Güvenlik Sistemleri Dersi 1. Ünite Özet
Güvenlik Sistemi Kavramı
- Özet
Giriş
İnsanlar yıllar boyu kendilerini tehdit eden unsurlara karşı önlem alma ihtiyacı duymuştur. Tehdit insanları, canlıları veya kuruluşları riske sokabilecek eylem ve olaylardır. Risk ise belirli bir tehlikeli olayın meydana gelme olasılığı ile bu olaydan ortaya çıkabilecek zarar veya hasarın şiddetinin tahminidir. Risklere karşı önlem almak için kullanılan güvenlik sistemleri günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. Modern bir güvenlik sistemi yapısal olarak algılama, değerlendirme ve tepki vermek için tasarlanmış elektronik tabanlı sistemlerdir. Güvenlik sistemlerinde karara yardımcı araçların sayısı gün geçtikçe artmasına rağmen halen karar verici ve eylemde bulunan temel unsur insandır. Bu nedenle güvenliği sağlayacak insan gücünün niteliğinin arttırılması için eğitim güvenlik ihtiyacının karşılanması için önemlidir.
Sistem Kavramı
“Sistem” kelimesi günümüzde en çok kullanılan kelimelerden biridir. Neredeyse bütün bilim dallarında yer alır ve büyük önem teşkil eder. Birçok algılanma ve ifade biçimi bulunan “sistem kavramının”, özünde anlatımını gerçekleştirmeden önce sözcüğün tanımlanması ve içeriğinin açıklığa kavuşturulması uygun olacaktır. “Sistem” kavramı uzay sistemi, politik sistem, ekonomi sistemi, yönetim sistemi, işletme sistemi gibi birçok farklı kavramla beraber kullanılmaktadır. Bu doğrultuda “sistem” kavramsal olarak derin bir çerçeve oluşturmaktadır. Belirli bir amaç doğrultusunda, belirli bir sonuca ulaşmak için, belirli sınırlar içerisinde birbirini etkileyen ve birbirine bağlı parçalardan oluşan bütüne “sistem” denir. Yani sistem, bir amaca ulaşmak için tutarlı bir şekilde planlanmış, organize edilmiş ve birbiriyle bağlantılı bir dizi bileşen olarak tanımlanabilir. En yalın haliyle sistem, belirli bir amaç doğrultusunda birlikte çalışan ve birbiriyle etkileşim halinde bulunan parçalardan oluşan bir bütün olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan yola çıkarak bir sistemin iki temel özelliğini şöyle belirtebiliriz.
- Bir amacı olmak
- Birbirleri ile etkileşimde bulunan parçalardan oluşmak
Belirli bir amaç doğrultusunda, belirli bir ortamda faaliyet gösteren bazı sistemler kendisini çevreleyen ve işleyişini sınırlayan diğer sistemlerle, yani çevresi ile ilişkide bulunmak zorundadır. Bazı sistemler ise sınırları ve yapısı itibariyle çevreyle ilişkide bulunamazlar. Bu noktada sistemler ikiye ayrılır; açık sistemler ve kapalı sistemler. Açık sistemler: Kendisini çevreleyen ve işleyişini sınırlayan diğer sistemlerle, yani çevre ile ilişkide bulunan sistemlere “açık sistemler” denir. Açık sistemlerin sınırları, çevresiyle sürekli alışveriş içerisinde olduğu için, geçirgen ve esnektir. Açık sistemler, bu alışverişte, çevre sistemlerden girdi alırlar ve bunları işleyerek diğer sistemler için girdi olan bir çıktı üretirler. Bu faaliyet döngüsü dinamik bir denge içerisinde gerçekleşir. Sosyal ve biyolojik sistemler açık sistemlere örnek olarak gösterilebilir. Kapalı sistemler: Çevresi olmayan ya da çevresiyle, yani diğer sistemlerle, ilişkide bulunmayan sistemlerdir. Kapalı sistemlerde, sistem sınırları kapalıdır. Sistemin sadece iç işleyişiyle ilgili faktörler dikkate alınır. Kapalı sistem, sadece bilgi girdisi için açık olan sistemdir. Tam anlamıyla kapalı bir sisteme verilebilecek tek örnek “evren”dir. Mekanik sistemler kapalı sistemlere örnek olarak gösterilebilir.
