Etkili İletişim Teknikleri Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Etkili İletişim Ve Doğru Anlatma
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Bireylerarası iletişimde karşılıklı anlaşabilmenin temelini ne oluşturur?
Anlaşmak iki adımda gerçekleşen etkili iletişim yöntemidir. Etkili iletişimin ilk adımı anlamak, ikinci adımı da anlatmaktır. Anlaşmak için kişi önce kendini, sonra karşısındaki kişiyi anlamalı; sonra da duygu ve düşüncelerini ona anlatabilmelidir.
Kişilerin iletişim becerilerine bağlı olarak gerçekleştirebilecekleri anlamlı ilişkilerin ne tür kazanımları olabilir?
Bireylerin iletişim becerilerine sahip olmaları aile içi ilişkilerinde, eşiyle olan ilişkilerinde, öğretmen- öğrenci ilişkilerinde, işyerindeki çalışma arkadaşları, astları ve üstleri ile olan ilişkilerinde, sağlıklı ve uzun süreli ilişkilerin geliştirilmesine ve sürdürülmesine olanak sağlar. Anlamlı ilişkileri kuran bireyler, kendilerini daha mutlu hisseder. Kendisini mutlu hisseden bireylerin verimleri de yüksek olacağından, çevrelerine ve topluma katkıları üst düzeyde olur.
İletişim becerisi genel olarak nasıl tanımlanabilir?
İletişim becerisi; saygıyı ve empatiyi temel alarak, etkin dinleyebilme, somut konuşarak uygun bir biçimde kendini açabilme, duygu ve düşünceleri karşıdaki kişiye maske takmadan ben dili ile iletebilme, ‘ben’ savaşımı vermeden, başkalarını küçük görmeden kendi haklarını koruyabilme, sözel mesajlarla sözel olmayan mesajları uyumlu olarak kullanabilme biçiminde bireyin karşısındaki kişilerle doyum verici ilişkiler kurabilmesini sağlayan, başkalarından olumlu tepkileri getiren ve bireyin toplum içinde yaşamasını kolaylaştıran öğrenilmiş davranışlar olarak tanımlanabilir.
Etkili bir iletişim kurabilme ve iletişim becerilerini geliştirme için iletişim süreci nasıl gerçekleşmelidir?
Bireyin etkili bir iletişim kurabilmesi ve aynı zamanda da iletişim becerisini geliştirebilmesi için, bireyin önce kendisine ve ardından iletişim halinde olduğu çevresine saygı duyması gerekir. İletişim kurduğu bireyi iyi anlaması için etkin dinlemeyi gerçekleştirmelidir. Etkin dinlemeyi gerçekleştirmesi, karşısındaki bireyi daha iyi anlamasını sağlar. Kendini doğru biçimde anlatması için de somut konuşması gerekir. Konuşmalarında ben dilini kullanması iletişimi etkin ve yerinde kılacaktır.
Bireylerarası iletişimde anlatabilme kavramının önemi ve kapsamı nasıl açıklanabilir?
Kişilerarası iletişimde anlatabilmenin önemi büyüktür ve karşılıklı iletişim esnasında etkin düzeyde anlatma ilişkinin boyutunu belirler. Kişi genellikle inançları, değerleri, istekleri, davranışları, yetenekleri, özellikleri hakkında açıklamalar ya da tanımlamalar yapmaktadır. Bir anlamda, anlatma kişinin diğer kişilerle kurduğu iletişimden kendi hakkında bilgi edindiği bir iletişim sürecidir. Anlatma, bir iletişim biçimidir. Kişilerin açıktan açığa sözel ifadeleri ile, bilinçsiz olarak ya da düşünmeden gerçekleştirdikleri hareketler ile, kendileri hakkında bilgi iletmesidir. Ayrıca anlatma, bir bilgidir. Kişinin alıcıya kendisi hakkında bilmediği bir bilgiyi iletmesidir. Diğer bir kişi için bu oldukça yenidir. Kişi anlatma sayesinde kendisi hakkında bilgi verir. Kişinin kendisine ait olan düşünceleri, duyguları ve davranışları hakkında bilgiye sahip olmasıdır.
Kişilerarası iletişimde bireyin kendisine saygı duymasının sürece somut katkısı nedir?
