aofsoru.com

Temel Sürü Sağlığı Yönetimi Dersi 8. Ünite Özet

Sürü Sağlığını Etkileyen Önemli Hastalıkların Genel Yansımaları

Sığırların Enfektif Solunum Sistemi Hastalıkları

Sığırlarda enfektif solunum sistemi hastalıkları her yaş döneminde görülse de genç hayvanlar bu hastalıktan daha çok etkilenmektedir. Sığırların akciğerleri vücutlarına oranla diğer hayvanlardan daha küçük olduğundan solunum sistemi lokal savunma aktiviteleri de zayıftır. Solunum sistemi hastalıklarını hazırlayan faktörler:

  • Çevresel Stres: Hayvanın bulunduğu ortamın yüksek ısı ve nemli olması, ani iklim değişiklikleri, hayvanların kalabalık ve buzağılar, genç hayvanlarla yetişkinlerin aynı ortamda bulunmaları, transport bu strese neden olur.
  • Bakım / besleme yetersizlikleri: Hayvanların verim özelliklerine göre gruplandırılması, su ihtiyaçlarının yeterince karşılanması, rasyonlarında verim özelliklerine göre yeterli protein, enerji, özellikle çinko, selenyum, A, E vitaminleri, kobalt, mangan, bakır ve demir gibi önemli besin maddelerinin sağlanması solunum sistemi hastalıkları oluşumunu azaltması ya da en azından daha az şiddetli seyretmesine neden olur.

Kuzuların Enfektif Solunum Sistemi Hastalıkları

Koyun yetiştiriciliğinde kuzu enzootik pnomönisi en çok kuzu kayıplarının meydana geldiği hastalıktır. Genellikle 1,5-6 aylık kuzularda oluşan hastalığın nedenleri kötü bakım beslenme şartları, havasız, çok rutubetli ağıllar, kuzuların annelerini yeterince emmemeleri ve aşırı kalabalıktır. Hastalık kış aylarında daha çok oluşur, belirtileri; öksürük, solunum güçlüğü, gözyaşı, burun akıntısı, iştahsızlık ve bazen ani ölümlerdir. Korumada ve tedavide, hasta hayvanların izole edilmesi, veterinerin önerdiği medikal uygulamaların yapılması, bakım ve beslenme şartlarının düzeltilmesi gerekmektedir.

Neonatal (Yeni Doğan) Dönem İshalleri

Yeni doğanların hastalıkları içinde en çok kayıp ishallerle verilir. Neonatal dönem ishaller enfektif ve non-enfektif olarak iki temelde sınıflandırılır. Defekasyon sıklığı ve artışı, dışkının su kapsamında ve hacminde artış, alimenter kanal geçiş zamanında azalma ve değişen derecelerde dehidrasyon bulguları gözlemlenir. Neonatal dönem ishallerinde ölüm oranı yüksektir, iyileşme olsa da gelişme gerilikleri, verim düşüklükleri ve diğer yavrulara bulaştırma riski nedeniyle maddi-manevi kayıplara yol açar. Ülkemizdeki en önemli enfektif nedenleri E.Coli, Rotavirüs, Coronovirüs, Crypptosporidium, Salmonella vb. oluşturur. Bu enfeksiyonların meydana gelmesinde en önemli faktör pasif transfer yetmezliğidir (PTY). Özellikle sığır işletmeciliğindeki buzaların ¼’ünde PTY şekillenir. PTY’yi oluşturan faktörler şunlardır:

  • Annenin çok genç veya yaşlı olması, yavrularının emmesine izin vermemesi,
  • Mevsimsel değişimler, aşırı sıcak ve rutubetli padoklar,
  • Annenin gebelik boyunca geçirdiği immunsupresif hastalıklar veya ilaç uygulamaları,
  • Doğum öncesi meme sekresyonun başlaması,
  • Annenin sığırlarda doğuma 3 aydan, küçük ruminantlarda 1.5 aydan az kala, ortam değiştirmesi ve doğumun yeni ortamda gerçekleşmesi,
  • İlk ağız sütünün sonda ile verilmesi,
  • Erken veya doğmasal deformasyonlu doğumlar,
  • Yavruların yeterince ve zamanında iyi kaliteli kolostrum (ağız sütü) almaması,
  • Barsak emiliminin aksamasına yol açan diğer nedenler.

