Maliye Politikası 1 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Maliye Ve Para Politikalarının Nispi Etkinliği
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Makroekonominin ilgilendiği konular nelerdir?
Makroekonomi toplam arz, toplam talep, fiyatlar genel düzeyi, toplam istihdam gibi toplulaştırılmış araçları kullanarak bir ekonomideki daralma ve genişleme dönemlerini konu edinir.
Keynesyen yaklaşıma göre piyasa ekonomisinde istisnai durum nasıl ortaya çıkar?
Piyasa ekonomisinin kendiliğinden milyonlarca kişi ve firmayı kontrol ederek toplam talebi, tam istihdamı ve denge geliri eşanlı sağlayacak düzeye çıkarması istisnai bir durumdur.
Basit Keynesyen milli gelir modelinde gayri safi milli hasılanın parasal değeri (Y) neye eşittir?
Basit Keynesyen milli gelir modelinde gayri safi milli hasılanın parasal değeri (Y), bir ekonomideki toplam mal ve hizmet talebinin parasal değerine eşittir.
Dışa kapalı bir ekonomide Y cebirsel olarak nasıl ifade edilir?
Y = C + I + G.
Marjinal tüketim eğilimi kavram olarak nasıl açıklanabilir?
Kullanılabilir kişisel gelirdeki değişikliğin tüketim miktarında meydana getirdiği değişiklik olarak ifade edilebilir. Marjinal tüketim eğiliminin 0 ile 1 arasında bir değer olduğu varsayılmaktadır. Yani bireyler bir miktar tüketim yapmakta, gelirlerin bir kısmını ise tasarruf etmektedirler.
Kamu harcamaları çarpanı kavramsal olarak nasıl açıklanabilir?
Kamu harcamaları çarpanı, kamu harcamalarında meydana gelen değişikliğin gelir düzeyinde meydana getirdiği değişikliği ölçmek için kullanılan katsayı şeklinde açıklanabilir.
Transfer harcamaları çarpanın tanımı ve gelire etkisi nasıl açıklanabilir?
Transfer harcamaları çarpanı, transfer harcamalarındaki bir değişikliğin gelir düzeyinde yarattığı değişmeyi gösteren katsayı olarak tanımlanabilir. Bazı kamu harcamaları ise transfer niteliğindedir. Transfer harcamaları, yapıldıkları anda mal ve hizmet alımına yönelmeyip kişisel gelir üzerinden talebe dönüşür. Yani vergiler kullanılabilir geliri azaltırken, transfer harcamaları kullanılabilir geliri arttırır.
Vergi çarpanı, kavramsal olarak nasıl tanımlanabilir?
Vergi çarpanı, vergilerde meydana gelen değişikliğin gelir düzeyinde yarattığı değişmeyi ölçen katsayı olarak tanımlanabilir.
Denk bütçe çarpanı kavramsal olarak nasıl bir durumu ifade eder?
Denk bütçe çarpanı, eşit miktardaki vergi artışı ile finanse edilen kamu harcamalarının, gelir düzeyinde, artan kamu harcamalarına eşit miktarda bir artış yaratması durumudur.
Denk bütçe çarpanın geçerliliği hangi varsayımlara dayanmaktadır?
1. Kamu harcamalarının tamamının mal ve hizmet alımına yöneldiği 2. Kamu harcamalarından yararlananların marjinal tüketim eğilimi ile vergileri ödeyenlerin marjinal tüketim eğilimlerinin aynı olması 3. Kamu harcamalarında meydana gelen artışın özel kesimin harcamalarını etkilemediği 4. Faizlerin değişmediği.
Basit Keynesyen modeline göre vergilerle ilgili temel varsayım nedir?
Basit Keynesyen modelde vergilerin otonom (gelirden bağımsız) olduğu varsayılmaktadır.
Keynesyen basit milli gelir modelinde ekonominin kapalı olduğu varsayımına ilişkin geçerlilik nasıl ortadan kalkmıştır?
Günümüzde ekonomiler genellikle dışa açıktır. Yani, ülkeler başka ülkelere mal satarlar (ihracat) ve başka ülkelerden mal satın alırlar (ithalat). Bir ülkenin ihracatı, mal sattığı ülkenin geliri ile doğrudan bağlantılıdır. İthalatı ise kendi gelirine bağlıdır ve bir ülkede gelir arttıkça dışarıdan daha fazla mal satın alınır. Bu durumda uygulanan maliye politikaları milli hasılanın parasal değerini etkilerken, bunun sonucunda dış ticaret açığı da etkilenmektedir.
