Türkiye´nin Kültürel Mirası 1 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Dünya Mirasında Türkiye: İstanbul’Un Tarihi Katmanları Ve Günümüze Ulaşan İzleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Fatih Dönemi’nin kentte başlattığı büyük projeler hangileridir?
Fatih Dönemi’nin kentte başlattığı büyük projeler, Fatih ve Eyüp Külliyeleri, Topkapı Sarayı, Yedikule ve Tophane gibi dini, sosyal, yönetimsel ve askeri yapılarla külliyelerdir.
Fatih Camii ve Külliyesinın yapıldığı dönemde ne gibi bir öneme sahiptir?
Fatih Camii ve Külliyesi de dönemin üst düzey bir mimarlık
ve planlama eseridir. Külliye camisi, sekiz medresesi, mektebi, imareti, darüşşifası, kervansarayı, tabhanesi ve hamamı ile Osmanlı mimarisinde o güne kadar yapılmış en geniş kapsamlı programa sahip kuruluştur. Fatih Camii ve Külliyesi, büyük bir dini ve sosyal merkez olarak ardından gelen sultan
külliyelerine örnek olmuştur.
Fatih Külliyesi, üniversite düzeyindeki sekiz medresesi ve hazırlık okullarıyla bu
yoğunlaşmanın odak noktasıdır. Fatih Külliyesi’nde caminin kuzey ve güney yönlerine iki sıra halinde yerleştirilen medreseler yörede büyük bir çekim gücü yaratmış, XVI.-XVIII. yüzyıllar arasında İstanbul’da yapılan medreselerin çoğu Fatih’te kurulmuştur.
Osmanlı Tersanesi ne zaman kurulmuştur ve döneme ne gibi katkılar sağlamıştır?
1455’te kurulan Osmanlı tersanesi, Haliç’in Kasımpaşa’dan Hasköy’e kadar
uzanan kıyısı boyunca gelişmiştir. Geç Osmanlı Dönemi’nde, yabancı mühendislerin katkılarıyla yapılan kuru havuzlarla Avrupa’da gelişen teknoloji İstanbul’a taşınmıştır. Uzun bir zaman dilimine ait teknolojilerin sergilendiği Tersane-i Amire, evrensel değerde bir endüstri mirası alanıdır.
1984’ten itibaren UNESCO’ya dosya sunan Türkiye’nin Dünya Mirası Liste’sine aday gösterilen ilk iki siti hangileridir?
1984’ten itibaren UNESCO’ya dosya sunan Türkiye’nin Dünya Mirası Liste’sine aday gösterilen ilk iki siti İstanbul ve Göreme’dir.
İstanbul hangi ölçütlere göre Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır?
Ölçüt i: önerilen kültürel miras ünik anıtlar ve 527-537 yılları arasında, Aydınlı Anthemios ve Miletli İsidoros tarafından yapılan Ayasofya ile Sinan mimarisinin bir başeseri olan Süleymaniye Camii gibi evrensel mimarlık başyapıtlarını içermektedir.
Ölçüt ii: Tarih boyunca kentin merkezindeki anıtlar Avrupa ve Asya’da gelişen mimari, anıtsal sanatlar ve mekân organizasyonu üzerinde etkili olmuştur. Böylece, 447 yılında yapılan ikinci savunma hattı olan önsuruyla II. Theodosius’un 6 650 metre uzunluğundaki Karasurları, Ayasofya’nın bir sürü
kiliseye ve daha sonra camilere model oluşturmasından ve Konstantinopolis’in saray ve kiliselerinin mozaiklerinin doğu ve batıdaki Hristiyan sanatını etkilemesinden daha önce, askeri mimarlık alanında önde giden bir referans kaynağı oluşturmuştur.
Ölçüt iii: İstanbul Bizans ve Osmanlı uygarlıklarına tanıklık etmekte üniktir.
Ölçüt iv: Topkapı Sarayı ve Süleymaniye Külliyesi (kervansaray, medrese, tıp medresesi, kütüphane, hamam, tabhane, mezarlık vd.) Osmanlı Dönemi’ nin en iyi örneklerini barındırmaktadır.
İstanbul'un Dünya Mirası Listesi’ne giren alanları nelerdir?
