Hijyen ve Sanitasyon Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Temiz Suyun Sağlanması Ve Sanitasyon
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Suyun insanlar için önemi nedir?
Su, tüm canlıların yaşamı için gerekli olan ve olmazsa olmaz bir maddedir.
Bununla birlikte su sadece oksijen ve hidrojen atomlarından oluşan bir molekül de değildir. İçeriğinde yer alan ve vücut için gerekli olan bazı maddeleri de su yoluyla alırız. Ayrıca, yine su sadece içme, beslenme ve temizlik amaçlı da kullanılmaz. Tarımsal üretimin ve ekosistemin varlığı ve sürdürülebilmesi için de su olmazsa olmaz koşuldur.
Dünyada kullanılabilir tatlı su potansiyelinin sadece %1 oranında olması ve bu oranın dünyanın her yerine eşit olarak dağılmaması, hızlı ve çarpık kentleşme ile birlikte nüfusun yoğun olduğu bölgelerde suyun bulunmaması, mevcut suyun yetersiz kalması, kimyasal ve biyolojik etkenlerle çok kolay kirlenebilmesi, bu kirliliğin başka yerlere taşınabilmesi sonucu insan sağlığı için tehlikeli bir çok hastalığın ortaya çıkmasına ve hatta toplu ölümlere dahi neden olabilmektedir.
Bu nedenle her türlü suyun kirleticilerin korunması ve kirlenen suların kullanım amacına uygun olarak temizlenmesi; yani su hijyeni ve sanitasyonu hem bireylerin hem de yerel yönetimlerden ülke yönetimlerine hatta dünyadaki tüm ülkelerin görevi ve sorumluluğudur.
Su kirliliği ile ilgili olarak başlıca sorunlar nelerdir?
Su kirliliği ile ilgili olarak başlıca sorunlar şunlardır:
- Su kaynaklarının ve havzalarının korunmasında sorunlar yaşanması
- Su havzalarının yapılaşmaya ve kentleşmeye açılması
- Yüzey ve yeraltı sularının tarımsal faaliyetlerden, sanayi ve kanalizasyon atıklarından, çöplüklerden vb. nedenlerden kirlenmesi,
- İklim değişikliğine ve küresel ısınmaya bağlı kuraklık (kirleticilerin yoğunlaşmasına neden olur) veya aşırı yağışların (havadaki kirleticilerin yerüstüne getirilmesi, toprakta ve sudaki kirleticilerin doğada taşınması vb.) görülmesi,
- İnsani faaliyetler nedeniyle aşırı su kullanılmasına bağlı olarak yeraltı sularının seviyelerinin düşmesi,
- Yeraltı sularının değişik katmanlardan ve jeolojik yapılardan geçerken bazı kimyasal maddeleri çözerek bünyesine alması.
Su kullanımı kaç kategoride incelenebilir?
Su kullanımı üç kategoride incelenebilir:
- Primer kullanım: Suyun içme suyu olarak, kişisel temizlik, yiyecek ve içeceklerin hazırlanması ve yıkanmasında kullanılması,
- Sekonder kullanım: Suyun ev, işyerleri, toplu yaşam yerlerinde atıkların uzaklaştırılması, sanayide su gerektiren işlemlerin gerçekleştirilmesi (proses = işlem suyu) ve atıklarının uzaklaştırılması, yangınların söndürülmesinde kullanılması,
- Tersiyer kullanım: Doğal suların balıkçılık, denizcilik ve enerji için kullanılması, ayrıca yüzme ve eğlence, tarımsal sulama ve hayvancılıkta kullanılması,
Gelişmiş toplumlarda ve ülkemizde suyun tüketim alanları ve oranları nelerdir?
İnsanlığın gelişmesi ile birlikte su, tarım, hayvancılık ve sanayinin vazgeçilmezi olmuştur. Günümüzde gelişmiş toplumlarda suyun %69’u sanayide, %23’ü tarım ve hayvancılıkta, %8’i de içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde ise kullanılan suyun %74’ü tarımda, %11’i endüstride ve %15’i içme ve kullanma suyu olarak evlerde tüketilmektedir.
Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi’nde vurgulanan en az bakım kavramları nelerdir?
