Yatırımcı İlişkileri Yönetimi Dersi 8. Ünite Özet
Yatırımcı İlişkilerinde Sürdürülebilirlik
- Özet
Sürdürülebilirlik
20.yüzyıl sonlarından itibaren, kurumlar, finansal içerikli hedeflerinin yanısıra, sosyal içerikli, çevreyi ve toplumu gözeten beklentilerini de içeren bir yapıya kavuşmuştur. Artık şirketler gelişen dünyada “sürdürülebilir” olmak zorundadır. Sürdürülebilirlik kavramı en basit şekliyle, bir durumun veya bir sürecin süresiz olarak devam ettirilebilmesidir. Başka bir deyişle sürdürülebilirlik, şirketlerin gelecekte ulaşmak istedikleri kâr hedefinin yanısıra, içinde bulunulan çevre ve topluma dair amaçlar da belirleyerek, kurumlarının devamlılığını sağlamalarıdır. Bir başka tanıma göre ise, çeşitlilik ve üretkenliğin devamlılığını sağlamak, daimi olabilme yeteneğini korumaktır.
Sürdürülebilirlik ile şirketlerin ekonomik ve kâr odaklı hedefleri korunurken, çıkarlarının toplumsal çıkarlarla çatışmadığı bir çevrede, sosyal ve çevresel konuları da şirketlerin sorumluluğu haline getirmek hedeflenmektedir. İlk olarak 1972 Stockholm Çevre ve İnsan Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma” kavramı gündeme getirilmiştir.
Kurumsal Sürdürülebilirlik
Kurumsal sürdürülebilirlik, ekonomik büyümeyi sürdürürken çevreyi de odağına almakta, doğal kaynakların etkin kullanımını sağlayarak, ekonomik, sosyal ve çevre boyutlarından riski yöneterek, fırsatları değerlendirerek pay sahiplerinin değerini artıran bir kavramdır
Kurumsal sürdürebilirlik şirketlere “yeni iş yapma modeli” önerisi getirir ve şirketleri sadece şu andaki kazanımlarına değil, geleceğe de yatırım yapmaya yönlendirir. Kurumsal sürdürülebilirlik modeli veya anlayışı, geleneksel yapıdaki büyüme ve kâra odaklı modele bir alternatiftir.
Kurumsal sürdürülebilirlik, şirketlerin finansal sorumluluklarının yanısıra, sosyal, ekonomik ve çevresel sorumlulukları da bir arada üstlenilmesini sağlayan bir anlayıştır.
Kurumsal sürdürülebilirlik kavramının gelişmesinde bazı yaklaşımların etkisi olmuştur. Bunlar arasında, sürdürülebilir kalkınma, kurumsal sosyal sorumluluk, paydaş kuramı ve hesap verebilirlik kuramı sayılabilir.
Sürdürülebilir Kalkınma : Sürdürülebilir kalkınma; insan ve doğa arasında denge kurarak, doğal kaynaklara zarar vermeden, kaynakların bilinçli olarak tüketilmesini sağlayarak gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve kalkınmasına imkân verecek şekilde bugünün ve geleceğin yaşamının ve kalkınmasının planlanmasıdır. Sürdürülebilir kalkınma (gelişme); ekonomik büyüme ihtiyacını, çevrenin korunması ve sosyal eşitliğin sağlanmasını dengeleyen geniş bir kavram olup, ekonomi bilimi, sosyal adalet, çevre bilimi ve yönetimi, işletme, siyaset bilimi, hukuk gibi bilim alanlarında konu edilmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma; ilk olarak 1987 yılında “Ortak Geleceğimiz” raporu (Brundtland Komisyonu Raporu olarak da bilinir) ile ortaya konmuştur. Rapor sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin ilk yorumlar ve tanımlamalar içermektedir. Buna göre; “sürdürülebilir kalkınma, günümüz ihtiyaçlarının, gelecek neslin ihtiyaçlarını karşılamalarına zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesidir”.
Sürdürülebilir kalkınmanın, kurumsal sürdürülebilirliğin gelişimine katkısı iki aşamalı olmuştur. İlk aşama olarak, sürdürülebilir kalkınma işletmelere, ekonomik, sosyal ve çevre olmak üzere odaklanmaları gereken konuları göstermiştir. İkinci aşamada ise; şirketlerin, hükümetlerin ve sivil toplumun çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin gerçekleştirilmesinde ortak bir toplumsal hedef belirlemiştir.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS): Kurumsal sosyal sorumluluk; işletmelerin paydaşlarına karşı sorumluluklarında gönüllü bir şekilde çalışması, işletme ve paydaşlarının ortak bir amaç için bir araya gelmesidir.
Kurumsal sosyal sorumluluk genel olarak işletmelerin hem iç hem de dış paydaşlara karşı etik ve sorumlu davranması ve bu yönde kararlar alması, çeşitli uygulamalar yaparak bu kararları hayata geçirmesi olarak tanımlanabilir.
“Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dünya İş Konseyi” tarafından yapılan KSS tanımı; “KSS, işletmelerin, çalışanlarının ve onların ailelerinin olduğu kadar, kurumların bulunduğu yerel toplumun ve genel olarak tüm toplumun yaşam kalitesini geliştirerek işletmenin etik davranışlarının ve ekonomiye katkılarının kesintisiz süreceğine dair taahhüt etmesidir”.
Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Şirketlere Faydaları
Kurum kültürü içinde sosyal sorumluluğa ağırlık verilmesi, çağdaş bir yönetim anlayışını yansıtmakta olup, bu yaklaşım şirketlere birçok açıdan fayda sağlar. Özetle;
- İyi niyeti geliştirir,
- Müşteri sadakatini artırır,
- Bağlantılı kurumlar için fayda sağlar,
- Çalışan sadakatini artırır,
- Perakende satışları artırır,
- Paydaşlarla ilişki kurmaya yardımcı olur,
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Yatırımcı İlişkileri
Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarının başarısı iletişime bağlıdır. Özellikle paydaşlara şirketin kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı ve bu konuda destek verdiği projelerin anlatılmasında yatırımcı ilişkilerinin rolü büyüktür. Çünkü yatırımcılar sosyal sorumluluk projelerine önem veren şirketleri kendilerine yakın bulurlar. Başka bir deyişle, yatırımcıların gözünde, sosyal sorumluluk projelerine yönelen şirketlerin itibarları yüksektir.
Günümüzde paydaş nezdinde, toplum ve çevre için çalışan şirketler daha öne çıkmaktadır. Çünkü paydaşlar söz konusu şirketlerin toplumun faydası için çalıştığını düşünürler.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Kurumsal İtibar
Kurumsal sürdürülebilirlik ile kurumların ekonomik faydanın yanında çevresel ve toplumsal faydaya da odaklandığı görülmektedir. Kurumlar, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri aracılığı ile toplum ve çevre refahına katkı sağlamaya çalışırlar. Paydaşlar gözünde toplum ve çevreye dair projeler geliştiren toplum ve çevre faydasını önemseyen şirketler diğerlerinden büyük oranda ayrışacaktır. Başka bir deyişle, paydaşlar kurumsal itibarı ve şirketin imajını olumlu yönde etkileyecektir. Çok sayıda araştırma, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile topluma ve çevreye fayda sağlayan kurumların, iyi itibara sahip olduğu yönündedir. Kurumlar toplum ve çevreye sorumsuz bir şekilde davranırsa, kurumsal itibarları sarsılmakta, azalmakta ve nihayetinde bu durum şirketin finansal performansına yansımaktadır.
Paydaş Yaklaşımı : Paydaş kuramına göre, bir şirketin paydaşlarıyla ilişkisi ne kadar güçlü olursa, şirketin hedeflerine varması o derecede kolay olacaktır. Şirketlerin, kurumsal sürdürülebilirlik çerçevesinde çevre ve topluma dair hedeflerinin olması ve bunların gerçekleştirilmesi yönünde hareket edilmesi, paydaşlar tarafından destek görecek, aralarındaki ilişkiyi güçlendirecektir.
Hesap Verebilirlik Yaklaşımı : Geleneksel anlayışta, şirketin yöneticilerinin sadece pay sahiplerine şirketin finansal performansına dair hesap vermesi beklenir. Sürdürülebilirlik anlayışında ise şirketlerin sadece finansal performansı değil, ayrıca sosyal ve çevresel performansları hakkında tüm paydaşlara hesap vermesi ve yapılanları raporlaması söz konusudur.
Sürdürülebilir Yatırım (Etik/ Yeşil/Sorumlu Yatırım)
Sürdürülebilir yatırım; yatırım kararlarında finansal kazanca ilave olarak çevresel, sosyal, etik kaygıları da gözeten, getiri ve sosyal faydayı birlikte maksimize etmeyi hedefleyen yatırım modelidir.
Sürdürülebilir yatırım hem çevresel, hem sosyal faktörlere duyarlı ve saygılı hem de kurumsal yönetim uygulama ve ilkelerini ön planda tutan yatırımlardır. Sorumlu Yatırım Prensipleri, Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım Prensipleri Girişimi tarafından oluşturularak maddeler haline getirilmiştir. Bu girişime imza atanlar, aşağıda sayılacak ilkeler çerçevesinde yatırımlarını yapacaklarını taahhüt etmişlerdir.
- Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ÇSKY) konularının, yatırım analizlerinde ve karar alma süreçlerinde dikkate alınması,
- Yatırımcıların ÇSKY konularına aktif olarak sahip çıkması ve bu hususları kendi ortaklıklarının politika ve uygulamalarına dâhil etmesi,
- Yatırım yapılan kuruluşlardan ÇSKY konuları ile ilgili olarak kamuya yaptıkları açıklamalarda şeffaf olmalarını talep etmeleri,
- Söz konusu prensiplerin uygulanmasının teşvik edilmesi,
- Prensipleri uygulamadaki etkinliğin artırılabilmesi için diğer katılımcılarla işbirliği yapılması,
- Yatırımcıların prensipleri uygulama ile ilgili olarak yaptıkları çalışmaları ve kaydettikleri ilerlemeyi raporlamaları beklenmektedir.