Marjinal ithalat eğilimi kavramsal olarak nasıl açıklanabilir?
Marjinal ithalat eğilimi gelir düzeyinde meydana gelen değişikliğin ithalat miktarında meydana getirdiği değişikliktir.
Basit Keynesyen model çerçevesinde yapılan mal piyasası analizinde yatırımların otonom olduğu varsayımına karşı yatırımların bir kısmının faiz oranları ile doğrudan ilişkili olduğu varsayımı nasıl açıklanabilir?
Faiz oranları düşük iken yatırımcıların kredi alarak yatırım yapma eğilimi daha fazla olur. Tersine faizler yüksek iken, kredi maliyetleri yükseldiğinden, yatırımcıların borçlanarak yatırım yapma eğilimleri azalır. Bu yüzden hem faizin bir fonksiyonu olan değişken yatırımların hem de mal piyasası yanında faiz oranlarının belirlendiği para piyasasının modele katılması gerekir.
IS eğrisi nasıl açıklanabilir?
IS eğrisi Planlanan harcamalarla üretim düzeyinin eşit olduğu denge noktalarında gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiyi gösteren eğridir.
IS eğrisinde gerçekleşen durum nasıl açıklanabilir?
IS eğrisinde planlanan toplam talep düzeyi ile üretim (çıktı) düzeyinin eşit olduğu denge noktalarında gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Faiz oranı arttığı zaman toplam talebin bir unsuru olan yatırım talebi azalmakta, toplam yatırımın azalması ile gelir düzeyi düşmektedir. Buna göre, faiz oranı ile denge gelir düzeyi arasındaki ilişki (IS eğrisi) hem otonom harcamaların miktarından (A) hem de çarpanın değerinden (?) etkilenmektedir. Otonom harcamalardaki değişme eğrinin pozisyonunu (paralel olarak yukarı- aşağı kaymasını) etkilerken, çarpanın değeri eğrinin eğimini (dik veya yatık olmasını) etkilemektedir.
LM eğrisi nasıl tanımlanabilir?
LM eğrisi, para arzı ile para talebinin eşit olduğu denge noktalarında gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiyi gösteren eğridir.
IS-LM modelindeki harcama çarpanı, basit Keynesyen modeldeki harcama çarpanından daha küçük olmasının nedeni nedir?
Harcama dolayısıyla artan gelir, para talebi yoluyla faizi bir miktar artırdığından, artan harcamaların tamamının gelire yansımamasıdır.
Kamu harcamalarının artmasının özel sektör yatırım harcamalarını azalttığı durumu IS ve LM eğrileri kapsamında nasıl açıklanabilir?
Harcamalardaki değişiklikle uygulanacak maliye politikası IS eğrisi içerisinde temsil edilmektedir. Kamu harcamalarındaki bir artış (dolayısıyla A’daki bir artış) IS eğrisini sağa hareket ettirerek faiz oranı ve gelir düzeyini arttırmaktadır. Bu harcama artışının faiz oranına ve gelire ne kadar yansıyacağı IS ve LM eğrilerinin eğimine bağlıdır. Örneğin, harcama artışı gelir düzeyini arttırırken, işlem güdüsüyle para talebi artar (gelir ile para talebi arasındaki pozitif ilişki). Para talebinin artması faiz oranını arttırır (para arzı sabit iken talebinin artması faiz oranını arttırır). Faiz oranının artması yatırım talebini düşürür (faiz oranı ile yatırımlar arasındaki negatif ilişki). Yatırım talebinin azalması ise gelir düzeyini düşürür. Böylece kamu harcamalarının artması, özel sektör yatırım harcamalarını azaltmaktadır (dışlama etkisi).
Uygulanan maliye politikası sonucu artan faiz oranları nasıl dengelenebilir?
Para arzı artışı ile dengelenebilir.
Para arzındaki artışın gelir düzeyinde yarattığı değişim nasıl açıklanabilir?