Güvenlik Kavramı
Kavram olarak ‘Güvenlik’, ‘varlığını koruma ve sürdürme’ amacı taşıyan her davranış biçiminde karşılaşılan bir olgudur. Bu olgu, tüm toplumsal, ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş, olgu ve olaylarda karşılaşılan bir durumdur. Var olma ve varlığı sürdürme ile doğrudan ilintili olan güvenlik, bunun sağlanması yönünden de strateji kavramına dayanmaktadır. Dilimizde “Güvenlik” terimi; toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, güvende hissetme durumu ve benzeri anlamlara sahiptir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre güvenlik, fizyolojik ihtiyaçların bir üst basamağında yani ikinci basamakta yer almaktadır. Maslow’a göre kişi, ihtiyaçlar hiyerarşisinde alt düzeydeki ihtiyacını belirli bir düzeyde karşıladıktan sonra bir üst düzeydeki ihtiyacın gereksinimini anlayacak ve gidermek isteyecektir. Güvenlik, karmaşık bir ihtiyaçtır ve takip eden unsurları sağlar: kesinlik; istikrar, destek; himaye, korkudan, kaygıdan ve kaostan arınma vb. Genel kabul görmüş tanıma göre; kişi, kurum ya da kuruluşların dışarıdan veya içeriden gelebilecek yasadışı müdahalelere karşı alınacak insan, teknoloji ve düzenlemeler bileşiminden oluşan tedbirler zincirine “güvenlik” denir. Emniyet; tehlikelerden uzak olma, tehlikesizlik, yaralanma, zarar ya da ölümden muafiyet olarak tanımlanmaktadır. Güvenlik ise riskten, tehlikelerden muaf olma durumu, emniyeti sağlayan şey ve suça, saldırılara, hırsızlığa, sabotaja ve casusluğa karşı alınan önlemler olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlar incelendiğinde güvenlik kavramını emniyet kavramından ayıran en büyük fark; güvenlik kavramının işaret ettiği eylemlerin, insanlara ve eşyalara zarar verecek bilinçli ortaya çıkarılmış eylemler olduğu görülmektedir. Emniyet ise tehlike ve risk durumlarından muaf olmaya işaret etmektedir. Günümüzde güvenlik kavramı evrensel bir standart olarak kabul edilir ve çağdaş uygarlığın simgesi olarak görülür. Güvenlik temelde, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tarihin her döneminde insanlar, farklı biçimde güvenlik önlemlerini bulmuş ve kabul etmişlerdir. Önceleri kişisel, sonra karşılıklı yardım temeline dayanan bu güvenlik kurumlarının, çağdaş güvenlik olgusunun çekirdeğini oluşturdukları kabul edilmektedir. Modern anlamda güvenliğin tarihsel gelişimi incelendiğinde ise Sanayi Devrimi’nin bu süreçte bir yol ayrımı oluşturduğunu ve modern anlamda güvenlik sistemlerinin bu olaydan sonra ortaya çıktığını görebiliriz. Bunda, belki de, güvenlik sistemlerinin varoluş nedeni olan risklerin büyük bölümünün, sanayileşmenin doğurduğu riskler olmasının da önemi vardır. Dolayısıyla Sanayi Devrimi ile köklü dönüşümlere uğrayan toplumsal hayat, en önemli değişimlerden birini de güvenlik alanında yaşamıştır. Sanayileşmeden önce güvenlik ilkel, bir tür “doğal güvenlik” anlayışında, kurumsallaşmamış, kamusal girişimden yoksun, dinsel boyutları ağır basan, oldukça dağınık, dar kapsamlı ve sınırlı, güçsüz, bu nedenlerle de etkisizdir. Değişen hayat, teknoloji ve toplum koşulları gibi durumlar ise güvenliği daha etkin bir hal ve imkân haline dönüştürmüştür. Günümüzde insanlar daha çok sanal platformlarda (sosyal paylaşım siteleri, mobil telefon iletişim araçları vb.) güvenlik ihtiyacı ve tehditleri de sanal dünyaya taşınmıştır.
