Kentsel ve Çevresel Koruma Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kentsel Koruma
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Koruma kavramının önemine hangi yüzyılda kim tarafından işaret edilmiştir?
Koruma kavramını işaret eden ilk yazılı belgelerden biri, MÖ I. yüzyılda İmparator Augustus döneminde yaşamış Mimar Marcus Vitrivius Pollio’nun “Mimarlık Hakkında On Kitap” adlı eseridir. Yenilikle geleneğin bağdaştırılması gerekliliğini ifade eden eser, sonraki yıllarda Avrupa Mimarisi üzerinde oldukça etkili olmuştur. Bu eserinde Marcus Vitrivius Pollio, “bir eser yaratılırken öncekini korumaktan vazgeçmemek gerektiği”ni belirtmektedir.
Korumanın bir disiplin hâline gelmesi hangi dönemde ve hangi anlayışa sahiptir?
Çağdaş anlamdaki “koruma” 18. yüzyılda güçlenmekle birlikte asıl gelişimini 19. yüzyıl başlarında İtalyan Mimar Viollet-Le-Duc’ün restorasyon çalışmaları ile göstermektedir. Korumanın bir disiplin hâline gelmesi ise II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşmiştir. II. Dünya Savaşı sonrası dönemde koruma anlayışı tek bir eserin, tek bir yapının, tek bir anıtın korunmasından, anıtın bulunduğu çevre ile veya tarihsel çevrenin bir bütün olarak korunması boyutuna kadar bir değişim göstermiştir.
Kentsel ölçekteki korumanın düşünsel zemininin oluşması kaç yılında hangi kongrede gündeme gelmiş ve hangi sonuç bildirgesi yayınlanmıştır?
Kentsel ölçekteki korumanın düşünsel zemininin oluşması 1964 yılı Mayıs ayında Venedik’te toplanan “İkinci Uluslararası Tarihi Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi”nde gündeme gelmiş ve alınan kararlarla olumlu yönde somut adımlar atılmıştır. Toplantı sonuçlarının biraraya getirildiği belge olan “Venedik Tüzüğü” günümüz koruma anlayışının temeli olarak kabul edilmektedir.
Venedik Tüzüğünde “Tarihi Anıt” nasıl tanımlanmaktadır?
Venedik Tüzüğü 1. maddesi’nde tarihi anıt şu şekilde tanımlanmaktadır;
“tarihi anıt kavramı sadece mimari eseri içine almaz, bunun yanında belli bir uygar- lığın, önemli gelişmenin, tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşmeyi kapsar. Bu kavram yalnız büyük sanat eserlerini değil, ayrıca zamanla kültürel anlam kazanmış basit eserleri de kapsar.”
Günümüzde Dünya Mirasının Korunması anlayışı nasıldır?
Günümüzde de artık Dünya Mirasının Korunması tüm dünya devletlerinin önemli bir görevi olarak kabul edilmektedir. Koruma artık sadece estetik kaygılarla yapılan bir restorasyon uğraşı değildir. Doğal ve kültürel mirasın korunması kentsel ölçekte sosyal, ekonomik ve fiziksel boyutları olan bütüncül bir planlama anlayışı ile ele alınmalıdır. Korunması gerekli tarihî bölgelerin sadece fiziksel açıdan ihya edilmesi “korumak” için yeterli değildir. Özgün işlevi ve bölgeye ait sosyal yapı ile birlikte fizik mekânın ihya edilmesi gereklidir.
“Kültürel varlık” nedir?
Bu kavram değişik uygarlıkların sanat anlayışı, bilim ve teknik düzeyi, sosyal yaşam hakkında somut veriler sağlayan ve korunmalarında toplumsal yarar görülen eşya ve yapıtları kapsamaktadır.
Doğal varlık nedir?
Estetik ve bilimsel açıdan değer taşıyan jeolojik oluşum, bitki örtüsü, su ögesi, yabanıl yaşam bölgeleri, tarihî bahçeler ise “doğal varlık” kapsamına girmektedir. “Doğal ve Kültürel varlıklar” kavramı, dünyada korunacak değerlerin tümünü ifade etmektedir.
Dünya Kültürel Mirasının Korunması Sözleşmesi’nde korunması gerekli kültürel miras nelerdir?
