Temel Veteriner Patoloji Dersi 5. Ünite Özet
Hücre Ve Dokularda Zedelenme, Metabolizma Bozuklukları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hücre ve Doku Zedelenmesinin Nedenleri
Hücre ve doku zedelenmesinde; fiziksel, kimyasal ve toksik, beslenme bozuklukları, metabolik nedenlere bağlı bozukluklar, immünolojik nedenler, gen ve kromozom bozuklukları ile bakteri, mantar, virüs ve parazitler gibi biyolojik nedenler rol almaktadır.
Fiziksel Nedenler ; bunlar çarpma, vurma, germe, ezme, basınç altında kalma gibi mekanik; donma, yanma ile sonuçlanan aşırı soğuk ve sıcak, elektrik akımı, kızılötesi, morötesi ve iyonize ışınlar şeklinde özetlenir.
Kimyasal ve Zehirli Nedenler; çeşitli organik, inorganik maddelerdir. Özellikle cıva, kurşun gibi ağır metaller ile zehirli bitkiler ve uygun olmayan şekilde alınan ilaçlarla zehirlenmeler; yakıcı asit ve bazlar bu gruptadır. Hücre ve dokuların yıkım ürünlerinden veya böbrek hastalıklarında oluşan ürenin kana karışmasından ileri gelen otointoksikasyonlar bir başka nedendir.
Beslenme Bozuklukları; fazla, eksik, yanlış beslenme; vitamin eksikliği veya A, D vitamini fazlalığı; mineral ve iz element eksiklikleri bu grupta yer alır. Susuzluk, vücut suyunun azalmasına sebep olur. Hücrede suyun azalmasıyla sitoplazma yoğunlaşır, asitliği artar. Organa az kan gelmesi (oligemi) veya hiç kan gelmemesi (işemi) yüzünden organın beslenememesi de bir başka faktördür.
Metabolik Maddelere Bağlı Bozukluklar; metabolizmada görevli enzim ve hormonların eksikliği, fazlalığı veya bunların yanlış işlevi nedeniyle şekillenir.
İmmünolojik Nedenler; bağışıklık sisteminin yanlış işlevi, yetmezliği, fazla uyarılmasına bağlı olarak şekillenir. Alerjik ve otoimmun hastalıklar bu grupta değerlendirilir.
Gen ve Kromozom Bozuklukları; doğumsal veya sonradan oluşan gen mutasyonları, bunların yönlendirdiği enzim ve hormonlara; hücre metabolizması ve yapılanmasına yansır.
Biyolojik Nedenler; vücut hemen her zaman virüs, bakteri, mantar ve parazitlerin etkisi altındadır. Bu etkenler, etkilerini ya zehirli ve metabolik ürünleriyle, antijenik uyarılarıyla doğrudan ya da başlattıkları yangısal, immünolojik reaksiyonlar kanalıyla dolaylı gösterir.
Aşırı Çalışmanın Getirdiği Bitkinlik; hücreler, etkinliklerini artıran strese karşı metabolizmalarını artırarak uyum sağlamaya çalışırlar. Dejeneratif değişiklikler ortaya çıkar ve iyileşme olmazsa ölümle noktalanır.
Yaşlılık; vücudun birçok hücresi hayat boyu kalıcı değildir. Yaşamları boyunca fazla çalışma, beslenme eksikliği, kimyasal, fiziksel ve enfeksiyöz etkilere bağlı olarak yıpranırlar; sonuçta metabolizmaları azalır, fonksiyonları kısıtlanır. Yaşlanan hücrelerin organelleri azalır, lipofuksin gibi metabolizma ürünleri birikir.
Hücre ve Doku Zedelenmesinin Oluşumu
Zedelenme; etkinin tipi, şiddeti, süresi, etkilenen canlının türü, doku ve hücrelerin tipi gibi pek çok faktöre bağlıdır. Dolayısıyla aynı etkinin bulguları olaydan olaya farklıdır. Yapısal bir değişiklik şekillenmemişse bulgular gözle görülmez. Bir kısmı ise başlayıp hücrede, hücreler arası dokuda ve sonuçta da o organda yapısal değişiklik meydana getirir.
Bazı bozuklukların iyileşmesi olanaklı ise de bazılarında bunların iyileşmesi olanaklı değildir. Bazen iyileşme olsa da ilk etkinin tetiklediği etkiler hücrede yeniden geri dönüşsüz değişikliklere neden olabilir. Bazı etkiler hücrede geçici değişiklik, bazısı kalıcı bozukluk yapar. Kimi zaman hücre ölmemekle beraber, metabolizmasını, fonksiyonunu ve morfolojisini değiştirerek ona uymaya çalışır. Kimi zaman da nasıl karşı koyarsa koysun ölümden kurtulamaz.
Hücre ve Dokularda Uyuma İlişkin Değişiklikler
Uyum reaksiyonları hücre metabolizmasını azaltan ve artıran nedenlerden ileri gelir.
