Dijital İletişim ve Yeni Medya Dersi 4. Ünite Özet
Sosyal Medya Platformları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Sosyal medya platformlarının ortaya çıkışı Web 2.0 ve kullanıcılar tarafından yaratılan içerik kavramları ile oldukça bağlantılıdır. Internet 1960’lı yıllarda gelişmeye başlasa da, web 1989-91 yılları arasında Dr. Tim BernersLee tarafından geliştirilmiştir.
İnternet’in gelişimi sonrasında bazı yazarlar, kullanıcıların serbestçe bilgiyi tarayabilecekleri, birbiriyle bağlantılı sayfaların oluşturulabileceği fikrini ortaya atmışlardır. Bu fikirlerden hareketle Berners-Lee ve ekibi web‘in en temel dört unsuru olan HTML, HTTP, bir web server ve bir tarayıcının (browser) ilk versiyonunu oluşturmuşlardır. Oluşturulan ilk web sayfaları, siyah-beyaz ve tamamen metne dayalı bir yapıdadır.
Sosyal Ağ Siteleri
Günümüz dünyasında birçok insan için vazgeçilmez olan sosyal medya, temelleri Web 2.0’a dayanan ve kullanıcıların ürettikleri içeriğin paylaşılmasını sağlayan, internet tabanlı uygulamalardır. Sosyal medya platformlarını şu şekilde sıralayabiliriz: Sosyal ağ siteleri, bloglar, içerik toplulukları, sanal dünyalar ve işbirliğine dayalı projeler.
Sosyal ağ siteleri sayesinde kullanıcılar,
- Sınırlı bir sistem yapısı içinde halka açık ya da yarı açık biçimde profillerini oluşturabilirler,
- Bağlantılı oldukları arkadaş listesi içinde bu profilleri sergileyebilirler,
- Sistem içindeki arkadaşlarının ve diğer kişilerin yaptıklarını izleyebilirler.
Bugün bilinen anlamıyla ilk sosyal ağ sitesi, 1997 yılında kurulmuş olan SixDegrees.com sitesidir. Site, kendisini insanlarla bağlantı kurmayı ve mesaj göndermeyi kolaylaştıran bir araç olarak tanıtmıştır. Milyonlarca kullanıcısı olmasına rağmen 2000 yılında site kapanmıştır.
2001 yılında AsianAvenue, BlackPlanet ve MiGente gibi siteler kullanıcılarının kişisel ve profesyonel profillerini oluşturmalarına olanak veren çeşitli sosyal ağ siteleri ortaya çıkmıştır. Bundan sonra 2001 yılında Ryze.com’un kurulmasıyla ikinci dalda sosyal ağ siteleri ortaya çıkmıştır. Ryze.com’un rağbet görmemesine karşın Friendster, LinkedIn, MySpace ve Facebook hem iş dünyası hem de kültürel anlamda değişim yaratmışlardır.
2002 yılında Match.com isimli çöpçatanlık sitesine karşı kurulan Frienster, arkadaşların arkadaşlarının yabancılara göre daha iyi birer flört seçeneği olabileceği fikrinden yola çıkmıştır. Frienster’ın popülaritesinin hızlı artışına karşılık, sitenin altyapısı bu hızlı büyümeyi destekleyememiştir.
İnsanların profesyonel bağlantıları için bir veri tabanı oluşturmak ve profillerini bu kişilerle paylaşmalarını sağlamak amacıyla 2002 yılında LinkedIn kurulmuştur. 2003 yılında yayına başlayan bu paylaşım sitesi sayesinde kullanıcılar yeni iş fırsatlarını görebilmekte, işverenler ise iş fırsatlarını paylaşıp potansiyel işgücünü kendilerine çekebilmektedirler.