Bu Sözleşme’ye göre aşağıdakiler kültürel miras sayılacaktır.
- Anıtlar: Tarih, sanat veya bilim açısından istisnai evrensel değerdeki mimari eserler, heykel ve resim alanındaki şaheserler, arkeolojik nitelikte eleman veya yapılar, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri.
- Yapı toplulukları: Mimarileri, uyumlulukları veya arazi üzerindeki yerleri nedeniyle tarih, sanat veya bilim açısından istisnai evrensel değere sahip ayrı veya birleşik yapı toplulukları.
- Sitler: Tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnaî evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar
Dünya Kültürel Mirasının Korunması Sözleşmesi’nde korunması gerekli“doğal miras” nedir?
- Estetik veya bilimsel açıdan istisnaî evrensel değeri olan, fiziksel ve biyolojik oluşumlardan veya bu tür oluşum topluluklarından müteşekkil doğal anıtlar.
- Bilim veya muhafaza açısından istisnai evrensel değeri olan jeolojik ve fizyografik oluşumlar ve tükenme tehdidi altındaki hayvan ve bitki türlerinin yetiştiği kesinlikle belirlenmiş alanlar,
Bilim, muhafaza veya doğal güzellik açısından istisnai evrensel değeri olan doğal sitler veya kesinlikle belirlenmiş doğal alanlar.
Hangi yapıların eski eser niteliği taşıyacağı neye göre belirlenmektedir?
Hangi yapıların eski eser niteliği taşıyacağı farklı kültürlere göre değişmektedir. Fakat çok eski tarihlerden kalan yapıların “ender”likleri dolayısıyla korunması gerekmektedir.
Kültür varlığının kullanımının sürmesi ve günümüzde de kentsel yaşama eklemlenmiş olması süreklilik değeriyle ilgilidir. Yapının veya yapı gruplarının işlevsel olarak sürekliliği, kullanılabiliyor olması, kullanılarak korunma ilkesiyle örtüşmektedir. Yapıların özgün işlevlerini sürdürebiliyor olması ise onların işlevsel değerlerini tanımlamaktadır.
Bina Ölçeğinde Koruma Teknikleri nelerdir?
Sağlamlaştırma (consolidation); yapının malzemesinin, taşıyıcı sisteminin ve üzerinde bulunduğu zeminin sağlamlaştırılmasıdır.
- Bütünleme (reintegration); bir bölümü hasar görmüş, ya da yok olmuş yapıları ilk tasarımlarındaki bütünlüğe kavuşturacak biçimde geleneksel, ya da çağdaş malzeme kullanarak tamamlamasıdır.
- Yenileme (renovation); zamanla değişen yaşam biçimi nedeniyle tarihî yapının özgün işlevini yitirmesi sonucu ilk yapılış amacından farklı bir işleve hizmet etmek için uyarlanması. Bu uygulama yapılırken yapının bütünlüğünün bozulmaması ve özgün hâline döndürülebilir olması ilkesi gözetilmelidir.
- Yeniden Yapım (recontruction); yıkılmış, yok olmuş ya da çok harap durumdaki bir yapının eldeki belgelere dayanarak en özgün hâliyle yeniden inşa edilmesidir. Bir tür kopyalama olması nedeniyle ancak zorunlu durumlar için uygulanması gereken bir yöntemdir. Çünkü yeni yapı, yerine yapıldığı tarihî eserin dokusuna ve özgün malzeme ve işçiliğine sahip değildir. Tarihî yapının kütle ve mekânlarının biçimsel bir canlandırmasıdır.
- Temizleme (Liberation), binanın özgün durumunu bozan, sonraki dönem eklerinin temizlenmesidir. Temizlenecek bölümlerin bilimsel araştırma yöntemleri ile tespit edilerek, uygulamanın yapıya zarar vermeden titizlikle yapılması gerekmektedir.
Arkeolojik Restorasyon (Anastylosis); Arkeolojik alanlarda, kısmen ya da tamamen yıkılmış binaların, kazı sonucu bulunan orjinal parçaların bir araya getirilerek yeniden inşa edilmesidir.
