İş Sağlığı ve Güvenliğinin Temelleri Dersi 4. Ünite Özet
İş Kazalarının Ve Meslek Hastalıklarının Değerlendirilmesi
- Özet
Giriş
İş kazaları ve meslek hastalıkları, hem işçiler açısından hem işverenler (işletmeler) açısından hem de ülke ekonomisi açısından ciddi zararlara yol açmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğine yönelik faaliyetlerin temelinde de iş kazaları ve meslek hastalıklarının ortaya çıkmasını önlemek, iş kazası ve meslek hastalığı ortaya çıkmışsa da bunların yol açabileceği hasarları en aza indirmek ve meydana gelen zararı telafi ve tazmin etmeye çalışmak yatmaktadır.
İş Kazalarının Nedenleri
İş kazalarının nedenlerine geçmeden önce iki kavram üzerinde durmakta yarar vardır. Bugün dünyanın hemen her ülkesinde üzerinde birleşilen ve iş kazası istatistiklerine esas olan iki oran kullanılmaktadır. İş kazaları, bu oranlar sayesinde karşılaştırılabilir anlamlı bir hale gelmektedir. Bu oranlar yardımıyla bir işletmede veya işkolunda ya da ekonominin tümünde iş kazalarının değerlendirilmesi anlamlı olmaktadır. Bu oranlar, kaza sıklık oranı ve kaza ağırlık oranıdır. Kaza sıklık oranı , belirli bir dönemde, bir milyon insan-saatlik çalışma süresi içinde meydana gelen ve bir günden fazla işgöremezlikle sonuçlanan kaza sayısını ifade etmektedir. Kaza ağırlık oranı ise belirli bir dönemde, bir milyon insan-saatli çalışma süresi içinde iş kazası nedeniyle kaybolan işgünü sayısını ifade etmektedir.
İş kazalarının nedenleri konusunda yapılan araştırmalar, kazaların başlıca iki temel nedeni olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar, insana bağlı nedenler ile fiziksel ve mekanik çevre koşullarına bağlı nedenlerdir.
İş kazalarının nedenleri incelendiğinde, kazaların yaklaşık olarak % 90’ının insana bağlı nedenlerden, yaklaşık olarak %10’unun da fiziksel ve mekanik çevre koşullarına bağlı nedenlerden ortaya çıktığı görülmektedir.
İnsana Bağlı Nedenler
Yukarıda iş kazalarının yaklaşık olarak % 90’ının insana bağlı nedenlerden ortaya çıktığı belirtilmişti. Diğer bir ifadeyle, iş kazalarının meydana gelmesinde en önemli faktör insandır. Ayrıca, kaza sonucunda bedenen veya ruhen zarar gören ve maddi ve manevi kayıplara uğrayan da yine insandır. Bu nedenle insanın, iş kazalarının meydana gelmesinde oynadığı rolün ayrı bir önemi ve yeri vardır.
Her bir işçinin ayrı ayrı kişisel, fizyolojik ve psikolojik özellikleri vardır ve bu özelliklerin her biri kazaların meydana gelmesinde etkili olan faktörler arasında yer almaktadır. Bu bakımdan iş kazalarına yol açan insana bağlı nedenleri kişisel özellikler, fizyolojik faktörler ve psikolojik faktörler olmak üzere üç başlıkta incelemekte yarar vardır.
Tehlikeli davranışlara yol açan kişisel özellikler, iş kazalarına yol açan insana bağlı nedenlerden ilkidir. Bu özellikler yaş, cinsiyet, medeni durum, statü, kıdem ve eğitim düzeyi olarak gruplandırılabilir.
Yaş , iş kazalarının meydana gelme sıklığı gözönünde bulundurulduğunda kişisel özellikler arasında önemli bir faktördür. Yaş ilerledikçe işçilerin daha güvenli davranışlar içinde bulundukları, genç yaşlarda ise daha tehlikeli işlerde çalışmaları ve daha tedbirsiz davranma eğiliminde olmaları nedeniyle genç işçilerin iş kazasına uğrama oranının daha yüksek olduğu görülmektedir
2015 yılı verilerine göre ise en çok kazanın 18-24 yaş grubunda meydana geldiği, 25-29 yaş grubunda bulunan işçilerin ise bu grubu izlediği görülmüştür. 30-34 ve daha yukarı yaş gruplarında, iş kazasına uğrayanların sayısının giderek azaldığı görülmektedir.
Cinsiyet de iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan faktörlerden bir diğeridir. Bununla beraber, cinsiyetin iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Ancak, yine de kadınların erkeklere göre daha sabırlı, dikkatli ve tedbirli davranmaları maruz kaldıkları iş kazası sayısının erkeklere oranla daha az olmasında etkili olmaktadır.
Medeni durum da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili bir faktördür. Bekâr ve yalnız yaşayan işçilerin iş kazasına uğrama oranı evli ve çocuk sahibi işçilere göre daha fazladır. Ailevi sorumlulukları bulunan yani kendinden başka düşünmek zorunda olduğu eşi ve çocukları bulunan, onların sorumluluğunu hisseden bir işçinin, işini yaparken güvensiz koşulları ve davranışları deneme eğilimleri daha az olduğundan iş kazalarına uğrama oranı da daha düşüktür.
Statü ve mevki de iş kazalarının meydana gelmesinde etkili bir faktördür. Yüksek statüdeki işçilerin iş kazasına uğrama ihtimalinin daha az olduğu, düşük statü ve mevkide çalışan vasıfsız işçilerin (nitelik gerektirmeyen işlerde çalışan işçilerin) ise iş kazasına uğrama ihtimallerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.
Kıdem de iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan faktörlerden biridir. İşçilerin, işyerinde kıdemi arttıkça iş kazasına uğrama olasılıkları azalmaktadır. Kıdemi ve buna bağlı olarak tecrübesi artan işçinin işe yatkınlığı ve uyumu da artmakta ve böylelikle iş kazasına uğrama ihtimali azalmaktadır.
