Hayvancılık Ekonomisi Dersi 7. Ünite Özet
Hayvancılık Sektöründe Pazarlama Ve Örgütlenme
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Pazarlama Kavramı ve Pazarlama Araçları Pazarlama Kavramı
Pazarlama dilimizde İngilizce “marketing” sözcüğünün karşılığı olarak yerleşmiştir. Ancak marketing; Türkçemizdeki pazarlama sözcüğünden çok daha geniş bir anlam ifade etmektedir. Pazarlama dar anlamda alış-veriş yapmak demektir. Oysa marketing çok çeşitli teknik ve ekonomik aşamaları kapsamakta ve fonksiyonları ifade etmektedir. Genel bir tanımlama yapılacak olursa pazarlama; iktisadi mal ve hizmetlerin üretiminden tüketimine kadar olan aşamalarla ilgili her türlü işletme faaliyetlerini inceleyen özel bir işletme iktisadi alanıdır.
İktisadi mal ve hizmetlerin pazarlanmasının ise üç temel amacı vardır.
- Mevcut piyasanın ve piyasadaki efektif talep hacminin muhafazası,
- Mevcut piyasanın korunması ile potansiyel talebin efektif hale getirilmesi suretiyle talep hacminin artırılması,
- Yeni piyasalar elde ederek pazarlama hacminin yükseltilmesidir.
Pazarlama; ürün satışını gerçekleştirebilmek, markayı güçlü kılabilmek, her anlamda tüketicilere-müşterilere ulaşabilmek, pazarda tutunabilmek için olmazsa olmazdır. Pazarlamanın temelinde pazarlama karması olarak da ifade edilen, dört temel kavram yer almaktadır. Bu ilkeler İngilizce karşılıklarından dolayı “4P” olarak bilinmektedir.
- Ürün (Product)
- Fiyat (Pricing)
- Dağıtım (Place)
- Tutundurma (Promotion)
Pazarlama fonksiyonlarının yerine getirilmesinde yararlanılan başlıca araçlar aşağıdadır.
- Piyasa araştırması
- Marka
- Ambalaj
- Reklam
- Satış Personeli
Piyasa Araştırması
Piyasa araştırması, pazarlama problemlerinin çözümüne ilişkin bilimsel metodun uygulanması olarak ifade edilebilir. Piyasa araştırmasında mal ve hizmetlerin pazarlamasına ait veriler sistemli şekilde toplanarak kaydedilmekte ve analiz edilmektedir.
Piyasa araştırması konusu işletmelerin pazarlama faaliyetleri ile ilgili her konuda yapılabilmektedir. Bunlar:
- Tüketici araştırması,
- Ürün (mamul ) araştırması
- Reklam araştırmasıdır.
Tüketici Araştırması tüketicinin sayısı, yeri, yaşı, eğitim düzeyi, cinsiyeti, gelir durumu ile davranış biçiminin ve nedenlerinin incelenerek belirlenmesidir.
Ürün (Mamul) Araştırması; pazarlama konusu olan iktisadi malın miktar ve kalite özelliklerinin geliştirilmesi suretiyle tüketici isteklerine en uygun hale dönüştürülmesidir.
Reklam Araştırması; Pazarlama faaliyetinin önemli bir aracı olan reklam, etkin olduğu ölçüde akılcıdır. Yapılan reklam faaliyetinin tüketici üzerindeki etkisinin araştırılması, reklam araştırmasının konusunu oluşturmaktadır.
Marka
Piyasada pazarlaması yapılan malların birini diğerinden ayıran markanın yeri ve önemi oldukça fazladır. Çünkü piyasada teşhir edilen malın benzerinden ayırt edilebilmesi marka ile mümkün olmaktadır. Markaların seçiminde tüketiciye en uygun geleceği düşünülen kelime veya sembollerden yararlanılması gerekmektedir.
Pazarlamada Ambalaj ile Paketlemenin Yeri ve Önemi
Ambalaj; Pazarlama faaliyetlerinin başarıya ulaştırılmasında büyük öneme sahip bir araçtır. Ambalaj ürünün içinde muhafaza edildiği kaba verilen isim olarak tanımlanabilir. Ambalajlama özel bir kap içinde bir ürünün tüm özelliklerinin makul bir süre muhafazası veya saklanması anlamına gelmektedir.
