Yönetim Bilimi 1 Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Klasik Yönetim
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Bilimsel yönetim döneminin temel tetikleyici nedir?
Tarihsel süreç içinde bilimsel anlamda yönetim ve organizasyon faaliyetlerinin uygulanmaya başlaması her ne kadar Klasik Yönetim Teorisinin ortaya çıkışıyla meşrulaşsa da aslında yönetim ile ilgili faaliyetlerin milattan önceki dönemde başladığı bilinmektedir. Söz gelimi MÖ 5000 yılında Sümerlerin yönetim için yazılı kuralları ve düzenlemeleri hazırladığı ve yine MÖ 4000 yılında Mısırlıların planlama, örgütleme ve denetim ile ilgili çalışmalarda bulunduğu ve MÖ 50 yılında ise Varro tarafından iş şartnamelerinin kullanıldığı bilinmektedir (Baransel, 1993, ss.111-112). Ancak biz bu ünitede Bilimsel Yönetim Döneminin başlangıcı olarak kabul edilen Klasik Yönetim Teorisi üzerinde duracağız. Klasik Yönetim Teorisinin ortaya çıkmasında etkili olan olay ise 18. yy’da 1700-1785 yılları arasında meydana gelen Sanayi Devrimi’dir
Klasik Yönetim Teorilerini oluşturan üç temel yaklaşım nelerdir?
Bilimsel Yönetim Dönemi içinde yer alan Klasik Yönetim Teorilerini oluşturan üç temel yaklaşım vardır. Bunlar sırasıyla;
- Bilimsel Yönetim Yaklaşımı
- Yönetim Süreci Yaklaşımı ve
- Bürokrasi Yaklaşımı’dır.
Klasik yönetim teorilerinin paylaştığı ortak görüşler nelerdir?
Yukarıda belirtilen bu üç yaklaşımın paylaştığı ortak görüşler arasında şunlar vardır (Koçel, 2010, s.204):
- Üretimde temel amaç, rasyonelliktir. Bu amaç doğrultusunda üretimde etkinlik ve verimliliğin artırılması için hangi ilkeler doğrultusunda üretimin yapılması gerektiği üzerinde durulmuştur.
- Üretimde insan unsuru göz ardı edilmiştir. Diğer bir ifade ile insan, üretimde kullanılan herhangi bir makinenin parçası gibi kabul edilmiş ve insanın psikolojik ve sosyal bir varlık olduğu hiç düşünülmemiştir.
- Her üç yaklaşımda işletme organizasyonlarını kapalı bir sistem olarak kabul etmiştir. Diğer bir ifade ile organizasyonun iç çevresinde etkinliğin nasıl sağlanacağı üzerinde durulmuştur. Dış çevre şartlarının (ekonomik, sosyo-kültürel, teknolojik, yasal vb.) organizasyona olan etkileri göz ardı edilmiştir. Ayrıca insan tembel, kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden, söyleneni yapan, karar verme yeteneği olmayan, pasif ve para gibi maddi unsurlar dışında hiçbir unsur ile motive edilemeyen bir varlık olarak kabul edilmiştir.
F. Taylor’ın Bilimsel Yönetim anlayışını geliştirme sürecini açıklayınız.
Taylor kariyerine stajyer bir mühendis olarak başlamıştır. Stajyerliğini tamamladıktan sonra çelik üretimi yapan bir işletmeye geçerek burada 11 yıl çalışmıştır. Bu işletmede işçilikten, yöneticiliğe yükselmiştir Taylor’un bilimsel yönetim düşüncesi burada doğmuştur. 1889 yılında çalıştığı yerden ayrılıp, bir başka çelik şirketi bünyesine geçmiştir. Burada görüşlerini pekiştirmiş ve iş gücü verimliliğini arttırmaya yönelik ünlü deneylerini hayata geçirmiştir. Taylor, görüşlerini başkalarına aktarmak konusunda oldukça hevesli olduğu için her birini yazıya dökmüş ve nihayet 1911 yılında Bilimsel Yönetimin Temel İlkeleri adlı eserini yayınlamıştır (Koçel, 2010, s.205). Ölümünden sonra eserleri bir araya getirilerek, 1947 yılında Bilimsel Yönetim adıyla basılmıştır. Söz konusu bu eser Taylor’un bir işletmede verimlilik artırmak adına yapılması gerekenleri ortaya koyması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü yapılması önerilen bu ilkeler bilimsel yönetimin yaratılmasına katkı sağlamıştır.
