Temel Ceza Muhakemesi Hukuku Bilgisi Dersi 1. Ünite Özet
Ceza Muhakemesi Hukukuna İlişkin Temel Bilgiler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Ceza Muhakemesi Hukukunun Ortak Terimleri
5271 sayılı CMK’nın 2. maddesinde, kanunda sıklıkla kullanılan terimlerin ne anlama geldiği açıklanmıştır. Böylelikle kanunun uygulamasında yeknesaklığın sağlanması amaçlanmıştır. Kanunda açıkça tanımlanan terimler şunlardır:
Şüpheli: Soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye “şüpheli” denir. Soruşturma evresi, bir şüphe üzerine başlar. Bu şüphe, somut olgulara dayanan basit bir şüphe veya başlangıç şüphesidir. Basit şüphe, dayandığı emareler itibariyle ispat gücü yetersiz, basit, sayıca az olan şüphedir. Şüphe, belirli olguların varlığını gerektirir. Bu olgular şüpheyi, herhangi bir emareye dayanmayan soyut tahminden ayırırlar. Olgu yoksa şüphe de yoktur. Ayrıca şüphe belli bir şahsa yönelmiş olmalıdır. Sadece gerçek kişiler şüpheli sıfatını taşıyabilir.
Sanık: Kovuşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye “sanık” denir. Sanık, kovuşturmanın başlamasından sonra şüphelinin aldığı sıfattır. Suç şüphesi altında bulunan kişi, kovuşturma evresinde sanık olarak nitelendirilir. Böylece, sanıklık, iddianamenin kabulünden hüküm kesinleşinceye kadar geçen aşamada suç şüphesi altında bulunan kişinin içinde bulunduğu hukuki statüyü ifade etmektedir. İlk derece yargılaması, istinaf ve temyiz aşamalarında, kişi, sanık statüsündedir. Hükmün bir biçimde kesinleşmesiyle sanıklık da sona ermektedir.
Müdafi ve Vekil: Şüpheli veya sanığın savunmasını yapan avukata “müdafi” denir. Suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi temsil eden avukata ise “vekil” adı verilir. Müdafi şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukattır. Soruşturmanın başlamasından hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiye uzman kişi sıfatıyla hukuki yardım sunan kişi müdafi olarak adlandırılmaktadır.
Soruşturma ve Kovuşturma: Suç şüphesinin yetkili makamlarca öğrenilmesi ile başlayan ve iddianamenin kabulü ile son bulan evreye “soruşturma” adı verilir. Soruşturma evresi, suç şüphesinin yetkili makamlarca öğrenilmesi ile başlar ve iddianamenin kabulü kararının verilmesi ile sona erer. Kovuşturma evresi ise, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder. Kovuşturma evresi, yargılama makamının sevk ve idaresinde geçer.
İfade Alma ve Sorgu: İfade alma, Cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak şüphelinin bilgisine başvurulmasıdır. Sorgu ise, aynı işlemin hakim veya mahkeme tarafından yapılmasıdır. Soruşturma evresinde hakimin, kovuşturma evresinde ise mahkemenin, suç şüphesi altında bulunan kişinin (şüphelinin veya sanığın) olayla ilgili olarak bilgisine başvurması sorgu olarak adlandırılmaktadır.
Malen Sorumlu: Malen sorumlu, işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
Suçüstü ve Toplu Suç:
Suçüstü (meşhut suç);
- halen işlenmekte olan suçu,
- henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
- fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu ifade etmektedir.
Toplu suç, aralarında iştirak iradesi bulunmasa da, en az üç kişi tarafından işlenen suçu ifade etmektedir. Böylece toplu suç, iştirak halinde işlenen suça nazaran, onu da içine alan daha kapsamlı bir kavramdır. CMK’nın 91/3 ve 251/5. maddelerinde, gözaltı sürelerinin uzatılması bakımından toplu olarak işlenmiş bir suç bulunması gerekmektedir.
Disiplin Hapsi: Disiplin hapsi, kısmi bir düzeni, örneğin bir mahkemenin, disiplin ve düzenini veya yargılamanın esenlikle yürütülmesini sağlamak üzere uygulanan bir yaptırımdır. Bu yaptırıma karar vermeye mahkeme başkanı veya hâkim yetkilidir. Ancak önemle belirtilmesi gerekir ki, disiplin hapsi teknik anlamda bir hapis cezası değildir. Disiplin hapsi gerektiren fiil, teknik anlamda bir suç olarak kabul edilmemektedir. Bu yüzden disiplin hapsi, hapis cezasından farklı bir özgürlüğü kısıtlayıcı yaptırımdır.