Paketleme; Pazarlama faaliyetlerinde ambalaj kadar önemli diğer bir konu da paketleme işlemidir. Paketlemede önemli olan husus sürümü yapılan malın az yer işgal etmesi, taşımada kolaylık ve dolayısıyla iktisadilik sağlamasıdır.
Pazarlama Faaliyetlerinde Reklam
Bir iktisadi malın varlığının ve özelliklerinin tüketiciye tam ve doğru olarak etkin bir biçimde iletilmesine reklam adı verilmektedir. Bir başka deyişle reklam, satışları artırmak ana amacıyla tüketicilere mal, hizmet ve piyasa konusunda bilgi sunmak ve mala karşı ilgi uyandırmak için başvurulan bir pazarlama tekniğidir.
Pazarlamada Satış Personeli
Günümüz tüketicisi, tüketim kararlarında rasyonel olmaktan daha çok duygusaldır. Bu nedenle müşteriye “alıyorum” veya “almıyorum” son sözünü söyletecek olan satış personelidir.
Pazarlamada Verimlilik, Teknoloji ve Organizasyon
Pazarlama ve Verimlilik
Hayvan ve hayvansal ürünlerin çağın değişen ve gelişen koşullarına uygun bir biçimde verim ve kalitesinin artırılması, Türkiye ekonomisi açısından büyük öneme sahiptir. Bunun başarılabilmesi ise; pazarlama organizasyon ve fonksiyonlarının etkin bir biçimde yerine getirilmesine bağlıdır. Hayvansal ürünler açısından pazarlama; hayvan ve hayvansal ürünlerin üreticiden son tüketiciye kadar geçirdiği bütün ekonomik ve ticari işlemleri ve kuruluşlarını, bu işlemlerin üretici, aracı ve tüketici üzerindeki etkilerini inceleyen bir uzmanlık alanı olarak tanımlanabilmektedir. Bu hizmetlerin serbest piyasa ekonomisi koşullarında yerine getirilmesiyle, işletme ekonomisi kurallarına göre hareket etmek gerekmektedir. Başka bir ifadeyle daha az masrafla tüketiciye en yüksek tatmin ve üreticiye de optimum kârın sağlanmasıdır.
Pazarlama ve Teknoloji
Türkiye’de pazarlama hizmetlerinin gelişmesi, teknolojik gelişme düzeyi ile çok yakından ilgilidir. Teknolojik gelişme, geniş anlamda endüstriyel gelişme (et, süt sanayi vb); bu amaca yönelik ekonomik araçların kanalize edilmesi, aynı zamanda ürünlerin tüketiciye en iyi şartlarda ve onun talep ettiği şekil, kalite ve miktarda sunulması anlamına gelmektedir.
Pazarlama ve Organizasyon
Pazarlama organizasyonu bir ülkeden başka bir ülkeye göre farklılıklar gösterebilmektedir. Ancak iyi ve etkin bir pazarlama organizasyonu tüketici talep ve tercihlerini üretim kesimine eksiksiz bir şekilde ulaştırmalıdır.
Türkiye’de Hayvansal Ürün Pazarlama Kanalları
Kasaplık Hayvan ve Et Pazarlama Kanalları
Kasaplık hayvan ve et pazarlaması; kasaplık hayvan et ve mamullerinin üretimden tüketime kadar olan süreçte; arz, talep, fiyat ve masraf faktörlerini onların muhtelif zaman, yer ve şekildeki durumlarına göre aldığı reaksiyonları değerlendirmektir. Pazarlamaya ilişkin bu hizmetler serbest piyasa ekonomisinde yerine getirilirken işletme ekonomisi kurallarına göre hareket etmek pazarlamanın başlıca amaç ve görevleri arasında yer almaktadır. Bir başka deyişle daha az masrafa tüketiciye en yüksek tatmin ve üreticiye en yüksek kârın sağlanmasıdır. Türkiye’deki kasaplık hayvan ve et pazarlamasında yer alan pazarlama organları aşağıdaki gibi sıralanabilir.