- Taşıma (Moving) ; yerinde korunması mümkün olmayan binaların malzemelerinin bilimsel teknikler kullanarak sökülmesi ve başka bir yerde aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesi işlemidir.
Kentsel koruma nedir?
Korunması gerekli tarihî kentsel alanın altyapı ve mevcut üstyapı gruplarının sürekli bakımının yapıldığı, fiziksel yapısının yanı sıra işlev açısından da değişmeden günümüze ulaşmış kentsel alanlar “kentsel koruma” (urban conservati- on) başlığı altında değerlendirilmektedir.
Kentsel Koruma bağlamında tarihi kent bölgelerinde kaç çeşit “eskime”vardır? Açıklayınız.
Üç tür eskime vardır;
- Fiziksel eskime; tarihî kent veya kentsel alt bölgedeki fiziki yapının (alt yapı-üst yapı) ömrünü tamamlamasıdır. Bölgede yaşayanların ve/veya ka- munun çeşitli nedenlerden dolayı gerekli bakım ve onarımı yapamaması sonucunda meydana gelmektedir.
- İşlevsel eskime, tarihî kent veya kentsel alt bölgenin, günümüz kentinin gereksinimlerine cevap verememesi durumudur. Özellikle tarihî kent mer- kezlerindeki konut alanlarının kullanıcıları tarafından terk edilmesi ile bir- likte barınma işlevinin yerini ticaret, küçük ölçekli imalat, depolama gibi farklı işlevler almaktadır.
- Ekonomik eskime; tarihî kent veya kentsel alt bölge çevresindeki arsa alım satım ve kira değerlerinin yüksek olmasına karşın bölgedeki yapıların fizik- sel olarak eskimiş olmaları ve/veya yeni işlev yüklenememesinden dolayı alım-satım ve kira değerlerinin düşük olmasıdır.
Kentsel Yeniden Üretim - Kentsel Dönüşüm nedir?
Tarihsel özelliğini yitirmiş eski kent mekânlarının farklı fonksiyonlar ve farklı kullanıcılar için yeniden üretilmesi sürecidir.
Türkiye de hızlı ve çarpık kentleşme hangi yıllarda başlamıştır?
1950’li yıllar aynı zamanda ülkemizde kentsel nüfusunun kırdan kente yaşanan göçle birlikte hızla artması ve beraberinde de hızlı ve çarpık kentleşmenin başladığı yıllardır. Bu dönemde tarihî eserlerin pek çoğunun plansız imar hareketlerine feda edildiği, geleneksel kent dokularının kökten değişmeye başladığı görülmektedir.
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu hangi tarihte Venedik Tüzüğü’nü kabul etmiştir. Buna göre ülkemiz de tarihi eserlerle ilgili ne gibi kararlar alınmıştır?
- Tarihî eserlerin çevresiyle birlikte ele alınması gerektiğini,
- Estetik, etnolojik veya antropolojik açıdan istisnai düzeyde evrensel bir değere sahip olan arkeolojik sitlerin de dahil olduğu, insan tasarımı eserlerin veya doğayla insanın birlikte yarattığı eserlerin bulunduğu alanlar olarak tanımladığı “sit alanı” kavramını,
- Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’nin (ICOMOS) Venedik Tüzüğü kapsamında, uzmanlar ile yerel yönetim ve sivil toplum temsilcilerinden bir üst kurul oluşturulmasını ve kentlerdeki koruma çalışmalarının bu üst örgüte bağlanarak projelendirilmesi gerektiği, ilkelerini kabul etmiş olmaktadır. Ancak bu kabuller uygulamaya yansıtılamamıştır. 1967 yılında kabul edilen Venedik Tüzüğü’nün etkileri 1973 yılında çıkan 1710 sayılı Eski Eserler yasasında da görülmektedir. Sit, tarihî sit, arkeolojik sit ve doğal sit sözcükleri ilk kez bu yasada yer almıştır. Koruma anlayışı parsel ölçeğinden alan ölçeğine taşınmış, buna paralel olarak Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar
Yüksek Kurulunun yetki ve sorumluluk, görev alanı genişletilmiştir.
Kaç yılında “eski eser” tanımı yerine “kültürel varlık”, “kültürel miras” tanımlamaları getirilmiştir.