PTY’nin ortadan kaldırılması için işletmede iyi kaliteli kolostrumlar toplanmalı, kolostrum bankası oluşturulmalı ve PTY’ye sahip yavrularda bu karma kolostrumlar verilmelidir. Neonatal dönemdeki ishalleri azaltmak için veterinerin önerisi ile annelere gebelik döneminde E. Coli, rota, corana virüslere karşı aşılama yapılabilir.

Sürü Sağlığını Etkileyen Önemli Bakteriyel Hastalıklar

  • Tuberkülozis (verem): İnsanlık tarihinin en eski hastalığıdır ve insanlara bulaşması, büyük ekonomik kayıplara neden olması nedeniyle önemli bir hastalıktır. Kapalı, yüksek sıcaklık ve neme sahip ahırlarda hayvan bakılması, hayvanlara yeterince geniş olmayan, dar bölmelerde tutulması, meraya çıkan hayvanların otladıkları alanlarda yaban domuzu, geyik, tilki, çakal, kurt gibi vahşi hayvanların yoğun bulunması, hayvanlara bakmakla yükümlü personelin tüberkülozlu olması, işletmelerdeki çok yoğun kuş varlığı, rasyonda yetersiz enerji-protein dengesi, kalsiyum, fosfor, tuz ve protein eksikliği hastalığın oluşumundaki risk faktörleridir. Ilık ve nemli ortamlarda 6-8 hafta aktif olarak kalan hastalığın son zamanlarda sığırlardan insanlara bulaşma oranı giderek artmıştır. Belirtileri; iştaha rağmen zayıflama, halsizlik, dalgalı ateş, öksürük, sabahları soğuk günlerde öksürüğün şiddetini arttırması, hırıltılı solunum, lenf bezlerinde büyüme, yem yeme sonrası işkembede aşırı gaz, rahmi etkileyen durumlarda döl tutmama, yavru atma, tedaviye cevap alınamayan rahim iltihaplanmasıdır. Tuberküloz testi ile tanı koyulur. Veteriner hekim sonuçlar doğrultusunda bir eredikasyon biyogüvenlik-hijyen programı hazırlar. Hasta hayvanlar sürüden ayrılarak şartlı kesim ya da imhaya gönderilir.
  • Paratüberküloz: Başta sığır olmak üzere koyun, keçi gibi hayvanları da etkileyen, tedaviye cevap vermeyen, uzun süreli ishalle seyreden mikrobiyel bir hastalıktır. Mikroplu yem ya da içme sularıyla oluşabileceği gibi, gebelik ve süt ile de bulaşabilir, yani bir buzağı doğuştan hasta olabilir. Belirtileri; Zaman zaman şiddeti azalsa da haftalar hatta aylarca devam eden köpüklü ishal, iştahın son döneme kadar iyi olması ama süt veriminde azalma, bazı hayvanlarda son dönemde çene altında su toplanmasıdır (ödem). Hastalığın görüldüğü sürüde 6 ayda bir veterinerce yapılan alerjik deri testi, kan serumu örneklerinin laboratuvara gönderilmesi ile kalan hayvanlar kontrol edilir. Hasta hayvanlar sürüden ayrılır. Çalışanlar korunaklı kıyafetlerle sürüyle ilgilenir.
