Medyada Çalışma Hayatı Dersi 1. Ünite Özet
Bir Çalışma Alanı Olarak Medya
- Özet
Giriş
İletişimde basit gönderen, alıcı, ileti modelinden kitle iletişime ardından da medya tanımlamasına geçilmesi iletişim sürecinde yaşanan gelişmelerdir.
Bu bölümde ise, iletişim sürecinden medya sürecine geçiş, medya süreciyle gündeme gelen değişiklikler, yazılı ve sözlü basının kurumsal yapılarıyla birlikte çalışma alanları ve son olarak gerek yazılı gerekse görsel medya için metin ve görüntü servisi yapan, yaygın muhabir ve haber ağıyla medya kuruluşlarına önemli katkılar sunan ve bir çalışma alanı olarak değerlendirilen haber ajansları incelenecektir.
İletişim İle İlgili Temel Kavramlar
İletişim, bilgi, düşünce ve tutumların ileticiden alıcıya aktarılması sürecidir. İletişim olgusu ise, değişik ortamlarda değişik amaçlarla meydana gelen bir mesaj aktarımıdır. Bu olguyu oluşturan farklı özellikteki ögelerin bir araya gelmesiyle de iletişim oluşur. Üstelik iletişim anlık bir olgu değildir, bir anda olup bitmez, bir süreç içerisinde oluşur. İletişim olgu ve sürecinin ögeleri, verici, alıcı, mesaj, kanal ve geribesleme değişmez ve ana unsurlar olarak kabul edilir.
Bu temel ögelerden birincisi olan verici (gönderici, kaynak, iletici) iletinin ilk çıktığı yer olarak iletişimi başlatan “kaynak” durumundadır. Mesajı “gönderen” bir kişi, küme, topluluk ya da kurum ve kuruluşlar gibi gerçek kişiler veya araçlar (gazete, radyo, televizyon) olabilir. Bu öge, mesaj iletimi söz konusu olduğu için “iletici” olarak da adlandırılır. Her iletişim sürecinde vericinin mesajın hedefi olarak seçtiği ise “alıcı” (hedef) olarak adlandırılır. İletişimin gerçekleşebilmesi için mutlaka bir alıcı ya da hedefin olması gerekir. Ayrıca iletişimin oluşabilmesi için verici ile alıcı arasında aktarılan bir mesaj ya da ileti olması gereklidir. Bu mesajın içerisinde yalın bir ileti olabileceği gibi sayıca çok ya da karmaşık yapıda iletiler de olabilir. Bir başka öge, iletinin aktarılmasında izlenecek yol, yöntem ya da kanal, araçtır. Kanalın niteliği, iletişim türünü de belirler.
İletişim sürecinde, iletişimin eksiksiz gerçekleşebilmesinde rol oynayan son öge, alıcının mesaja verdiği tepkinin kaynak tarafından öğrenilmesi sağlayan geribesleme (feedback)’dir. Bu ögenin var olmadığı durumlarda iletişimin tek yönlü olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, yukarıda bahsedilen dört öge (verici, alıcı, ileti, kanal) bir iletişimin oluşması için zorunlu ögelerken, beşinci öge olan geribesleme, etkili bir iletişim için olmazsa olmazdır.
İnsanlar arasındaki iletişim sürecinin temel ögeleri ileti, iletiyi üreten kaynak ve iletinin tüketicisi alıcıdır. Özellikle yüz yüze iletişimde, iletişim iki yönlü bir süreç içerisinde gerçekleşmektedir. Başka bir deyişle, mesaj iletiminin üreticisinden tüketiciye doğru aktarılmasının ardından tüketiciden üreticiye doğru geri bir iletim (ikinci bir iletim) söz konusu olmaktadır. Ayrıca, iletişim sürecinde gerekli olan dört ögenin (verici, alıcı, kanal, mesaj) nitelikleri de, iletişim türlerini belirlemektedir. Yüz yüze iletişimde, söz ve hareketler kullanılması yeterliyken, daha geniş kitlelere ulaştırılması düşünülen mesajlar için farklı bir yol ve kanal kullanmak gerekir.
