Temel Ceza Muhakemesi Hukuku Bilgisi Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Dar Anlamda Kovuşturma Ve Kanun Yolları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kovuşturma ne demektir?
CMK’nın 2. maddesinde kovuşturma iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre şeklinde tanımlanmıştır. İddianamenin kabulüyle birlikte soruşturma evresi sona erer; kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.
Geniş anlamda kovuşturma evresi ne demektir?
Geniş anlamda kovuşturma evresi, hüküm kesinleşinceye kadar devam eden evredir. Olağan kanun yolları, geniş anlamda kovuşturma kapsamındadır.
Dar anlamda kovuşturma evresi ne demektir?
Dar anlamda kovuşturma evresi, ilk derece mahkeme nezdindeki süreci karşılar. Bunu yargılama ya da kamu davasının yürütülmesi olarak ifade etmek de mümkündür. Burada, olağan kanun yolları kovuşturma kapsamında değildir.
Kamu davası kaç aşamada yürütülmektedir?
Kamu davası üç aşamada yürütülmektedir. Bunlar, ? Duruşma hazırlığı ? Duruşma ? Hüküm verme
Duruşma hazırlığında yapılacak işlemler nelerdir?
Duruşma hazırlığında yapılacak işlemler şunlardır: ? Duruşma gününün belirlenmesi ? Duruşmada hazır bulunacakların çağrılması
Sanığın duruşmaya çağrılmasında nelere dikkat etmek gerekir?
Sanığın duruşmaya çağrılması özel bir öneme sahiptir. Çünkü iddianame ilk defa çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunacaktır. Sanık, kendisi hakkındaki suçlamalardan eksiksiz bir biçimde ilk defa iddianamenin bu şekilde tebliği üzerine haberdar olmaktadır. Çağrı kağıdı ve iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.
Duruşmaya hakim olan ilkeler nelerdir?
Duruşmaya hakim olan ilkeler şunlardır: ? Duruşmanın doğrudan doğruyalığı ? Duruşmanın sözlülüğü ? Duruşmaya ara vermeme, yoğunluk, çabukluk ? Duruşmanın açık olması
Duruşmanın doğrudan doğruyalığı neyi ifade eder?
Doğrudan doğruyalık ilkesi, şekli ve maddi içeriğe sahiptir. Şekli anlamda doğrudan doğruyalık, hüküm verecek makamın araya başka bir vasıta koymaksızın, bizzat kendisinin kanaate ulaşmasını ifade eder. Maddi anlamda doğrudan doğruyalık, hakimin olabildiğince olaya yakın delilleri kullanmasını ifade eder. Hakim, olayı mümkün olduğunca birinci elden ispat eden delillere dayanarak hükmünü verecektir.
Duruşmanın sözlülüğü ne demektir?
Sözlülük, duruşmada yapılan işlemlerin söz ile konuşma yoluyla yapılmasını ifade eden, zorunlu olmadığı hallerde okunmayı yasaklayan bir ilkedir. Sadece duruşmada sözle söylenen veya ortaya konan hususlar hükme esas alınabilecektir. Böylece mahkeme ve taraflar için ispat açısından önem taşıyan her husus sözlü olarak ifade edilecektir.
Sözlülük ilkesi muhakemeye katılan herkes bakımından mı geçerlidir?
Evet, sözlülük ilkesi muhakemeye katıla herkes bakımından geçerlidir.
Yargılamaların makul bir sürede sonuçlandırılmasının ne gibi bir önemi vardır?
Yargılamaların makul bir sürede sonuçlandırılması halinde toplumun adalete olan inancı güçlendirilmiş olacağı gibi, suçun işlenmesinden kısa bir süre sonra bir mahkumiyet kararı verilmekle cezanın etkililiği de sağlanabilmektedir.
Duruşmanın açıklığı ilkesi ne demektir? Neden önemlidir?
Duruşmanın açıklığı, onun kamuya açık olmasını ifade eder. Herkese açık olmak, bir kayda, kısıtlamaya tabi tutulmadan, mahkeme salonuna isteyen herkesin girebilmesi anlamını taşır. Duruşmanın açıklığı ilkesi, kontrolü sağlayarak insanları gizli yargılamalara karşı koruduğu, adil yargılanmayı gerçekleştirdiği ve mahkemelere güveni sağladığı için, demokratik rejimlerin vazgeçilmez prensiplerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
Duruşmanın açıklığı ilkesinin istisnası ne demektir?
Duruşmanın kamuya açık yapılması bazen sakıncalı olabilmektedir. Bu durumlarda duruşmanın kamuya kapalı, gizli yapılması gerekmektedir.? Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir. ? Sanık onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır ve bunlarla ilgili hüküm de kapalı duruşmada açıklanır. ? Duruşmalarda kayıt ve duruşmaların içeriğini yayma yasağı hem açık hem de gizli duruşmalar bakımından söz konusu olabilmektedir.
Delillerin ikamesi ne demektir?