Güvenlik Sistemlerinin Yasal Dayanağı
Temel ihtiyaçlardan biri olan güvenliğin sağlanmasında kanunî veya ahlaki çerçeveler ile sınırlamaya ihtiyaç duyulur. Arapça bir kelime olan “had” sınır koyma, sınır, limit” anlamında kullanılır. Hukuk dilinde “had” kelimesinin sınırlama anlamında sıkça kullanıldığını görürüz örneğin “hız haddi”. Türkçeye bir deyim olarak yerleşmiş olan “haddini bildirmek” insanların sınırlarını aştığında veya yetkisi dışındaki işlere karıştığında bir tepki olarak yetkisiz iş yapanı cezalandırmak, yola getirmek, uslandırmak, yetki sınırını bildirmeyi ifade eder. Bu anlamda güvenliğin yasalarla çizilmiş sınırı (çerçevesi) olmalıdır. Fakat bazı durumlarda güvenliğin çerçevesinin belirlenmesinde yasalar yeterli olamamaktadır. Yasa hukuk sisteminde, yetkili organlarca meydana getirilen hukuk kurallarıdır. Örneğin II. Dünya savaşı sırasında Yahudi katliamları, 1992 yılında BosnaHersek Srebrenitsa Katliamları o dönemin yetkili organlarca kabul edilmiş kurallarca yapılmasına rağmen ahlaki olarak insanlık dışıdır. Bu anlamda yazılı olan yasal çerçeve bazı durumlarda yetmemekte yazılı olmayan toplumsal ve insani değerleri ön planda tutan tutum ve davranışlara da ihtiyaç duyulmaktadır. Uluslararası güvenliğin sağlanmasında devletlerarasında yapılmış olana anlaşmalar ve bu anlaşmalara bağlı olarak kurulmuş olan kurumların aldığı kararlar uygulanır. Güvenliğin sağlamasında doğrudan veya dolaylı yetkili uluslararası kuruluşlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:
- AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliğiTeşkilatı)
- AK (Avrupa Konseyi)
- BCSF (Black Sea For)
- BM (Birleşmiş Milletler)
- NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı)
Güvenlik sistemlerinin kullanılmasının hukukun üstün olduğu toplumlarda yasal bir dayanağı olması gerekir. Türkiye’de güvenlikle bütünleşmesi yapılmış en büyük kanun Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıdır. Ama biraz daha derine inmek gerekirse iki kanun göze çarpar. Bunlar;
- 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyeti Kanunu
- 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun
Türkiye’de güvenlik sistemlerinin yasal dayanağını araştırmak istersek, karşımıza çıkan ilk kurum Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’dır. Bu kurum:
Yurt içindeki düzeni ve asayişi sağlamak,
- Kamu düzenini bağlı kuruluşları ile korumak,
- İllerin genel idaresini düzenlemek,
- Mahalli idareler üzerinde merkezi idare adına vesayet makamı olarak nezarette bulunmak,
- İdari açıdan aldığı yasal tedbirlerle bu idarelerin gelişmelerine yardımcı olmak,
- Halkın nüfus ve vatandaşlık işlemlerini yerine getirmek,
- Olası savaş ve doğal afetler konularında sivil savunma hizmetlerini yürütmekle görevlidir.
Emniyet Genel Müdürlüğünün misyonu (varoluş nedeni) bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve toplumun düzen içerisindeki yaşamını sürdürmesi için hukuk ilgileri içerisinde güvenlik hizmeti sunmaktır. Jandarma Genel Komutanlığı, görev alanı il ve ilçe belediye sınırları dışında kalan yerler ile polis teşkilatı bulunmayan yerler olarak belirlenmiş olan kolluk kuvvetidir. Savaş ve olağanüstü haller dışında İçişleri bakanlığına bağlıdır. Türkiye yüzölçümünün % 92’si jandarma bölgesidir. Savaş ve seferberlik hallerinde Komutanlığın, Genelkurmay Başkanlığı’nın görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek bölümleri Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrine girer, kalan bölümleri ise normal görevlerine devam eder. Sahil Güvenlik Komutanlığı görevi, deniz yetki alanlarında ulusal ve uluslararası hukuku etkin kılmak, can ve mal güvenliğini sağlamaktır. 1 Ocak 1985’de İçişleri Bakanlığı’na bağlanan komutanlık; bu tarihten önce Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlıydı. 5.070 aktif personele sahip teşkilat TSK’da tümen seviyesinde temsil edilmektedir. Savaş ve seferberlik hallerinde Komutanlığın, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek bölümleri Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine girer, kalan bölümleri ise normal görevlerine devam eder. Esasen devlet kamu güvenliğini sağlamaktan sorumlu tek kuruluştur. Fakat özel güvenlik birimlerine kısıtlı yetki vererek destek alabilmektedir. Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından üzerinde çalışılan konu kapsamında güvenlikle ilgili tanımlanmaya çalışılan bazı meslekler aşağıdaki gibidir:
- Özel güvenlik görevlisi
- İnfaz koruma memurları
- Patlayıcı maddeler nakil uzmanı
- Güvenlik sistemleri satış ve pazarlamacısı
- Güvenlik sistemleri kurulum, bakım ve onarımcısı
- Özel güvenlik uzmanı
- Güvenlik sistemleri otomasyon elemanı
- Giriş ve geçiş kontrol sistemleri elamanı
Bu teşkilatların yanında kamu güvenliği sunulan özel alanların kendilerine ait özellikleri nedeniyle özel yasaları vardır. Limanlar, havaalanları, enerji hatları gibi kamu alanlarının güvenliğinin sağlanmasında ulusal ve uluslararası kurallar geçerlidir.
