Maliye Politikası 1 Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Stagflasyon Ve Maliye Politikası
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Enflasyon bir ekonomideki kaynak dağılımını nasıl bozar?
Yatırımcılar hangi alana yatırım yapacaklarına karar verirken fiyat artışlarını da dikkate alırlar. Eğer bir malın fiyatı artıyorsa o mala yönelik talebin yüksek olduğu, dolayısıyla o alanda yapılacak yatırımın kârlı olacağı beklenir. Enflasyonist bir dönemde tüm fiyatlar arttığı için, nispi fiyat değişimlerini fark etmek daha güç olur. Bu yüzden yatırımcılar, toplumun daha çok ihtiyaç duyduğu malları belirlemekte güçlük çekerler ve yanlış alanlara yatırım yapma ihtimalleri artar.
Yüksek Enflasyonun fiyat sistemi üzerindeki etkileri nasıl olmaktadır?
Yüksek enflasyon aynı zamanda fiyat sisteminin işlevini kaybetmesine neden olmaktadır. Normal dönemlerde fiyatlardaki nisbi değişiklikler girişimcilerin yatırım kararlarına yol gösterecektir. Örneğin, bir malın fiyatının diğer mallara oranla artması, o malın talebinde bir artış olduğu, dolayısıyla o alana yapılacak bir yatırımın kârlı olduğu anlamına gelebilmektedir. Oysa tüm malların fiyatının arttığı enflasyonist bir dönemde fiyat artışlarını doğru yorumlamak daha güç olacaktır. Bu da kaynakların yanlış yere harcanmasına ve dolayısıyla kaynak dağılımındaki etkinliğin bozulmasına neden olacaktır. Ayrıca enflasyonun yarattığı belirsizlik ortamı nedeniyle yatırımcılar uzun dönemli yatırımlardan kaçınma eğilimi içinde olacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan Enflasyonu bir örnekle açıklayınız.
Enflasyonun nedenlerine ilişkin olarak üzerinde durulması gereken bir diğer konu, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan enflasyondur. Bu ülkelerdeki enflasyon açıklanan durumların dışında, o ülkelere özgü koşullardan kaynaklanabilmektedir. Örneğin, sermaye yetersizliği ya da döviz yetersizliği nedeniyle ham madde ya da ara mal ithalatının yapılamaması ve bu nedenle üretim düzeyinin düşük olması nedeniyle fiyat artışları görülebilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin kendine özgü koşulları nedeniyle ortaya çıkan bu enflasyon, yapısal enflasyon olarak adlandırılmaktadır.
Enflasyon nedir?
Enflasyon fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak yükselmesidir. Burada iki nokta önemlidir: Ekonomideki bütün fiyatların yükselmesi ve bu yükselişin bir seferlik olmaması. Bir ekonomide değişen arz ve talep koşullarına göre bazı malların fiyatı değişebilmektedir. Ancak enflasyondan bahsedebilmek için tüm fiyatların artması gerekmektedir.
Bir ekonomide bir seferlik fiyat artışları ya da bazı malların fiyatlarının artması enflasyon olarak tanımlanabilir mi?
Bir ekonomide bir seferlik fiyat artışları ya da bazı malların fiyatlarının artması enflasyon olarak tanımlanamaz. Enflasyon tüm fiyatların sürekli olarak artması durumudur.
Genel olarak Enflasyon ortaya çıkış nedenlerine bağlı olarak kaça ayrılmaktadır?
Genel olarak enflasyon, ortaya çıkış nedenlerine bağlı olarak talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan talep enflasyonu, toplam talebin toplam arzdan büyük olmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle devletin para arzını artırmasına bağlı olan talep artışı fiyatlar genel düzeyinin artmasına neden olabilmektedir. Maliyet enflasyonu ise bir ekonomide üretim maliyetlerinin artması sonucunda fiyatların artması durumudur. Örneğin, enerji maliyetlerindeki bir artışı üretim maliyetlerini artıracağı için fiyatların da artmasına neden olabilecektir. Ancak talep enflasyonu ile maliyet enflasyonu arasındaki ayırım gerçek hayatta bu kadar kesin değildir. Herhangi bir şekilde üretim maliyetleri arttığında bunun fiyatlar genel düzeyinde sürekli artışlara neden olabilmesi için toplam talebin de yeteri kadar güçlü olması gerekmektedir. Aksi durumda maliyet artışları fiyatlarda bir kerelik ayarlama yapılmasıyla sonuçlanacaktır.
