Olaylara Müdahale Esasları Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Güç Kullanımı Ve Dikkat Edilecek Hususlar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Güç nedir?
Güç, en bilinen tanımıyla, “başkalarını etkileyebilme yeteneği” diğer bir deyişle “bir başkasını etkileyebilme kapasitesi”dir (Hunt: 1994). Tanımdan da anlaşılacağa üzere güç, kullanıldığında değişim yaratma yani bir şeyi olduğu durumundan farklı bir duruma getirebilme yeteneğine sahip bir olgudur. Weber, gücü “sosyal ilişki içindeki bir kişinin direnmelere rağmen kendi iradesini yürütme ihtimali” olarak ifade ederken (Luthans, 1995) Pfeffer (1992) “davranışları etkileme, olayların akışını değiştirme, direnişle başa çıkma ve insanların bu yönde davranışlarını sağlayarak onları kazanma yolunda potansiyel bir kabiliyet” olarak değerlendirmektedir.
Quigley ise gücü “işleri halletme, kaynakları harekete geçirme, bir insanın ulaşmaya çalıştığı hedefler için gerek duyduğu ne varsa elde etme ve kullanma yeterliliği” olarak görmektedir. Bütün bu tanımlara bakıldığında, gücün konumuz açısından; insanlar üzerinde değişim yaratma, değişim yaratmak için davranışları etkileme, etkileme sırasında karşılaşılan dirençle başa çıkma olduğu görülmektedir.
T.C. Anayasası madde 13’te, genel ve özel kolluk personelinin görevlerini yerine getirirken uymaları gereken genel düzenleme nasıl yapılmıştır?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 13’te geçen “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmü genel ve özel kolluk personelinin de görevlerini yerine getirirken uymaları gereken genel bir düzenlemeyi içermektedir.
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’a göre özel güvenlik hizmeti veren personelin yetkileri nelerdir?
Söz konusu kanunda kamu güvenliğini tamamlayıcı güvenlik hizmetleri olarak tarif edilen özel güvenlik hizmetini ifa eden personelin yetkileri madde 7’de:
“a. Koruma ve güvenliğini sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
b. Toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
c. (Değişik: 23/1/2008 – 5728/544 md.) CMK, madde 90’a göre yakalama
d. (Değişik: 23/1/2008 – 5728/544 md.) Görev alanında, haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama.
e. Yangın, deprem gibi tabiî afet durumlarında ve imdat istenmesi halinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme.
f. Hava Meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
g. Genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma.
h. Terk edilmiş ve bulunmuş eşyayı emanete alma.
ı. Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama.
j. (Değişik: 23/1/2008 – 5728/544 md.) Olay yerini ve delilleri koruma, bu CMK madde 168’e göre yakalama.
k. (Değişik: 23/1/2008 – 5728/544 md.) TMK madde 981’e, Türkiye Borçlar Kanunu [TBK] madde 52’ye, TCK madde 24 ve 25’e göre zor kullanma.” olarak düzenlenmiştir.
Bedeni güç nedir ve kullanım ilkeleri nelerdir?
Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü ifade etmektedir (PVSK, Madde:16/3). Bedeni kuvvet hassasiyetle kullanılmalıdır. Orantılılık ilkesi gereğince tehlikeyi giderecek oranda kuvvet kullanılmalı, tehlike ortadan kalktığında kuvvet kullanımına son verilmelidir. Güç kullanımı sırasında kullanılan güç ile amaca ulaşılamayacağı anlaşıldığında zor kullanma yöntemi değiştirilmeli ve uygun olan yönteme geçilmelidir. Bedeni kuvvet bile ciddi yaralanma ve hatta ölümle neticelenebileceği de unutulmamalıdır.
Orantılılık ilkesinin özellikleri nelerdir?
Orantılılık ilkesinin özellikleri literatürde şu şekilde ifade edilmektedir:
- İnsan haklarına müdahaleye yalnız amaç ve elde edilmesi istenilen başarı orantılı olduğu sürece yetkilidir,
- Kişiyi en az etkileme olasılığı olan hedefe yönelik çeşitli güçlerden birini seçer,
- Önlemin/müdahalenin olaya dâhil olmayan üçüncü bir şahıs, tehlike arz eden şahıs veya tehlikeye maruz kalan şahsa mı yönlendirildiğine dikkat eder,
- Elde edilmesi istenilen sonucun, gerçekleşmesi olası zarar ve tehlike ile doğrulanabilir bir ilişki içinde olduğuna dikkat eder,
- Güç kullanıp yaptırımda bulunurken bundan etkilenen kişinin hak ve korunabilir çıkarlarını korumaya özen gösterir,
- Elde edilmesi istenilen sonuç alınır alınmaz veya kullanılan yöntemler ile alınamayacağı bariz olduğu anda kullanılan zora son verir.
Direniş (Direnme) nedir ve sebepleri nelerdir?
Direniş, genel ve özel kolluğun tüm görevlerinin ifası sırasında karşılaştığı mukavemeti ifade etmektedir. Örneğin güvenliğinin sağlandığı binaya, x-ray cihazından geçmeden girmeye çalışan ve direnç gösteren bir şahsın durdurulması ve gerekli kontrolün yapılmasını sağlamak da bu kapsamda değerlendirilir.
Direnmenin birçok nedeni olabilir ancak öne çıkanları saymak gerekirse:
- Suçunun başkaları tarafından bilinmemesi,
- Delillerin ortaya çıkmaması,
- Yakalanma korkusu,
- Delillerin yok edilmesi,
- Adalet huzuruna çıkılmama isteği,
- Tutuklanıp ceza evine girme endişesi,
- Polisin görevini yapmasının engellenmesi olarak ifade edebiliriz.