Para arzındaki artışlar fiyat düzeyini (enflasyonu) arttırarak faizlerin yükselmesine neden olabilir. Para arzındaki artış fiyat düzeyini arttırırsa, reel para miktarı azalacak ve para arzı artışının faizleri düşürücü etkisi sınırlı olacaktır. Fiyatlardaki artış LM eğrisini sola kaydırmakta, faizler yükselmekte ve gelir düzeyi düşmektedir. Faiz oranlarının artması yatırım talebini düşürürken dışlama etkisini arttırarak gelir düzeyini düşürür. Bu etkinin ortaya çıkmasının arkasındaki bir açıklama, bireylerin reel harcanabilir gelirlerinin enflasyon nedeniyle düşmesi ve dolayısıyla tüketimlerinin azalmasıdır. Diğer bir açıklama ise, enflasyon artışı sonucu anaparanın değer kaybetmesi ve alacaklılarla borçluların gerçek alacak ve borç değerlerinin olumsuz etkilenmesidir. Enflasyon artışı sonucunda alacaklıların aldığı faiz gelirinin bir kısmı enflasyon ile değersiz hale geleceğinden (reel faiz düşeceğinden), alacaklılar borç vermek için daha yüksek faiz talep edeceklerdir. Dolayısıyla maliye ve para politikalarının gelir, faiz ve fiyat düzeylerini etkilemesi sonucu ekonomik aktörlerin gelirleri etkilenmekte, bu etki sonucu da bu aktörlerin davranışları etkilenerek gelir düzeyi değişebilmektedir.
Toplam talep-toplam arz modeli, ekonominin zaman içerisinde büyüme çizgisinden neden saptığını nasıl açıklar?
Ekonomik dalgalanmalar, bir ekonomide büyüme çizgisinden sapmaları gösterir ve bu dalgalanmalar aynı zamanda enflasyon ve işsizlik düzeylerini belirler. Toplam talepteki bir kayma, fiyat ve gelir düzeylerini etkiler. Dolayısıyla, toplam talep-toplam arz modeli kullanılarak ekonomik dalgalanmaları, enflasyona ve işsizliğe karşı uygulanabilecek maliye ve para politikalarını analiz etmek mümkündür.
Toplam talep eğrisi nasıl açıklanabilir?
Toplam talep eğrisi, bir ekonomide mal ve para piyasalarının eşanlı olarak dengede olduğu fiyat düzeyi ve çıktı miktarı bileşimlerini gösterir. Toplam talep eğrisi de mikroekonomideki herhangi bir malın talep eğrisi gibi negatif eğimlidir. Yani fiyat düzeyi düştükçe talep edilen toplam çıktı miktarı artar ya da fiyat düzeyi arttıkça talep edilen toplam çıktı miktarı azalır.
Negatif eğimli olan toplam talep eğrisinin neden bu şekilde olduğu nasıl açıklanabilir?
Konuyla ilgili üç önemli unsur vardır. Bunlar refah etkisi, uluslararası etki ve faiz etkisidir. Refah etkisi, fiyat düzeyinin düşmesiyle para ve diğer varlıkları elinde tutan bireylerin kendilerini daha zengin hissederek daha fazla harcama yapacaklarını ifade eder. Uluslararası etki, yurtiçi fiyatlarla diğer ülke fiyatlarının nispi değişimlerine ilişkindir. Döviz kuru sabit iken, fiyat düzeyinin düşmesi halinde yurtiçi malların fiyatları diğer ülke mallarının fiyatlarına göre ucuzlamış olur. Tersine yabancı ülke malları da nispi olarak daha pahalı hale gelir. Bu durumda, fiyat düzeyi düşen ülkenin ihracatı artar ve ithalatı azalır. Faiz etkisi ise, para arzının değişmediği varsayımı altında fiyat düzeyinin düşmesi halinde reel para arzının artmasıyla ilgilidir. Reel para arzının artması sonucu faiz oranları düşeceğinden, yatırım harcamaları ve dolayısıyla toplam talep artacaktır.
Devletin harcamalarının artırıldığı bir maliye politikasında talep eğrisi nasıl etkilenmektedir?
Kamu harcamalarının (G) artması IS eğrisini sağa kaydırarak daha yüksek bir faiz ve gelir düzeyinde yeni bir dengenin oluşmasına neden olacaktır. Reel para miktarı değişmezken, toplam talep eğrisi de maliye politikası çarpanına bağlı olarak sağa kayacaktır. Para politikası ile de benzer bir sonuç ortaya çıkabilir. Merkez Bankası’nın para arzını arttırması halinde, verili fiyat düzeyinde reel para miktarı artacak, faiz oranları düşecek ve denge gelir düzeyi artacaktır. Dolayısıyla para arzındaki artış da talep eğrisini sağa kaydırmaktadır.
Toplam arz eğrisi nasıl açıklanabilir?
Toplam arz eğrisi, verili her fiyat düzeyinde firmaların arz etmek istedikleri toplam çıktı miktarını gösterir. Normal bir ekonomik işleyişte arz eğrisi pozitif eğimlidir. Çıktı artarken istihdam artacağından iş gücü maliyetleri de artar. Bu yüzden de çıktı miktarının artması fiyat düzeyindeki artışla beraber gerçekleşir. Ancak ekonominin içinde bulunduğu koşullara göre bu durum değişebilir.
