Uluslararası Ticarette Vergilendirme Dersi 4. Ünite Özet
Gümrük İşlemlerinde Ek Mali Yükümlülükler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Uluslararası Ticaretten Alınan Ek Mali Yükümlülükler
Gümrük vergisi yanında ek mali yükümlülüklerin getirilmesinin gerekçeleri şöyledir:
- Ticaret politikası önlemlerine yaptırım gücü kazandırma isteği,
- Uluslararası ticareti düzenleyen anlaşmalar ve kurumların üye ülkelerin vergilendirme yetkisini sınırlandırıcı kurallarından kurtulmak,
- İç ve dış piyasalar arasında haksız rekabete neden olmamaktır.
İthalatın neden olduğu olumsuz etkilerin azaltılması amacıyla, belli şartların gerçekleşmesi halinde, alınan mali yükümlülüklerdir. Bunlar özel ve geçicidir. Türkiye’de uluslararası ticari faaliyet sürecinde karşılaşılan vergi niteliğindeki ek mali yükümlülükleri harcama vergileri bağlamında “KDV” ve “ÖTV”, ticaret politikası bağlamında “anti-damping vergisi” ve “telafi edici vergi”, yolcu beraberinde veya posta yoluyla gelen eşyadan alınan “tek ve maktu vergi” ve kıymetli kağıtlar üzerinden alınan “damga vergisi”dir. Fon niteliğinde alınan ek mali yükümlülükler ise “destekleme fiyat istikrar fonu”, “kaynak kullanımı destekleme fonu”, “toplu konut fonu” ve “tütün fonu” dur.
Vergi ve fonların dışında gümrük vergisine ek mali yükümlülük olarak yapılan ilave uygulamalar:
- Fikir ve sanat eserlerinin tespit edildiği taşıyıcı materyaller ile bu eserleri çoğaltmaya yarayan teknik cihazların ithalat bedelleri üzerinden yapılacak kesinti
- Çevre katkı payı
Ek Mali Yükümlülük Olarak Vergiler
Gümrük vergisi yanında ek mali yükümlülük olarak alınan vergiler dört gruptur:
- Harcamayı konu alan ek vergiler,
- Ticaret politikalarının işletilmesini konu alan vergiler,
- Yolcu beraberi eşyanın vergilendirilmesini konu alan vergi,
- Muamele ve işlemleri konu alan damga vergisidir.
Harcama Vergileri
Elde edilen gelirin kullanılmasını konu edinen vergiler genel olarak harcama vergisidir. Gümrük vergisi, dış ticaret faaliyetleri bağlamında yapılan harcamalar üzerinden alınan ve konusunu yurt dışı harcamanın oluşturduğu vergilerdir. Temel amaç, yurt içi ekonomik faaliyet sürecinde alınan verginin, uluslararası ticari faaliyetler yoluyla iç piyasaya giren eşyadan da alınarak, uluslararası ticaret kaynaklı haksız rekabetin önlenmesidir.
Uluslararası ticaret üzerindeki mali yükümlülüklerin eşyanın piyasa fiyatını yapay olarak şişirmesini önlemek, gümrük vergileri yoluyla çite vergilemeye neden olmamak ve vergi piramidi oluşmasını önlemek amacıyla uluslararası ticaretin vergilendirilmesinde temel prensip olarak “varış yeri ilkesi” benimsenmiştir. Türkiye’de dahilde alınmış olan KDV’ye tabi eşyanın ihracata konu olması halinde iade edilmektedir. ÖTV yayılı bir harcama vergisi değil, tek aşamada nihai aşamada tüketiciden alınan bir vergidir. ÖTV iadeyi gerektirecek bir vergi değildir. Ancak ihracat istisnasından yararlanabilmenin şartlarını sağlayan ancak ÖTV’si ödenmiş eşyanın ihracı halinde ödenen ÖTV iade edilebilmektedir.
Ticaret Politikası Önlemleri Çerçevesinde Alınan Vergiler
DTÖ anlaşmaları ticaret politikalarını etkilemektedir. Ulusal ekonominin dış ticaret karşısında korunmasını gerektiren bir durumun ortaya çıkması halinde korumanın gümrük vergileri ve tarifeler yardımıyla sağlanması öngörülmektedir.
