aofsoru.com

Sermaye Piyasaları ve Finansal Kurumlar Dersi 7. Ünite Özet

Bankalar Ve İşlevleri

Bankalar

Bankalar, genel olarak mevduat ve/veya diğer şekillerde gerçek ve tüzel kişilerden topladıkları tasarrufları, kendi hesaplarına iskonto, ödünç verme ve diğer mali işlemlerde kullanmayı esas ve devamlı uğraşı hâline getirmiş olan finansman kurumları olarak tanımlanmaktadır.

Banka faaliyetleri genel olarak dört aşamadan oluşur:

  • Sermaye koyma, teşkilatlandırma, hizmet birimlerinin tamamlanması ve kamuya duyurma
  • Mevduat toplama, kaynak oluşturma,
  • Kredi verme, kaynak kullandırma,
  • Faaliyetlerin denetimi.

Bankacılık Kanunu çerçevesinde, Türk bankacılık sisteminde bankaların gerçekleştirebilecekler faaliyetler şu şekilde özetlenebilir:

  • Mevduat toplama
  • Kredi verme,
  • Ödeme ve tahsilat işlemleri,
  • Sermaye piyasası araçlarının aracılık maksadıyla alım satımının yürütülmesi işlemleri,
  • Saklama hizmetleri,
  • Sermaye piyasası araçlarının alım ve satımı ile geri alım veya tekrar satım taahhüdü işlemleri,
  • Garanti işleri,
  • Yatırım danışmanlığı işlemleri,
  • Portföy işletmeciliği ve yönetimi,
  • Faktöring ve forfaiting işlemleri,
  • Bankalararası piyasada para alım satımı işlemlerine aracılık,
  • Sigorta acenteliği ve bireysel emeklilik aracılık hizmetleri.

Mevduat, bankacılığın temel ürünlerin olup önceden belirlenmiş bir süre sonunda veya istenildiğinde çekilmek üzere, bankalara belirli bir faiz karşılığı bekleyerek ya da beklemeden yatırılan para olarak tanımlanmaktadır. Tasarruf mevduatı ise, gerçek kişiler tarafından açılan ve herhangi bir ticari faaliyetle ilişkisi olmayan mevduattır. Bankalar faaliyetleri, sermaye yapıları ve fonksiyonlarına göre üç başlık altında incelenebilir.

Faaliyetine Göre Bankalar

Faaliyetlerine göre bankalar; ticari bankalar, yatırım bankaları ve kalkınma bankalarından olmak üzere üçe ayrılır.

Ticari bankaların işlevleri; mevduat toplama, kredi verme, yurt içi ve yurt dışından fon sağlama olarak sıralanabilir. Bu bankalar müşterilerine geniş bir yelpazede bankacılık hizmeti verir.

Yatırım bankaları, ihtisas sahibi finansal kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, genellikle belirli bir büyüklüğün üzerindeki menkul değer ihraçları ile ilgilenen büyük firmaların, yüksek tutarlı hisse senedi ve tahvil ihraçlarını üstlenirler.

Kalkınma bankalarının fonksiyonları ise; sanayi sektörüne uzun vadeli fon sağlamak, yeni yatırım alanlarına öncülük etmek, teşebbüs sahiplerine teknik yardımda bulunmaktır.

Sermayesine Göre Bankalar

Sermayesine göre bankalar da üç başlık altında toplanır: Kamu, özel ve yabancı bankalar.

Kamu bankaları; sermayesinin tamamı kamuya ait olan bankalardır.

Özel bankalar; sermayesinin tamamı özel sektöre ait olan bankalardır.

Yabancı bankalar; sermayesinin çoğunluğu yabancılara ait olup, kuruluş ve faaliyet yeri ayrı olan bankalardır.

Fonksiyonlarına Göre Bankalar

Fonksiyonlarına göre bankalar ikiye ayrılır: evrensel bankalar ve uzman bankalar.

Evrensel bankalar; klasik anlamdaki bütün bankacılık hizmetlerini, müşterilerine sunma şeklindeki bankacılık anlayışını benimsemiş olan bankalardır.

Uzman bankalar; sadece uzmanlık gerektiren belirli bankacılık hizmetlerini sunmak amacıyla kurulmuş bankalardır.

