aofsoru.com

Temel Veteriner Fizyoloji Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim

Kan Fizyolojisi

1. Soru

Kanın görevi nedir?

Cevap

Yaşamın devamı, vücudumuzdaki doku ve organların, hücrelerin beslenmesi ve onarımı kan yoluyla sağlanır. Kan, yaşam için elzemdir. Kan plazma olarak adlandırılan sıvı kısım ve hücrelerden oluşmuştur. Vücudumuzdaki hücreler arası bağlantıyı sağladığından kanı sıvı bir bağ doku olarak kabul edebiliriz. Çünkü yaşayan hücrelerin mutlaka kana ihtiyaçları vardır. Kanın başlıca görevi taşımadır ve birçok madde kan yoluyla doku ve organlara taşınır. Doku ve organlarda metabolizma sonucu oluşan artık maddeler ise yine kan yoluyla alınarak
uzaklaştırılır. Kan, bu görevini dolaşım sistemi aracılığıyla gerçekleştirir.


2. Soru

Kanın içinde hangi yapılar bulunur?

Cevap

Kan, plazma olarak adlandırılan sıvı kısım ve hücrelerden oluşmuştur. Kanın yaklaşık olarak %60’ı plazma, %40’ı ise kan hücreleridir. Kan hücreleri alyuvarlar (eritrosit), akyuvarlar (lökosit) ve kan pulcukları (trombosit) dır. Kana kırmızı rengini, alyuvarlar içinde bulunan hemoglobin maddesi verir. Kan hücreleri plazma içinde dağınık bir halde bulunurlar.


3. Soru

Damardan aldığımız kanın pıhtılaşmaması için ne yapmak gerekir?

Cevap

Eğer damardan aldığımız kanı, pıhtılaşmayı (koagülasyon) önleyici bir madde ile karıştırırsak kan pıhtılaşmaz ve normal halinde kalır. Pıhtılaşmayı önleyen maddelere antikoagulant adı verilir. Pratikte en çok kullanılan antikoagulantlar EDTA (Etilen diamin-tetra asetikasit), heparin, sodyum sitrat gibi maddelerdir. Bunlardan başka ogzalat ve florid tuzları, hirudin, dicumerol gibi maddeler de antikoagulantlardandır. Pıhtılaşması önlenmiş olan kanı bir tüpe
koyup santrifüje edersek üst kısımda sarı renkli plazma, altta ise kan hücreleri kalır. Plazma ve serum arasındaki fark şudur; plazma tüm pıhtılaşma faktörlerini içerir, serum ise pıhtılaşma faktörü içermez, çünkü başta fibrinojen olmak üzere diğer pıhtılaşma faktörleri kanın pıhtılaşmasında kullanıldığı için serumda bu faktörlere rastlanmaz.


4. Soru

Alyuvarlar (Erythrocytes) özellikleri nelerdir?

Cevap

Kan hücrelerinin büyük bir bölümü alyuvarlardır. Memeli hayvanların alyuvarları
çekirdeksiz, kuşların, sürüngenlerin, amphibia ve balıkların alyuvarları
çekirdeklidir. Alyuvarlar içlerinde kana kırmızı rengini veren hemoglobin taşırlar.


5. Soru

Olgun alyuvarların taşıdığı başlıca madde nedir?

Cevap

Memeli hayvanlarda ve insanda olgun alyuvarların taşıdığı başlıca madde hemoglobindir. Olgun alyuvarlar çekirdek, mitokondri ve ribozom taşımaz. Alyuvarlar kan dolaşımı ile pasif hareket ederler, aktif hareketleri yoktur.


6. Soru

Alyuvar Yapımı (Erythropoesis) yapımı nasıl olmaktadır?

Cevap

Embriyonel yaşamda alyuvarlar saccus vitellinustaki kan adacıklarının mezenşim hücrelerinde ve daha sonra bu adacıklarda oluşan kılcal kan damarlarında yapılırlar. Fötusta organların oluşumu başlayınca, fötal hayatın 3. ayından 5. ayına kadar karaciğer ve dalakta, fötal hayatın yarısından sonra da kemik iliğinde yapılırlar. Yaşam boyu kemik iliği alyuvar yapımıyla görevlidir. Sternum, costalar, pelvis, kol ve bacak kemiklerinde bulunan kırmızı kemik iliği başlıca alyuvar yapım yeridir.


7. Soru

Alyuvar yapımı için birçok maddenin kanda bulunması gerekir. Bunlar nelerdir?