İletişimin kitlesel boyutta ele alınması, iletişimin topluma özgü, toplumsal bir olgu olduğunun vurgulanması açısından önemlidir. Kitle iletişimi, bilgi, düşünce ve tutumların kitlesel düzeydeki topluluğa, teknik araçlar kullanılarak iletilmesidir. Kitle iletişim sırasında, iletiyi alan ile veren arasında çok genel ilişkiler dışında -gazete satın alma ya da abone olma, sinema bileti alma- herhangi bir ilişki söz konusu değildir.
Kitle iletişim, iletişimin kitle iletişim araçları aracılığıyla gerçekleştirilmesi anlamında da kullanılmaktadır. İnsanların olup bitenler hakkında bilgi almaları amacıyla geliştirilmiş ve uzmanlaşmış kitle iletişim araçlarından gazeteler, dergiler, radyo ve televizyonlar kitle iletişiminde etkin rol oynamaktadırlar. Endüstri teknolojisinin gücünü simgeleyen kitle iletişim araçlarının yaygınlık kazanmasıyla yüzyıllardır süren iletişimin sınırlı olan kapsam ve etkileri genişlemiştir. Ayrıca, teknolojik gelişim gösteren bu araçlar sayesinde kitlesel iletişimde zaman ve uzam aşımı olanaklı hâle gelmiştir.
Böylelikle, kitle iletişimini geleneksel iletişimden ayıran bazı farklılıklar göze çarpmaktadır: Kitle iletişim araçları, önceden çift yönlü olan iletişim sürecinin tek yönlü bir iletime dönüşmesi ile enformasyonun hem taşınabilir hem de saklanabilir hâle dönüşmesini sağlamıştır. Ayrıca, kitle iletişim araçlarının işleyebilmesi için bir örgütlenmeye ihtiyacı vardır. Bu yüzden, tıpkı diğer toplumsal kurumlar ve örgütler gibi bazı özellik ve yükümlülüklere sahiptir. Kitle iletişim araçları bu özelliklerinin yanında, haber verme, propaganda, eğitim, eğlence, reklam yapma gibi pek çok işlevi de sahiptir. Kısacası, yüzyıllardır var olan geleneksel iletişimin işlevlerini, günümüzde farklı görünümlerde yerine getirmektedir.
Günümüzde medya kavramı gazete, radyo, televizyon, internet, dergi gibi kitle iletişim araçlarının tümünü ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Medya, kitle iletişiminde gerekli araçlarla bu hizmeti sunan yapının bütününü ifade ettiği gibi bu iletişimin gerçekleştiği ortamın kendisini de ifade etmektedir. Medya kavramının kullanımında, özel televizyonlarının yayına başlaması, gelişmesi ve dünyadaki küreselleşme eğilimi ile kültürel etkileşim etkili olmuştur.
İletişimden medya sürecine geçişle birlikte ortaya çıkan medyanın üç temel özelliği, kurumsallaşma, tekelleşme, ve yabancılaşmadır. Bunlardan ilki kurumsallaşma, geleneksel iletişim sürecinin, kitle iletişim sürecinde çeşitli işlevlere ayrılması ve bu işlevlerin büyük yapılar içinde gerçekleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Farklı işlevdeki kitle iletişim araçlarının haber ajansları, kâğıt sanayii, basımevleri, radyo-televizyon istasyonları, film şirketleri, gazeteler, reklam şirketleri, dağıtım şirketleri gibi büyük kurumlar tarafından yürütülmesiyle iletişim sürecini oluşturan işlevler ayrışmış ve kurumsallaşmıştır.
Kitle iletişim sürecinin yapısını belirleyen ikinci olgu, medya kurumlarında görülen tekelleşme eğilimidir. Medyadaki tekelleşme genellikle iki biçimde gerçekleşmektedir. Sektör içinde değişik faaliyet alanlarında yer alan kuruluşların, tek bir firma içinde bütünleşmesiyle dikey tekelleşme; değişik medya kuruluşlarının birleşme ya da satın alma yoluyla tek çatı altında bütünleşmesi ile de yatay tekelleşme oluşmaktadır. Sektörde yaygın olarak görülen yatay tekelleşmenin başlıca nedeni ise, ekonomik şartlar nedeniyle yayın hayatını sürdüremeyen kuruluşların büyük medya grupları tarafından satın alınmasıdır.