Keynesyen toplam arz eğrisi nasıl açıklanabilir?
Keynesyen toplam arz eğrisinin yatay eksene paralel olması, mevcut fiyat düzeyinde talep edilen bütün malların firmalar tarafından arz edileceği anlamına gelir. Diğer bir deyişle, arz edilen mal miktarındaki artış fiyatları arttırmamaktadır. Çünkü Keynes’e göre ücret ve fiyatlar katı olduğundan, durgunluk döneminde işsizlik kalıcı olmaktadır. Bu durumda, cari ücret düzeyinden çalışmaya hazır iş gücü ile beraber üretilen ek malları cari fiyatlardan satmaya hazır firmalar da bulunmaktadır. Firmaların üretim düzeyindeki değişmeler ortalama maliyetleri etkilememektedir. Böylece firmalar cari fiyat düzeyinde talep edilen malların tamamını arz etmektedirler. Sonuç olarak, Keynesyen arz eğrisinin geçerli olması (yatay eksene paralel olması) durumunda toplam talepteki bir artış fiyat düzeyini etkilemeden üretimi ve istihdamı arttırmaktadır.
Klasik toplam arz eğrisi nasıl açıklanabilir?
Klasik toplam arz eğrisinin yatay eksene dik olması, fiyat düzeyi ne olursa olsun, aynı miktarda mal üretileceği anlamına gelir. Diğer bir deyişle, talep artışı arz düzeyini etkilemeden sadece fiyatları arttırmaktadır. Buradaki varsayım, ekonominin tam istihdam düzeyinde olması ve tam istihdamın devam ettirilmesi için fiyat düzeyi ve üretim maliyetinin aynı oranda değişmesidir. Klasiklerin tam istihdam varsayımı geçerli olduğunda, talep artışı firmaların birbirleriyle rekabet ederek daha fazla iş gücü talep etmesi sonucunu doğurabilir. Ancak ekonomide atıl iş gücü olmadığından, daha fazla iş gücü istihdam edemeyeceklerdir. Bu rekabet sonucunda ücretler ve dolayısıyla fiyatlar artacak, ancak üretim miktarı değişmeyecektir.
Toplam arz eğrisinin orta alanı nasıl açıklanabilir?
Toplam arz eğrisinin orta alanında arz eğrisi, belirli bir kapasiteden sonra artan marjinal maliyetler nedeniyle, genellikle pozitif eğimlidir. Bu durumda talepteki artışı karşılamak için firmaların iş gücü talebi artar. Bu artışın bir kısmı ücretlere ve dolayısıyla fiyatlara yansır. Sonuç olarak talepteki artışın bir kısmı arz artışına, bir kısmı da fiyat düzeyine yansır.
Arz, talep ve fiyat değişimleri birbirlerini nasıl etkileyebilir?
Arz eğrisinin konumu, talepteki artışın üretimi ne kadar etkileyeceğini belirler. Keynesyen varsayımlar altında talep artışının tamamı üretime yansırken, klasik varsayımlar altında tamamı fiyat düzeyine yansır. Bu iki istisnai durum dışında ise talepteki artışın bir kısmı üretime yansırken, bir kısmı da fiyat düzeyine yansır. Buradaki nedensellik talep artışından fiyatlara, fiyatlardan da arza doğrudur. Diğer bir deyişle, fiyatlar talep değişmelerinden, arz ise fiyat değişmelerinden etkilenir. Ancak, fiyatlar sadece talep değişmelerinden etkilenmez. Talep dışındaki herhangi bir nedenle de fiyatlarda değişmeler olabilir ve arz etkilenebilir. Örneğin, üretim sürecinde kullanılan bir girdi fiyatının artması sonucu arz eğrisi sola kayacaktır. Bu durumda üretim maliyeti artacak ve talebin konumuna göre daha yüksek fiyattan daha az miktarda üretim gerçekleşecektir. Nominal fiyat şokları olarak ifade edilen girdi fiyatlarında ve döviz kurundaki değişmeler talepteki değişmelerle ilgili değildir. Ancak nominal fiyat şokları üretim maliyetlerini ve dolayısıyla çıktı miktarını etkiler. Bu etki arz eğrisinin konumuna göre değişir. Örneğin, döviz kurunun artması (yerli paranın yabancı para karşısında değer kaybetmesi durumunda) ithal edilen malların fiyatlarını arttıracaktır. Toplam arz eğrisi yatay eksene paralel ise bu durumda toplam arz eğrisi yukarı doğru kayacak, üretim miktarı değişmese bile fiyatlar artacaktır. Benzer şekilde akaryakıt fiyatlarının veya ücretlerin artması halinde, üretim maliyetleri artacağından, yine arz eğrisi yukarı doğru kayacaktır. Arz eğrisinin talepten bağımsız olarak değişmesinin diğer bir nedeni üretim kapasitesindeki artışlardır. Teknolojik gelişmeler, emek ve sermayeden oluşan üretim faktörleri, kurumsal değişmeler ve değişik düzenlemeler üretim kapasitesini etkileyebilir. Söz konusu nedenlerin olumlu etkisiyle üretim kapasitesinin artması durumunda, dikey toplam arz eğrisi sağa kayar. Yani, aynı fiyat düzeyinde üretim miktarı artar.