Ücret-fiyat spiralini bir örnekle tanımlayınız?
Ücret-fiyat spirali ücret ya da fiyatlardaki bir artışın diğerini de uyararak enflasyona neden olmasıdır. Örneğin, fiyat artışları ücret artışlarına yol açacak, bu durum ise üretim maliyetlerini artırarak tekrar fiyatları artıracaktır.
Enflasyon konusunda beklentilerin önemi nedir?
Eğer bir ekonomide yaygın bir enflasyon beklentisi varsa örneğin enflasyonun %10 olacağı bekleniyorsa ekonomideki bütün birimler bu beklentiye uygun davranacaklardır. Böyle bir durumda kira sözleşmelerinden işçilerin ücret artışı taleplerine, firmaların fiyat ayarlamalarına kadar birçok ekonomik karar beklenen enflasyona göre şekillenecektir. Bunun sonucu olarak da beklenen enflasyon gerçekleşecektir. Özellikle uzun yıllar yüksek enflasyonla yaşamış toplumlarda bu tür davranışlar yaygındır ve bu beklentiler enflasyonla mücadelede önemli derecede zorluk yaratmaktadır.
Talep enflasyonu ile yapısal enflasyon arasında nasıl bir fark vardır?
Talep enflasyonunda toplam talebin toplam arzdan büyük olması durumu vardır. Yapısal enflasyonda ise toplam talebin aşırı artmasından çok üretimin yetersiz olması nedeniyle toplam arz toplam talebe eşit değildir. Üretimi kısıtlayan yapısal sorunlar giderilmedikçe enflasyon ortadan kalkmaz.
Enflasyonun toplumsal yaşam üzerindeki etkileri nelerdir?
Özellikle yüksek enflasyonun ekonomi ve hatta toplumsal yaşam üzerinde etkilerinin olması kaçınılmazdır. Öncelikle enflasyon satın alma gücünü azaltmaktadır. Bunun anlamı aynı miktar parayla gittikçe daha az mal ve hizmet alınabilmesidir. Ancak enflasyon herkesi aynı biçimde etkilememektedir. Gelirlerini en az enflasyon kadar artıran bireyler tüketim ve gelir düzeylerini korurlarken gelir artışı enflasyonun altında kalan bireylerin yaşam standartları gerileyecektir. Burada enflasyonun bir diğer olumsuz etkisi görülmektedir; enflasyon gelir dağılımını bozmaktadır.
Enflasyonun gelir dağılımını bozucu etkisi nasıl olmaktadır?
Enflasyonun gelir dağılımını bozucu etkisinden en çok ücret ya da maaş gibi sabit ücret alanlar etkilenmektedir. Çünkü bu kesimlerin gelir artışları enflasyonu geriden izlemektedir. Enflasyondan olumsuz etkilenen bir diğer kesim de borç ve renlerdir. Özellikle gerçekleşen enflasyon oranının beklenen enflasyon oranın üzerine çıktığı dönemlerde, borcun reel değeri aşınacaktır. Bu da borçlu lehine alacaklı aleyhine bir durum yaratacaktır.
Firmalar kendilerini enflasyondan korumak için neler yaparlar?
Firmalar enflasyondan korunmak için daha karmaşık istihdam ya da mal alım satım sözleşmeleri hazırlamak zorunda kalmaktadırlar. Bu da firmanın zamanına mal olmaktadır. Bunun yanı sıra, bilindiği gibi firmalar ürettikleri ya da sattıkları malların fiyatlarını katalog, ilan, reklam gibi çeşitli ortamlarda ilan etmektedirler. Enflasyon nedeniyle firmaların karşı karşıya kalabilecekleri bir diğer maliyet, artan fiyatlar yüzünden bu bilgilerin güncellenmesi gereğinden doğmaktadır. Bu maliyete menü maliyetleri denilmektedir.
Menü maliyetleri nedir?
Menü maliyetleri Enflasyon nedeniyle fiyatlarını artıran firmaların, fiyat etiketleri, kataloglar gibi fiyatların duyurulduğu ortamları yenilemek zorunda kalmaları nedeniyle katlanmak zorunda kaldıkları maliyetlerdir.
Devlet açısından Enflasyonun etkileri nelerdir?