Kitle iletişim sürecinin yapısını belirleyen son olgu, yabancılaşmadır. Sürecin kurumsallaşması ile iletişimin temel ögeleri birbirine yabancılaşmaktadır. Kitle iletişim sürecinde içerik oluşturulurken üretimle bağlantılı kurumların biçimsel, içeriksel-ideolojik koşullarına uymak zorundadır. Bu zorunlulukta, medyanın sahiplik yapısı ya da devlet sansürü etken olabildiğinden, bu süreç üreticinin iletisine yabancılaşmasına yol açmaktadır.
Bir Çalışma Alanı Olarak Medya
İçinde yaşadığımız yüzyıl boyunca medyanın hem sayıca hem de çeşitçe önemli oranda artış göstermesi, medya sektörünün bir çalışma alanı olarak değerlendirilmesini de sağlamıştır. Son dönemlerde ise, yazılı basın ve elektronik basın yayın organları, gündelik yaşamın ayrılmaz parçaları halinde birbirleriyle rekabet içine girmişlerdir. Gerek bu rekabet ortamı gerekse teknolojik gelişmeler, gazeteciliğin içerik, teknik ve yapılanma bakımından önemli mesafeler kaydetmesini sağlamıştır. Böylelikle, önceden ikinci sınıf iş alanı konumunda bulunan gazetecilik, artık bağımsız bir iş alanı, meslek haline gelmiş; kamuoyunun oluşmasında ve yansıtılmasında üstlendiği önemli işlev nedeniyle de saygınlık kazanmıştır. Ayrıca, yazılı basının dalları olan gazete ve dergiler de, bu iş kolunda çalışma alanlarının oluşturulmasında etkin rol oynamıştır.
Gazete, politika, sanat, kültür, ekonomi, spor gibi konularda haber ve bilgi vermek amacıyla her gün ya da belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan yorumlu ve yorumsuz yayın çeşitlerinden biridir. Kişilerin sorunlarının çözülmesine yardımcı olan bilgilerin ulaştırılmasını sağlayan gazeteciliğin gerçekleştirilmesi için, sadece haber değeri taşıyan bilgilerin toplanması, yazılması, düzenlenmesi ve dağıtılması gereklidir. Bu süreçte etkin rol oynayan gazeteci ise, enformasyon toplamak, topladığı bilgileri doğrulamak ve bu bilgileri seslendiği kitleye göre anlaşılır ve yararlı hale getirmekle sorumlu kişidir.
Bir gazetenin düzenli olarak yayınlanabilmesi için örgütlenme büyük önem taşımaktadır. Örgütlenme, gazetenin yapısına ve türüne göre çeşitlilik göstermektedir. Böylece, gazetenin uluslararası, ulusal, bölgesel ya da yerel olup olmadığına göre bünyesine alacakları bürolardan, temsilciliklerden, muhabirler ve baskı tesislerinden hangilerinden faydalanacakları doğrultusunda örgütlenme şekilleri belirlenmektedir. Gazeteler örgütlenme bakımından yazı işleri, teknik birim ve idari birim olmak üzere üç temel birime ayrılmaktadır. Yazı işleri, haberleri toplayan, gazeteye hangi haberlerin, hangi hacimde, hangi tipografik özelliklerle ve görsel estetikle gireceğini belirleyen temel birimdir. Gazetenin türüne, amacına ve büyüklüğüne göre farklılık göstermekle birlikte yazı işleri bazı temel seksiyonlardan oluşmaktadır. Ancak, değişen ihtiyaçlara uygun olarak yeni seksiyonlar da oluşturulabilmektedir. Örneğin, günümüzde internetin en kolay ulaşılabilen bilgi kaynağı olarak görülmesi üzerine, gazeteler de yazı işlerinde internet birimleri oluşturmaya başlamıştır. Böylelikle, bazı gazeteler entelektüel konuların tartışıldığı sayfalar ve bu sayfaları hazırlayan birimler kurmuştur.