Bir ekonomide denge nasıl açıklanabilir?
Bir ekonomide denge, toplam arz ve toplam talebin eşit olduğu, yani toplam arz ve toplam talep eğrilerinin kesiştiği noktada gerçekleşir. Diğer bir deyişle, ekonomik denge durumunda satılmayan mal ya da karşılanmayan talep olmayacaktır. Ekonomik dengesizlik ise işsizlik veya enflasyon anlamına gelmektedir.
Keynesyen alanda genişletici para politikalarının etkisi nasıl açıklanabilir?
Bu alanda toplam talep arttığında gelir artmakta, ancak fiyat düzeyi değişmemektedir. Keynesyen varsayımlar altında para arzındaki artış da benzer bir sonuç yaratacaktır. Toplam arz eğrisi yatay ise fiyatlar değişmediğinden, para arzının artmasıyla reel para miktarı artmakta, faizler düşmekte ve buna bağlı olarak yatırımlar ve dolayısıyla toplam talep artmaktadır. Burada bu sonuçların ortaya çıkmasının ancak dışlama etkisi olmaması halinde mümkün olabileceği dikkate alınmalıdır.
Klasik alanda maliye ve para politikaları nasıl açıklanabilir?
Bu alanda meydana gelen bir toplam talep artışı, fiyat düzeyini yükseltmekte, ancak üretimde ve dolayısıyla gelir düzeyinde herhangi bir artış meydana getirmemektedir. Diğer bir deyişle, firmaların emek taleplerinin artması halinde, üretim maliyetleri yükseleceğinden fiyatlar da yükselecek ve reel para miktarı düşecektir. Benzer bir analizi para arzı artışı ile de yapmak mümkündür. Para arzı arttığında, klasik varsayımların geçerli olması halinde toplam arz eğrisi dik olduğundan, ortaya çıkan fiyat artışı reel para miktarını düşürecektir. Reel para miktarı düştüğünde ise faizler artacağından yatırımlar azalacak ve toplam talep yeniden azalarak eski düzeyine gelecektir. Bu durumda kamu harcamaları ile artan talep özel yatırımları dışlamış olmaktadır. Sonuç olarak klasik arz eğrisinin geçerli olması halinde maliye ve para politikalarıyla çıktı ve reel gelir düzeyini arttırmak mümkün olmamaktadır. Uygulanan genişletici maliye veya para politikaları sadece fiyat düzeyini yükseltmekte, çıktı ve reel gelir düzeyi aynı kalmaktadır.
Orta alanda maliye ve para politikaları nasıl açıklanabilir?
Bu alanda meydana gelen toplam talep artışının bir kısmı fiyatlara, bir kısmı ise gelir düzeyine yansımaktadır. Fiyatlar genel düzeyinin artması değişik nedenlerle ortaya çıkabilir. Toplam talep artışı ile beraber firmaların emek talebi artar. Ancak yeterli miktarda nitelikli eleman bulunamayabilir. Daha az verimli işçi ve üretim araçlarının kullanımı verimliliği düşürebilir. Diğer yandan artan emek talebi, nitelikli iş gücü arasındaki rekabeti arttırarak ücretleri ve dolayısıyla üretim maliyetlerini arttırabilir. Buna benzer olarak üretimde bazı darboğazların ortaya çıkması, talebin bir kısmı karşılanamadığından fiyat artışlarına neden olabilir.
Toplam arz eğrisinin durumuna göre maliye ve para politikalarının üretim ve fiyat düzeyleri üzerindeki etkilerini Keynesyen, Klasik ve Orta alan kapsamında nasıl analiz edilebilir?
