İletişim Kuramları Dersi 3. Ünite Özet
Medyanın Etkilerine Yönelik Yaklaşımlar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kamuoyu Oluşturma
1940’lardan başlayarak 1960’ların başına kadar olan dönemde medyanın etkilerine yönelik farklı bakış açıları geliştirilmiştir. İki aşamalı akış ve birincil grup etkisi gibi çalışmalar, medyanın etkilerinin hiç de sanıldığı gibi olmadığını, medyanın sınırlı etkilere sahip olduğunu ortaya koymuştur.
1960’lardan sonra ise “sınırlı etkiler” anlayışına karşılık ortaya konulan araştırmalarda medyanın kimi düzeylerdeki etkilerine dönük anlamlı sonuçlar alınmıştır. Bu bağlamda “güçlü etkilere dönüş” anlamında etki araştırmaları etkisini göstermeye başlamıştır.
Kamuoyu oluşturma, bir konu hakkında oluşan düşüncelerden hareketle, iletişim yoluyla karar vermeye kadar uzanan sürece karşılık gelmektedir. Kamuoyu oluşturmak ya da yaratmak, bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkatini o düşünce etrafında toplamak ve yoğunlaştırmak anlamlarına gelmektedir. Kamuoyu oluşumunun üç koşulu şöyle sıralanmıştır:
- İlk koşul bireylerin doğru haber almalarıdır. Bu da özgür iletişim ortamına bağlıdır.
- Diğer ikisi ise aldıkları bilgileri duygularından uzak, akıllarıyla değerlendirmeleri ve
- Çıkar sağlama umuduyla kamu işlerine yakın bir ilgi göstermeleridir.
Suskunluk Sarmalı Kuramı
Alman sosyolog Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. 1974 yılında geliştirilen kuram, 1980’li yıllarda medya araştırmalarında güçlü etkilere dönüşün öncülüğünü yapan kuramlardan biri olmuştur.
Temel olarak suskunluk sarmalı kuramı şu görüşe dayanır: İnsanlar belli bir görüşü benimsemede yalnız olduklarını düşünüyorlarsa bunu açık olarak dile getirmekten kaçınırlar; ancak bu görüşlerinin paylaşıldığını ya da destek göreceğini düşünüyorlarsa çevrelerindeki diğer insanlarla bu görüşleri hakkında konuşurlar. Birey belli bir görüşün toplumda ne kadar geçerli olduğunu saptamada kitle iletişim araçlarını bir ölçüt olarak kullanabilir.
Gündem Belirleme Kuramı
Kuram, medyanın etkilerinin en azından farkındalık yaratma anlamında bilişsel düzeyde geçerli olduğunu vurgulamaktadır. İsim babaları Maxwell McCombs ve Donald Shaw’dur. Gündem belirleme yaklaşımının temel hipotezi, medyanın insanların ne hakkında düşüneceklerini belirlediği düşüncesine dayanır. Buna göre medya, haberleri sunuş yoluyla kamuoyunun düşündüğü ve konuştuğu konuları, eş deyişle kamu gündemini belirlemektedir.
Geleneksel gündem belirleme yaklaşımına göre medyada büyük yer tutan konular, kamu gündeminde de önemli konulardır. Başka bir deyişle gazetelerde manşete çıkarılan, televizyon kanallarında ilk haber olarak verilen konular bir süre sonra kamunun zihninde de “önemli konular” olarak yer etmektedir.
Gündem belirleme süreci: Gündem belirleme alanındaki çalışmaları sistematik bir şekilde bir araya getiren Rogers ve Dearing; medya gündeminin kamu gündemini belirlediğini, bu süreçten de bir şekilde siyasal gündemin etkilendiğini bir model çerçevesinde ortaya koymuştur.