Bir gazetenin içerikle ilgili çalışanları, Genel Yayın Yönetmeni, Yazı İşleri Müdürü, Editörler, Sayfa Sekreterleri, Muhabirler (Foto muhabiri, Kaşeli muhabir), Redaktör, İstihbarat Şefi ve Serbest Gazetecilerdir. Genel Yayın Yönetmeni, gazetenin ne tür bir gazete olacağına, hangi okuyucu kesimine hitap edeceğine, hangi siyasi çizgiye yakın duracağına, haber ve sayfa düzeni anlayışına yani gazetenin genel yayın politikası kapsamına giren her türlü yönüne karar veren, çalışma ekibini oluşturan ve gazete sahibi ile anlaşan ekibin başında yer alan kişidir. Genel Yayın Yönetmenin yardımcısı olarak Yazı İşleri Müdürü de, gazetedeki bütün yazıların genel yayın politikasına uygunluğunu denetler ve genel yayın yönetmenini günlük akışla ilgili bilgilendirir.
Editörler, ilk olarak önemli gördükleri haberleri seçer ve bu haberleri gerektiğinde kısaltır, genişletir ya da farklı haberleri birleştirirler. Kısacası, editörler haberin biçimlendirilmesinde aktif olarak görev yapan kişilerdir. Editörler gibi Sayfa Sekreterleri de gazete sayfalarının oluşumunu sağlayan görevlilerdir ancak onlar işin teknik kısmından yani mizanpajından sorumludur. Haberlerin sayfanın hangi kısmında, hangi büyüklükte, hangi harf karakteriyle ve nasıl bir görsel malzemeyle desteklenerek gireceğine karar verirler. Muhabirler ise, olayı görmek, işitmek, hissetmek, kaydetmek ve en son olarak da tanık olduğu olayı okurlara olabildiğince iyi anlayarak ve eksik bilgi bırakmayacak şekilde aktarmakla görevli kişilerdir.
Redakte olarak adlandırılan haberin düzeltilmesi ve yeniden yazılması işini yapan yazı işleri çalışanlarına, redaktör adı verilir. İstihbarat şefi olarak adlandırılan görevliler de, muhabirlere haber konularını önerir, haber merkezine gelen istihbaratlar doğrultusunda muhabirleri görevlendirir, gündemi düzenler ve haberleri oluşturur. Son olarak, yazı işlerinde çalışan diğer görevlilerden Serbest Gazeteciler, bir gazeteye bağlı olmadan yazarak ve fotoğraf çekerek hayatını kazanan, ya da başka bir mesleğe de sahip olan ve arada sırada bir gazete ya da dergide ek bir gelir elde etmek için çalışan gazetecilerdir.
Gazete örgütlenmesi içinde yazı işleri bölümü gibi Genel Yayın Yönetmenine bağlı diğer bir bölüişletmeyle ilgili faaliyetleri yürütür. Teknik birimde ise, bir gazetede toplanan haberlerin teknik anlamda sayfaya yerleştirilmesi ve basılması işlemleri gerçekleştirilir.
Medya organizasyonunda yazılı basın içinde yer alan kitle iletişim araçlarından biri de dergidir. Dergiler, belli aralıklarla haftalık, on beş günlük, aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık şeklinde yayınlanır. Dergiler genellikle bilimsel, magazin, radyo-TV, meslek, ekonomi, aktüalite, sanat ve edebiyat gibi belli temalar doğrultusunda uzmanlaşma yolunu tercih etmektedir. Röportaj, söyleşi, yorum, eleştiri, anı, gezi yazısı ve biyografiler ise, dergilerde yer alan yazı türlerini oluşturmaktadır.