Ekonomik istikrar amacıyla uygulanan talep yönetimi politikalarının etkisi arz eğrisinin konumuna bağlı olarak değişecektir. Uygulanacak maliye ve para politikalarının milli gelir ve fiyat düzeyi üzerindeki etkisi, toplam arz eğrisinin üç alanında farklılaşmaktadır. Keynesyen alanda kamu harcamaları ile artan toplam talep fiyatları etkilememekte, sadece çıktı ve istihdam artmaktadır. Keynesyen varsayımlar altında para arzındaki artış da benzer bir sonuç yaratacaktır. Ancak, bu sonuçların ortaya çıkmasının dışlama etkisi olmaması halinde mümkün olabileceği dikkate alınmalıdır. Klasik varsayımlar altında ise ekonomi tam istihdamda dengede olduğu için toplam arz eğrisi diktir. Buna göre fiyat ne olursa olsun toplam arz değişmeyecektir. Keynesyen ve klasik yaklaşımın önerdiği aşırı uçlar dışında, tam istihdamın altında, ancak ona yakın bir orta alandan söz etmek de mümkündür. Bu alanda ortaya çıkan talep artışının bir kısmı fiyatlara yansırken, bir kısmı da çıktı ve gelir düzeyini arttırmaktadır.
Mali politikalar anlamında kısa ve uzun dönemde arz ve talebin durumuna ilişkin genel kabuller nelerdir?
Kısa dönemde Keynesyen varsayımlar geçerli iken, uzun dönemde klasik varsayımların geçerli olduğuna ilişkin genel bir kabul vardır. Kısa dönemde fiyatlar fazla esnek olmadığından, talep arttırıcı politikalar çıktı ve gelire yansıyabilir. Ancak uzun dönemde fiyatların uyarlanması için yeterli zaman olduğundan, talep arttırıcı politikalar zaman içerisinde fiyatlara yansıyarak çıktı düzeyini beklenen ölçüde arttırmayabilir. Sonuç olarak, kısa dönemde arz eğrisinin pozitif eğimli, uzun dönemde ise dikey olduğuna dair genel bir kabul vardır. Kısa dönemde pozitif eğimli olmasının nedeni ise piyasada uyum sürecini yavaşlatan, bazı piyasa aksaklıklarıdır.
Enflasyon beklentisi ve toplam arz eğrisi arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?
Toplam arz açısından önemli bir konu enflasyon beklentilerdir. Firmalar ürettikleri malların fiyatlarını belirlerken ya da işçiler ücret talep ederken bu beklentileri dikkate alırlar. Kısa dönemde toplam arz eğrisi belirli bir enflasyon oranına göre çizilmektedir. Enflasyon oranının değişmesi halinde toplam arz eğrisinin konumu da değişecektir. Eğer enflasyon beklentisi sabit ise toplam arz eğrisi yatay konuma yakındır ve kısa dönemde üretimde meydana gelen değişmeler fiyatları fazla etkilemez. Uzun dönemde enflasyonun sabit kalması halinde beklenen enflasyonla gerçekleşen enflasyon birbirine eşit olacağından uzun dönem toplam arz eğrisi dikey olacaktır. Bu durumda enflasyon ile üretim arasında bir değiş tokuş ilişkisi olmayacağından toplam talepteki bir artış üretim ve istihdamı etkilemeyecek, sadece fiyatları arttıracaktır.
Fiyat beklentilerinin toplam arzda dalgalanma yaratmasına ilişkin yaklaşımlar nasıl açıklanabilir?
Ücret ve fiyatların esnek olmadığını savunan çağdaş Keynesyen görüşe göre, ücret ve fiyatlardaki uyumun zaman alması nedeniyle arz eğrisi pozitif eğimlidir. Friedman’ın uyumlu beklentiler görüşüne göre ise parasal aldanma nedeniyle yanlış bir algılama sonucu emek arz ve talebi artmakta ve fiyatlar uyarlanıncaya kadar toplam arz eğrisi pozitif olmaktadır. Çünkü beklenen ve gerçekle- şen enflasyon arasında farklılık vardır ve bu farkın ortadan kalkması (beklenen enflasyonun gerçekleşen enflasyona uyum sağlaması) zaman almaktadır. Rasyonel beklentiler durumunda ise ekonomik aktörler doğru tahmin yapmakta ve beklenen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon birbirine eşit olmaktadır. Bu görüşe göre, kısa dönemde bile talepte meydana gelen bir artış üretim ve istihdamı etkilemeyecek ve işsizlik her zaman doğal işsizlik düzeyinde kalacaktır. Çünkü, talep artışı sonucu beklenen enflasyon oranı değişiyorsa ve beklenen enflasyon gerçekleşen enflasyona eşit ise parasal ücretlerdeki artış doğru tahmin edilen enflasyon oranında olacağından reel ücretler değişmeyecektir. Rasyonel beklentilere göre hükümetin beklenmeyen talep artışı yaratması sonucunda üretim etkilenebilir. Ancak doğru tahmin yapan ekonomik aktörler bu politikayı da tahmin edebileceklerinden sonuç değişmeyecektir.