Ne kadar zaman alır? Stone ve McCombs, gündem belirlemenin ne kadar zaman aldığına yönelik olarak değişik veri grupları üzerine yaptıkları medya ve kamu gündemlerini karşılaştıran araştırmalarında, bir konunun medya gündeminden halkın gündemine geçmesi için iki aydan altı aya kadar bir sürenin gerekli olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Medya gündemini belirleyen unsurlar:
- Medya çalışanlarından kaynaklanan etkiler
- Çalışma düzeninden kaynaklanan etkiler
- Kurumsal amaçlardan kaynaklanan etkiler
- Kurum dışından gelen etkiler
- İdeolojik eğilimlerin etkileri
- Etkiler hiyerarşisi
- ABD Başkanı
- Konu Teklifçiliği
- Medya Savunuculuğu
- Ateşleyici olaylar
- Halkla ilişkiler faaliyetleri
- Kitle iletişim araçları arası etkileşim ve New York Times’ın gücü
- Gerçek yaşam göstergeleri
- Gündem yanlılığı
Kamu gündemini belirleyen unsurlar:
- Bireysel nitelikler ve deneyimler
- Medya etkilerine maruz kalma derecesi
- Mesajın tekrarlanması
- Yönelim gereksinimi
- Kaynağın güvenilirliği
- Bireylerarası iletişim
- Haber eleyiciler
- Gündemin sıfır toplam oyunu
- Konuların niteliği
Gündem belirleme araştırmalarının sonuçları:
- Belirli bir zaman aralığı içinde ya da zamanın herhangi bir noktasında farklı medya kurumları benzer konulara ilgi gösterir ya da önemlilik atfederler.
- Konu ya da olayların gerçek yaşamdaki durum ya da göstergeleri medya gündemini belirlemede nispeten önemsizdir. Kuru istatistiklere dayalı gerçek yaşam göstergelerinin medya gündeminde yer alma olasılığı düşüktür.
- Bilimsel araştırma sonuçları gündem belirleme sürecinde önemli bir rol oynamaz.
- Gündem belirleme bazen ateşleyici ya da aniden ortaya çıkan sosyal olay olarak adlandırılabilecek nitelikteki konulara gösterilen duygusal bir tepkidir. Bu yüzden medya gündeminde daha çok ön plandadır.
- ABD’de Beyaz Saray, New York Times ve ateşleyici olaylar bir konuyu medya gündemine yerleştirmede baskın roldedir.
- Bir konunun medya gündemindeki konumu önemli derecede bu konunun kamu gündemindeki önemliliğini belirler.
Önceleme ve Çerçeveleme
Medyanın bazı sorunlara kamuoyunun dikkatini çekmesi ve bazılarını görmezden gelmesi, eş deyişle bazı konularda bol bol haberler yayınlayarak bu konuları önemli ve öncelikli hale getirmesi hükümetlerin, mevcut politikaların ve siyasal adayların değerlendirileceği ölçütlerin belirlenmesi anlamına gelmektedir. Medya, siyasal güç aktörlerine yönelik değerlendirme ölçütlerinin belirleyicisi olarak önemli bir güce sahip bulunmaktadır.
Medya önem verdiği konularla hangi siyasal yargıların ve tercihlerin yapılacağını belirlemektedir. Bu da medyanın izleyenlerin zihninde nelerin canlanacağını belirleyen en güçlü araç olarak görülmesi anlamına gelmektedir.
İkinci Düzey Gündem Belirleme
İkinci düzey gündem belirleme araştırmalarında medyanın, insanların “ne düşüneceğini” ; eş deyişle “nasıl düşüneceğini” de belirleme yönündeki etkisinin varlığı araştırılmaktadır.
Bu sayede şu hipotez test edilmektedir: “ Bir konunun medyadaki sunulan niteliği, o konunun kamuoyunun zihnindeki niteliğini belirler. ”
İkinci düzey araştırmada medya gündemine ilişkin olarak yine içerik analizi uygulanır. Ancak bu kez olay ya da kişilere ilişkin medya içeriklerinde tanımlanan nitelikler kategorileştirilir. Olay ya da kişilere ilişkin kamuoyunun nasıl bir nitelik tanımlamasında bulunduğu da yine bir anket uygulamasıyla ortaya konur. Bu kez ankete katılanlara konu alınan olay ya da kişinin niteliklerini tanımlamak üzere bir soru sorulur. Alınan yanıtlar medya gündemindeki gibi kategorileştirilir. Daha sonra da medya ve kamu gündeminden elde edilen kategoriler birbiriyle karşılaştırılır.
