Özel Güvenlik Meslek Etiği Dersi 2. Ünite Özet
Güvenlik Hizmetlerinin Özellikleri Ve Yapısı
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Tarihin her döneminde devletlerin de birincil ve en önemli görevi, toplum düzenini ve güvenliğini sağlamak olmuştur. Güvenliğin sağlanması noktasında meşru güç kullanma tekeli de devletlere aittir. Devletler bu gücü, kolluk görevlileri vasıtasıyla kullanmaktadır. Kolluk görevlileri, bireylerin can ve mal güvenliği, toplumsal barış ve huzur ortamının tesisi için gerektiğinde, yasal metinler çerçevesinde zor kullanma yetkisine başvurmaktadırlar. Ancak güç kullanma yetkisine başvurulurken özgürlük-güvenlik ilişkisi çerçevesinde hassas olunması gerekmektedir. Güç kullanma, tehditle orantılı olmalı ve tehdit ortadan kalkınca son bulmalıdır.
Kamu yönetiminde yönetişim kavramının tartışılmaya başlanması ile birlikte, vatandaşların beklenti ve ihtiyaçları ön plana çıkmıştır. Bu çerçevede kamu hukuku tüzel kişilerinin faaliyetleri, özel hukuk tüzel kişilerinin çalışmalarına daha çok yaklaşmaya başlamıştır. Hizmetlerin değerlendirilmesinde etkinlik, verimlilik, şeffaflık ve kalite gibi standartlar ölçü birimi olarak ortaya çıkmıştır.
Türk Toplumlarında İç Güvenlik Hizmetlerinin Kısa Tarihçesi
Türk toplumlarında güvenlik hizmeti anlayışı askeri yapılanma ile birlikte yürütülmüştür. Eski dönemlerde sivil bir iç güvenlik kurumundan söz etmek mümkün değildir
Türk toplumlarında iç güvenlik hizmetleri savaşlarda orduyu komuta eden Subaşılarla birlikte başlatılmaktadır. Subaşılar barış zamanlarında ülkenin asayişinden de sorumluydular. Osmanlı Devleti’nde Subaşılar, kadıların asayişin sağlanması noktasında en önemli icra kuvveti olarak görev yapmaktaydı. Kadılar Osmanlı Devleti’nde sadrazamdan sonra iç güvenlik hizmetlerinin icrasında birincil görevlidir. Kadılar, toplum ahlakına yönelik konular üzerinde emirler verir, örfî ve şerî hükümlere uygun olmayan davranışlar sergileyenler hakkında cezai işlemler yaparlardı. Osmanlı Devleti’nde İstanbul’da emniyet ve asayişin sağlanması görevi genel olarak Subaşı ile birlikte Yeniçeri Ağası, Asesbaşı ve Bostancıbaşı tarafından yürütülmekteydi.
Subaşıların, suç işlenmesini önlemek, devriye hizmetlerini gerçekleştirmek gibi güvenlik hizmetlerinin yanı sıra çevre temizliği, bozulmuş kaldırımların tamir edilmesi, yıkılması muhtemel binalara yönelik önlemler almak gibi günümüzde belediye hizmetleri olarak da anılan görevleri bulunmaktaydı.
Yeniçeri ağaları, şehir çevresinde suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri alır, yasalara aykırı hareket edenleri mahiyetinde görev yapan falakacılar aracılığı ile cezalandırırlardı. Yeniçeri Ağaları yangın söndürme faaliyetlerine de katılırlar ve yangın söndürme faaliyetlerine nezaret ederlerdi.
Bostancıbaşı ve Asesbaşılık Osmanlı Devleti’nde Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde ihdas edilmiştir. Asesbaşılar çarşı ve mahalle aralarında geceleri devriye atar ve nöbet tutarlardı. Suç işlenmesini önleme ve suç işleyenleri yakalama görevleri bulunmaktaydı. Aynı zamanda savaşlarda yeniçeriye katılma, barış zamanlarında kolluk görevini yürütme, veziriazama refakat etme, geçtiği yollarda güvenlik tedbirleri alma görevleri de bulunmaktaydı.