- Köy toplayıcıları
- Hayvan tüccarları
- Besiciler
- Komisyoncular
- Toptancı kasaplar
- Perakendeci kasaplar
- İhracatçılar (dışsatım)
- Et mamulleri imalatçıları
Kırsal Alanda Kasaplık Hayvan ve Et Pazarlaması; Kırsalda pazarlama kanalı içinde üretici-köy kasabı yer almaktadır. Pazarlama kanalının kısalığına rağmen etin fiyatı yüksektir. Çünkü tüketici adedinin azlığı ve alım gücü yetersizliği perakendeci kasaba yoğun bir iş ve çalışma kapasitesi sağlamamaktadır. Bu nedenle pazarlamanın maliyeti prodüktivite düşüklüğü nedeniyle yüksek olmaktadır.
Kasaba ve Küçük Şehirlerde Kasaplık Hayvan ve Pazarlaması; Bu pazarlama modelinde genellikle kasap iki görevi birden yüklenmiş bulunmaktadır. Tüccar ve perakendeci kasabın bazen bir üçüncü görevi besicilik şeklinde yaptığına da rastlanılmaktadır. Burada tüccar perakendeci kasap, kasaplık hayvanı bizzat üreticiden aldığı gibi pazardan da hayvan tedarik edebilmektedir. Belediye mezbahasında hayvanları kestirdikten sonra yine kendi dükkânında tüketime arz etmektedir.
Büyük Tüketim Merkezlerinde Kasaplık Hayvan ve Et Pazarlaması; Büyük tüketim merkezlerinde kasaplık hayvan ve et pazarlamasını, kasaplık hayvan ve et pazarlamasında etkili olan (komisyoncu, hayvan tüccarı ve toptancı kasap gibi) terminal pazarda pazarlama kuruluşlarının bulunup bulunmadığına ve etki derecelerine göre ayırmak mümkündür.
Süt Pazarlama Kanalları
Süt pazarlama sistemi ülkemizde ette olduğu gibi uzun ve karmaşıklık bir yapıya sahiptir. Bu sistem üreticinin ürününü değer fiyatına satamamasına, tüketicinin de ürünleri pahalıya tüketmesine neden olmaktadır.
Kooperatifçilik Kavramı Tarihsel Gelişimi, İlkeleri ve Kooperatifçiliğin Türkiye’deki Gelişimi
Kooperatifçilik Kavramı
Kooperatifçilik sanayi devrimi sonrasının sosyal bir kurumudur. Bundan önce insanların ortak ekonomik gereksinimlerinin giderilmesi amacıyla işbirliğine giderek güçlerini birleştirdikleri bilinmektedir. Ancak bugünkü anlamda kooperatifçilik sanayileşme süreci ile birlikte ortaya çıkmıştır.
Kooperatif hareketinin özünde serbestçe iktisadi amaçlar için örgütlenme, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma amacı ile bir araya gelme bir işletme organizasyonu kurma amacı yatmaktadır. Kooperatif fertlerin tek başlarına yapamayacakları veya birlikte yapmalarında yarar bulunan işleri en iyi biçimde yapmak üzere dayanışma suretiyle ekonomik güçlerini bir araya getirmeleridir. Kooperatifler karşılıklı yardım ve dayanışma ile belirli ekonomik çıkarları sağlamayı amaçlayan tüzel kişiliği olan örgüt olarak tanımlanabilir.
Kooperatifçiliğin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi
Kooperatif Latince iş birliği anlamına gelen “cooperatio” sözcüğünden gelmektedir. Kooperatiflerin ekonomik ve hukuksal yönlerden değişik şekillerde tanımı yapılabilmektedir. Kooperatifler, tüm ekonomik faaliyetleri kapsaması açısından kârı ortadan kaldıran dağılımda bir denge oluşturarak dağılım zararını önleyen kolektif işletmeler olarak tanımlanmaktadır. Cooperatio sözcüğü tarihsel kökeni itibariyle oldukça eski olmasına karşılık bilimsel bir deyim olarak ilk defa 1525 yılında Fransızlar tarafından teoloji bilimlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Ekonomi ve toplum bilimlerinde kullanılmaya başlaması yakın zamanlara rastlamaktadır. Bu kısa açıklamalardan anlaşılacağı gibi, toplumsal bir yaşantıda ortak bir amacı gerçekleştirmek için birlikte çaba gösteren kişilerin araçlarını ve güçlerini, emeklerini birleştirmeleri ilk çağlardan beri rastlanan bir davranıştır denilebilir. Ancak ilkel toplumlarda toplumsal yaşantının bir ürünü olarak ortaya çıkan bu birleşmeler daha çok dinsel nitelikte olmuştur. Daha sonraları dinsel faktörlerin etkisi zamanla azalarak yerini adet, gelenek ve diğer sosyal faktörlere bırakmıştır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de birleşme veya kooperatifçilik hareketi kaynağını tamamen halktan almaktadır. Günümüzde kooperatifçilik gelişen ekonomik koşullarla birlikte piyasa ekonomisinin özellikle eksik rekabetin yarattığı olumsuzluklara karşı bir sosyal ve ekonomik örgüt olmuştur. Kooperatifleşme bilinçli bir örgüt şeklinde XVIII. yy sonları ile XIX. yy başlarında ortaya çıkmaya başlamıştır.