2003 yılından sonra sosyal medya ile birlikte kullanıcı tarafından yaratılan içerik kavramı popüler hale gelmiş ve Flickr (fotoğraf paylaşımı) ve YouTube (video paylaşımı) gibi içerik paylaşım siteleri rağbet görmeye başlamıştır. 2003 yılında kurulan MySpace profillerin kişiselleştirilebilmesi fonksiyonu ile önemli bir farklılaşma sağlamıştır.
Pazarda en fazla ziyaretçiye sahip sosyal ağ sitesi olan Facebook ilk olarak kolej ağlarını desteklemek üzere 2004 yılında kurulmuştur. Bir sonraki yılsa ağa herkesi kabul etmeye başlamıştır. Facebook’un önemli farklılıklarından birisi kullanıcıların profillerini tamamen kamuya açık hale getirememeleridir. Diğer taraftan, bağımsız yazılımcılarca oluşturulan “Uygulamalar (Applications)” kullanıcıların profillerini kişiselleştirmesine olanak sağlamaktadır.
Sosyal ağlar farklı kriterlere göre sınıflandırılmaktadır. Bu kriterler üyelik koşulları ve kullanıcı profilleridir.
- Üyelik Koşulları: Üyelik koşulları da kayıt veya davet esasına göre ikiye ayrılmaktadır. Kayda dayalı sosyal ağ sitelerinde kullanıcı ağa katılmak istediğinde bazı kişisel bilgilerini vermesi gereken bir formla karşılaşır. Bu form doldurulduktan sonra kullanıcıdan e-posta adresine gönderilen aktivasyon bağlantısına girerek onay vermesi istenmektedir. Kullanıcı hesabını aktive ettikten sonra, ağ içinde arkadaş listesini oluşturmaya başlamaktadır. Davete dayalı sosyal ağ sitelerinde ise kullanıcı ağa katılmak için kullanıcının siteyi kullanan bir bağlantısı olmalıdır. Pinterest’i örnek verebileceğimiz bu tarz sitelerde kullanılmayan hesap sayısı daha düşüktür.
- Kullanıcı Profilleri: kullanıcı profilleri sosyal ve profesyonel olarak ikiye ayrılmaktadır. LinkedIn gibi profesyonellerin kullandığı sosyal ağ sitelerinde profiller iş amaçlı düzenlenmekte daha çok uzmanlık alanı, işve eğitim geçmişi, iletişim bilgileri gibi detaylara yer verilmektedir. Sosyal profillerde ise kullanıcılar, medeni durum, yaş, cinsiyet gibi daha kişisel bilgilerini paylaşırlar. Facebook ve MySpace bu türden sosyal profillerin yer aldığı sosyal ağ sitelerinin örnekleridir.
Bloglar
Kullanıcıların belirli konulardaki görüş ve fikirlerini veya kendi deneyimlerini paylaşabilecekleri bloglar, Web 2.0’ın ilk platformlarından birisidir. İlk yıllarında "Web" ve "Log" sözcüklerinin birleşimiyle “Weblog” olarak adlandırılsa da sonrasında "blog" olarak kısaltılmıştır. Türkçe ‘deki karşılığı “ağ günlüğü veya web günlüğü”dür.
Blogger.com ya da Wordpress.com blog hizmeti veren sitelerdir. Bu siteler sayesinde kullanıcılar, birkaç dakika içinde kendilerine ait bir web sayfasını yayına sokabilmektedir.
1983 yılından 1990 yılına kadarki süreçte web üzerindeki temel iletişim ortamı Usenet’tir. 1990’ların ortalarına gelindiğinde ise GEnie, BiX, EarthLink, Prodigy ve CompuServe gibi sanal topluluklar duyuru tahtaların ve forumlar sunmaya başlamışlardır.
İlk nesil blog yazarları kendilerini günlükçüler ya da haberciler olarak adlandırmışlardır. Bu dönemde bloglar temel olarak bir HTML kodunun güncellenmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla da bu dönemin blog yazarlarının teknik birtakım bilgilere ve becerilere sahip olması da gerekmektedir. 1998 yılında okuyucuların da yazılara yorum yapmasına olanak sağlayan Açık Günlük hizmeti ortaya çıkmıştır.