Delillerin ikamesi (ortaya konulması) öncelikle soruşturma evresinde ve duruşma hazırlığı aşamasında toplanmış olan delillerin, duruşmaya getirilip yargılama makamının huzurunda tartıştırılması demektir. Duruşmaya getirilip tartışılmayan hiçbir delil hükme esas teşkil etmez. Delillerin ortaya konulması işlemi, kural olarak sanığın sorgusundan sonra yapılmaktadır. Ancak sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan deliller, sonrada gelen sanığa bildirilir.
Hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş bütün delillerin hüküm verilirken kullanılması zorunlu mudur?
Mahkeme, hükmünü verirken, hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delile dayanabilir. Ancak bu hüküm, hukuka uygun yolla elde edilmiş bütün delillerin hükümde mutlaka kullanılmasını zorunlu kılmamaktadır. Delil hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş olsa dahi, somut olarak hükümde kullanılmayabilir. Mahkeme, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delillerin bir kısmını hükme esas alacak, bir kısmını ise reddedebilecektir. Mahkeme, bu şekildeki kabul ve reddinin gerekçesini hükümde gösterecektir.
Görülmekte olan bir davada mahkeme, dava edilmeyen bir fiil hakkında da hüküm verebilir mi?
Hayır, mahkeme dava edilmeyen fiil hakkında hüküm veremez.
İddianamede sanık olarak gösterilen kişinin fail olmadığı, failin bir başkası olduğu kabul edildiğinde, o kişi hakkında hüküm verilebilir mi?
İddianamede sanık olarak gösterilen kişinin fail olmadığı, failin bir başkası olduğu kabul edildiğinde o kişi hakkında yani asıl fail olduğu düşünülen kişi hakkında bu davada mahkumiyet hükmü kuramaz; bunun için yeniden iddianame düzenlenip dava açılması gerekir.
Beraat kararı hangi hallerde verilir?
Beraat kararı şu hallerde verilir: ? Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması ? Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması ? Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması ? Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedenin bulunması ? Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması
Red kararı ne zaman verilir?
Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa red kararı verilir.
Hüküm çeşitleri nelerdir?
Hüküm çeşitleri, ? Beraat ? Ceza verilmesine yer olmadığı kararı ? Mahkumiyet ? Güvenlik tedbirine hükmedilmesi ? Davanın reddi ve düşmesi kararı
Düşme kararı ne zaman verilir?
Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde verilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ne demektir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaması olarak tanımlanır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeden önce, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediğinin sabit görülmesi ve işlediği suç dolayısıyla hakkında cezaya hükmolunması gerekir. Ancak mahkeme sanık hakkında mahkumiyet kararı kurduktan sonra vereceği kararla, bu mahkumiyet kararının açıklanmasını geri bırakacaktır.
Durma kararı ne demektir? Durma kararı hüküm çeşitlerinden midir?
Soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir. Durma kararı, uyuşmazlığı esastan çözmediği için hüküm değildir. CMK’da hüküm çeşitleri arasında durma kararı sayılmamıştır.
Hangi hallerde ceza kararı verilmesine yer olmadığı kararı verilebilir?
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı şu hallerde verilebilir: ? Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması ? Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi ? Meşru savunmada sınırın heyecan, korku, telaş nedeniyle aşılması ? Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi ? Etkin pişmanlık ? Şahsi cezasızlık sebebinin varlığı ? Karşılıklı hakaret ? İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını sanık kabul etmezse ne olur?
Sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir. Mahkeme yargılama sonunda hükmü kurup açıklamak zorundadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için gereken koşullar nelerdir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için gereken koşullar şunlardır: ? Somut olayda sanık hakkında iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasına hükmolunması gerekir. ? Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması gerekir. ? Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. ? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için, suçun işlenmesi suretiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.
Kanun yolları ne demektir?
Kanun yolları yargılama makamınca verilen kararların bir başka makam tarafından denetlenmesini, gerekiyorsa hukuka aykırılığın giderilmesi veya yanlışlığın düzeltilmesini sağlayan hukuki çarelerdir.
Kanun yollarının amacı nedir?
Maddi gerçeğe ulaşma amacı, kanun yolu denetimi için de geçerlidir. İlk derece yargılaması sonucunda verilen karar, maddi gerçeği tam olarak yansıtmayabilir. Kanun yolu muhakemesi, somut olayda hukukun tam ve doğru olarak uygulanmasını sağlamak suretiyle maddi gerçeğe ulaşmadaki engellerin kaldırılması yönünde de fonksiyon icra eder. Kanun yollarının bir diğer amacı ise, özellikle temyiz kanun yolu açısından ele alındığında, içtihat birliği oluşturulması suretiyle hukukun ülke genelinde tek bir örnek uygulanmasını sağlamaktır.
Olağan kanun yolu/ olağanüstü kanun yolu ne demektir?
Aleyhine kanun yoluna başvurulan karar henüz kesinleşmemiş ise, olağan kanun yolu; şayet karar kesinleşmiş ise olağanüstü kanun yolu söz konusudur.
Olağan kanun yolları nelerdir?
Olağan kanun yolları şunlardır: ? İtiraz ? İstinaf ? Temyiz
Olağanüstü kanun yolları nelerdir?