Korporasyon ve Sendikalar; Korporasyonlar bir ortaçağ kuruluşudur. Küçük esnaf veya sanat erbabının kendi kendilerine yardımcı olmak amacı ile meydana getirdiği örgütlerdir. Bu örgütlere Türkiye’de Lonca adı da verilmektedir. Bu kuruluşun başlıca amacı küçük sanatkârların emeğini değerlendirmek ve aracıları ortadan kaldırarak hem kendi, hem de tüketici çıkarlarını korumaktır. Ancak korporasyonlar ulusal ekonomi açısından oldukça dar alan içinde çalışan küçük sanatkârlara ait kuruluşlardır. Ekonomik sistemin gereği endüstrileşme büyük kentleşme gibi önemli sosyal ve ekonomik gelişmeler ile değişmeler bu kuruluşların zamanla ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bu korporasyonlar yerlerini günümüzde gittikçe önem kazanan sendikalara bırakmıştır.
Kooperatifçiliğin Türkiye’deki Gelişimi
Türkiye’de kooperatifçilik hareketi Osmanlı Devleti döneminde Mithat Paşa’nın kurduğu memleket sandıklar ile başlamıştır. Bu nedenle Mithat Paşa Türk kooperatifçiliğinin öncüsü olarak kabul edilmektedir.
1926 yılında 856 sayılı Türk Ticaret yasasında kooperatiflerinde diğer şirketler arasında yer alması için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. 1929 yılında ise 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri kanunu kabul edilerek bir yılda 29170 kişi 191 kooperatif içinde örgütlenmiştir. İstanbul Üniversitesi bünyesinde 2 Ekim 1931’de Türk kooperatifçilik cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet daha sonra Ankara’ya taşınmış olup, Türk Kooperatifçilik Kurumu adı altında faaliyetlerine devam etmiştir. 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ve 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu, 1934 yılında çıkartılmış ve uygulamaya konulmuştur. Kooperatifçiliğe gerekli duyarlılığın gösterilmemesi ve 1950’den sonra özel sektöre ağırlık verilmeye başlanması ile kooperatifçiliğin bir süre tamamen ihmal edilmiş olduğu görülmektedir. Ancak 1961 Anayasasında kooperatifçilik özel bir madde ile yer almış ve bu tarihten itibaren hazırlanan 5 yıllık kalkınma planlarında, kooperatifçiliğe önemli bir yer verilmiştir. Günümüz Türkiye’sinde hayvancılık sektöründe örgütlenme iki grup altında sınıflandırılabilmektedir. Türkiye’de tarımsal amaçlı kooperatifler 3 farklı yasa altında, 7 konuda hizmet vermektedirler. Bunlar; 1581 sayılı yasaya tabi Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK), 4572 sayılı yasaya tabi Tarım Satış ve Tütün Tarım Satış Kooperatifleri (TSK) ve 1163 sayılı yasaya tabi tarımsal amaçlı kooperatiflerdir. Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin sayısı 5.500’ü aşmış olup, ortak sayıları ise 710 bin civarındadır.
Kooperatif İlkeleri
Uluslararası Kooperatifler Birliği tarafından 1995 yılında güncellenerek kabul edilen ve halen geçerli olan kooperatifçilik ilkeleri aşağıda verilmiştir.