Genel kişisel güvenlik ilkeleri nelerdir?
Genel kişisel güvenlik ilkeleri şunlardır:
- Kişisel güvenlik herkes içindir.
- Kıdem ve tecrübe kolluğu koruyan bir kalkan değildir. Aksine kıdem ve tecrübenin artması dikkatte bir dağılma ve azalmaya neden olabilir.
- Her müdahaleden önce olası riskler değerlendirilmelidir. Alternatifler göz önüne alınmalıdır. Bilindiği üzere zararsız durumlar beklenmedik şekilde kızışabilir, bu sebepten sürekli tam dikkat gerekmektedir. Karşıdaki kişinin beklenmedik bir davranış sergilemesi ihtimaline karşı hazır olunmalıdır.
- Mevcut teçhizatın tamamı, özellikle çelik yelek kullanılmalıdır.
- Kişisel güvenlik alanında yeterli pratikler ve hizmetiçi eğitimlerin alınması gerekmektedir.
- Her an bir riskle karşılaşılabileceği farkındalığı muhafaza edilmelidir.
- Yeterli bilgi/istihbarat ile risk azaltılabilir.
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda, zor ve silah kullanma ile ilgili nasıl bir düzenleme yapılmıştır?
Zor kullanma yetkisi ile ilgili en kapsamlı düzenlemelerden biri PVSK’nın zor ve silah kullanma yetkisini düzenleyen madde 16’daki “(Değişik: 14.06.2007/26552-5681/4.md.) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
- Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
- Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını, ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı TCK’nın meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.” hükmü ile,
Ek madde 6’daki (Ek: 16/6/1985-3233/7 md.) “Polis, yakalanması gerekli kişi veya dağıtılması gereken topluluğun direnmesi, saldırıya yeltenmesi veya saldırıda bulunması hallerinde, bu fiilleri etkisiz hale getirmek için zor kullanabilir. Zor kullanma, direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göre etkisiz hale getirilecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkilerini ifade eder.
Toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.” hükümleridir.
Zor kullanma ilkeleri nelerdir?
Orantılılık ilkesi çerçevesinde zor kullanmada aşağıdaki ilkelere uygun olarak, hareket edilmelidir:
- Müdahale edilen somut olay/durum zor kullanma sürecini belirler /tayin eder.
- Durumun sürekli analiz edilmesi gerekir.
- Zor kullanma süreci herhangi bir anda son bulabilir.
- Süreç içerisinde herhangi bir anda taktiksel geri çekilip daha az zorlayıcı bir yöntem kullanabilir.
- Kademeli ve orantılı zor kullanmada taktiksel iletişim ilk ve en az zorlayıcı olan yöntemdir.
- Zor kullanma sürecinde genel ve özel kolluk personeli en az zarar verecek yöntemi seçer.
Bir özel güvenlik personelinden beklenen; meydana gelen olayı iyi değerlendirip özelliklerini iyi algılayıp yetkilerinin kaynaklandığı mevzuata hâkim olarak mesleki bilgi, birikim ve tecrübelerini de kullanarak gerekli olduğunda güç kullanmasıdır. Bununla birlikte, güç kullanma kararını verirken şahsi veya sırf otoritenin kuvvetini göstermek gibi keyfi bir düşünceyle hareket etmesi ya da başvurması gerekirken yine şahsi veya hukuk dışı başka bir nedenle güç kullanmaktan kaçınması bir kolluk personelinin yapmaması gereken hususlardır.
Genel ve özel kolluk görevlilerinin, görevini yerine getirirken etkilendiği fiziksel faktörler nelerdir?
Çalışma saatleri, maaş yeterliliği, sigorta imkânı, mesai yoğunluğu, izin kullanma imkânlarını kapsayan özlük haklarının yanı sıra çalışılan yerin hava koşulları, ortamdaki teknik donanımın yeterliliği ve ihtiyaçlarını karşılayabilme derecesi kısaca çalışma şartları; her çalışan bireyin olduğu gibi genel ve özel kolluk görevlilerinin de görevini yerine getirirken etkilendiği önemli bir faktördür. Ayrıca hastalık ve maddi sıkıntılar da kolluk personelinin görevini yerine getirirken etkisi altında kalabileceği önemli faktörlerdendir. Örneğin, özel bir şirkette güvenlik personeli olarak çalışan şahsın, yoğun mesai saatleri ve mevcut olan bir hastalığı işine konsantre olmasını zorlaştırabilir.
Meşru savunma oluşma şartları ve meşru savunma ile ilgili kriterler nelerdir?
Meşru savunma oluşma şartları neler diye baktığımızda;
- Maddi mahiyette haksız bir saldırı bulunmalıdır; saldırının somut olarak var olması gerekir; saldırının haksız olması demek, suç sayılmasını gerektirmez. Hukuk düzenine aykırı olması yeterlidir (TCK Madde 25/1; YCGK 10/10/1995 T.ve 1-213/271 K; CGK 7/11/1995-1-28/327K).
- Bu saldırı şahsın kendisine ya da başkasına yönelik olmalıdır (TCK Madde 25/1; YCGK 10/10/1995 T.ve 1-213/271 K).
- Malvarlığına ilişkin olsa bile saldırının herhangi bir hakka yönelmiş olması yeterlidir. Bu hak, savunanın kendisine ilişkin olabileceği gibi başkasına ait olması da mümkündür (TCK Madde 25/1; YCGK 10/10/1995 T.ve 1-213/271 K).