1930’larda etkili olan Ekonomik Bunalım’a kadar kabul gören klasik yaklaşıma göre piyasa dinamikleri dengeyi kendiliğinden sağlar. Keynes bu yaklaşıma nasıl bir eleştiri getirmiştir?
Keynesyen yaklaşıma göre piyasa ekonomisinin kendiliğinden milyonlarca kişi ve firmayı kontrol ederek toplam talebi, tam istihdamı ve denge geliri eş anlı sağlayacak düzeye çıkarması istisnai bir durumdur. Bu yüzden de toplam talebi kontrol edecek bilinçli politikalar geliştirilmedikçe, bir ekonomideki istikrarı garanti altına almak mümkün değildir.
Basit Keynesyen milli gelir modelinde gayri safi milli hasılanın parasal değeri (Y) neye eşittir?
Basit Keynesyen milli gelir modelinde gayri safi milli hasılanın parasal değeri (Y), bir ekonomideki toplam mal ve hizmet talebinin parasal değerine eşittir. Bu da, harcama cinsinden gayri safi milli hasılaya denk düşer. Bir ekonomide üretilen mal ve hizmetler, ya hane halkı tarafından tüketim amacıyla satın alınır (C) ya da firmalar tarafından yatırım amacıyla satın alınır (I). Bunların dışında kamu sektörü de bu mal ve hizmetleri kamu hizmeti vermek veya kamu yatırımı yapmak amacıyla satın alır (G):
Y = C + I + G
Marjinal tüketim eğilimi nedir?
Marjinal Tüketim Eğilimi, kullanılabilir kişisel gelirdeki değişikliğin tüketim miktarında meydana getirdiği değişikliktir. Marjinal tüketim eğiliminin 0 ile 1 arasında bir değer olduğu varsayılmaktadır (0 < c < 1). Yani bireyler bir miktar tüketim yapmakta, gelirlerin bir kısmını ise tasarruf etmektedirler.
Kamu harcamaları çarpanı nedir?
Kamu harcamaları çarpanı, kamu harcamalarında meydana gelen değişikliğin gelir düzeyinde meydana getirdiği değişikliği ölçmek için kullanılan katsayıdır. tüketim, yatırım ve kamu harcamalarında ortaya çıkan artış toplam talebi arttırmakta, vergiler ise toplam talebi düşürmektedir. Kamu harcamalarındaki 1 TL’lik bir artış, gayri safi milli hasılanın denge değerinde (1/1 – c) kadarlık bir artış meydana getirmektedir. (1/1 – c) kamu harcamaları çarpanı olarak adlandırılır.
Transfer harcamaları çarpanı nedir?
Transfer Harcamaları Çarpanı, transfer harcamalarındaki bir değişikliğin gelir üzeyinde yarattığı değişmeyi gösteren katsayıdır. (c/(1-c)) ile ifade edilir.
Vergi çarpanı nedir?
Vergi Çarpanı, vergilerde meydana gelen değişikliğin gelir düzeyinde yarattığı değişmeyi ölçen katsayıdır.
Denk bütçe çarpanı nedir?
Denk bütçe çarpanı, eşit miktardaki vergi artışı ile finanse edilen kamu harcamalarının, gelir düzeyinde, artan kamu harcamalarına eşit miktarda bir artış yaratması durumudur.
Keynesyen modele ihracat (X0) ve ithalat (M) dahil edildiğinde gayri safi yurtiçi hasılanın parasal değeri hangi formülle ifade edilir?
Y = C + I + G + (X0 - M)
Marjinal ithalat eğitimi nedir?
Marjinal ithalat eğilimi, gelir düzeyinde meydana gelen değişikliğin ithalat iktarında meydana getirdiği değişikliktir. Keynesyen modelinde M ile ifade edilen ithalat şöyle ifade edilir:
M = mY
Bu formülde yer alan m, marjinal ithalat eğilimidir.
IS eğrisi nedir?
IS eğrisi, planlanan harcamalarla üretim düzeyinin eşit olduğu denge noktalarında gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiyi gösteren eğridir.
LM eğrisi nedir?
LM eğrisi, para arzı ile para talebinin eşit olduğu denge noktalarında gelir ile faiz oranı arasındaki ilişkiyi gösteren eğridir.
Toplam talep eğrisi nedir?