Dünya Sağlık Örgütünün 1978 yılında Alma Ata’da yayımladığı Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi’nde en az bakım (minimal care) kavramı içerisinde temiz su sağlanması ve sanitasyonuna vurgu yapılmıştır. Temel Sağlık Hizmetleri Bildirgesi’nde vurgulanan en az bakım kavramları şunlardır:
- Toplumun sağlık eğitimi,
- Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması,
- Temiz su sağlanması ve sanitasyon,
- Ana çocuk sağlığı ve aile planlaması,
- Sık görülen, çok sakat bırakan ve çok öldüren bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklama,
- Endemik hastalıkların denetim altına alınması,
- Sık görülen hastalıklar ve yaralanmaların uygun tedavisi,
- Temel ilaçların sağlanması.
Alıcı ortama göre su kirliliği nelerdir?
Alıcı ortama göre su kirliliği:
- Yeraltı Su Kirliliği: Su yeraltından yerüstüne çıkarken kayaçlardan bazı maddeleri çözmesi ve suyun içeriğine alınması sonucu kirlenebilir ya da radyoaktivite içerebilir
- Doğal Kaynak Sularının Kirliliği: Doğal soğuk su kaynaklarının kirliliğidir.
- Termal Suların Kirliliği: Doğal (kaplıca, ılıca vb) termal (sıcak) su kaynaklarının kirliliğidir.
- Yüzeysel Su Kirliliği
- Deniz Kirliliği
- Göl, Gölet, Baraj Gölü Kirliliği
- Akarsu Kirliliği
- Yağış Suları Kirliliği: Atmosferdeki suyun yeryüzü kar, yağmur, dolu, çiğ vb. yağması sonucu havadaki katı, sıvı ve gaz hâlindeki kirleticilerle kirlenmesidir. Bu tür kirlilik yüzey suları, toprak ve hatta yeraltı sularının da kirlenmesine neden olabilmektedir.
Suyun kullanım durumuna göre kirlenmesi nedir?
Suyun Kullanım Durumuna Göre Kirlenmesi;
- İçme Kullanma Suyunun Kirliliği: İnsani tüketim amaçlı olarak doğrudan kullanılan suların kirlenmesidir.
- Diğer Suların Kirliliği: İnsani tüketim amaçlı olmayan ya da dolaylı olarak kullanılan, insanla doğrudan teması olmayan ve kısıtlı olan suların kirlenmesidir.
Nedenlerine göre su kirliliği kaça ayrılır?
- Doğal Sebepler Nedeniyle Oluşan Su Kirliliği
- İnsani Faaliyetler Nedeniyle Oluşan Su Kirliliği
- Evsel Kirlenme
- Endüstriyel Kirlenme
- Tarımsal Kirlenme
- Isıl Kirlenme
Kirleticilerin suda görülebilmesine göre su kirliliği kaça ayrılır?
Kirleticilerin suda görülebilmesine göre su kirliliği ikiye ayrılır;
-
Makroskobik Su Kirliliği: Suyun gözle görülecek şekilde içerisinde taş, toprak, dal, odun parçası, plastik parçaları vb. katı cisim gibi maddelerin görülmesi ve bulanık olmasıdır.
-
Mikroskobik Su Kirliliği: Suyun gözle görülmeyen bakteri, virüs, parazit vb. mik- robiyolojik canlılar ve bunların yumurta, kist, spor gibi gelişim dönemleri ile, yine çözün- müş hâldeki kimyasal maddelerle kirlenmesidir. Bu kirlilik gözle görülmez, laboratuvarda uygun testlerle varlıkları gösterilebilir.
Kirletici etkenlere göre su kirlilikleri nelerdir?
Kirletici etkenlere göre su kirlilikleri:
- Mikrobiyolojik Kirlilik: Suyun bakteri, virüs, parazit ve mantar gibi etkenlerin vejetatif formları, kist, ookist, yumurta, spor, toksin ve diğer enfektif formlarıyla kirlenmesidir. Özellikle içme kullanma sularının mikrobiyolojik kirliliği ciddi düzeylere varabilen salgınlara neden olabilmektedir.
- Organik Maddelerden Kaynaklanan Kirlenme: Mikroorganizmalar dışında suyun içinde gıda, gıda parçası veya atığı, organik madde ve moleküllerin (protein, karbonhidrat vb) bulunmasıdır.