İlgili mevzuata bakıldığında meşru müdafaanın varlığı ve şartları bakımından hem genel ve özel güvenlik hem de vatandaşlar için bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Bununla birlikte meşru müdafaa için kriterler bulunmaktadır.
Bunlar;
- Haksız bir saldırıyı o andaki hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek (TCK Md. 25/1) için savunmada bulunulmalıdır. Saldırıyı kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde savunma yapılmalı, olayı önlemeye yeterli olan en az miktardaki kuvvet meşrudur.
- Başlayacağı muhakkak olan bir saldırıyı başlamış saymak zorunludur; başladığı takdirde savunmayı olanaksız kılacak veya çok güç hâle getirecek bir saldırıya karşı savunma yasal sayılmalıdır (TCK Madde 25/1; YCGK 10/10/1995 T.ve 1-213/271 K; CGK 7/11/1995-1-28/327K).
- Bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı sona ermemiş saymak zorunludur (TCK Madde 25/1; YCGK 10/10/1995 T.ve 1-213/271 K; CGK 7/11/1995-1-28/327K).
- Saldırıya maruz kalan kimsenin kendi şahsi kusuru ile bu saldırıya sebebiyet vermesi, müdafaanın meşruluğunu ortadan kaldırmaz.
- Yasal savunmada hiçbir zaman ve hiçbir koşulda meşru savunmada bulunana kaçma yükümlülüğü yüklenemez ve kaçarak kurtulması istenemez. Kaçma şansı bulunan şahsın, kaçmak yerine kendisini savunmayı tercih etmesi meşru müdafaa hakkı kapsamındadır (YCGK 15/04/2003 T.ve 1-83/103).
- Yasal savunmada “sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur (TCK Md.27/1).
- Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez (TCK Md. 27/2).
Meşru savunma ile ilgili dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da bu hakkın nasıl kullanılacağıdır. Bu çerçevede, savunma ile saldırı aynı zamanda olmalı yani saldırı devam ederken gerçekleşmelidir. Saldırı gerçekleşip saldırganın etkisiz hâle getirilmesinden sonra şahsa saldırıda bulunmak meşru müdafaa olarak değerlendirilemeyecektir. Savunma, saldırıyı def edecek veya etkisiz kılacak ölçüde olmalıdır. Savunma ile saldırı arasında uygun oran bulunmalıdır (TCK Madde 25 G; YCGK 15/04/2003 T.ve 1-83/103 K). Masum şahısların asla zarar görmemesine dikkat edilmelidir. Meşru savunmada amaç, cezalandırma olmamalıdır. Son olarak meşru savunmaya neden olan direnç tamamen ortadan kalktığı anda, meşru savunma sona ermelidir.
Özel güvenlik hizmetlerinin kapsamı nedir?
Genel kolluk birimleri tarafından ifa edilen kamu güvenliğini sağlama hizmetlerini tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmetleri; kişilerin silahlı personel tarafından korunması, kurum ve kuruluşların güvenliğinin sağlanması ile toplantı, konser, sahne gösterileri ve benzeri etkinliklerde güvenliğin sağlanması, para veya değerli eşya nakli gibi birçok hizmeti bünyesinde barındırmaktadır.
Strese karşı “aşılanma” çalışmalarında ne tür davranış ve tutumları kazandırma hedeflenmelidir?
Genel ve özel kolluk görevlilerinin, güç kullanımını etkileyen bu ve benzeri faktörlere karşı profesyonelce bir görev anlayışına sahip olmaları için bilinçlendirme çalışmaları da yapılmalı, olağan dışı bir durumda gerçekçi ve başarılı bir davranış sergilenmesi için gerekli unsurları içeren Strese karşı “aşılanma” çalışmaları yürütülmelidir.
Bu çalışmalar esnasında şu davranış ve tutumları kazandırma hedeflenmelidir:
- Ben neyin bir tehdit unsuru olduğunu ve tehdidin mevcut olup olmadığını anlamalıyım (Değerlendirme).
- Ne yapılması gerektiğini bilmeliyim (Karar).
- Ben bunu aynı zamanda yapabilmeliyim (Gerçekleştirme).
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda özel güvenlik personelinin güç kullanma yetkisi nasıl düzenlenmiştir?
Özel güvenlik personelinin yetkileri arasında bulunan güç kullanma yetkisi;
TCK madde 24’te:
- Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
- Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
- Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
- Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hâllerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.”
TCK madde 25’te:
- Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
- Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Güç kullanma türleri nelerdir?
Güç kullanma yetkisi; bedeni kuvvet, maddî güç ve şartlar gerçekleştiğinde silah kullanmadan oluşmaktadır (PVSK Madde 16/2).
Zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması durumu ile ilgili kanun maddeleri ve hükümleri nelerdir?
Güç kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
TCK 256. maddesinde belirtilen suçun oluşabilmesi için sınırın aşılmasında kasıt bulunması gerekir. Şayet kolluk personeli güç kullanırken sınırı kasten aşarsa ve bu aşma sonunda da yaralanma gerçekleşirse kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.
Kolluk personeli, ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde; meşru savunma şartları varken kendisini ya da başkasını savunurken ve her hangi bir kasıt olmaksızın sınırı aşarsa, TCK’nın 27. maddesinin uygulanması gerekecektir. TCK 27/1 de bu durumda “fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.” Ancak, TCK 27/2 de “Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.” Hükmü kapsamında değerlendirilecek, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaş bu sınırın aşılmasına neden olmuşsa cezalandırma cihetine gidilmeyecektir.
TCK 30. madde ise herhangi bir saldırı olmadığı, meşru savunma şartları oluşmadığı hâlde gelişen olaylar bir saldırı ve meşru savunma şartlarının gerçekleştiği kanaatini oluşturabilir ve kişi “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşebilir.” İşte bu durumda da cezalandırma yoluna gidilememektedir.
