aofsoru.com

Temel Yem Bilgisi ve Hayvan Besleme Dersi 1. Ünite Özet

Yem Bilgisine Giriş

Giriş

Hayvanların doğru ve dengeli beslenmesi iki nedenden dolayı önem taşımaktadır. İlki doğru ve dengeli bir beslenme planı uygulayarak yüksek verim elde etmek, ikincisi ise hayvanların beslenmesi amacıyla kullanılacak yem maddelerini en ucuz ve en yararlı bir biçimde sağlamaktır. Hayvancılık işletmelerinde ortaya çıkan giderlerin % 60-70’ini yem giderleri oluşturmaktadır. Bu yüksek gider oranı yem maddelerinin hayvan yetiştiriciliğindeki önemini arttırmaktadır.

Yemin Tanımı

Hayvansal organizma tarafından kullanılabilecek biçimde besin maddesi barındıran maddelere yem denmektedir. Bazı yem maddelerinin aşırı kullanımları bazı hayvan türlerinde ishal, gaz oluşumu gibi başta sindirim bozuklukları olmak üzere çeşitli problemlere yol açabilir. Bazen de bir yem maddesi bir hayvan türü için yararlı olabilirken, bir başka hayvan türü için zararlı olabilir. Yem maddelerinin büyük bir kısmı hayvanlara öğütme, ezme, ısıyla muamele, doğrama gibi çeşitli işlemlerden geçirilerek verilmektedir. Tahılların pek çok hayvan türüne öğütülerek verilmeleri onlardan yararlanmayı bariz biçimde arttırmaktadır. Yem maddesi en az bir besin maddesi içermelidir. Hayvan beslenmesinde kullanılan pek çok yem maddesi karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral gibi besin maddelerinin pek çoğunu bir arada barındırabilse de bazı yem maddeleri sadece bir ya da birkaç besin maddesini içermektedirler.

Yemlerde Bulunan Besin Maddeleri ve Hayvan Türlerine Göre Metabolizmaları

Yemlerde bulunan besin maddeleri kimyasal yapılarına göre karbonhidratlar, proteinler, lipitler, vitaminler ve mineraller olmak üzere 5’e ayrılır. Yem maddeleri değişen oranlarda ve çeşitlilikte besin maddesi içerebilirler. Yemlerde bulunan besin maddelerinin hayvan türlerine göre kullanım etkinlikleri değişmektedir.

Karbonhidratlar

Karbonhidratlar, bitkilerde fotosentez yoluyla oluşan karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan organik bileşiklerdir. Hayvan beslemede yem olarak kullanılan bitkilerin yaklaşık kuru maddesinin 2/3’ü karbonhidratlardan meydana gelmektedir. Karbonhidratlar hayvanlar tarafından vücutta ısı ve enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Karbonhidratların fazlası vücutta yağ şeklinde depolanır.

Yapılarında tek şeker molekülü içerenler monosakkarit, birden fazla şeker molekülü içerenler oligosakkarit olarak sınıflandırılır. Monosakkaritler yapılarında bulunan karbon atomu sayısına göre beş karbonlu şekerler (pentozlar) ve altı karbonlu şekerler (heksozlar) olarak sınıflandırılır. Beş karbonlu şekerlerin hayvan besleme bakımından önemlileri ksiloz, arabinoz ve ribozdur. Altı karbonlu şekerlerin hayvan besleme açısından önemli görevleri vardır. Glikoz, fruktoz, galaktoz ve mannoz fizyolojik sistemde rol alan en önemli altı karbonlu şekerlerdir. Glikoz, memelilerin çoğunda kan şekerini oluşturur. Nişasta ve selülozun temel yapı taşıdır. Tek mideli hayvanlarda karbonhidrat sindiriminin son ürünüdür ve başlıca enerji kaynağı olarak kullanılır. Hayvan beslenmesi bakımından en önemli disakkaritler ise sükroz (glikoz+fruktoz), maltoz (?-D-glikoz+Dglikoz), sellobioz (ß-D-glikoz+D-glikoz) ve laktoz (glikoz+galaktoz)’dur. Çok sayıda monosakkaridin bir araya gelmesiyle oluşan polisakkaritler, bitkisel kökenli yem maddelerinde en fazla bulunan besin maddelerindendir. Nişasta, glikojen, selüloz ve hemiselüloz bu gruba giren önemli polisakkaritlerdir. Nişasta, bitkilerde bulunan başlıca depo karbonhidrat şeklidir.