Ceza Muhakemesi Sürecinin İşleyişi
Ceza muhakemesi, bir suç işlendiği iddiasıyla başlar. Bu aşamada henüz, suçun işlenip işlenmediği hususunda şüphe vardır. Ceza muhakemesi aslında, bu şüphenin bir biçimde yenilmesi, gerçeğin araştırılması amacıyla yapılmaktadır. Suç şüphesi olmadan ceza muhakemesi başlamaz. Suç şüphesi ise ihbar, şikayet, ceza muhakemesi makamlarının kendiliğinden bir olaydan haberdar olması gibi çeşitli yollarla ortaya çıkabilir. Suç şüphesinin, bazı delillere dayanması, ciddi bulunması halinde soruşturma yapılır. Soruşturma evresinde deliller, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda kolluk tarafından hukuka uygun yöntemlerle toplanır. Bu evrede hakim tarafından yapılması gereken bir işlem söz konusu olduğunda, yetkili makam sulh ceza hakimliğidir.
Yeterli delil olup da Cumhuriyet savcısının soruşturmayı sona erdirme imkanının bulunmadığı veya somut durumda bu yolların başarısızlıkla sonuçlandığı hallerde ise, Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyerek mahkemeye verir. İddianame mahkeme tarafından kabul edilirse, soruşturma evresi sona ermiş; ceza muhakemesinin ikinci evresi olan kovuşturma evresi başlamış olur. Yargılama makamının asıl yetkili olduğu kovuşturma evresinin başında, duruşmaya hazırlık mahiyetinde bazı işlemler yapıldıktan sonra, ceza muhakemesinin özü diyebileceğimiz duruşma başlar.
Delillerin asıl olarak soruşturma evresinde toplanması, zorunluluk olmadıkça kovuşturma evresinde ve özellikle duruşma aşamasında delil toplanmasına ihtiyaç duyulmaması gerekir. Gerektiğinde kovuşturma evresinde de delil toplanabilecektir.
İddia ve savunma makamının ortaya koyduğu, gerektiğinde mahkeme tarafından da re’sen toplanan delillerin, yargılama makamı huzurunda tartışılması ve değerlendirilmesi sonucunda, yargılama makamı son kararını verir. Hüküm adı verilen son karar; beraat, mahkumiyet, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi, davanın reddi biçimlerinde ortaya çıkabilmektedir. Bu kararlardan birinin verilmesiyle ilk derece yargılaması ve dar anlamda kovuşturma sona ermiştir.
İlk derece mahkemesinin hükmüne karşı, iddia ve savunma makamında yer alan süjelerin (Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf ve daha sonra) Yargıtayda temyiz kanun yoluna başvurma hakları bulunmaktadır. Bazı kararlar verildiği anda kesin olup, denetime kapalı olduğu gibi, belli bir ağırlıkta hapis cezası öngören mahkumiyet kararları ise doğrudan doğruya denetim mercii önüne getirilir.
Geniş anlamda kovuşturma evresi içinde yer alan olağan kanun yolu denetimi sonunda, kural olarak, ilk derece mahkemesinin hükmü onanır veya bozulur. Onanan hüküm kesinleşir ve böylece geniş anlamda kovuşturma evresi ile sanıklık statüsü sona ermiş olur. Onanan hüküm mahkumiyet ise, infaz ve hükümlülük aşaması başlamış olur. Temyiz incelemesi sonucunda karar bozulursa, ilk derece mahkemesi bozmaya uyar ya da direnir. Mahkeme bozma kararına uyarsa yeni bir hüküm kurar ve bu hüküm de aynı şekilde denetime tabidir. Buna karşılık, ilgili ceza dairesinin bozma kararına direnme söz konusu olursa, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından kesin olan bir karar verilir. Böylece yine geniş anlamda kovuşturma evresi sona ermiştir.