Meşru savunma konusunda en çok tartışılan konulardan birisi de gerçekte bir saldırı olmadığı hâlde, bunun varlığı hususunda yanılıp bu saldırıyı bertaraf etme saikıyla hareket eden şahsın meşru müdafaa hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı hususudur. TCK’nın 30/3. maddesi, bu sorunu açık bir şekilde çözüme bağlamıştır. Hükme göre: “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.” Burada da kanun koyucu eylem hukuka uygun olmadığı halde, kusursuzluk sebebiyle ceza vermekten kaçınmıştır.
Berle’ye göre gücün doğal yasaları nelerdir?
Berle, “gücün doğal yasaları” olarak tanımladığı ve toplumlarda var olan devlet-vatandaş ilişkileri de dahil bir çok alanda uygulanabilir; 1) “Güç, insanlardan oluşan bir organizasyonda sürekli olarak bir boşluğu doldurur, 2) Güç Kişiseldir, 3) Güç, her zaman bir felsefe ve fikir sistemine dayanır, 4) Güç, her zaman bir sorumluluk alanı ile karşı karşıyadır ve bu alan içinde hareket eder, 5) Güç, organizasyonlar aracılığıyla yürütülür ve organizasyonlara dayanır.” olarak beş yasa ortaya koymuştur.
Söz konusu yasa maddelerine bakıldığında “Güç, insanlardan oluşan bir organizasyonda sürekli olarak bir boşluğu doldurur.” ifadesi ile “gerektiğinde gücün kullanılamaması kaosu doğurur” sonucuna, yani Machiavelli’nin “iktidar, anarşiye her zaman tercih edilir” şeklinde ifade ettiği, Berle’nin ise “güç, kaba ve dehşetli olsa da kaosa tercih edilir” diyerek desteklediği; insanlar, güvensizlik ve belirsizlik korkusu nedeniyle gücü, kargaşaya tercih ederler sonucuna varılmaktadır.
“Güç, her zaman bir sorumluluk alanı ile karşı karşıyadır ve bu alan içinde hareket eder, ifadesinden, ister genel ister özel kolluk personeli açısından olsun görevler ifa edilirken tüm eylemlerden sorumlu olunacağı, yani hukuk dışına çıkıldığında ya da yetkili oldukları halde yapılan/yapılamayan eylemlerden dolayı ortaya çıkabilecek zarardan dolayı sorumlu tutulunacağı, bu durumun da bir yaptırımı beraberinde getireceği anlaşılmalıdır.
Son olarak, “Güç, organizasyonlar aracılığıyla yürütülür ve organizasyonlara dayanır” ifadesi ile güç kullanma ve hatta tüm yetkilerin doğuştan gelen bir özellik olmadığı, bağlı bulunulan kurumun genel ve özel kolluk personeline güç kullanma yetkisini verdiği ve bu gücü de kanunların izin verdiği kadarıyla kullanılabilecekleri anlatılmaktadır.
Güç kullanmaya geçmeden önce dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Genel ve özel kolluğun tabi oldukları mevzuatların temel amacı insanların canını ve malını korumak, düzeni muhafaza etmek olduğu için güç kullanma öncesinde kolluk; öncelikle halkın güvenliğini sağlayarak var olan düzenin devam etmesini sağlamak için gerekli tedbirleri almalıdır. Aynı zamanda kolluk personeli çok yönlü düşünmesi gerektiği için zor kullanmayı planladığı olay yerinde suç işlenmesine sebep olacak davranışlardan kaçınmalı ve suç işlendiğinde suçluyu adalete teslim edebilecek bir sistem geliştirdikten sonra müdahalede bulunmalıdır.
Bir kanun adamı olan genel ve özel kolluk personeli ilk başta kanunları kendisi uygulamalı ve suçu önlemek ya da yasal bir emri yerine getirmek için kendine verilen yetki kapsamında güç kullanmalıdır. İlgili mevzuatlarda belirtildiği üzere kolluk personeli kendisinin ve başkalarının can ile mal güvenliğini korumak ve asayişin bozulmasını önlemek amacıyla güç kullanabilir. Güç kullanma yetkisine sahip olmada önemli olan, bu yetkiyi kullanma tutkusu veya korkusunun esiri olmak değil, bu yetkiyi yasalar çerçevesinde ulaşılmak istenen amaca gitmeye yarayan bir kuvvet olarak kullanma kabiliyetine sahip olmaktır.
Tabi ki genel ve özel kolluk denildiği zaman aklımıza güç ve kaba kuvvet gelmemelidir. Kolluğun zor kullanma aşamasından önce yapması gereken hatta zor kullanmadan önce yapması zorunlu olan uyarı ve halkı sevk etmek gibi görevleri de bulunmaktadır. Ancak zor kullanmadan asayişin sağlanamayacağına hükmedilen durumlarda genel ve özel kolluk kademeli olarak artan nispette güç kullanabilir. Durum tespit edilip güç kullanılmaya karar verildiği durumlarda genel ve özel kolluk yetkisini kanunda belirtildiği gibi direnişi kırmak için ve kıracak ölçüde kademeli artacak şekilde kullanmalıdır.