Ases Teşkilat yapısına Selçuklular Dönemi’nde de rastlanılmaktadır. Bostancıbaşılar, İstanbul’da su ve ormanların korunması için görev yaparlardı. Aynı zamanda sarayda ve belediye hizmetlerinde de görevlendirilirlerdi.
Osmanlı Devleti’nde failleri yakalanamayan suçlarla, böcekbaşılar ilgilenirdi. Böcekbaşılar daha önceleri sabıkalı olup ancak tövbe etmiş kişilerden oluşurdu. Böcekbaşıların yaptığı görev, günümüzdeki sivil polislik görevine karşılık gelmektedir. Kullukçu veya diğer adıyla yasakçılar da günümüzdeki polis merkezlerinin görevlerini yürütmekteydi. Kavasbaşılar vezirlerin mahiyetinde görev yaparlar ve onlara refakat ederlerdi. Aynı zamanda çarşı ve mahalle aralarındaki ahlaka aykırı hareketleri önleme görevleri bulunmaktaydı. Sekbanbaşılar ise saray muhafızlığının yanı sıra İstanbul’un emniyeti ile ilgili görevlerde bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nde “polis” adıyla yeni bir teşkilatın kuruluşu 1845 yılında, “jandarma” adıyla yeni bir kolluk teşkilatının kuruluşu da 1839 yılında gerçekleşmiştir.
İç Güvenlik Hizmetleri ve Özellikleri
Devletlerden öncelikle temel hak ve özgürlüklerin güven içinde kullanılacağı bir ortam tesis etmesi ve kamu düzenini sağlaması beklenir. Kamu düzeni kavramı, anayasa ve diğer yasal metinlerde devlet ve toplum düzeninin işleyişine tehdit oluşturabilecek her türlü eylemin engellenmesini ifade eder. Kamu düzeni aynı zamanda kamu yararı kavramını da içinde barındırır. Kamu yararı, bireysel çıkarların üstünde bir kamu iyiliği ifadesidir. Kamu düzeninin sağlanmasından sorumlu devlet bu görevi kamu yararını gözeterek yerine getirmelidir.
Devlet sınırları içerisinde meşru şiddet kullanma yetkisi devlete aittir. Demokratik ülkelerde devletin dışında bu yetkinin başkalarınca kullanılması düşünülemez. Devletlerin kamu düzeni ve kamu yararı kavramları kapsamında yürüttüğü güvenlik hizmetleri yaygın bir kullanım olan polislik hizmetleri olarak da ifade edilir. İç güvenlik hizmetleri, kolluk güçleri vasıtasıyla yerine getirilir. Kolluk hizmetini yerine getiren birimler genel, özel ve yardımcı kolluk olarak sınıflandırılır. İç güvenlik hizmetleri, kolluk birimleri, mülki idare amirleri, savcılar ve mahkemelerin de dâhil olduğu kurumsal bir yapıya sahiptir.
İç güvenlik hizmetleri, devlet sınırları içerisinde yaşayan bireylerin yasal metinlerde suç olarak ifade edilmiş her türlü eyleme karşı korunması, olası suçlara karşı yeterli önlemlerin alınması, suç işleyenlerin yakalanması, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını sağlayacak gerekli ortamın tesis edilmesi faaliyetlerini içerir. İç güvenlik hizmetine ilişkin faaliyetler suç öncesi ve suç sonrası olmak üzere ikiye ayrılır. Suç işlenmeden önce gerçekleştirilen güvenlik hizmetleri, idari, önleyici ya da proaktif, suç sonrası yürütülen hizmetler ise adli güvenlik hizmeti olarak tanımlanır. Suç öncesi ve sonrası güvenlik hizmetlerini yerine getiren kolluk birimleri de adli ve idari kolluk olarak ifade edilir.