Bilimsel Yönetim teorisine göre yönetimde hangi adımlar izlenmelidir?
Taylor’un yönetim uygulamasına getirdiği bilimsel yaklaşıma göre aşağıdaki adımların izlenmesi gerekmektedir:
- Her uygulama için kişisel görüşlerin ve geleneksel iş görme usullerinin yerini alacak bilimsel bir yaklaşım belirlenmelidir.
- Bu yaklaşımdan yola çıkarak her iş için bir zaman ve yöntem belirlenmelidir.
- İşgörenlerden gerçek iş performansı dışında her türlü sorumluluğu alacak bir organizasyon kurulmalıdır.
- Ücretlendirme, işgörenlerin performansına göre yapılmalıdır.
- İşgörenler seçilmeli ve eğitilmelidir.
- Sadece işgörenler değil yöneticilerin de belirlenen bilimsel yaklaşım tarafından idare edileceği kabullenilmeli ve yöneticilerin keyfi olarak kendilerine verdikleri yetkileri bir kenara bırakıp yeri geldiğinde işgörenlerle iş birliği içinde çalışmaları gerekmektedir.
Taylor ve Fayol’ün yönetim anlayışlarını karşılaştırınız.
Fayol, yönetimle ilgili faaliyetlerini yalnızca işletme ile ilişkilendirmemiştir. Ona göre bu faaliyetler, hangi alanda olursa olsun, yeni başlanan her türlü proje için gereklidir. Ayrıca Fayol’ün yaklaşımına göre örgütlerde yukarıdan aşağı doğru bir iletişim vardır. Ancak buna rağmen örgüt içi yönetim hakkında genel ve bütüncül bir bakışa sahiptir. Bu yüzden de Fayol’ün analizleri, Taylor’ın bilimsel yönetime yönelik fikirlerinden çok daha kapsamlıdır. Çünkü Taylor’ın bilimsel yönetim modeli yalnızca üretim bölümünü ve çalışanları esas alır. Oysa Fayol yapmış olduğu çalışmalar sonucu işletmelerle ilgili bazı temel ilkeler belirlemiş ve bunlara kitabında yer vermiştir.
Bilimsel yönetim yaklaşımı sonucu ortaya çıkan olumlu görüşleri sıralayınız.
Bilimsel yönetim yaklaşımı sonucu ortaya çıkan olumlu görüşler:
- Hareket ve zaman etütleri gibi iş tasarımlarına yönelik önerilen rasyonel uygulamalar sayesinde yapılan işlerin ve tamamlanan süreçlerin doğru bir şekilde hesaplanması mümkün hâle gelmiştir.
- İşlerin ve süreçlerin ölçülebilir olması nedeniyle çalışma yöntemleri, fabrikaların tasarlanması vb. alanlarda yapılacak gelişmelere önemli bir veri kaynağı olmuştur.
- Çalışma yöntemlerinin geliştirilmesi, verimlilikte büyük bir artış sağlamıştır.
- Çalışanların elde edilen sonuçlara göre ücret almaları ve teşvik ödemelerinden faydalanmaları mümkün olmuştur.
- Modern çalışma yöntemlerinin ve diğer nitel tekniklerin temel alındığı bir organizasyon yapısı oluşturulmuştur.
- Çalışanların bilimsel esaslara göre işe uygun kişilerin seçilmesine ve onların eğitilmesine çalışılmıştır.
- İşletme yöneticilerinin, üretim bölümlerinde liderlik anlamında pozitif bir rol üstlenmeleri sağlanmıştır.
- Çalışanların fiziksel çalışma koşullarının iyileştirilmesi teşvik edilmiştir
Bilimsel yönetim yaklaşımı sonucu ortaya çıkan olumsuz görüşleri sıralayınız.
Bilimsel yönetim yaklaşımı sonucu ortaya çıkan olumsuz görüşler:
- Çalışanların rolünün belirlenmesinde yalnızca belirli yöntemlere bağlı kalınmış ve çalışanların herhangi bir başka şekilde katkıda bulunmaları engellemiştir.