1. Yarımadanın ucunda yer alan ve sınırları 1953 ve 1956 yıllarında tanımlanan Arkeolojik Park,
2. 1980 ve 1981 yıllarında koruma altına alınan Süleymaniye Mahallesi,
3. 1979’da koruma altına alınan Zeyrek Mahallesi,
4. 1981’ de koruma altına alınan Sur Bölgesi.
Dünya Mirası değerlendirmesinde önemli olan i, ii, iii, ve iv nolu ölçütler nelerdir?
Dünya Mirası değerlendirmesinde önemli olan bu ölçütler şöyle sıralanmaktadır:
• İnsanın yaratıcı dehasının üst düzeyde bir temsilcisi olması,
• Dünyanın bir kültür bölgesinde veya bir dönemde mimarlık veya teknoloji, anıtsal sanatlar, kent planlama veya peyzaj tasarımı alanlarında önemli gelişmelere, insani değer alışverişlerine tanıklık etmesi,
• Yaşayan veya yok olan bir kültür geleneğinin veya uygarlığın ünik veya olağanüstü, ender rastlanan bir temsilcisi olması,
• Bir yapı tipinin seçkin bir örneği, ya da insanlık tarihinin önemli bir aşamasını veya aşamalarını gösteren bir mimari ve teknolojik bütünün veya peyzajın örneği olması.
Arkeolojik Park'ın sınırları nasıldır?
Topkapı Sarayı’nın doğu eteklerinden, Sur-u Sultani’nin içinden başlayarak güneye doğru ilerler, Ayasofya’nın doğusu ile kıyı arasında kalan, Sultan Ahmet Camii’nin doğu ve güneyindeki bölgeyi de kapsar.
Ayasofya Kilisesi kim tarafından ve ne zaman yaptırılmıştır?
360 yılında yapılan ilk Ayasofya (Kutsal Zeka) kilisesinin bazilikal planlı bir yapı
olduğu bilinmektedir. 1930’larda yapılan kazı ile izleri ortaya çıkarılan ikinci Ayasofya da bazilikal planlı bir yapıydı. 415 yılında yapılan ve beş nefli bir bazilika olan bu kilise Nike isyanında yandıktan sonra bugünkü büyük anıt, İmparator Justinyen tarafından yaptırılmıştır. 532 de başlayan yapım çok hızla ilerlemiş ve 537 de tamamlanmıştır.
Ayasofya Kilisesinin özellikleri nelerdir?
Justinyen Trallesli Anthemios ve Miletli İsidor’u davet ederek zamanı için devrim niteliğinde bir yapı yapmalarını istemiştir. İç mekân dikdörtgen plan üzerine kurulmuştu, üç yönde galerilerle çevriliydi. İri ayaklar üzerine oturan ve yelken
tonoz olarak adlandırılan basık bir kubbeyle örtülen kilise, doğu ve batı yönünde yarım kubbelerle genişleyen bir iç mekâna sahipti. İç mekânın görkemi mozaik ve çeşitli renkte mermerle arttırılmıştı. Marmara adasından getirilen büyük
mermer bloklara ek olarak Anadolu, Suriye, Yunanistan, Mısır ve Kuzey Afrika’dan toplanan kırmızı, yeşil, mor dalgalı mermerler, breşler ve porfirlerle kilisenin imparatorluğun görkemine yakışır bir zenginlik sergilemesine çalışıldı.
Topkapı Sarayı'nın ilk avlusunda neler bulunmaktadır?
İlk avlu Alay Meydanı, halkın ve Yeniçerilerin maaşlarını almak ve törenler için girebildiği bir alandı. Aya İrini Kilisesi’nin yer aldığı bu avlunun kuzey kesimi Gülhane olarak anılmaktadır. Birinci Avluda Çinili Köşk yanında işlikler, saray bekçilerinin yatakhaneleri ve hastahanesi bulunmaktaydı. On sekiz ve
on dokuzuncu yüzyıllar içinde bu avluya Darphane, Arkeoloji Müzesi gibi iki önemli yapı eklenmiştir.
Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunun özellikleri nelerdir?