  • Brusella: Tüm dünyada görülen, büyük ekonomik kayıplara neden olan bakteriyel bir hastalıktır. Hasta hayvanların sürüden ayrılmaması ile hastalık yayılır. Bulaşma oranını yükselten nedenler; enfekte hayvanların salgıları, hasta hayvanların sayısı, hayvanların savunma sisteminin durumudur. Belirtileri: Gebeliğin genellikle son 3 ayında atıklar oluşması, doğum veya atık sonrası yavru zarlarının atılamaması, rahim iltihaplanması, sürüde döl tutma oranının çok düşük olması, bazı hayvanlarda eklem şişlikleri bulunmasıdır. Atıklar oluştuğunda veteriner kontrolünde dezenfektanla ahır, yemlik ve aletlerin temizlenmesi, gerekirse yakılması, su içme bölümlerinin dezenfekte edilmesi gerekir. En yaygın bulaşma rahim akıntıları ile olmaktadır. Veteriner hekim kontrolünde doğuma müdahale eden herkesin gerekli hijyeni sağlayarak kıyafet ve özellikle çizmelerinin dezenfektesine özen gösterilmelidir. Atık yavru ve yavru zarları sönmemiş kireçle gömülmelidir. • Anthraks (Şarbon): İnsanlara bulaşabilen ve toprakta uzun süre canlı kalabilen etkenlere sahip bir hastalıktır. Soğukanlı hayvanlar hariç özellikle koyun, keçi ve sığırları etkiler. Bulaşma yolları; sindirim yolu ile, hayvanların su, yem ve gıdalarla beraber etkeni alması ve insanlarda enfekte etlerin iyi pişirilmemesiyle, solunum yolu ile, hayvanlarda nadiren, insanlarda daha sık görülür, deri yolu ile, deride oluşan çizik ve yaradan mikrobun girmesidir. Hastalığın seyri, hayvanlarda sendeleme, solunum güçlüğü, ayakta duramama, titreme ve yere düşerek ölüm ile sonuçlanır. Belirti gösteren hayvanlar korunaklı kıyafetler giyilerek sürüden ayrılmalı ve sonrasında iş kıyafetleri ve ölü hayvan derin bir çukura sönmemiş kireç ile gömülmelidir.
  • Enterotoksemi: Koyun sürülerinde sık, sığırlarda nadir görülür. Eğer zamanında tespit edilirse belirtileri; durgunluk, yem yemeyi birden kesme, ızdırap hali, esneme, yüz kaslarında seğirme, bazen ağız köpürmesi ve kısa süre sonra yan yatarak çırpınma hareketleri ile ölümdür. Korunmak için ani yem değişikliği yapmamak, nişasta bakımından zengin yemlere hayvanı yavaş yavaş alıştırmak, önlerinde daima kaba yem bulundurmak gibi beslenme önlemleri alınmalıdır.
  • Listeriozis: Koyun, keçi, manda, sığır, at, domuz, kedi, köpek, tavşan ve insanda görülür. Silaj yemlerinin kullanılması, ani hava değişikliği, aşırı soğuk ve rutubet, meraların su baskını altında kalması, ağıllarda hijyenik şartların kötü olması, hayvanların çok sıkışık şekilde bulunması hastalığın çıkışını kolaylaştıran faktörlerdir. En önemli neden ise kötü kalite silaj yemlerin kullanılmasıdır. • Leptospirozis: Rahim, meme dokusu, karaciğer, böbrekler en çok sevdiği yerleşim alanlarıdır. Sel baskını, işletmede yoğun fare varlığı hastalığın yayılımını sağlar. İnsanlara geçebilir (zoonoz). Korumada işletmede kemirgen mücadelesi ve aşılama önemlidir.