Eğitim seviyesi de iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan faktörlerden bir diğeridir. Eğitim seviyesinin yükselmesine bağlı olarak çalışanlarda iş sağlığı ve güvenliği bilinci oluşmakta ve bu sayede tehlikeleri ve sonuçlarını önceden görüp değerlendirme yeteneği gelişmektedir.
Tehlikeli davranışlara yol açan fizyolojik faktörler, iş kazalarına yol açan insana bağlı nedenlerden ikincisidir. Bu faktörler fiziksel yetersizlikler, fiziksel uyumsuzluk, uykusuzluk ve yorgunluk olarak gruplandırılabilir.
Fiziksel yetersizlikler , iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan fizyolojik faktörlerden biridir. Bunlar arasında en önemlileri, görme ve işitme kayıplarıdır. Değişik işkollarında yapılan araştırmalar, görme yeteneği ile kaza sıklığı arasında yakın bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. İşitme kayıpları da aynen görme kayıplarında olduğu gibi fiziksel yetersizliklere yol açarak iş kazalarına neden olmaktadır.
Fiziksel uyumsuzluk da (intibaksızlık), iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan fizyolojik faktörlerden bir diğeridir. İşçinin kendine en uygun işi seçebilmesi, öncelikle işinde başarılı olabilmesi için gerekli olduğu gibi iş kazalarının önlenmesi bakımından da önemlidir. İnsana bağlı fizyolojik faktörlerin neden olduğu iş kazalarının önlenmesinde işçinin işe başlamadan önce fiziki kapasitesinin tespit edilerek en uygun mesleğe yönlendirilmesi önemli bir husustur.
Uykusuzluk da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan fizyolojik faktörlerden biri olup üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Uykusuzluk, insanların fiziksel gücünü ve direncini azaltan, dikkat eksikliğine ve konsantrasyon kaybına neden olan bir faktördür.
Yorgunluk da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan fizyolojik faktörlerden biridir. Çalışma sürelerinin uzun olması, iş sırasında yeterli ara dinlenmelerinin verilmemesi, iş temposunun işçiyi çabuk davranmaya zorlayacak nitelikte olması, yapılan işin ağır olması, gürültü, aydınlatma, nem, monotonluk gibi çevresel faktörlerin olumsuz etkileri işçileri yorarak iş kazasına uğrama ihtimallerini arttırmaktadır
Tehlikeli davranışlara yol açan psikolojik faktörler, iş kazalarına yol açan insana bağlı nedenlerden üçüncüsüdür. Psikolojik faktörler, iş kazalarının nedenleri arasında önemli bir yer tuttuğu halde bunlara gereken önem verilmemektedir. Tehlikeli davranışlara yol açan psikolojik faktörler zihinsel yetenek, duygusal yapı, sakarlık, duygusal uyumsuzluk (tatminsizlik), aşırı güven duygusu, stres ve yapılan işe ve ortama uyum (konsantrasyon) sorunu ve ihmalkarlık olarak gruplandırılabilir.
Zihinsel yetenek, iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik faktörlerden biridir. Zihinsel yeteneğin bazı işlerde etkili bir faktör olarak öne çıktığı bazı işlerde ise etkili bir faktör olmadığı görülmektedir.
Duygusal yapı da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik faktörlerden bir diğeridir. İşçilerin duygusal yapıları ile iş kazaları arasındaki ilişki incelendiğinde, işçileri etkileyen iki duygusal faktörün belirli şartlar altında kazalarla ilişkili olduğu görülmüştür. Bunlar, kişinin duygusal açıdan olgunluk düzeyi ve kazanın meydana geldiği andaki duygusal durum ve heyecandır.
Sakarlık da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik bir faktördür. Kaza yapma eğilimi olan insanları tanımlamak ve kaza yapma ihtimallerini sınıflandırmak amacıyla yapılan bir araştırma, azınlıkta kalan bir grup çalışanın diğer grupla eşit ortam koşullarında bulunmalarına rağmen kaza yapma ihtimallerini artıran ve doğuştan gelen psikosomatik bir yatkınlığa sahip olduklarını ortaya koymuştur.
Duygusal uyumsuzluk da (tatminsizlik), iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik faktörlerden bir diğeridir. Bu faktör, işçinin işine karşı duygusuz ve isteksiz bir tutum içinde bulunmasıyla açıklanmaktadır.
Aşırı güven duygusu da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik faktörlerden biridir. İnsan hayatında ve çalışma hayatında olumlu bir özellik olan kendine güven duygusu, aşırı güvene dönüştüğünde insana zarar veren ve iş kazalarını artıran bir özellik haline gelmektedir.
Stres de iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik faktörlerden bir diğeridir. Nedeni her ne olursa olsun işçinin karşı karşıya bulunduğu ve başetmekte zorlandığı sorunlar (ailevi sorunlar, beğenilmeyen iş ve meslek, gerçekleşmeyen hayaller, iş güvencesinin olmaması, tehlikeli ortamlarda çalışma, ekonomik sorunlar, işten çıkarılma korkusu vb.) birer stres kaynağı olup işçinin iş kazasına uğrama ihtimalini artırmaktadır.
Yapılan işe ve ortama uyum (konsantrasyon) sorunu da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan psikolojik faktörlerden biridir.
Vasıfsız işçilerin çoğunlukta olduğu ülkemizde çalışanların, günün ilk saatlerinde yaptıkları iş üzerinde gerekli uyumu ve konsantrasyonu sağlayamamaları nedeniyle iş kazalarının meydana geldiği düşünülmektedir.
İhmalkârlık da iş kazalarının meydana gelmesinde etkili olan faktörlerden biridir. İşçilerin sağlığını ve güvenliğini koruma yükümlülüğü, mevzuatla işverene ve işçilerin kendilerine verilmiştir. İşçilerin, büyük bir kısmının vasıfsız ve eğitim seviyesinin düşük olması gözönünde bulundurulduğunda basit ihmallerin bile ciddi iş kazalarına neden olabildiği görülmektedir.