- Radyoaktif Kirlilik: Suya doğal veya insani faaliyetler sonucu radyoaktif maddelerin karışması demektir. Örneğin, yeraltı sularında ve mineralli maden sularında olabileceği gibi, nükleer atıklardan da kaynaklanabilir. Nükleer atıklar, hastanelerde nükleer tıp merkezlerinde hastaların tanı ve tedavisinde kullanılan radyoaktif maddenin atığına (idrar, gaita, vb) bağlı olabileceği gibi nükleer silahlar veya nükleer santral kazaları sonucu da oluşabilir.
- Kimyasal Kirlilik: Doğal veya yapay olarak suyun her türlü kimyasal madde ve atıklarla kirlenmesidir.
İçme kullanma sularının kirlendiği yere göre su kirliliği sebepleri ve kaynakları nelerdir?
İçme kullanma sularının kirlendiği yere göre su kirliliği sebepleri ve kaynakları;
- Suyun Kirlilik Gideriminde Sorun Olması
- Su Dağıtım Sisteminden Kaynaklanan Kirlilik
- Şebeke Sistemlerinden Kaynaklanan Kirlilik
- Şebeke Yetersizlik ve Hasarları
- Geri Emilim
- Bina İçi Su Yapılarından Kaynaklanan Kirliliktir.
- Şebeke Sistemlerinden Kaynaklanan Kirlilik
Su kirliliği ve sağlık arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bir toplum için en önemli sağlık sorunları “en çok görülen, en çok öldüren, en çok sakat bırakan, en çok işgücü kaybına ve maddi (finansal) kayıplara neden olan” hastalıklardır. Su ile ilişkili hastalıkların ise sayılan bu ölçütlere ve tanımlara tamamen uyduğunu söyleyebiliriz.
Dünyada 2 milyara yakın insan güvenilir sudan yoksundur. Tüm dünyada hastalıkların hemen hemen yarısı sularla ilişkilidir. Yılda yaklaşık 200 milyon insan sudan kaynaklanan, su yokluğu ve suyun kirli veya kontamine olmasından kaynaklanan hastalıklara yakalanmaktadırlar. Sularla bulaşan enfeksiyöz ishaller ölüm nedenleri içinde ikinci sırada yer almaktadır. Suyla bulaşan hastalıklar az gelişmiş ülkelerde sık görülen hastalıklardandır. Az gelişmiş ülkelerde görülen her dört hastalıktan birisi suyla bulaşan hastalıktır. Ayrıca bu ülkelerdeki hastalıkların %80’i temiz su eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Suyla bulaştığında hastalıklara neden olabilen biyolojik etkenler nelerdir?
Suyla bulaştığında hastalıklara neden olabilen biyolojik etkenler;
- Bakteriler: Escherichia coli, Salmonella tipleri (tifo, paratifo vb.), Shigella dysenteria, Vibrio cholerae, Yersinia enterocolitica, Legionella spp., Bacillus anthracis, Brucella tipleri, Campylobacter spp., Francisella tularensis, Pasteurella tipleri, Leptospira tipleri, Chlamydia psittaci, Chlamydia trachomatis,
- Virüsler: Adenovirüs, Enterovirüs, Nörovirüs, Rotavirüs, Norwalkvirüs, Poliovirüs, Hepatit A Virüsü ve Hepatit E virüsü,
- Protozoalar: Entomoeba histolytica, Cryptosporidium parvum, Cyclospora cayetanensis, Giardia duodenalis, Toxoplasma gondii,
- Helmintler: Trematod, cestod, nematoddur.
Subulaşık hastalıklar nelerdir, korunma için ne yapmak gerekir?
Suyla bulaşabilen tüm patojen mikroorganizmalarla meydana gelebilecek hastalıklardır. Özellikle ılıman ve sıcak iklimlerde insan ve hayvan dışkısı ile kirlenen sularda bol miktarda mikroorganizma bulunur. Aynı şebekeden su kullanan insanların enfekte olmaları sonucunda salgınlar çıkar. Viral hepatit, tifo, kolera bu gruba giren enfeksiyon hastalıklarındandır. Korunma için suyun biyolojik kirlenmesi önlenmeli ve su temiz tutulmalıdır.
Sukıt hastalıklar nelerdir, korunma için ne yapmak gerekir?