İdari ve adli kolluk hizmetleri, görev yönünden birbirlerinden ayrılmış olsa da hizmeti yerine getiren birimler açısından kesin çizgilerle bir ayrım yapılması mümkün değildir. Çünkü bu hizmetler aynı kurum ve çalışanları tarafından yerine getirilir. İdari kolluk , yasaların suç olarak kabul ettiği eylemlerin işlenmesinden önce kamu düzenini tehlikeye düşürecek eylem ve olayları önleyici nitelikte bir görev yapar. Adli kolluk ise; suç işlendikten sonra suçlu ve suç delillerinin tespiti görevini yürütür.
İç Güvenlik Hizmetlerinde Yönetim İlkeleri
Yönetim, belirli bir amaç etrafında toplanmış bireylerin etkin ve verimli çalışma unsurları çerçevesinde sevk ve idare edilmesidir.
Güvenlik hizmeti sunan kolluk görevlileri, vatandaşların huzur ve güvenliğini sağlamakla birlikte temel hak ve özgürlüklerin korunması noktasında da önemli bir işleve sahiptir.
Küreselleşme ile bireysel ve toplumsal bir sorumluluk ile güvenlik hizmetlerinin vatandaşların beklentilerine uyum sağlaması için geliştirilmesi temel beklenti haline gelmiştir. Etkileşim, vatandaşlarla iletişim, iş birliği, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcı vatandaşlık ilkeleri bu süreçte sıkça kullanılan kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Güvenlik hizmeti, hiyerarşi, disiplin, hizmet ilkelerine itaat ve emir-komuta zincirinin hakim olduğu bir piramit yapıdan teşkil etmektedir. Güvenlik hizmeti sunumunda, piramit yapıyı oluşturan yönetici ve diğer çalışanların, kurum içi ve hizmet sunumunun diğer tarafı olan vatandaşlarla ilişkilerde tarafsız ve kurum hedeflerini önceleyerek hareket etmesi gerekmekir. Kamu hizmetinin teknik ustası olarak kabul edilebilecek yöneticiler, kurumlarında etik davranış ilkelerinin benimsenmesi açısından anahtar rol oynamaktadır.
Türkiye’de İç Güvenlik Hizmetlerinin Kurumsal Yapısı
Kolluk ve zabıta kelimeleri ülkemizde eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Kolluk hizmetlerinin temel unsurunu, kamu düzeni ve huzurunu tehdit eden ve etmesi muhtemel eylem ve davranışlar ile bu tür eylemlere karşı alınacak önlemler ve uygulanacak yaptırımlar oluşturur. Kamu hizmetlerinin temel amacı kamu yararıdır. Bu çerçevede kolluk hizmetleri yerine getirilirken orantılılık ilkesi anahtar rol oynar. Anayasa’mızın 13. maddesi, kamu yararının korunması için temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın kanunla sınırlandırılabileceği ve bu sınırlamaların, ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı ifade edilmiştir. Türkiye’de iç güvenliğin sağlanması için düzenleyici işlem yapma ve kolluk gücünü kullanma yetkisi bulunan makamlar, cumhurbaşkanlığı , içişleri bakanlığı ve mülki idare amirleridir.
3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun (ETK) 1. maddesine göre, ülkenin genel emniyet ve asayişinden İçişleri Bakanlığı sorumludur. İçişleri Bakanlığı iç güvenlik ile ilgili işlemlerde, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı, gerektiğinde Cumhurbaşkanı’nın kararı ile ordu kuvvetlerini kullanmaya yetkili kılınmıştır. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesine göre valiler; il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir.
Türkiye’de suç sonrası, suç delilleri ve suçluların tespiti noktasında adli işlem gerektiren faaliyetlerde cumhuriyet savcılarının yetkileri karşımıza çıkar. Suçla ilgili tespit edilen mevcut delillerin toplanıp tasnif edilmesi ve soruşturma dosyası oluşturulması cumhuriyet savcılarının yetkisindedir ve bu aşama soruşturma evresidir. Soruşturma dosyasının kabul edilmesi ile dava aşamasına başka bir ifade ile kovuşturma aşamasına geçilir. Bu evrede mahkemelerde yargılama sürecine geçilir.