2000-2003 yılları arasında ise tarayıcı tabanlı blog platformlarının (Blogger, WordPress, TypePad gibi) sayesinde teknik bilgi ve beceri sahibi olmayan kişiler de blog yazarı olma imkânına sahip olmuştur. 2004 yılında kullanıcıların çektikleri ya da Internet’te buldukları videoları paylaşabilecekleri video bloglar yaygınlaşmaya başlamıştır, 2006 yılında yeni bir blog türü olarak mikroblogging ile birlikte Twitter ortaya çıkmıştır.
Günümüzde yazı, fotoğraf ve video içeriğinin sunulabildiği farklı formatlarda bloglar bulunmaktadır. 2010 yılı itibariyle tüm dünyada 150 milyonun üstünde aktif blog bulunmaktadır.
İlk başta sadece yazılardan oluşan bloglar günümüzde oldukça çeşitli içeriğe sahiptir. Örneğin, sanatın paylaşıldığı artbloglar, fotoğraf ve grafik paylaşımı yapılan fotobloglar, skeçlerden oluşan sketchbloglar ya da müzik ve podcastlerden oluşan sesli bloglar (audiobloglar) bunların en bilinen örnekleridir.
Bloglar kişisel veya kurumsal olarak da tanımlanabilmektedir. Kurumsal bloglar temelde firmaların personelleri ile iletişimi, kamuoyu tarafından izlenilmesini amaçlar. Bunun dışında da blogları farklı şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Qlogs (Question Blogs), soru blogları olarak bilinmektedir ve okuyucular yorumlar, e-posta ya da sayfadaki iletişim formları üzerinden yazara sorular iletmekte ve blog yazarı da bu soruları cevaplamaktadır.
Video içeriği paylaşan bloglar “vlog”, sadece diğer sitelere bağlantılar veren bloglar “linklog”, daha kısa gönderiler ve zengin medya karışımı sunan bloglar “tumblog” ve yasal konu ve bilgiler sunan bloglar ise “blawg” olarak adlandırılmaktadır. Bir de spam bloglar olarak adlandırılan “sploglar” bulunmaktadır. Tüm bu blogların oluşturduğu dünya ise blogsfer olarak adlandırılmaktadır.
Bazı yazarların kısa ve öz yazılar paylaşması ile gün içinde bile defalarca güncellenebilen mikrobloglar ortaya çıkmıştır. En tanınmış mikrobloglardan biri olan Twitter, 140 ya da daha az karakter içeren, anlık kısa mesaj alma ve gönderme imkânı sağlayan bir mikrobloglama ve sosyal paylaşım sitesidir. Kullanıcılar onlarca hatta yüzlerce kişiyi aynı anda takip edebilmektedir. Bu da Twitter üzerinden paylaşılan kısa mesajların daha fazla okunur ve takip edilir olmasını sağlamaktadır.
Multimedya alanındaki gelişmelerle bloglarda yeni hizmetler de sunulamaya başlanmıştır. Yukarıda da değinildiği gibi video blogları (vbloglar), fotoğraf blogları, mobil bloglar ve sesli bloglar (genellikle podcast olarak da adlandırılmaktadır) bu yeni gelişmelere örnek verilebilir. Podcastler bu grup içinde kullanım yaygınlığıyla öne çıkmaktadır.
Podcastler kullanıcılara üye oldukları yayınları kişisel ses cihazlarına aktarma bu kayıtları istedikleri yerde ve zamanda tekrar dinleme olanağı sağlamaktadır. Podcastlerin bu kadar yoğun kullanımının altında yeni ortaya çıkan ve blogların takibini kolaylaştıran RSS teknolojisi yatmaktadır.
İçerik Toplulukları
En bilinenleri Flickr ve Youtube gibi siteler olan içerik topluluklarının temel amacı, kullanıcıların sahip oldukları içeriği birbirleriyle paylaşmalarını sağlamaktır. İçeriğe daha fazla odaklanmaları nedeniyle diğer sosyal ağ sitelerinden ayrılırlar.