Verildiği anda kesin olan veya denetimden geçerek kesinleşen hüküm ile maddi gerçeğe ulaşıldığı kabul edilir. Ancak daha sonra, hükmün maddi gerçeği yansıtmıyor olabileceği hususunda hukuken makul bir şüphe ortaya çıktığında, olağanüstü bazı hukuki çarelere başvurularak, hükmün yeniden ele alınması sağlanır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi şeklindeki bu çarelere olağanüstü kanun yolları denmektedir.
Ceza Muhakemesi Hukukunun Kaynakları
Doğrudan Kaynaklar
- Anayasa
- Kanunlar
- Uluslararası andlaşmalar
Dolaylı Kaynaklar
Dolaylı kaynaklar ise doğrudan uygulama imkanı olmayan, doğrudan kaynakların yorumlanması için başvurulan kaynaklardır. Dolaylı kaynaklar arasında mahkeme içtihatları, doktrin, gelenek ve ahlak kuralları sayılabilir. Kural olarak bir bağlayıcılığı olmayan yardımcı kaynaklar, kanun hükümlerinin yorumlanmasında rol oynamaktadırlar.
Ceza Muhakemesi Kurallarının Yorumu ve Kıyas
Muhakeme kuralları, mevzuatta soyut olarak belirlenen kurallardır. Somut muhakeme faaliyeti esnasında, soyut hukuk kurallarının uygulanması sırasında, bu kuralların anlamı ve kapsamının ne olduğunun ortaya çıkarılması gerekebilir. Yapılan bu faaliyete yorum denir. Yorum, genel olarak, soyut normun somut olaya uygulanması sırasında içeriğinin belirlenmesi amacıyla başvurulan zihni bir faaliyettir. Yorumda hukuk kurallarının anlamı ve kapsamı ortaya çıkarılmaya çalışılır. Yorum ile kıyas birbirinden farklıdır. Yorum, mevcut bir hukuk kuralının anlamının açıklanması faaliyetidir. Yorumla hukuk kuralına yeni bir kavram eklenmemektedir. Kıyas ise, kural boşluğu bulunan bir alanda yeni bir kural oluşturmaktır. Kıyas, bir olaya ilişkin hukuk kuralının, kanun tarafından düzenlenmemiş benzer bir olaya uygulanması demektir. Kıyasta, kanunda bulunan boşluk doldurulmakta; önceden var olmayan bir kural meydana getirilmektedir.
Ceza Muhakemesi Kurallarının Uygulama Alanı
Zaman Bakımından Uygulama
Ceza muhakemesi süreci işlemeye devam ederken, muhakeme kuralarını düzenleyen kanunlarda, kısmi bir değişiklik olabileceği gibi; mevcut kanun yürürlükten kaldırılarak yeni bir kanun yürürlüğe girebilir. Örneğin 5271 sayılı CMK’nın yürürlüğe girmesiyle 1412 CMUK yürürlükten kalkmıştır. İşte, zaman bakımından uygulama, suç oluşturduğu iddia edilen bir eylemin muhakemesinin, değişiklikten önceki veya sonraki kanunlardan hangisine göre yapılacağı sorunu ile ilgilidir.
Yer Bakımından Uygulama
Ceza muhakemesi kanunlarının yer bakımından uygulanması, bu kuralların, nerede uygulanabileceği konusu ile ilgilidir. Buna göre, gerçek ve farazi anlamda Türkiye Cumhuriyeti ülkesi olan yerlerde ceza muhakemesi kurallarına göre muhakeme yapılacaktır. Anayasaya göre de, yargı(lama) yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere aittir (Anayasa m. 9). Bununla birlikte, özellikle uluslararası adli yardım sözleşmeleri dolayısıyla, ülkesellik ilkesinin katı bir şekilde uygulanması mümkün değildir.
Kişi Bakımından Uygulama
Ceza muhakemesi kanunlarının kişi bakımından uygulanması, bu kuralların kime uygulanabileceği ile ilgilidir. Bu kişilerin vatandaş veya yabancı olması, suçu ülkede veya yurt dışında işlemeleri, kendilerinin halen ülkede bulunup bulunmamaları kural olarak önemli değildir.
Ceza muhakemesi kurallarının herkese uygulanacağı ilkesinin bazı kişiler bakımından istisnaları bulunmaktadır. Bunlar Cumhurbaşkanı, milletvekilleri, diplomasi ve konsolosluk temsilcileri ve yabancı askerlerden ibarettir.