kanama,
b. İkinci değerlendirme sırasında ele kırık kafatası parçalarının temas etmesi,
c. Bilinç kapalılığı,
d. Solunum ve dolaşım durması,
e. Görüşerek konuşma aşamasında kişinin bilinç düzeyinde gerilemeler,
f. Göz ve kulak çevresinde morarma,
g. Burun, ağız ve kulaktan kan ya da beyin omurilik sıvısı gelmesi,
h. Baş, boyun ve omurlarda şekil bozukluğu,
i. Mide bulantısı ve kusma,
j. His kaybı,
k. Hareket kaybı,
l. Denge kaybı ve ayakta duramama
Baş ve omurga yaralanmaları ne zaman olur?
Genel baş ve omurga yaralanmaları belirtileri gözlenmese de yüksekten düşme, baş ve kafaya alınan darbelerde, trafik kazalarında, enkaz altında kalma, yüz bölgesine alınan darbelerde ve bilinci kapalı yaralılarda her zaman baş ve omurga yaralanması düşünülmelidir.
Baş ve omurga yaralanmalarında ilk yardım nasıl uygulanmalıdır?
Bu tür durumlar ile karşılaşıldığında ilkyardımda koruma ilkesi gerçekleştirildikten sonra kişinin bilinci kontrol edilmeli, bilinç kapalı ise yanımızdakilere 112 acil servis arattırılmalı, kişi sırt üstü sert bir zemine mümkün olduğunca nazik bir şekilde alınmalı, ağız içi kontrol edilerek baş çene pozisyonu verilmeli, solunumu ve dolaşımı değerlendirildikten sonra, solunum ve dolaşım varsa ikinci değerlendirmeye geçilmelidir. Kişinin bilinci açık ve ilkyardımcının dediklerini anlayabiliyora yaralıdan hareket etmemesi istenir. Ancak olağanüstü bir durum (patlama, yangın, gaz zehirlenmesi vb.) söz konusu ise kişi bulunduğu yerden daha güvenli bir alana taşınmalıdır. Taşıma sırasında baş boyun ve gövde ekseni bozulmamalıdır. 112 acil servis gelinceye kadar ilkyardımcı hasta ya da yaralının yanından ayrılmamalı, yaşam bulgularını sürekli takip etmelidir.
Solunum ve dolaşım sistemlerini doğrudan etkileyen delici göğüs yaralanmalarda akciğerler nasıl etkilenir?
Normalde nefes alırken göğüs içi akciğer hacmi diyafram ve diğer kasların etkisiyle genişler ve akciğer içi basınç düşer. Akciğerlerdeki basınç havadaki basıncın altına düştüğünde hava otomatik olarak difüzyon kanununa göre ağız ya da burundan akciğerlere geçiş yapar. Eğer göğüs bölgesinde bir delik açılırsa hava bu kez ağız, burun ve burada yeni açılan delikten içeri girmeye başlar. Akciğer ya da kalp yapısı sağlam bile olsa bu durum ölümcül olabilir. Çünkü yeni açılan delikten giren hava akciğerlerin etrafını sarar ve akciğerlere baskı yapar. Aynı bir balonun dışardan baskı yapıldığında inmesi gibi bir süre sonra akciğer söner. Bu sönme olayı eğer delik kapatılmazsa daha sonra diğer akciğere de yansır. Bir süre sonra akciğerlerde hava giriş çıkışı olmaz, kişi nefes alamaz ve ölür.
Göğüs yaralanmasında gözlemlenen değişiklikler nelerdir?
Genel ilkyardım kurallarına uyulduktan sonra (koruma, bilinç, ABC değerlendirmesi, 112 arama, ikinci değerlendirme) ikinci değerlendirme sırasında göğüs bölgesinde ve genel değerlendirmede;
• Açık yara,
• Göğüs bölgesinde saplanmış bir cisim,
• Açık yarada nefes alıyor görüntüsü (hava giriş çıkışı),
• Nefes aldıkça kişide artan ağrı ve acı hissi,
• Solunum sıkıntısı,
• Hızlı ve yüzeysel solunum,
• Öksürme ve ağızdan kan gelmesi,
• Morarma gözlenir
Delici göğüs yaralanmalarında ilkyardım nasıl uygulanmalıdır?
Delici göğüs yaralanmalarında mümkün olduğunca sakin ama hızlı hareket edilmelidir. Gereksiz müdahalelerden kaçınılmalıdır. Kişiler çevresinden ve diğer yanlış kaynaklardan edindikleri bilgiler doğrultusunda hareket etmemelidir. Delici göğüs yarasına hemen baskı yaparak yaradan göğüs içine daha fazla hava girişi engellenmelidir. Burada baskı için konulan malzemenin hava geçirmeyen özellikte bir yapısının olması gerekir. Gerektiğinde bası malzemesinin 3 tarafı bantla yapıştırılmalı, bir ucu açık bırakılmalıdır. Bunun sebebi, nefes alma sırasında bası malzemesi göğse tam olarak yapışacak; nefes verme sırasında açık olan uçtan göğüs bölgesine giren fazla hava her nefeste dışarı atılacaktır. Bu çok basit ama hayat kurtarıcı bir müdahaledir. Yara içinde ya da çevresinde herhangi bir cisim varsa cisim çıkartılmaz, cismin hareketini engellemek için etrafı desteklenir. Kişiye asla yiyecek ya da içecek bir şeyler verilmez, kişi yarı oturur pozisyonda tutulur, 112 acil servis olay yerine gelinceye kadar kişi yalnız bırakılmaz. Kişinin yaşam bulguları sürekli takip edilir.
Delici karın yaralanmalarında ilkyardım nasıl uygulanır?
Çok derin ve keskin yaralanmalarda karın içinde bulunan organ ve dokular dışarı çıkabilir. Karın bölgesi yaralanmalarında içte bulunan organlar ve yapılar dışarı çıkabilir. Karın bölgesinde sertlik, ağrı, acı ve hassasiyet vardır. Karın bölgesi yaralanmalarında da koruma ilkesi sonrası, bilinç kontrolü, ABC değerlendirmesi ve ikinci değerlendirme yapılır. Yara bedene paralel oluşmuşsa kişi sırt üstü bacakları uzatılarak yatırılır. Yara bedene dikse bacaklar bükülü olarak sırtüstü yatırılır. Dışarı çıkan yapılar içeri sokulmaya çalışılmaz. Enfeksiyonun engellenmesi için kişinin yaralı bölgesi temiz nemli bir bezle örtülür. Yara içinde ya da çevresinde herhangi bir cisim varsa cisim çıkartılmaz, cismin hareketini engellemek için etrafı desteklenir. Kişiye asla yiyecek ya da içecek bir şeyler verilmez, 112 acil servis olay yerine gelinceye kadar kişi yalnız bırakılmaz.