Devlet açısından da enflasyonun etkileri olmaktadır. Eğer devlet para basmak yoluyla harcamalarını finanse ederse tıpkı vergi almak gibi kendisine kaynak yaratmış olur. Enflasyon vergisi olarak tanımlanan bu durum gerçekten de para tutanların üzerine konulmuş bir vergi gibidir. Çünkü bu kesimlerin elinde tuttukları paranın satın alma gücü düşerken devletin gelirleri artmış olur.
Enflasyon vergisi nedir?
Enflasyon vergisi devletin para basması sonucunda kişilerin elinde tuttukları paranın değerinin azalması sonucunda, kişilerin reel balanslarını (ellerinde tuttukları paranın gerçek değerini) korumak için tüketimlerini azaltmalarıdır.
Hangi durumlarda enflasyon devlet gelirlerini olumsuz yönde de etkiyebilmektedir?
Bazı durumlarda enflasyon devlet gelirlerini olumsuz yönde de etkiyebilmektedir. Özellikle yüksek enflasyonun yaşandığı dönemlerde, vergilerin tarh ve tahsili arasındaki sürenin uzaması vergi gelirlerinin reel değerini azaltmaktadır. Tanzi etkisi olarak tanımlanan bu durum, devlet gelirlerini aşındırmaktadır. Diğer yandan enflasyonun devlet harcamaları üzerinde artış baskısı yaratması nedeniyle harcamaların finansmanı konusunda da güçlükler yaşanabilmektedir. Enflasyonun olumsuz etkilerinden biri de dış ticaret alanında gözlenmektedir. Artan fiyatlar nedeniyle o ülkenin ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatları başka ülkelerin ürettiklerine oranla daha yüksek olacaktır (özellikle ulusal para değerlenmiş ise). Bu durum ise ithalatın artmasına ve ihracatın zorlaşmasına neden olarak ödemeler dengesini bozacaktır. Yeterli düzeyde kur ayarlaması yapılırsa ihracatın teşvik edileceği, ithalatın zorlaştırabileceği düşünülebilir, ancak devalüasyonun da maliyetleri olabilmektedir. Özellikle ithalatları içinde ham madde, yarı mal gibi üretim girdilerinin önemli bir paya sahip olduğu ülkelerde yapılacak bir kur ayarlaması üretim maliyetlerini arttıracaktır. Bu durumda da yine fiyatlar yükselme eğiliminde olacaktır.
Enflasyonun olumsuz etkilerinin yanı sıra olumlu bir etkisi var mıdır?
Enflasyonun olumsuz etkilerinin yanı sıra olumlu bir etkisinin olup olmadığı düşünülebilir. Eğer %2-3 gibi makul bir enflasyon oran› tutturulabilirse yatırımların ve dolayısıyla istihdamın artacağı savunan görüşler vardır. Bu görüşlerin temelinde ılımlı bir enflasyonun işçilerin reel ücretlerini düşürerek yatırımları daha kârlı hale getireceği düşüncesi yatmaktadır. Gerçek hayatta işçiler nominal ücretlerinin düşmesine gönüllü olmamaktadırlar. Ancak elde ettikleri nominal ücret artışı enflasyonun altında kalırsa aslında reel ücretleri gerilemektedir. Daha ucuz iş gücü, üretilen malların fiyatlarının artıyor olması olgusuyla birleşerek yatırımların kârlılığını artırmakta ve yeni yatırımların yapılması için teşvik edici olmaktadır. Ancak gerçek hayatta enflasyonun bu düzeylerde tutulabilmesi çok kolay değildir. Birçok ülkede enflasyon %2-3’ün çok daha üzerinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle bu ülkeler enflasyonun yatırımları uyaran olumlu etkisinden çok, değinilen olumsuz etkilerini deneyimlemektedirler. Ayrıca yüksek enflasyonun ekonomik sonuçlarının yanı sıra sosyal huzursuzluklara da neden olduğunu belirtmek gerekmektedir. Yüksek enflasyonun yaşlandığı dönemlerde toplumda ahlaki erozyonun yaşlandığı gözlenmektedir. Bu dönemlerde hâkim olan belirsizlik duygusu, kişilerin birbirlerine olan güvenlerini azaltmakta, çıkarcı davranışları artırmaktadır. Aynı zamanda enflasyon nedeniyle gelir dağılmanın bozulması yoksullaşmanın boyutunu daha da artırır. Bu durumda yoksullaşan kesimlerin geleceğe ait olumlu beklentileri azalmakta, toplumsal yaşama daha az katılmakta hatta suç işlemeye yönelik eğilimleri artmaktadır.
Enflasyonla nasıl mücadele edilecektir?
