Mitoloji ve Din Dersi 6. Ünite Özet
Türk Mitolojisi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Türk kültürünün ve tarihinin ilk izleri taşlarda, kayalarda, sanat eserlerinde, halk hikâyelerinde, destanlarda ve daha da önemlisi eski inançlarında, yani mitlerindedir. Mit, evrenin, dünyanın ve insanın yaratılışının eski kültürlerde sembolik şekilde açıklanmasıdır. İçinde din unsurları da taşıyan, kutsal gerçeklik olarak ele alınan mit, bir şeyin nasıl yaratıldığını, nasıl var olmaya başladığını ve hangi maceralardan geçtiğini anlatır. Mitin konusu genellikle bir yaratılışla ilgilidir. Mitlerdeki kişiler genellikle tanrılar ve doğaüstü varlıklardır. Türk milletinin kültüründe var olan inanmalar, tanrılar, kutsal ruhlar, olağanüstü olaylar, kahramanlar, evren ve bütün canlıların yaratılışı hakkında sözlü ve yazılı anlatımları Türk mitolojisi olarak değerlendirilir.
Eski Türk İnançları
İnanç; Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre “Birine duyulan güven, inanma duygusu” ve “İnanılan şey, görüş, öğreti” anlamlarında da kullanılır. Kuzeydoğu Asya ve Orta Asya ilk Türk yerleşmelerinin bulunduğu, günümüz Türklerinin ilk atalarının yaşadığı ve halen geleneksel eski Türk inançlarının yaşatıldığı nadir bir bölgedir. Eski Türk dini hakkında en önemli kaynağın Hoytu Tamir yazıtları olduğu ve ilk defa bu yazıtlarda Tanrı'ya Iduk sıfatı verildiği yazılıdır. Altay bölgesi Türk tarihi ve kültürü için zengin kültür ürünlerini barındırmaktadır. Eski Türk dini konusunda Türkiye’de ilk çalışmalar, Ziya Gökalp, M. Fuad Köprülü, Abdülkadir İnan, İbrahim Kafesoğlu, Emel Esin gibi bilim adamları tarafından yapılmıştır. Eski Türklerde “doğa güçlerine inanma (tabiat kültü), atalar kültü ve Gök Tanrı kültü şeklinde temel inançlar bulunmaktadır. Tabiatta her birinin içinde gizli güçler, iyi ve kötü ruhlar, olduğuna inanılan, dağ tepe, orman-ağaç, yer-su, taş-kaya vb. canlı ve cansız varlıkların bulunduğuna inanılıyordu. Türk kültüründe ölmüş veya yaşlı büyüklere saygıyı esas alan “atalar kültü” geçmişten günümüze önemini korumaktadır. Ölmüş ataların ruhlarına kurban kesme ve yaşayan büyüklere hediyeler sunma bu inanmanın uygulamalarıdır. Eski Türk inançlarında yüce bir varlık ve her türlü olayın bir düzen içinde oluşmasını sağlayan varlık olarak Tanrı’nın mekânı olarak “Gök” algılaması beraberinde “Gök Tanrı” kültünü oluşturmuştur. Türk kültüründeki din olgusu Avrupalı ve Rus araştırmacıların köken itibariyle Avrupalı olan tanımlamalarla Totemizm ve Şamanizm şeklinde isimlendirilmiştir. Bazı hayvanlarla ilgili saygı göstermeden öteye geçmeyen inanmalar Totemcilikle bir tutulmuştur. Totemciliğin esasında olmayan “kişisel mal edinme”, Türkler arasında yaygın bir uygulamadır. Yapılan araştırmalarda eski Türklerin inançlarının başında Kamlık inancı gelmektedir. Bu inanç doğrudan bir din değildir. Bu inanç içinde din olgusunu da barındıran bir yaşam tarzıdır. Günlük hayatın bir parçası olan Kamlık diğer dinler gibi kurumsal bir yapı göstermemektedir. Zaten eski Türkler de kendi dinlerine bir isimlendirme yapmamışlar ve Kamlık inancını bir din olarak tanımlamamışlardır. Ancak Rusların bölgeye gelmesi sonrasında Rus bilim adamları marifetiyle burada yaşayan “Kam” ve “Kamlık” inancını, Türkçe