aofsoru.com

Temel Yem Bilgisi ve Hayvan Besleme Dersi 2. Ünite Özet

Kaba Yemler

Giriş

Kaba yemler, genel olarak enerjiyi düşük, fakat selülozu yüksek düzeyde içeren ve dolgu (balast) maddesi özelliği taşıyan yemlerdir. Hayvan beslemede kaba yemler basit olarak; yeşil yemler, kök ve yumru yemler, konserve yemler ve dolgu maddesince zengin yemler adı altında sınıflandırılabilir. (S.42 Tablo 2.1).

Yeşil yemler

Yeşil yemler, yem bitkilerinin henüz gelişme dönemini (vejetasyon) tamamlamamış bol yapraklı döneminde sap, yaprak, filiz ve çiçeklerini üzerinde bulunduran ve hayvanlara otlatılarak ya da biçilerek yedirilen yemlere denir. Yeşil yemler; çayır ve meralar, baklagil yeşil yemleri, buğdaygil yeşil yemleri ve diğer yeşil yemlerden oluşur.

Çayır ve Meralar

Doğal çayır ve mera yem bitkilerinin büyük bir çoğunluğunu buğdaygil familyalarına ait türler (ayrık türleri, çayır yumağı ve kılçıksız brom gibi) oluşturur. Baklagil familyasına bağlı türler (yonca ve üçgül türleri) çayır alanlarında buğdaygillere göre daha az bulunur. İlkbahar ve yazın meralar besin maddelerince daha zengindir. Çiftlik hayvanlarından en yüksek verim alabilmek mera amenajmanını (mera yönetimi) göz önünde bulundurmakla mümkündür. Mera amenajmanı, meraların doğru bir şekilde otlatılmasını düzenleyen bilim dalına denir. Meraların uygun bir mevsimde otlatılması, meraların kapasiteleri dahilinde otlatılması, hayvanların mera üzerine üniform şekilde dağıtılması ve yem tipine göre hayvanların otlatılması önem taşır.

Kültür Yeşil Yem Bitkileri:

Buğdaygil ve baklagil ve diğer yeşil yemler entansif (yoğun) hayvan beslemede önem taşımaktadır.

Baklagil yeşil yemleri gerek hayvan ve gerekse toprak verimini arttıran bitkilerdir. Baklagiller protein, kalsiyum ve karoten yönünden buğdaygil yeşil yemlere göre daha üstündür. Diğer yandan bu yemler köklerinde bulunan bakteriler vasıtasıyla havanın serbest azotunu toprağa bağlarlar. Böylece toprağı azot bakımından zenginleştirirler. Ülkemizde en fazla yonca, korunga, üçgül ve fiğ gibi baklagiller kültür yem bitkisi olarak önem taşımaktadır.

Yonca , yem bitkilerinin en önemlisi olup, yılda 3-4 kez biçilen çok yıllık bir bitkidir. İyi kaliteli kuru yoncada 50mg/kg ß-karoten ve 650-2200 IU/kg vitamin D 2 bulunur. Tüm ot yiyen hayvanların besin maddeleri ihtiyacını karşılayabilir.

Üçgül , ülkemiz çayır ve meralarında bol bulunur. Protein, mineral, vitamince zengin ve lezzetlidir. Türkiye’de en çok yetiştirilen ak üçgüldür.

Korunga, ülkemizde oldukça bol bulunur. Yoncadan sonra hayvan beslemede önemi ikinci sırada yer alır. Çok yıllık, soğuğa, kurağa dayanıklı ve timpani (gaz şişkinliği) yapmayan, minerallerce de zengin bir baklagil bitkisidir.

Fiğ, yeşil ve kuru kaba yem olarak hayvanlara verilir. Bu yem maddesinin 150 kadar türü mevcut olup, ılıman iklime sahip bölgelerde ve ülkemizde de bol miktarda yetişir.