- Çalışanların motivasyonu açısından ödül ve ceza yaklaşımının kullanılmasına yol açmıştır.
- İş yeri planlaması ve kontrolü konusunda tek yetkiyi yönetime bırakmıştır.
- Her iş bilimsel açıdan ölçüldüğü, zamanlandığı ve ücretlendirildiği için çalışanların ücretleri konusunda yapılabilecek her türlü pazarlığı ortadan kaldırmıştır.
- Çalışanlar bir üretim aracı olarak bir makine gibi ele alınmış ve onların soyal ve psikolojik bir varlık olduğu gözardı edilmiştir.
Bilimsel yönetim yaklaşımının işgörenleri ikinci plana atması hangi sonuçları doğurmuştur?
Bilimsel yönetim yaklaşımının dikkat çeken en zayıf yönü ise işgörenlerin organizasyon içindeki yerini ikinci plana atmış olmasıdır. Bunun sonucunda da;
- Sıkıcı ve tekrara düşen işler ortaya çıkmış,
- Çalışmalar üzerine katı kontroller getiren sistemler kurulmuş,
- Üretim bölümünde çalışanlar ile yönetim kademelerindekiler yabancılaşmıştır.
Hedef Prensibi: Her organizasyonun var olma nedeni sayılan genel hedefi vardır.
- Uzmanlık Prensibi: Her organizasyonda gruplar vardır. Her bir grubun da bir işlevi olmalıdır.
- Koordinasyon Prensibi: Organizasyon sürecinin temel amacı, koordinasyon sağlamaktır.
- Yetki Prensibi: Organizasyondaki her grubun, grup üyelerinden belirli çizgilerle ayrılan bir üst yetkiliye sahip olması gerekir.
- Sorumluluk Prensibi: Üst yetkiye sahip kişi, astlarının çalışmalarından sorumludur.
- Tanım Prensibi: İşlerin, görevlerin ve ilişkilerin açıkça tanımlanması gerekir.
- Denklik Prensibi: Yetki ve sorumluluk birbirine eşit olmalıdır.
- Kontrol Döngüsü: Hiç kimse işleri birbiri ile bağlantılı olan 5 ya da 6 asttan fazla çalışana karşı sorumlu olmamalıdır.
- Denge Prensibi: Organizasyonun çeşitli birimleri, dengede tutulmalıdır.
- Süreklilik Prensibi: Organizasyonun yapısı, faaliyetlerin sürekliliğini sağlayacak türde olmalıdır.
Fayol’a göre her türlü endüstriyel oluşumun üstleneceği temel faaliyetler nelerdir?
Fayol, ünlü işletme tanımını yapmadan evvel kendisine göre her türlü endüstriyel oluşumun üstleneceği temel faaliyetleri belirtmiştir. Bu kapsamda aşağıda listelenen altı faaliyet ortaya çıkmıştır:
- Teknik faaliyetler (üretim),
- Ticari faaliyetler (alım-satım, pazarlama),
- Finansal faaliyetler (sermayenin korunması),
- Güvenlik faaliyetleri (tesislerin iş güvenliği),
- Muhasebe faaliyetleri (finansal bilgi edinimi),
- Yönetim faaliyetleri (planlama ve örgütleme vd.)
Fayol’e göre yönetim faaliyetleri hangi işleri kapsamaktadır?
Fayol, ilk beş maddenin yeterince iyi tanındığını; ancak altıncı gruba giren faaliyetlerin okuyucular tarafından daha iyi anlaşılması için biraz daha fazla açıklamaya ihtiyaç duyduğunu ifade etmiştir. Diğer faaliyetler belli bir ölçüye kadar birbirlerine bağımlı oldukları için sadece planlama ya da sadece kaynak bulmakla ilgili tek bir tanım üretilemeyeceğini düşünmüştür. Bu yüzden Fayol, son gruba giren faaliyetlerin diğerlerinden ayrı tutulması gerektiğini ve asıl olan faaliyetin yönetim ile ilgili faaliyetler olduğunu belirtmiştir. Fayol’e göre yönetim, öngörmek ve planlamak, organize etmek, komuta etmek, koordine etmek ve kontrol etmektir.