Gereksinimden daha az su sağlanması veya su yokluğundan kaynaklanan hastalıklardır. Skabies, trahom, basilli dizanteri gibi hastalıklardır. Suyu çok kıt olan yörelerde kişisel hijyenin sürdürülmesi güçleşir. Vücudun, yiyecek maddelerinin ve giysilerin yıkanmayışı nedeniyle hastalık yayılma olasılığı artar. Korunmak için yeterli, kesintisiz ve sağlıklı su sağlanmalıdır.
Sudan gelen hastalıklar nelerdir, korunma için ne yapmak gerekir?
Suda yaşayan canlılarla bulaşan hastalıklardır. Bazı parazitlerin gelişim safaları salyangoz ve su pireleri gibi omurgasız canlılarda yerleşir ve gelişir. Suyun içilmesi yada kullanılması ile enfekte su kabuklularının yutulması veya direkt parazitin enfektif aşamalarının alınması sonucu insanlar paraziter enfeksiyona yakalanabilirler. Viral hepatit ve tifonun bulaşmasında rol oynayan midyelerden bu omurgasız canlılara örnek gösterilebilir. Şistosomiyazis de bu grubun tipik örneği olup Güney Doğu Anadolu bölgesinde sulu tarıma geçilmesi ile birlikte ülkemiz için büyük bir sorun hâline geleceği düşünülmektedir. Korunmak için suda yaşayan canlıların kontrolü, suyun temizliğinin sağlanması gerekir.
Su ilişkin hastalıklar nelerdir, korunma için ne yapmak gerekir?
Yaşamsal döngülerinin bir döneminde su ile ilişkisi bulunan vektörlerle bulaşan hastalıklardır. Vektörlüğünü sivrisineklerin yaptığı sıtma hastalığı bu gruba girer. Yine Dank ateşi de bu gruptandır. Korunmak için suda yaşayan omurgasız canlıların kontrolü, durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılması, suyun borularla taşınması ve suyun temizliğinin sağlanması gerekir.
Su depolamaya ilişkin hastalıklar nelerdir, korunma için ne yapmak gerekir?
Depolanmış sulardan ve taşıma araçlarından kaynaklanabilecek sorunlardır. Sudan’da bir göçmen kampında su tanklarından kaynaklanan menenjit olguları saptandıktan sonra “su depolamaya ilişkin” hastalıklar ayrı bir grup olarak tanımlanmıştır. Korunmak için suyun sağlıklı koşullarda taşınması ve saklanması gereklidir.
Filyasyon nedir?
Filyasyon hastalığın kaynağını bulabilmek amacıyla yapılan geriye dönük yapılan araştırmalar ve çalışmalar bütünüdür.
En sık görülen su kaynaklı salgın sebepleri nelerdir?
Hastalıkların sınıfandırılması sudaki kirleticinin kaynağını araştırmak için yapılan filyasyon çalışmalarına yol gösterici olmaktadır. Suyla bulaşan hastalıkların oluşturduğu salgınların en sık görülen nedenleri bilinmeli ve tedbirler buna göre alınmalıdır.
En sık görülen su kaynaklı salgın sebepleri;
- Dezenfeksiyon yapılmaması veya yetersiz olması,
- Ham su kaynağının atık su ve kanalizasyon suları ile kontamine olması,
- Çapraz bağlantı nedeniyle geri emilim olması,
- Su şebekesine yeni bağlantılar ve bakım-onarım çalışmaları yapılırken gerekli önlemlerin alınmaması olarak belirlenmiştir.
Suyun kimyasal etkenlerle kirlenmesi sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları nelerdir?
Kimyasal kirliliğin en önemli tehlikesi kirlilik oluştuğu andan itibaren geri dönüşümün uzun yıllar alması, arıtımın çok zor, pahalı ve zaman alıcı olmasıdır. Göl ve akarsularda yapılan çalışmalarda kirletici kaynak yok edilse bile, yani bu kaynaktan kirletici deşarj edilmese bile kirlilik düzeyinin 15-20 yılda geri dönmediği saptanmıştır.