Dergilerin gazetelere göre avantajlı olduğu bir konu haberlerinin yüksek kaliteli ve bol fotoğraflı olmasıdır. Ancak, belli alanlarda işlenecek yeni ve farklı konu bulmadaki zorluk da, dergi haberciliğinin temel sıkıntılarındandır. Günlük haberlere dergilerin yayın periyoduna uygun olmadığı için genellikle sayfalarda yer verilmez. Dergilerin örgütlenmesi de gazeteye benzemekle birlikte daha sınırlı sayıda çalışanı bulunmaktadır. Örneğin, dergilerde yer alan özel haberler ve belli verilere dayanan araştırma haberler, genellikle muhabirlerin kendi çabalarıyla ortaya çıkmaktadır.
Sözlü ve görsel medya iletişim araçları olan radyo ve televizyon en hızlı haber ulaştıran kitle iletişim araçlarıdır. Radyo yalnızca kulağa hitap eden bir iletişim aracıyken, televizyon hem göze hem kulağa hitap etmektedir. Üstelik, sözlü ve görsel medyada gazetelerin aksine okuma ve yazma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu yüzden, her yaştan, her eğitim düzeyinden izleyiciye kolay erişim imkanı sunmaktadır. Ancak, gazete ve dergilerde yayınlanan haberler belge niteliği taşırken, radyo ve televizyondan aktarılan mesajlar kalıcı olmamasıyla birlikte anında tüketilmektedir. Ayrıca, bu haberler gazete ve dergide olduğu gibi radyo ve televizyonda ayrıntılı olarak verilmemekte, daha çok yüzeysel olarak aktarılmaktadır.
Çalışma alanı olarak bir televizyon kanalını idari personel, yapım-yönetim ekibi ve teknik personel şeklinde üç ana birimde ele almak mümkündür. Bunlardan ilki idari personel, bir televizyon kuruluşunun idaresinden sorumlu, en tepede bulunan, televizyonu hem bir medya kuruluşu hem de bir ticari işletme mantığıyla yöneten birimdir.
Ulusal bir televizyon kuruluşunun idari personelinde, televizyon kanalının yayın politikası doğrultusunda birimler arasındaki koordinasyonu sağlamakla yükümlü, televizyon kanalının en tepesindeki yönetici olan Genel Yayın Yönetmeni (Genel Müdür); kanalda yayınlanacak haberin toplanmasından, hazırlanmasına ve sunumuna kadarki tüm aşamaların sağlıklı olarak işlemesinden sorumlu Haber Müdürü; televizyon kanalında yayınlanan program türlerinin hazırlatılmasından ve yayınlanmasından sorumlu Program Müdürü; televizyon kanalının kendi üretimi dışında ihtiyaç duyduğu yapımları, bir dış prodüksiyon şirketinden temin etmesinden sorumlu
Dış Yapımlar Müdürü; televizyon kanalında çalışan personelin ve kanalın tüm mali harcamalarını, girdi ve çıktılarını denetleyen Muhasebe Müdürü; televizyon kanalında gösterilecek tüm reklam anlaşmalarının yapılmasından ve yayınlanmasından sorumlu Reklam Müdürü; kanalın prestijini ve tanıtımını sağlamaya yönelik kültürel ve sosyal ilişkileri, kanal vizyonuna uygun şekilde düzenleyen Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürü; yayın yapılacak stüdyoların bulunduğu binaların genel güvenliğini sağlayan Bina Sorumlusu ve son olarak, televizyon kanalının ihtiyaç duyduğu alımları, bütçe imkânları elverdiği ölçüde gerçekleştiren Satın Alma Müdürü gibi görevliler bulunmaktadır.
Televizyonda yayınlanan programların yapım ve yayın sürecinde aktif rol oynayan ‘Yapım-Yönetim Ekibi’ bulunmaktadır. Bu ekibi, Stüdyo Şefi, Sunucu/Spiker, Yapımcı, Yönetmen, Yönetmen Yardımcısı, Prodüksiyon Amiri, Dekoratör, Makyöz, Kostümcü, Kuaför gibi çalışanlar oluşturmaktadır.