Bu konuda ekonomistler arasında farklı görüşler mevcuttur. Monetaristler enflasyonu parasal tabanın hızla büyümesine bağlarlar ve enflasyonun “her zaman ve her yerde parasal bir olgu” olduğunu savunurlar. Dolayısıyla sıkı para politikaları uygulanması enflasyonla mücadele için gerekli olmaktadır. Arz yanlı ekonomistler ise özellikle vergilerin üretim düzeyi, çalışma ve yatırım yapma arzusu üzerindeki olumsuz etkisini vurgulamaktadırlar. Bu nedenle vergi oranlarının azaltılması üretimi, yatırımı teşvik edecek ve toplam arzın artmasıyla beraber toplam talep fazlası ortadan kalkacak, böylelikle enflasyonla mücadele edilmiş olacaktır. Post Keynesyenler ise enflasyonu sınıfsal bir çatışmanın sonucu olarak görme eğilimindedir. Buna göre işçilerle kapitalistler arasında milli gelirin bölüşümüne yönelik bir çatışma söz konusudur: İşçiler kendi durumlarını iyileştirmek için ücret artışları talep ederlerken, kapitalistler de ücret artışları nedeniyle kâr paylarının azalmasını engellemek için ürettikleri malların fiyatlarını artırma eğiliminde olacaktır. Gelir bölüşümü savaşının sonucu ise enflasyon olmaktadır. Bu nedenle ücret ve fiyatların oluşumunun denetlenmesi, yani gelirler politikası uygulanmalıdır. Geleneksel Keynesyen yaklaşım ise enflasyonu toplam talebin toplam arzdan fazla olmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir sorun olarak görür. Açıktır ki bu durumda yapılması gereken toplam talebi toplam arza eşitlemek olmalıdır. Bu da ya toplam talebin azaltılmasını ya da toplam arzın artırılmasını gerekmektedir. Toplumun refahı açısından en iyi çözüm toplam arzın artmasıdır. Ancak toplam arzın artırılması kolay değildir. Öncelikle yeni yatırımlar yapılması gerekmektedir. Bu da kaynak ve zaman gerektirmektedir. Ayrıca üretimi sınırlayan yapısal engeller varsa toplam arzı artırmak çok mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla kısa vadede uygulanacak politika, toplam talep yönetimi politikası olmalıdır. Maliye politikasının toplam talep üzerindeki etkisi bilindiğine göre, kamu harcamaları ve kamu gelirlerinde yapılacak ayarlamalar yoluyla enflasyonla mücadele etmek mümkündür. Bilindiği gibi, bütçe fazlasının ekonomi üzerinde daraltıcı etkisi bulunmaktadır. O halde enflasyonist dönemlerde maliye politikasının amacı bütçe fazlası vermek olmalıdır.
Enflasyonla mücadelede kamu harcamalarını açıklayınız?
Kamu harcamaları, mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcamaları ve transfer harcamaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Enflasyonla mücadele açısından bu harcama türlerinin her birinin etkisi ayrıdır. Bu nedenle bu harcamaların etkilerini ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir.
Mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcamaları nelerdir?
Mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcamaları da cari harcamalar ve yatırım harcamaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunların her ikisinde de yapılacak bir kısıntı toplam talebi azaltacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi, kamu harcamalarındaki artış çarpanın değerine bağlı olarak milli geliri artırmaktadır. Bu mekanizma tersine de işlemektedir: kamu harcamalarındaki azalma, çarpan aracılığıyla milli gelirde daha büyük bir azalış yaratacaktır. Her iki harcama türü için çarpan katsayısı (1/(1-c)) olmaktadır. Bununla birlikte bu iki harcama türünün uygulanabilirliği birbirinden farklıdır.
Cari harcamalar ile kamunun tüketim harcamalarının etkilerini açıklayınız?
