İnternet Ve Mobil Pazarlama Dersi 1. Ünite Özet
İnternet Mobil Teknolojilerinin Kültürel Ve Toplumsal Boyutu
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler yeni kavramları ortaya çıkardığı gibi eski kavramların da anlamlarında değişiklikler yaratmıştır. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile günlük hayatımızda ve kültürel yaşantımızda değişiklikler oldu. Sözlüklerimize yeni kelimeler eklendi. Mesafenin, zamanın, dostluğun, mülkiyetin, suçun yeniden tanımlandığı zamanlara tanıklık etmeye başladık. İnsanların yeni teknolojiler ile etkileşimleri yeni bir kültür de yarattı. Bilgisayar ve İnternet teknolojilerinin siyasetten ekonomiye, sanattan askeri konulara her alanda etkili olduğu büyük dönüşümler yarattığı da yadsınmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. İste böyle bir yaşam içerisinde kültür de bu yerçekiminden kaçamaz. Yaşadığımız zamanın ruhu siberkültür altyapısında yeşermektedir.
Tanımlar: Siber, Kültür, Siber Uzay
Siberkültür; genel olarak sanal gruplara gönderme yapılarak kullanılsa da, sibernetik, siborglar gibi yeni teknoloji ile ilgili konulara ve daha fazlasına kadar esnetilerek kullanılan bir tanım hâlindedir. Fakat sıklıkla geleceğe yönelmiş bir kültür ve ürünlerini ifade etmek için kullanıldığı söylenebilir.
Siber; Yunanca kybernete ya da sibernetik kelimesinden kısaltılmıştır. Yunanca kelime dümenci, idareci ya da idare etmekte ve yönetmekte mahir kimse anlamında kullanılır. İşlevsel süreçlerin kontrolüne gönderme yapması bakımından da bilgisayarlar ya da elektronik bağlamında bu teknolojilerdeki ya da bu teknolojiler vasıtasıyla süreçteki şeyin kontrolü olarak da değerlendirilebilir. 1970’lerde kişisel bilgisayarlarla ilgili kullanılan bu ön ek bu zamandan sonra yeni iletişim teknolojileri, bilgisayarlarla aracılanmış iletişim, bilgi ve iletişim teknolojileri, kısaca bilgisayar ve İnternet teknolojileri ile ilgili konuları işaret etmek için kullanılmıştır.
Kültür; Latince cultura kelimesinden gelmektedir. 18. yüzyılın sonlarında Avrupa’da kültür, antropolojinin gelişmesinin de etkisiyle farklı toplumların, grupların ya da insanların deneyimlerini semboller aracılığıyla sınıflandırma ve temsil etme kapasitelerini ve bu farklı toplumların kendilerine has genel yaşam tarzlarını ve ürettikleri maddi olan ve olmayan tüm şeyleri kapsayan, işaret eden bir anlamda kullanılmaya başlanmıştır.
Farklı coğrafyalarda yaşayan insanların farklı yaşam tarzlarını, inanç, düşünce, tutum, davranışlarını ve bu yapı için de üretip paylaştıkları maddi ve maddi olmayan her şeyi kapsayan bu yaklaşım açısından siberkültürü değerlendirdiğimizde denilebilir ki siberkültür siberuzayda yaşayan, üreten ve paylaşanların kültürüdür.