Fayol’un yönetim ilkelerini kısaca açıklayınız.
Söz konusu on dört ilke şunlardır:
İş Bölümü: Bir kişi ya da grup, üzerine düşen çalışma süresinin azaltılmasına yardım eder. Uygulamada pratiklik ve işlere aşinalık sağlar.
Yetki ve sorumluluk: Emir verme hakkına sahip olmaktır. Yetki ve sorumluluğun birbirine denk olmasını ifade eder.
Disiplin: Yapılacak olan işlerin belirli bir düzen ve belirli bir süre içinde yapılmasıdır. Örgüt ve çalışanlar arasında biçimsel ya da biçimsel olmayan yollarla yapılan anlaşmaların saygı çerçevesinde hayat bulmasıdır.
Kumanda Birliği: Bir astın tek bir üste bağlı olmasıdır. Tek adam, tek lider.
Yönetim Birliği: Faaliyetlerin aynı amaca yönelik olarak sürdürülmesi ve planlanmasıdır. Diğer bir ifade ile amaç birliği sağlamaktır.
Genel Çıkarların Kişisel Çıkarlardan Önde Tutulması: Kişilerin ya da grupların çıkarları, genel çıkarların önüne geçmemelidir. Bu husus, oldukça zorlanılan noktalardan biridir.
Maaş ve Ücretler: Maaş ödemeleri hem çalışan hem de işletme için adil olmalıdır.
Merkezileşme: Kararların tek bir merkezden alınıp ilgili birimlere iletilmesidir. Örgütün büyüklüğüne ve yöneticilerin yapısına bağlı olarak kimi örgütlerde büyük önem taşırken kimi örgütlerde fazla ön plana çıkmaz.
Hiyerarşi ilkesi: Ögütün en üst noktasından en alt noktasına kadar uzanan yetki (otorite) çizgisidir. Bu hiyerarşi sayesinde sahip olunan yetki düzeyine göre astlara emir verme ve iş yaptırma mümkün olur.
Düzen: Her şey olması gereken yerde bulunuyorsa yönetici de olması gereken yere ulaşmış demektir.
Eşitlik: Çalışanlara karşı sunulan nezaket ve adaletin bir araya gelmesiyle oluşur.
Personelin Devamlılığı: Personelin görev süresinde istikrarlı olmasını ifade eder. Çalışanların işlerine adapte olabilmeleri için kendilerine belirli bir süre tanınmalıdır. Özellikle yöneticiler için bu süre biraz daha uzun tutulmalıdır.
İnisiyatif: Yetki ve disiplin sınırları içinde kalmak üzere her seviyeden çalışanın inisiyatif kullanması teşvik edilmelidir.
Birlik ve Beraberlik Ruhu: Uyum, bir örgütün en büyük gücüdür. Bu yüzden ekip çalışmalarına önem verilmelidir.
Bürokrasi kavramını tanımlayınız.
Bürokrasi birden fazla anlamı olan bir kavramdır ve bu yüzden de gerçekte ne olduğuna dair yanlış anlaşılmalar yaşanmıştır. Bilinen en yaygın tanımları aşağıda belirtildiği gibidir:
- Bürokrasi, kırtasiyeciliktir. Yetersizliğe yol açan fazla ve gereksiz kâğıt işidir.
- Bürokrasi, memuriyettir. Merkezî ve yerel yönetimlerin temel unsurudur.
- Bürokrasi, bir örgüt şeklidir. Yetki hiyerarşisi ve kurallar sistemi gibi baskın karakterleri vardır.
Weber’e göre yetkiyi açıklayınız.
Weber örgüt analizinde üç meşru yetki türü olduğunu belirtmiştir. Bunlar sırasıyla geleneksel, karizmatik ve yasal-rasyonel yetkilerdir. Bu yetki türlerini açıklamaya geçmeden önce neden meşru yetki ifadesini kullandığına değinelim. İlk olarak yetki kavramı, diğer güç sahibi kişilerin yetkilerinden ayrı tutulmuştur. Güç, tek taraflı bir gerçekliktir. Bir kişinin bir diğerini zorla belli bir kalıp dâhilinde hareket ettirmesine imkân tanır. Zorla ifadesiyle kastedilen fiziksel güç ya da ödüller de olabilir. Yetki ise kendisine kurallar konan insanların bu kuralları kabullenmesidir. Buna göre güç, astların kabullenme sınırları dâhilinde geçerlidir ve Weber’in meşru yetki olarak nitelendirdiği de kabullenmenin yer aldığı yaklaşımdır.
