Medya Siyaset Kültür Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Medyada Cinsiyetçilik
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Cinsiyetçi söylem nasıl tanımlanmaktadır?
Cinsiyetçi söylem; "bir cinsin ya da cinsel eğilimin, diğeriyle eşit haklara sahip olduğunun reddi ya da bu haklan kullanmasının temsil düzeyinde engellenmesi, dolayısıyla da esas alınan cins ya da cinsel eğilimin diğerleri üzerindeki üstünlüğünün ön kabulü ve tahakkümünün meşrulaştırılması" olarak tanımlanabilir.
Cinsiyetin toplumsal olarak yapılandırılmasının merkezinde hangi olgu yer almaktadır?
Cinsiyete dayalı ayrımcılığın temelinde cinsiyete dayalı iş bölümü yer almaktadır. Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınların ve erkeklerin toplumsallaşma süreci içinde yerine getirdikleri farklı işlevlerin bir bölümü gibi algılamaktan öte, iktidar ve otorite alanlarının kurgulanma ve işleyiş biçimlerinin ortaya çıktığı toplumsal bir pratiktir.
Toplumsal cinsiyet ile biyolojik cinsiyet arasındaki farklılıklar nelerdir?
Biyolojik cinsiyet kadın ya da erkek olmanın biyolojik farklılıklarını, özelliklerini ortaya koyarken toplumsal cinsiyet kavramı, cinsiyetin sadece biyolojik bir özellik olarak algılanmasını reddeder. Toplumsal cinsiyet kavramı kültürel olarak yapılandırılan, kadın ya da erkekten beklenen davranış ve rollerin bütününe işaret etmektedir.
Biyolojik determinist kuramların cinsiyete yönelik açıklamaları hangi düşünce üzerinde temellenmektedir?
Biyolojik kuramlar cinsiyeti kadın ve erkeklerin farklı biyolojik özelliklere sahip olması ile açıklamaktadır. Bu sebeple bu kuramlar kadın ya da erkeklere atfedilen özellikleri doğal, değişmez bir olgu olarak ele alırlar.
Toplumsal inşa kuramlarının toplumsal cinsiyete yönelik açıklamaları nasıl ifade edilmektedir?
Toplumsal inşa kuramları toplumsal cinsiyet anlamlarının biyolojinin dayatması sonucu değil, toplumsal süreçlerin işleyişi sonucu kurulduğunu söyler. Toplumsal inşa kuramlarının yapısalcı türleri, iktidar ilişkileri ve onun arkasındaki maddi çıkar çatışmaları üzerinde durur ve kadın ya da erkek olmayı toplumsal sınıfa ait olmaya benzer bir özellik olarak açıklar.
Yapıbozumcu yaklaşım toplumsal cinsiyet kavramını hangi kuramsal çerçevede açıklamaktadır?
Bu yaklaşım, biyolojik kökenli kavramsallaştırmayı bir kenara bırakarak bedenler üzerinden kendi cinsel kimliklerini inşa eden "öznellik"lerin nasıl şekillendiği tartışır. Buna göre insan bedeninin, toplumsal ilişkilerin ve toplumsal mekânların bir uzantısı olarak, onlarla birlikte şekillenen bir değişken olarak ele alınmasını önermektedir.
Toplumsal kurallar, rol öğrenme, rol kazanma ve cinsiyet rollerinin öğrenildiği süreç hangi kavram ile ifade edilmektedir?
Birey içinde bulunduğu topluma başta aile olmak üzere okul, iş hayatı gibi çeşitli kurumlar aracılığıyla adapte olur. Kişinin doğduğu andan itibaren başlayan bu süreç toplumsallaşma olarak ifade edilir. Bireyler bu süreç boyunca toplumsal kuralları ve cinsiyet rollerini öğrenip içselleştirirler.
Ataerkil bir toplumda sistemin yeniden üretilmesi hangi aşamalar ile gerçekleşmektedir?
Kadınlar ve erkekler, küçük yaşlardan başlayarak toplumdaki gereksinimler ve beklentiler çerçevesinde farklı rollere yönlendirilerek ve buna bağlı olarak da farklı toplumsallaşma süreçlerinden geçerek toplumsallık kazanmaktadır. Ataerkil bir toplumda yeni doğan kız ve erkek bebekler "doğal" gibi görünen ancak bu süreç sonunda kadını toplumsal yaşamda ikinci planda bırakacak cinsiyet rollerine göre yetiştirilirler.