Karbonhidratların Hayvan Türlerine Göre Metabolizması: Karbonhidratlar, tek mideli hayvanlarda sindirim olayları sonucunda şekerlere dönüşürken, geviş getiren hayvanlarda büyük oranda işkembede fermantasyona uğrarlar. Karbonhidrat türü ne olursa olsun işkembede fermantasyonun son ürünleri uçucu yağ asitleridir (asetik asit, propiyonik asit ve bütirik asit). İşkembede karbonhidratların fermantasyonu sırasında uçucu yağ asitlerinin yanı sıra metan ve karbondioksit de meydana gelir. Geviş getiren hayvanlarda enerji ihtiyacının büyük bir kısmı uçucu yağ asitlerinden karşılanır.

Proteinler

Proteinler, çok sayıda amino asidin bir araya gelmesiyle oluşmuş yüksek moleküllü besin maddeleridir. Tüm canlıların beslenmesinde önemli bir rol oynarlar.

Basit proteinler: Sadece aminoasitlerden oluşmuşlardır.

Bileşik proteinler: Protein molekülü ile protein olmayan diğer molekülün birleşmesiyle oluşan proteinlerdir.

Protein niteliğinde olmayan azotlu bileşikler: Protein ve aminoasit formunda olmayan, fakat azot içeren bileşiklerdir. Amino asitler, hem bitkilerde hem de hayvansal dokularda proteinlerin yapıtaşlarını oluştururlar. Bunların yaklaşık sayısı 20-25 kadardır. Hayvan besleme açısından amino asitler; yemlerle dışarıdan alınması zorunlu (esansiyel) amino asitler, vücutta kısmen sentezlenen (yarı esansiyel) amino asitler ve vücutta sentezlenen (endojen) amino asitler olarak sınıflandırılır.

Proteinlerin Hayvan Türlerine Göre Metabolizması: Tek midelilerde, yemlerle alınan proteinlerin sindirimi, mide sıvısı içerisinde proteini sindiren enzimlerle (pepsin ve katapsin) karşılaştığında başlamış olur. Ara basamaklardan sonra yemlerde bulunan proteinlerin enzimlerle parçalanması sonucu ortaya çıkan aminoasitler, ince bağırsak boşluğundan, bağırsak duvarına geçiş yaparlar. Sonrasında da kan ve lenf damarlarına geçmesiyle emilim sonlanmış olur. Amino asitlerin bir kısmı vücutta sentezlenebilir. Geviş getiren hayvanlar ile tek midelilerde vücutta amino asitlerin birbirine dönüşümü ve amino asit sentezi aynıdır. Buna ilaveten geviş getiren hayvanlar işkembe mikroorganizmaları sayesinde, tek midelilerden farklı olarak vücutta sentezlenmeyen amino asit gereksinimlerini de karşılayabilirler.

Geviş getiren hayvanlarda yemlerle alınan proteinler, protein yapısında olmayan azotlu bileşikler ve tükürük yoluyla gelen üre, işkembede bulunan mikroorganizmalar tarafından azot kaynağı olarak kullanılır.

Lipitler

Lipitler; yem maddelerinde çok değişik formlarda bulunurlar ve gliserol kapsayan ve kapsamayan lipitler olmak üzere başlıca iki ana grupta incelenirler. Gliserol kapsayan lipitlerin en önemli üyesi olan yağlar, basit lipitler grubunda yer alırlar. Trigliseritler, yağların doğada en yaygın olarak bulunan formudur. Mısır, buğday, arpa gibi tahıllarda yağın önemli bir kısmı trigliserit formundadır. Yonca, tırfıl, çayır otu gibi kaba yemlerde ise trigliserit miktarı düşük olup, bu yem maddeleri bileşik lipitler grubunda yer alan galaktolipitler bakımından zengindirler. Yem maddelerinde; karoten, klorofil ve mumlar gibi eterde çözünen ancak gliserol kapsamayan ve hayvana enerji anlamında katkısı olmayan lipitler de bulunmaktadır. (S.8, Şekil 1.1).