Suların kimyasal kirliliğinin bir diğer önemli yanı da, insanların bunları vücutlarına aldıklarında ortaya çıkan sorunların, biyolojik etkenlerde genellikle akut belirtilerle ortaya çıkmasına rağmen, kronik olgular halinde uzun süre sonra belirlenmesidir. Kimyasal kirlilikler, kronik sağlık sorunlarına, hatta kanser gibi geri dönüşümsüz sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Sularda arsenik, cıva, kurşun, krom, nikel, alüminyum, kadmiyum, molibden, vanadyum, demir, çinko, antimon, baryum, berilyum, krom ve diğer metaller, siyanür, nitrat, nitrit, fostat, poliaromatik hidrokarbonlar (PAH), pestisitler başlıca kimyasal kirletici etkenlerdir.
Kitabın 102 ve 103. sayfasındaki Tablo 4. 2’de bazı kimyasal kirleticilerin kaynakları ve olası etkileri gösterilmiştir.
Sağlıklı içme ve kullanma suyunun özellikleri nelerdir?
İçme ve kullanma sularının olması arzu edilen özellikleri şunlardır:
- Su, kokusuz, renksiz, berrak ve içimi serinletici olmalıdır.
- Su hastalık yapan (patojen) mikroorganizma içermemelidir.
- Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır.
- Suyun içinde vücut için gerekli mineraller yeter düzeyde olmalıdır.
- Sular agresif olmamalıdır. Suların agresifliği, serbest karbondioksit (CO2) ve bikarbonat (HCO3-) iyonunun dengede olmamasından ileri gelir. Suların agresifiği boruların korozyonuna (aşınmasına) neden olur. Boruların iç yapısı bozulur, delinme, patlama veya tıkanmalara neden olur.
İçme-Kullanma suyu nedir?
İçme-Kullanma suyu genel olarak içme, yemek yapma, temizlik ve diğer evsel amaçlar ile, gıda maddelerinin ve diğer insani tüketim amaçlı ürünlerin hazırlanması, işlenmesi, saklanması ve pazarlanması amacıyla kullanılan, orjinine bakılmaksızın, orijinal haliyle ya da arıtılmış olarak ister kaynağından isterse dağıtım ağından temin edilen, parametre değerlerini sağlayan ve ticari amaçlı satışa arz edilmeyen sulardır.
İçme suyu nedir?
İçme suyu jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir çıkış noktasından sürekli akan veya teknik usullerle çıkarılan, uygun görülen dezenfeksiyon, filtrasyon, çöktürme, safaştırma ve benzeri işlemler uygulanabilen ve parametre değerlerinin eksiltilmesi veya arttırılması suretiyle parametre değerleri elde edilen, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularıdır.
Sular için uygulanan genel su arıtma işleminin aşamaları nelerdir?
Sular için uygulanan genel su arıtma işleminin aşamaları;
- süzme
- flokülasyon
- sedimentasyon
- filtrasyon
- havalandırma
- dezenfeksiyondur.
İçme-Kullanma suyu fiziksel dezenfeksiyon yöntemleri nelerdir?
İçme-Kullanma suyu fiziksel dezenfeksiyon yöntemleri aşağıdaki gibidir.
Kaynatma: Suyun 100ºC’de yirmi dakika kaynatıldığında içeriğindeki patojen mikroorganizmaların önemli bir bölümü yok edilebilir. Zorunlu ve özel hâller dışında pek kullanılmaz. Çünkü pahalı bir yöntemdir. Salgınlarda, suyun diğer yöntemlerle arıtılamadığı ve dezenfekte edilemediği durumlarda tercih edilmelidir. Kaynama ile suyun oksijeni de uçar, bu nedenle suyun tadı değişir. Sudaki bu tatsızlığı gidermek için kullanılmadan önce bardaktan bardağa veya sürahiden sürahiye dökülerek havalandırılmalıdır.
Basınçlı Isı: 0.7 atm/kg basınç altında 120ºC’de içme ve kullanma suyu dezenfeksiyonu sağlanabilir. Bu yöntem de az miktarda sular için kullanılabilir.
Ultraviyole Radyasyon (UV): Bir boru içerisinden suyun geçirilmesi sırasında cıvalı lambalar kullanılarak oluşturulan UV’nin su ile temasının sağlanması şeklinde kullanılır. UV su içerisindeki tüm mikroorganizmaları yok eder veya çoğalmasını önler. Bu nedenle çok etkili bir dezenfeksiyon yöntemidir. Ancak, pahalı olması, UV oluşturmada kullanılan lambaların üretiminde cıva kullanılması ve lambanın ömrü bittiğinde bu cıvanın bertaraf sorunu bu yöntemin dezavantajlarındandır. Şebeke sisteminde rezidüel etkisinin olmaması ve bu işlemden sonra meydana gelebilecek kirlenmelerde (kontaminasyonlarda) koruyucu etkisinin bulunmaması nedeniyle çok tercih edilmemektedir.
