aofsoru.com

Hayvancılık Ekonomisi Dersi 2. Ünite Özet

Hayvancılık Ekonomisi Ve Kapsamı

Hayvancılık Ekonomisinin Tanımı ve Önemi

Hayvancılık Ekonomisi ekonomiye özgü bazı kanun ve prensipleri hayvancılık sektörüne uygulayan ve bu süreçte ortaya çıkabilecek sorunları inceleyen, analiz eden uygulamalı ekonominin bir dalıdır.

Hayvancılık ekonomisinin hedefi sadece kırsal nüfusun ekonomik düzeyini iyileştirmek değil, ülkenin bütününü ele almak suretiyle, kaynak kullanımında verimliliği artırmak ve bu şekilde ulusal düzeyde kalıcı bir refah temin etmektir. Çünkü hayvancılıkta sağlanacak verimlilik artışı, hayvansal üretim dışında diğer üretim dallarını da olumlu yönde etkilemektedir.

Hayvan ve hayvansal ürün üretmek amacıyla kullanılan emek (işçilik), sermaye, tabiat gibi üretim faktörlerinin optimum kullanım miktarlarını tespit etmek, mevcut şartlar ve sahip olunan kaynakları göz önünde bulundurarak yapılacak olan hayvancılığın şeklini araştırmak, hayvancılık işletmelerinin kurulması, yönlendirilmesi, idare ve kontrol edilmesi gibi konuları araştırmak ve bunlara yönelik girişimlere yardımcı olmak, hayvancılık işletmelerinin nerede, ne zaman ve nasıl daha kârlı çalışabileceğini araştırmak, tüketicilerin hayvansal ürünlere olan taleplerini değerlendirmek, kırsal alanda uygulanması gereken tarım ve hayvancılık politikalarını tespit etmek, hayvansal ürünlerin uluslararası rekabette karşılaşabileceği sorunları belirlemek ve alınabilecek önlemlere ışık tutmak, hayvancılık sektörünün ulusal ekonomiyi oluşturan diğer sektörlerle (sanayi, hizmetler vs.) ilişkilerini incelemek ve değerlendirmek hayvancılık ekonomisinin çalışma konularından bazılarını oluşturmaktadır.

Hayvansal Üretim Faaliyetinin Bazı Özellikleri

Bir ulusal ekonomiyi oluşturan sektörler, birbirlerinden bağımsız olarak üretimde bulunmalarının yanı sıra aralarında devamlı olarak etkileşim sağlayabilecek şekilde de bir irtibat halinde olmalıdır. Sektörler arasındaki bu etkileşime intersektörel etkileşim denilmektedir.

Gelişmiş ülkelerde “Rural Economics” adı altında ifade edilen Kırsal Ekonomi sözcüğü ne yazık ki Türkçemize tam karşılığı olan anlamıyla aktarılamamış ve Tarım Ekonomisi şeklinde ifade edilmiştir. Kırsal Ekonomi terimiyle anlatılmak istenen tarım, hayvancılık, ormancılık sektörleridir. Aksi halde sadece tarım sektörü anlatılmak istenildiğinde “Agriculture” terimi kullanılmaktadır.

Tarım ve hayvancılık sektörleri; kırsal ekonomiyi oluşturan, ancak farklı yapılardaki iki önemli sektördür. Bu yeni tanımlama ve yaklaşım; çağdaş gelişme, ihtisaslaşma ve iş bölümünün de bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü 21. yüzyıl ihtisaslaşma ve iş bölümünün giderek arttığı, yığın halinde üretimi ve ölçeğin artan veriminden yararlanmayı zorunlu kılmaktadır.

Batı ekonomilerinde üretim sürecinin devamlılığı nedeniyle bir endüstri olarak tanımlanan hayvancılık sektörü, kırsal kesimde kalkınmanın lokomotifi ve sanayinin bizzat kendisi olmuştur. Hayvancılık sektörü, kırsal ekonomik yapının ayrılmaz bir parçası olmasına rağmen, kendine özgü üretim ve işletme yapısına sahiptir.