  • Koyun ve keçilerin bulaşıcı agalaksisi (süt kesen) hastalığı: Hastalığın etkeni Mycoplasma agalactiae, hayvanların akıntıları ile etrafa yayılır. İlk bulgular beden ısısında artış, durgunluk, sonrasında gözlerde, memelerde, eklemlerde ısı artışı, şişkinlikler oluşur. Belirtiler tespit edildiğinde hayvanın izole edilerek veterinere haber verilir. Korunma için direnç arttırmak ve beslenme şartlarının düzeltilmesi gereklidir.
  • Piyeten (tırnak çürüğü): İki aylıktan büyük kuzularda ve her yaştaki koyunlarda görülen bir ayak hastalığıdır. Hastalığın ana nedeni Fussobakterium nodusus adlı bakteridir. Nedenleri; düzenli olarak tırnak ve ayak bakımının yapılmaması, ağıl ve meralarda hijyenik koşullara uyulmaması, hatalı besleme ve rasyonda mineral maddelerin eksik olmasıdır. İlk belirti topallık ve ayağın normalden daha sıcak olmasıdır. Korunmak için ıslak ve çamurlu meralardan olabildiğince uzak durulmalıdır.
  • Keçi ciğer ağrısı: Keçi sürülerinin en büyük sağlık sorunlarındandır. Solunum problemi yaratan bulaşıcı hastalığın etkeni ısıya ve antiseptiğe dayanıksızdır. Belirtileri; genel durgunluk, sürünün gerisinde kalma, bitkinlik, iştahsızlık, beden ısısında yükselme, öksürük, burun akıntısıdır. Belirlendiğinde bölge karantinaya alınır, hasta hayvanlar veteriner kontrolünde elimine edilir, besleme koşulları düzeltilerek etraf dezenfekte edilir.
  • Psoydotuberküloz (yalancı verem): Hayvanların lenf bezlerini etkileyerek irinli, bulaşıcı ve büyük karkas kayıplarına yol açan bir hastalıktır. Özellikle koyun ve keçilerde görülür. Hastalanan hayvanlarda yüzeysel lenf yumrularında büyümeler olur ve apseler zamanla olgunlaşarak yeşilimsi bir akıntı oluşturur. Alınacak önlemler; hasta ya da şüpheli hayvanlar sonbaharda sürüden çıkarılmaları, kırkımda önce genç hayvanların, sonra yaşlıların kırkılması ve şüphelilerin en sona bırakılması, her hayvanın kırkımı bitince makineyi antiseptik solüsyonla temizlemek, kuzuların kuyruk kesimi işleminde gerekli hijyen ve antisepsi kurallarını uygulamak, yeni doğan kuzuların göbek kordonuna antiseptik sürmek, kırkımdan sonra kene banyosu yaptırılacaksa yaraların iyileşmesini beklemek ve veterinerin önerdiği şekilde hayvanların aşılanmasıdır.
  • Botilusmus: Özellikle sığırları etkileyen sinsi bir hastalıktır. Belirtileri; ayakta zor durma, tökezleme, çoğunlukla yatmayı tercih etme, zor kalkma, dışkılamada azalma, giderek artan şuur kaybıdır. Korunmak için; yemlere kesinlikle et-kemik ve kan unu katılmaması, tavuk artıklarının ve gübrelerinin kullanılmaması, rasyonlarının enerji, protein ve mineral yönünden dengeli olması, yem depolarının rutubetsiz olması ve fare vb. Hayvanların girmelerinin engellenmesi, hayvan ölülerinin uzağa gömülmesi, leşlerin bulunduğu çöplere ve meralara hayvanların girmesine izin verilmemesi, silajın usulüne uygun yapılması, hastalık çıkan ve riskli bölgelerde tüm sığırların aşılanması önemlidir.