- Gönüllü ve herkese açık üyelik
- Üyeler tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim
- Üyelerin ekonomik katılımı
- Özerklik ve bağımsızlık
- Eğitim, öğrenim ve bilgilendirme
- Kooperatifler arasında işbirliği
- Topluma karşı sorumlu olma
Hayvancılık Sektöründe Üretim Kesiminin Örgütlenmesi ve Alınması Gerekli Önlemler
Hayvancılık Sektöründe Kooperatifçilik
Hayvancılıkta Kooperatif Çeşitleri ve Kooperatifleşme Düzeyi; Hayvancılık sektöründe kooperatifleşme yoluyla örgütlenmede üreticinin kendine yardım suretiyle ekonomik olanaksızlıklarını düzeltmek emeğinin karşılığını almak amacı güdülmektedir. Son yıllarda oluşan hızlı ve sağlıksız kentleşme aracı hizmetlerini de beraberinde getirmiştir. Aracı hizmetlerinin hayvansal ürün pazarlanmasında verimliliğinin düşük olması nedeniyle bu tip hizmetler pahalı olmuştur. Böylece bir taraftan aracı hizmetlerinin pahalılığı ve etkin işlemeyişi, diğer taraftan da kredi temini ve finansman konusunda karşılaşılan büyük güçlükler, hayvan üretici ve yetiştiricisini yetersiz düzeydeki bir üretim süreci içinde tasarruf ve yatırımlardan geniş ölçüde yoksun bırakmıştır. Halkın sosyal ve özellikle eğitim yönünden yeteri kadar gelişmemiş olması, ekonomik güçleri zayıf ferdi teşebbüslerin bir araya getirilmesi gereğine olanak vermemiş dolayısıyla üretimden tüketime kadar hayvansal üretimde ve pazarlamada etkinliği sağlayacak güçlü hayvancılık kooperatifleri ve birlikleri oluşturulamamıştır. Diğer bir neden de kooperatifleşme hareketinin gerekli politik anlayış ve destekten mahrum kalmış olmasıdır. Türkiye’de hayvancılık sektörünün kooperatifleşme faaliyetleri çeşitli bakanlıklar bünyesinde ve her bakanlığın kendi bünye ve amaçlarına göre yürütülmektedir. Bu bakanlıklar; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Orman ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’dır. Türkiye’de kooperatifçiliğin gerek örgütlenme düzeyi, gerekse ekonomik güç olarak pek başarılı olmadığı söylenebilir. Başarılı kooperatifleşme örneklerinin azlığı da bu alandaki yetersizliğin başka bir göstergesidir. Bu nedenle hayvancılık kooperatiflerinin, ülke kalkınmasına katkısı sınırlı kalmıştır.
Kooperatifleşmede Kredi ve Finansman; Hayvancılık sektöründe kalkınma ve üretim artışının gerçekleştirilmesinde kooperatifleşme önemli ölçüde kredi ve finansmanı gerektirmektedir. Türkiye’de var olan tüm hayvancılık kooperatifleri gerek öz sermayeleri ve gerekse kredi olanaklarının yetersizliği nedeniyle finansman güçlüğü ile karşılaşmaktadırlar.
Hayvancılık Sektöründe Birlikler
Türkiye’de birlikler hizmet birlikleri, ıslah amaçlı birlikler ve tarımsal üretici birlikleri olmak üzere üç ana grupta örgütlenmektedir.
Hayvancılıkta Örgütlenme Kapsamında Alınması Gerekli Önlemler
Hayvancılık sektöründe kooperatifleşmeye üretimin yoğun alt yapı sorununun olmadığı bölgelerden başlamakta yarar vardır. Bugün bulunan birçok kooperatif gibi yetersiz mali bünye içinde kurulan kooperatifler faaliyete geçişte hemen dış finansmana gereksinim duymakta kredi ve finansmanı istediği an ve miktarda bulamamaktadır. Ülkemizde hem tarım hem de hayvancılık sektöründe faaliyette bulunan kooperatiflerin sorunları yıllardır tartışılmakta, maalesef çözümde önemli bir aşama kaydedilememektedir. Sorunlar özetle; finansman, üst örgütlenme, mevzuat, denetim, eğitim ve araştırma eksikliği olarak verilebilir.