Genel ve özel kolluk, güç kullanma durumu oluştuğunda olaya nasıl ve ne ölçüde müdahale edeceğinin planını da olay yerine gitmeden önce yapmış olmalıdır. Bunu sağlayabilmesi için de olay yerine gitmeden önce olayla ilgili bilgisi olan tüm emniyet birimlerinden yeterli bilgi almalı ve olayın büyüklüğünü ve önemini göz önüne alarak müdahaleyi etkili kılabilecek miktarda, kullanmayı planladığı teçhizat ihtiyacını karşılamalıdır. Aksi takdirde olaya müdahalede gecikmeler yaşanarak önü alınamayacak durumlarla karşı karşıya kalma söz konusu olabilir.
Müdahale öncesi yine kolluk personelinin dikkat etmesi gereken diğer bir husus, zor kullanacağı grubun heterojen bir yapıda olması nedeniyle bazı grupların olaydan hiç etkilenmezken (olaya asıl neden olan ve yüzüne, gözüne limon sıkarak biber gazının etkisine karşı birtakım önlemler alan asıl göstericiler) bir kısmının (çocuklar, hamile ve yaşlılar gibi) çok fazla etkileneceği düşünülerek gerekli tedbirler almalıdır. Bu durumda, eğer ki uygulanabilirse olayla ilgisi çok olmayan grubu olay yerinden uzaklaştırmak yapılabilecek en doğru bir yöntem olacaktır.
Güç kullanmadan önceki aşamalarda en çok görev, kolluğu sevk ve idare eden yöneticilere düşmektedir. Gücün verimli ve etkili kullanılabilmesi, gücün farkına varılması ve güç kaynaklarının bilinip etkili yönlendirilmesi ile mümkündür. Gerek kendi birimini müdahaleye psikolojik olarak hazırlamak olsun gerek zor kullanma düzeyini belirlemek olsun gerekse de olay öncesi ilgisiz ve müdahaleden etkilenebilecek grupları olay yerinden uzaklaştırmak olsun idarecilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Genel ve özel kolluk operasyonları mümkün olan en geniş çapta, ölümcül güç kullanımını en aza indirgemek suretiyle ve tüm genel ve özel kolluk görevlileri tarafından orantılı güç kullanımına ilişkin istikrarlı bir yaklaşım sağlamak açısından planlamalı ve kontrol idareciler tarafından yerine getirilmelidir. Aynı zamanda güç kullanımı sonucu ortaya çıkan yaralanmalara müdahale edecek yeterli sağlık görevlisi ve donanım desteğinin temin edilmesi de zor kullanma öncesi planlanması gereken önemli bir husustur.
Bireysel görevliler her bir güç kullanımından sorumludur ve her bir eylem için yargı önünde savunma yapmak zorundadırlar.
Sorumluluğu ve en iyi uygulamaları arttırmak için güç kullanma ile ilgili bütün kararlar ve bütün güç kullanma örnekleri eşzamanlı veya mantık çerçevesinde uygulanabilir bir hızla kayıt altına alınmalıdır.
Belli amaçlarla toplanmış gruplara zor kullanma uygulanacak olan olaylarda genel ve özel kolluk, müdahalenin gerçekleşmesini planladığı olay yerinde, personelin konumu ve müdahale sonucu gruptaki bireylerin dağılımı ile kaçabilecekleri mekânları da göz önünde bulundurarak müdahale yöntemini ve şiddetini önceden planlanmalıdır. Bu durumlarda personel yerleştirmede yer belirlenirken önce personelin güvenliği sonra müdahalede bulunurken en etkili olabileceği bir yer seçilmelidir. Aksi takdirde grubu kontrol altına almada zorluklar yaşanabileceği gibi personelin de can güvenliğini sağlamasında yeterli olunamayacaktır (HMIC Report, 2011).
Özel güvenlik personelinin görev ve yetkileri nelerdir?
Kendilerine, can ve mal güvenliğinin ve kamu düzenin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasaklanmış her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilmesi amacıyla detektörle, x-ray cihazından geçirerek veya Kanunda belirtilen durumlarda gerektiğinde üst araması yapılması ve zor kullanma gibi görev ve yetkiler verilen özel güvenlik personelinin, kendilerine verilen bu görevleri hukuka uygun olarak yerine getirebilmeleri için görevleri ve yetkileri ile ilgili mevzuatı iyi bilmeleri elzemdir. Aslında kolluk personelinin gerektiği yerde güç kullanmaması, gerekmediği yerde aşırı güç ve silah kullanması tecrübe eksikliği yanında kendilerine yetki veren hukuk kurallarını az veya yeterli seviyede bilmemesinden kaynaklanmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan, yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemlerle ilgili düzenlemeler nelerdir?
ÖGHDK’nın (c) ve (j) fıkralarında geçen yakalama, olay yerini ve delilleri koruma ile bu amaçla yakalama yetkileri CMK’nın yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemleri içeren madde 90 ve 168’de:
“1. Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
- Kişiye suçu işlerken rastlanması
- Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
2. Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
Adlî kolluğun olay yerinde aldığı tedbirlere uyulmaması halinde yetkisi (1) Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan adlî kolluk görevlisi, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder.” olarak düzenlenmiştir.
8049 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda güç kullanma ile ilgili hüküm nedir?
Yine ÖGHDK’nın atıfta bulunduğu TMK’da güç kullanma hususu ile ilgili madde 981’de “Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.” hükmüne yer verildiği görülmektedir.
Kişisel güvenlik önlemlerine yönelik taktiksel ilkeler nelerdir?
Kişisel güvenlik önlemlerine yönelik taktiksel ilkeler şunlardır:
- Tehlikeli durumların sürekli dikkat gerektirdiğine yönelik farkındalık.
- Durumu kontrol altında tutmak; bütüncül bir yaklaşım ile müdahaleye yön vermek, görevlere ve pozisyonlara ilişkin iyi bir dağılım yapmak.