Cevap

Hemoglobin sentezi için demir gereklidir. Kobalt, B12 vitamininin yapısına girer ve bu vitamin yetersizliği insanlarda anemia perniciosa (öldürücü anemi) olarak adlandırılan bir anemiye neden olur. Ayrıca folik asit, vitamin B6, riboflavin (vitamin B2), proteinler veya ön maddeleri kan yapımı için gereklidir. Bunlardan başka ek faktörler olarak thyroid bezi, adrenal korteks ve gonadal hormonların kan yapımında görevleri vardır. Tiroid bezi ve adrenal korteks çıkarılırsa anemi meydana gelir.


8. Soru

Eritropoitein, bedende böbreklerden başka nereden salgılanabilir ve üretimini uyaran faktör nedir?

Cevap

Eritropoietin, böbrekler tarafından salgılanan hormon benzeri bir maddedir. Eritropoietinin böbrekler dışında karaciğerde de üretildiği bildirilmektedir. Köpeklerde ise sadece böbreklerde üretilir. Eritropoietin, kemik iliğini uyararak alyuvar yapımını kamçılar. Dokuların
artan oksijen ihtiyacı alyuvar yapımını uyarır. Oksijen yetersizliği eritropoietinin salınımına neden olur. Özellikle deniz seviyesinden yükseklere çıkıldığında azalan oksijen basıncı, böbreklerden eritropoietin salınmasına yol açar.


9. Soru

Hemoglobininin görevi nedir?

Cevap

Hemoglobin akciğerlerde O2 ile birleşerek parlak kırmızı renkte oksihemoglobin (HbO2) oluşturur ve hücrelere oksijen taşır. Dokulara oksijeni verip, karbondioksitle birleşerek koyu renkte karbominohemoglobin’e (HbCO2) dönüşür. Bu şekilde karbondioksit akciğerlere taşınır. Oksihemoglobin ve karbominohemoglobin kararsız bileşiklerdir ve geri dönüşümlü reaksiyonlardır. Bu nedenle kolaylıkla O2 ve CO2’i bırakırlar. Havagazı ya da mangal kömürü ile zehirlenmelerde ise hemoglobinin karbonmonoksitle yaptığı kararlı bileşik karboksihemoglobindir (HbCO). Bu reaksiyon geri dönüşümlü değildir. Hemoglobinin dokulara oksijen taşımasını engeller.


10. Soru

Canlı türlerinde alyuvarların yaşam süreleri ne kadardır?

Cevap

Alyuvarların belirli bir yaşam süreleri vardır. İnsanlarda 100-120 gün, köpeklerde 112 gün, atlarda 145 gün, danalarda 52 gün, kedilerde 72 gün, tavuklarda 20-35 gün kadardır.


11. Soru

Hemoliz nedir?

Cevap

Hemoliz, hemoglobinin alyuvar membranından dışarı çıkması durumudur. Membran tamamen parçalanmamış ise geriye hemoglobinsiz alyuvar kalır ve bu yapıya hayalet alyuvar adı verilir. Mekaniksel etkenler, donma ve çözülme, ısı, birçok kimyasal maddeler ve toksinler hemolize neden olabilir.


12. Soru

Anemi nedir ve neden meydana gelir?

Cevap

İnsanlarda ve hayvanlarda, alyuvar sayısının veya hemoglobin miktarının azalmasına ya da her ikisinin birden normal değerlerin altına düşmesine anemi (kansızlık, kan azlığı) adı verilir. Kanın genel miktarının azalmasına ise oligemi denir. Anemi genellikle bir hastalık olmayıp, hastalıklarla ortaya çıkan bir semptomdur. Anemiler, alyuvarların büyüklüğüne göre normositer, makrositer ve mikrositer olarak tanımlanabilir. Alyuvarların içerdiği hemoglobin miktarına göre ise normokrom, hiperkrom ve hipokrom anemi tanımlamaları yapılabilir.


13. Soru

Oluşum Mekanizmalarına Göre Anemiler nelerdir?