Yetiştirme Kuramı
Yetiştirme kuramı, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1960’ların sonu ve 1970’li yılların başında George Gerbner tarafından ‘Kültürel Göstergeler Projesi’ adı altında geliştirilmiştir.
Kültürel göstergeler projesi;
- Kurumsal süreç çözümlemesi,
- Mesaj sistem çözümlemesi ve
- Yetiştirme çözümlemesi bileşenlerinden oluşmaktadır.
Temel Bakış Açısı
Gerbner, iletişimi iki dönemde ele alır. Bunlar;
- Doğrudan deneyimli iletişim ve
- Dolaylı deneyimli iletişim dönemleridir.
Ona göre iletişim, mesajlar aracılığıyla etkileşimdir. Kitle iletişimi ise sembolik çevrenin kitlesel üretimidir.
İletişim; en geniş insancıl anlamında, insanoğlu tarafından ne, neyin önemli ve doğru olduğu konularını içeren mesajların üretimi, elde edilmesi ve algılanmasıdır. Bu tanım, yetiştirme kuramının temelini oluşturur.
Kültürel Göstergeler Projesinin Bileşenleri
Kurumsal süreç çözümlemesi, mesaj sistem çözümlemesi ve yetiştirme çözümlemesidir. Bunlara ek olarak, yapılan eleştiriler de dikkate alınarak yaygın görüş haline getirme de geliştirilmiştir.
Kurumsal süreç çözümlemesi bileşeniyle; kitle iletişiminin diğer kurumlarla nasıl ilişkili olduğu, nasıl karar alındığı, mesaj sistemlerinin nasıl oluşturulduğu ve bir toplumda işlevlerini nasıl yerine getirdiği gibi konular çözümlenmektedir.
Mesaj sistem çözümlemesi, önemini yetiştirme çözümlemesine temel oluşturan sorulara kaynaklık etmesinden almaktadır.
Yetiştirme çözümlemesi, kültürel göstergeler projesinin üçüncü bileşeni ve aşamasıdır. Yetiştirme kavramı televizyonun insanların sosyal gerçeklik kavramlaştırması ve dünya algılaması üzerindeki rolünü tanımlamak için kullanılmaktadır.
Yetiştirme Kuramı Bakımından Televizyon ve Şiddet
Yetiştirme kuramının önermeleri aslında tüm kitle iletişim araçları için geçerlidir ama televizyonun önemi daha büyüktür. Yetiştirme araştırmaları hep televizyon özelinde yapılmıştır.
Televizyon dünyası diğer kitle iletişim araçlarının içeriğinden farklı bir içeriğe sahiptir. Bunun en önemli nedeni televizyonun merkezileşmiş kitlesel üretim yapmasıdır.
Televizyon dünyası diğer kitle iletişim araçlarının içeriğinden farklı bir içeriğe sahiptir. Bunun en önemli nedeni televizyonun merkezileşmiş kitlesel üretim yapmasıdır.
Televizyon belirtilen işlevleriyle artık, kültürle doğrudan etkileşim içerisindedir. Öte yandan televizyon, izleyenlerde korku duygusu yaratır. Yetiştirme kuramına göre şiddet, fiziksel bir gücün silahlı ya da silah kullanmadan, kişinin kendisine ya da başkasına karşı, kurbanın kendi rızası dışında, acı verecek biçimde incitilmesi, öldürülmesi ya da olayın bir parçası olarak kurban olacak derecede tehdit edilmesi unsurlarının açık bir ifadesidir.
Televizyon; korku, endişe ve güvensizlik hissi yerleştirerek güvenlik isteklerinin, sivil haklar ihlalleri ve baskıya daha ağır basan bir iklim yaratmaktadır.