Siberuzay; birbiriyle bağlantılı bilgisayarlar arasındaki dijital veri akışını tanımlar. Hiç kimse elle tutulur biçimde yerini gösteremediği için gerçek değil ama etkileri açısından oldukça gerçektir. Ayrıca, siber alan bir bilgisayarla aracılanmış iletişim alanıdır. Burada çevrim içi (online) ilişkiler kurulur, çevrim içi alternatif kimlikler de oluşturulur. Burası çevrim içi ve çevrim dışı yaşam ve etkileşim biçimlerinin karşılaştırılmasına olanak tanıyan önemli psikolojik ve sosyal psikolojik soruların ortaya çıkmasına müsait bir alandır. Gerçek ve sanal arasındaki ilişkileri anlamaya çalışan bilim adamları bu alanı çalışırlar. Siberuzay kültürün yeni teknolojiler yoluyla yeniden dolayımlanmasını da içerir. Bir başka deyişle yalnızca bir iletişim aracı değildir. Kendi başına kültürel olarak önem taşır. Ayrıca siberuzay gizli kalmış kimlikler yoluyla toplum ve kültürü yeniden şekillendirme imkânları ortaya koyabilir. Sınırsız bir iletişim ve kültür olasılığını çağrıştırır.
Teknolojiye Farklı Yaklaşımlar: Teknofobik, Teknofilik ve Ekolojik
Teknolojinin sadece olumsuz yönlerini düşünen kişilere teknofobik denir.
Teknofilik kişiler teknolojilerin neler yapabileceğini hayal ederken neleri bozacağı konusuna tamamen kapalıdırlar.
Her bir teknoloji hem bir yük hem de bir hediye olabilir. Ya o ya bu değil de hem o hem bu olabilir. Her kültür teknoloji ile karşılaşmak ve müzakere etmek zorundadır, akıllıca ya da ahmakça. Bir tür pazarlık gibi her yeni gelen teknoloji bilgece getirdikleri ve götürdükleri ya da verecekleri ve alacakları açısından değerlendirilmelidir. Bilge kişiler bunu bilir ve dramatik teknolojik gelişmelerden çok etkilenmezler. Çoğu zaman yeni bir teknolojinin bir topluma girişi öngörülemeyen kazananlar ve kaybedenler ortaya çıkarır. Bu, yeni teknoloji için ödenecek toplumsal bir maliyettir denebilir. Öngörülmediği ya da bazen çeşitli sebeplerle örtülü bırakıldığı için bu kazanan ve kaybedenler hakkında toplumlar çok bilinçli olamazlar hatta sahte bir bilinç de yaratılabilir. Bu duruma ideolojik bir durum diyebiliriz. İdeoloji öyle apaçıktır ki görünmezdir. İdeoloji bu saklama işlevini en apaçık olanı belirleyerek yapar. Normal, olması gereken ve doğal olarak yeni gelen değerlendirildiğinde meşrulaştırılma kaçınılmazdır. Çünkü doğal olanı genellikle sorgulamayız. Bu durumda yeni teknolojiler sorgulanmadan, kazanan ve kaybedenler belli edilmeden ve sebep olacağı toplumsal değişimler iyice düşünülmeden sanki çok eskiden beri varmış, hep böyleymiş gibi değerlendirilir. Her yeni gelen teknoloji bir öncekiyle çatışır ve birçok şeyi değiştirir, etkiler ve öngörülemeyen değişimleri de tetikleyebilir. Yeni teknolojilerin bir topluma girişlerinde de durum benzerlikler gösterir. Bir topluma yeni bir teknoloji girdiğinde ortaya çıkan durum eski toplum artı yeni teknoloji değil yeni bir toplumdur. Günümüzde bu bilgi toplumudur. Siber kültür de yeni teknoloji artı eski kültür olarak değerlendirilemez. Bu yeni bir kültürdür. (hiper text anlayışına göre) Bu kültürün altındaki yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin olası etkilerini kavrayabilmek için temelinde yer alan uzamsallıktan bağımsız hiper text anlayışına göre birçok bakış açısını aynı anda göz önünde tutmak gerekir.