Yağ asitleri yağların yapı taşını oluşturur. Yağ asitleri de doymuş ve doymamış yağ asitleri olmak üzere iki grupta incelenir. Yağ asitlerinin sınıflandırılmasını kitaptaki tablodan inceleyebilirsiniz (S.9, Tablo 1.1). Yağ asidinin parantez içinde yer alan ilk rakam yağ asidinin içerdiği karbon sayısını, ikinci rakam ise karbon atomları arasında bulunan çift bağ sayısını göstermektedir.

Doymamış yağ asitlerindeki çift bağ oksijen atomu ile kolayca birleşerek oksitlenebilmekte ve bunun sonucunda da yağ bozulabilmektedir. Okside olmuş yağların rasyonlarda kullanılması, hayvanların sağlığını olumsuz yönde etkilemekte ve verim kayıplarına yol açabilmektedir.

Hayvan besleme açısından önem taşıyan ve doymamış yağ asitleri sınıfında yer alan linoleik (omega-6) ve linolenik (omega-3) asitler, esansiyel yağ asitleri olarak adlandırılmaktadır. Çoğu hayvan türünde rasyonun linoleik asit içermesi durumunda, bu yağ asidinden araşidonik asit sentezlenebilmektedir. Esansiyel yağ asitlerinin eksikliğinde hayvan türlerine göre değişmekle birlikte; deri bozuklukları, büyümenin yavaşlaması, verim düşmesi ve üreme bozuklukları gözlenebilmektedir. Bu tür olumsuzlukları önlemek için esansiyel yağ asitlerinin hayvanlara rasyon vasıtasıyla mutlaka dışarıdan verilmesi gerekmektedir. Hayvanlara 24 saatte tüketebilecekleri kuru madde miktarı içerisinde ihtiyaç duyduğu yaşama ve verim payı besin maddesi gereksinimlerini karşılamak üzere hazırlanan yem karışımına rasyon denilmektedir.

Yağların hayvan besleme açısından en önemli özelliği, karbonhidrat ve proteinlerden çok daha yüksek enerji değerine sahip olmalarıdır. Organizmada 1 gr hidrojen yandığında, 1gr karbonun yanmasıyla açığa çıkan enerjinin 4 katı kadar enerji açığa çıkmaktadır. Yağlar karbonhidrat ve proteinlere oranla daha fazla hidrojen kapsadığından sahip oldukları enerji de bunlardan daha fazladır (yaklaşık 2-2,5 katı).

Hayvan yemlerine katılan yağların daha pek çok avantajları vardır. Yağlar;

  • Kolin kaynağıdırlar,
  • Yağda eriyen (A, D, E, K) vitaminlerin taşıyıcısıdırlar ve bu vitaminlerin bağırsaklardan emilmesinde rol alırlar,
  • Yemin tozumasını önleyerek, hayvanların yemi tüketmesi esnasında solunum yollarının korunmasını sağlarlar,
  • Yemden yararlanmayı artırırlar,
  • Yemlerin lezzetini dolayısıyla yem tüketimini artırırlar,
  • Pelet yem yapımını kolaylaştırırlar,
  • Hayvanlar üzerinde çevre sıcaklığının yarattığı stresi azaltırlar.

Lipitlerin Hayvan Türlerine Göre Metabolizması: Lipitlerin sindirim ve emilimi ince bağırsaklarda gerçekleşmektedir. Tek mideli hayvanların rasyonlarında lipitler büyük ölçüde trigliserit formundadır. Mide ve ince bağırsakların peristaltik hareketleriyle kabaca emülsifiye olan trigliseritler, safra tuzları ve pankreastan salgılanan lipaz enzimi ile gerek fiziksel gerekse kimyasal reaksiyona girerek lipitlerin sindiriminde önemli bir rol oynayan miselleri oluştururlar. Lipitlerin ince bağırsaklardaki sindirim ve emilim olayları ile ilgili kitaptaki şekil inceleyebilirsiniz (S.11, Şekil 1.2).