Hayvansal üretim devamlılık arz eder. Hayvansal üretimde hayvan, hem ürün hem de sabit sermaye niteliğinde iken, tarımsal üretimde ürün, hiçbir zaman sabit sermaye olmamıştır.

Hayvan, sermaye ve ürün olabilmenin yanında ayrı bir işletme ünitesi veya üretim dairesidir. Hayvancılık işletmelerinde hayvan; sermaye, ürün ve stok malı vasıflarına dönüşebilir. Hayvancılık sektöründen sanayi sektörüne kasaplık hayvan, süt, yumurta, deri, yapağı ve gübre gibi malların akışına karşılık, tarımdan da hayvancılık sektörüne yem akışı vardır. Hayvancılık sektörü, tarımsal işletmeyi pazara yakınlaştırır ve onun malının daha iyi değerlendirilmesini sağlar.

Tarımsal üretim, hayvansal üretimden farklı olarak iklimsel değişikliklerden çok daha çabuk etkilenebilmektedir. Hayvancılıkta ise üretim, yılın belli kısa dönemine sıkışık değil, aksine uzun devreye yaygındır. Ayrıca tıpkı sanayici gibi arzı azaltmak, uygun fiyatı beklemek ve daha uzun döneme yaymak için malını stoklayabilme yeteneğine sahiptir. Arzın talepten az olması durumunda yine hayvansal üretimin bazı avantajları bulunmaktadır.

Talebin fazla olduğu zamanlarda üreticiler pazarlanmaya uygun olanlar tükendiğinde önce pazarlanmaya yakın halde olanları, ardından stok malı karakteri taşıyanları da piyasaya sürebilirler; hatta sonrasında ana sürü içinden damızlık veya doğurganlık özelliği az olanlar dahi pazara sunulabilir.

Hayvansal üretimde ihtisaslaşma daha kolaydır (süt sığırcılığı, besi sığırcılığı, koyunculuk, kuzuculuk, yumurta tavukçuluğu, broiler yetiştiriciliği vs.). Çünkü tarım, iklim değişikliklerinden ve arazilerin miras nedeniyle parçalanabilmesi gibi nedenlerle ihtisaslaşma imkanlarına en az sahip bir sektördür.

Hayvancılığın Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi

Türkiye, dünyada bu değişme ve gelişmelerin ışığı altında hem ulusal beslenmesini ve ulusal kalkınmasını istikrar içinde güvence altına alabilmek, hem de ekonomik kaynaklarını rasyonel bir biçimde değerlendirmek için çağın gereği ekonomik politika tedbirlerini de süratle almak zorundadır.

Kırsal ekonomik kalkınmayı başarmak, alınacak ekonomik politika tedbirleri ile hayvancılık sektöründe mevcut potansiyelin harekete geçirilmesi sayesinde olacaktır. Zira tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kırsal ekonomik kalkınmanın lokomotifi hayvancılık sektörü olacaktır. Dünyanın hiç bir gelişmiş ekonomisinde; hayvancılığını geliştirmeden kırsal ekonomik kalkınmasını başarmış ülke göstermek mümkün değildir.

Hayvancılık, nüfusun belirli bir bölümüne istihdam alanı sağlayan bir sektördür. Bununla birlikte hayvancılık sektöründe yeni istihdam alanlarının yaratılmasında diğer sektörlere göre daha az sermaye gereksinimi bulunmaktadır.

Ülkemizde istihdamda tarım ve hayvancılığın payının azaldığı, ancak yine de azımsanmayacak bir kesimin bu sektörlerde istihdam edildiği anlaşılmaktadır. Hayvancılık, bir toplumun yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Hayvansal gıdaların yetersizliği toplum sağlığını, sosyal ve ekonomik kalkınmayı olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle Türkiye’de nüfusun hızlı artışı dikkate alındığında hayvansal gıdalara olan talebin giderek büyüyeceği görülmektedir. Tüm sektörlerde olduğu gibi hayvancılıkta da Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda belirlediği hedeflere ulaşamayan Türkiye, her yıl üretim açığı vermekte ve artan nüfusa paralel olarak yurtiçi tüketimini karşılayamamaktadır. Ülkemizde özellikle hayvansal protein açığı bulunduğuna göre, hayvansal kaynaklı gıdaların üretimini artırmak gereği vardır. Ancak bunu yaparken verim düzeyi yüksek hayvan ırklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda son yıllarda bir takım gelişmeler olmasına rağmen yetersiz düzeydedir.