Stereotiplerin oluşumunda hangi unsurlar etkili olmaktadır?
Stereotiplerin oluşumunda politik, sosyal, eğitsel, kültürel, aile ve doğrudan temas gibi pek çok mekanizma etki eder.
Baskı teknolojisi ile ilgili bir kavram olan stereotipin sosyoloji alanına girmesi kim tarafından gerçekleştirilmiştir?
Walter Lippmann, 1922 yılında yazdığı "Kamuoyu" adlı kitabında, stereotiplerin "çevremizdeki sosyal gruplarla ilgili kafamızdaki resimler" olduğunu ifade etmiştir. Lippmann’ın bu kullanımından sonra stereotip kavramı, başkaları tarafından da kullanılmaya başlanmış ve alandaki temel çalışma konularından biri olmuştur.
Toplumsal yaşamda erkekler ve kadınlarla ilgili stereotipler nelerdir, kadın ve erkeğe yönelik stereotipler hangi yönlerden farklılık gösterirler?
Erkekler ve kadınlarla ilgili stereotipler, hem içerik hem de yapısal özellikleri açısından farklılık gösterir. Çocuk kitapları, masallar, ders kitapları, şarkılar, filmler, çizgi romanlar, radyo ya da televizyon programlarında kızların pasif, bağımlı, duygusal vb. özellikte kimseler; erkeklerin ise kararlı, aktif, güçlü, kontrollü vb. özellikte kimseler olarak nitelendirildiği görülmüştür. Ataerkil düzende kadınlar ev içi emeğinin uzantısı olan iş piyasasında ikincil olarak ifade edebileceğimiz meslekler ile özdeştirilirken erkekler kamusal alanın sahibi olarak iktidarın, etkin başında temsil edilir.
Kadın medya çalışanlarının yaşadığı iki yönlü ayrımcılık hangi unsurlardan oluşmaktadır?
Medyadaki cinsiyetçi yapılanma üzerine yapılan araştırmalar, hem dikey hem de yatay olmak üzere iki yönlü bir ayrımcılıktan söz eder. Dikey ayrımcılık kadınların mesleklerinde yükselmelerini ve yönetici konumuna gelmelerini engelleyen görünmez kuralların ya da eğilimin varlığına ilişkindir. Yatay ayrımcılık ise kadınların mesleklerini toplumsal cinsiyete göre ayrışmış alanlar doğrultusunda, başka bir deyişle, kadın alanı olarak kabul edilen sınırlar dâhilinde yapmak zorunda olduklarına ilişkindir.
Medya temsiller aracılığıyla var olan toplumsal yapıyı yeniden üretmektedir. Bu bağlamda farklı televizyon programlar türlerinde kadın ve erkek temsilleri nasıl gerçekleştirilmektedir?
Televizyon program türleri üzerine yapılan araştırmalar, bu programların bir kısmını erkeksi, bir kısmını ise kadınsı olarak değerlendirmiştir. Örneğin, spor programlarında yer alan temsillerin büyük bir çoğunluğu erkekler üzerine gerçekleşir. Erkekler bu tür programlarda rekabet, güç ve disiplin ilişkileri içinde tanımlanır. Buna kıyasla kadınlar daha çok aile ve romantik içeriği olan ve olay örgüsü bu merkezde gelişen programlarda görülürler. Kadınlar bu tür programlarda aile ilişkileri içinde tanımlanarak özel alana sıkıştırılır, kamusal alanın bir öznesi olarak yer bulma imkanları oldukça kısıtlıdır.
Medyada yer alan haberlerde "erkek başbakan", "erkek taksici" ya da "erkek doktor" gibi ifadeler kullanılmaz iken "kadın başbakan", "kadın taksici" ya da "kadın doktor" gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu ifadeler neden cinsiyetçi söylem olarak değerlendirilmelidir?
Bu tür haberler kadın ve erkeği geleneksel cinsiyet rolleri içerisinde değerlendirir. Kadın özel alanın bir parçası olarak ancak kadınsı işlerde kendine yer bulabilir. Yukarıda verilen ifadede yer alan meslek grupları ise erkeklerin egemenliğinde olan meslek gruplarıdır. Söz konusu kimliklerden birine sahip olan kadınlar, habere konu edildiğinde kadın oldukları vurgulanarak cinsiyetçi bir söylem ile habere konu olurlar.