Geviş getiren hayvanların yaşamlarının ilk dönemlerinde işkembe faal durumda olmadığından, lipitler tek mideli hayvanlarda olduğu gibi sindirilir. İşkembe gelişimini tamamlayan erişkin hayvanların rasyonlarındaki lipitler, başlıca trigliserit ve galaktolipitlerden oluşur. Lipitlerin işkembedeki sindirimi; hidroliz ve biyohidrojenasyon basamaklarını kapsar. Trigliserit ve galaktolipitler işkembede bulunan mikroorganizmaların salgıladığı mikrobiyal lipazlar tarafından hidrolize olarak; yağ asitleri, gliserol ve galaktoza ayrışırlar. İşkembede bulunan mikroorganizmalar, hidroliz ve biyohidrojenasyon olaylarının yanı sıra uzun zincirli yağ asitlerinin sentezlenmesinde de rol oynamaktadırlar.

Tek mideli hayvanlarda lipitler ince bağırsaklara geldiğinde kabaca emülsifiye olmuş trigliseritler halindeyken, geviş getirenlerde büyük oranda yem partiküllerine bağlı serbest yağ asitleri formundadır. Yağların karbon sayısı ve doymuşluk dereceleri ile sindirimi arasında zıt ilişki vardır. Kısa zincirli yağ asitleri uzun zincirli yağ asitlerine göre, doymamış yağ asitleri ise doymuş yağ asitlerine göre daha iyi sindirilip emilirler. Kan dolaşımındaki trigliseritler vücutta enerji gerektiren olaylarda kullanılmaktadır.

Vitaminler

Vitaminler (yaşamsal aminler), yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi, canlıların büyümesi ve çeşitli verim performanslarında bulunabilmeleri için çok düşük miktarlarda gereksinim duyulan organik bileşiklerdir.

Vitaminlerin dengeli bir şekilde hazırlanan rasyonlarla düzenli olarak hayvanlara verilmesi gerekir.

Yağda eriyen vitaminler arasında yer alan A, D, E, K vitaminlerinin provitamin olarak isimlendirilen öncü kısımları yemler içerisinde yer almakta ve vücuda alındıktan sonra birtakım kimyasal değişikliklere uğrayarak aktif vitamin yapısına dönüşmektedir. Yemlerin vitamin içerikleri belirlenirken sadece gerçek vitamin düzeyleri değil, bunun yanı sıra provitamin düzeyleri de dikkate alınmalıdır. Hayvanlara verilen yem maddelerinin vitamin düzeyleri yem bitkisinin yetiştiği bölge, biçim dönemi, hasat ve depolama koşulları, yem ham maddelerinin işlenme şekli gibi faktörler nedeniyle değişebilir. Bu nedenle vitamin ve mineralleri içeren premiksler rasyona katılmakta ve bu maddelerle ilgili olarak meydana gelebilecek eksiklikler önlenmektedir. Premiksler , yem katkı maddelerinin karışımı veya bir ya da daha fazla yem katkı maddesinin bir taşıyıcı madde ile karışımıdır. Vitaminlerin düşük düzeyde alımı eksikliklere yol açarken (Hipovitaminozis) gereksinimin üzerindeki alımlar zehirlenmelere yol açabilmektedir (Hipervitaminozis). Vitaminler genel özellikleri açısından;

  • Yağda eriyen (A, D, E ve K vitamini)
  • Suda eriyen (B grubu vitaminler ile C vitamini) olmak üzere iki grup altında toplanmaktadırlar. Bunlar arasındaki farklar kitaptaki tabloda kısaca özetlenmiştir (S:13, Tablo 1.2).

A Vitamini: A vitamini açık sarı renkte, hava ve ışık etkisiyle kolayca okside olabilen bir özelliğe sahiptir. Yeşil yapraklı bitkilerde, sarı renkli sebzelerde provitamini olan karotenler şeklindedir. Bu bileşikler vücuda alındıklarında A vitamininin aktif şekline dönüştürülürler. Hayvan türlerinin ve aynı hayvan türleri içinde farklı ırkların karoteni A vitaminine dönüştürme yetenekleri farklıdır. A vitamini karaciğerde depolanır ve yüksek düzeyde alınması zehirlenmelere neden olabilir. Kemik gelişiminde, solunum sindirim ve üreme organlarının epitel hücrelerinin korunmasında önemli rol oynar.