Buğdaygil yeşil yemler , başaklanmadan önce biçildiklerinde besleyici değerleri fazla olan ve hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen yeşil yemlerdir. Baklagillere göre daha az protein, kalsiyum ve karoten içerir. Bu yemler yaş (taze), kuru ve silo biçiminde verilir. Gelir hayvanlarına verilen biçimlere hasıl denir. Tahıl hasılları, tek yıllık bitkiler olup, tanelerinden yararlanmak amacıyla yetiştirilir. Önemli olanları arpa, mısır, yulaf ve çavdar hasıllarıdır.

Diğer yeşil yem bitkileri ise genellikle küçük aile işletmelerinde kullanılır. Bu yem bitkilerine ayçiçeği yeşili, şeker pancarı ve hayvan pancarı yaprakları, havuç, turp, şalgam ve lahana yaprakları örnek olarak verilebilir.

Kuru Ot Üretimi

Hayvan beslemede büyük önem taşıyan yeşil yemlerin üretimi genellikle yılın sadece 6 ayında mümkün olabilmektedir. Bitkide bulunan enzimlerin yıkıcı etkileri, dışarıdan karışan mikroorganizmaların besin maddelerini kullanmaları ve fermantasyon olayları bu yeşil yemlerin kısa sürede bozulmasına yol açar. Kuru ot üretimi yeşil yemlerin konserve edilmesinin en önemli yöntemlerinden biridir.

Kurutma Yöntemleri:

Doğal kurutma güneş ışınları ve hava akımı etkisiyle gerçekleşir. Bitkiler önce solar, belli bir su kaybından sonra da canlılıklarını kaybederler. Bu yöntem ile kurutulan bitkilerde fazla miktarda kayıplar oluşur. Yerde kurutma, en basit kurutma şeklidir. Bu yöntemde yeşil bitkiler biçildiği yerde kurutulur. Güneş ışınları etkisiyle su miktarı % 12-15’e kadar düşürülür. Su miktarının bundan yüksek olması sonucunda besin maddelerince zengin bitkilerde çok kısa sürede bozulma meydana gelir. Yerde kurutma sonucu oluşan besin maddeleri kaybını önlemek ya da asgari düzeye indirmek amacıyla sehpada kurutma yöntemi gerçekleştirilir. Bu yöntemde bitkilerin iç kısımları iyi bir şekilde havalandırıldığından fermentasyona bağlı kayıp miktarı da azalır, Ambarda kurutma ise, hava koşullarının yeşil bitkilerin açıkta kurutulmaya uygun olmadığı durumlarda çatı altı veya ambar gibi kapalı yerlerde kurutulması yöntemidir. Yeşil bitkiler açık havada ve su oranları % 40’a düşürülene kadar soldurulur, daha sonra kapalı yerlere alınarak arasından kuvvetli hava akımı geçirilir ve kapsamlarındaki su miktarı %15’e düşürülene kadar kurutmaya devam edilir. Uygulanan hava ısıtılmadan verilen havadır. Ambarda kurutma, büyük yatırım gerektirir, ancak bu yöntemle açıkta kurutma yönteminde meydana gelen besin maddeleri kaybı önlenmiş olur.

Sıcak hava etkisi ile yeşil bitkilerin kurutulması bu yemlerin besin değerinin en iyi şekilde korunmasını mümkün kılar. Kurutma işlemi için harcanan enerjinin bedeli oldukça yüksektir. Dolayısıyla bu yöntemle besin değeri yüksek olan bitkilerin kurutulması gerekir. Kaliteli kuru ot üretimi için en etkin yöntemin yapay kurutma yöntemi olduğu kabul edilir.