Atrofi: Genel olarak gelişimini tamamlamış doku ve organların herhangi bir nedenle sonradan küçülmesidir. Uzun süren etkilerle yavaş gelişen morfolojik bir değişikliktir. Patolojik olduğu gibi fizyolojik de olur. Patolojik atrofinin esas nedeni beslenme yetersizliğidir.
Hipoplazi: Doğumsal olarak doku ve organların küçük görülmesidir. Morfolojik yönden atrofiye benzese de atrofi tanımına girmez. Çünkü gelişimini tamamlamış bir organ veya dokunun sonradan küçülmesi değildir.
Hipertrofi ve Hiperplazi: Hipertrofi, organ ve dokuların büyümesidir. Atrofinin tersi olan bu durum ya o organ ve dokudaki hücrelerin hacimce artmasından ya da hücresel çoğalmasından ileri gelir. Haliyle böyle organ hacim ve ağırlıkça artar. Histolojik temelde ise, eğer hücrelerin hacminde bir artış varsa hipertrofiden; hücrelerin sayısında bir artış varsa hiperplaziden söz edilir. Hipertrofi ve hiperplazinin bir organda bazen biri bazen her ikisi birden görülür. Bu durum etkinin tipi ve süresinden ziyade hücrenin tipiyle ilgilidir.
Metaplazi: Olgunlaşmış dokudaki hücrelerin embriyonal kökeni aynı olan bir başka hücre tipine dönmesi olayıdır. Dönüşüm daima aynı dokunun farklı hücreleri arasında olur. Metaplazi olayı hücreden çok stres altında kalan dokunun bir uyum reaksiyonudur.
Dejenerasyonlar ve Metabolizma Bozuklukları
İç ve dış etkilerle organ ve dokuların hücrelerinde ve hücreler arası bölgelerde ortaya çıkan birincil morfolojik değişiklikler ve birikimlerdir. En çok yangı ile karışır. Çünkü yangı sonunda, hücre ve dokular zarar görüp yıkımlanarak ölür. Ancak buradaki dejenerasyon yangı tablosuna sonradan ikincil eklenmiştir. Aynı durum dejenerasyon için de geçerlidir. Dejenere olup nekroze olan dokuların temizlenmesi yangısal reaksiyonla olasıdır. Dejenerasyonlar çeşitli şekilde adlandırılır. Tercih edilen, dejenerasyona uğrayan organın sonuna “ose” (oz) veya “osis” (ozis) eklerinin getirilmesidir. Nefroz (nephrozis) böbrekte, hepatoz (hepatozis) karaciğerde, myokardose (myokardozis) kalp kasındaki dejenerasyonu belirten terimlerdir.
Metabolizma bozuklukları etiyolojileri, kimyasal yapıları ve morfolojik bulguları göz önüne alınarak gruplandırılır. Böyle yapılmasındaki amaç, bulgulardan yola çıkarak olayın ne çeşit bir etki sonucu geliştiğinin aydınlatılmasıdır.
Dejeneratif değişiklikler, hücrelerde su ve elektrolit dengesinin; protein, pürin, karbonhidrat, lipit, mineral madde metabolizmaları ile keratin, kollajen bozulmalarının sonucunda hücre içi ve dışında madde ve pigment birikimleri şeklinde görülür.
a) Hücrede su ve enerji metabolizması bozukluğu
Hücre organellerinde ve sonra da hücrenin tümünde su toplanmasının morfolojik yansıması akut hücre şişkinliği tanımıyla ifade edilir. Bunlardan en hafifi bulanık hücre şişkinliği ve giderek ağırlaşanı ise hidropik dejenerasyondur.
b) Protein metabolizması bozukluğu
Hyalin ve Hyalin Dejenerasyonu; hyalin Grekçede “cam” anlamına gelir. Hyalin denilmesinin sebebi, HE ve PAS ile boyanın dokuların ışık mikroskobik incelenmesi sırasında hücre içi ve hücre dışına yerleşmiş; homojen pembe renkte, şekilsiz (amorf), camsı alanların, kitlelerin damlacıkların görülmesindendir. Temel yapısı bozulmuş proteinlerdir. Ancak ışık mikroskobik görünümü aynı olsa da kimyasal yapısı, dokulara yerleşimi ve etiyolojisi farklıdır. Ayrıca her hyalin, dejenerasyon kapsamına girmez. Yine her hyalin, temel bir bozukluğu yansıtmadığı sürece patolojik değildir; fizyolojik de olabilir.