Yapılan araştırmalarda gazete haberlerinde kadınların büyük oranda mağdur, kurban, bir erkeğin denetiminde, anne ya da eş olarak temsil edildiğini belirlemiştir. Bu temsil biçimi hangi açıklardan kadını “özel alanın” bir parçası olarak konumlandırmaktadır?
Erkek egemen toplumlarda geleneksel cinsiyet rolleri kadını erkeğin eşi, çocuklarının annesi olarak belirler. Bu rolün ataerkil toplumlarda uygulanması ile kadın özel alanın içinde kalır. Bu bağlamda haberler incelendiğinde kadın eğer bir erkeğin himayesinde değilse mağdur ya da kurban olur. Bu durumun bir başka sebebini de kadının kendisine ait olarak atfedilen özel alandan kamusal alana çıkması oluşturur. Erkek kamusal alanın yani erkin, iktidarın sahibi olarak haberlerde yer alır. Bu erkeğin yanında yer alabilen kadın toplumsal hayatın öznesi değil nesnesini oluşturur. Bu sebeple kamusal alanda yer alan kadın ya erkeğin eşi ya da anne olarak temsil edilir.
Tematik dergiler hangi niteliklerin ötürü medyada cinsiyetçiliğin göstergesi durumundadır?
Kadına ve erkeğe yönelik tematik dergiler incelendiğinde kadınların; moda, magazin, yemek, ev işi, güzellik, alışveriş, sağlık gibi temalara sahip dergilerin hedef kitlesini, erkeklerin ise siyaset, ekonomi, spor, cinsellik, güncel haber gibi temalara sahip olan dergilerin hedef kitlesini oluşturulduğu görülür.
Günlük gazetelerde en önemli haberlerin verildiği birinci sayfadaki kadın temsil oranı sadece yüzde 21 iken gazetelerin magazin sayfalarında bu oran çok daha yüksek çıkmaktadır. Kadınların magazin haberlerinde daha fazla temsil edilmesinin sebebi nedir?
Bu haberlerde kadınların daha çok görünümleri ve buna bağlı olarak da bedenlerinin teşhiri nedeniyle haber değeri taşıdıkları saptanmıştır. Bu bağlamda, kadınlar, seyirlik bir nesne olarak görülmektedir.
Reklamlarda kadınlar hangi toplumsal roller içinde temsil edilmektedir?
Yapılan araştırmalar, reklamlarda kadının genel anlamda üç kavramda sunulduğunu göstermiştir. Bunlar; "annelik ve eşlik", "ev kadınlığı" ve "güzellik" kavramları üzerine temellenmektedir.
Sinema filmlerini, kadın ve erkek oyuncuların sayısı, bu oyuncuların cinsiyetlerine göre aldıkları roller ve filmlerde yer aldıkları süre bakımından değerlendirildiğinde ortaya nasıl bir tablo çıkmaktadır?
Ataerkil toplumun taşıyıcılarından biri olan filmler, genellikle erkek yapımcılar tarafından erkek yönetmenlere çektirilmektedir. Kadınların ikinci planda yer aldığı, başrol oyuncusunun erkek olduğu bu filmlerde kadınlar erkeklerin dünyasında genellikle verili toplumsal rollere bağlı olarak davranırlar. Filmlerde yer alan kadın oyuncu sayısı genellikle erkek oyuncu sayısından az olup, erkek kahraman eksenli öykülerde kadınlar daha çok yan rollerde yer alırlar.
Filmlerde yer alan kadın temsillerinin, basında, televizyonda ya da yeni medya yer alan kadın temsillerinden belirleyici bir biçimde farklı olmaması hangi unsur ile açıklanabilir?
Medyanın farklı alanlarında üretilen içerikler var egemen toplumsal yapı ile uyum içerisindedir. Kadın ve erkeğin medyadaki temsilleri toplumsal cinsiyet kalıplarını yeniden üretecek biçimde oluşturulmaktadır. Medyanın farklı alanlarında çalışan profesyonel erkek sayının kadın sayısından fazla olması, kadınların medya kuruluşlarında aldığı görevler ile erkeklerin görevleri arasında hiyerarşik bir farklılığın bulunması sonucunda kadınlar ikincil planda kalmaktadır.