Kuru Ot Üretimi Sırasında Oluşan Besin Maddesi Kayıpları: Kurutma işlemi sırasında yeşil bitkilerin yapısında bulunan besin maddelerinin bir kısmının kaybı söz konusu olup, bu kayıplar kurutma yöntemi ve kurutma hızı başta olmak üzere çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Kurutma yöntemi ile konserve edilen bitkinin biçilme aşamasından kurutulduktan sonra depoya taşınması, burada depolanması sırasında belli oranlarda kayıplar meydana gelir. Önemli olan bitkideki besin maddelerinin mümkün olduğu kadar en az kayıpla korunmasıdır. Kuru ot üretimi sırasında meydana gelebilecek kayıplar solunuma, fermantasyona, yağmurda ıslanmaya ve mikroorganizmaların faaliyetine bağlı kayıplar ile mekanik kayıplar şeklindedir. Kuru ot elde edilmesinde besin maddeleri kayıplarının azaltılması amacıyla aşağıda belirtilen hususlara özen gösterilmelidir:

  • Yeşil bitkiler erken biçilmelidir.
  • Uygun hava koşulları seçilmelidir.
  • Yeşil bitkilerin su miktarı azaltılmalıdır.
  • Bitki sapları yumuşaklığını korumalıdır.
  • Bitki yabancı ve zararlı maddelerle karışık olmamalıdır.

Bitkinin kaliteli kısmını oluşturan yaprağın sap ve gövdeye oranının fazla olması, otun kaliteli olduğunun bir göstergesidir. Kaliteli kuru ot, vejetasyonun en uygun olduğu dönemde biçilen bitkinin, uygun şekilde kurutulması ile elde edilir. İşletmelerde kaba yem gereksiniminin karşılanması amacıyla üretilen kuru otlar yığın, balya, pelet ya da küp haline getirildikten sonra tüketime sunulur.

Silaj Yemleri

Yeterli düzeyde kuru madde (%30-40) içeren yeşil yemlerin biçildikten sonra anaerob koşullarda saklanması sonucu elde edilen fermente yemlere silaj yemi, yapılan işleme silolama ve yapıldığı yere silo denir. Kaba yemler hayvan beslemede aşağıdaki gösterildiği üzere dört yöntemle değerlendirilir.

  • Merada otlatma
  • Kuru ot elde etme
  • Silaj
  • Balya silajı (haylage) yapma

Silolama yöntemi yerde kurutmaya göre biraz daha masraflı olmasına karşın besin maddeleri içeriği daha iyi durumdadır. Silaj yemler öncelikli olarak besi ve süt sığırı rasyonunun bir kısmını veya tamamını oluşturmakla birlikte koyunlar için de uygun yemlerdir.

Silajlık yemin seçimi: Silaj yapımı kuru ot elde etmeye göre daha masraflı bir uygulama olduğundan silajık yemin seçiminde silajı kolay yapılan (mısır hasılı silajı) bitkiler tercih edilmelidir.

Silajlık yemin kimyasal komposizyonu: Silaj yapılacak yemde kimyasal komposizyon son derece önemlidir. Bu anlamda bir yemin kolay eriyebilir karbonhidrat içeriği ne kadar yüksekse o oranda silajı kolay yapılmaktadır.

Hasat etme zamanı: Kriterlere uygun iyi bir silaj elde etmede bitkinin hasat edilme zamanı son derece önemlidir. Bazı bitkilerde hasat zamanları şöyle özetlenebilir; mısır hasılında hamur olum dönemi, sorgumda süt olumu, buğday hasılında hamur olumu, yonca otunda ise çiçeklenme başlangıcıdır.

Biçim yüksekliği: Biçim, toprak üstü kısmından yapılmalıdır.

Materyalin soldurulması ve parçalanması: Materyalin soldurulması işleminin mümkün olduğu kadar kısa sürede yapılması gerekir. Silajlık yemlerin genelde 1-5 cm uzunluğunda parçalanması gerekir.

Materyalin taşınması ve siloya doldurulması: Soldurulan ve parçalanan materyalin mümkün olduğu kadar kısa sürede doldurma işlemi tamamlanır.

Katkı maddesi ilave etme: Katkı maddesi kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli unsur; materyale homojen karışımın sağlanmasıdır.