Siberkültüre Farklı Yaklaşımlar
Yaklaşımlar dört temel kampta toplanmıştır. Bunlar:
- Ütopyacı yaklaşım
- Enformasyonel yaklaşım
- Antropolojik yaklaşım
- Epistemolojik yaklaşım
Ütopyacı yaklaşım: Yeni medya üzerine ilk tartışmalara işaret eden, siberpunk hareketinin, kırıcı (hacker) altkültürünün ve daha genel olarak da ilk bilgisayar ve ağ kullanıcılarının, 1980 ve 90’larda bilgisayar ağlarınca kurulan sanal toplulukların ilk üyelerinin kendilerini ifade ettikleri yaklaşımdır. Siberkültür bu tarz kavranışında bilgisayar çağı alt kültürleri olarak tanımlanır. Bu altkültürlerin üyeleri, siberkültürü, toplumun futuristik bir yeniden oluşması sürecine dahil olma olarak algılamaktadır.
Enformasyonel yaklaşım: Bu yaklaşımda siberkültür bilgi toplumunun kültürel arayüzü olarak değerlendirilmektedir. Bu görüşün ünlü temsilcilerinden Margaret Morse siberkültüre henüz oluşmakta olan, genç ve dolayısıyla da geçmişe dönük değil öngörü ve tahminlerle değerlendirilen bir yapı olarak yaklaşır. Morse, bilgisayar ağlarının yalnızca özel dünyaları ve hayatları birbirinden ayırıp hareket ettirmekle kalmayıp tüm bir merkezileşmiş bilgi dağıtım biçimini sorgulayarak bu durumun bilginin doğasını değiştirdiğini öne sürer.
Antropolojik yaklaşım: Bu yaklaşım en temelde siber kültürü kültürel pratikler ve yaşam tarzları açısından değerlendirir. Morse’un görüşleriyle karşılaştırınca antropolog Arturo Escobar ve David Hakken’in görüşleri siberkültürü daha geniş bir bağlamda ele almaktadır. Escobar, teknolojilerin yeni dünyalar ortaya çıkardığını ve belli kültürel koşullarda ortaya çıktıklarını sonra da yeni toplumsal ve kültürel durumlar yaratılmasına yardım ettiklerini belirtir. Hakken gelişmiş bilgi teknolojileri temelindeki yaşam tarzlarının yalnızca gerçek değil ayrıca çok farklı da olduğunu, dönüştürücü bir yanları olduğunu ifade etmektedir. Yeni teknolojilerin dönüştürücü potansiyelinin bilgiyi manipüle etme tarzında gizli olduğunu söyleyen Hakken, bilgisayar temelli bilgi işlem tarzlarının yeni bir toplumsal yapıyı beraberinde getireceğini belirtmektedir. Hakken’e göre siberuzay ayrı bir kültür tipidir.
Epistemolojik yaklaşım: Bu yaklaşım özünde siberkültürü bir yeni medya kuramı olarak ele almaktadır. Bu yaklaşıma dahil edilebilecek kişilerden biri olarak Lev Manovich siberkültür ve yeni medyanın ayrılmış araştırma alanları olduğunu belirtmektedir. Manovich’e göre Siberkültür toplumsal olan ve ağlar hakkındadır, yeni medya ise kültürel olana ve bilgisayarlara yöneliktir. Lister içinse siberkültür yeni teknolojilerin, iletişim ağları, programlama, programlar, yapay zeka, sanal gerçeklik vb. temalarla karakterize edilen bağlamıdır. Siberkültür bu yaklaşım içinde kurmacaların ve söylemlerin kavram ve kuramların birbirlerini etkileyerek birbirlerinin doğasını değiştiren doğal ve sosyal bilimlerin kavram ve teorilerinin bir buluşma noktasıdır.
İnternet Kültürü
Kültür belirli bir grup insanın üretme, tüketme ve yaşam biçimlerini ifade ediyorsa İnternet kültürü için de bu kültürü yaratan, kullanan ve bu kültürden etkilenen insanların değer ve davranış biçimlerinden kaynaklanan bir kültürdür diyebiliriz.