Bab-ı Hümayu’ndan ikinci avluya doğru ilerleyen yol hafif yükselerek Bab-us Selam’a ulaşmaktadır. Kanuni Dönemi’nde kapının iki yanına sekizgen kuleler eklenmiştir. Bu kapıdan sultan dışında herkes yürüyerek girebilirdi. Büyük bir bahçe olan ikinci avlunun kuzey duvarı boyunca has ahırlar, Divan ve içhazine yan yana bulunmaktadır. Divan vezirlerin toplanıp devlet işlerini görüştükleri mekândı. Sultan toplantılara bazen katılır veya yandaki kuleden kafes arkasından gizli olarak dinlerdi. Avlunun güney yanında ise kiler, mutfak, ahçıların koğuşları yer almaktadır. Topkapı Sarayı’nın kuzey kanadı boyunca uzanan Harem’in girişi ikinci avluda, Kubbealtına bitişiktir. Gelişimi on altıncı yüzyılda hızlanan Harem’de Mimar Sinan köşk, hamam gibi yapılar eklemiştir. Valide Sultan, sultan, odalıklar, şehzadeler ve ağaların yaşam mekânlarının bulunduğu Harem, XVIII. yüzyılda eklenen teraslarla kuzeye doğru büyütülmüştür. Yabancı mimar ve sanatçıların
katkılarıyla zenginleşen iç mekânlar, 18. yüzyıldan başlayarak Batı etkisinde gelişen mekân ve bezeme düzeni hakkında fikir vermektedir.
Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusu ne gibi özelliklere sahiptir?
Üçüncü avlu, Enderun sultanın özel dairesinin bulunduğu alandı. Yabancı elçilerin kabul edildiği Arz Odası hemen kapının karşısında yer almaktadır. Arazinin doğuya doğru eğimli olması dolayısıyla bu noktadan itibaren avluda bir kademelenme yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in özel dairesi Fatih Köşkü
avlunun güneydoğu köşesindedir. XV. yüzyılda saray mektebi de bu avlunun çevresinde yer alıyordu. Topkapı Sarayı’nın XV. yüzyıldan II. Mahmut Dönemi’ne kadar süren kullanımı sırasında iç düzenlemesinde bazı değişiklikler yapılmıştır. XVI. yüzyılda Sultan Selim’in Mısır’ı almasıyla, orada korunan kutsal emanetler İstanbul’a getirilmiş, bu avlu çevresine bunları korumak için özel bir daire
yapılmıştır. On sekizinci yüzyılda III. Ahmet, Arz Odası’nın doğusuna bir kitaplık eklemiştir.
Topkapı Sarayı'nın dördüncü avlusunun özellikleri nelerdir?
Dördüncü avlu önceleri bir bahçe, açık alan niteliğindeyken, XVII. yüzyılda eklenen Revan ve Bağdat Köşkleri ile dinlence seyir terası niteliği almıştır. Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılan köşk de buranın lale bahçesi olarak, seyirlik bir yer niteliğinde değerlendirildiğine dikkati çekmektedir. On dokuzuncu
yüzyılda sultanların Boğaz saraylarında yaşamaları dolayısıyla Topkapı Sarayı terk edilmiş, yaşlı kadınlar ve hizmetliler burada kalmıştır. XIX. yüzyılda saraya eklenen önemli bir yapı, dördüncü avluda, Boğaz’a nazır Mecidiye Köşkü’dür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Saray 1924 yılında müzeye
çevrilmiş ve onarımlara başlanmıştır. Müze Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korunmaktadır.
Aya İrini ne zaman kurulmuştur ve ne gibi özellikleri vardır?
Sur-u Sultani’nin yapımıyla Topkapı Sarayı içinde kalan kilise, yüzyıllar boyu silah deposu alarak kullanıldıktan sonra ilk askeri müzenin nüvesi, XIX. yüzyılda bu kilisede kurulmuş, Cumhuriyet Dönemi’nde Askeri Müze’nin kurulmasıyla buradaki koleksiyonlar taşınmıştır. Aya İrini, Ayasofya Müzesi’ne bağlı olarak konser ve sanat etkinlikleri için kullanılmaya başlanmıştır.
Gotlar Sütunu'nun özellikleri nelerdir?
Romalıların Gotları yenmesini kutlamak üzere dikilen bu anıt dördüncü yüzyıla tarihlenmektedir. On beş metre yüksekliğindeki bir sütun üzerinde kartal kabartması olan bir başlık taşımaktadır. Mecidiye Köşkü’nün altında, Deniz surlarına yakın bir teras üzerinde bulunan anıt Gülhane Parkı içinde kalmaktadır.
Yerebatan ve Binbirdirek Sarnıçları'nın özellikleri nelerdir?