- Müdahale öncesi, esnası ve sonrasında olay yeri ve çevresini kontrol altında tutmak.
- Yakın mesafe; görev arkadaşları ile sürekli temas hâlinde olmak, göz ve ses iletişiminin devam edeceği en uygun mesafeyi korumak.
- Kişisel güvenlik mesafesini korumak.
- Muhtemel tepki ve ortaya çıkabilecek tehlikelere yönelik zihinsel hazırlık.
- Kendinden emin tutum ve davranış.
- Kişi onuruna saygılı olmak.
- Taktiksel iletişimin ve uygun bir dilin kullanılması.
- Söz konusu kişiye müdahale gerekçelerini bildirmek.
- Suçlama ve ön yargılardan kaçınmak.
- Orantılılık bilincine sahip olmak.
Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen, zor kullanma ilgili ilkeler nelerdir?
Uluslararası hukukta zor kullanma ile ilgili hususlara bakıldığında; Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen polis yetkileri davranış ilkelerinin 3’üncü maddesinde, orantılılık ilkesi şöyle tanımlanmıştır: “Polisiye yetkilere sahip olan memurlar, sadece güç kullanımının kesin olarak acil olduğu durumlarda ve sadece yükümlülüklerinin yerine getirdiği oranda güç kullanabilirler.” Yine BM’nin Kolluk yetkileri olan memurların güç ve ateşli silah kullanımına dair temel prensiplerinin 4’üncü maddesine göre; “Polisiye yetkilere sahip memurlar, yükümlülüklerini yerine getirirken; ateşli silah ve güç kullanımından önce mümkün olduğunca şiddet içermeyen araçlar uygulanmalı/kullanmalıdırlar. Sadece başka araçlar başarısız olunca veya aşikâr şekilde başarıya götürmüyorlarsa, ateşli silah veya güç kullanılmalıdır.” 5’inci maddenin a) fıkrasına göre ise yasal güç ve silah kullanımı kaçınılmaz ise kolluk personeli bu yetkisini suçun ciddiyetine ve elde edilecek yasal hedefe orantılı olarak kullanmalıdır şeklinde düzenlemeler yapıldığı görülmektedir.
Güç kullanma türlerinden ateşli silahlar kullanma ilkeleri nelerdir?
Maddi güç kullanmanın yeterli olmadığı hâllerde bir sonraki aşama ateşli silah kullanımıdır. “silah kullanma” kavramı ürkütücü ve korkutucu olduğu düşünülse bile kamu düzeni ve kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması açısından önem arz etmektedir. Burada, insan hayatının söz konusu olabileceği silah kullanımı kapsamında, PVSK Madde 16 uyarınca, orantılılık ilkesi unutulmadan kademeli olarak güç kullanımının arttırılmasının gerektiğini tekrar hatırlatmak yerinde olacaktır.
Ateşli silah kullanma başvurulması gereken en son yöntemdir. Bu, diğer bütün zor kullanım aşamalarının istenilen sonucu vermemesi hâlinde, ateşli silah kullanmanın söz konusu olabileceği anlamına gelmektedir. Duruma göre, ateşli silahın derhal kullanılması gerekebilir; yine de bu hâllerde bile önce mümkün olan en az seviyede zor kullanmaya başlamak zorunluluktur. Yine burada da her zor kullanma aşamasında olduğu gibi orantılılık ilkesi ışığında ateşli silah kullanırken kişiye en az zarar verme olasılığı olan yöntem seçilmelidir.
Maddi güç nedir ve kullanım ilkeleri nelerdir?
Kolluğun, direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçları ifade etmektedir. “Toplumsal Olaylarda Görev Alan Personelin Hareket Usul ve Esaslarına Dair Yönergenin” 4 üncü maddesinde; polisin toplumsal olaylara müdahalede kullanacağı zor kullanma araçları cop, kalkan, kelepçe, fiziki engeller/bariyerler, göz yaşartıcı mühimmat, tazyikli su sıkma araçları, polis köpekleri, atlar ve savunma ya da kişilerin hareketsiz hâle getirilmesinde kullanılabilecek diğer araç ve silahlar olarak belirtilmektedir. Bedenî kuvvet yeterli olmadığında bir sonraki adım olarak maddi güç kullanılır. Duruma göre, maddi gücün derhal kullanılması gerekebilir; bu hallerde bile önce mümkün olan en az seviyede maddi güç kullanmak zorunluluktur. Orantılılık ilkesi ışığında maddi güç kullanılırken kişiye en az zarar verme olasılığı olan yöntem seçilmelidir.
Güç kullanmada ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler/durumlar nelerdir?
Kolluğun zor kullanma yetkisinin uygulanmasına dair işlemleri, ceza genel hukuku içerisinde ele alınır. Ceza hukukunda, hukuka uygunluk nedenlerinden herhangi birisi sebebiyle kolluk kuvvete başvurabilir. Bunlar şunlardır:
- Kanunun hükmünü yerine getirme (TCK Madde 24/1),
- Yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulama (TCK Madde 24/2),
Özel güvenlik personeli, konusu suç teşkil eden emrin hiçbir surette yerine getirilemeyeceği, aksi takdirde yerine getiren ile emri verenin sorumlu olacağını unutmamalıdırlar (TCK Madde 24/3).
Ceza sorumluluğunu kaldıran diğer durumlar ise;
- Meşru savunma (TCK Madde 25/1),
- Zorunluluk hali (TCK Madde 25/2),
- Hata/kusursuzluk hali (TCK 30. madde) olarak ifade edilmektedir.
Direnme şekilleri nelerdir?