Amiloid ve Amiloid Dejenerasyonu; amiloid bir birikimdir. Dokularda daima hücre dışında yerleşerek amiloidozis denilen tabloyu oluşturur. Bir kısım hastalıkların seyri sırasında ortaya çıkan farklı ve karışık yapıya sahip patolojik maddelerin hücreler arasına birikmesinden ileri gelir. Bu bakımdan başlı başına bir hastalık olmayıp bir başka hastalığın sonucu olarak şekillenir. Ancak biriktiğinde, hücrelerin ve dokunun beslenmesini, fonksiyonunu engeller. Amiloid denilmesinin nedeni, nişastaya (amiloid=nişasta benzeri) benzer şekilde boyanmasındandır.
c) Pürin metabolizması bozukluğu
Pürin bazları (adenin, guanin) karaciğerde ksantin üzerinden ürat ve ürik aside çevrilir. Bu ürünler vücuttan uzaklaştırılmazsa kanda ürenin artması, dokularda ürat kristallerinin (sodyum ürat) birikmesiyle urikozis (gut) oluşur.
d) Karbonhidrat metabolizması bozukluğu
Kanda glukozun artması veya azalması, dokuda glikojen fazlalığı eksikliği; glikojen bulunmayan dokularda toplanması şeklinde olur. Bu bozukluklar glikojen metabolizmasında gerekli enzim ve hormonların olmaması, eksik olması veya yanlış işleviyle şekillenir. Hipoglisemi kanda glukozun azalmasıdır. Diabetes mellitus (şeker hastalığı); kanda glukozun yükselmesi (hiperglisemi) idrarla dışarıya atılması (glukozuri) ile karakterizedir.
e) Yağ metabolizması bozuklukları
Vücudun çeşitli yerlerindeki yağ dokusunun artması, azalması; yağ dokunun bulunmadığı bölgelere yağ hücrelerinin sızması veya hücre yıkımı dolayısıyla serbest yağın birikmesi; diğer hücrelerde görülmeyen yağın görülür hale gelmesi; kan yağlarının normalin altına inmesi veya üstüne çıkması; yağ metabolizmasına gerekli enzimlerin, hormonların bozulması gibi olayları içerir.
f) Kalsiyum metabolizması bozukluğu
Kalsiyumun kanda azalması “hipokalsemi” veya artması “hiperkalsemi” ; kemiklerde birikmemesi, yetersiz birikmesi veya normal birikip sonradan azalması şeklinde özetlenir. Kalsiyumun kemik dokusu ve dişler dışında toplanmasına “ heterotopik kalsifikasyon” , “patolojik kalsifikasyon” veya yalnızca “kalsifikasyon” (kireçlenme) denilir.
g) Keratinleşme bozukluğu
Keratin, epitel dokunun yapısal proteinidir. Deri ile kıl, boynuz, tırnaklar gibi deri eklentilerinde bulunur. Deri yüzeyindeki hücrelerde hücrenin ölümüne kadar olgunlaşır ve kepek şeklinde dökülür. Keratin bozukluklarına diskeratozis denilir. Genelde keratinde azalma (hipokeratoz) ve artma (hiperkeratoz) şeklindedir. Kornifikasyon (boynuzlaşma) deri yüzeyindeki keratin katının artmasıyla karakterizedir.
h) Kollajen bozukluğu
Fibrinoid Dejenerasyon, fibrinoid, kollajenin bozulmasıyla şekillenen bir maddedir. Özellikle organ ve dokulardaki kan damarları duvarında ve bağ dokuda gelişir.
Mukoid dejenerasyon, çıplak gözle sümük gibi görülse de bağ dokunun bozukluğudur. Sebep ve yerleştiği yer bakımından farklıdır. Makroskopik görünüşü müsine benzer. Bağlayıcı doku aralıklarında sümüğe (musine) benzer bir maddenin toplanmasından; bölgedeki doku kısımlarının yıkımlanıp erimesinden (özellikle elastin, kollajenin eriyip parçalanmasından) ileri gelir.
i) Pigment birikimleri
Normalde vücutta üretilen (endojen) pigmentlerin fazla ya da az olması veya bulunmamasından; genetik, enzimatik ve herhangi bir sebepten yanlış üretilmesi, yerine başka bir pigmentin şekillenmesinden; dışarıdan alınan (ekzojen) pigmentlerin vücutta birikmesinden kaynaklanır. Bir kısım hastalıkların belirtisi olarak gelişirler. Ancak biriktikleri organın fonksiyonunu bozduklarından kendileri de bir hastalık sebebidir. Pigmentler kökenlerine, kimyasal yapılarına ve geliştikleri hastalıklara göre sınıflandırılır.
Hücre Ölümü
Hücrede geri dönüşsüz değişikliklerin varacağı son noktadır. Nekroz ve apoptozis şeklinde gelişir.
Nekroz: Canlıda yersel hücre ölümüdür. Bu ölüm o bölgedeki birkaç hücrenin ölümünden ibaret olmayıp hücreler arasının da içinde olduğu bir grup hücreyi de kapsar. Bu anlamda nekroza yersel doku ölümü demek daha uygundur. Nekroz, pıhtılaşma nekrozu ve erime nekrozu olarak iki temel şekilde görülür. Diğer tipler bunların birinden kök alır veya ikisinin karışımıdır.
Apoptozis: Programlı hücre ölümüdür. Yaşlanan, yıpranan, bozulan veya artık gerek duyulmayan hücrelerde; genlerin kontrolündeki moleküler mekanizmaların devreye girerek hücrenin bir program çerçevesinde kendini imha etmesidir. Aslında canlılık için gerekli olan fizyolojik bir olaydır. Embriyonal dönemden itibaren daima devrededir.