Cari harcamalar devletin tüketim ve personel harcamalarıdır. Bunlardan tüketim harcamalarında kısıntıya gitmek çok kolay değildir. Çünkü bu harcamalar kamu kesimi hizmetlerinin sağlanabilmesi amacıyla yapılmaktadır. Bu harcama kaleminde gerçekleştirilecek bir azalış, kamu hizmetlerinin miktar ve niteliğini olumsuz olarak etkileyecektir. Özellikle eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin beşeri sermaye yatırımı niteliğinde olduğu dikkate alındığında, bu alanlarda yapılacak bir harcama kısıntısının uzun vadede olumsuz sonuçlarının olacağı açıktır. Kamunun tüketim harcamalarının bir başka etkisi, ekonominin üretim kapasitesinin değerlendirilmesidir. Bir ekonomide üretim kapasitesinin artması için yatırım harcamalarının yapılması gereklidir. Ancak üretim kapasitesinin artmasının yanı sıra, bu üretim kapasitesinin işler halde olması da önemlidir. Kamunun tüketim harcamalarının kısılması, üretim kapasitesinin eksik değerlendirilmesine, üretken sektörlerde atıl kapasite sorununun ortaya çıkmasına yol açacaktır. Cari harcamalar içinde önemli bir payı olan personel harcamalarında da kısıntıya gidilmesi oldukça güçtür. Bilindiği gibi, enflasyonist dönemlerde gelir dağılımı sabit gelirli kesimler aleyhine bozulmaktadır. Bu nedenle toplumsal adalet açısından sabit gelirli bireylerin ücret ve maaşlarının azaltılması bir yana, alım güçlerinin azalmaması için, en az enflasyon kadar artırılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, personel giderlerinde yapılacak bir indirim politik olarak da dirençle karşılanacak ve uygulanması güç olacaktır.
Mal ve hizmet alımına yönelik harcamalar arasında kısıntıya gidilmesi en kolay olanı hangisidir?
Mal ve hizmet alımına yönelik harcamalar arasında kısıntıya gidilmesi en kolay olanı yatırım harcamalarıdır. Devletin yatırım planlarını dondurması ya da bu planlardan vazgeçmesi, yüksek olasılıkla kamuoyunun dikkatini çekmeyecek ve politik bir dirençle karşılaşmayacaktır. Ancak kamu yatırımlarının azaltılmasının uzun dönemde üretim kapasitesi üzerinde olumsuz etkisi olacaktır.
Kamu harcamaları arasında yer alan transfer harcamalarını açıklayınız?
Transfer harcamaları, mal ve hizmet alımına yönelik harcamaların aksine karşılıksız nitelikte harcamalardır. Bu harcamaların genel niteliği; emekli, dul, yetim, öğrenci gibi ihtiyaç sahibi kesimlere yapılan harcamalar olmasıdır. Bu kesimlerin marjinal tüketim eğilimlerinin yüksekliği dikkate alındığında, transfer harcamalarında yapılacak kesintilerin ekonomideki enflasyonist baskıları azaltabileceği düşünülebilir. Elbette bu durum sosyal devlet anlayışının güçlü bir şekilde uygulandığı bir ekonomi için geçerlidir. Transfer harcamalarının yetersiz olduğu aksi durumda, bu harcamalarda yapılacak kısıntının etkili olması beklenemez.
Enflasyonla mücadele ve kamu gelirleri açısından bakıldığında kamu borçlanması nedir?
Kamu borçlanması da kamu kesimine harcama yapabilme gücü verme açısından bir çeşit gelir olarak kabul edilebilir. Kamu borçlanması aynı zamanda özel kesimden kamu kesimine bir satın alma gücü transferi anlamına geldiği için toplam talebi kısmak amacıyla da kullanılabilir. Dolayısıyla kamu borçlanması konusu da enflasyonla mücadele açısından ele alınabilir.
Günümüzde vergi sistemleri içinde gelir vergisinin önemini açıklayınız?
Günümüzde vergi sistemleri içinde gelir vergisinin önemli bir payı olduğu görülmektedir. Genellikle artan oranlı olarak uygulanan gelir vergisi, bu yapısı nedeniyle enflasyonla mücadele açısından oldukça elverişli bir araç olmaktadır. Şöyle ki; enflasyonist dönemlerde çoğu bireyin reel geliri artmasa da nominal geliri artmakta, bunun sonucu olarak bireylerin geliri bir üst vergi dilimine girmektedir. Bu durumda ise bireylerin elindeki harcanabilir gelirleri azalır ve toplam talep baskısı hafifler. Artan oranlı kişisel gelir vergisinin bu otomatik stabilizatör özelliği, bu vergiyi enflasyonla mücadele açısından kullanışlı hale getirmektedir. Artan oranlı gelir vergisinin bir diğer özelliği az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı için toplumsal adalet ilkelerine uygun olmasıdır. Daha önce değinildiği gibi, enflasyonist dönemlerde gelir dağılımı bozulmaktadır. Artan oranlı gelir vergisi bu adaletsizliği azaltmak için en uygun vergi olmaktadır.
