Veteriner Hizmetleri Mevzuatı ve Etik Dersi 7. Ünite Özet
Veteriner Hizmetlerinde Yeni Konseptler Ve Çalışma Alanları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Yeni Konseptler Ve Çalışma Alanları
Değişen ve gelişen dünyada, veteriner hekimliği mesleğinin vizyonu da değişmiştir. Antimikrobiyal direnç klonlama, genetiği değiştirilmiş organizmalar, kültür balıkçılığı, hayvan gönenci, yaban hayatı gibi alanlar veteriner hekimliği açısından ön plana çıkmıştır.
Aktivatik Hayvanlar
Dünya nüfusunun artış oranındaki hızlanma karşısında, özellikle hayvansal protein kaynaklarının durumu kaygı oluşturmakta, 2000’li yıllarda, dünya genelinde bir gıda sorununun kaçınılmazlığı üzerinde durulmaktadır. Günümüzde su ürünleri( Denizlerde ve iç sularda bulunan bitkiler ile hayvanlar ve bunların yumurtaları )sektörünün, ucuz ve kaliteli hayvansal protein sağlaması nedeniyle insan beslenmesindeki önemi her geçen gün artmıştır. Sağlıklı akvatik hayvanlar(balık, mollusk, krustasean, amfibiyen) ve bunlardan elde edilen güvenli ürünler, insanların sağlıklı beslenmesinde dünya ekonomisi üzerinde önemli paya sahip durumdadır. Dünya balık üretiminin %40’ından fazlasını akvakültür (Hayvansal ve bitkisel su canlılarının kontrollü olarak yetiştirilmesi.) sağlamaktadır.
Su ürünleri yetiştiriciliği: Yetiştiricilik tesislerinde, entansif, yarı entansif veya ekstansif şartlarda yapılan, su ürünlerini üretme ve/veya büyütme(besicilik) faaliyeti.
Yetiştiricilik tesisi: Su ürünleri yetiştiriciliğinin yapıldığı yerler.
Entansif yetiştiricilik: Tamamen dıştan yemlemeye dayalı yoğun yetiştiricilik.
Yarı entansif yetiştiricilik: Gübreleme ve tamamlayıcı yemlemeye dayalı yetiştiricilik.
Ekstansif yetiştiricilik: Suyun doğal verimliliğine dayanan, stok kontrolü yapılan düşük üretimli yetiştiricilik.
Su ürünleri yetiştiricilik işletmesi: Su hayvanlarının yetiştirilmesi, saklanması veya büyütülmesiyle bağlantılı herhangi bir faaliyette bulunan kâr amacı güden ya da gütmeyen kamusal veya özel her türlü tesis.
Türkiye, dünyadaki konumu itibariyle genel toplamda 25.577.200 ha su ürünü üretim alanına sahip bulunmaktadır. Ülkemizdeki su ürünleri üretiminin bölgesel dağılımına bakıldığında Karadeniz Bölgesi’ni sırayla Ege, Marmara, Akdeniz ve diğer bölgeler takip etmektedir. Balık üretim tesisleri açısından değerlendirildiğinde ise miktar ve kapasite yönünden Muğla, İzmir, Antalya, Aydın, Bilecik, Çanakkale ve Kayseri, Burdur, Denizli, Isparta, Kahramanmaraş, Ordu, Rize, Samsun ve Trabzon illeri olacak şekilde sıralanabilir. Diğer illerde ise genel olarak küçük kapasiteli balık yetiştiricilik tesisleri bulunmaktadır.
Akvakültürün, küresel anlamda çok hızlı gelişim göstermesi, beraberinde canlı su hayvanlarının ve su ürünlerinin artan uluslararası ticaretine bağlı olarak hastalık riskini de ortaya çıkarmıştır. Hastalıklar, akvakültür üretimi ve ticaretindeki en önemli engellerden biridir. Yoğun yapılan yetiştiricilik sistemlerinde en önemli problemlerden görülen hastalıklar çok geniş kapsamda olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki; Bakteriyel, viral veya paraziter etkenlere bağlı bulaşıcı hastalıklar, diğeri; yetersiz besleme, fiziksel hasar veya uygun olmayan su kalitesi gibi durumlardan kaynaklanan bulaşıcı olmayan hastalıklardır. Kültür balıkçılığında sorunlar sadece hastalık riskleri ile kalmayıp başka diğer problemler de mevcuttur. Bu önemli problemler arasında yetiştiricilik ve koruyucu hekimlik problemleri de yer almaktadır. Her iki sorunun da çözümlenmesinde veteriner hekimlere önemli görevler düşmektedir.