Fiziksel ve Mekanik Çevre Koşullarına Bağlı Nedenler (Teknik Nedenler)
Sanayi Devrimi ile başlayan teknolojik gelişmelerin artarak devam ettiği günümüzde bu gelişmeler işçileri birçok tehlike ile karşı karşıya bırakmaktadır. İşçilerin kullandıkları veya temas etmek zorunda kaldıkları makine, tesisat, cihaz, araç ve gereçlerden veya bulundukları ortam koşullarından kaynaklanan kazalar tamamen maddi nedenlere dayandığı için fiziksel ve mekanik çevre koşullarına bağlı teknik nitelikteki iş kazaları olarak kabul edilmektedir.
İşyerlerinde, fiziksel ve mekanik çevre koşullarına bağlı olarak teknik nedenlerden meydana gelen iş kazaları başlıca üç başlık altında ele alınabilir. Bunlar makinelerin yol açtığı kazalar, üretim organizasyonunun yol açtığı kazalar ve çevresel faktörlerin yol açtığı kazalardır.
Makinelerin yol açtığı kazalar, fiziksel ve mekanik çevre koşullarına bağlı teknik nitelikteki iş kazalarından ilkidir. Makinelerden kaynaklanan başlıca kaza nedenleri şunlardır:
- Makinenin üretimi sırasında bilinmeyen veya öngörülemeyen tehlikeli bir yönünün makinenin kullanılmaya başlamasından sonra fark edilmesi,
- Makinenin üretim hatası nedeniyle arızalı olması,
- Makinenin standartlara uygun olmayan şekilde üretilmiş olması,
- Makinenin kapasitesinin aşırı zorlanması,
- Makineler için gerekli bakım ve onarım işlemlerinin ve periyodik bakımlarının zamanında yapılmaması,
- Makinelerin asıl kullanım alanları ve amaçları dışında kullanılması,
- Kişisel koruyucu malzemelerin kullanılmaması,
- Makinelerin koruyucularının olmaması veya varsa bile devre dışı bırakılmasıdır.
Üretim organizasyonunun yol açtığı kazalar, fiziksel ve mekanik çevre koşullarına bağlı teknik nitelikteki iş kazalarının ikinci grubunu oluşturur. İşveren, mal veya hizmet üretmek için işyerinde işçiler ile maddi olan ve olmayan unsurlarla birlikte bir üretim organizasyonu oluşturmaktadır. Bir kısım iş kazası da işveren tarafından kurulan bu üretim organizasyonundan kaynaklanmaktadır. Bu kazaların başlıca nedenleri şunlardır.
- Mühendislik bilgisinin veya makinelerin kurulacağı alanın yeterli olmaması nedeniyle üretim organizasyonun yanlış planlanması ve uygunsuz yerleştirilmiş olması,
- Makinelerin kullanımının ve çalıştırılma düzeninin insanın doğasına ve yapısına uyumlu olmaması (ergonomik olmaması),
- İşe alınırken işçinin işe uygun olup olmadığına dikkat edilmemesi yani işçi seçiminde titiz davranılmaması,
- İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gerekli tüm tedbirlerin alınmamış olması,
- İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gerekli araç ve gereçlerin eksik olması,
- İşçilere, genel iş sağlığı ve güvenliği eğitimi ile kullanacağı makine, araç ve gereçlerle ilgili yeterli eğitimin verilmemiş olması,
- İşverenin ve devletin iş sağlığı ve güvenliği denetimine gereken önemi göstermemesi,
- Yeterli iş güvenliği uzmanının bulunmaması, bulunanların da işyerlerinde istihdam edilmesinden kaçınılmasıdır.
Çevresel faktörlerin yol açtığı kazalar, teknik nitelikteki iş kazalarının üçüncü grubunu oluşturmaktadır. İş kazası, üretimin yapıldığı işyerinde meydana gelmektedir.
Dolayısıyla, çalışılan işyerinin gürültü, aydınlatma, ısı ve nem ve radyasyon gibi çevre koşulları iş kazalarının meydana gelmesinde ve artmasında etkili olmaktadır. Aşağıda bu faktörlerle ilgili kısa açıklamalara yer verilecektir.
- Gürültü, rahatsız edici ve istenmeyen ses olarak tanımlanmaktadır. Gürültünün kaynağı sestir. Ses düzeyi, 85-95 dB(A) üzerinde ve sürekli gürültü olan işyerlerinde gürültüye bağlı işitme kayıpları ve diğer rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de birçok ülkede, 85 veya 95 dB(A) sanayide aşılmaması gereken gürültü düzeyi olarak kabul edilmiştir. Gürültünün temel kaynağı, işyerlerindeki makinelerdir. Gürültülü ortam ve gürültü nedeniyle meydana gelebilecek işitme kayıpları, işçiler arasındaki iletişimi engellediği için ciddi tehlikelere neden olmaktadır. Yapılan bir araştırmada, gürültü düzeyinin yüksek olduğu bir işyeri izlenmiş ve burada işçiler kulak koruyucusu kullanmaya başladıktan sonra iş kazalarında, işe devamsızlıkta ve tıbbi sorunlarda önemli ölçüde azalma olduğu görülmüştür.
- Aydınlatma da iş kazaları açısından önemli bir faktördür. Aydınlatma, iki şekilde sağlanabilir. Bunlardan biri güneş ışığından yararlanarak yapılan doğal aydınlatma, ikincisi de yapay aydınlatmadır. Doğal aydınlatmada, ışığın bol ve homojen dağılmasına dikkat edilmelidir. Yapay aydınlatma yapılan durumlarda da, yapılan aydınlatmanın görmeyi kolaylaştırmasına, rahat görme koşullarının yaratılmasına, bakımının kolay olmasına ve sağlam ve kullanışlı aydınlatma elemanları seçilmesine dikkat edilmelidir. Aydınlatmanın yeterli olması, iş kazalarının önlenmesi kadar işçilerin göz sağlığının korunması bakımından da önem taşımaktadır.