Etkili iletişimi sağlamanın önemli gereksinimlerinden birinin de saygı duymak olduğundan bahsetmiştik. Kişinin en başta kendisine saygı duyması gereklidir ki başkalarına da saygı duyabilsin. Bu sağlıklı ve mutlu bir iletişim için şarttır ve karşıdaki bireye değer vermeyi öğretir. Uzmanlar bireyin kendisine saygı duyması sonucunda, olumlu ve olumsuz özelliklerini daha iyi görebilmesini, daha az savunucu olmasını ve diğer insanların daha kolay kabul edilmesini sağladığını vurgulamaktadır.
Anlaşmak sonucunun elde edilebileceği iletişim süreci karşımızdaki bireyi anlamak ile başlar. Bu aşama nasıl gerçekleşmelidir?
Karşımızdaki bireyi anlayabilmek, onun dünyasına, yargılamadan onun açısından bakabilmektir. Bireyi etkin bir biçimde dinlemek ve olaya onun açısından bakmak, bireyi anlamak etkili iletişimin ilk adımını oluşturur. Etkin dinlemenin ardından konuyla ilgili fikirlere somut konuşmalarla yer vermek bireyi dinlemek kadar önemlidir. Karşısındakini doğru ve yeterince anlayamamış olan kişinin yersiz bir konuşma gerçekleştirmesi çok muhtemeldir. Bu da sağlıklı ve istendik bir iletişimden uzaklaşılması ile sonuçlanacaktır.
Kişilerarası iletişimde anlamak amaçlı etkin dinleme aşmasını ne takip eder?
Kişilerarası ilişkilerde bireyin, etkin dinleme davranışını gösterdikten sonra konuyla ilgili duygu, düşünce ve isteklerini ifade edebilmenin, ilişkiyi zenginleştirebilmek çok önemlidir. Aynı zamanda karşıdaki kişi ile konuşurken genel ifadelerden kaçınıp belirgin ifadeler kullanmanın, ifadelerin doğru anlaşılması için açık ve net konuşmanın gerekir. Bireyin kendisini iletişim kurduğu kişiye ya da dış çevreye sağlıklı anlatabilmesi etkin iletişimin kazanılmasının göstergesidir. Bu noktada anlatmak ya da anlatabilme kavramı oldukça önemlidir.
Ben dili ne demektir?
Ben dili, bireyin karşısındaki kişiyi suçlamadan, küçültmeden, bir konuya ilişkin, duygu ve düşüncelerini iletmesidir. Sağlıklı iletişim kurabilmek için, duygu düşüncelerimizi açık ve ifade etmek önemlidir ve bu duygu ve düşünceleri anlatırken ben dilini kullanmak etkin iletişimin temelidir.
Kendini açma davranışı nasıl anlaşılmalıdır?
Kendini açma davranışı kişinin düşündüklerinin, hissettiklerinin ve isteklerinin dolaysız bir şekilde iletilmesi, bireyin kendini karşısındakine tanıtması yönünde atılmış en etkili adımdır. Kişilerarası ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütebilmesinde önemli olan faktörlerden birisi kendini açma davranışıdır. Kişilerarası ilişkilerde bireylerin kendilerini daha çok tanıyıp anlayabilmelerine de önemli katkıları olan kendini açma davranışı, aynı zamanda, bu ilişkilerin daha rahat kurulabilmesi, daha çabuk geliştirilebilmesi ve daha güvenli sürdürülebilmesinde de önemli bir rol oynar. Birey kendini açarak, kendi inanç ve görüşleri hakkında konuşurken, kendi durumunu açıklıkla kavrayabilmesini, inanç ve görüşlerine ilişkin duygu ve düşüncelerini fark edebilmesini sağlar. Kendini açma sürecinde bireyin sosyal onay görüp görmemesi ve diğer insanlardan olumlu-olumsuz geri bildirimler alması kendi ben kavramını daha doğru saptamasını veya değiştirmesini sağlar. Ayrıca kendini açma yakın bir ilişkinin şekillenmesinde önemli bir araçtır. Kişisel bilgiler bireylerin kendilerini açmasıyla paylaşıldıkça ilişkilerin gelişmesi sağlanır. Uygun kendini açma sosyal kontrol yoluyla bireylerin gizli ve özel yönlerinin paylaşılmasına kriterler getirerek gizliliğin ve özelliğin korunmasını, başkalarına aktarılan kişisel bilgilerin riskinin azalmasını da sağlar.