Güvenlik Risk Analizi
İşletmeler, kurumlar ve devletler, sonuçları belirsiz durumlarla karşılaştıklarında birtakım kararlar vermek durumunda kalırlar. Risklerin analiz sürecinde, genel anlamda riskin bir miktar belirsizlik de içeren niceliksel tahminin yanı sıra ortaya çıkıp çıkmayacağı belirsiz olan risklerin ortaya çıkması halinde çıkarlarımıza yapacağı etki ele alınır. Risk, oluşması muhtemel olan ve oluştuğunda organizasyonun amaçlarına negatif etki doğuracak durumlardır. Risk; bir senaryo, bu senaryonun oluşma ihtimali ve oluştuğunda yaratacağı etkinin boyutunun bir karmasıdır. Bu üç etkenin karması aynı zamanda fırsatları oluşturur. Risk ile aynı etkenlere sahip olsa da fırsat, organizasyon üzerinde pozitif etkilere sahip olacaktır. Tüm bu sebeplerle organizasyonlar ortaya çıkacak risklerden kaçınmak, ortaya çıktığı durumlarda yaratacağı etkilere hazır olmak ve mümkünse bu durumu fırsata çevirmek için risk analizi sürecine önem vermeli ve gerekli önlemler üzerinde çalışmalıdır. Risk değerlemesinin temel amacı risklerin kabul edilebilir olup olmadığını ve kabul edilemez ise ne gibi önlemler alınması gerektiğinin anlaşılmasıdır. Riskleri ortaya çıkaracak faktörler, risk değerlemesinde kullanılabilecek veriler ve risklerin ortaya çıkacağı çevreler birbirinden farklı olacağından duruma göre kullanılabilecek pek çok yöntem vardır. Risk yönetimi, hedeflerimizi tehdit eden riskleri ortaya çıkarmak ve onlarla baş edebilmek için atılan tüm mantıklı adımları kapsayan dinamik bir süreçtir. Risk yönetimi aşağıdaki adımlardan oluşur:
- Risk tanımlaması,
- Riskin analizi,
- Risk değerlendirmesi,
- Risk muamelesi,
- Riskin izlenmesi
- Risk iletişimi çerçevesinin oluşturulması
- Yönetim politikalarının, prosedürlerinin ve tatbikatlarının uygulanmasıdır.
Risk yönetim sistemine katılan personelin görevleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Riskin zararlı etkilerini azaltan veya önleyen eylemleri tasarlamak, • Risk seviyesi kabul edilebilir sınıra gelene kadar bir risk davranışı usulünü kontrol etmek,
- Risk yönetimi ile ilgili problemleri anlayıp kaydetmek,
- Belirlenen kanallar yoluyla çözümleri sağlamak,
- Tavsiye etmek ve başlatmak,
- Çözümlerin uygulanmasını tasdik etmek,
- Uygun olduğunda dâhili ve harici danışma ve iletişimde bulunmaktır.