- Isı ve nem de rahat bir çalışma ortamı sağlanması bakımından bir başka çevresel faktördür. Isı, havanın sıcaklık derecesini ifade eden bir kavramdır. Yapılan işin türüne ve yapıldığı ortama göre farklılık göstermekle birlikte kapalı yerlerde yürütülen işler için ortam sıcaklığının 12 ila 22 °C arası olması normal kabul edilmektedir. Nem bakımından da normal sınırlar yapılan işin türüne ve yapıldığı ortama göre farklılık göstermektedir. Bununla birlikte, ortamdaki bağıl nemin %30-75 arasında olması normal kabul edilmektedir. Normalden sıcak ortamlar, çalışan üzerinde kas gücünde azalma, yorgunluk, nabız hızlanması, baş ağrısı, sıkıntılı nefes alma gibi etkiler yaparken normalden soğuk ortamlar da reflekslerin zayıflamasına neden olmaktadır. Isı ve nem normal sınırlar dışına çıkıldığında iş kazalarını artırıcı bir faktör olarak görülmektedir.
- Radyasyon da iş sağlığı ve güvenliğini etkileyen bir diğer çevresel faktördür. Birçok işçi, çalışırken kimyasal maddelerin yanı sıra radyasyona da maruz kalmaktadır. Işık dışındaki hiçbir radyasyon türü gözle görülmemektedir.
Meslek Hastalıklarının Nedenleri
Meslek hastalıklarının büyük bir kısmı sanayideki gelişmelere paralel olarak yeni teknolojik olanakların ve yeni maddelerin üretimde kullanılması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan, çalışma ortamı ile ilgili yeniliklerin sürekli takip edilerek meslek hastalıklarına neden olabilecek faktörleri tespit edip bunlara karşı önlem alınması gerekmektedir. Meslek hastalıklarına neden olan başlıca faktörler kimyasallar, tozlar, mikroorganizmalar ve fiziksel faktörlerdir.
Kimyasallar
Kimyasal maddeler, işçilerin sağlığını etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Kimyasal faktörler de kendi içinde madenler, çözücüler (solventler), zehirli gazlar, asit, boyalar, pestisitler (haşere öldürücüler) ve plastik maddeler olmak üzere sınıflandırılmaktadır.
Madenler , iş sağlığı ve güvenliği yönünden doğrudan bir risk faktörü olmamakla birlikte topraktan çıkarılma ve işlenme sürecinde solunum ve temas yoluyla vücuda alınması nedeniyle meslek hastalıklarına yol açan bir risk haline gelebilmektedirler. Ancak, bazı madenler var ki diğer madenlerle karşılaştırıldığında işçi sağlığı açısından ciddi sakıncalar doğurabilmektedir. Bunların başında, kurşun ve cıva gelmektedir.
Çözücüler (Solventler), sanayide en çok kullanılan ve meslek hastalıklarına neden olan kimyasallardan biridir. Çözücüler temas, sindirim ve solunum yoluyla vücuda girmekte ve solunum sistemi, sinir sistemi, cilt ve kan yapıcı sistemde olumsuz etkiler yapmaktadır.
Zehirli gazlar, işyerlerinde üretim sırasında ortaya çıkabildikleri gibi üretim için kullanılan gazların sistemdeki kaçak nedeniyle çalışma mekânına yayılması şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Gazlar, solunum yoluyla vücuda girerek solunum yollarını, merkezi sinir sistemini ve dolaşım sistemini olumsuz etkilemektedir. Çalışma hayatında, işçileri en çok etkileyen zehirli gazların başında karbonmonoksit, klor, amonyak, kükürtlühidrojen ve kükürtdioksit gelmektedir.
Asitler, sanayide yaygın olarak kullanılan kimyasalların başında gelmektedir. Asitler de temas, sindirim ve solunum yoluyla vücuda girmekte, cilt üzerinde yanma bozulma ve tahrişe neden olmakta, solunum sistemini ve gözleri olumsuz etkilemektedir.
Boyalar da içinde bulunan kimyasallar nedeniyle meslek hastalıklarına yol açan önemli bir risk faktörüdür. Boyalar, vücuda temas ve solunum yoluyla girmektedirler.
Haşere öldürücüler (pestisitler), insan sağlığı açısından oldukça tehlikeli kimyasal maddelerdir. Pestisitlerin bit, pire, sinek gibi küçük canlıları öldüren insektisitler, zararlı bitkileri öldüren herbisitler, fare ve sıçan gibi hayvanlara karşı kullanılan rodensitler ve mantarlara karşı kullanılan fungusitler olmak üzere dört türü bulunmaktadır.
Plastik maddeler de son yıllarda farklı kullanım alanları ile sanayide yaygın olarak kullanılan kimyasalların başında gelmektedir. Yaygın olarak kullanılması nedeniyle çevre kirlenmesine neden olan faktörler arasında da ön sıralarda gelmektedir. En çok kullanılan plastiklerin başında polietilen gelmektedir.
Yukarıda verilen kimyasalların yol açtığı sağlık sorunları dikkatlice incelendiğinde bu maddelerin genellikle sinir sistemi, sindirim sistemi, solunum sistemi, kan yapıcı sitem gibi temel sistemlerde ve ciltte hasarlara yol açtığı görülmektedir. Ciltte yani deride meydana gelen meslek hastalıklarına mesleki deri hastalıkları denmekte ve bu tür meslek hastalıkları tüm meslek hastalıkları içinde yaklaşık %60’lık bir orana sahip bulunmaktadır.
Tozlar
Tozlar, ülkemizde meslek hastalıklarına yol açan faktörlerden bir diğeridir. Günlük hayatımızda her zaman karşılaştığımız bir sorun olan toz, sanayide bazı işkollarında çalışan işçilerin sağlığını olumsuz etkilemektedir. Toz, solunum yolları ile vücuda girmekte ve tozun cinsine, ortamdaki yoğunluğuna, kişilerin duyarlılığına ve soludukları miktara bağlı olarak basit bir tahrişten, bronşite, mesleki akciğer hastalıklarına ve hatta kansere kadar değişen etkiler gösterebilmektedir.
