Temel Ceza Muhakemesi Hukuku Bilgisi Dersi 2. Ünite Özet
Ceza Muhakemesi Süjeleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Muhakeme Süjesi Kavramı
Ceza muhakemesinde süje, muhakemede kendine özgü bir statüsü olan ve diğer bireylerden bağımsız olarak, tek başına yaptığı işlemlerle muhakemeyi hareket halinde tutup, ilerleten bireyleri ifade eder. Muhakeme sürecinde Cumhuriyet savcısı, kolluk, şüpheli veya sanık, müdafi, tanık, bilirkişi gibi birçok kimsenin işlemleri söz konusu olur. Bununla birlikte söz konusu kimselerden her birisi muhakeme süjesi olarak kabul edilmemektedir. Nitekim bunlardan bazıları muhakemede görev alan diğer bireylerden bağımsız olarak hareket edememekte; ancak diğer bireylere bağlı olarak veya onların talepleri doğrultusunda bir takım işlemler yapabilmektedirler. Bu bağlamda, kolluk, tanık ve bilirkişilerin kendiliklerinden bu tür faaliyetlerde bulunmaları söz konusu olmadığından, muhakeme süjesi sayılmaları mümkün değildir. Tanık sadece yetkili merci kendisini çağırıp beyanına başvurduğunda, beyanda bulunmak gibi bir işlem gerçekleştirebilir. Kendiliğinden hareket edip bir muhakeme işlemi yapabilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde bilirkişi de sadece kendisi mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından görevlendirildiğinde, onların talepleri doğrultusunda, teknik bilgi gerektiren konularda bu mercilere yardımcı olur. Böyle bir görevlendirme olmaksızın onun da kendiliğinden bir muhakeme işlemi yapması söz konusu değildir. Son olarak kolluk da muhakeme sürecinde Cumhuriyet savcısına bağlı olarak görev yapar.
Hakim
Hakim, kolektif bir faaliyet olan ceza muhakemesinde, iddia ve savunma makamlarının yardımıyla, ortaya konulan delillere dayanarak verdiği veya oyuyla katıldığı hükümle uyuşmazlığı çözüme kavuşturan yargılama makamı süjesidir. Hakimlerin çoğunluğu hakimliği meslek edinmiş kişilerdir. Bir kimsenin yargılama makamını işgal edebilmesi için üç önemli şart gereklidir: Atanma, göreve başlama ve ehliyet. İlk derece mahkeme hakimlerinin ne şekilde atanacağı Hakimler ve Savcılar Kanununda (HSK) düzenlenmiştir. Buna göre hakimlerin adaylığa atanmaları adalet bakanlığı tarafından yapılırken; mesleğe kabullerine Hakimler ve Savcılar Kurulunca (HSK) karar verilir. Kanuna uygun olarak mesleğe kabul edilen hakimin yargılama görevini yerine getirebilmesi için, göreve başlamış ve görevden ayrılmamış olması gerekir. İzin veya başka yere atanma nedeniyle görevinden ayrılmış olan hakim yargılama yapamaz. Ayrıca hakimin yargılama faaliyetini yapabilmesi için medeni hakları kullanma ehliyetine de sahip olması gereklidir.
Soruşturmada Görevli Yargılama Makamı Olarak Sulh Ceza Hakimliği
En yalın haliyle sulh ceza hakimi, soruşturma sırasında gerekli olan yargılama makamı kararlarını vermekle görevli hakimdir. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde birden fazla sulh ceza hakimliği kurulabilir. Bu durumda sulh ceza hakimlikleri numaralandırılır. Müstakilen sulh ceza hakimliğinde görevlendirilen hakimler, adli yargı adalet komisyonlarınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
Sulh Ceza Hakiminin Zorunlu Hallerde İddia Makamı Süjesi Olarak Görev Yapması (Zorunlu Savcılık)
Muhakemede iddia makamını oluşturan, soruşturma evresini yönlendiren ve bu evrenin etkin şekilde gerçekleştirilmesinden sorumlu olan makam Cumhuriyet savcısıdır. Genel kural bu şekilde olmakla birlikte, ortaya çıkabilecek zaruri durumlara bağlı olarak soruşturma işlemlerinin Cumhuriyet savcısı tarafından gerçekleştirilmesi mümkün olamayabilir. Bunu göz önünde bulunduran kanunkoyucu da, ortaya çıkabilecek bu tür zaruri durumlarda sulh ceza hakiminin Cumhuriyet savcısı gibi tüm soruşturma işlemlerini yapabilmesini hüküm altına almıştır.
Hakimlerin Bağımsızlığı
Hakimin bağımsızlığı, onun genel olarak herhangi bir kişi veya kuruma bağlı olmamasını, hiçbir kişi veya kurumdan emir almamasını ifade eder. Bu bağlamda hakimin bağımsızlığı belirli uyuşmazlıklar bakımından değil; genel olarak tüm uyuşmazlıklar bakımından ortaya çıkan soyut nitelikli bir özelliktir. Dolayısıyla hakimin bir uyuşmazlıkta bağımsız olması bir başka uyuşmazlıkta ise bağımsız olmaması diye bir şey söz konusu olmaz. Hakim genel olarak ya bağımsızdır ya da değildir. Bu bakımdan hakimin bağımsızlığı, aşağıda inceleyeceğimiz tarafsızlığına nazaran daha soyut bir özellik olarak karşımıza çıkar.