1983 yılında çıkarılan 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu (KTVKK) ile birlikte UNESCO’nun dünya mirasının korunması sözleşmesi benimsenerek kavramsal tanımlamalar bu doğrultuda yapılmıştır. Önceki yasada kullanılan “eski eser” tanımı yerine “kültürel varlık”, “kültürel miras” tanımlamaları bu yasayla getirilmiştir.
2863 sayılı yasa ve bu yasa çerçevesinde Yerel yönetimlerin hazırladıkları koruma amaçlı uygulama imar planları kim tarafından denetlenmektedir?
Kurumsal yapı, yerel yönetimlerin hazırladıkları koruma amaçlı uygulama imar planlarının, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulları tarafından denetlenmesi ve sonrasında uygulamaya konmasını öngörmektedir. Koruma Yüksek Kurulu denetiminde çalışan Koruma Bölge Kurulları yetkili oldukları bölgelerde “koruma” ile ilgili uygulayıcı kurum olarak görev yapmaktadır. Koruma Bölge Kurullarının sit alanı ve tescil kararı verme koşulları, nelerin tarihî eser kabul edileceği, sit alanlarının derecelendirilmesi, hangi tür ve derecedeki sit alanlarında ne tür imar faaliyetlerinin yapılabileceğinin kuralları ve koşulları 2863 sayılı yasa ve bu yasa çerçevesinde Koruma Yüksek Kurulu tarafından belirlenen ilke kararları ile tanımlanmaktadır.
2004 yılında, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu’nda bazı yasal değişiklikler yapılarak sağlanmıştır. 5226 sayılı değişikliklerin yapıldığı bu kanun neler sağlamaktadır?
2004 yılındaki değişikliklerle “kentsel koruma” amacına yönelik kaynak yaratımları sağlanmış ve uygulamaya yönelik olarak yerel yönetimlere yetkilendirmeler yapılmıştır. Bunlardan en önemlileri;
- Koruma amaçlı imar planı yapımı için İller Bankası Bütçesine belediyelere aktarılmak üzere ödenek konması ve il özel idarelerinin de bu konuda bütçelerinden ödenek ayırmaları kurala bağlanmıştır,
- Büyükşehir belediyeleri, valilikler ve belediyeler bünyesinde kültür varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere uzmanların görev alacağı koruma uygulama ve denetim büroları (KUDEB) kurulması öngörülmüştür. Basit onarım izinleri ve sit alanlarındaki tescilli taşınmaz dışındaki parsellerdeki izinler bu bürolara bırakılmıştır.
- Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel idarelerine tescilli taşınmaz kültür varlıklarını kamulaştırma yetkisi verilmiştir.
- Yapılanma yasağı getirilen sit alanlarındaki özel taşınmazların belediye ve il özel idarelerine ait taşınmazlarla takas edilebilmesine ve yapılanma hakları kısıtlanmış tescilli taşınmaz kültür varlıklarının, yapılanmaya açık aktarım alanı olarak ayrılmış bölgelere aktarılabilmesine olanak tanınmıştır.
- Taşınmaz Kültür Varlıklarının onarımına yardım sağlanması ve katkı payı için, belediyelerin topladıkları emlak vergisinin %10’unun il özel idaresi tarafından açılan bir hesapta birikmesi ve bu kaynağın kültür varlıklarının korunması amacıyla kamulaştırma, projelendirme, planlama ve uygulamada kullanılması öngörülmüştür.
Türkiye’de “kentsel koruma” olgusunun karşısındaki en büyük engel ne olabilir?
Taşınmaz kültür varlığı açısından son derece zengin olan ülkemizde özellikle 2000’li yıllarda yapılan yasa değişiklikleri ve Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurullarının işlerlik kazanmasıyla önemli ölçüde kültür varlığı tescil edilerek belgelenmiştir. Bu süreçte ülkede birçok bölgede koruma amaçlı uygulama imar planları yapılmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Yapılan uygulamalar ve yasal düzenlemelerle toplumun bilinçlenmesi açısından da önemli kazanımlar sağlanmıştır. Ancak, günümüzde toprak rantının yüksek olması ve bu rant paylaşımında yüksek oranda imar beklentileri “kentsel koruma” olgusunun karşısındaki en büyük engeller olarak varlığını sürdürmektedir.