Ekran önündeki kişiyle kontrol odası arasında bağ kuran Stüdyo şefi, ana kumandadan başa takılan bir düzenek (intercom) yoluyla talimat alır ve simgesel el hareketleri kullanarak ekran önündeki spikeri/sunucuyu yönlendirir. Kamera önünde bulunan spikerler de, genellikle prompter operatörünün akıttığı, önceden yazılmış haber spotlarını okurlar ya da doğaçlama olarak programın sunuşunu gerçekleştirirler. Programın akışı içerisinde yer alacak görüntülerin ne zaman yayına gireceğini, uzunluğunu ve programdaki konumunu da kapsayan anahtar yayın kararlarını alan yapımcı, ayrıca yabancı programların yayın haklarını satın alır, programlar hakkında fikir üretir. Programın bütçesini belirleyip, malzeme alımının gerçekleşmesini sağlar ve program ekibini belirler.
Programın hazırlanmasından izleyiciye sunulmasına kadar, tüm evrelerden sorumlu olan yönetmen, programın görünümü ve uyandıracağı etki açısından önemli kararlar alır. Ana kumandadaki ve stüdyodaki tüm ekibe direktifler göndererek onların uyum içinde çalışmasını sağlar. Yönetmen yardımcısı ise, yapımcı ve yönetmene program öncesindeki hazırlıklarla ilgili bilgi verir, programa ayrılan zaman ile ilgili kararları onlara danışır. Böylelikle, yönetmen yardımcısının hesaplamaları doğrultusunda programın uzunluğu ya da kısalığıyla ilgili müdahaleler gerçekleştirilir. Prodüksiyon amiri de, iç ve dış yapımları, hedef kitlesini ve programın niteliğini göz önünde bulundurarak oluşturur.
Programa hangi dekorun uygun olacağına karar veren ve dekoru tasarlayan dekoratör, dekorun beklenen gerçeklik duygusunu yansıtması için yönetmen ve ışıkçıyla da görüşerek en iyi etkiyi yakalamaya çalışır. Kamera önündeki sunucuya, programa davet edilen konuğa yaptığı makyajla onları mümkün olduğunca güzel göstermeye çalışan makyöz; onların programa uygun saç tasarımlarını gerçekleştiren kuaför; sunucunun, oyuncuların kostümlerini programa göre hazırlayan, kostümlerin bakımını ve korunmasını sağlayan kostümcüler de, m olan idari birim, dekoratörler gibi ekranda güzel bir görsel etki yaratmaya çalışan ekibin diğer üyelerindendir.
Bir televizyon kanalında çalışan idari personel ve yapımyönetim ekibi dışında, haber ya da bir başka programın yayını esnasında çalışan geniş bir teknik ekip de bulunmaktır. Son çalışma grubunu oluşturan bu teknik personel içerisinde, Teknik Yönetmen, Teknisyen (VTR’ci), Ölçü Bakım Elemanı, Ses Operatörü, KJ Operatörü, Aydınlatma (Işık) Yönetmeni, Kameraman, Grafiker, Kurgucu, Prompter Sorumlusu, Yayın Yönetmeni ve Ana Kumanda Sorumlusu gibi pek çok kişi yer almaktadır.
Kulağa hitap eden bir iletişim aracı olarak radyoda, mesajın iletim yolu sadece ses kanalıyla gerçekleşmektedir. Dolayısıyla radyo yayıncılığında ana unsur ses, kullanılan tek araç da mikrofondur. Ayrıca, sesin hayalde görüntü yarattığı ve her türlü iletinin de mikrofon aracıyla gerçekleştiği düşünüldüğünde, etki açısından hem mikrofonun doğru bir şekilde kullanılması hem de dinleyicinin hayal gücünü harekete geçirecek programların hazırlanması gerekli görülmektedir.
Radyonun, haber verme ve eğlendirme işlevini yerine getirebilmesi için çalışan bir radyo ekibi bulunmakta ve bu ekipteki çalışanların sayısı da, radyonun kamu ya da özel girişimci sahipliğinde olmasına bağlı olarak değişebilmektedir. Radyoların yerel, bölgesel ya da ulusal ölçekte yayın yapmaları da, çalışan sayısını etkileyen başka bir faktördür. Bir çalışma alanı olarak radyoda Sunucu ve Spiker, Radyo Müdürü (Yönetici), Program Müdürü, Yapımcı ve Teknik Yönetmenden oluşan bir kadro bulunmaktadır.