olmayan ve Tunguzcadan gelme olduğu varsayılan “Şaman” ve “Şamanizm” terimiyle değiştirmişler ve bu şekilde yaygınlaşmasına yol açmışlardır. Türklerde Kamlık inancının merkezinde yer alan, ruhlar ve insanlar arasında iletişim kurduğuna inanılan kişi “Kam” ismiyle tanınmaktadır. Kamlar; bir takım doğaüstü güçleri olduğuna inanılan “kâhin, büyücü, hekim, bilgiç” gibi başlıca kimlikleriyle rol almış, kendilerine yardımcı ruhlar aracılığıyla kötü ve iyi ruhlarla görüşebilen ve insanların sorunlarına çare bulan kişi konumundadır. Türklerin, tarihi süreç içerisinde Kamlık inancı dışında, Doktrinler (öğreti) ve Semavî (Göksel) dinler olarak, Budizm, Taoizm, Maniheizim, Mazdeizm, Zerdüştilik, Hristiyanlık, Yahudilik ve İslamiyet gibi dinleri benimsedikleri bilinmektedir
Türk Mitolojisinde Tanrılar ve Ruhlar
Tanrı
İnsanüstü özelliklere ve yaratıcı güçlere sahip oldukları düşünülen bazı tabiat güçlerine Tanrı tanımlaması yapılmakta, becerilerine ve güçlerine göre de özel isimlendirmeler verilmektedir. Eski Türk inançlarında Tanrı-Tengri kavramını yazılı belgeler olarak Elegeş, Barlık, Yenisey yazıtlarının yanı sıra Göktürk yazıtlarından Bilgekağan, Kültigin ve Tonyukuk gibi Türk yazıtlarında bulmaktayız. Türk mitolojisinde Tanrı tanımlamaları içinde “Gök Tanrı-Kök Tengri, Kuday, Ürüng Ayıı Toyon, Kayra Han, Abıyaş Kan, Ülgen ve Kurbıstan, Iduk” gibi isimler kullanılmaktadır. Türk mit ve destanlarında “Gök Tanrı-Kök Tengri, Ürüng Ayıı Toyon, Kayra Han ve Ülgen” karşımıza en çok çıkan isimlerdir.
Gök Tanrı-Kök Tengri
Gökte olduğuna inanılan Tek Tanrı, Gök Tanrı bütün her şeyin hâkimidir. Türk mitolojisindeki yaratıcı, her şeyin hâkimi Tanrı ifadesi tek bir varlığa ait iken daha sonraki dönemlerde çoğulcu bir tanımlamaya uğrayarak çok tanrılı bir kalıba dönüşmüştür. Eski Türklerin Gök Tengri ile Yağız Yir’e taptığı ve törenler yaptığı bilinir. “Yağız Yir” doyurup, besleme kabiliyetinden dolayı bir anlamda “Bereket Tanrısı” olarak kabul edilmektedir. Türk mitlerinde ve kam dualarında “Gök Tengri ve Yağız Yir” birlikte söylenmektedir. Orhun yazıtlarında bu ikili bir arada yazılıdır. Yer ve göğün arasında “Orta dünya” yer almaktadır ki, bütün canlıların dünyası burasıdır. Eski Türk inançları, eski Yunan, Roma, Hint, Mısır vb. kültürlerin çok Tanrılı anlayışına benzememektedir. Eski Türklerdeki, tabiattaki canlı veya cansız varlıklarda olduğuna inanılan bir takım gizli güçlerin (iyi ve kötü ruhlar) Tanrı olarak isimlendirilmesiyle çok Tanrılı bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Eski Türkçe ‘de “kutsalmukaddes” anlamlarında karşımıza çıkan “Kut” TanrıTengri tarafından verilir ve alınır bir özelliktir. Altay ve Yakut Türklerine göre ruh ve kut aynı anlamda kullanılmaktadır. Eski Türk kültüründen var olan ve bir gelenek halinde son Osmanlı padişahı da dâhil olmak üzere bütün Türk devlet başkanlarına “Yeryüzünde Tanrı’nın Gölgesi” unvanı verilmektedir. Bu tanımlamayla hakanlar, kağanlar, sultanlar, padişahlar Tanrıdan kut almış, kutlu yöneticiler olarak halklarını idare etmişlerdi. Tanrı yeryüzündeki bu temsilcileriyle insanların yaşamlarına zaman zaman müdahalede bulunur. Onları ya ödüllendirir ya da cezalandırır. Eski Türk kültüründe hakanları, kağanları tahta çıkaran güç Gök Tanrı’dır.