Enflasyonla mücadelede gider vergilerinin önemi nedir?
Enflasyonla mücadelede bir diğer yöntem mal ve hizmet alımının vergilendirilmesidir. Bu yöntem mal ve hizmetlerin fiyatlarını artıracak ve tüketimin azalmasına yol açacaktır. Böylelikle toplam talep azaltılmış olacaktır. Dolaylı vergiler enflasyonla mücadele açısından son derece etkin vergilerdir. Öyle ki aynı miktarda vergi hasılatı sağlayan gelir vergisine oranla, dolaylı vergiler tüketimi daha çok kısacaktır. Bunun nedeni gelir vergisinin bir kısmının tasarruflardan karşılanmasıdır. Ayrıca dolaylı vergiler uygulanmaları kolay olduğu için idare tarafından da benimsenen vergilerdir.
Servet vergilerinin enflasyonla mücadeledeki yeri ve önemi nedir?
Gelir vergisi ve dolaylı vergilerin aksine, servet vergilerinin enflasyonla mücadele açısından etkinliği çok daha azdır. Hem servet vergilerinin tabanının dar olması hem de bu vergilerin toplam talep artışını yakından izlememesi nedeniyle enflasyonla mücadele açısından etkin değildir. Servet vergilerinin enflasyonla mücadele açısından etkin olmamasına karşın, enflasyonist bir dönemde bu vergilerin kullanımı iki açıdan gerekli görülebilir. Öncelikle, servet harcama potansiyelinin bir göstergesidir. Servet vergisini tüketim yapma gücü daha yüksek olan kesimler ödemektedir. Bu açıdan servet vergilerinin alınmasının toplam talebi azaltabileceği beklenebilir. Bunun yanı sıra, servet vergilerinin enflasyonist dönemlerde kötüleşen gelir dağılımını nisbi olarak iyileştirme yönünde bir etkisi de olabilecektir.
Borç yönetimi nedir?
Borç yönetimi kamu borçlanmasının bütçeye olan maliyetini minimize etmek ve çeşitli makroekonomik hedefleri gerçekleştirmek amacıyla, kamu borçlarının miktar ve bileşimlerinin değiştirilmesidir.
Parasal taban nedir?
Bir ekonomide dolaşımda olan nakit parayla banka mevduatlarının toplamıdır.
Devletin aldığı borcun Enflasyonist bir dönemde vade yapısı ne olmalıdır?
Enflasyonist bir dönemde devletin aldığı borcun enflasyonla mücadele açısından yararlı olabilmesi için, ekonomideki likiditeyi, diğer bir deyişle, bireylerin satın alma güçlerini azaltabilmesi gerekmektedir. Eğer devlet kısa vadeli borçlanırsa borcun vadesi geldiğinde ekonomideki likidite yine artacaktır. Oysa uzun vadeli borçlanmada likidite çok daha uzun bir dönem boyunca azalmış olacaktır.
Ülkenin kendi kaynakları ile başaramayacağı yüksek büyüme oranları gerçekleşebildiğinde yaşanan finansal kırılganlık nedir?
Finansal kırılganlık bir finansal sistemin krize ne kadar açık olduğunun ölçüsüdür. Finansal kırılganlığın sürdürülemez noktaya ulaştığı algısı yaygınlaşınca ülke dışına ani bir sermaye çıkışı olmakta ve ekonomik kriz çıkmaktadır.
Küreselleşme ve enflasyonla mücadelede toplam talebi belirleyen unsurların önemi nedir?
Toplam talebi belirleyen unsurlar arasına kısa vadeli sermaye akımları girmektedir. Bunun yanı sıra sermaye akışı sürdüğü sürece, ekonomi politikasının amacı sermaye akışının devamlılığını sağlamak olmaktadır. Kriz ve sonrasında ise öncelik ekonominin yeniden toparlanması için istikrar önlemleri alınmasıdır. Bu aşamada küresel sermayenin güvenini kazanmak için sıkı para ve maliye politikaları izlenmekte, kamu dengesinin sağlanması öncelikli hedef olmaktadır.
Enflasyon nedir?
Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak yükselmesidir. Burada iki nokta önemlidir: Ekonomideki bütün fiyatların yükselmesi ve bu yükselişin bir seferlik olmaması.
Talep enflasyonu nedir?
Talep enflasyonu, toplam talebin toplam arzdan büyük olmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Talep enflasyonu, toplam talebin artması sonucu olarak fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artıştır.