Hakimlerin Tarafsızlığı
Hakimin tarafsızlığı, hakimin önüne gelen olayda taraflardan birisinin yanında yer almamasını, karar verirken bir tarafa meyletmemesini ifade eder. Dolayısıyla tarafsızlık bağımsızlığa nazaran daha somut niteliktedir ve her somut olay bakımından ayrı ayrı ele alınabilir. Hakim bir olayda tarafsızken; başka bir olayda tarafsızlıktan uzaklaşmış olabilir. Bu bağlamda adil bir karar verilebilmesi, hakimin tarafsızlığını etkileyecek nedenler öngörülerek bunlara karşı önlemler alınmalıdır.
Doğal Hakim İlkesi
Anayasa’nın 37. maddesinde güvence altına alınan doğal hakim ilkesi, somut bir uyuşmazlığa ilişkin yargılama yapacak mahkemenin kuruluşunun, yetkilerinin ve yargılama usulünün kanunla ve daha bu uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce belirlenmiş olması gerekliliğini ifade eder. Bu şekilde sanıkların salt kendileri için kurulmuş, ad hoc nitelikteki (özel) mahkemelerde yargılanmalarının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Nitekim olaya özel kurulmuş olmaları dolayısıyla bu tür mahkemelerin bağımsızlık ve tarafsızlığına güven duyulamayacaktır.
Cumhuriyet Savcısı
Soruşturma evresinin en önemli makamı olan Cumhuriyet savcılığı, kovuşturma evresinde de iddia makamını işgal etmek suretiyle, iddia görevini yerine getirir. Cumhuriyet savcısı bazı özel hukuk davalarına katılsa da, onun asıl önemli görevi ceza muhakemesine ilişkindir. Cumhuriyet savcısı, kanunda soruşturma evresini yönetmek ve gerekli araştırmaları yapmakla yetkili ve görevli kişi olarak belirtilmiştir.
Savcılık Teminatı
Mahkemelerin bağımsızlığına Anayasa’da açıkça yer verilmiş olmakla birlikte, Cumhuriyet savcılarının bağımsızlığına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Kaldı ki Cumhuriyet savcıları daha en başta Başsavcıya bağlı olarak görev yaparlar. Dolayısıyla yaptıkları iş gereği bağımsız olmaları pek mümkün değildir. Ayrıca her ne kadar adli faaliyete katılıyorlarsa da, bir yargılama makamı olmamaları nedeniyle bağımsızlıklarının bulunmamasında yargı bağımsızlığı bakımından bir sorun yoktur.
Savcının Yardımcısı Olarak Kolluk
Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığıyla suça ilişkin her türlü araştırmayı yapabilir. Cumhuriyet savcısının, özellikle soruşturma evresindeki en büyük yardımcısı kolluktur. Nitekim soruşturma işlemlerinin büyük bölümünü emri altındaki kolluk görevlileri vasıtasıyla gerçekleştirir. Kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişilerle uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bildirmek ve onun olaya ilişkin tüm emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdürler. Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adli kolluğa yaptırılır. Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer kolluk birimleri de adli kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu durumda, kolluk görevlileri hakkında, adli görevleri dolayısıyla Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.
Şüpheli ve Sanık
Şüpheli ve sanık, kendisi hakkında gerçekleştirilen muhakemeye boyun eğmek ve gerektiğinde rızası hilafına olsa bile, tutuklama gibi kişisel özgürlüğüne, kan örneği alma gibi vücut bütünlüğüne karşı yapılacak müdahalelere katlanmak zorunda olması bakımından kamusal cebrin konusunu teşkil etmektedir. Bu itibarla şüpheli ve sanık, ceza muhakemesinin merkezi noktasında bulunan kişidir. Ayrıca birçok kez şüpheli ve sanığın kendisi de muhakeme bakımından bir delil teşkil etmektedir. Ancak onun bu delil olma hali, şüpheli ve sanığın sadece bir muhakeme objesi olduğu anlamına gelmez. O, muhakeme objesi olmaktan önce, hak ve yükümlülükleri bulunan bir muhakeme süjesidir. Muhakeme, şüphelinin işlediği düşünülen fiile bağlı olarak başlar. Bu itibarla şüpheli, muhakemenin başlama nedenini oluşturan temel süjedir. Şüpheli ve sanık, müdafi ile birlikte muhakemenin savunma tarafını oluşturur. Şüpheli ve sanığın kendisini bizzat savunmasına bireysel savunma, müdafii yardımından faydalanmak suretiyle savunmasına ise kollektif savunma denilmektedir. Bu itibarla şüpheli ve sanık, bireysel savunma makamını oluşturur. Sanıklık şüphelinin bir sonraki evrede içinde bulunduğu hukuki statüyü ifade etmektedir. Sanıklık sıfatını alan bir kimsenin, muhakemenin konusunu oluşturan suçu işlediğine dair duyulan şüphe, en azından kamu davasının açılmasına neden olacak oranda yeterli hale gelmiş demektir.