Ürüng Ayıı Toyon
Türk mitolojisinde “Gökyüzü Tanrısı” olarak geçmektedir. Dünyanın ana kutu ’dur. Bütün ana kutlar ondan yaratılmıştır.
Kayra Han
Türk mitolojisinde Gök Tanrı’ya verilen isimlerden biri olarak görmekteyiz. Altay Türklerine göre en büyük tanrıdır. Ayığ Han olarak da bilinir. Göğün on yedinci katında oturduğuna, kışı yeryüzünde yazı ise göklerde geçirdiğine, yıldırım ve şimşekler çaktırdığına, kimin başına yıldırım düşürürse onun “kam” olacağına inanılır.
Ülgen
Altay Türklerinin mitlerinde Gök Tanrı’nın oğlu ve gökyüzünün hâkimi, iyilik ve merhamet tanrısıdır. Ay ve güneşin arkasında ve yıldızların üstünde, göğün on altıncı katında, Altındağ’da, altın kapılı bir sarayda, altın tahtta oturduğuna inanılan Ülgen gökteki varlıkların hâkimidir. Onların yaratıcısı ve yöneticisidir.
Ruhlar
Ruh-İye; din biliminin insanda vücuttan ayrı bir varlık olarak kabul ettiği bedensel olmayan, özü, tini, nefesi, can kuşu. İlkel inanmalarda, mitlerde ruhlara inanma oldukça yaygındır. Türk mitolojisinde de tabiat gözle görünmeyen ancak yaptıklarıyla algılanan gizli güçlerle, ruhlarla doludur. Bu ruhlar farklı kültürlerin çoklu tanrı anlayışlarıyla özdeşleştirilerek zaman zaman “tanrı” isimlendirmeleriyle karşımıza çıkmaktadır. Ruhlar âlemi olarak tanımlanan bu güçler “insanları koruyan ruhlar, ata ruhları, kam ruhları, sahip ruhlar” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu varlıklar gözle görünmeden, değişkenlik kabiliyetleriyle mekân ve zamanda kılık değiştirerek dolaşabilirler.
Koruyucu Ruhlar
Türk mitolojisinde gizli güçleriyle tabiattaki varlıkları koruyan ve sahiplenen belli başlı Koruyucu Ruhlarİyelerin başında Umay- Ayıısıt, Yayık, Suyla, Karlık, Kayberen, Utkuuçi, Aan Alahçın Hatun gelmektedir.
Umay Ana-Ayıısıt-Ayzıt Hatun: Altay Türklerinde “Umay- Umay Ana”, Yakut Türklerinde “Ayıısıt-Ayzıt Hatun”, “doğum Tanrıçası”, “aile, evlilik ve neslin devamının koruyucu tanrısı” olarak bilinen kutsal ruhlardandır. Tanrıça olarak tanımlanması daha sonraki dönemlerin çoklu tanrı kültürleriyle ilişkilendirilmesindendir. Çocuğu olmayanlara çocuk vermesi için dua edilen, bulutlara telkinde bulunan, güzelliğin sembolü olan bir ruhtur.
Yayık: Türk mitolojisinde, aracı ruh olarak kabul edilen bu ruh Ülgen’in bir parçası sayılmaktadır. İnsanları kötülüklerden koruması ve tüm canlılara hayat vermesi için Ülgen tarafından yeryüzüne gönderilmiş olup insanların arasında yaşadığına inanılmaktadır. Yayık olmadan kamların göklere çıkamayacaklarına inanılır.