Olağanüstü kanun yolları şunlardır: ? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ? Kanun yararına bozma ? Yargılanmanın yenilenmesi
Kanun yoluna başvurabilecek olanlar kimlerdir?
Kanun yoluna başvurabilecek olan kişiler şunlardır: ? Cumhuriyet savcısı ? Şüpheli ? Sanık ? Katılan ? Müdafi veya vekil ? Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi ? Dava ile ilgisi bulunan tanık, bilirkişi veya malen sorumlu olan kişiler .
Cumhuriyet savcısı sanık lehine kanun yoluna başvurabilir mi?
Cumhuriyet savcısı, gerek sanık aleyhine gerekse lehine kanun yoluna başvurabilir.
Müdafi kanun yolundan vazgeçebilir mi?
Müdafin kanun yolu başvurusundan vazgeçebilmesi, vekaletnamede yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır. Vekaletnamede bu hususta özel bir yetkilendirme bulunmuyorsa, müdafi kanun yolundan vazgeçemez.
Kanun yoluna başvuru nasıl yapılır?
Kanun yolu başvurusu, öngörülen süre içinde yetkili mercie verilecek bir dilekçeyle yazılı olarak yapılır. Ancak zabıt katibine sözlü beyanda bulunarak başvuruda bulunmak da mümkündür. Bu durumda, sözlü beyanın tutanağa geçirilmesi, tutanakta tespit edilen beyan ve imzayı mahkeme başkanı veya hakimin onaylaması gerekir.
Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun nitelendirilmesinde veya merciin belirlenmesinde yanılgıya düşülmesi, başvuranın haklarını ortadan kaldırır mı?
Ortada kabul edilebilir bir başvuru varsa başvuranın hakları ortadan kalkmaz.
Yapılan kanun yolu başvurusu geri alınabilir mi?
Yapılan kanun yolu başvurusu geri alınabilir. Kanun yoluna başvurulduktan sonra başvurunun geri alınması, merci tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak Cumhuriyet savcısı sanık lehine kanun yoluna başvuruda bulunmuş ise sanığın rızası olmaksızın başvurusunu geri alamaz.
Aleyhe değiştirme yasağı ne demektir?
Aleyhe değiştirme yasağı, kanun yoluna sanık lehine başvurulması durumunda yeniden verilen hükmün önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamasıdır.
Aleyhe değiştirme yasağının amacı nedir?
Aleyhe değiştirme yasağının amacı, sanığın cezasının ağırlaşacağı korkusunu taşımadan kanun yoluna başvurma hakkını kullanabilmesine imkan vermektir.
Aleyhe değiştirme yasağı güvenlik tedbirleri için geçerli midir?
Hayır, yasak güvenlik tedbirlerini kapsamaz. Bu nedenle yeniden yapılacak yargılama sonucunda, önceki hükümde yer almayan güvenlik tedbiri yaptırımına hükmedilebilir.
İtiraz ne demektir?
İtiraz, kural olarak hakim ve kanunun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarının bir başka merci tarafından yeniden incelenmesini sağlayan kanun yoludur. İtiraz kanun yolunda hem hukuki mesele hem de maddi mesele incelenir.
İstinaf ne demektir?
İstinaf ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin maddi ve hukuki yönden incelenmesini sağlayan olağan kanun yoludur.
Temyiz kanun yolu ile istinaf arasındaki fark nedir?
Temyiz kanun yolunda, ilk derece mahkemelerince verilen hükümler sadece hukuki yönden incelendiği halde; istinaf kanun yolunda hem maddi hem de hukuki meseleye yönelik inceleme yapılmaktadır.
Temyize başvurma süresi ne kadardır?
Temyiz süresi, bir haftadır.
Temyize başvurma süresi ne zaman başlar?
Süre, hükmün tefhiminden itibaren, hükmün tefhimi sanığın ve varsa müdafin yokluğunda olmuşsa tebliğ tarihinden başlar.
Dar anlamda ve geniş anlamda kovuşturma evresini tanımlayınız.
İddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma evresi, dar ve geniş olmak üzere iki anlama gelir:
Geniş anlamda kovuşturma evresi, hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Kanundaki kovuşturma tanımı da budur (m. 2). Olağan kanun yolları, geniş anlamda kovuşturma kapsamındadır.
Dar anlamda kovuşturma evresi ise, ilk derece mahkemesi nezdindeki süreci karşılar. Bunu yargılama ya da kamu davasının yürütülmesi olarak ifade etmek de mümkündür. Burada, olağan kanunyolları kovuşturma kapsamında değildir.
Duruşma hazırlığı devresinde hangi işlemler yapılır?
Duruşma hazırlığında yapılacak işlemler şunlardır:
Duruşma gününün belirlenmesi: Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirleyecektir (m. 175/2). Duruşmanın ara vermeden, kesintisiz yapılabilmesi için tüm ilgililerin hazır bulunabileceği bir gün belirlenmeli; ancak duruşmanın aynı gün bitmeyeceği anlaşılan hallerde, ilgililerin bir kısmı sonraki oturumlara çağrılmalıdır (m. 190).