D Vitamini: D vitamininin ergokalsiferol (D 2 ) ve kolekalsiferol (D 3 ) olmak üzere iki farklı formu vardır. Ergokalsiferolün provitamini olan ergosterin bitkilerde, kolekalsiferolün provitamini kolesterin ise hayvan organizmasında bulunur. Güneş ışınlarının etkisiyle önce deride 7-dehidrokolesterole, sonrasında, sırasıyla karaciğer ve böbrekte aktif vitamin formuna dönüşürler. D 3 vitamini balık karaciğeri, balık yağı ve yumurta sarısında, D 2 vitamini ise güneşte kurutulmuş otlarda bulunur. D vitamini, bağırsaktan kalsiyum emilimini sağlayan proteinin yapımında görevlidir.

E Vitamini: Hayvanlarda üreme üzerindeki etkilerinden dolayı antisterilite vitamini olarak adlandırılmıştır. Doğada 8 farklı formu bulunan E vitamininin en aktif ve en yaygın formu ?-tokoferoldür. ?-tokoferol, yem ve vücuttaki oksitlenmeye açık maddeleri oksidasyondan koruyan mükemmel bir doğal antioksidandır. E vitamini içeren yemler güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır. Yemlerde ki ve vücuttaki doymamış yağ asitlerini oksijenin zararlı etkilerinden korur. Gelişmesini tamamlamış hayvanlarda döl verimi bozuklukları ve ölü doğuma neden olur.

K Vitamini: K vitamini, tek midelilerde kalın bağırsaktaki, geviş getiren hayvanların ise işkembesindeki mikroorganizmalar tarafından sentezlenebilmektedir. Bu vitamin kanın pıhtılaşmasını sağlayan protrombinin oluşumu için gereklidir. 3 formu bulunmaktadur bunlardan: K 1 vitamini yonca, lahana ve yeşil yapraklı bitkilerde bulunur, K 2 vitamini hayvanların sindirim sistemindeki bakteriler tarafından sentezlenir. K 3 vitamini ise sentetik formdur. Eksikliğinde kanın pıhtılaşamaması sonucu anemi (kansızlık) meydana gelir.

Suda Eriyen Vitaminler: B grubu vitaminler ve C vitamini suda çözündüğü için suda eriyen vitaminler olarak isimlendirilirler. İşkembesi henüz yeterli işlevsel düzeye ulaşmamış buzağılarda ve tek mideli hayvanlarda, bu vitaminler düzenli olarak rasyonla verilmelidir. B vitaminlerinin büyük çoğunluğu enerji metabolizmasında görevlidir (S.15, Tablo 1.3).

Mineraller

Hayvanların sağlıklı yaşamlarını sürdürebilmeleri ve genetik yapılarında barındırdıkları maksimum performansı ortaya çıkarabilmeleri için gerekli olan inorganik maddelerdir. En önemli fonksiyonları vitaminler ile birlikte çalışarak hem vitaminlerin hem de diğer besin maddelerinin etkin bir şekilde değerlendirilmesini sağlamaktır. Mineraller vücutta sentezlenemediği için rasyonlarla hayvanlara verilmelidir. Hayvanların ihtiyaç duyduğu mineraller vücutta gereksinim duyulan miktarına göre iki kısım halinde incelenir:

  • Makromineraller: Vücut ağırlığının her kilogramında 50 mg’dan daha fazla bulunan. Bunlar; kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, klor ve kükürttür.
  • Mikromineraller: Vücut ağırlığının her kilogramında 50 mg’dan daha az bulunan. Bunlar; demir, bakır, çinko, kobalt, mangan, iyot, şor, selenyum, molibden, krom, vanadyum, kalay, silisyum, nikel, arseniktir. (S.17, Tablo 1.4).

Minerallerin vücutta değerlendirilebilmeleri için iyon formunda alınmaları gerekir. Mineral maddeler arasında dikkate alınması gereken çok önemli etkileşimler vardır. Bir mineralin fazlalığı diğer bir mineralin eksikliğine yol açabilir. (S.16, Şekil 1.3).