Maliyet enflasyonu nedir?
Maliyet enflasyonu, üretim maliyetlerinin artması sonucu olarak fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artıştır.
Ücret-fiyat spirali nedir?
Ücret-fiyat spirali, ücret ya da fiyatlardaki bir artışın diğerini de uyararak enflasyona neden olmasıdır. Fiyatların bir şekilde artmış olması ücret artışı taleplerini de beraberinde getirecek, artan ücretler üretimin daha maliyetli olmasına neden olarak fiyatların daha da artması sonucunu doğuracaktır.
Yapısal enflasyon nedir?
Yapısal enflasyon, gelişmekte olan ülkelerde nitelikli eleman, sermaye ve ham madde kıtlıkları nedeniyle üretimin düşük olmasına bağlı olarak ortaya çıkan fiyat artışlarıdır.
Menü maliyetleri ne anlama gelmektedir?
Menü Maliyetleri, enflasyon nedeniyle fiyatlarını artıran firmaların; fiyat etiketleri, kataloglar gibi fiyatların duyurulduğu ortamları yenilemek zorunda kalmaları nedeniyle katlanmak zorunda kaldıkları maliyetlerdir.
Enflasyon vergisi ne demektir?
Eğer devlet para basmak yoluyla harcamalarını finanse ederse tıpkı vergi almak gibi kendisine kaynak yaratmış olur. Enflasyon vergisi olarak tanımlanan bu durum gerçekten de para tutanların üzerine konulmuş bir vergi gibidir. Enflasyon vergisi, devletin para basması sonucunda kişilerin elinde tuttukları paranın değerinin azalması sonucunda, kişilerin reel balanslarını (ellerinde tuttukları paranın gerçek değerini) korumak için tüketimlerini azaltmalarıdır.
Tanzi etkisi nedir?
Tanzi etkisi, enflasyonist dönemlerde, vergilerin tarh ve tahsili arasındaki sürenin uzaması nedeniyle vergi gelirlerinin reel değerinin azalmasıdır.
Enflasyonun herhangi bir olumlu etkisi var mıdır? Varsa nelerdir?
Eğer %2-3 gibi makul bir enflasyon oranı tutturulabilirse yatırımların ve dolayısıyla
istihdamın artacağını savunan görüşler vardır. Bu görüşlerin temelinde ılımlı bir enflasyonun işçilerin reel ücretlerini düşürerek yatırımları daha kârlı hale getireceği düşüncesi yatmaktadır. Gerçek hayatta işçiler nominal ücretlerinin düşmesine gönüllü olmamaktadırlar. Ancak elde ettikleri nominal ücret artışı enflasyonun altında kalırsa aslında reel ücretleri gerilemektedir. Daha ucuz iş gücü, üretilen malların fiyatlarının artıyor olması olgusuyla birleşerek yatırımların kârlılığını artırmakta ve yeni yatırımların yapılması için teşvik edici olmaktadır.
Arz yanlı ekonomistlere göre enflasyon ile nasıl mücadele edilmelidir?
Arz yanlı ekonomistler, özellikle vergilerin üretim düzeyi, çalışma ve yatırım yapma arzusu üzerindeki olumsuz etkisini vurgulamaktadırlar. Bu nedenle vergi oranlarının azaltılması üretimi, yatırımı teşvik edecek ve toplam arzın artmasıyla beraber toplam talep fazlası ortadan kalkacak, böylelikle enflasyonla mücadele edilmiş olacaktır.
Geleneksel Keynesyen yaklaşıma göre enflasyonla nasıl mücadele edilmelidir?
Geleneksel Keynesyen yaklaşım ise enflasyonu, toplam talebin toplam arzdan fazla olmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir sorun olarak görür. Açıktır ki bu durumda yapılması gereken, toplam talebi toplam arza eşitlemek olmalıdır. Bu da ya toplam talebin azaltılmasını ya da toplam arzın artırılmasını gerekmektedir. Toplumun refahı açısından en iyi çözüm toplam arzın artmasıdır. Ancak toplam arzın artırılması kolay değildir. Öncelikle yeni yatırımlar yapılması gerekmektedir. Bu da kaynak ve zaman gerektirmektedir. Ayrıca üretimi sınırlayan yapısal engeller varsa toplam arzı artırmak çok mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla kısa vadede uygulanacak politika, toplam talep yönetimi politikası olmalıdır.
Mal ve hizmet alımına yönelik harcamalar arasında kısıntıya gidilmesi en kolay olanı hangisidir?