Sürü Sağlığını Etkileyen Önemli Viral Hastalıklar

  • Sığırların herpes virüs enfeksiyonu: İlk belirtiler beden ısısında yükselme, kızarık ve yaşlı gözler, burun akıntısı ve solunumda azalmadır. Hastalığın genital şeklinde hayvanlar sık sık idrar yapma pozisyonu alır ve inekler kuyruklarını kalkık tutar. Korunmak için biyogüvenlik ve aşı uygulamaları ve beslenme şartlarının düzeltilmesi gerekir.
  • Sığırların viral diaresi: Hastalık, BVD ile enfekte hayvanların salya, burun akıntıları, rahim akıntıları, öksürükleriyle diğer hayvanları etkiler ya da yem ve suya karışarak etkiler. İnfertilite (döl tutmama), yavru atma, zayıf buzağı doğumu, doğmasal anomaliye sahip buzağıların doğumu, sık tekrarlayan ve tedaviye cevap vermeyen solunum enfeksiyonları, buzağı ishalleri varsa veterinere BVD yönünden muayene ettirilmesi gerekir. Korunmak için hasta hayvanlar sürüden ayrılmalı, kalanlara veteriner kontrolünde test uygulanmalıdır. Aşılama çok önemlidir.
  • Sığır löykozu: Genel bulgular ishal, ön midede gaz toplanması, kilo kaybı, kansızlık, kalp yetmezliği bulguları, çene ve karın altında sıvı toplanması, sinir sistemi etkileniminde yerde çırpınma ve felç, yürüyüş bozukluğu, bilinç kaybı, dönme hareketi, döl tutmama, yavru atma, solunum güçlüğü ve hırıltılı nefestir. Şüpheli hayvanlara löykoz testi yapılmalıdır. Malzeme sterilizasyonu, kan emici sinek ve keneyle mücadele, pozitif hayvanların buzağılarında sütünün kullanılmaması, biyogüvenlik ve hijyen koşullarının sağlanması korunma yöntemleridir.
  • Kuduz: Aşırı salya, davranışlarda değişiklik, böğürme, gıda niteliğinde olmayan maddeleri kemirme, ısırma, kızgınlık ve çiftleşme isteği artışı, sürekli dışkı ve idrar pozisyonu alması, şuursuz hareketler, ve saldırganlık belirtileridir. Korunmak için işletmeye yabani hayvan girişinin engellenmesi, kemirgen mücadelesinin yapılması, hastalığın yoğun görüldüğü bölgelerde hayvanlara kuduz aşısı uygulanmalıdır.
  • Şap (dabak) hastalığı: Son derece bulaşıcı olan hastalığın belirtileri arasında ağız mukozası, tırnaklar ve memelerde lezyonlar oluşmasıdır. Korunmada; aşılama yapılması, biyogüvenlik tedbirlerinin aksatılmaması, hastalık görüldüğünde hastalık sönüşü olmadan işletmeye hayvan alınmaması, ziyaretçi kabul edilmemesi, veteriner kontrolünde dezenfektenin sağlanması gereklidir.
  • Mavi dil: Sokucu sineklerle bulaşır. Yüksek ateş, durgunluk ve iştahsızlık ilk belirtileridir, sonrasında dudakla, dil ve yanaklar ödemli bir hal alır. Korunmasında aşılama uygulanır.
  • Border (sınır) hastalığı: Kuzulardaki doğmasal bir hastalıktır. Anormal tüy yapısı, gelişme geriliği, ayağa kalkamama, uzun kemiklere kısa yapı, kaslara titreme ve iskelet bozukluğu belirtileridir. Hasta hayvanlar veteriner kontrolünde eredike edilmelidir.
  • Küçük ruminantların vebası: Özellikle kuzu ve oğlaklarda görülür. Enfeksiyon, ateş, ağızda lezyonlar, solunum problemi ve ishale neden olur. Korumada veterinerin önerdiği biyogüvenlik uygulamaları ve aşılama yapılmalıdır.
  • Koyun-keçi çiçeği: Koyunların derisinde papul (kızarık kabartılar), veziküller (içi sıvı dolu küçük keseler), püstül (içi dolu küçük lezyonlar) ve kabuklanmalarla bulaşıcı bir hastalıktır. Veterinere haber verilerek hasta hayvan karantinaya alınır, diğerleri aşılanır ve biyogüvenlik uygulamaları yapılır.