3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun (ETK) 3. maddesinde kolluk, genel ve özel olmak üzere iki kısma ayrılır. Genel kolluk , polis ve jandarma olarak ifade edilmiştir. Ancak Sahil Güvenlik Komutanlığı da yürüttüğü görevler çerçevesinde genel kolluk içerisinde değerlendirilecektir.
Özel kolluk, genel kolluk dışında kalan ve kendilerine özel kanunlarda belirtilen görevleri yerine getiren kolluk kuvvetleridir. Gümrük Muhafaza ve Orman Muhafaza Genel Müdürlüğünün bu kapsamda değerlendirilmesi mümkündür. Bu iki ayrımın dışında bir de yardımcı kolluk ayrımı vardır. Yardımcı kolluk genel olarak koruma görevlerinde değerlendirilir. Esas görevi toplumsal güvenliği sağlamak olan genel kolluk olaylara müdahale edene kadar görev yapar. Yardımcı kolluğun adli bir işlemi sonlandırması mümkün değildir. Bu yetki genel kolluğa aittir.
- Genel Kolluk: Polis (Emniyet Genel Müdürlüğü), Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
- Özel Kolluk: Gümrük Muhafaza ve Orman Muhafaza Genel Müdürlüğü, Belediye Zabıtaları
- Yardımcı Kolluk: Köy korucuları, Kır Bekçileri, Çarşı ve Mahalle Bekçileri, Gemi Kaptanları ve Özel Güvenlik
Polis
Polis, düzeni korumak, yasal metinlerle verilen görevleri yerine getirmek ve mevcut devlet sistemini devam ettirmek için resmi olarak örgütlenmiş, kişiler topluluğudur.
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) 2. maddesinde polisin adli ve idari görev tanımlaması aşağıdaki şekliyle ifade edilmektedir:
- Önleyici (idari) görev tanımlamasını ifade eden; yasal metinlere ve kamu düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri çerçevesinde görev yapmak
- İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak
Demokratik polislik anlayışının temel ilkeleri:
- Bireylerin huzurunu ve asayişini sağlamak,
- Temel hak ve özgürlükleri korumak, bireysel haklara saygı göstermek,
- Suç işlenmesinde önce gerekli önlemleri almak ve suç sonrası suçluların yakalanması için gerekli çalışmaları yürütmek,
- Halka yardım etmek ve kamu yararını gözeterek hizmet etmek,
- Halkın beklenti ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak,
- Devlet otoritesini halkın ihtiyaçları noktasında kullanmak
Polisin diğer önemli görevleri:
- Durdurma ve kimlik sorma (PVSK md.4)
- Parmak izi ve fotoğrafların kayda alınması
- Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin denetimi
- Adli ve Önleme araması
- Zor ve Silah Kullanma
- Yakalama, gözaltına alma ve muhafaza altına alma
Jandarma
Polis şehir merkezlerinde hizmet sunarken, jandarma şehir merkezlerinin dışında değerlendirilen kırsal kesimlerde hizmet eder. Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlı olarak görevlerini yürütür. Jandarmanın da adli ve idari görevleri bulunur. İdari yönden görevleri, toplumsal güvenliğin devamını sağlamak, kamu düzenini korumak, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamaktır. Jandarma, polislerde olduğu gibi idari görevleri yönünden illerde vali, ilçelerde ise kaymakamlara bağlıdır. İşlenmiş suçlarla ilgili olarak suç delilleri ve suçluların tespiti konusuna ilişkin adli hizmetlerini yerine getirirken cumhuriyet savcılarının yetki ve gözetiminde hareket ederler.