Mikroorganizmalar
Mikroorganizmalar, mesleki bulaşıcı hastalıklara yol açan biyolojik faktörlerdir. Bunlar kendi aralarında virüsler, bakteriler, parazitler ve mantarlar olmak üzere türlere ayrılmaktadır. Biyolojik faktörler, genellikle işçilere bulaşmakta ve enfeksiyona yol açmaktadır. Mikroorganizmaların yol açtığı mesleki bulaşıcı hastalıklar hayvanlardan insanlara geçen mesleki bulaşıcı hastalıklar, çalışma ortamından (toprak, su, hava) bulaşan mesleki hastalıklar ve virütik mesleki enfeksiyon hastalıkları olmak üzere üç başlıkta ele alınabilir.
Hayvanlardan insanlara geçen mesleki hastalıkların başlıcaları şarbon, brusella, domuz yılancığı, kuduz ve veremdir.
- Şarbon , genelde ot yiyen hayvanlarda görülen ve bu hayvanlarla temas ya da bunların besin olarak tüketilmesiyle insana bulaşan, bakterilerin yol açtığı bir hastalıktır. Solunum yoluyla da bulaşabilmektedir.
- Brusella da hayvanlardan insanlara geçen meslek hastalıklarından biridir. Malta humması adı da verilen bu hastalık, hayvanlarla doğrudan temas veya koyun, keçi, sığır, manda gibi hayvanların etleri, süt ve idrar gibi vücut sıvıları, enfekte süt ile hazırlanan süt ürünleri aracılığı ile insanlara bulaşmaktadır.
- Domuz yılancığı hayvanlardan insanlara geçen bir deri hastalığıdır. Genellikle derideki küçük bir sıyrık, yara, çıban, egzama gibi derinin bütünlüğünün bozulduğu ve yıprandığı durumlarda hastalığa neden olan organizmalar deriden girip vücuda yerleşmekte ve deride hasta bölgede ağrı ve kırmızı, gergin bir şişkinliğe neden olmaktadır.
- Kuduz da hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalıktır. Hayvanların salyasında bulunan ve genellikle ısırma suretiyle bulaşan kuduz hastalığında sinir uçlarından içeri giren virüs, sinir yolunu takip ederek merkezi sinir sistemine ulaşmaktadır.
- Verem , hem hayvandan insana hem de insandan insana geçen ve solunum yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Tıp literatüründeki adı ile tüberkülozdur. Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına ve 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına rağmen hala dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıkların başında gelmektedir.
Çalışma ortamından bulaşan mesleki hastalıklarının başlıcaları tetanoz, parazitler ve mantar hastalıklarıdır.
Virütik mesleki enfeksiyon hastalıklarının en önemlileri viral hepatitler ve AIDS’dir.
- Viral hepatitler , sağlık personelinin sıklıkla karşılaştığı viral hastalıkların başında gelmektedir. Karaciğer iltihabı anlamına gelen hepatit, virüslere bağlı olarak gelişmektedir. Genellikle karaciğerde büyümeye ve bazen kalıcı hasar oluşmasına neden olmaktadır.
- AIDS, bağışıklık sistemine yavaş yavaş nüfuz ederek vücudun enfeksiyonlara karşı direncini yok eden, bireyi çeşitli rahatsızlıklara karşı korunmasız hale getiren ve sonunda ölümüne neden olan viral bir hastalıktır.
Fiziksel Faktörler
Meslek hastalıklarına neden olan başlıca fiziksel faktörler elektromanyetik radyasyonun türleri olan iyonize olan radyasyon ve iyonize olmayan radyasyon ile gürültü ve titreşimdir.
- İyonize olan radyasyon , meslek hastalığına neden olan fiziksel bir faktördür. Genel olarak elektromanyetik, ses ve parçacık olmak üzere üç tür radyasyon biçimi vardır. Radyasyon türleri arasında yer alan elektromanyetik radyasyonun iki türü vardır. Bunlar, iyonize olan radyasyon ve iyonize olmayan radyasyondur. İyonize olan radyasyon, radyasyonun en tehlikeli türüdür. Röntgen, gamma ışınları, radyoizotoplar ve nötron iyonize radyasyondur.
- İyonize olmayan radyasyon ise sanayide yaygın olarak kullanılmaktadır ve daha zararsız olarak nitelendirilmektedir. Bunlar radyo dalgaları, mikro dalgalar, kızıl ötesi ışın, görünür ışık, mor ötesi ışık ve lazerlerdir.
- Gürültü , istenmeyen sestir. Havalı çekiçler, perçin işleri, bazı testere ve planya makinaları, kırma değirmenleri, titreşimli elekler, taş kesme, gaz türbinleri, kompresörler, aspiratörler, şahmerdanlar, buldozerler, ekskavatöler, motor test atölyeleri, dizel motor makina daireleri sanayide kullanılan, gürültülü çalışan makinelerdir. Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkileri, iki grupta ele alınabilir. Bunlardan ilki, işitme organına verdiği zararlar, ikincisi ise vücudun işitme organı dışındaki kısımlarına verdiği zararlardır.
- Titreşim (vibrasyon) , genellikle katı ortamlarda yayılan dokunma duyusu ile algılanan alçak ve yüksek frekanslı bir enerji yayılımıdır. Titreşim, istenmeyen bir hareket olup istenmeyen ses ve gürültü oluşturmaktadır. Örneğin, motorlar, elektrik motorları ya da herhangi bir makinenin çalışma sırasındaki hareketi istenmeyen titreşimler üretmektedir.
İş Kazalarına ve Meslek Hastalıklarına Karşı Alınabilecek Önlemler
İş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik çalışmaların amacı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının ortaya çıkmasını önlemektir. Bu bakımdan iş kazaları ve meslek hastalıklarının doğurabileceği zararları önlemenin yolu da, iş kazaları ve meslek hastalıklarına yol açan nedenleri tespit ettikten sonra onlara karşı önlem almaktan geçmektedir.