Duruşmada hazır bulunacakların çağrılması: Duruşma günü belirlendikten sonra, duruşmada hazır bulunması gereken kişilerin duruşmaya davet edilmesi gerekmektedir (m. 175/2). Başta iddia ve savunma makamında yer alan süjeler yanında tanık, bilirkişi ve muhakemeye katılacak başka kişiler varsa onların da çağrılmaları gerekir.
Duruşmanın doğrudan doğruyalığı neyi ifade eder?
Doğrudan doğruyalık (vasıtasızlık) ilkesi, şekli ve maddi içeriğe sahiptir. Şekli anlamda doğrudan doğruyalık, hüküm verecek makamın araya başka bir vasıta koymaksızın, bizzat kendisinin kanaate ulaşmasını ifade eder. Araya bir vasıta konulduğu takdirde edinilen kanaat dolaylı olur. Bu nedenle hakim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış olan delillere dayandırabilir (m. 217/1). Bu çerçevede mahkeme muhakemeye katılanları, sanık, tanık ve bilirkişiyi bizzat görüp duyacak; mümkün olduğu ölçüde keşfi duruşmada bizzat yapacaktır. Maddi anlamda doğrudan doğruyalık, hakimin olabildiğince olaya yakın delilleri kullanmasını ifade eder. Hakim, olayı mümkün olduğunca birinci elden ispat eden delillere dayanarak hükmünü verecektir. Böylece, sadece delil ile hakim arasında bir vasıta bulunmaması anlamında bir (şekli anlamda) doğrudan doğruyalık yeterli olmayacak; ayrıca hakim, deliller arasından olaya en yakın olanını, ilk elden delili tercih edecektir. Bu nedenle mahkeme, örneğin bir trafik kazasıyla ilgili olarak düzenlenen kaza tespit tutanağındaki bilgiler hakkında kolluk görevlisini tanık olarak dinlemek yerine, olay mahallinde bizzat keşif yapmalıdır. Şekli anlamda doğrudan doğruyalıkta hakimin delillerden “nasıl” (ne şekilde) bilgi sahibi olacağı sorusunun cevabı arandığı halde; maddi anlamda doğrudan doğruyalık, “hangi” delillerin ispat aracı olabileceği sorunu ile ilgilidir. Burada, hadiseye en yakın delilin en iyi delil olduğu kabul edilmektedir.
Duruşmanın sözlülüğü neyi ifade eder?
Sözlülük, duruşmada yapılan işlemlerin söz ile, konuşma yoluyla yapılmasını ifade eden, zorunlu olmadığı hallerde okunmayı yasaklayan bir ilkedir. Sözlü olarak ortaya konup tartışılmayan hiçbir bilgi kaynağı hüküm bakımından değer taşımayacaktır. Başka bir deyişle, sadece duruşmada sözle söylenen veya ortaya konan hususlar hükme esas alınabilecektir. Böylece mahkeme ve taraflar için ispat açısından önem taşıyan her husus sözlü olarak ifade edilecektir. Bu yolla, ancak sözlü olarak ifade edilen görüşlerden mahkeme bir kanaate ulaşabilecektir (m. 217/1).
Duruşmanın açıklığının istisnaları nelerdir?
- Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı (gizli) yapılmasına mahkemece karar verilebilir
(m. 182/2). - Sanık onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır ve bunlarla ilgili hüküm de kapalı duruşmada açıklanır (m. 185). Kanun bu durumdan zorunlu kapalılık olarak söz etmektedir.
- Duruşmalarda kayıt ve duruşmaların içeriğini yayma yasağı hem açık hem de gizli
duruşmalar bakımından sözkonusu olabilmektedir. Hatta yasak duruşma salonu dışında da, adliye binası içinde veya dışında her türlü ceza muhakemesi işlemi bakımından kabul edilmiştir. Gizli duruşma içeriğinin de gizli kalması gerekmektedir. Bu nedenle, kısmen de olsa gizli yapılan duruşmanın içeriği hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamaz (m. 187/2).
Hüküm çeşitleri nelerdir?
Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür (m. 223).
Beraat kararı;
• Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
• Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
• Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
• Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
• Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
hallerinde verilir (m 223/2).
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı;
• Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik
hali ya da geçici nedenlerin bulunması,
• Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle
veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,
• Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
• Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,
• Etkin pişmanlık,
• Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,
• Karşılıklı hakaret,
• İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı,
hallerinde verilir (m 223/3-4).
Mahkumiyet kararı;
• Sanığın yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde verilir. Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin
yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur (m. 223/5-6).
Red kararı;
• Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir
dava varsa verilir (m. 223/7, “ne bis in idem” ilkesi)
Düşme kararı;
• Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma
veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da
şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma
kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir (m. 223/8).
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları nelerdir?
• Somut olayda sanık hakkında iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasına hükmolunması gerekir (m. 231/5). Somut olayda hükmolunan ceza, sadece hapis veya adli para cezası olabilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için adli para cezası bakımından bir sınırlama getirilmemiştir. Keza somut olayda, hapis cezası bakımından Kanunda öngörülen üst sınırı aşmaması koşuluyla, hem hapis hem de adli para cezasına hükmolunmuş olması halinde de, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Birlikte görülen davalarda birden fazla suçtan mahkumiyet halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartları her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilebilirse de,mahkeme bu durumu, sanığın suç işleme hususundaki eğilimi kapsamında da değerlendirebilir.
• Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması gerekir. Bu itibarla, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyet halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil eden mahkumiyetin, kasıtlı suçtan dolayı hapis veya adli para cezasına mahkumiyet olması ve bunun da kesinleşmiş olması gerekir. Daha önce işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde, mahkum olunan cezanın türü ve miktarı ne olursa olsun, bilahare işlenen suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir.
• Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
• Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için, suçun işlenmesi suretiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.
Suçun işlenmesi suretiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi koşulunun sanık tarafından derhal yerine getirilememesi halinde; hakkında, bu zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir (m. 231/9).
Kanun yollarının amacı nedir?
Yargılama makamının verdiği karar hukuka aykırı veya yanlış olabilir. Kanun yolları, yargılama makamınca verilen kararların bir başka makam tarafından denetlenmesini; gerekiyorsa hukuka aykırılığın giderilmesi veya yanlışlığın düzeltilmesini sağlayan hukuki çarelerdir. Sadece yargılama makamının kararlarına karşı kanun yoluna gidilebilir. Bu nedenle, savcının kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı yapılan başvuru (CMK m. 173), kanunda itiraz olarak adlandırılsa da kanun yolu olarak nitelendirilemez. Maddi gerçeğe ulaşma amacı, kanun yolu denetimi için de geçerlidir. İlk derece yargılaması sonunda verilen karar, maddi gerçeği tam olarak yansıtmayabilir. İşte, kanun yolu muhakemesi, somut olayda hukukun tam ve doğru olarak uygulanmasını sağlamak suretiyle maddi gerçeğe ulaşmadaki engellerin kaldırılması yönünde de fonksiyon icra eder. Kanun yollarının bir diğer amacı ise, özellikle temyiz kanun yolu açısından ele alındığında, içtihat birliği oluşturulması suretiyle hukukun ülke genelinde tek bir örnek uygulanmasını sağlamaktır.
Kanun yollarının çeşitlerini belirtiniz.
Kanun yolları farklı açılardan sınıflandırılabilir. CMK’da “olağan kanun yolları” ve “olağanüstü kanun yolları” şeklinde ikili bir ayırım yapılmıştır. Aleyhine kanun yoluna başvurulan karar henüz kesinleşmemiş ise, olağan kanun yolu; şayet karar kesinleşmiş ise, olağanüstü kanun yolu söz konusudur.
Olağan kanun yolları;
• İtiraz (m. 267-271),
• İstinaf (m. 272-285),
• Temyizdir (m. 286-307).
Olağanüstü kanun yolları ise;
• Cumhuriyet Başsavcısının itirazı (m.308, 308/A),
• Kanun yararına bozma (m. 309-310),
• Yargılamanın yenilenmesidir (m. 311-323).
Aleyhe değiştirme yasağı nedir?
Aleyhe değiştirme yasağı (reformatio in peius), kanun yoluna sanık lehine başvurulması
durumunda yeniden verilen hükmün önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamasıdır. Bu yasağın amacı, sanığın cezanın ağırlaşacağı korkusunu taşımadan kanun yoluna başvurma hakkını kullanabilmesine imkan vermektir. Cezanın ağırlaşacağı korkusunu taşıyan sanık, kanun yoluna başvurmaktan kaçınabilir. Yasak; istinaf (m. 283), temyiz (m. 307/4), yargılamanın yenilenmesi (m. 323/2) ve belirli durumlarda kanun yararına bozma (m. 309/4-b) bakımından uygulama alanı bulur. İstinaf ve temyiz yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz (m. 283, 307/4). Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmış ise, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez (m. 323/2). Aleyhe değiştirme yasağı (reformatio in peius), kanun yoluna sanık lehine başvurulması durumunda yeniden verilen hükmün önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamasıdır. Bu yasağın amacı, sanığın cezanın ağırlaşacağı korkusunu taşımadan kanun yoluna başvurma hakkını kullanabilmesine imkan vermektir. Cezanın ağırlaşacağı korkusunu taşıyan sanık, kanun yoluna başvurmaktan kaçınabilir. Yasak; istinaf (m. 283), temyiz (m. 307/4), yargılamanın yenilenmesi (m. 323/2) ve belirli durumlarda kanun yararına bozma (m. 309/4-b) bakımından uygulama alanı bulur. İstinaf ve temyiz yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz (m. 283, 307/4). Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmış ise, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez (m. 323/2).
İtiraz kanun yolunu tanımlayınız.
İtiraz, kural olarak hakim ve kanunun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarının bir başka merci tarafından yeniden incelenmesini sağlayan kanun yoludur. İtiraz kanun yolunda, hem hukuki mesele hem de maddi mesele incelenir.
İstinaf kanun yolunu tanımlayınız.