Cevap

Kan kaybı anemisi: Damar bütünlüğünün bozulmasına neden olan durumlardır. Vurma, çarpma, kesik, operasyon gibi travmatik etkenler sonucu önemli miktarda kan kaybı meydana gelir. Mide ve akciğer parazitleri gibi etkenler de kan kaybına neden olurlar. Bu anemide, alyuvarların azalması yanında, kanın diğer hücreleri ve plazmasında da azalma görülür. Kanın sıvı kısmında meydana gelen azalma 2-3 gün
içinde tamamlanabilir, alyuvar sayısındaki azalma ise daha uzun sürede telafi edilir. Aplastik Anemi: Kemik iliğinde tahribat yapan etkenler bu çeşit anemiye neden olur. Kemik iliğinin zarar görmesi durumunda alyuvar yapımı ve gelişimi yetersiz kalır, anemi görülür. Bakteri toksinleri, viral etkenler, radyasyon, mantar toksinleri, bazı bitkisel ürünler ve hatta özel duyarlılığı olan insanlar ve hayvanlar için bazı ilaçlar bile kemik iliğinde tahribata neden olabilir. Olgunlaşma Yetersizliği Anemisi: Mineraller, vitaminler ve protein yetersizliğine bağlı olarak şekillenen anemilerdir. Alyuvar yapımı için gerekli olan demir, bakır, folik asit, B12 vitamini gibi maddelerin yetersizliği sonucu normal sayıda ve şekilde alyuvar yapılamaz ve olgunlaşmamış hücre tipleri dolaşıma verilir. Bu hücreler normalden daha büyük çapta, şekilleri düzensiz ve dayanıksız
hücrelerdir. Dolaşım kanında kolayca parçalanır. İnsanlarda B12 vitamini eksikliği sonucu öldürücü anemi (pernisiöz anemi) meydana gelir. Hemolitik Anemi: Alyuvarların parçalanmasına yani hemoliz oluşmasına neden olan etkenler hemolitik anemi oluşturur. Bazı zehirler, virüsler, bakteri toksinleri, kan parazitleri, bazı ilaçlar, hatalı kan aktarmalar gibi alyuvar zarını yıkıma uğratan etkenler anemi oluşturur.


14. Soru

Bedendeki kan miktarı canlı türlerine göre farklılık gösterir. Buna göre canlılardaki kan miktarı ne kadardır?

Cevap

Bedendeki kan miktarı canlı türlerine göre farklılık gösterir. İnsanlarda beden ağırlığının 1/13’ü, atta 1/15’i, köpekte 1/13’ü, sığırda 1/12’si, koyunda 1/13’ü, kedi, tavşan, kobayda 1/20’si, domuzda 1/22’si, tavukta 1/10-1/40’ı, balıklarda 1/25’i kadardır. Şişman bireylerde, yağlı ve besili hayvanlarda kan miktarı zayıf olanlara göre göreceli olarak daha düşüktür. Gençlerde yaşlılardan, erkeklerde ise kadınlardan kan miktarı daha fazladır. Açlık, anemi, alyuvarların yıkımının arttığı durumlarda kan miktarı azalır. Gebelikte, kassal çalışmada, çevre ısısının
yükseldiği durumlarda kan miktarı artar. Canlıdan kan miktarının 1/10’u alınabilir ve bunun canlıya bir zararı olmaz.


15. Soru

Canlıda kan hacminin belirlenmesi için hangi yöntemler kullanılır?

Cevap

Deney hayvanlarında Welcker yöntemi ile bir atardamar kesilir, akan kan bir ölçü silindirinde toplanır. Damarlarda kalan kanın miktarını tespit etmek için %0.9’luk NaCl ile damarlar tekrar yıkanır, dokularda parçalanarak izotonik tuz çözeltisiyle yıkanır. Bu şekilde kanlı yöntemle kan miktarı tespit edilmiş olur. Fakat canlıya zarar vermeden ve daha duyarlı yöntemlerle kan hacmi tespit edilebilir. Klinik yöntemlerle alyuvar hacmi ve plazma hacmi ayrı ayrı belirlenerek kan hacmi saptanabilir. Alyuvar hacmini belirlemek amacıyla karbonmonoksit yöntemi ve radyoizotop yöntemi kullanılır. Plazma hacminin belirlenmesinde boya sulandırma yöntemi ve radyoizotop yöntemi kullanılır. Bu şekilde canlıya zarar vermeden kan hacminin tespiti yapılır.


16. Soru

Akyuvarlar (Leukocytes)' ın özellikleri nelerdir?

Cevap

Akyuvarlar (leukocytes) beyaz kan hücreleri, dolaşan kanda alyuvarlardan daha az sayıda bulunurlar. Genel olarak hayvan türlerine göre keçilerde bir akyuvara 1300, koyunlarda 1200, atlarda 1000, sığırlarda 800, insanlarda 700, köpek ve kedilerde 600 alyuvar düşmektedir. Bunun anlamı şudur, 1 mm3 kandaki akyuvar sayısı binli sayılarla, alyuvar sayısı ise milyonlu sayılarla ifade edilir. Akut enfeksiyonlarda akyuvarların sayısı artar, bu durum kemik iliğinde bulunan akyuvarların dolaşıma verilmesiyle meydana gelir. Bakteriyel enfeksiyonlarda özellikle nötrofil akyuvarlarda büyük artış görülür. Akyuvarların sayılarının artması leukocytosis olarak adlandırılır. Viral hastalıklarda ise akyuvar sayısında özellikle nötrofil akyuvarların sayısında azalma görülür. Lökosit sayısının azalması leukopenia olarak adlandırılır. Lenfoid doku tümörlerinde lenfosit sayısı artar, bu duruma lenfositoz adı verilir.