İçme-Kullanma suyu kimyasal dezenfeksiyon yöntemleri nelerdir?
İçme-Kullanma suyu kimyasal dezenfeksiyon yöntemleri aşağıdaki gibidir.
İyot: Bir litre suya 2 damla iyot damlatıp, 30 dakika bekledikten sonra dezenfekte olmuş su elde edilir. Kokusu ve rengi nedeniyle zorunlu durumlar dışında çok tercih edilmez.
Brom ile Bakırlı Dezenfektanlar: Her iki yöntem de küçük kapasiteli ve az kişinin kullanıldığı yüzme havuzlarının dezenfeksiyonu için kullanılabilir. İçme suyunda tercih edilmez.
Ozon (O3): Ozon en güçlü dezenfektan ve oksidanlardan birisidir. Aktivitesinin son derece yüksek olmasına karşın çözünürlüğünün düşük olması kullanımını güçleştirmektedir. Rezidüel etkisi yoktur, pahalı bir yöntemdir. Ayrıca son derece korozif ve toksik olması nedeniyle işlenmesi sırasında da çeşitli sorunlara neden olabilir.
Klorla dezenfeksiyon işleminin avantajları nelerdir?
Klorla dezenfeksiyon işlemi kapasitelerine bakılmaksızın tüm içme sularında ve içme suyu arıtma tesislerinde uygulanabilmektedir. İdeal bir dezenfektandaki özelliklerin çoğuna sahip olması, ülkemizde ve dünyada su dezenfeksiyonunda ve şebeke sistemlerinde en çok tercih edilen ve kullanılan bir yöntem olma özelliğini sağlar:
- Klor patojen mikroorganizmaların bir çoğuna karşı etkilidir. Ya tamamen yok eder veya çoğalmalarını engeller.
- Klor arıtma tesisinde veya su deposunda uygulandığında, son kullanıcıya ulaşıncaya kadar kalıcı (rezidüel) ve sürekli dezenfeksiyon sağlayan tek yöntemdir.
- Klor ile ortaya çıkan istenmeyen yan ürünler önlenebilir, zararsız düzeylere düşürülebilir veya yok edilebilir. Şebeke sistemleri için arıtma tesisleri yapılır ve işletilirse, klorlamadan önce organik yük azaltılırsa, klor kaynaklı istenmeyen yan ürünlerin oluşumu da önlenmiş olur.
- Klor suda tat ve koku kontrolü sağlar. İçme sularında kötü koku ve tada neden olabilen özellikle alglerden kaynaklanabilen çok sayıdaki doğal organik maddeyi okside eder.
- İçme suları dışında yüzme havuzları, kaplıca vb. suların dezenfeksiyonunda da klorun kullanılabilmesi, diğer dezenfeksiyon yöntemlerine göre en önemli üstünlüklerinden biridir. Yine bu tür sulardaki en büyük avantajı rezidüel etkiye sahip olmasıdır.
Suların dezenfeksiyonunda kullanılan klor ve bileşikleri nelerdir?
Suların dezenfeksiyonunda kullanılan klor ve bileşikleri şunlardır:
- Klor
- Klor + amonyak
- Klor + hipoklorit
- Klor + klordioksit
- Klor + klordioksit + amonyak nitrojen
- Hipoklorit
- Klor + hipoklorit + amonyak nitrojen
- Klor + klordioksit + hipoklorit
Klorlama türleri nelerdir?
Ön Klorlama: İçme ve kullanma sularının arıtımına başlamadan önce tesisin girişide suların klorlanmasıdır. İnorganik maddeleri (demir, manganez, sülfitler gibi) okside etmek, tat ve kokuyu ortadan kaldırmak, koagülasyon işleminin verimini arttırmak ve tesiste alg oluşumunu azaltmak amacıyla gerçekleştirilir.
Son Klorlama: Suya arıtma işleminin sonunda (filtrasyondan sonra) suyun dağıtım ve şebeke sisteminin başlangıcında (depoda veya depo çıkışında) klorlanması işlemidir. Şebeke suyunun klorlanması denilince kastedilen bu şekil klorlamadır.