İstinaf, ilk derece mahkemelerinin verdikleri hükümlerin, bölge adliye mahkemesi tarafından maddi ve hukuki yönden incelenmesini sağlayan olağan bir kanunyoludur. Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden mahkeme kararları ile aleyhine başvurulabilecek herhangi bir kanunyolu öngörülmemiş olan diğer mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir (CMK m.272/2). Hukukumuzda istinaf istemini karara bağlayacak olan üst mahkeme bölge adliye mahkemesi olarak belirlenmiştir.
Hangi hükümler otomatik istinafa tabidir?
“On beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir CMK m.272/1).” Dolayısıyla taraflardan hiçbiri başvurmasa bile bahsi geçen miktarın üzerindeki hapis cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri, otomatikman istinaf incelemesinden geçirilecektir.
Bölge Adliye Mahkemeleri istinaf incelemesi sonucu hangi kararları verebilir?
Bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, usule ilişkin ön incelemeleri yaptıktan sonra, başvuruyu hukuka uygun bulursa, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri incelemeye geçer. Bu incelemeden sonra (CMK m.280/1);
a. İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine karar (onama kararı) verir.
b. Bunlar dışında; Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verileceği gibi; olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde de hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilir (CMK m.280/1/b, c).
c. İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilir.
d. Diğer hallerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına hükmeder.
Bu noktada belirtmek gerekir ki; bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sonunda verebileceği kararları düzenleyen CMK’nın 280. maddesinde, düşme kararından söz edilmemekteyse de, af, zamanaşımı gibi davayı düşüren nedenlerin bu aşamada ortaya
çıkması halinde, düşme dışında bir karar verilmesi düşünülemez. Bu bağlamda düşme de istinaf incelemesi sonucunda verilebilecek kararlardan birisidir.
İstinaf duruşması nasıl yapılır?
İstinaf duruşmasında da kural olarak ilk derece yargılamasındaki esaslara göre hareket
edilir. Dolayısıyla ilk derece yargılamasında duruşma nasıl açılıp yürütülüyorsa (Bkz. CMK m.191 vd.) istinaf yargılamasında da ilke olarak öyle yapılır. Ancak (CMK m.282);
a) Duruşma, CMK’nın öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra, ilk derce yargılamasında iddianame veya iddianame yerine geçen belge anlatılırken, istinaf yargılamasında görevlendirilen üyenin inceleme raporu anlatılır. b) Ayrıca başlangıçta inceleme raporunun yanı sıra, ilk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü de anlatılır. c) İlk derece mahkemesinde dinlenilen tanıkların ifadelerini içeren tutanaklar ile keşif tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesi duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler, yapılmışsa keşif ve bilirkişi açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar anlatılır. d) Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır. Dolayısıyla mahkeme yargılama sırasında çağırdığı bu kişileri dinleme imkanına sahip olacaktır.
Temyiz kanun yolunu açıklayınız.
Temyiz, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerine karşı başvurulabilen bir kanunyoludur (CMK m.286). Bozma kararlarına karşı ise temyiz yoluna gidilmesi öngörülmemiştir. Nitekim bu tür kararlara ilişkin uyuşmazlıklar, yeniden ilk derece mahkemesinin önüne gidecek ve burada verilen yeni karara karşı yeniden kanunyolu mekanizmasının işletilmesi mümkün olacaktır. Uyuşmazlığı yeniden ilk derece mahkemesinin önüne götürecek bir karara karşı temyiz yoluna başvurulması ise yerinde olarak kanunkoyucu tarafından uygun bulunmamıştır. Hükme esas teşkil eden veya aleyhine başvurulacak başkaca kanunyolu öngörülmemiş olan diğer bölge adliye mahkemesi kararları da hükümle birlikte temyiz edilebilirler (CMK m.287). Kural olarak ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin denetlenmesine imkan tanıyan ve bu itibarla ikinci derece yargılaması olan istinafa karşın, istinaf yargılaması sonucunda verilecek hükümlerin denetlenmesi yolunu açan temyiz incelemesi ise üçüncü derece ceza yargılamasını oluşturmaktadır. İstinaf yargılaması neticesinde verilen hüküm henüz kesinleşmemiş olduğundan, temyiz yargılaması da kesinleşmemiş kararların denetlendiği olağan bir kanunyoludur. İstinaf yargılaması sonrasında verilen karar, temyiz yolunun tüketilmesiyle birlikte kesinleşmiş olacağından, temyiz incelemesi olağan kanun yollarının son basamağını oluşturmaktadır. Temyiz yolunun tüketilmesiyle birlikte artık hükme karşı sadece olağanüstü kanunyollarına başvurulabilecektir. CMK’nın öngördüğü sisteme göre, temyiz incelemesi Yargıtay tarafından gerçekleştirilir. Yargıtay’daki ceza daireleri, aralarındaki işbölümü esasına göre, temyiz edilen dosyaları
inceler ve karara bağlarlar.
Temyiz istemi nasıl ve hangi süre içinde yapılmalıdır?