Yemlerin Sınıflandırılması ve Değerliliği

Günümüze değin yemler çeşitli özellikleri göz önüne alınarak farklı biçimlerde sınıflandırılmışlardır. Bir sınıflamaya göre yemler aşağıdaki gibi incelenmektedir:

  • Kaba yemler
  • Konsantre yemler
  • Yem katkı maddeleri: Yemlerin değerliliği yarayışlılığını ifade etmektedir. Bu bağlamda besleyici değer ve besin maddesi değeri şeklinde iki kavram karşımıza çıkmaktadır. Bir yem maddesinin besleyici değeri dendiğinde o yem maddesinin içermiş olduğu besin maddelerinden yararlanma oranı akla getirilmelidir. Besin maddesi değeri dendiğinde ise bir yem maddesinde bulunan besin maddelerinin miktarı ve kompozisyonu göz önüne alınmalıdır. Yemlerin değerliliği çeşitli yöntemler kullanılarak anlaşılabilir. Bu yöntemleri şu şekilde açıklamak mümkündür:
  • Fiziksel Değerlendirme: Bu yöntemde ele alınan yem maddesi fiziksel olarak incelenmektedir. Bu amaçla yemlerin tadı, kokusu, rengi, kıvamı gibi özellikleri üzerinde durulur.
  • Kimyasal Değerlendirme: Kimyasal değerlendirme yemler içerisinde bulunan besin maddelerinin saptanması amacıyla yapılmaktadır. Bu yöntemler kullanılarak yemlerin başlıca ham protein, ham selüloz, ham yağ, kuru madde ve ham kül içerikleri, vitamin ve mineral düzeyleri belirlenebilmektedir.
  • Biyolojik Değerlendirme: Yem maddelerinin hayvanlar üzerindeki etkilerinin daha iyi ve en doğru biçimde anlaşılmasına hizmet eden bir yöntemdir. Bu yöntem içerisinde en çok sindirilebilirlik denemeleri yapılmaktadır.
  • Mikrobiyolojik Değerlendirme: Yemlerde bulunması muhtemel zararlı mikroorganizmaların ya da bunların toksin adı verilen zararlı metabolitlerinin varlığının ve düzeyinin belirlenmesi amacıyla kullanılmaktadır.

Yemlerin Enerji Değerliliği

Enerji iş yapabilme yeteneğidir. Yem maddeleri besin maddesi içermelerinin yanı sıra enerji değerine de sahip olabilirler. Yemlerdeki enerji her biri aynı zamanda organik madde olan proteinler, karbonhidratlar ve lipitlerden sağlanır. Minareller inorganik maddelerdir ve enerji içermezler. Bir yem maddesinin toplam yanabilir enerjisi brüt enerji olarak adlandırılır. Yemlerin enerjisi sabit olmayıp çok çeşitli faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu faktörlerden en önemlisi hayvan türüdür. Bir yemde bulunan enerjiden hayvanların yararlanabilmesi için en önemli şart hayvansal organizma tarafından kullanılabilir durumda olmasıdır. Kullanılabilirlik en çok sindirilebilirlikten etkilenmektedir. Bir yem maddesinin sindirimi arttıkça kullanılabilir enerji değeri de artar.

Yemlerin Değerliliğini Etkileyen Faktörler

Bu faktörler, yemlerin besleyici değerini etkileyenler ve besin maddesi değerini etkileyenler şeklinde incelenebilir.

Yemlerin Besleyici Değerini Etkileyen Faktörler:

Yemlerin İşlenmesi: En çok bilin ve en yaygın kullanılan işleme yöntemi öğütmedir. Tahıllar sert bir dış kabuğa sahiptir ve bu halleriyle hayvanların tüketimine sunulduğunda sindirim sisteminde sindirimleri oldukça düşüktür. Bu sayede sert ve dayanıklı dış kabuk parçalanacağından sindirim enzimleri daha hızlı ve etkin bir şekilde yem içerisine nüfus ederek yüksek bir sindirim oranı sağlayabileceklerdir. Yemlerin besleyici değerinin arttırılması için pişirme, buharla muamele, ısıl işlem uygulaması, doğrama, parçalama ve kesme işlemleri kullanılan diğer yöntemlerdendir.