Suyla: Altay Türkeri’nin mitlerinde güneşin ve ayın kırıntılarından yaratıldığına inanılan ve Ülgen’in hizmetinde bulunan ruhlardan biridir. Gökte yaşadığına ve yeryüzündeki insanların koruyucusu olduğuna inanılmaktadır. Bu ruhun otuz günlük uzaklıkta olanları görebilen at gözüne benzer gözleri bulunduğu, uzak görüşlülüğü ile insanların hayatında olabilecekleri önceden haber veren özellikleri bulunmaktadır.
Karlık : Mitolojide çok fazla özelliklerinden söz edilmemekle beraber, Suyla ve Yayık ’la ortak özellikler ve becerilere sahip koruyucu bir ruhtur.
Kayberen: Türk kültüründe “Atalar Kültü” ile de ilişkili, dağlarda yaşayan, hayvanları koruyan ve onların çoğalmasını sağlayan, kızdırıldığında ise hayvanlara zarar veren bir ruhtur.
Utkuuçi: Mitolojide, gökte yaşadığı ve Ülgen’in elçisi olduğu bilinmektedir. Anohin, bu ismin kelime anlamı olarak “güler yüzle karşılayan” anlamına geldiğini söyler. Gökteki ruhlara Kurban kesme töreninde Ülgen tarafından diğer ruhları karşılamaya gönderildiğini ve buradan yeryüzünden gelenlerle görüşerek Ülgen’in isteklerini iletir ve kurbanları ona getirir.
Aan Alahçın Hatun - Aan Darhan Hatun: C. Beydili’ye göre Yakut Türklerinde hem Aan Alahçın Hatun hem de Aan Darhan Hatun olarak aynı özellikleriyle tek ruhtur. O, insanların yaşadığı “orta dünyanın, yerin sahibesi ve ruhu, ruhların en büyüğü ve en saygınıdır. Kayın ağaçlarına kutsallığını o verir.
Kötü Ruhlar –Abaasılar
Yakut Türklerinde yer altında yaşayan, insanlara zarar vermek için yeryüzüne çıkan tek ayaklı, tek gözlüdürler. Tabiatta zararlı ve çirkin görünümlü olan her şey onun ürünüdür. Yakutlar, Kötü ruhların beyaz yüzlü, kara yağız atlara bindiklerini insanlara ve diğer canlılara hastalık ve ölüm getirdiklerine inanmaktadırlar.
Erlik: Bu isme ilk olarak Altay Türklerinin W. Radloff’un derlediği yaratılış mitinde, Tanrı’nın yanında ona arkadaşlık ve yardım ederken rastlıyoruz. Ancak daha sonra hırs ve ihtirasına yenik düşerek kötülüğün sembolü haline gelir. Yeraltındaki kötü ruhların başı olarak bilinen Erlik’ in yedi veya dokuz oğlu, iki veya dokuz da kızı bulunmaktadır. Bazı kam anlatımlarında Erlik’e kurban sunulurken Kamı yönetmekte ve yeraltına inmesinde ona eşlik etmektedirler. Kam anlatıları ve duaları birbirinden farklı olduğundan görevleri tam olarak belli olmasa da yer altı canavarlarını idare ettikleri sanılmaktadır.
Albastı: Türk kültüründe yaygın olarak görülen bu ruh, Umay Ana ruhunun zıddı bir role sahiptir. Türklerin yaygın olarak yaşadığı bölgelerde Al Karısı, Albıs, Alvız, Albaslı gibi farklı isimlerle karşımıza çıkan bu ruh Kara Albastı ve Sarı Albastı şeklinde de görülür. Bazı mitlerde iyi rolde de görünen bu ruhun ne zaman ve nasıl kötü bir ruha dönüştüğü bilinmemektedir.