Bankaların İşlevleri

Bankaların beş temel işlevi bulunur:

  • Finansal aracılık,
  • Mali bilgi üretimi,
  • Fiyat bilgisi üretimi,
  • Kaynak tahsis kararı alma
  • Risk yönetimi.

Kurumsal Çerçeve

Bu bölüm, bankalar dışında ancak sektörün içinde yer alan tamamlayıcı kurumsal unsurları tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede yer alan kurumsal unsurlar, aşağıda açıklanmaktadır.

Gözetim ve Denetim Sistemi: Bankalar, tasarruf sahiplerinin kaynaklarını toplayıp bu kaynakları çeşitli kullanıcılara borç olarak verirler. Bu nedenle faaliyetlerini sağlıklı, etkin ve kârlı bir şekilde yürütmeleri, hissedarların yanı sıra bankalara borç veren tüm kesimleri de etkiler. Bu durum, bankaların faaliyet ve mali yapılarının, kamu kesimi tarafından düzenli bir şekilde gözetim ve denetime tabi tutulmasını gerekli kılar.

Merkez Bankası: Merkez Bankaları, ekonomideki para politikasının uygulayıcılarıdır. Önemli bir kamusal işlev üstlenmelerine rağmen Merkez Bankalarının, kamu bankası olmaları gerekli değildir. Bazı ülkelerde Merkez Bankaları özeldir. Merkez bankalarının bağımsızlığı önemli bir konudur.

Ortak Bilgi Üretme/Saklama Kuruluşları (Risk merkezi, kredi kayıt bürosu vb.): Bankacılık sektörü borç verdiği kişi ve kuruluşlar hakkında bilgi üretmektedir. Aynı bilginin birden fazla banka tarafından tekrar tekrar üretilmesi, bilgi üretim sürecinin etkinliğini azaltacaktır.

Meslek Örgütleri: Bu örgütler mesleğin gelişmesi, haksız rekabet uygulamalarının engellenmesi ve etik dışı davranışların önlenmesi gibi amaçlarla kurulmuştur.

Ekonomik Kararlar: Piyasalara ve Bankalara Yansıması

Bankalar ekonomik sistemin önemli bir parçası olup, ekonomik karar ve tercihlerden önemli derecede etkilenir. Ekonomik tercihlerin, finansal istikrar ve fiyat istikrarını koruyucu yönde olması, bankaları gelişimi için önem taşır.

Finansal istikrar: Finansal istikrar, genel olarak finans sektörünün sağlıklı işlemesini ifade etmektedir. Bu tanım ayrıca, finans sektörünün dışsal olumsuz şoklara karşı direncini, finansal araçların değerlerinin ve fiyatlarının istikrarlı seyretmesini de içermektedir.

Para politikası: Para politikası, ülkemizde de olduğu gibi genellikle Merkez Bankaları tarafından uygulanmaktadır. Para politikasından en çok etkilenen kesim, finansal aracılık işlevi nedeniyle bankacılık sektörüdür.

Maliye politikası: Maliye politikası, kamu kesiminin gelir ve giderini hedefleri doğrultusunda değiştirmesidir. Maliye politikaları esas olarak reel sektörü etkiler. Uygulanan maliye politikası doğrudan bankacılık sektörüne dönükse (banka ve sigorta muamele vergisinin artması gibi) bankacılık sektörü de etkilenir.

Dünyada Bankacılığın Gelişimi

Bankacılık faaliyetlerinin başlangıcı, paranın bir değişim aracı olarak kullanılmadığı dönemlere kadar gitmektedir. O dönemde mallarını çeşitli tehlikelerden korumak isteyen insanlar, mallarını tapınaklara emanet etmişlerdir. Din adamları da kendilerine emanet edilen bu varlıkları, bir ücret karşılığı, ihtiyaç sahiplerine ödünç vermişlerdir. Böylece, bankaların kaynak aktarma fonksiyonu başlamıştır.

Arkeologlar tarafından, M.Ö. 3500 yıllarında, Mezopotamya’da Uruk’taki Kızıl tapınakta, bankacılık işlemlerinin yapıldığını düşündüren tarihsel belgelerin varlığı belirlenmiştir.

M.Ö. 2000’li yıllarda, Babil hükümdarı Hammurabi’nin çıkarmış olduğu ünlü Hammurabi Kanunları’nda, tapınaklarda yapılacak borç verme işlemleri, borcun tahsil yöntemleri, alınacak faiz oranları ile rehin, ipotek ve kefalet şekillerinin düzenlendiği bilinmektedir.