Tüketilen Yem Miktarı: Tüketilen yem miktarı arttıkça yemlerin sindirilebilirliği dolayısıyla besleyici değeri azalmaktadır. Yemlerin sindirim sisteminden geçiş sürati arttıkça sindirim sisteminde kalma, dolayısıyla sindirim enzimleriyle maruz kalma süresi kısalmaktadır. Bu durumda sindirilebilirliğin, dolayısıyla besleyici değerin düşmesine yol açmaktadır.

Yemler Arasında Birlikte Etki: Yapılan çalışmalar bazı yem maddelerinin hayvanlara birlikte yedirildiğinde ayrı ayrı yedirilmelerine göre besleyici değerlerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

Beslenme Alışkanlığı: Bu faktör özellikle geviş getiren yani ruminant hayvanların beslenmesinde önemlidir. Ruminantlar tüketmiş oldukları yemlerin büyük bir kısmını işkembe yani rumenlerinde parçalamaktadırlar. Bu işlem rumenlerinde yaşayan çok sayıda ve türdeki mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilmektedir. Rumen mikroorganizmaları çok fazla sayıda ve türde olmakta, verilen yemin niteliğine göre türler arasındaki baskınlık artıp azalabilmektedir. Nişastaca fakir bir besleme şeklinden birden bire nişastaca zengin bir besleme şekline geçildiğinde rumen bu değişikliğe hemen alışamamakta ve geçici bir süre sindirim kayıpları ya da isal, gaz oluşumu gibi sindirim bozuklukları meydana gelmektedir. Ruminantlarda yem değişiklikleri birden bire değil, yavaş yavaş, 15 günlük bir geçiş devresi uygulanarak yapılmalıdır.

Hayvan Türü: Yem maddeleri hayvan türlerine göre farklı besleyici değerlere sahip olabilir. Örneğin kaba yemler geviş getiren hayvanların beslenmesinde önemli bir yere sahipken, tek mideli hayvanlarda önemli bir besleyici değere sahip değildir.

Yemlerin Besin Maddesi Değerini Etkileyen Faktörler:

Su Düzeyi: Yem maddeleri çeşitli düzeylerde su içermektedirler. İçermiş oldukları su düzeyleri farklı aynı iki yem maddesinin besin maddesi değerleri aynı değildir. Yoncanın içermiş olduğu su düzeyi % 75’lerden % 10’lara indiğinde protein düzeyi ise % 4’den % 14,4’e çıkmaktadır. Dolayısıyla bir yem maddesinin su düzeyi arttıkça besin maddesi değeri düşmektedir.

Kimyasal Bileşim: Bir yem maddesinin içermiş olduğu besin maddesi kapsamıdır. Yem bitkisi olarak bilinen bitkisel kökenli bazı yem maddelerinin besin maddesi kapsamı bunların yetiştirilmeleri sırasında sabit olmayıp biçilme zamanına, elde ediliş yöntemine göre değişebilmektedir. Örneğin bitkiler vejetasyonun başlangıç dönemlerinde yüksek protein, düşük selüloza sahiptirler. Sonraları bitki kartlaştıkça selüloz miktarı artmaya, buna karşın protein miktarı oransal olarak azalmaya başlar.

Toprağın Niteliği: Yem maddelerinin ekildikleri toprağın niteliğine göre besin maddesi bileşimleri değişebilmektedir. Azotlu gübreler kullanılarak gübrelenen topraklarda yetiştirilen bazı yem bitkilerinin protein düzeyleri artmaktadır.

Saklama Koşulları: Yem maddelerinin uzun süreli olarak depolanmaları içermiş oldukları bazı besin maddelerinde azalmaya yol açabilir. Vitamin A’nın ön maddesi ßkaroten düzeyi güneş ışığına ve oksijene maruz kalma sonucu giderek azalır. Bazı yem maddelerinde küflenme ya da böceklenme nedeniyle başta karbonhidratlar olmak üzere çeşitli besin maddelerinde kayıplar meydana gelebilir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email