Hayvansal gıdalara olan yurtiçi talep, toplam nüfus, nüfusun yaş ve cinsiyet olarak nitelikleri, gelir seviyesi, ürün fiyatları ve tüketim alışkanlıklarının etkisi altında oluşmakta ve değişiklik göstermektedir.

Türkiye’de beslenme bakımından en büyük açık et tüketiminde görülmektedir. Yıllık kişi başına tüketimlere bakıldığında; ortalama yıllık kişi başına et (kırmızı ve beyaz et) tüketimi 24,4 kg, süt tüketimi 138,7 kg ve yumurta tüketimi de 160 adet civarındadır. Bu değerler gelişmiş ülkelerin hiçbiri ile karşılaştırılamayacak kadar düşük seviyededir. Örneğin kişi başına toplam et tüketimi, Avrupa Birliği ülkeleri ortalama tüketiminin yaklaşık dörtte biri kadar, süt tüketiminin ise yarısından azdır. Yumurtada ise dünya yumurta tüketimi Türkiye tüketiminin 2-3 katı olan ülkelerin sayısı bir hayli fazladır. İnsanların beslenme problemi gelir düzeyleri ile de çok yakından alakalıdır. Türkiye’de gelir seviyesi düşük olduğundan, gıda maddelerine ayrılan pay, harcamaların büyük bir kısmını oluşturmaktadır.

Hangi ekonomik yapı içerisinde olursa olsun sanayi, kendisine girdi temin eden üretim sektörlerinin gelişmesinde önemli bir role sahiptir. Aynı durum hayvancılık sektörü ve hayvancılığa dayalı sanayi için de geçerlidir.

Hayvancılık sektörünün gelişmesinde, hayvancılığa dayalı sanayinin önemli rolü vardır. Türkiye’de hayvansal üretim ve ona dayalı sanayi arasında sağlanacak entegrasyon, dışsal ekonominin sağlanması açısından son derece gereklidir.

Hammaddesini hayvancılık sektöründen sağlayan kuruluşlar incelendiğinde, kasaplık hayvan ve et konusunda; Türkiye’de kırmızı et ve et mamulleri sanayiinde faaliyette bulunan kuruluşlar, Et ve Balık Kurumu, belediye mezbahaları, özel sektöre ait kombinalar, et ürünleri imalat tesisleri, parçalama tesisleri ve soğuk hava depoları söylenebilir.

Ekonomik kalkınma her şeyden önce sanayileşmeye bağlıdır. Sanayileşme ise, bunun gerektirdiği yatırımların mümkün olduğu kadar iç tasarruflarla karşılanmasına ve döviz gelirlerinin öngörülen seviyeye çıkarılmasıyla mümkündür. O nedenle kalkınmak bir bakıma sanayileşmek demektir. Ancak amaçlanan bu hedef tarım ve hayvancılığın ihmal edilmesi anlamına gelmemelidir. Sanayileşmenin finansmanını öz kaynaklara dayandırmada, güçlü yatırım hamlesinin yapılmasında hayvancılık sektörü önemli bir potansiyele sahip bulunmaktadır.

Ulusal kalkınmada sektörel düzeyde ihtisaslaşmanın önemi büyüktür. Özellikle hayvancılıkta yapılan bilinçsiz desteklemeler kırsal kesim işletmelerinde ihtisaslaşma konusunda da hiçbir iyileşme sağlayamamıştır.

Bir ekonomide sektörel gelişmelerin en önemli belirleyicilerinden biri, o sektöre yapılan sabit sermaye yatırımları (SSY) dır. Ülkemizde kalkınma çabalarıyla birlikte sanayi sektörü öncelikli sektör olarak ele alınmıştır. Bu durum ise, SSY içerisinde sanayi ve buna bağlı olarak hizmet sektörleri paylarının yüksek, tarım ve hayvancılık sektörü yatırımlarının düşük seviyede kalmasına neden olmuştur.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email