İlk kamu bankaları da, Eski Yunan’da kurulmuştur

1640’da İngiltere’de Kralı’nın, tüccarların Londra kulesinde saklanan altın külçelerine el koyması, tüccarların devlete olan güvenini sarsmıştır. Tüccarlar bu nedenle altınlarını, adlarına goldsmith denilen tüccarlara vermeye bunun karşılığında bir şehadetname almaya başlamıştır. Bir süre sonra, goldsmithler kasalarındaki altınların atıl durduğunu görerek, bunlara dayalı olarak borç isteyenlere goldsmith notes denilen kendi senetlerini vermeye başlamıştır.

1664 yılında ilk merkez bankası olan, İngiltere Bankası (Bank of England) kurulmuştur.

1656’da İsveç’te kurulan Stockholm Bankası, banknot yerine geçen borçlanma senedi ihraç ederek sağladığı nakdi, kredi olarak vermiştir.

Amerika’daki modern bankacılık, 1782’de Bank of North America’nın kurulmasıyla başlamıştır. 1816’da “Philadelphia Savings Fund Society” faaliyete geçmiştir. 1830 yılından itibaren bu finans kurumları, hızla artış göstermiştir. 1863 yılına kadar, mahalli bankaların banknot ihraç etmeleri ve her bankanın kurulduğu eyalette faaliyet göstermesi devam etmiş ve 1863’te Milli Bankacılık Kanunu (National Banking Act) yürürlüğe girmiştir.

20. yüzyılda dünya bankacılık sektöründe meydana gelen en önemli olay, ABD bankalarının hızla yayılmasıdır. Bunun nedeni, 1913’te ABD’de çıkarılan Federal Rezerv Kanunu’nun ulusal bankalara yurt dışında şube açmaya izin vermesi ve I. Dünya Savaş öncesinde verdiği borçları tahsil edemeyen ve savaşı finanse etmekte zorlanan İngiliz ekonomisinin, dünya bankerliği oynama rolünün kısıtlanmasıdır.

1929 krizinde çok sayıda banka iflas etmiştir. Bu nedenle ABD’de 1933 yılında Bankacılık Kanunu çıkarılmış ve bu kanuna istinaden, Federal Mevduat Sigorta Kurumu kurulmuştur

II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan Bretton Woods sistemi, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşları yaratmıştır.

Bretton Woods sisteminin çökmesinden sonra, bankacılık sektöründe birçok değişim ve yenilik gerçekleşmiş ve yeni ürünler ile yeni finansman teknikleri ortaya çıkmıştır. 1980’lerde bilgisayar teknolojilerinin yaygınlaştığı bankacılıkta, 1990’lar internet bankacılığının ve elektronik bankacılık ürünlerinin hızla yayıldığı bir dönem olmuştur. 2000’li yıllar bankacılık sektörünün yoğun rekabet içine girdiği, bireysel bankacılık hizmetlerinin ve elektronik para ve elektronik bankacılık hizmetlerinin önem kazandığı bir dönem olmuştur.

Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi (1923-2011)

Türkiye’de bankacılığın tarihsel gelişmesi yedi aşamada incelenebilir. Bunlar; Osmanlı dönemi (1847-1923), ulusal bankalar dönemi (1923-1932), kamu bankaları dönemi (1933-1944), özel bankalar dönemi (1945-1960), planlı dönem (1960-1980), serbestleşme ve dışa açılma dönemi (1981-2001) ve yeniden yapılandırma dönemi (2002- 2008) olarak sayılabilir.

Osmanlı Döneminde Bankacılığın Gelişmesi

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk bankanın kuruluş tarihi 1847’dir. İlk kâğıt para, 1840 yılında bütçe açıklarını kapatmak için çıkarılmıştır. Bu paraya Kaime adı verilmiştir. Kaime’nin değeri sürekli dış ticaret açıkları verilmesinin de etkisiyle, birkaç yıl içerisinde yabancı paralar karşısında önemli düşüşler göstermiştir. 1845 yılında, Galata Bankerleri’nden ikisi ile bir anlaşma yapılarak, Osmanlı ithalatının finansmanının, sabit bir döviz kuru üzerinden bu bankerler tarafından dış mali piyasalara yazılacak poliçelerle finanse edilmesi uygulaması başlatılmıştır. 1847 yılında bankerler hükümetten aynı işlevi yerine getirmek üzere, bir banka kurmalarının kabulünü istemişlerdir. Bu şekilde kurulmuş olan İstanbul Bankası, faaliyetinin sona erdiği 1852 yılına kadar Kaime’lerin dış değerinin sabit kalması yönünde önemli katkılarda bulunmuştur.