İş Kazalarına Karşı Alınması Gereken Önlemler
Toplumun birçok kesiminin iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin doğrudan ve dolaylı olarak sorumluluğu bulunmaktadır. Çünkü karşı karşıya bulunulan iş sağlığı ve güvenliği sorunu toplumsal bir sorundur.
İş Kazalarının Önlenmesinde İşverenlerin Rolü
İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi açısından işverenlerin konuya yaklaşımları son derece önemlidir.İşverenlerin ister insancıl nedenlerle isterse ekonomik nedenlerle olsun iş sağlığı ve güvenliği konusuna yapacakları her türlü yatırım, üretimin ve verimliliğin artması şeklinde işletmeye geri dönecektir.
İşverenin
- Güvenli çalışma koşullarını sağlayacak her türlü önlemi alması,
- İş sağlığı ve güvenliğine yönelik araç-gereçleri noksansız bulundurması,
- Özellikle makine koruyucularda herhangi bir sorun olup olmadığını denetlemesi,
- İşçilerin kişisel koruyucu donanımların kullanmasının sağlanması,
- İşçilere düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri vermesi,
- İşçilerin güvenli davranışlar içinde bulunup bulunmadığını denetlemesi,
- İş kazalarında, acil müdahale ve ilk yardım için uygun bir sistem kurması,
- İş kazalarına ilişkin kayıtları tutması ve tutulan kayıtları değerlendirmesi,
- İş sağlığı ve güvenliği alanında inceleme ve araştırmalar yapan bilimsel kurum ve kuruluşları desteklemesi,
- İş sağlığı ve güvenliği mevzuatını titizlikle uygulaması,
- İşçilerin sorunlarıyla ilgilenecek çalışma psikoloğunun bulundurulması.
Risk değerlendirme, işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin çalışanlara, işyeri ve çevresine verebileceği zararların ve bunlara karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla yapılması gereken çalışmalardır. Tehlike , bir şeyin zarar verme potansiyelidir. Risk ise bir tehlikeye maruz kalma sonucunda bir sakatlık ya da hastalık geçirme olasılığını ve ortaya çıkacak sakatlık ya da hastalığın şiddetini ifade etmektedir. Risk değerlendirmesi birbirini takip eden beş aşamadan oluşmaktadır.
- Risk değerlendirmesi çerçevesinde birinci aşamada, işyeri ile ilgili bilgi toplanmalıdır.
- İkinci aşamada, tehlikeler belirlenmelidir. Genel kontrol listesinden “ Evet ”, “ Hayır ” işaretlenerek tehlikenin var olup olmadığı tespit edilmelidir.
- Üçüncü aşamada, tehlikeden kaynaklanan riskler belirlenmelidir.
- Dördüncü aşamada, söz konusu tehlikeden kaynaklanan riskin ortadan kaldırılması ya da azaltılmasına yönelik faaliyetlerin planlanması bulunmaktadır.
- Beşinci aşamada ise “ Risk Değerlendirme Formu ” kullanılarak risk değerlendirmesinin belgelendirilmesi gerekmektedir.
İnandırma ve özendirme çalışmaları, tamamlayıcı bir tedbirdir. Risklerin değerlendirilmesi önemli olmakla beraber hiçbir zaman iş kazalarını önlemede tek başına yeterli değildir. Önemli olan insanları inandırarak veya özendirerek daha tedbirli davranmaya teşvik edebilmektir.
İşe uygun işçi seçme, iş kazalarının önlenmesinde etkili olan uygulamalardan biridir. Bugün ergonomi (iş bilim) adı verilen bilim dalı işçilerin fizik yeteneklerine göre makine, donanım ve araç-gereç geliştirme çalışmaları yapmaktadır.
İş güvenliği disiplininin sağlanması da iş kazalarını azaltabilecek önlemlerden biridir. Ancak iş sağlığı ve güvenliği konusunda risk değerlendirme, inandırma ve özendirme, işe uygun işçi seçimi gibi diğer önlemlerden sonuç alınamaması durumunda disiplin tedbirlerine son çare olarak başvurulmaktadır.
İş Kazalarının Önlenmesinde İşçilerin Rolü
İş sağlığı ve güvenliği konusu işçiler tarafından benimsenmez ve desteklenmezse istenilen sonuçların alınması mümkün değildir. İşçilerin iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi bakımından üzerlerine düşen en önemli yükümlülük, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uymaktır.
İş Kazalarının Önlenmesinde Sendikaların Rolü
İşçi sendikalarının iş sağlığı ve güvenliği konusunda yapabilecekleri pek çok katkı vardır. Sendikalar, her şeyden önce üyelerinin karşılaştıkları iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin sorunların takipçisi olarak ve çözümüne yardımcı olarak katkı sağlayabileceklerdir.
İş Kazalarının Önlenmesinde Devletin Rolü
İş sağlığı ve güvenliğinin gelişim süreci içinde devletin rolü de zaman içinde gelişerek değişikliğe uğramıştır. Başlangıçta, devlet zorunlu müdahalelerle çalışma hayatının içinde bulunmuş, takip eden dönemlerde yol gösterici ve teşvik edici bir şekilde çalışma hayatında yer almıştır.
Devletin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki en önemli fonksiyonu ve görevi, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuatı düzenlemektir. Devletin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki ikinci bir önemli görevi de, denetimdir.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda belki de yapılacak en önemli iş, iş sağlığı ve güvenliğinin bir devlet politikası haline getirilmesidir.
Devletin, teknolojideki hızlı değişim nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği konusundaki mevzuatı sık sık gözden geçirerek güncellemesi gerekmektedir. Devlet, ayrıca kaza sayısı düşük işletmeleri ödüllendirerek teşvik edilmelerini sağlamalıdır.