Sürdürülebilirlik Endeksi : Sürdürülebilirlik kavramı gerek ülkeler ve kurumlar gerekse de paydaşlar arasında farkındalık yaratan bir kavram olarak ortaya çıktığından itibaren, menkul kıymet borsaları da şirketlerin sürdürülebilirlik uygulamalarını kamu ile paylaşmak için bazı çabalar gösterdiler. Böylece borsalar, kotasyon kuralları içine sürdürülebilirlik ile ilgili değişkenleri de koyarak, sürdürülebilir yatırımlar alanında “sürdürülebilirlik endeksleri” oluşturdular
Dow Jones (1999) ve FTSE (2001) tarafından sürdürülebilirlik endeksleri oluşturulmuş ve finansal piyasaların, yatırımcıların ve şirketlerin bu konuda ilgilerini çekmiş, sürdürülebilirlik endeksi ile şirketlerin finansal performansı arasında ilişki araştırılmaya başlanmıştır. Ardından Londra, Nasdaq, Euronext borsalarında sürdürülebilirlik endeksleri hesaplanmıştır. Son yıllarda da Almanya, İspanya, Avusturya, Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerin borsalarında da sürdürülebilirlik endeksi bulunmaktadır. Borsa İstanbul’da Sürdürülebilirlik Endeksi 4 Kasım 2014 tarihinden itibaren hesaplanmaya başlamıştır.
Endeks, şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlikleri ve kurumsal sosyal sorumluluk konusundaki davranışları hakkında diğer şirketlerle (endekste yer alan – almayan) bir karşılaştırma imkânı verir. Sürdürülebilirlik endeksinde yer alan şirketlerin bilinirlikleri ve itibarları artacaktır.
Sürdürülebilirlik Raporu ve Entegre Raporlama
Şirketler yasal zorunluluk nedeniyle düzenleyip yayımladıkları finansal raporların yanısıra, gönüllü olarak da sürdürülebilirlik raporları yayımlamaktadır. Sürdürülebilirlik kavramının öneminin anlaşılmasıyla birlikte, finansal raporların şirketlerin tüm performansını ve risklerini yeterince yansıtamadığının farkına varılmış, böylece şirketler zorunlu olmadan sürdürülebilirlik raporları da yayımlamaya başlamışlardır. Şirketler sürdürülebilirlik raporlarında, çevre ile ilgili sorumluluklarını ön plana çıkararak faaliyetlerinde kullandıkları doğal kaynaklardan, faaliyetlerinin çevreye etkisine, kurumsal yönetimden, çalışan haklarına kadar çok çeşitli çevre ve toplum unsurlarını dikkate alırlar. Sürdürülebilirlik raporu yayımlayan şirket sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Entegre rapor, kuruluşların yatırımcılarına ve diğer paydaşlarına yarattıkları değeri daha iyi anlatabilme ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Entegre raporlama ile kurumlar, başta yatırımcılar olmak üzere tüm paydaşlarına, kurumuna ilişkin bilgileri bütüncül bir bakış açısı ile sunarak, paydaşların yerinde kararlar almalarına yardımcı olmayı hedefler. Böylece entegre raporlar, sunulan bilgilerle şirketin değer yaratma kapasitesini ortaya koyar.
Özellikle Entegre Raporlama çalışmalarına, 2010 yılında Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi’nin (IIRC)’nin kurulması ile hız verilmiştir. Henüz ülkemizde entegre raporlama hazırlayan şirket yoktur. Fakat şirketler, dünyadaki gelişmeleri çok sıkı takip etmektedir. Dünyada da entegre raporlama sistemi yeni yeni yaygınlaşmakta, bazı ülkelerde uygulanmaya başlanmıştır.
Sürdürülebilirlik ve Yatırımcı İlişkileri
Şirketlerde üçlü sorumluluk yaklaşımı olan ekonomik, sosyal ve çevresel performansın dikkate alınması, kurumsal sürdürülebilirliğe katkı sağlarken, aynı zamanda kurumsal yönetimin gerekliliğini de ön plana çıkarmıştır. Çünkü tüm menfaat sahiplerine karşı sorumlulukları ve hesap verebilirliği düzenleyen kurumsal yönetim ile kurumsal sürdürülebilirliğe katkı sağlanacaktır.
Sürdürülebilir (etik) yatırımlar, hem kurumsal hem de kurumsal olmayan şirketlerde artan bir şekilde iyi yönetişimin ana elemanı olarak algılanmaktadır. Sonuçta da iyi yönetişim (kurumsal yönetim), şirketlerin finansal performansını olumlu yönde etkiler. Bu nedenle dünyada özellikle İngiltere ve ABD’de sürdürülebilir (etik) yatırımlara ilgi gün geçtikçe artmaktadır. 2012 yılı ABD’de profesyonel olarak yönetilen her 9 ABD dolarının 1 doları sürdürülebilir yatırım stratejilerine göre yatırıma yönlendirilmektedir.