Güvenlik Açıkları ve Alınacak Tedbirler
Güvenlik problemlerinin küreselleşmesi başta egemen güçler olmak üzere tüm ülkeleri kendi ulusal güvenlikleri için yeni bir anlayış çerçevesinde tedbirler almaya yöneltmiştir. Dolayısıyla güvenliğin sağlanmasına yönelik alınan önlemler de saldırılar sonrası oluşan bu yeni anlayış çerçevesinde içerisinde, tüm ülkeler tarafından değerlendirilmeye başlanmıştır. Güvenliği tehdit eden grupların başında halk üzerinde korku yaratmak, hükümetler üstünde baskı oluşturmak adına genellikle savunmasız kişileri hedef alan terör olayları ve teröristler yer almaktadır. Ancak yaşanmış olaylara bakıldığında herhangi bir grup üyesi olmaksızın eylemlerde bulunan kişiler de olduğu görülmektedir. Bu risk grubu, adi suçlular, akli dengesi yerinde olmayan bireyler olabilmektedir.
İç tehditler arasında kurum çalışanlarından kaynaklanan tehditler söz konusudur. Çalışanların sayısı, eğitim ve kültür seviyeleri ve birbirlerine gösterdikleri anlayış güvenlik önlemi alınması konusunda önemli faktörlerdir.
Dış tehditler korunması hedeflenen kurum içerisindeki insanların can güvenliğine zarar verecek; kurum varlıklarının zarar görmesine ve ticari faaliyetlerin kesintiye uğramasına neden olabilecek hırsızlık, terör olayları, organize suçlar, sabotaj gibi olası tehditlerdir.
Kurumları tehdit eden dış tehdit unsurları; anarşi, terör, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve ticaretidir. Bu unsurlar, ülkeleri bölmeyi, kurumları yıkmayı amaçlayabilmektedir.
Tehdit unsurlarının başlıca hedefleri şunlardır:
- Hedef kurumda anarşi ve terör ortamı meydana getirmek,
- Kurum otoritesini sarsmak,
- Toplumu yönetilemez hale getirmek,
- Devletin ülkesiyle ve milletiyle olan bütünlüğünü parçalamak,
- Çağdaş anlayışı yıkmak,
- Ülkede rejimi değiştirerek kendi görüşlerinin etkin olduğu bir düzen kurmak.
Güvenlik tedbirlerinin en önemli amacı potansiyel suçluların eylemlerinden vazgeçmelerini sağlamaktır. Bunun en kolay yolu güvenlik açıklarını kapatacak tedbirleri almaktır. Güvenlik açığını kapatacak en önemli faktör çevre düzenlemelerinde yapılacak değişikliklerdir. Mekânlardaki en önemli güvenlik açığı suç işleme hazırlığında olan kişilerin ıssızca girme teşebbüsünde bulunacağı erişim yolarının bulunmasıdır. Bunun için çevre düzenlerken yapılması gerekenler şunlardır:
- Binanın çevresinde görüşü azaltacak çukur, hendek ve küçük tepecikler gibi tabii toprak yapıları düzeltilmelidir.
- Binalar arasında yer alan ortak kullanım alanlarının ya da patika yolların kolayca görünürlüğü sağlanmalıdır.
- Bahçe düzenlemesi yaparken bitki örtüsünün görünmeyen bölgeler oluşturması engellenmelidir.
- Otoparklarda, merdivenlerde ve alt geçitlerde maksimum görüş alanı olacak şekilde aydınlatma yapılmalıdır.
- Yayalar tarafından kullanılan yolların yönlendirmeleri ve gece aydınlatmaları düzgün yapılmalı ve yol kaybetme ihtimalini ortadan kaldıracak işaretleme, çit, farklı zemin rengi gibi tedbirler alınmalıdır.
- Binanın ana giriş kapısı yaya trafiğinin yoğun olduğu tarafa açılmalıdır.
- Balkon duvarları dışarıyı görmeye engel olmamalıdır.
- Ana girişler gizlenmeyi engelleyecek şekilde tasarlanmalıdır.
- Bina dış duvarları tırmanmaya fırsat vermeyecek pürüzsüzlükte tasarlanmalıdır.
- Ana kapıdan çıkarak, halka açık bölgeye ulaşan patika yol açık ve emniyetli olmalıdır.
- Binaların giriş-çıkışları, buralara ulaşan patikalar ve ikaz levhaları kolayca görünecek şekilde aydınlatılmalıdır.
- Her nokta en azından iki yönden aydınlatılarak gölgelenme engellenmelidir.