İnternet kültürü Castells’e göre dört düzeyden oluşmaktadır. Bu dört düzey hiyerarşik olarak sıralanmıştır ve aralarında varoluşsal bir bağ vardır. Bu düzeylerden birincisi Tekno-Meritokratik kültürdür. Bu kültür temel olarak büyük bilim ve akademik dünyadan doğmuştur. Bilginin güç olduğu düşüncesini takip eden bu kültür bilim ve bilginin toplumların ve dünyanın değişiminde temel bir rol oynaması gerektiğine inanır. İkinci düzey ise Hacker Kültürüdür. Hackerlar teknoloji ile büyülenmiş kişilerdir ve büyük bir yaratıcılık gücüne sahiptirler. Günümüzde isimlerini bildiğimiz büyük teknoloji şirketlerinin başlangıçları zamanında hacker olarak anılan kişilerce gerçekleştirilmiş. Birçok yeni teknoloji bu merak eden ve araştırma, yeni bir şey bulma motivasyonları yüksek kişilerce icat edilmiştir. Hacker kültürünün doğum yeri olarak yine üniversiteler gösterilebilir. Daha sonrasında elbette bu bilgiyi kötü amaçlar için kullanan suçlu hackerlar da ortaya çıkmıştır. Üçüncü düzey, sanal cemaat kültürüdür. İnternet’in kültürünün oluşmasında İnternet’te olan insanların birbirleriyle etkileşimlerinin büyük payı vardır. Bu açıdan İnternet’in sağladığı olanaklarla ortaya çıkan sanal cemaat kültürü, kültürün değerlerinin yaratılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Tekno-meritokratik kültürün temelinde hacker kültürünün icatçı motivasyonu ile ortaya çıkan bir yeni teknolojik alanda insan etkileşiminin sonucu sanal cemaatlerdir. Son düzey Girişimci Kültürüdür. Adından da anlaşılacağı gibi doğrudan ekonomik ve ticari bir yaklaşımı çağrıştırmaktadır. Para kazanma amacıyla, İnternet teknolojisinin ve pratiklerinin tüm topluma yayılması konusunda önemli bir role sahip bir kültür düzeyidir. Girişimcilik kültürü iledir ki, insanlar bir ürün olarak bu yeni teknolojinin üretimini sağlamış ve gittikçe artan düzeyde satın alma yoluyla bu teknolojiyi kullanarak, katılma ve kültürü genişletme imkânını bulmuşlardır.
Mobil Teknoloji Kültürü
Bir teknolojinin toplum tarafından anlamlandırılmasının araştırılması sürecinde ise Green ve Haddon beş düzeyli bir soruşturmanın faydalı olabileceğini belirtmektedirler. Bu beş düzeyi beş soru ile ifade etmek mümkündür?
- Söz konusu teknoloji nasıl üretilmiş?
- Söz konusu teknoloji tüketime nasıl sunulmuş, nasıl tüketiliyor?
- Söz konusu teknoloji nasıl düzenleniyor ve yönetiliyor?
- Söz konusu teknoloji nasıl temsil ediliyor ya da algılanıyor?
- Söz konusu teknoloji yoluyla toplumsal kimlikler nasıl ilişkilendiriliyor?
Bu sorular açısından mobil teknolojilere baktığımızda bu teknolojilerin üretim biçiminin tarihsel sürecinin önemli olduğunu görebiliyoruz. Bunların tüketime sunumunda elbette yaratılan bir kültürün bir ihtiyacı ortaya çıkarması ve meşrulaştırması sürecine de tanıklık ediyoruz. Düzenleme ve yönetme konusunda ise hâlen devam eden bir sürece şahit olmaktayız. Mobil teknolojiler yalnızca bazı işlemleri mümkün kılan maddi teknolojiler olarak değil birer deneyim olarak da reklamlarda yerini alıyor. Bir başka boyut olan toplumsal kimliklerin inşası sürecinde de tüm teknolojilerin olduğu gibi mobil teknolojilerin de önemli bir payı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Mobil teknolojileri yalnızca kullanmak ya da sağladığı teknolojik imkânlardan faydalanmak için değil, kendi toplumsal kimliğimizi oluşturmanın bir yolu olarak da eklemlemekteyiz.