Antimikrobiyal Direnç
Antimikrobiyal direnç; “Bazı tür mikroorganizmaların, aynı tür mikroorganizmaları engellemek veya öldürmek için yeterli olarak verilen konsantrasyonda antimikrobiyal etken varlığında yaşayabilmesi ve hatta üreyebilmesi” şeklinde tanımlanmaktadır. İnsan ve hayvanlarda, antimikrobiyal ajanların koruyucu veya tedavi amacıyla kullanılması, bakteriler üzerinde seçici bir etki oluşturarak direncin gelişmesini sağlar. WHO tarafından 2001’de antimikrobiyal direncin önlenmesi için “Küresel Antimikrobiyal Direnç Önleme Stratejisi” çalışmaları başlatılmış ve günümüzde hâlen çalışmalar devam etmektedir. Veteriner hekimliğinde, başta antibiyotikler olmak üzere, kullanılan ilaçların bilinçli bir şekilde kullanımı oldukça önemlidir. Antibiyotikler; çeşitli mikroorganizma türleri tarafından sentezlenen ve diğer mikroorganizmaların gelişmesini önleyen ya da onları öldüren kimyasal maddelerdir. İnsan sağlığı ve veteriner hekimliğinde antibiyotik seçiminde öncelikli konu, kullanılacak olan ilacın yapılan tedavideki etkinliğidir. Ancak veteriner hekimler, gıda değeri taşıyan hayvanlarda ilaç ve diğer maddelerin kalıntı ları ile ilgili yasal düzenlemeler gereği tedavi sonrası hayvanların yenilebilir olan dokularında antibiyotik kalıntılarını dikkate almalıdır.
Arıcılık
Arıcılık , fazla bir sermaye gerektirmeyen, toprağa bağlı olmadan yapılabilen, kısa sürede gelir getiren, bal, bal mumu, polen, arı sütü, propolis, arı zehiri, ana arı, oğul gibi çeşitli ürünler sağlayan önemli bir tarımsal uğraşı alanıdır. Ayrıca bal arılarının bitkisel üretime olan katkıları da arı ürünlerinden sağlanan gelir ile kıyaslanamayacak düzeydedir.
Arıcı: Arıcılık işlerini meslek edinen ve geçimlerini kısmen veya tamamen bu yoldan kazananlar.
Koloni: Yumurtlayan ana arısı bulunan ve üretim faaliyetlerinin sürdürüldüğü 3-4 açık ve kapalı yavrulu olmak üzere 6-8 ve üzeri çerçeveli arı ailesi.
Kovan: Taşınabilir arı ailesi barınağı.
Amenajman: Ormanların, nasıl, ne zaman ve ne ölçüde kullanılacağı, ormanların sürekliliğinin sağlanması için ormancılık faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlayan bilim dalı.
Doğa Koruma ve Yaban Hayatı
Çevre ve yaban hayatının korunması üzerine BERN ve CITES gibi dünyada uluslararası sözleşmeler mevcut olup, Türkiye’de bu sözleşmelere taraf ülkeler arasında yer almaktadır. Bu sözleşmelerin temel amacı yaban hayatının korunması ve sürdürülmesinin sağlanmasıdır.
BERN sözleşmesi: Bu sözleşme, 9 Ocak 1984 tarihli ve 84/7601 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla onaylanarak, 20 Şubat 1984 tarih ve 18318 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlarak yürürlülüğe giren “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi”dir.
CITES: Bu sözleşme, 20 Haziran 1996 tarihli ve 22672 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, 22 Aralık 1996 tarihinde yürürlüğe giren “ Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme ”dir.
Türkiye biyolojik çeşitliliğin zenginliği açısından tek başına Avrupa kıtası ile kıyaslanabilmektedir. Omurgalı hayvanlardan amfibi ve sürüngenler bakımından Türkiye’de yaşayan türlerin sayısı Avrupa’da yaşayanların sayısına oldukça yakındır.
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)
Biyoteknoloji; özel bir kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana getirmek için biyolojik sistem ve canlı organizmaları veya türevlerini kullanan teknolojik uygulamalardır. Biyoteknolojinin en ses getiren ürünü olan ve yakın zamanın önde gelen tartışmalarından biri hâline gelen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar, günümüzde dünya gündeminin önemli bir başlık maddesi olmayı sürdürmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre GDO, genetik materyali doğal olmayan bir yolla değiştirilmiş organizmalardır. Ülkemizde tüketiciler, bugüne kadar GDO’lu ürünler hakkında yeterli bilgiye sahip değilken, çeşitli örgütler, çiftçiler ve gönüllü kuruluşlar, üniversiteler ile yerel ve ulusal basın, GDO’lu gıdaları ülke gündemine taşımıştır. Bu şekilde hem riskli yanları hem de olumlu yanlarıyla birlikte milyonlarca insanın GDO kavramı ile tanışması sağlanmıştır.