Türk Mitolojisinde Yaradılış ve Türeyiş
Yaratılış
Evrenin-Dünyanın ve İnsanın Yaratılışı: Mitin başlıca konusu yaratılıştır. Mitolojik ve dini metinlerde yaratılışın sebebi tam olarak alarak anlaşılamasa da yaratma işini yapanın “Tanrı” olduğu fikri ortaktır. Evrenin, dünyanın, insanın ve eşyanın yaratılışı ile ilgili olarak farklı Türk yerleşmelerinde büyük ölçüde ortak olan mitleri bulunmaktadır. Eski Türk inançlarında gök her zaman en kutsal varlıktır. Gök, kutsallığını bizzat Tanrı’ya mekân olmasından almaktadır. Gökyüzüne doğru tapınmak eski ve yeni Türk inançlarında önemli yer tutar. Gök unsurlarının başlıcaları güneş, ay ve yıldızlardır.
Dünyanın Yaratılışı: Dünya mitlerinde hemen hemen ortak ifade her yerin sularla kaplı olmasıdır. Türk mitolojisinde bu konudaki ilk mit derlemeleri yapan Verbitsky ve Radloff’un Altay ve Yakut Türklerinden derledikleri, dünyanın yaratılışını anlatan çoğu manzum mitlerinde bu konuda bilgiler bulunmaktadır. Bu mitlerde bazı göksel dinlerin etkilerini de görmek mümkündür
Güneş: Eski Türk inançlarında koruyucu ruh özelliğiyle her zaman ilk sırayı almıştır. Güneşe hürmet etmek, saygı gösterme âdeti çok eskilere gitmektedir. Radloff’un derlediği mitlerde Güneş-ana ve Ay-baba inancının izleri görünmektedir. Bu mitlerde sembolik olarak güneş dişi, ay ise erkek olarak verilmektedir.
Ay ve Yıldızlar: Eski Türk inançlarında kutsal sayılan ay ve yıldız, gökyüzünün ikinci sırayı alan önemli unsurlarındandır. Yaratılış mitlerinde Ay-Ata olarak erkeğin sembolü bir unsurdur. Hun hakanları ve kağanlarının geceleri kutsal saydıkları aya tapındıkları bilinmektedir.
İnsanın Yaratılışı: Türk kültüründe insanın yaratılışını konu alan birçok mit bulunmaktadır. Türk mitolojisinin yazıya geçirilmiş ilk kaynaklarından olan, Göktürkler ’den kalma Kül Tigin yazıtında yer alan sözler Türk mitolojisinde ilk insanın yaratılışına dair en erken kaynaklardandır. Türk mitolojisinde insanın yaratılışını konu alan mitlerde ya rastlantı ya da bilinçli olarak, Tanrı’nın buyruğuyla bir parça toprak malzeme ile yaratılmalar söz konusudur. Bu yaratılmalarda önce erkek ve sonra dişinin yaratılması, bunların birbirleriyle evlenerek insanların ataları olmaları da ortak anlatımlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türeyiş
Türk mitolojisinde “Türeyiş”, Türklerin olağanüstü ve doğaüstü bir şekilde bedensiz veya bedenli, çeşitli canlı veya cansız varlıklarla ilişki içerisinde “var olandan çoğalma” olarak anlam kazanmaktadır.
Işık’tan Türeyiş: Dünya mitlerinde, ilkel ve göksel dinlerde “Işık” kutsal bir varlık olarak oldukça önemli bir rol sahibidir. Türkçe ’de “Yaruk” olarak geçen “Işık” Tanrı’nın sıfatıdır. “Yaruk” kelimesi Divan-ı Lügat-it Türk’te ve Kutadgu Bilig’de de sıkça geçmektedir. Kutsal dinlerde peygamberlerin mucizelerinde, ermiş-evliya olduğu düşünülen kişilerin keramet sayılan gösterilerinde çarpıcı varlık “Işık ”tır.
Ağaçtan Türeyiş: Oğuz Kağan destanında ağaçtan türemenin başka bir çeşidi bulunmaktadır.