17. Soru

Diapedesis nedir?

Cevap

Akyuvarlar dolaşımda, damarların endotel yüzeyine sürtünerek hareket ederler, kılcal kan damarı endotel hücreleri aralığından yalancı ayaklar (pseudopod) çıkararak doku aralığına geçebilirler. Bu olaya diapedesis adı verilir


18. Soru

Akyuvarların Yaşam Süreleri ne kadardır?

Cevap

Akyuvarların yaşam sürelerini saptamak zordur. Çünkü akyuvarlar kandan doku aralarına çıkarlar ve oralarda aktivite gösterirler. Granülositlerin kan dolaşımında ömürleri çok kısadır. Enfeksiyonlarda birkaç saat olabileceği gibi, vücudun gereksinimi olmadığında birkaç gün olabilir. Diapedesis yoluyla kandan dokulara geçerler ve yangı bölgelerine giderler. Bu hücreler ayrıca sindirim, boşaltım ve üreme sistemi gibi vücudun dışa açılan kapılarında yerleşerek yabancı mikroorganizmalara karşı bir savunma oluştururlar.


19. Soru

En küçük kan hücresi hangisidir?

Cevap

Kan hücrelerinin en küçükleridir. Sürüngen, balık ve kanatlılarda çekirdekli tipik birer hücre olduklarından trombosit olarak adlandırılır. Memelilerde ise çekirdek taşımazlar ve sitoplazma parçacıklarından oluşmuşlardır. Bu nedenle trombosit yerine daha çok kan pulcukları, kan plakları olarak adlandırılırlar. Kan pulcukları, kemik iliğinde megakaryositlerin sitoplazmalarının parçalanmasıyla oluşurlar.


20. Soru

kanamanın durdurma mekanizması nasıldır?

Cevap

Damardan akan kanın durdurulması ve kanın damar içinde kalması hemostaz ile sağlanır. Damar bütünlüğü bozulunca, kanın boşuna akmasının önlenmesi amacıylabu mekanizma devreye girer ve canlının yaşamını kaybetmesi önlenmiş olur. Normal şartlar altında damarların içinde sıvı durumda akan kan, damardan çıktığı zaman pıhtılaşır ve katı duruma geçer. Örneğin damardan aldığımız kanı bir kap içine koyup bekletirsek, pıhtılaşma sonucunda pelte kıvamında kanı görürüz. Bunun nedeni kan plazması içinde bulunan fibrinojenin (Faktör I) katı bir madde olan fibrine dönüşmesindendir. Pıhtılaşma mekanizması hayvan türlerine göre değişme göstermekle birlikte, insanlarda 2-6, at ve sığırda 3-15 dakika arasındadır. Daha sonra fibrin ağı büzülmeye ve pıhtıdan sıvı kısım ayrılmaya başlar. Bu sıvı kısım sarı renkli serumdur. Kanın pıhtılaşmasında görev alan faktörlere pıhtılaşma faktörleri adı verilir. Pıhtılaşma faktörleri romen rakamları ile gösterilir ve isimlendirilirler. Başlangıçta pıhtılaşmada görev alan on üç faktör belirlenmiş, daha sonra altıncı faktör olan Akselerinin bir işlevi olmadığı anlaşıldığı için bu faktör listeden çıkarılmıştır. Damar bütünlüğü bozulduğu zaman yaralı dokudan tromboplastin adı verilen bir enzim açığa çıkar. Bu enzim plazmada bulunan protrombin üzerine etki ederek onu trombine dönüştürür. Trombinde yine plazmada bulunan fibrinojeni fibrine dönüştürür. Bu şekilde kan pıhtılaşarak pelte kıvamına gelmiş olur. Bir damarın yaralanması durumunda önce trombositler buraya yapışırlar ve kümeleşirler, sonra fibrin şekillenir. Fibrin, burada bir ağ oluşturur. Fibrin ağları, kan hücrelerine ve dokuya yapışarak kan akımını durdururlar. Bu fibrin ağları ve kan hücreleri pıhtıyı oluşturur. Sonra pıhtı sıkışmaya başlar ve serum çıkar.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email