Rezidüel Klorlama: Rezidüel etkinin devamlılığı için, özellikle uzun hatlı şebeke sistemlerinde ara istasyonlarla klorlamanın takviye edilmesidir.
Süperklorlama: Kısa süre içinde en az 5 ppm düzeyinde yani çok yüksek miktarlarda klorlama yapılması işlemidir. Özellikle şebeke sistemlerinin kirlendiği (kontamine olduğu) durumlarda, şebeke sistemlerinde patlak-çatlak olduğunda, bakım ve onarımların sonrasında yapılır. Amaç, sudaki rengi, demiri, manganezi, tüm mikroorganizmalar yanında bazı omurgasız büyük canlıları da yok etmek veya etkisiz hâle getirmektir. Süperklorlama yapılan su, içme suyu olarak kullanılmamalı, düzey 1 ppm (içme suyunda ideal bulunması istenen klor seviyesi 0.5 ppm’dir) altına düşünce su havalandırılarak kullanılmalıdır.
Su kesintisinde yerel yönetimlerin alması gereken önlemler nelerdir?
Su kesintisinde yerel yönetimlerin alması gereken önlemler aşağıdaki gibidir:
- Su kesintisine gidilmemesi için tüm alternatifler değerlendirilmeli, güvenli su kaynakları saptanmalı ve değerlendirilmelidir.
- Şebeke sistemleri sıralı değil, paralel hatlarla (örümcek ağı yapısı gibi) oluşturulmalıdır. Böylece şebeke sistemlerinde hasarlanma, bakım ve onarım yapılacaksa, tüm hatta su kesilmemiş olur.
- Su kesintilerinin yaşandığı dönemlerde bireyler su temini için kişisel olarak su depolamaya çalışacaklardır. Bu durumda bireyler sağlık açısından kaynağı bilinmeyen sulara yönelebilirler. Yerel yönetimlerce bireylerin su temin edebilecekleri güvenli su kaynağı gösterilmeli veya ulaştırılmalıdır.
- Su tankerleri ile su temin edilecekse bu konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı’nın, İl Halk Sağlığı Müdürlükleri’nin ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nin görüşü alınmalıdır.
- Su depoları da kesintilerden etkilenir. Bu nedenle su depoları bu dönemde temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.
- Su kesintisi uygulanan dönemlerde sudaki serbest klor düzenli olarak günde en az iki kez takip edilmelidir. Normalde son kullanımda muslukta serbest klor miktarının 0.5 ppm (mg/L) olması istenmekle birlikte su kesintilerinin yaşandığı yerlerde ve özelikle sıcaklığın yüksek olduğu yaz aylarında sudaki serbest klor düzeyi 1 ppm olmalıdır.
Su kesintisinde alınması gereken bireysel önlemler nelerdir?
Su kesintisinde alınması gereken bireysel önlemler aşağıdaki gibidir:
- Su kesintilerinin sık yaşandığı yerlerde kişiler tarafından sıklıkla aşırı miktarda su depolanmakta ve depolanan suların bir kısmı kullanılmadan önce uzun süre beklemektedir. Uzun süre bekleyen sularda zaman içerisinde mikrop sayısı önemli derecede artacağından ihtiyaç fazlası suyu depolamak uygun değildir. Bu durumda sular geldiğinde öncelikle depolanmış suyu tüketip yeniden taze su depolanmalıdır.
- Su kesintisinden sonra sular yeniden geldiğinde 3-5 dakika ilk gelen su içilmemelidir. Ancak bu su boşa akıtılıp israf edilmemeli, tuvalet, genel yerlerin temizliği gibi işlerde kullanmalıdır.
- Kişisel olarak içme suları klor tabletleri ile (üzerlerinde yazan dozajlama talimatına göre) klorlama yapılmalıdır.
- Su kesintilerinin yaşandığı dönemlerde içme amacıyla kullanılacak sular, klorlanamıyorsa kaynatılarak kullanılmalıdır.
- Kontrolsüz ve denetimsiz su kaynaklarından su temin edilmemelidir.
- Kullanımı sınırlı olmakla birlikte sağlık açısından kontrolleri yapılmış ambalajlı sular kullanılabilir.