1856 yılında kurulan Osmanlı Bankası, Osmanlı bankacılığının başladığı dönem olarak kabul edilmektedir. Osmanlı Bankası’nı, diğer yabancı bankalardan ayıran en önemli özellik, Banka’ya 1863 Anlaşması ile para basma ayrıcalığının tanınmış olmasıdır.

Osmanlı Bankası yanında, İmparatorluğun yıkılmasına kadar kurulan diğer yabancı sermayeli bankaların ana faaliyet alanı Osmanlı Hazinesi için iç ve dış borç bulunması ve bunların ödenmesi ile ilgili işlerle uğraşmak olmuştur. Bu nedenle, Osmanlı Dönemi Bankacılığı için “borçlanma bankacılığı” nitelendirmesi yapılmıştır.

1863 yılında çiftçilere kredi sağlamak amacıyla kurulun Memleket Sandıkları, 1888 yılında Ziraat Bankası’na dönüşmüş ve ilk tarım kredi bankası ve devlet bankası kurulmuştur.

1856-1923 yılları arasında kurulan bankalarda yabancı sermayeli bankalar çoğunluktadır. 1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilanı ve milliyetçilik eğilimlerinin artması ile birlikte ulusal sermaye ile pek çoğu yerel ve tek şubeden oluşan bankanın kurulması süreci başlamıştır.

Ulusal Bankalar Dönemi (1923-1932)

Ekonomik gelişme için ulusal bankacılığın kurulması ve geliştirilmesinin gerekliliği, hükümet ve toplumun tarım, ticaret ve sanayi kesimlerinin önde gelenlerinin katılımıyla 1923 yılında yapılan, İzmir İktisat Kongresi’nde, tüm katılımcılar tarafından dile getirilmiştir. Türkiye İş Bankası bu öneriler doğrultusunda 1924 yılında özel sektör bankası olarak kurulmuştur. 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. Ziraat Bankası’nın sermayesi 1924 yılında artırılmıştır. 1927 yılında Emlak ve Eytam Bankası kurulmuştur. Banka, 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası’na dönüştürülmüştür. 1930 yılında T.C. Merkez Bankası kurulmuştur.

Özel Amaçlı Devlet Bankalarının Kurulduğu Dönem (1933-1944)

İktisadi devletçilik stratejisi, bankacılık sistemini de önemli ölçüde etkilemiştir. Bu dönemde, Sümerbank (1933), Belediyeler Bankası (1933), Etibank (1935), Denizbank (1937) ve Halk Bankası ve Halk Sandıkları (1938), sanayi planlarında yer alan işletmelerin kurulması, işletilmesi ve finansman ihtiyaçlarının sağlanması amacıyla, kamu tarafından, özel amaçlı banka statüsüyle kurulmuştur.

Özel Bankaların Geliştiği Dönem (1945-1959)

Bankacılık yatırımlarının getirisinin yükselmesi ile özel bankacılığın önemi artmaya başlamıştır. Bu dönemde, Yapı ve Kredi Bankası (1944), Garanti Bankası (1946), Akbank (1948), Pamukbank (1955) ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (1950) gibi özel bankalar kurulmuştur.

Planlı Dönem (1960-1980)

Planlı dönemde 7 yeni banka kurulmuştur. Bunların 5’i kalkınma ve 2’si ticaret bankasıdır. Bu dönemde kurulan kalkınma bankaları, T.C. Turizm Bankası (1962), Sınai Yatırım ve Kredi Bankası (1963), Devlet Yatırım Bankası (1964), Türkiye Maden Bankası (1968) ve Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (1976)’dır. Bu dönemde kurulan ticaret bankaları ise, Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası (1964) ve Arap- Türk Bankası (1977)’dır. Kalkınma bankalarının kurulması ile ilgili ilke kararları, kalkınma planlarında yer almıştır.