Anti Damping Vergisi: damping, maliyet fiyatının altında bir fiyattan satıştır. Maliyet fiyatının altında yapılan, zararına satışlar firmalar arasında haksız rekabete neden olmaktadır. Uluslararası ticarette kabul edilmeyen ve önlenmesi gereken bir durumdur. Anti-damping vergisinde esas amaç ihracatçı firmanın damping yoluyla elde ettiği fiyat rekabet avantajının ithalatçı ülkede ortadan kaldırılmasıdır. Anti damping vergisi, zarar gören ülkenin zararlarını telafi eden, vergilendirme yetkisinin kullanımını özel şartlara bağlayan olağanüstü bir vergidir. Dampinge karşı vergileme yapılabilmesi için şu şartları taşıması gerekmektedir:
- Damping soruşturmasının tamamlanarak ciddi zarar veya zarar tehdidi varlığının kanıtlanmış olması gerekir,
- Uygulanacak verginin oran ve miktarı her olaya göre değişmektedir,
- Uygulanacak vergi oran ve miktarları her koşulda damping marjıyla sınırlıdır,
- Vergi, hakkında soruşturma açılan eşya menşe-i, firma ve süreyle sınırlı uygulanabilmektedir.
Telafi Edici Vergi : Telafi edici vergi kavramı, dış ticaretin vergilendirilmesi işlemlerinde iki noktada uygulanmaktadır. Bunlardan ilki haksız rekabet unsuru olarak kabul edilen sübvansiyon uygulamalarına karşı kullanılanıdır. İthalata konu malın üretiminde veya ihracatında alınan devlet yardımlarının sağladığı fiyat rekabet avantajının ortadan kaldırılması amacıyla ithalat üzerinden alınan vergidir. Devlet yardımının sağladığı fiyat rekabet avantajının ortadan kaldırdığı için telafi edici vergi olarak adlandırılmaktadır. Telafi edici vergi açısından vergilendirme yetkisi koşullu olarak kullanılabilmektedir. Bu Koşullar;
- Sübvansiyon soruşturmasının tamamlanarak, sübvansiyonun haksız rekabete neden olduğunun kanıtlanmış olması,
- Standart bir oranın kullanılması ve her soruşturma sonucuna bağlı olarak oranın farklılaşması,
- Uygulanacak verginin oran ve miktarının sübvansiyon miktarı ile sınırlı olması,
- Verginin, soruşturmaya konu eşya, menşei ve firmayla sınırlı olmasıdır.
Tek Maktu Vergi: Tek ve maktu vergi genel olarak gümrük vergisinden muaf olmakla birlikte bazı sınırları aşan eşyalar üzerinden alınan vergilerdir. Yolcu beraberi eşya veya posta ve hızlı kargo taşımacılığı ile giriş yapan eşya için uygulanmaktadır. Gümrük vergi muafiyetine konu olmakla birlikte bir eşyanın tek ve maktu vergiye konu edilebilmesi için şu şartlar gereklidir:
- Gümrük kıymeti 430 Avro’yu aşan yolcu beraberinde getirilen eşya olması,
- Gümrük kıymeti gönderim başına toplam 75 Avro’yu aşan posta veya kargo yoluyla gönderilen eşya olması,
- Ticari nitelikten uzak, şahsi veya hediyelik eşya olması,
- Posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla gelenlerde brüt 30 kilogramı geçmemesi,
- Gümrük kapılarında standart depo fazlası standart depo fazlası olarak tespit edilen petrol ürünü olması biçiminde sayılmaktadır.
Damga Vergisi: Mülkiyet hakkının korunması devletin asli görevleri arasındadır. Devletin mülkiyet haklarını koruma altına aldığının bir biçimde tanımlanması gerekmektedir. Damga vergisi bireyler ve kuruluşlar arasındaki hukuki işlemlerin geçerliliğini belgeleyen kağıtlardan alınan vergi olarak tanımlanmaktadır. Damga vergisinin alınabilmesi için damga vergisine konu belgenin;
- İbraz edilebilir olması,
- İmzalanabilir veya imza yerine geçen ibareler taşıması,
- Taraflar arasında hak ve yükümlülük doğuran hükümler taşıması gerekir.
Belge üzerinde bir değer yoksa damga vergisi maktu olarak alınırken, belgenin değer taşıması halinde ise değerin belli bir oranı şeklinde nispi olarak alınmaktadır. Damga vergisinin mükellefi belgeye imza atan kişidir. Belgeye imza atan taraflardan biri muaf veya resmi daire ise damga vergisinin mükellefi diğer kişi olacaktır.