Kanunkoyucu temyiz talebinde bulunmayı belirli bir süreye bağlamıştır. Söz konusu süre hak düşürücü bir süredir. Dolayısıyla kanunda belirtilen süre içinde temyize hakkı olan kimse başvuruda bulunmazsa, temyiz hakkı düşer. Süre geçtikten sonra, eğer eski hale getirmenin koşulları söz konusu değilse, ilgili kişinin temyize başvurabilmesi hukuken mümkün değildir. Bunun yanında kanunkoyucu temyiz başvurusunun yapılmasını süre dışında şekli açıdan da sınırlamıştır. Buna göre başvuru dilekçe ile yazılı olarak veya tutanağa geçirilmek suretiyle sözlü yapılmalıdır. Aksi takdirde şekli açıdan da sakatlık ortaya çıkacak ve başvuru geçersiz sayılacaktır. Son olarak temyiz başvurusu hükmü veren mahkemeye yapılır. Doğrudan incelemeyi yapacak mercie başvurulması söz konusu değildir. Uygulamada hükmü veren mahkemeye hitaben yazılan temyiz dilekçesinde, hükmü veren mahkemenin adının yer aldığı başlığın altına parantez içerisinde, “Yargıtay ilgili ceza dairesine gönderilmek üzere” diye not düşüldüğü görülmektedir. Bu bağlamda temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime onaylattırılır. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar (CMK m.291).
Nispi ve mutlak hukuka aykırılık halleri hakkında bilgi veriniz.
Temyiz nedeni hükmün hukuka aykırı olması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda yukarıda da açıkladığımız üzere, kural olarak temyiz talebinde bulunan kimse temyiz nedenlerini dilekçesinde gösterir. Temyiz incelemesi yapılırken, ilgili ceza dairesi, öncelikle hükümde iddia edilen hukuka aykırılıkların var olup olmadığını tespit eder. Hükümde herhangi bir hukuka aykırılık yoksa temyiz başvurusunu esastan reddeder, bir başka deyişle hükmü onar. Eğer hükümde bazı hukuka aykırılıklar bulunmaktaysa, ikinci bir denetimle var olan bu hukuka aykırılıkların hükmü etkileyip etkilemediğini belirler. Diğer bir ifadeyle, var olan hukuka aykırılıkların hükmü etkileme ihtimalinin olup olmadığına dair bir inceleme daha yapar. Eğer hukuka aykırılık esasa etkiliyse, yani hükmü etkileme potansiyeli varsa, bu durumda hükmün bozulmasına karar verir. Eğer söz konusu hukuka aykırılığın hükmü etkileme potansiyeli yoksa bu durumda yine başvuruyu reddeder ve hükmü onar. Bu anlattığımız şekilde incelemeye tabi olan ve kanunkoyucu tarafından hükme etkili oldukları açıkça kanuni düzenlemeye bağlanmamış hukuka aykırılıklara nispi hukuka aykırılık halleri veya nispi temyiz sebepleri denilmektedir. Bu tür hukuka aykırılıklar bakımından Yargıtay ceza dairesi yukarıda da açıkladığımız üzere iki dereceli bir denetim yapmaktadır. Öncelikle iddia edilen hukuka aykırılığın var olup olmadığını denetlemekte, iddia edilen hukuka aykırılıklardan birisi varsa da ikinci basamağa geçip, bu hukuka aykırılığının esasa etkili olup olmadığına bakmaktadır. Nispi hukuka aykırılık halleri dışında kanunkoyucu bazı hukuka aykırılıkların esasa etkili olduğunu, bir başka deyişle hükmü etkileme potansiyeli bulunduğunu açık kanuni düzenlemeye bağlamış olabilir. İşte kanunkoyucu tarafından hükme ve esasa etkili oldukları kanuni hükme bağlanmış olan bu tür hukuka aykırılık hallerine mutlak (kesin) hukuka aykırılık halleri ya da mutlak temyiz sebepleri denilmektedir. Bu tür hukuka aykırılık halleri bakımından Yargıtay ilgili ceza dairesi sadece tek basamaklı bir inceleme gerçekleştirecektir. Sadece uyuşmazlık konusu olaya ilişkin yargılamada, kanunda belirtilen kesin hukuka aykırılık hallerinden bulunup bulunmadığını araştıracak, eğer böyle bir hukuka aykırılık varsa, ikinci bir araştırma yapmadan doğrudan kararı bozacaktır. İlgili ceza dairesi bakımından bu hukuka aykırılığın hükme etkili olup olmadığını inceleme imkanı bulunmamaktadır. Çünkü kanunkoyucu yaptığı açık kanuni düzenlemeyle bu hukuka aykırılığın hükme etkili olduğunu kanunen kabul etmiştir. Dolayısıyla verilen hükümde hukuka kesin aykırılık hallerinden birisi tespit edilirse, başkaca bir araştırma yapmaksızın hükmün bozulması zorunludur.
Temyiz incelemesi duruşmalı olarak yapılabilir mi?
Temyiz incelemesi kural olarak dosya üzerinde gerçekleştirilir. Bir başka deyişle temyizde esas olan incelemenin duruşmasız yapılmasıdır. Ancak on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini uygun görmesi halinde duruşma yoluyla yapabilir. Duruşma gününden sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Sanık, duruşmada hazır bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir (m.299/1).
Temyiz incelemesi sonunda verilebilecek kararlar nelerdir?