Sıkıştırma ve anaerop ortamı sağlama: Siloya taşınıp doldurulan materyalin sıkıştırması traktör veya iş makinaları yardımı ile gerçekleştirilir.

Sıkıştırma işlemi gelişi güzel yapılmamalı sıra dahilinde gerçekleştirilmelidir, tabaka kalınlığının 50 cm’yi geçmemesi gerekir (S.34, Resim 2.2).

Materyalde optimum bakteriyel populasyonun sağlanması: İyi bir silaj yeminde istenilen bakteri türü laktik asit bakterisidir. Bu asidin aktivasyonunun sağlanabilmesi için materyalde yeterli düzeyde kolay eriyebilir karbonhidrat, düşük pH (3,8-4,2) ve anaerop ortamın sağlanması gerekir.

Optimum kriterlere göre silajlık yemin açılıp kullanılması: Önemli olan nokta mümkün olduğu kadar kısa sürede ihtiyaç miktarında silaj materyali alındıktan sonra tekrar silajın üzeri kapatılıp oksijen girişinin minimum düzeyde bırakılmasıdır. Silajın avantajlarını şu şekilde belirtebiliriz:

  • Silaj yemlerde besin madde kaybı minimum seviyededir.
  • Kötü hava koşullarında daha iyi kaliteli yem elde edilir.
  • Yangın tehlikesi yoktur.
  • Silo yemi, uzun süre değerini kaybetmeden saklanabilir.
  • Yeşil yemlerin bulunmadığı dönemlerde hayvanlara kaliteli, ucuz ve özsu bakımından zengin yem yedirme olanağı sağlanır.
  • Kurutuldukları zaman hayvan tarafından yenilemeyecek kadar sertleşen yemler, silolandığında daha yumuşak bir hal alır ve sevilerek tüketilir.
  • Fermantasyon sırasında yeşil yemler tazeliğini ve yumuşaklığını koruduğundan lezzetli ve hoş kokuludur ve hayvan tarafından istekle tüketilebilir.
  • Silaj yemler her dönüm araziden maksimum verim alma olanağı sağlar
  • Silajın depolanması kuru ota nazaran daha kolaydır ve her kg kuru madde için daha az alana gereksinim vardır.
  • Tarla erken boşaltılır, dolayısıyla ikinci bir ürün ekimine hazırlanabilir.

Silajın dezavantajları ise şu şekilde ifade edilebilir:

  • Silo adı verilen yapılara ihtiyaç duyulur.
  • Güneşte kurutulan ota göre daha az D vitamini içerir.
  • Yüksek düzeyde su kapsadığından aynı miktar kuru maddenin servisi için 3-4 misli daha fazla işçilik gerektirir.
  • Özellikle silajı zor yapılan yem bitkilerine katkı maddesi ve prezervatif (koruyucu madde) kullanmak gerekir. Bunlar da ekstra masraf oluşturur.

Süt Asidi Bakterilerinin Oluşması İçin Optimum Koşullar:

Yeşil bitkiler silolanmadan önce parçalanmalıdır. Bu amaçla bitkinin 0,8-2,5 cm boyutuna küçültülmesi yeterli olur. Bu işlem; silo yeminin daha iyi sıkıştırılmasını, bakterilerin yeme daha iyi etki etmesini, silo ortamında uygun (optimum) asidite oluşumunu ve daha fazla yem silolanmasını sağlar. Anaerob nitelik taşıyan süt asidi bakterileri yeşil bitkilerde diğer bakterilere göre daha az miktarda bulunur. Bunların optimum düzeyde gelişebilmesi için havasız bir ortam yaratılması gerekir. Süt asidi bakterilerin üreme sıcaklığına bağlı olarak, bu bakterilerin ortamda bulunmasına göre de fermantasyon sıcak fermantasyon veya soğuk fermantasyon adını alır. Yüksek sıcaklıkta besin madde kaybı fazla olduğundan kaliteli bir silaj yeminde soğuk fermantasyon oluşması arzu edilir. Süt asidi bakterilerinin gelişmeleri için uygun pH 3,8-4,2 arasıdır.