Serbestleşme ve Dışa Açılma Dönemi (1980-2001)

Ekonomide serbest piyasa mekanizmasının işlerlik kazanması ve mali piyasaların serbestleşmesine yönelik düzenlemeler yapılması, bankacılık sistemi üzerinde önemli etkiler yapmıştır. Sektöre yeni yerli/yabancı bankaların girişine izin verilmesi ve mevduat/kredi faiz oranlarının serbest bırakılmasına bağlı olarak, sektörde rekabet artmıştır.

Yeniden Yapılandırma (2001-2002)

Bu dönemde, finansal istikrarı olumlu etkileyen çeşitli gelişmeler yaşanmıştır. Kamu kesiminde sağlanan mali disiplin, enflasyonla mücadeleye destek olmuş, sermaye girişinin de katkısıyla örtülü enflasyon hedeflemesi uygulaması başarılı olmuş, enflasyonun gerilemesine bağlı olarak, ekonomik birimlerin risk algılaması iyileşmiştir.

Yeniden yapılandırma süreci dört unsura dayalı olarak gerçekleştirilmiştir:

  • TMSF bünyesindeki bankaların çözüme kavuşturulması
  • Kamu bankalarının finansal ve operasyonel açılardan yeniden yapılandırılması
  • Krizlerden olumsuz etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulması
  • Denetim ve rekabeti artırma yönünde, yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi.

Yapılandırma Sonrası Dönem (2002-2008)

Bankacılık sektörünün yapılandırma süreci, 2001 Krizini takip eden iki yıl içinde büyük ölçüde tamamlanmıştır. Yeniden yapılandırma sürecini takip eden 2002- 2008 dönemi, bankacılık sektörü için bir büyüme ve gelişme dönemi olmuştur. Finansal istikrar, gelişmelerden olumlu yönde etkilenmiştir.

2002-2008 Döneminin Karakteristikleri

Bu dönemin karakteristikleri aşağıda açıklanmaktadır.

Uluslararası Standartlar: Bankaların faaliyetini düzenleyen mevzuat, 2005 yılında yenilenerek uluslararası genel kabul görmüş prensiplere ve uygulamalara önemli ölçüde yaklaştırılmıştır.

Yabancı sermaye girişi: Bu dönemde, Türkiye’de bankacılık sektörüne dönük yabancı yatırımcı ilgisi artmış ve özellikle 2005-2007 döneminde çok sayıda banka yabancı sermaye tarafından satın alınmış veya yabancı bankalar stratejik ortak olarak kabul edilmiştir.

Sektörde hızlı büyüme: Bankacılık sektörü bilançosu, şube ve personel sayısında artış yaşanmasına rağmen, genel olarak bu dönemde banka sayısı azalmıştır. Mevduat, kalkınma ve yatırım bankalarının sayısı, 2002 yılına göre 9 adet azalarak, 2008 yılsonunda 45’e gerilemiştir.

Artan özel sektör fonlaması: Türkiye’de 1990’lı yıllarda bankalar yüksek düzeyli kamu kesimi borçlanma ihtiyacı nedeniyle, menkul değerler cüzdanlarını büyütmek ve kredi stoklarındaki büyümeyi görece sınırlandırmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde; büyüme ve enflasyon ve finansal istikrar olumsuz etkilenmiştir.

Küresel Kriz Dönemi (2008-2011)

Küresel Kriz Eylül 2008’de, ABD’nde büyük bir yatırım bankası olan Lehman Brothers’ın batışıyla beraber, kamuoyunun ilgi alanına girmiştir. Lehman Brothers’ın iflası, Küresel Krizin başladığı bir “sembol tarih” olarak değerlendirilmiştir.

Küresel Kriz sürecinde, Türkiye’de bankacılık sektörü son derece olumlu bir performans sergilemiştir. Başta ABD ve Avrupa olmak üzere, gelişmiş ülke bankacılık sektörleri, krizden son derece olumsuz etkilenirken; Türkiye’de bankacılık sektörü mali gücünü korumuş ve ekonomiyi finanse etmeye devam etmiştir. Krizin başarılı olarak atlatılmasında; kamusal denetim ve gözetimlerin etkisi, güçlü risk yönetimi uygulamaları ve karlılığın korunarak sermayenin artırılması etkili olmuştur.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email