Justinyen tarafından Ayasofya’nın batısında yaptırılan “Bazilika Sarnıcı”, günümüzde Yerebatan Sarnıcı olarak tanınmaktadır. Plan ölçüleri 138x64.6 m olan sarnıçta 336 sütun bulunmaktadır. Yapımdakullanılan kaide, sütun ve başlıkların çoğu devşirme malzemedir. Özellikle Meduza başlı kabartmaları
olan kaideler dikkati çekmektedir.
Kentin ana yolu olan Mese yakınında konumlanan Binbirdirek Sarnıcı Konstantin
Dönemi’ne tarihlenmektedir. Sarnıcın Roma asıllı Philoksenos tarafından kendi sarayı için yapıldığı ileri sürülmektedir. 64x56.4 m ölçülerindeki oturumu ve yaklaşık 12.5 m yüksekliğindeki sütunlarıyla oldukça büyük hacimli bir su haznesine sahiptir.
Sultan Ahmet Külliyesi'nin özellikleri nelerdir?
XVII. yüzyıl başında Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılan külliye, cami, hünkâr kasrı, türbe, sıbyan mektebi, medrese, darülkurra, darüşşifa, imaret, sebiller, dükkanlar ve hamamdan oluşmaktadır. Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa, Mimar Sinan’ın izinden giderek, dört ayağa oturan ve dört yarım kubbeyle çevrilen merkezi kubbeli, anıtsal bir cami yapmıştır. Burada Osmanlı mimarlığında ilk kez 6 minare kullanılmıştır. İstanbul siluetinin değerli bir ögesi olan Sultan Ahmet iç mekânı klasik Osmanlı Dönemi bezeme sanatıyla da ilgi çekicidir.
Süleymaniye Camii ne zaman ve kim tarafından yapılmıştır?
XVI. yüzyılda Mimar Sinan tarafından yaptırılan Süleymaniye Camii ve Külliyesi çevresindeki semte adını vermiştir. Haliç’e hakim bir yamaca yapılan cami, kentin Haliç siluetinin en belirgin ögesi olarak belleklere kazınmıştır.
Süleymaniye Külliyesi'nin tarihçesi nasıldır ve özellikleri nelerdir?
Süleymaniye Külliyesi Mimar Sinan’ın İstanbul’da gerçekleştirdiği en büyük projedir. Tarihi Yarımada’nın üçüncü tepesi üzerine, Haliç’e bakan bir konumdadır. Kanuni Sultan Süleyman’ın gücünü ve hayırseverliğini yansıtmaktadır. Büyük bir cami, sultan ve eşinin türbeleri, sıbyan mektebi, dört medrese, bir darülhadis, bir darülkurra, tıp medresesi, hastahane,
kervansaray, tabhane, imaret, hamam, fakir bilim adamları için odalar ve vakfa gelir getirmek için kiralanan dükkanlardan oluşmaktadır. Külliyenin yapımı 1550-1559 yılları arasında gerçekleşmiştir. Caminin üç yanıdış avluyla çevrilidir. Kıble duvarı önünde Kanuni ve eşi Hurrem Sultan’ın türbelerinin yer aldığı avlu
bulunmaktadır.
Zeyrek Camii İstanbul'un neresindedir ve ne zaman yapılmıştır?
Süleymaniye ile Fatih arasındaki vadinin yamacına, istinat duvarları ile yükselen bir teras üzerinde yükselen Zeyrek Camii, aslında XII. yüzyılda yapılan Pantokrator Manastırı’ndan geriye kalan üç kilisedir.
Yedikule Hisarı'nın özellikleri nelerdir?
Kara Surlarına Osmanlı Dönemi’nde eklenen önemli bir eser Yedikule’dir. İstanbul’un fethinden sonra yapılan büyük işler arasında yer alan Yedikule Hisarı, Kara Surlarının dört kulesini kullanarak, doğusuna eklenen üç kuleyle oluşturulan bir iç kaledir. Altın Kapı’ya bitişik olarak kurulan Yedikule Hisarı oldukça
düz bir alan üzerine yerleşmiştir. Giriş kuzeydoğudan, kemerli bir geçitle sağlanmaktadır. Kabaca beşgen planlı olan yapının duvarları yaklaşık 12 metre yüksekliğindedir. 1457-8 yılında tamamlandığında bir tür hazine ve padişahın silahlarının korunduğu bir kale olan Yedikule Hisarı, XVI. yüzyıldan sonra yabancı elçilerin hapsedildikleri ünlü bir hapishane haline gelmiştir.