Ek Mali Yükümlülük Olarak Fonlar
Fon, tanımlanmış harcama alanlarında kullanılmak amacıyla belli kaynaklardan sağlanan gelir akımlarıyla oluşturulan mali bir havuzdur. Fonlar, kamu yönetimine karar esnekliği kazandırmak amacıyla oluşturulmakta, bütçe içi veya dışında takip edilebilirler. Uluslararası ticarette ek mali yükümlülük olarak kullanılan dört fon bulunmaktadır.
Destekleme Fiyat İstikrar Fonu (DFİF)
DFİF dış ticaretin uygun şartlarda gerçekleştirilmesi amacıyla kurulmuştur. Fon kaynakları Merkez Bankası’nda açılan hesapta takip edilmektedir. Fon kaynakları ilgili kararın 2. Maddesinde;
- Her türlü malın ihracında, iç ve dış fiyatlardaki gelişmeler dikkate alınarak ihraç bedellerinden kilo, adet veya kıymet esasına göre yapılacak fon tahsilat ve kesintileri,
- Türk Parası Kıymetini Koruma Mevzuatına göre ihracat işlemlerinde tahsil edilecek kur farkları,
- Destekleme ve fiyat istikrar fonunun net varlıkları biçiminde tanımlanmıştır.
- Genel esaslara uygun fonda toplana kaynaklar ilgili kararın 10. Maddesi kapsamında tanımlanan; tarımsal girdilerin sübvansiyonu, üreticinin fiyat hareketlerinden korunması, ih
- racatın geliştirilmesi, ihracata dönük yatırımların finansmanı, ihracat sigortası kuruluncaya kadar ihracatın sigortası gibi faaliyetlerin finansmanı için kullanılabilir.
Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF)
KKDF, yatırımların kalkınma planı ve yıllık programlarda tanımlanan hedeflere uygun olarak yönlendirilmesi ve ihtisas kredilerinin maliyetini düşürmek amacıyla Merkez Bankası nezdinde kurulmuştur. KKDF’nin kuruluş kararında yer alan amacına ilave olan diğer amaçları;
- İhracatın ve yatırımların teşvik edilmesi,
- Banka kaynaklarının özendirilmesi istenen alanlara yönlendirilmesi ve ihtisas kredilerinde kredi maliyetinin düşürülmesi,
- Para ve kredi politikası aracı olarak kullanılması, ithalatın ve kredilerin özendirici veya caydırıcı kılınmasıdır.
Fonun kaynakları arasında kabul kredili, vadeli akreditif ve mal mukabili ödeme şekillerine göre yapılan ithalattan % 6 oranında fon alınacağı belirtilmiştir. Ancak ihracat teşvik belgesi ve dahilde işleme izin belgesi kapsamında kabul kredili akreditif veya mal karşılığı ödeme şekillerine göre yapılan ithalatlar KKDF konusu dışında tutulmuştur. KKDF yükümlülüğünün miktar olarak belirleme formülü şudur: İthalat tutarı x döviz kuru x KKDF kesintisi oranı.
Toplu Konut Fonu (TKF) : TKF, Türkiye’de gümrük vergisi uygulamasında önemli yeri olan mükellefiyettir. Gümrük vergisinin alınmadığı ya da yeterli oranda alınmasının mümkün olmadığı koşullarda, gümrük vergisini destekleyici, tamamlayıcı nitelikte “fon” adı altında alınan eş etkili bir vergidir. TKF’nin kuruluş amacı, ülkede konut ihtiyacının karşılanması ve konut sektörünün desteklenmesidir. TKF, Merkez Bankası nezdinde kurulmuş, fonda bulunan meblağ hazine hesabına alınmış bütçe içi bir fondur. Bir eşyanın TKF kapsamında değerlendirilebilmesi için iki temel şart vardır:
- Eşyanın gümrük vergisine tabi olması,
- Eşyanın TKF’ye tabi olduğuna ilişkin İthalat Rejimi Kararı’nda hüküm bulunmasıdır.
TKF yükümlülüğünün doğuşu eşyanın kesin ithalatına bağlanmıştır. Serbest dolaşıma giriş rejim beyannamesinin verilmesi ve idare tarafından kabulü ile birlikte fon yükümlülüğü doğmaktadır. Doğan TKF yükümlülüğünün tahsil ve takip görevi gümrük idarelerine bırakılmıştır.