Mal ve hizmet alımına yönelik harcamalar arasında kısıntıya gidilmesi en kolay olanı yatırım harcamalarıdır. Devletin yatırım planlarını dondurması ya da bu planlardan vazgeçmesi, yüksek olasılıkla kamuoyunun dikkatini çekmeyecek ve politik bir dirençle karşılaşmayacaktır. Ancak kamu yatırımlarının azaltılmasının uzun dönemde üretim kapasitesi üzerinde olumsuz etkisi olacaktır.
Enflasyonist dönemlerde kamu gelirlerini artırmak enflasyonu nasıl etkiler?
Enflasyonist dönemlerde kamu gelirlerini, özellikle de vergi gelirlerini artırmak, kişilerin elinde daha az harcanabilir gelirin kalması nedeniyle tüketim ve yatırım harcamalarını azaltacak; dolayısıyla enflasyonist baskı azalacaktır.
"Artan oranlı kişisel gelir verisinin otomatik stabilizatör özelliği" ile ne ifade edilmektedir?
Enflasyonist dönemlerde çoğu bireyin reel geliri artmasa da nominal geliri artmakta, bunun sonucu olarak bireylerin geliri bir üst vergi dilimine girmektedir. Bu durumda ise bireylerin elindeki harcanabilir gelirleri azalır ve toplam talep baskısı hafifler. Buna artan oranlı kişisel gelir vergisinin bu otomatik stabilizatör özelliği adı verilir. Bu özellik, bu vergiyi enflasyonla mücadele açısından kullanışlı hâle getirmektedir.
Enflasyonla mücadele için servet vergilerine başvurulması hangi açıdan gerekli görülebilir?
Servet vergilerinin enflasyonla mücadele açısından etkin olmamasına karşın, enflasyonist bir dönemde bu vergilerin kullanımı iki açıdan gerekli görülebilir. Öncelikle, servet harcama potansiyelinin bir göstergesidir. Servet vergisini tüketim yapma gücü daha yüksek olan kesimler ödemektedir. Bu açıdan servet vergilerinin alınmasının toplam talebi azaltabileceği beklenebilir. Bunun yanı sıra servet vergilerinin enflasyonist dönemlerde kötüleşen gelir dağılımını nisbi olarak iyileştirme yönünde bir etkisi de olabilecektir.
Borç yönetimi nedir?
Borç Yönetimi: Kamu borçlanmasının bütçeye olan maliyetini minimize etmek ve çeşitli makroekonomik hedefleri gerçekleştirmek amacıyla kamu borçlarının miktar ve bileşimlerinin değiştirilmesidir.
Bir ekonomide dolaşımda olan nakit para ile banka mevduatlarının toplamına ne ad verilir?
Bir ekonomide dolaşımda olan nakit para ile banka mevduatlarının toplamına parasal taban adı verilir.
Devlet borçlanmasının enflasyonla mücadeledeki işlevi hangi durumda gerçekleşir?
Devlet borçlanmasının anti-enflasyonist işlevi, borçlanmanın ekonomideki likiditeyi azaltması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bunun için devletin aldığı borcu harcamaması gerekmektedir. Devlet borçları vade yapısı açısından değerlendirilecek olursa enflasyonist dönemlerde uzun vadeli borçlanmanın tercih edilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Devlet borçlanmasının enflasyonla mücadele açısından etkili olabilmesi, ekonomideki likidite miktarını azaltabilmesine bağlı olduğuna göre uzun vadeli borçlanma yöntemi bu amaca daha iyi hizmet edecektir.
Ticari bankalar hangi yöntemle devlete borç verdiklerinde enflasyonist baskı azalır?
Eğer ticari bankalar devlete borç verdikleri fonları özel kesime açtığı kredileri azaltmak yoluyla sağlarsa ve devletin aldığı borcu harcamadığı varsayımı geçerliyse özel kesimin yatırım ve tüketim imkânı daralacağı için enflasyonist baskı azalacaktır. Ticari bankalar için devlete borç vermek, özel kesime borç vermekten daha az riskli olduğu için avantajlı olabilmektedir. Ayrıca eğer kamu kesimi özel kesimden daha çok faiz ödeme eğilimindeyse ticari bankalar açısından kamu kesimine borç vermek daha tercih edilir olacaktır.
Finansal kırılganlık nedir?
Finansal kırılganlık, bir finansal sistemin krize ne kadar açık olduğunun ölçüsüdür.