Yeşil yemin karbonhidrat kapsamı fermantasyona etki eden önemli faktördür. Karbonhidrat bakımından zengin olmayan yemlerin silolanmasında ise siloya çeşitli maddeler ilave edilir. Bu amaçla melas %3-6 oranında silaj yemine katılabilir. Aynı amaç için tahıl tane yemleri (%3-4) hayvan pancarı, patates kullanılabilir.

Silo Yemi Yapımı İçin Uygun Yem Bitkileri:

Yemler silo yemi hazırlanışında gösterdikleri kolaylık derecesine göre 4 kısımda incelenir.

  1. Silolamaya en uygun yemler: Mısır hasılı, şeker pancarı yaprakları, şeker pancarı başları.
  2. Silolamaya az uygun yemler: Üçgül ve hububat sapları.
  3. Silolaması zor olan yemler: Körpe çayır otları ve bazı buğdaygiller.
  4. Silolaması en zor olan yemler: Yonca, korunga ve fiğ.

Mısır hasılında en uygun biçim zamanı tanenin koçanla birleştiği yerde siyah bir tabakanın oluştuğu dönemdir. Silaj yemi 4 farklı dönemde biçilebilir. Bunlar;

  • Süt taneli dönem
  • Hamur kıvamı,
  • Hamur kıvamının son dönemi,
  • Tanenin tam sertleştiği dönemdir.

Mısır hasılı, süt oluşum döneminde 4-5 cm uzunluğunda doğranır. Ön kurutma işleminden sonra silo çukuruna doldurulan materyal kapatıldıktan sonra iki ayda kullanıma hazır hale gelir. Silo çukurundan çıkarılan yem en fazla iki gün bekletilmeli mümkünse aynı gün tüketimi sağlanmalıdır.

Yonca , en uygun biçim zamanı çiçeklenme başlangıcı veya tam çiçeklenme dönemidir. Silaj işlemi sırasında ortamın karbonhidrat bakımından zenginleştirmek için melas, arpa, peynir altı suyu gibi katkı maddeleri ya püskürtme ya da serpme ile yem materyaline uygulanır.

Balya silajı yeşil yemlerin kurutulmadan balyalanıp ambalajlanması ile elde edilmektedir, hayvanlara uygun sürelerde verildiğinde çok rahatlıkla kullanılan kaba yem saklama biçimidir. Balya silajı yeşil yemlerin ön soldurmadan sonra belli bir kuru madde oranına ulaştıktan sonra sıkıştırılıp anaerop ortamda fermentasyonun şekillenmesiyle oluşturulur. Bu silaj paket, balya ve sucuk gibi çeşitli formlarda hazırlanmaktadır. Balyalama sırasında nem oranı çok önemlidir ve bu aşamada ideal oran % 50-60 arasında kabul edilir.

Kök ve Yumru Yemler

Su bakımından zengin yemler olup, besin maddelerini köklerinde veya toprak altı dallarında depolamaktadır. Yumru yemler, kök yemlere göre kuru madde ve ham protein bakımından daha zengindir. Organik maddenin büyük bir kısmı yumru yemlerde nişasta, kök yemlerde ise şeker formundadır.

Kök Yemler:

Kök yemler genellikle protein yönünden yetersiz olup, proteinin önemli bir kısmı amid, çok az bir kısmı da protein şeklindedir. Bu yemler arasında; şeker pancarı, hayvan pancarı, havuç ve şalgam yer almaktadır.

Hayvan pancarı, şeker pancarına göre düşük düzeyde şeker içerir. Hayvanlara aşırı miktarda verilecek olursa, sindirim sisteminde bozukluklar, hipokalsemi hatta ölümler görülebilir.