Şüphelinin direnme şekillerine ise iki ana başlık altında toplayabiliriz:
Görevliye pasif direnme:
- Susmak suretiyle pasif direnme (kimlik ve adres bilgilerini söylememe)
- Hareket etmemek suretiyle pasif direnme,
- Cebir ve tehdit kullanmaksızın kurtulmaya çabalamak suretiyle pasif direnme.
Görevliye etkin direnme: (TCK Madde 265)
- Cebir ile direnme (TCK Madde 265/1),
- Tehdit ile direnme (TCK Madde 265/1).
Taktiksel iletişim nedir ve nasıl kullanılmalıdır?
2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 16. maddesine göre; güç kullanma türleri bedensel güç, maddi güç ve ateşli silahlar olarak belirtilmektedir. Ancak, görevlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı nedeni ile güvenlik personeli görevlerini yaparken uygulama esnasında destekleyici ve basitleştirici tüm araçlara başvurmaktadır. Son yıllarda iletişimin doğru hedefe ve hedef odaklı, bilinçli ve yerinde uygulandığında önemli bir unsur olduğu müşahede edilmektedir. Muhatap alınanların davranış şekilleri ve amaçlarının değiştirilmesini amaçlayan iletişim özellikle gruplar tarafından başlatılan rahatsızlık veren süreçleri yavaşlatarak diğer taktiksel müdahaleler için de zaman kazandıracaktır.
Genel ve özel kolluk personelinin güç kullanmasının gerekli ölçüde en aza indirilmesi kamunun çıkarınadır. Bu nedenle, güç kullanımını azaltmak amacına hizmet eden etkili araçlardan biri olan taktiksel iletişimi sürekli olarak kullanmak genel ve özel kolluk personeli için önemlidir. Güvenlik görevlilerinin orantılılık ilkesi ışığında karşılaştığı zorluklarda ilgili kişilerle müzakere ya da iletişim becerilerine başvurmaları, en az zorlayıcı müdahaledir. İletişim ve müzakere becerilerinde yüksek kabiliyet, zor kullanımını azaltıp halkın güvenlik görevlilerine güvenini arttırır.
Taktiksel iletişim ve müzakere asla kesilmemelidir; zor kullanmaya geçilmiş olsa dahi taktiksel iletişim ve müzakere devam etmelidir ve bu durum güvenlik personelinin en temel ilkelerinden biridir. Taktiksel iletişim karşı tarafa zor kullanırken bu zora neden gerek duyulduğunu da açıklamayı içerir. Taktiksel iletişim sayesinde çoğunlukla zor kullanmaya son verilir. Bu durum, taktiksel iletişimin en değerli güvenlik personeli müdahalelerinden biri olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir.
Orantılılık ilkesinin tam uygulanabilmesi için yapılması gereken şeyler nelerdir?
Orantılılık ilkesinin tam uygulanabilmesi için planlama aşamasında; bilginin (istihbaratın) toplanması, görev esnasında olayların kızışma riskini azaltacak eğitim ve donanım gibi konuları içeren gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Kişisel güvenlik nedir?
Kişisel güvenlik; genel ve özel kolluğun her türlü tehlikeye karşı koruma amaçlı önlemlerin tamamıdır.
Güç kullanma sürecinde kolluk personelinin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
Güç kullanma sürecinde dikkat edilmesi gereken birçok husus bulunmakla birlikte öne çıkarılması gereken ilkeleri:
- Genel ve özel kolluk personeli önce kendi güvenliğini sağlamalı, masum şahıslara zarar vermemeye özen göstermelidir,
- Kendini tanıtmalı ve şüphelinin yapmasını istediği davranışı net ve duyabileceği bir şekilde söylemelidir,
- Zor kullanmadan önce, doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılmalıdır (PVSK m. 16/4),
- Direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir (PVSK m. 16/4),
- Direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hâle getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette zor kullanılmalıdır (PVSK m. 16/2),
- Kuvvet kullanmaya neden olan direnç tamamen ortadan kalktığı anda güç kullanma yetkisi sona ermelidir, olarak sıralayabiliriz.
Orantılılığın kontrolünde takip edilmesi gereken adımlar nelerdir?
Uygunluk
Belirli bir hedefe ulaşmak için güvenlik tedbiri ne zaman uygundur? Bu sorudan da anlaşılacağı gibi uygunluk hedef ile alakalıdır. Yani başarıya götürmeyen bir tedbir uygun değildir. Değerlendirme ise müdahalede bulunan personelin müdahale zamanlamasına bağlıdır. Örneğin, korunması sağlanan bir tesise izinsiz girmek isteyen bir şahsı durdurmak için sadece sözlü ikazda bulunulup bununla yetinilmesi, temel olarak uygun olmayan bir tedbir olur. Sözlü olarak ikaz edilmiş ve bunu duymuş olan şahıs buna rağmen içeri girebilir. Uygun olma konusunda esas olan, belirli bir aracın temel olarak belirli bir hedefe ulaşmak için işe yarayıp yaramadığının değerlendirilmesidir.
Gereklilik
Gereklilik konusu müdahalenin şiddetine bağlıdır. Bir üst tedbir, sadece aynı başarıya daha az yaralayıcı ve zarar verici müdahale uygulanarak ulaşılamadığında gereklidir. Burada kolluk personeli, kendi uygulayacağı araç seçiminde büyük bir riski göze almamalıdır. Örneğin, bir özel güvenlik personeline silahsız bir kişi saldırıda bulunduğunda ateşli silah ile karşılık vermek gerekli değildir. Böyle bir saldırı ile baş etmek için daha az zarar verici bir araç örneğin; biber gazı kullanımı, bacaklara ve kollara uygulanan açılır (teleskopik) cop kullanımı gibi araçlar uygun olup daha az yaralayıcıdır.