Temyiz incelemesi sonunda Yargıtay ilgili ceza dairesinin verebileceği dört tür karar vardır. Bunlar Temyiz İsteminin Esastan Reddi (Onama), Temyiz İsteminin Kabulü (Bozma), Islah ve Düşme kararlarıdır. Yargıtay ceza dairesinin temyiz incelemesi sonunda düşme kararı verebilmesi kanunda açıkça düzenlenmemiştir. Ancak zamanaşımı süresinin dolması, af gibi davayı düşüren hallerde, Yargıtay’ın düşme kararı vermek zorunda olduğu kanaatini taşımaktayız. Ayrıca CMK m.303/1/a’daki düzenlemede dolaylı olarak dairenin düşme kararı verebileceği hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte dairenin durma kararı vermesi de kanunda öngörülmemiştir. Bu nedenle temyiz incelemesi sırasında veya sonunda durma kararı verilemez. Örneğin ceza muhakemesi şartının varlığı ve şartın gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu temyiz incelemesi sırasında farkedilirse bozma kararı verilerek, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekir.
Yargıtay'ca verilen bozma kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesi ya da ilk derece mahkemesi nasıl hareket edecektir?
Yargıtay’dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, davetiye çıkarmak suretiyle ilgilileri belirleyeceği günde bir araya toplar ve duruşma açarak bozmaya karşı diyeceklerini sorar (CMK m.307/1). Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada var olan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her halde dinlenmesi gerekir. Dolayısıyla kanunkoyucu cezanın ağırlaştırılacağı durumlarda sanığın mutlaka yeniden savunmasının alınmasını gerekli görmüştür (CMK m.307/2).
Bozmadan sonra serbestlik ilkesi nedir?
Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır (CMK m.307/3). Yani bozma kararı kendisine geldiğinde, tarafları toplayıp duruşma açan bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi, ilgililerin görüşlerini aldıktan sonra, Yargıtay ceza dairesinin kararına uyabilir veya direnebilir. Bu bağlamda mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararından sonra, karara direnme veya uyma konusunda tamamen serbesttir. Buna “bozmadan sonra serbestlik ilkesi” denir. Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi eğer bozmaya uyarsa, uymadan sonra yeniden vereceği hükümde de kural olarak serbesttir. Dolayısıyla ilk verdiği karardan bağımsız olarak tamamen yeni bir karar verme imkanına sahiptir. Buna ilişkin ilkeye ise “uymadan sonra serbestlik ilkesi” denir. Ancak bu serbestisinin istisnasını aleyhe değiştirme yasağının söz konusu olduğu haller oluşturur. Mahkeme bozmaya uyduktan sonra tekrar eski kararını verirse bu kararına karşı da temyiz yoluna gidilirse, bu durumda başta ceza dairesinin kararına uyduğundan, temyiz incelemesi yine Yargıtay ilgili ceza dairesi tarafından yapılır. Örneğin sanığın savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle karar bozulduğunda, bu karara uyan bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi, sanığa savunma hakkı verdikten sonra tekrar eski kararını verebilir. Bu kararına karşı da temyize gidildiğinde, mahkeme ilk başta uyma kararı verdiğinden hüküm yine Yargıtay ceza dairesi tarafından incelenecektir. Nitekim uymadan sonra verilen bu karar direnme ısrar değil; bilakis yeni bir karardır. Buna karşın Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin doğrudan direnme hakkı da vardır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez (CMK m.307).Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır (CMK m.307/3). Yani bozma kararı kendisine geldiğinde, tarafları toplayıp duruşma açan bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi, ilgililerin görüşlerini aldıktan sonra, Yargıtay ceza dairesinin kararına uyabilir veya direnebilir. Bu bağlamda mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararından sonra, karara direnme veya uyma konusunda tamamen serbesttir. Buna “bozmadan sonra serbestlik ilkesi” denir. Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi eğer bozmaya uyarsa, uymadan sonra yeniden vereceği hükümde de kural olarak serbesttir. Dolayısıyla ilk verdiği karardan bağımsız olarak tamamen yeni bir karar verme imkanına sahiptir. Buna ilişkin ilkeye ise “uymadan sonra serbestlik ilkesi” denir. Ancak bu serbestisinin istisnasını aleyhe değiştirme yasağının söz konusu olduğu haller oluşturur. Mahkeme bozmaya uyduktan sonra tekrar eski kararını verirse bu kararına karşı da temyiz yoluna gidilirse, bu durumda başta ceza dairesinin kararına uyduğundan, temyiz incelemesi yine Yargıtay ilgili ceza dairesi tarafından yapılır. Örneğin sanığın savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle karar bozulduğunda, bu karara uyan bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi, sanığa savunma hakkı verdikten sonra tekrar eski kararını verebilir. Bu kararına karşı da temyize gidildiğinde, mahkeme ilk başta uyma kararı verdiğinden hüküm yine Yargıtay ceza dairesi tarafından incelenecektir. Nitekim uymadan sonra verilen bu karar direnme ısrar değil; bilakis yeni bir karardır. Buna karşın Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin doğrudan direnme hakkı da vardır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez (CMK m.307).