Radyoda en önemli görev, dinleyici üzerinde oluşturacağı etki bakımından sunucu ve spikerdedir. Radyonun yayın akışı ya da metin ne kadar iyi olursa olsun, sunucunun performansı yeterli değilse istenen etkiyi yakalamak mümkün olmayacaktır. Hızlı düşünen, doğaçlama yeteneği bulunan, yeni gelişen durumlar karşısında çabuk toparlayabilen, dinleyiciyle sağlıklı bir bağ kurabilen sunucular, radyo yayıncılığı açısından idealdir. Radyonun yayın politikasından sorumlu radyo müdürü ise, radyonun sahibi tarafından işleyişle ilgili her konuda yetkilendirilmiştir. Bu yetkiye bağlı kalarak, radyo müdürü radyonun en çok dinleyiciye ulaşması ve kazancını en üst seviyeye çıkarmasına yönelik stratejiler geliştirir.
Program müdürü, yayınlanacak programların yapısına, hedef kitlesine ve yayın politikasına uygunluğuna karar verir. Ayrıca, programların bütçelerini denetleyerek, gerekirse mali destek açısından harekete geçilmesini sağlar. Radyo programlarının yapımından yayınına kadarki tüm süreçten sorumlu olan yapımcı, program ekibinin, teknik ekibin çalışma disiplini ve uyum içerisinde çalışmasında da etkin rol oynar. Teknik yönetmen ise, radyo yayınının gerçekleştirilmesi için tüm teknik şartları oluşturan kişidir. Yayın öncesinde teknik cihazları kontrol edip, olası aksilikleri giderirken, yayın esnasında da dış kaynaklarla olan bağlantının gerçekleştirilmesi için teknik altyapıyı hazırlar.
Gazeteler ya da televizyonların yurtiçi ve yurtdışı muhabirlerinden oluşan, haberleri olay yerinden haber merkezlerine ulaştıran bir iletişim ağı bulunmasına rağmen görsel ve yazılı medya, ülkenin ya da dünyanın bütün güncel olaylarını takip edecek kadar gelişmemiştir. Bu aşamada, yardımcı kaynaklar olarak haber ajansları devreye girer ve medya kuruluşlarına yazılı ya da görüntülü haber servisi yapar. Medya kuruluşları da, bu hizmet karşılığında, haber ajanslarına abonelik bedeli öder.
Haber ajanslarının abonelerine etkin servis sunabilmesi için sürekli bağlantı kurulabilen çok yoğun bir muhabir ağı ile merkezde sürekli çalışma hâlinde olan güçlü bir yazı işleri kadrosuna sahip olmaları gereklidir. Böylelikle, haber değeri taşıyan bir olay hemen öğrenilebilecek, nerede ve ne zaman olursa olsun zaman kaybetmeden abonelere iletilebilecektir.
Haber ajansları, yurtiçinde yaygın kadrosuyla, bölge büroları aracılığıyla yazılı ve görüntülü haberleri toplayıp abonelerine ulaştırmada sorun yaşamazken yurtdışı için durum aynı olmamaktadır. Çünkü, her ajansın, dünyanın her yerinde muhabirlerini bulundurması mümkün değildir. Ancak, ülkelere ait ajanslarla anlaşmalar yapılması, haberlerin, fotoğrafların, görüntülü haberlerin takas yoluyla alınması gibi yöntemlerle yurtdışı haber alımı sorunu giderilebilir. Haber ajanslarının farklı ülkelerdeki haberlere ulaşmasının diğer bir yolu da, kadrolu olmayan ancak sürekli ilişki içinde olunan gazetecilerdir. Ajansın elemanı olmayan bu güvenilir gazetecilere, bölgeye özel muhabir göndermeyi gerektirecek durumlarda başvurulur ve ilettikleri habere göre sayfa başına ödeme yapılır.