Weber’e göre geleneksel yetkiyi açıklayınız.
Geleneksel Yetki: Otorite olarak görülen kişilere yönelik kabullenme, geleneklerden ya da âdetlerden kaynaklanmaktadır (örn; krallıklar, kabile hiyerarşileri vb).
Weber’e göre karizmatik yetkiyi açıklayınız.
Karizmatik Yetki: Kişiyi kabullenme ona duyulan sadakatten, güvenden ve yöneticinin kişisel değerlerinden kaynaklanmaktadır.
Weber’e göre yasal-rasyonel yetkiyi açıklayınız.
Yasal-Rasyonel Yetki: Kişiyi kabullenme, otorite olarak görülen kişinin yasalarca ya da örgüt prosedürlerince belirlenmiş konumundan ve yer aldığı mevkiden kaynaklanmaktadır.
Hareket etüdünü açıklayınız.
Hareket etüdü, mal ya da hizmet üreten örgütlerde yapılan işin en uygun nasıl yapılması gerektiğinin belirlenmesidir. Diğer bir ifade ile yapılan işlerin standart hâle getirilerek etkin ve verimli yapılmasını sağlayıcı önlemlerin alınmasıdır.
Zaman etüdünü açıklayınız.
Zaman etüdü, mal ya da hizmet üreten örgütlerde çalışanın belirli bir işi belirli bir çalışma hızıyla yapması ve ihtiyaç duyulan zamanı saptamak için kullanılan bir iş ölçümü tekniğidir.Zaman etüdü, mal ya da hizmet üreten örgütlerde çalışanın belirli bir işi belirli bir çalışma hızıyla yapması ve ihtiyaç duyulan zamanı saptamak için kullanılan bir iş ölçümü tekniğidir.
Weber’e göre bürokrasinin temel özellikleri nelerdir?
Günümüzde pek çok örgütte yasal- rasyonel yetki ile karşılaşılmaktadır ve Weber bürokrasi terimini bu tür yetki için kullanmıştır. Weber’e göre bürokrasinin temel özellikleri şunlardır:
- Bir örgüt içinde yer alan her alt makam, kendisinin bağlı olduğu bir üst makam tarafından denetlenir.
- Makamlara atanacak personel, teknik yeterliliğe göre belirlenir. Diğer bir ifade ile işe uygun çalışan seçilmelidir.
- Yetkililer, örgütün sahibi olamazlar.
- Yetkili konumundakilerin kendi hakları vardır ve çalışanların belirli makamlara karşı hiçbir hakkı yoktur.
- Görevler önceden belirlenmiş kurallar, kararlar ve eylemler doğrultusunda yazılı olarak kayıt altına alınmış yönetmelik ve tüzükler doğrultusunda yerine getirilir.
- Bir örgütte görevler yerine getirilirken çalışanlara tahsis edilen araç ve personel, kişisel işler için kullanılmaz.
- Örgütte hiyerarşik basamaklar arasında iletişim yazılı olarak gerçekleştirilir. Böylece bu yazılı belgeler ihtiyaç duyulduğunda delil olarak kullanılabilir.
- Örgüt içinde yöneticilerin keyfi uygulamalar yapma hakkı yoktur. Astlar üstlerinin verdiği görevleri onların kişisel hırs ve ihtiyaçlarına dayalı olmadığı için diğer bir ifade ile öznel (sübjektif) olmayıp rasyonel olduğu için itaat ederler.
- Örgütün amaç ve hedefleri ile bunları gerçekleştirmek için yapılacak her türlü faaliyet ve bu faaliyetleri gerçekleştirecek tüm birimler önceden belirlenmiş biçimsel bir düzenlemedir.
- Bu biçimsel örgüt yapısı içinde görevlendirilmiş personelin maddi ve beşeri kaynakları kullanmalarını sağlayacak yetkileri önceden tanımlanmıştır.