Kurttan Türeyiş: Türk kültürünün en önemli simgesel bir hayvanı olan “Kurt”, Türk mitolojisinin de “Türeyiş” türleri arasında en çok bilinenidir.
Tufan
Bütün Dünyayı etkisi altına alan, Dünya mitolojilerinin birçoğunda ve kutsal kitaplarda yer alan, suyla gelen felaket, “Tufan” ortak adıyla (Nuh Tufanı) bilinen, dünyanın tamamen sular altında kalmasıyla ilgili bir tabiat olayıdır. Türk mitolojisinde Tufan, genel çerçevesi ile diğer kültürlerle paralellik göstermektedir. Ancak, olayların Tanrı, insan ve hayvan kahramanları, başladığı coğrafya ve bazı kavramlarda farklılıklar bulunmaktadır.
Türk Mitolojisinde Doğum ve Ölüm
Türk kültüründeki âdet, tören ve bayramların genel olarak “Kamlık inancı” çerçevesinde sürdürüldüğü, uygulamaların usulünü de bu inancın belirlediği, daha sonra farklı kutsal dinleri benimsemiş olsalar dahi bu eski inancı sürdürdüğü bilinmektedir.
Doğum
Türk tarihinde mitolojik doğumun en simgeseli Oğuz Kağan’ın (Oğuz Han) doğuşudur. Bir destan kahramanına yakışır, insanüstü doğum şekli görülmektedir. Yakut Türkleri Tanrı’dan özellikle erkek çocuk isterlerse Ak Kama başvurular, Eski Türk adetlerinde çocuk doğduğunda hemen ad verilmezdi. Küçükken verilen isim gerçek adı olmazdı. Gerçek ad, yay çekip, ok attıktan ve yararlı bir iş yaptıktan sonra verilirdi.
Ölüm
Kamlık inancında ölüm, ruhun (can-tın) bedenden çıkmasıyla gerçekleşir. Kişi ölünce “uçmağa vardı”, “kuş gibi uçtu” ifadeleri kullanılır. Altay Türkeri’nde ölen kişinin canını almaya gelen “Aldaçı” adlı bir kötü ruh vardır. Kişinin ömrü sona erdiğinde ruhunu alır ve öbür dünyaya götürür. Eski Türk inançlarında ölümden sonra bir hayat olduğuna inanılırdı. İyi insanların ruhlarının göğe yükseldiğine inanılırdı. Eski Türklere ait mezarlara ölüden ayrı olarak ölen kişinin öbür dünyada ihtiyacı olacağını düşündükleri eşyaları da yanına koymak âdeti vardı. Türklerde önemli kişilerin cesetlerinin mumyalandığı ve mezarlara tabutlar içinde konduğu bilinmektedir. Altaylılarda insanlar ölünce atları da yanlarında gömülürken, Kamların ölüleri atlarıyla taşınıyor ancak beraber gömülmüyordu. Bunun sebebi olarak, Kamlar ölünce ruhlarının bu dünyada yaşayan diğer kamlara yardım etmek amacıyla, “Körmös” olarak kalması gösterilmektedir.
Türk Mitolojisinde Hayvanlar ve Ağaçlar
Hayvanlar
Türk mitolojisinde insan kahramanların kendisini ya da uzuvlarını güçlü, yararlı ve iyi işler yapan hayvanlarla özdeşleştirmeler çok yaygındır. Oğuz Kağan’ın doğduğunda onu tanımlamak için “Ayakları öküz ayağı gibi, bilekleri kurt bileği gibi, omuzu samur gibi, göğsü de koca ayı gibi”, ifadeler kullanılmaktaydı.
Ejder: Türk mitolojisinde ve destanlarda ejder, “Yel Büke”, “Evren”, “Luu” olarak sıklıkla geçmektedir. Büyük yılan şeklinde, kulaklı-boynuzlu, kanatlı, pençeli, ağzından ateşler çıkaran, gövdesi pullu bir yaratık olarak su kaynaklarını ve yağmur bulutlarını temsil eder.
Kurt: Türk kültüründe en çok karşılaşılan hayvan olarak kurt Türeyiş destanında ve diğer türeyişlerde hayvan ata olarak görünmektedir.