Sahil Güvenlik
2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliği Sahil güvenliği, kamu düzeninin korunmasını sağlayan silahlı genel kolluk olarak tanımlar. Sahil güvenliğin görev alanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün sahilleri, iç suları, liman ve körfezleri, karasuları, münhasır ekonomik bölgesi ile ulusal ve uluslararası hukuk kuralları uyarınca egemenlik ve denetimi altında bulunan deniz alanlarıdır. 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanun’un (SGKK) 4. maddesi ve Sahil Güvenlik Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinde belirtildiği şekliyle sahil güvenliğin görevleri genel olarak; yetki sahası içerisindeki deniz alanlarında güvenliğin sağlanması, deniz yolu ile yapılan her türlü kaçakçılık eylemlerinin önlenmesi, deniz ve hava araçları ile denizlerdeki tesislerden yapılacak her türlü kirletmelerin önüne geçilmesi, deniz yoluyla yapılabilecek eylem ve saldırıların önlenmesi ve engellenmesidir. İç güvenliğe ilişkin hizmetlerin yürütülmesinde İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Polis ve jandarmada olduğu gibi idari görevleri yönünden mülki amirlerin, suç işlenmesinin ardından başlayan adli görevleri yönünden cumhuriyet savcılarının yetki ve gözetimi altında faaliyetlerini yürütmektedir.
Özel Güvenlik
Özel güvenlik, son yıllarda iç güvenlik hizmetlerinde özellikle koruma faaliyetlerinde önemli bir gelişme göstermiştir. Özel güvenlik, koruma görevinin yanı sıra genel kolluğa yardımcı olma niteliği de taşır. Adli işlemleri sonlandırma yetkisi olmamakla beraber genel kolluk, adli olaylara müdahale edene kadar özel güvenlik ilk müdahalede bulunur ve konuyu genel kolluğa devreder. Özel hukuk tüzel kişilerinin özel güvenlik alanında hizmet sunma isteği İçişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.
Genel Kolluğun Zor Kullanma Yetkisi ve Makul Şüphe
Genel kolluk görevlileri ile zor kullanımı ayrılmaz bir parçadır. Ancak zor kullanımı keyfilikten uzak ve tehlike ile orantılı olarak uygulanmalı, karşılaşılan direnişin boyutuna göre ve sadece direnişi etkisiz hale getirmek için kullanılmalıdır. Direnişin derecesine göre zor kullanma yetkisi üç kademede ve artan bir şekilde uygulanmalıdır. Bu üç kademe sırasıyla ve birbirini takip edecek şekilde aşağıdaki hâliyle sıralanmaktadır:
- Bedenî Güç: Direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullanılan bedenî kuvvettir.
- Maddi güç: Direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin yeterli olmadığı durumlarda kullanılan, kelepçe, cop, basınçlı veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, köpekler, atlar ile diğer hizmet araçlarıdır.
- Silah: Kanuni şartlar gerçekleştiğinde, bedenî kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hâle getirilemeyen direniş karşısında, sadece bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde silah kullanılabilir.
Genel kolluk görevlileri, zor kullanma yetkisini kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı yönünde mutlaka ihtar yapmalıdır. Ancak, direnmenin boyutu ve mahiyeti göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir. Ateşli silah kullanmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda kolluk görevlileri, kendilerini tanıtarak ateşli silah kullanma niyetlerini açık ve net bir şekilde ifade etmelidirler.
Güvenlik hizmeti sunumu, temel hak ve özgürlüklere müdahaleci bir içeriğe sahip olması nedeniyle mutlak suretle mevcut yasal düzenlemeler doğrultusunda yapılmalıdır. Güvenlik personeli bir sosyal hizmet uzmanı gibi hareket etmeli, insan ilişkilerine önem vermelidir.
Makul şüphe kavramını, hayatın olağan akışına uymayan, kuvvetli ve somut delillere dayanan şüphe olarak tanımlamak mümkündür. Kolluk görevlileri, suçla mücadele ve suçun aydınlatılması faaliyetlerini makul şüphe olarak ifade edilen somut gerekçelerle ilişkilendirmelidir.
Suçla mücadeleye ilişkin yasal metinlerde “makul şüphe” ve “orantılı güç kullanımı” ifadeleri bulunmaktadır. Burada yasa koyucu, “makul şüphe” ve “orantılı güç kullanımı” ifadelerinin, ne ve nasıl olabileceğinin her olaya göre değerlendirmesini uygulayıcı konumundaki kolluk görevlilerine bırakmaktadır.