Müdafi
Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanığın savunmasını yapan avukata müdafi denilmektedir. Bir başka deyişle, ceza soruşturmasını yürüten resmi organlar önünde, şüpheli ve sanığı fiili ve hukuki açıdan koruyan, ilgili hukuk normlarında öngörülen niteliklere sahip kişi müdafidir. Müdafiin muhakeme sürecinde temel amacı, ceza hukukuna veya diğer hukuk alanlarına ilişkin olarak şüpheli ve sanık bakımından bu süreçte ortaya çıkabilecek negatif etkileri mümkün olduğunca aza indirmek ve somut duruma göre gerçekçi bir şekilde, şüpheli ve sanığa tanınan hakların kullanılmasına hizmet etmektir. Hukuk sistemimizde kural olarak bir müdafiin hukuki yardımından faydalanmak zorunlu değildir. Dolayısıyla şüpheli veya sanık bir müdafiin hukuki yardımını almaksızın da savunma yapabilir. Ancak aşağıda ayrı bir başlık altında incelenecek olan zorunlu müdafilik halleri, bu genel kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Müdafiden faydalanmak bakımından şüpheli ve sanığın sahip olduğu hak, adil yargılanma hakkının en önemli gereklerindendir. Müdafisiz gerçekleşen bir muhakeme çoğu zaman eksik bir muhakemedir. Çünkü şüpheli ve sanık suç, isnadının muhatabı olarak psikolojik baskı altındadır ve genelde muhakeme sürecinde uygulanan hukuktan da haberdar olmadığı için, gerektiği şekilde savunmasını yapamaz. Bu itibarla muhakemenin adil bir şekilde gerçekleşebilmesi çoğu kez onun bir müdafiin yardımından faydalanması suretiyle mümkün olabilecektir.
Suçtan Zarar Gören
Ceza muhakemesinde, işlenen her suçtan devletin ve toplumun zarar gördüğünün kabulüne bağlı olarak, işlenen her suçun kamu adına Cumhuriyet savcısı tarafından takip edilmesi genel kuralı oluşturur. Ancak birçok cezai fiilde bir de suçun etkilerini doğrudan doğruya üzerinde hisseden vardır. Kanun suçtan bu şekilde etkilenen kimsenin de Cumhuriyet savcısının yanında muhakemeye katılmasını ve onunla birlikte iddia görevini üstlenmesini kabul etmiştir. Suçtan zarar gören hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde muhakemeye ilişkin bir takım taleplerde bulunup işlemler yapabilme yetkisine haizdir.
Suçtan Zarar Görev Vekili
Mağdur ve şikayetçi gerek soruşturma gerekse kovuşturma evresinde bir vekilin yardımından faydalanma hakkına sahiptir. Eğer kendisi bir vekil atayamıyorsa; baro tarafından kendisine vekil atanmasını isteyebilir. Eğer mağdur on sekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malul olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir. Görüldüğü üzere CMK’da, suçtan zarar gören kimse olarak mağdur ve şikayetçinin kendisine bir vekil atanmasını isteme hakkı kabul edilmiş, bu şekilde suçtan etkilenen kişilerin de ihlal edilen haklarını korumak bakımından rahatlıkla hukuki yardım almalarına imkan tanımıştır.
Diğer Muhakeme Süjeleri
Muhakemede kendine ait bir statüsü olan ve sınırlı da olsa diğer süjelerden bağımsız olarak gerçekleştirdikleri bir takım işlemlerle muhakemenin ilerlemesine katkıda bulunan başkaca süjeler de vardır. Bu süjelere de bu başlık altında kısaca yer vermeyi uygun buluyoruz. Bunlardan önemli bir kısmı genel olarak “sanık yardımcısı” diyebileceğimiz grupta yer alırlar. Ceza muhakemesinde sanık yardımcıları, genel olarak müdafiin sahip olduğu haklara sahip olmaksızın sanığı koruyan kimselerdir. CMK’da sanığın eşi, kanuni temsilcisi ve diğer bazı yakın akrabalardan ibaret olarak belirlenen bu kişiler, gerek soruşturma evresinde gerekse kovuşturmada, her hangi bir organ ve süjeye bağlı olmaksızın sanık lehine bir takım taleplerde bulunma hakkına sahiptirler.
Bunlar dışında, yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve mali sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişi olan malen sorumlu da muhakemede bir takım hak ve yetkilere sahiptir. Nitekim bu kimseler de ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında, hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
Son olarak tüzel kişinin organ veya temsilcisi de muhakemede bir takım hak ve yetkilere sahiptir. Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.