Meslek Hastalıklarına Karşı Alınması Gereken Önlemler
Meslek hastalıklarına karşı alınabilecek genel önlemler ve özel önlemler ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Meslek Hastalıklarına Karşı Alınabilecek Genel Önlemler (Bakınız sayfa 105)
Meslek Hastalıklarına Karşı Alınabilecek Özel Önlemler
Meslek hastalıklarına karşı alınabilecek birçok önlem bulunmaktadır. Burada sadece kimyasallara, tozlara, bulaşıcı meslek hastalıklarına, bulaşıcı hastalıklara ve fizik ve mekanik faktörlere karşı alınan başlıca önlemlere değinilecektir.
- Kimyasallara Karşı Alınacak Önlemler
- Tozlara Karşı Alınacak Önlemler
- Bulaşıcı Meslek Hastalıklarına Karşı Alınacak Önlemler
- Bulaşıcı Hastalıklara Karşı Alınacak Önlemler
- Fizik ve Mekanik Faktörlere Karşı Alınacak Önlemler
- (Bakınız sayfa 106-107)
İşçilerin Sağlığını Korumaya Yönelik Önlemler
İşçilerin sağlığını korumaya yönelik tüm faaliyetler çok önemlidir. İşçilerin meslek hastalıklarına ve diğer hastalıklara karşı korunmasında izlenen başlıca üç yol vardır. Bunlar hastalıkları ortaya çıkmadan önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, hastalık veya kaza ortaya çıktıktan sonraki tedavi edici sağlık hizmetleri ve bunları tamamlayan rehabilitasyon hizmetleridir.
Koruyucu Sağlık Hizmetleri
İşçilere yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, aşılama, seroprofilaksi, kemoprofilaksi, beslenme, erken tanı çalışmaları ve portör taramaları, işe dönüş muayeneleri, acil yardım ve ilkyardım ve sağlık eğitimidir. Şimdi bunları kısaca açıklayalım.
- Aşılama , aktif bağışıklama olarak da adlandırılmaktadır. Aşılamada, zayıflatılmış mikroplar hasta olmayan kişiye verilerek hastalığa karşı bağışıklık kazanması sağlanmaktadır.
- Seroprofilaksi de pasif bağışıklama olarak adlandırılmaktadır. İşçileri, meslek hastalıklarından koruyabilmek amacıyla serum kullanılması uygulanmasına seroprofilaksi denilmektedir.
- Kemoprofilaksi , belirli hastalık etkenlerinin ortaya çıkmasını, hastalığın ilerlemesini ya da istenmeyen sonuçlar doğmasını önlemek amacıyla sağlıklı bireylere belirli farmakolojik özellikleri olan maddeler verilerek yürütülen bir koruyucu sağlık hizmetidir.
- Beslenme de işçiler açından önemli bir koruyucu yöntemdir. İşçilerin yeterli ve dengeli beslenememeleri durumunda vücutlarının zayıf düşmesi, dirençlerinin azalması ve hastalanma ihtimallerini artırmaktadır. Ayrıca, yeterli ve dengeli beslenmeyen işçilerin dikkatinde azalma, veriminde düşme de söz konusu olabilmektedir.
- Erken tanı çalışmaları ve portör taramaları da işçilere yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinden bir diğeridir. Hastalık, ne kadar erken dönemde teşhis edilirse tedavisi de o kadar kolay olmakta ve tedavide başarılı sonuçlar elde edilme şansı yükselmektedir.
- İşe dönüş muayeneleri, koruyucu sağlık hizmetleri bakımından dikkat edilmesi gereken bir başka konudur. Hastalık veya kaza nedeniyle geçici olarak işi bırakmak zorunda kalan işçiler, yeniden işe başlamadan önce tekrar muayene edilmektedirler.
- Acil yardım ve ilk yardım da koruyucu sağlık hizmetleri açısından önemli bir faaliyettir. Bütün işyerlerinde gerekli olduğunda hemen ulaşılabilecek bir acil yardım çantası veya dolabı ile ilk yardım konusunda eğitimli kişiler bulunmalıdır.
- Sağlık eğitimi de işçiler açısından gerekli bir başka faaliyettir. İşçiler, çalıştıkları iş hakkında, bu işte görülme ihtimali olan meslek hastalıkları ve iş kazaları hakkında her fırsatta ve bu arada muayeneye gittiklerinde eğitilmelidirler.
İşyeri çevrelerine yönelik koruyucu sağlık hizmetleri , işçilerin sağlığını olumsuz etkileyebilen her türlü fizik, biyolojik ve sosyal çevresine yönelik çalışmaları kapsamaktadır.
Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri
İşyerinde hastalanan veya kazaya uğrayan işçiler için işyerinde acil yapılması gereken müdahaleden sonra işçinin tedavisine bir sağlık hizmeti sunucusunda devam edilmesi gerekmektedir. Tedavi, hastalıkların veya sakatlıkların iyileştirilmesine yönelik yapılan tıbbi işlemlerin tümüdür. Bunlar ilaç kullanımı, cerrahi müdahaleler ve fizik tedavi gibi müdahale ve uygulamalardır. Tedavi edici sağlık hizmetleri birinci basamak, ikinci basamak ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
Rehabilitasyon
Rehabilitasyon, koruyucu sağlık hizmetleri ve tedavi edici sağlık hizmetleri ile birlikte işçilerin sağlığının korunmasında kuşkusuz önemli bir rol oynamaktadır. Koruyucu ve tedavi edici hizmetlerine rağmen bedenen veya ruhen engelli hale gelmiş, çalışma gücünü kaybetmiş kişilerin, başkalarına bağımlı olmadan hayatlarını sürdürebilmelerini sağlamak amacıyla yapılan tıbbi ve sosyal yardım çalışmalarına rehabilitasyon adı verilmektedir. Rehabilitasyonun üç türü vardır. Bunlar tıbbi rehabilitasyon, mesleki rehabilitasyon ve sosyal rehabilitasyondur.
İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Doğan Maliyetler
Günümüzde, dünyada meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıkları ve bunların neden olduğu maddi ve manevi kayıplar ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle, iş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyeti oldukça önem kazanmıştır.
İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarının İşçiler Açısından Maliyeti
İş kazalarından ilk ve en çok zarar gören taraf işçilerdir. İşçiler, kaza nedeniyle öncelikle bedenen bir acı yaşamakta, belki engelli kalmakta hatta hayatını bile kaybedebilmektedir.
Çalışma Gücünde veya Meslekte Kazanma Gücünde Kayıplar
İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda işçinin önce en değerli varlığı olan sağlığı etkilenir. El, kol, parmak ve göz gibi bazı organlarını kaybetme ihtimali ya da en azından bazı organlarını tam kullanamama ihtimali ortaya çıkacaktır. Bu durum kuşkusuz işçinin bundan sonraki sosyal hayatını ve çalışma hayatını da etkileyecek ve belki de tümüyle çalışma hayatının dışında kalmasına neden olacaktır.
Gelir Kaybı veya Gelirde Azalmalar
İş kazaları ve meslek hastalıkları, işçinin gelirinde de kayba ya da belirli bir miktar azalmaya neden olmaktadır.
Psikolojik ve Ruhsal Sorunların Ortaya Çıkması
İşçi, çalışma hayatında üretken, değer yaratan bir faktör olarak yer almaktadır. Ancak iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle sağlığı bozulan işçi, artık üreten tarafta değil tüketen tarafta yer alacaktır. Belki de başkalarının bakımına muhtaç duruma düşecektir. Bunun sonucunda kendisini işe yaramayan, ailesine ve topluma yük olan bir kişi olarak görebilir.
İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarının İşveren Açısından Maliyeti
İşverenler açısından da iş kazaları ve meslek hastalıkları, maddi ve manevi kayıplara neden olmaktadır. Öncelikle, işverenler de işyerinde meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle üzüntü duymaktadırlar. Her ne kadar kaza veya hastalıkla bizzat karşı karşıya kalan ya da ölen işçi veya ailesi kadar olmasa da işverenler de manevi acı duymaktadırlar. Bunun dışında işverenler, meydana gelen kaza veya hastalık nedeniyle maddi kayıplara da uğramaktadırlar. İşverenlerin uğradığı ve katlanmak durumunda oldukları maliyetleri, doğrudan maliyetler ve dolaylı maliyetler olmak üzere sınıflandırmak mümkündür.
Doğrudan Maliyetler
İşverenlerin karşılaşabilecekleri ve parasal olarak ölçülebilen doğrudan maliyetler şunlar olabilir,
- İşverenlerin SGK’ya ödedikleri iş kazaları ve meslek hastalıkları primi ile karşılanan tıbbi müdahale ve hastane masrafları, ilaç bedelleri ile işçiye ödenen geçici işgöremezlik ödeneği ve sürekli işgöremezlik gelirleri ile ailesine ödenen ölüm gelirleri,
- Mahkeme masrafları,
- İşçiye veya ailesine, yakınlarına ödenen tazminatlardır.
Dolaylı Maliyetler
Dolaylı maliyetler, kapsam ve miktarı tam tespit edilemeyen ve sınırlandırılamayan maliyetlerdir. Bununla birlikte, bir değerlendirme yapıldığında dolaylı maliyetlerin doğrudan maliyetlerden çok fazla olduğu söylemek mümkündür. İşverenlerin karşılaşabilecekleri dolaylı maliyetler ise şunlar olabilir:
- Kazada hasara uğrayan makine ve araç-gerecin onarım ve yenilenmesine yönelik net maliyetler dolaylı bir maliyettir.
- Tazminat ödemeleri dışında kazaya uğrayan işçinin kayıp işgünü için ödenen ücretlerin maliyeti dolaylı bir maliyettir.
- Kaza nedeniyle üretimin durduğu sırada işçilerin çalışmadıkları iş saatleri için ödenen ücretler dolaylı bir maliyettir.
- Kazanın gerektirdiği fazla mesainin maliyeti dolaylı bir maliyettir.
- Kazanın gerektirdiği düzenlemeleri yaptığı sürede nezaretçilere ödenen ücret maliyeti dolaylı bir maliyettir.
- Kazaya uğramış işçilerin yeniden işbaşı yaptıktan sonra verimin düşmesine bağlı ücret maliyeti de dolaylı bir maliyettir.
- Sigortalanmamış tedavi giderleri dolaylı bir maliyettir.
- İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçinin yerine alınan yeni işçinin öğrenme süresinin maliyeti dolaylı bir maliyettir.
- Yüksek düzeydeki nezaretçi ve soruşturma görevlilerinin soruşturma ya da tazminat başvuruları vb. nedenlerle harcadığı zamanın maliyeti dolaylı bir maliyettir.
- Siparişlerin gerekli sürede karşılanmaması nedeniyle ortaya çıkan kayıplar dolaylı bir maliyettir.
- Üretim kaybı dolaylı bir maliyettir
İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarının Ülke Açısından Maliyeti
İş kazaları ve meslek hastalıkları, işçiye ve işverene verdiği büyük maddi ve manevi zararların yanı sıra ülke ekonomisine de doğrudan zarar vermektedir. Vasıflı insan gücü kaybı ve bunların işgöremez duruma düşmeleri ülke ekonomisine çok yönlü zararlar vermektedir. Çünkü sosyal ve kültürel bir varlık olan insan gücü kaybı toplumun bir kaybıdır.
Tek bir işçi ve işletme açısından bakıldığında kazaların maliyeti çok büyük görünmemekle birlikte ülke ekonomisi açısından bakıldığında durum öyle değildir.
Ülke ekonomilerinin kayıpları hesaplanırken alternatif maliyetler de düşünülmelidir. Özellikle iş kazaları ve meslek hastalıkları için yapılan doğrudan harcamalar bu açıdan değerlendirilebilir. Büyük bir olasılıkla iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yapılan tedavi harcamaları, personel harcamaları ve tazminatlar toplumun eğitim, sağlık, kültür gibi başka ihtiyaçları için harcanabilseydi, iş kazaları ve meslek hastalıklarına maruz kalma oranı daha düşük olabilirdi.