Geleneksel arama motorlarından daha kullanışlı bir arama deneyimi sunarlar. Paylaşılan içeriğe göre video ve TV, fotoğraf ve sanat, müzik, sosyal imgeleme olarak sınıflandırılabilirler.
Sanal Dünyalar
Bilgisayarlar aracılığıyla kurgulanmış olan sanal dünyalar, kullanıcıların çevrimiçi olarak üç boyutlu modellenmiş bir dünyada, kişisel avatarları ile temsil edildikleri ve gerçek dünyada olduğu gibi diğer insanlarla iletişime girdikleri platformlardır.
Çok farklı özelliklere de sahip olabilen sanal dünyalar şu ortak özelliklere sahiptir.
- Paylaşılan alan: Katılımcılar aynı ortak alana aynı zamanda katılabilirler.
- Yakınlık: Etkileşimler gerçek zamanda gerçekleşmektedir.
- Üç boyutlu görsel ortam: Sanal dünyaların çoğu üç boyutludur ve gerçek yaşam görüntülerine sahiptir. Topografya, mimari yapı ve yerçekimi bu dünyaların gerçek yaşam alanlarına benzemesini sağlamaktadır.
- Kişiselleştirme: Kullanıcılar bu dünyalarda sunulan nesneleri değiştirebilir, geliştirebilir ya da kendilerine göre kişiselleştirebilirler.
- Süreklilik: Bu dünyalardaki yaşam, kullanıcılarının oturum açmasından bağımsız olarak devam etmektedir.
- Topluluk ve sosyalleşme: Sanal dünyalar içinde sosyal grupların (takımlar, kulüpler, dernekler, komiteler, ev arkadaşlıkları, komşuluklar gibi) kurulmasına imkan verilmektedir.
Sanal dünyaların temel olarak iki farklı türü bulunmaktadır; sanal oyun dünyaları(çok oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunları) ve sanal gerçeklik dünyaları(çok oyunculu çevrimiçi gerçek yaşam oyunları).
Sanal oyun dünyaları veya diğer adıyla çok oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunları, kurgulanmış oyun ortamında çok sayıda oyuncunun etkileşime girmesine imkân verirler.
Sanal gerçeklik dünyaları kullanıcılara gerçek hayattakine benzer herhangi bir deneyimi sanal gerçeklik içinde özgürce yaşamalarına olanak verirler.
İşbirliğine Dayalı Yazarlık
Sosyal medya araçları, dokümanların birden çok sayıda kullanıcı tarafından oluşturulmasına ve düzenlenmesine olanak vermektedir. Bu tür işbirliğine dayalı yazarlık ikiye ayrılır. Bunlardan ilki, çok sayıda yazarın bir web sitesindeki içeriği ortaklaşa oluşturdukları ya da düzenledikleri wikilerdir. İkincisi ise, sosyal medya aracılığıyla dokümanların ortaklaşa kullanımı ve oluşturulmasını ifade eden doküman paylaşımı uygulamalarıdır.
Wiki, 1995 yılında Ward Cunningham tarafından geliştirilmiştir. Kullanıcılarına web sitesi üzerinde içerik oluşturma veya var olan bir içeriği düzenleme imkânı sağlar. Wikilerin iki önemli ayırt edici özelliği bulunmaktadır. Bunlar; ortak yazarlık ve versiyon kontrolüdür. Bir nevi ansiklopedi görevi gören wikiler, geleneksel ansiklopedilerden daha demokratik ortamlar sunması ve internet erişimine sahip her kullanıcının içeriğe katkı sağlayabilmesi bakımından farklılaşırlar.
Ayrıca, Google Docs, Windows liveSync veya DropBox gibi uygulamalar sayesinde her türden dosya çok sayıda kullanıcı arasında paylaşılabilmekte ve güncellenebilmektedir.