Makul ve Uygunluk
Orantılığın kontrol edilmesindeki üçüncü adım ise orantılığın daha dar kapsamda ele alınmasıdır. Bunu yaparak gerçekleşen olaya/duruma daha yakından bakılır. Bununla, uygun ve gerekli aracın uygulanması ile uygun bir oranda amaçlanan hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı kontrol edilir. Bir şahsın, hastasını hastaneye getirdiği aracını park edilmesi yasak bir yere park etmesi dışında bir davranış sergilemediği hâlde, özel güvenlik personelinin onu içeri girerken gaz spreyi ve copu elinde karşılaması ve sert bir ses tonu ile konuşması uygun olmayacaktır. Beklenen zarar ile hukuki menfaat arasında büyük bir orantısızlık vardır. Bu yüzden bu tedbir orantısız olacaktır. Burada anlatılmak istenen aslında kısaca top ile serçeye ateş etmemektir.
Güç kullanmada takdir ve müdahale şeklinin seçilmesi ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Genel ve özel kolluk, takdirine göre tehlikeyi etkisiz hâle getirmek için gerekli müdahaleyi tayin eder. Takdir, müdahalenin nasıl, kime/neye karşı ve yapılıp yapılmayacağına göre değişiklik gösterir. Özellikle, müdahale edilmesi gereken mevcut ve yeterli ciddiyeti olan tehlikelerde takdirin bir önemi yoktur. Tehlikeyi etkisiz hâle getirmek için birden çok olası müdahale türü var ise bunlardan yalnız bir tanesi uygulanmalıdır. Seçilen müdahale yöntemi en az zorlayıcı olan olmalıdır. Etkisiz hâle getirme etkisi aynı ise ve kamuya daha fazla zarar gelmeyecek ise sorumlu kişi farklı bir müdahale seçebilir.
Çocukları ya da diğer savunmasız kişileri etkileyebilecek zor kullanmasıyla ilgili karar alınırken maruz kalacakları durumun bu kişiler üzerinde büyük etkilere yol açabileceği hesaba katılmalıdır.
Genel ve özel kolluk personeli nerede görevlendirilmiş olurlarsa olsunlar, acil ve yüksek riskli olaylarda anında müdahale etmek zorunlu bir görevdir. Operasyonel birimler olaya el koyana kadar gerekli tüm müdahale ve önlemleri, ani müdahaleyi yapan kolluk üstlenir. Ani müdahale; olayın tespitini, çoğunlukla yüksek tehlikenin etkisiz hâle getirilmesini veya şüphelilerin yakalanmasını kapsar. Özellikle, zor kullanma bilinçli şekilde kademeli ve orantılı olmalıdır. Bu olayların yüksek duygusal etkileri ve aşırı fiziksel ve psikolojik koşulları kolluğun davranışlarını ve hareketini etkileyebilir. Stres kontrolü eğitimleri ve bu tür durumlara karşı bir farkındalığın yaratılması, yasalara uygun zor kullanımı için çok önemlidir.
Özel, acil ortam ve durumlarla yüzleşmek büyük bir zorluktur ve bazı özel koşulları da beraberinde getirir. Bu ortam ve durumlar mevcut, özellikli ve devam eden tehlikenin anında müdahale gerektirdiği durumlardır.
Şiddetin daha da artmasını en hızlı şekilde önlemek adına bu tür durumlarda genel ve özel kolluk personelinin yüksek risk olsa dahi kendini de riske karşı emniyete alarak, anında müdahale etmesi gerekir. Anında müdahale etme gereğine rağmen, ani, plansız ve tepkisel davranışlar yapılmamalı; içinde bulunulan atmosfer duyguları harekete geçirse ya da ağır yaralı ve yardıma ihtiyacı olan kişiler olsa dahi her zaman mantıklı adımlar atılmalıdır. Failin silah, patlayıcı ya da diğer tehlikeli araçları ve şiddeti beklenmedik şekilde ve tereddüt etmeden kullanmaya devam edebileceği unutulmamalıdır.
Genel ve özel kolluk görevlilerinin, görevini yerine getirirken etkilendiği psikolojik faktörler nelerdir?
İş hayatında yaşanabilecek olumsuz birtakım durumlar, gelecek kaygısı duyulması, ailevi problemler, kişisel meseleler ve tehlike unsuru barındıran bir meslek icra ediyor olmanın verebileceği stres genel ve özel kolluk görevlilerini de görevlerini yerine getirirken etkileyen başlıca unsurlardandır. İş ile ilgili stres kaynaklarından en önemlisi, aşırı veya yetersiz iş yükü ve zaman baskısıdır. Bu bağlamda çalışanın performansına ve tepkilerine etki eden çeşitli baskılar iş yükü olarak adlandırılmaktadır (Weiner J.S., 1982: 953). Ivancevich ve Matteson (1996) ve Cartwright, S., Cooper, C.L., & Murphy, L. (1995), stres kaynaklarını işin özellikleri kapsamında ele almışlar ve bunları; fiziksel çevre koşulları, aşırı veya yetersiz iş yükü, vardiyalı çalışma düzeni, otomasyon ve işte tehlike unsurunun varlığı olarak sıralamışlardır.
Hart ve Wickens’a göre çalışanların iş yükünün artması onlarda; dikkat azalmasına, tepki süresinin uzamasına, görevleri tam olarak yerine getirememeye, strese, yorgunluk ve performans azalmasına neden olabilecektir (Dağdeviren, M., E. Erasalan ve M. Kurt, 2005:518).