Kartal: Bütün kültürlerde “göklerin hâkimi” olarak kabul edilen kartal, Türk kültüründe bu özelliğinin yanı sıra Gök Tanrı’nın sembolü olarak kabul edilirdi.
Arslan: Güç, kuvvet, kudret ve taht sembolü olarak bilinen Arslan’ın Türk kültüründe çok eski devirlerden beri tanındığı bilinmektedir.
Boğa (Öküz): Dünya mitlerinde “güç, kuvvet, bereket, üreme” sembolü olan boğa, Türk kültüründe hükümdarın ve gücün sembolüdür. Türk mitolojisinde ay sembolü olarak yer unsurları arasında yer almaktadır.
At : Türk kültüründe at çok önemlidir. Türk hakanlarına “Atın efendisi” unvanı verilirdi. Türk mitolojisinde at, Gök Tanrı için kurban olarak verilen hayvandır.
Koç-Koyun-Teke: Türk kültüründe erlik, yiğitlik sembolü olarak görünmektedir. Türk kültüründe Koç, belli başlı olgulardan (saygı gören hayvanlar) biridir. Eski Türk inançlarında geyik, teke, boğa ve koç-koyun gibi çift tırnaklı hayvanlar geceyi sembolize etmektedir.
Geyik: Türk tarihinde kökü çok eskilere giden Geyik, kutsal bir kült hayvanıdır. Eski Türk inançlarında geceyi temsil ettiği bilinen geyik, türeyişin de önemli sembollerindendir.
Balık: Balık, mitolojideki konumuyla yer-su unsurlarındandır. Ruhlar, buralarda yaşayan hayvanların karınlarında saklanırlar. Balık, Er Töştik Destanı ve Seyfelmölik Hikâyesinde sularda saklanan ruhların mekânıdır.
Hüma Kuşu: Türk kültüründe, çok yükseklerde uçan, ayakları değmeyen “Devlet kuşu” olarak tanınmaktadır. Koruyucu ruhlardan “Umay ”la benzerliği bulunmaktadır. Hüma kuşu, başına konduğu veya gölgesinin düştüğü kişiye mutluluk ve talih getireceğine inanıldığı için “Talih Kuşu” olarak da anılmaktadır.
Ağaçlar
Türk kültüründe ağaç oldukça önemlidir. Türk yaratılış ve türeyiş mitlerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir unsurdur. Ağaçların ruhlarını memnun ettikçe saadet, mutluluk, bolluk, bereketin artacağı ve huzurla yaşanacağına inanılırdı.
Hayat Ağacı: Ölümsüzlüğün, ebedi hayatın sembolü olan ağaç, ölümle ilgili eski Türk inançlarında ruhu tekrar gökyüzüne götüren bir role de sahiptir.
Kayın-Akağaç: Türk mitolojisinin en önemli, kutlu ağacı kayındır. Cennette yaratıldığına inanılan kayın ağacı, Gök Tanrı’ya sunulan kurbanların asıldığı ağaçtır.
Çam: Çam ağacı Altaylılarda yeniden dirilişi sembolize etmektedir. Türk kültüründe çam ağaçlarından karaçam ve kızılçam erkeği, fıstık çamı kadını sembolize eder. Bu ağaçlar Tanrı tarafından insan yaratılırken yer ve gökle birlikte yaratıldığına inanılır.
Ardıç : Türkler arasında, Tanrı kutu taşıdığından kötü ruhların kovulmasında sihirli bir gücünün olduğuna inanılan bir ağaçtır. Ardıç ağacının Tanrı tarafından dikildiğine inanılmaktadır.
Servi-Sedir: Tabiatta uzun ömürlü ve çok uzun boylu oluşu, onu Türk kültüründe farklı bir yere koymaktadır. Türk kültüründe yüksek yerlere, Gök Tanrı’ya yakın, Tanrı’nın mekânı yerler olarak yorumlanır. Bu ağaç diğer ağaç türlerinden daha heybetli ve büyüktür.