Hayvan Gönenci (Refahı)
Dünyada son yıllarda hayvanlara karşı şekillenen toplumsal duyarlılık ve doğal hayvansal ürünlere olan talep artışı, hayvan yetiştiricilerini hayvan gönenci koşullarının dikkate alındığı yeni yetiştiricilik programlarına itmektedir. Hayvanlarla ilgili değerlerin farkındalığındaki artış, toplumun ve hayvansal ürün tüketicilerinin, hayvan gönenci ve bakımıyla ilgili değer yargılarını, tutumlarını ve beklentilerini hızlı bir şekilde değiştirmiştir. Hayvanların beslenmesinden, nakliyesine, onlara karşı davranış biçimlerine kadar toplumların çok fazla ilgisini çeken bir konu olmuş ve gelinen noktada hayvan gönenci duygusal, toplumsal ve politik bir konu hâlini almıştır. Hayvan gönenci, tüm yönleriyle bütün hayvanların mutluluğunu saran, uygun barınma, besleme, hastalıklardan korunma ve tedavi, sorumlu bir bakım, yetiştiricilik ve yönetimi içeren çeşitli insani sorumlulukları içermektedir.
Klonlama
Son yıllarda insanlığın bilim alanında elde ettiği önemli başarılardan biri genetik alanında yaşanmıştır. Bu önemli başarılardan birisi olan ve biyolojide farklı anlamlarda kullanılan klonlama terimi duyulduğunda ilk akla gelen 1997’de İskoçyalı bir grup bilim insanının yaptığı araştırma ile klonlanan “ Dolly ” olmuştur. Klonlama; “ eşeysiz üreme yöntemiyle genetik yapısı birbirinin aynı canlıların oluşturulması ” anlamına gelmektedir.
Kök Hücre
Çağımızda çözümü olmayan birçok hastalığın tedavisinde kök hücrelerden faydalanılabilir. Bu bakımdan kök hücre teknolojisi, bir hücrenin ölmesi ya da görevini yapamaması sonucu gelişen hastalıkları (Alzheimer, Diyabet, Parkinson vb.),organ nakillerini, bağışıklık sistemiyle ilişkili hastalıkların, yanmış vücut dokularının onarımını, kimi kanser türlerinin ve kalp kaslarının yenilenmesi gibi daha birçok hastalığın tedavisi adına oldukça umut vericidir.
Organik Hayvancılık
Hızla artan dünya nüfusunun bitkisel ve hayvansal ürün talebini karşılamak amacıyla birim hayvandan en yüksek düzeyde verim alınması için etkili teknoloji kullanımı, bitkisel üretimde olduğu gibi, üretimin artırılmasında temel seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, hayvancılıkta hormon ve antibiyotik gibi kimyasalların kullanımı hayvansal ürünlerde kalıntı etkisi bıraktığı için bu ürünleri tüketen insanlarda önemli sağlık sorunlarına neden olduğu bildirilmektedir. Organik hayvancılık temelde çevreyle barışık bir üretim biçimi olup üretimde bütünsel yaklaşımı hedeflemektedir. Üretimde bütünsel yaklaşımın yanı sıra organik hayvancılıkta, hayvansal ürünlerin insan sağlığı açısından esasları da önemli bir konu olarak belirmektedir.
Yeni ve Yeniden Önem Kazanan Zoonozlar
Dünya Sağlık Örgütü 1951-1954 yılları arasında zoonoz terimini kabul etmiş ve tanımını yapmıştır. Bu tanımlamaya göre; “ evcil ya da vahşi vertebralı hayvanlardan insanlara doğal olarak bulaşabilen infeksiyon ya da hastalıklar ” olarak tanımlamaktadır. Eğer, enfeksiyonun bulaşma yönü hayvanlardan insanlara dogru ise “ antropozoonoz ”, insanlardan hayvanlara doğru ise “ zooantropozoonoz ”, hayvan ve insanlar arasında her iki yöne doğru doğal bulaşma gerçekleşiyorsa bu duruma da “ amfiksenoz ” denilmektedir. Yeni zoonoz; yeni tanımlanmış/değişikliğe uğramış, ya da daha önce oluşmuş ancak insidens, ya da coğrafya, konakçı ve vektör açısından oransal artış gösteren zoonozdur. Ülkemizde bu konu ile ilgili yasal düzenlemelerden biri olan “ Zoonozlar ve Zoonotik Etkenler, İlgili Antimikrobiyal Direnç ve Gıda Kaynaklı Salgınların İzlenmesi Yönetmeliği ”ne göre; izlemede yer alacak zoonozlar ve zoonotik etken lerin( Zoonoz hastalığa yol açabilme potansiyeli olan her tür virüs,bakteri, mantar, parazit veya diğer biyolojik varlıklar) listesi yer almaktadır. Türkiye’de görülen bazı yeni çıkan zoonoz hastalıklar şu şekildedir;
Bakteri Kökenli Yeni Çıkan Zoonozlar
- Campylobacteriosis; Campylobacter jejuni
- Bartonellozis; Bartonella henselae, B. clarridgeiae
Parazit Kökenli Yeni Çıkan Zoonozlar
- Cryptosporidiosis; Cryptosporidium parvum
Virüs Kökenli Yeni Çıkan Zoonozlar
- Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
- Kuş Gribi; Avian Influenza Virus H5N1 suşu
- Hantavirüs Hastalıgı; Hantavirus
- Domuz Gribi