Şeker pancarı, üretim fazlası olan kısmı hayvan yemi olarak değerlendirilir. Hayvanlara yaş, kuru ya da silaj yapılarak verilebilmektedir. Kolay eriyebilir karbonhidratlarca zengin olduğu için ruminantlar da gaz oluşumuna neden olur. Bu nedenle hayvanlara kuru ot, yonca ve saman gibi yemlere karıştırılarak verilmelidir.

Şalgam, yapısında bulunan şekerin büyük bir bölümü glikoz, çok azı da sakkaroz tabiatındadır. Yapısında şeker fazla olduğundan süt inekleri tarafından sevilerek tüketilir. Hem köklerinde hem de yapraklarında anti besinsel faktörler bulunmaktadır. Uzun süre tek başına fazla miktarda verilirse zararlı etkileri olmaktadır. Diğer kaba yemlerle birlikte hayvanlara verilirse olumsuz etkileri önlenmiş olur. Süt ineklerine sağımdan sonra verilmesiyle sütün tat ve kokusunun bozulması önlenir.

Havuç, karotence zengindir. Süt ineklerine verildiğinde süte hoş bir lezzet ve tereyağına güzel bir sarı renk verir.

Sütün vitamin A miktarını, besi sığırların da ise etin lezzetini artırır.

Yumru Yemler:

Bazı kültür bitkileri toprak altındaki dallarında yumrular oluşturmak suretiyle buralarda besin maddelerini depo ederler. Yumru yemler daha yüksek kuru madde ve düşük ham selüloz içerirler. Yumru yemlere örnek; patates, tatlı patates, yerelması ve tapiyoka dır.

Patates, bazı ülkelerde özellikle hayvan yemi olarak da yetiştirilmektedir, değişen oranlarda solanin adlı alkaloid içermektedir. Genellikle olgunlaşmamış filiz veren patateste ve küçük yumrularda daha fazladır. Işığa maruz kalarak rengi yeşilimsi olanlar ve sürgün verenlerde solanin çok daha yüksek olduğundan bu şekilde olanlar kesinlikle yedirilmemelidir.

Tatlı patates, kuru madde ve nişasta bakımından da diğer patatese göre daha zengin, proteince yetersizdir. Proteinin hemen hemen tamamı gerçek protein niteliğindedir ve sindirilme derecesi yüksektir.

Yerelması, kökleri büyük kısmı nişasta olmak üzere %75- 80 karbonhidrat içermektedir. Toprak üstünde bulunan sapları da iyi bir hayvan yemidir.

Tapiyoka, tropikal bölgelerde yetişen çok yıllık bir bitkidir. Yüksek düzeyde nişasta içermesi nedeniyle enerji değeri yüksektir. Protein yönünden yetersizdir.

Dolgu Maddesince Zengin Yemler

Bir yem ya da rasyonun sindirilmeyen organik madde kısmına dolgu maddesi ya da balast madde denilmektedir. Bitki kartlaştıkça içerisindeki selüloz miktarı artmakta ve dolgu maddesi özelliği kazanmaktadır. Rasyonda dolgu maddesinin uygun miktarda bulunması düzenli bir sindirim ile mekanik doyumun sağlanması için gereklidir. Mide-bağırsak kanalının belli oranda yemle dolması anlamına gelen mekanik doyum beslenme fizyolojisi bakımından fizyolojik doyum kadar önem taşır. Rasyonda dolgu maddesi yetersizliği durumunda öncelikle yem maddeleri sindirim kanalından hızlı geçer ve bu durumda besin maddeleri yeterince değerlendirilemez. Aşırı derecede dolgu maddesi yetersizliğinde ise hayvanların altlıklarını yemek, tahtaları kemirmek ve yemliklerini kemirmek suretiyle dolgu maddesi ihtiyacını karşılamaya çalıştıkları görülür. Dolgu maddesince zengin yemler samanlar, kavuzlar, kabuklar, kes’ler ve diğer kaba yemlerdir.