Toplam talep eğrisi, bir ekonomide mal ve para piyasalarının eş anlı olarak dengede olduğu fiyat düzeyi ve çıktı miktarı bileşimlerini gösterir. Toplam talep eğrisi de mikroekonomideki herhangi bir malın talep eğrisi gibi negatif eğimlidir. Yani fiyat düzeyi düştükçe talep edilen toplam çıktı miktarı artar ya da fiyat düzeyi arttıkça talep edilen toplam çıktı miktarı azalır.
Toplam talep eğrisi neden negatif eğimlidir?
Negatif eğimli olan toplam talep eğrisinin neden böyle olduğuna dair üç açıklama yapılabilir: Refah etkisi, uluslararası etki ve faiz etkisi.
Refah etkisi, fiyat düzeyinin düşmesiyle para ve diğer varlıkları elinde tutan bireylerin kendilerini daha zengin hissederek daha fazla harcama yapacaklarını ifade eder. Uluslararası etki, yurtiçi fiyatlarla diğer ülke fiyatlarının nispi değişimlerine ilişkindir. Faiz etkisi ise para arzının değişmediği varsayımı altında fiyat düzeyinin düşmesi hâlinde reel para arzının artmasıyla ilgilidir. Reel para arzının artması sonucu faiz oranları düşeceğinden, yatırım harcamaları ve dolayısıyla toplam talep artacaktır.
Toplam arz eğrisi nedir?
Toplam arz eğrisi, verili her fiyat düzeyinde firmaların arz etmek istedikleri toplam çıktı miktarını gösterir. Normal bir ekonomik işleyişte arz eğrisi pozitif eğimlidir. Çıktı artarken istihdam artacağından iş gücü maliyetleri de artar. Bu yüzden de çıktı miktarının artması fiyat düzeyindeki artışla beraber gerçekleşir.
Klasik toplam arz eğrisinin yatay eksene dik olması ne anlama gelir?
Klasik toplam arz eğrisi, tam istihdam düzeyinde fiyat ne olursa olsun aynı miktarda mal üretileceğini gösteren dikey toplam arz eğrisidir. Klasik toplam arz eğrisinin yatay eksene dik olması, fiyat düzeyi ne olursa olsun, aynı miktarda mal üretileceği anlamına gelir. Diğer bir deyişle, talep artışı arz düzeyini etkilemeden sadece fiyatları arttırmaktadır.
Toplam arz eğrisinin orta alanı nedir?
Toplam arz eğrisinin orta alanı, ekonomi tam istihdama yaklaşırken fiyatlarla üretilen mal miktarı arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteren toplam arz eğrisidir.
Ekonomik denge ne zaman oluşur?
Bir ekonomide denge, toplam arz ve toplam talebin eşit olduğu, yani toplam arz ve toplam talep eğrilerinin kesiştiği noktada gerçekleşir. Diğer bir deyişle, ekonomik denge durumunda satılmayan mal ya da karşılanmayan talep olmayacaktır. Ekonomik dengesizlik ise işsizlik veya enflasyon anlamına gelmektedir.
Keynes, talebin arttırılması ile fiyatlar değişmeden toplam çıktıyı artırmanın mümkün olduğunu düşünür. Keynes'in bu temel yaklaşımı hangi varsayıma dayanmaktadır?
Keynes’in temel yaklaşımı ekonominin tam istihdamın altında olduğu, dolayısıyla kullanılmayan (atıl) bir kapasitenin mevcut olduğu varsayımına dayanmaktadır. 1929 yılında yaşanan büyük bunalımı ifade eden bu varsayımın geçerli olması hâlinde, talebin arttırılması ile fiyatlar değişmeden toplam çıktıyı arttırmak mümkündür. Çünkü Keynesyen alanda verili fiyat düzeyinde atıl üretim kapasitesi bulunmaktadır.
Klasik yaklaşıma göre fiyat değişiklikleri toplam arzı neden etkilemez?
Klasik varsayımlar altında ise ekonomi tam istihdamda dengede olduğu için toplam arz eğrisi diktir. Buna göre fiyat ne olursa olsun toplam arz değişmeyecektir. Kamu harcamalarındaki artış nedeniyle talebin artması durumunda, ekonomi tam istihdam koşullarında bulunduğu için firmalar ek istihdam yaratamayacakları için arz artmamakta, kamu harcamaları artışı sadece fiyatları yükseltmektedir.
Orta alanda genişletici politikaların nasıl bir etkisi vardır?
Bu alanda meydana gelen toplam talep artışının bir kısmı fiyatlara, bir kısmı ise gelir düzeyine yansımaktadır.