Sürü Sağlığını Etkileyen Önemli Protozoal Hastalıklar

  • Neosporozis: Yeni doğan yavrularda sinirsel belirtiler, akciğer ve doku hasarları, kalp kası hastalığına bağlı ölümler oluşturur. Sürüde taşıyıcıları belirlemek için deneyimli kuruluş veya veterinerlerce serolojik testler yapılır. Köpek, çakal, tilki gibi hayvanların kullandıkları meralardan uzak durulmalı, abort (atık yavru) çevreye atılmamalı, derince bir çukura gömülmelidir.
  • Koksidiyozis: Genellikle kapalı ve hijyenik olmayan sistemlerde bakılan 3 haftalık – 8 aylık dönemdeki yavrularda görülür. Belirtileri ani ve şiddetli ishal, kötü kokulu ve hızla kanlı yapıya dönüşme eğilimindeki sulu ishaldir. Temel korunma hijyen ve beslenme koşullarının iyileştirilmesidir.

Mantar Hastalığı

Sonbahar ve kış aylarında özellikle kapalı, yoğun hayvan sayısı olduğu işletmelerde oluşur. Belirtileri; yüz ve boyun bölgesinde ve bazen tüm vücutta değişik hacimlerde, gri renkte, asbest görünümlü, kepekli metal para tarzında lezyonlardır. Hasta hayvanlardan sağlamlardan ayrılmalı, bakım ve beslenmeleri düzenlenmeli, stres faktörleri en aza indirilmeli, veterinerin önerdiği ilaçlarla tedaviye başlanmalıdır.

Kene Yolu ile Geçen Önemli Hastalıklar ve Kene Mücadelesi

  • Keneler hayvan ve insan hastalığının etkeni olan birçok bakteriyel, viral, riketsiyel ve protoozon patojenleri taşımalarının yanında kendileri de doğrudan hayvanlarda kansızlık, zayıflama, stres oluşturmalarına bağlı olarak süt ve döl veriminde düşme yaşanmasına neden olmaktadır. Keneler yolu ile geçen önemli hastalıklar; babesiosis, anaplasmosis ve theileriosisdir. Kene ile mücadelede dikkat edilecek hususlar şunlardır:
  • Kenelere yüksek etkili çevrede ve hayvanda kalıntı süresi en az olan akarasitlerin uygulanması,
  • Kullanılan ilacın süte geçmemesi veya sütteki kalıntı süresinin en az olması ve bu dönemde bu sütlerin kesinlikle kullanılmaması,
  • Arazinin sürülmesi,
  • Hayvanların gezinme alanlarında kenelerin yerleşebileceği organik ve diğer materyallerin kaldırılması,
  • Hayvan barınaklarının daha fazla güneş ışığı alması ve daha az nemli olmasının sağlanması,
  • Hayvanların bulunduğu ve gezindiği bölgelerdeki ağaç dallarının budanması, otların biçilmesi,
  • Hayvan barınaklarında kenelerin yuvalanabileceği duvar çatlaklarının kapatılması,
  • Barınakları ilaçlanmadan önce hayvan altlıklarını temizlenmesi ve yakılması,
  • Barınakların ilaçlanması esnasında içeride hayvan bulunmamasının sağlanması, yemlik ve sulukların boşaltılması, ilaçlama yapan kişilere maske, gözlük ve derisi ile temas etmeyen uygun giysileri giymeleri,
  • Barınakların ilaçlanmasını takiben uygulanan ilacın kullanma kılavuzunda belirtilen zaman sonrası hayvanların barınaklara alınması,
  • İlaçlama döneminin kenenin yaşam döngüsü ile uyumlu olması,
  • En önemlisi rastgele bir kene mücadele ilacı değil veteriner hekimin önerdiği uygun akarasitlerin kullanılması.

Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email