Samanlar, vejetasyon dönemini tamamlayan otların hasat edilip tohumları çıkarıldıktan sonra geriye kalan sap ve yapraklardan ibaret olan kısımdır. Samanların besin maddeleri çok düşük olup, genelde birbirlerine benzerlik gösterir. Saman hayvanlar tarafından tek başına sevilerek tüketilmez. Samanın daha iyi tüketilmesi için parçalanması önemlidir.

Buğdaygil samanlar: İşletmelerde en fazla bulunan saman türleridir. Buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç, mısır samanları bu grupta yer almaktadır.

  • Buğday samanı, ülkemizde üretilen samanlar içerisinde en fazla olanıdır. Sığır, koyun ve atlara verilmektedir. Besin maddelerinin sindirilebilirliği arpa ve yulaf samanlarına göre daha düşüktür.
  • Arpa samanı, besin değerlerinin sindirilebilirliği yulaf samanı ile aynıdır.
  • Mısır samanı, mısır saplarından koçanlar ayrıldıktan sonra geriye kalan kısmı parçalanarak elde edilir. Besin maddelerinin sindirimi diğer samanlardan daha iyidir.
  • Çavdar samanı buğdaygil samanları içerisinde en düşük besin maddeleri değerine sahip olanıdır.

Baklagil samanları: Buğdaygil samanlarından daha fazla miktarda ham protein, kalsiyum ve magnezyum içerirler. Besin maddelerinin sindirilme derecesi de daha yüksektir. Bakla, bezelye, fiğ, mercimek, soya fasulyesi samanları bu grupta yer almaktadır.

  • Bakla samanı, bakla samanında ham protein tüm buğdaygil samanlarından yüksektir.
  • Bezelye samanı , baklagil samanları içerisinde en yüksek yem değerine sahiptir. Besin madde yapısı bakla samanına benzerse de ondan daha fazla ham protein içerir.
  • Fiğ samanı , diğer baklagil samanları içerisinde en fazla ham selüloz, buna karşılık en az protein değerine sahiptir. Bu nedenle yem değeri oldukça düşüktür.
  • Mercimek samanı, hoş tadı ve besin madde zenginliği ile tüm hayvanlar tarafından sevilerek tüketilir.
  • Soya samanı, besin madde yapısı bakımından bezelye samanına benzer.

Baklagil ve buğdaygil tanelerini saran kılıfa kabuk veya kavuz denir. Kavuzların besin madde içeriği samanlara benzer. En değerli kavuz yulaf kavuzudur. Hayvan beslemede sık kullanılmaz. Özellikle baklagil taneleri insan yiyeceği olarak yeşil durumda hasat edildiklerinden bunların kabuklarının besin maddesi içeriği oldukça iyidir. Ayrıca sindirilme dereceleri de yüksektir.

Buğdaygil kavuzlarının besin madde miktarları çok düşüktür. Değerlendirilmesi yönünden samandan önemli farkı yoktur. Yem değerleri arasında birbirlerine göre çok az bir farklılık görülür. Bunlar içerisinde diğerlerine göre biraz daha değerli olanı yulaf kavuzu, en düşük düzeyde değerlendirileni çeltik ve çavdar kavuzlarıdır.

Dolgu Maddesince Zengin Diğer Yemler:

Pamuk tohumu kapçığı, pamuk tohumu üzerinde 2-3 mm uzunluğundaki lifleri taşıyan dış kabuğa kapçık denilmektedir. Pamuk tohumu kapçığı (çiğit kabuğu) pamuk tohumundan yağ çıkarılma sırasında elde edilen bir kaba yemdir. Mısır koçanı, proteince yetersiz, selülozca zengindir. Sert olduğu için hayvanlara öğütülerek ya da doğranarak verilmelidir. Bunlardan başka ayçiçeği kabukları, kabak çekirdeği kabukları, yer fıstığı kabukları, keten tohumu kavuzu, haşhaş kavuzu gibi protein oranı düşük, selüloz miktarı yüksek kimi yan ürünlerde balast yem olarak kullanılabilmektedir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email