Kızgınlık nedir?
Kızgınlık içerisinde karmaşık hisler barındırmaktadır. Kızgınlık; sinirlenmemize, hiddetlenmemize, öfkelenmemize, engellenmiş ve hatta incinmiş hissetmemize neden olan farklı tepkilerden meydana gelmektedir. Kızgınlık her canlının tehdit karşısında gösterdiği doğal bir tepkidir. Hakkımız olanı alamadığımız ya da önem verdiğimiz bir insan beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan duygu kızgınlıktır. Diğer tüm duygular gibi, kızgınlık da organizmada bazı fizyolojik değişikliklere yol açar; kalbin daha hızlı çarpmasına, kan basıncının yükselmesine, enerji veren hormonların salgılanmasına sebep olur. Kızgınlık, genellikle saldırgan duygu ve davranışlara yol açarak gerektiğinde savaşmamızı ve kendimizi savunmamızı sağlar.
Kişilerarası iletişim açısından değerlendirildiğinde kızgınlık ne anlam taşır?
Kızgınlık duygu kontrolü başarılamadığında güçlü bir iletişim engeline dönüşerek kişilerarası iletişimi olması gerekenden çok uzak bir noktaya taşıyabilmektedir. Bireylerarası iletişimde kızgınlıkla başa çıkmak doğru ifade ile alakalı bir durumdur. Bizler insan ilişkilerimizde kızdığımızda ya kızgınlığımızı bastırırız ya da dışa vururuz. Kızgınlığımızı dışa vurmamız ama bunu da sağlıklı bir biçimde dışa vurmamız gerekmektedir.
Duygu kontrolü bağlanımda önerilen kızgınlığın bastırılması mıdır?
Kızgınlığı bastırmanın doğru bir davranış olup olmaması da tartışmalı bir konudur. Kızgınlığı bastırarak ya da sağlıksız yöntemlerle dışa vurarak, bizi kızdıran kişiyi ya da durumu değiştirmemiz mümkün değildir. Bu yöntemler ancak ilişkiyi zedeler, kızgınlığın bize ve çevremize olan yıkıcı ve yıpratıcı etkisini artırır. Kızgınlığı kontrol ederek, bizi kızdıran kişiyi ya da durumu değiştirebilir, iletişimi daha sağlıklı hale getirebiliriz. Kızgınlığın neden ya da kimden kaynaklandığını irdeleyerek, doğru zamanda ve mekânda doğru kişiyle bu duygumuzu paylaşarak kızgınlığın üstesinden gelebiliriz. Bu duygumuzu doğru tanımladığımız ve uyguladığımız takdirde, karşı bireyle olan ilişkimiz zedelenmez ve iletişim engeline takılmadan etkin bir şekilde iletişimi sağlayabiliriz. Kızgınlığımızı o an doğru ifade edemeyeceğimizi düşünüyorsak, belli bir süre bekleyip sonra karşımızdaki kişiye ifade etmek olabilecek bir şeydir. Ama kızgınlığı bastırmaktan kastımız bir süreliğine değil, kızgınlığımızın nedenini karşımızdaki kişiye hiç ifade etmemek, hiçbir zaman konuşmamaktır. Bu anlamda bastırmak hiç iyi bir şey değildir. Çünkü kızgınlığımızı bastırdığımızda bazı psikosomatik problemler (yüksek tansiyon, baş ağrısı, mide ağrısı, ritim bozuklukları, depresyon gibi) yaşamaya başlarız.
Neden kızarız?
Kızgınlık aslında belli bir alt yapısı olan bir süreçtir. Kızgınlık çoğu zaman ‘hak etmediğimiz bir durumla karşılaştığımızda’ gösterdiğimiz tepkidir. Aslında kızgınlığın nedenleri çocukluk hatta bebeklik dönemine kadar uzanmaktadır. Çeşitli nedenlerle engellenen birey bir yerde boşalım sağlama ihtiyacı hisseder. Bunu kimi zaman hiç olmayacak bir yerde sergilerken; kimi zamanda aşırı bir boşalım şeklinde (fiziki müdahale) gösterebilir. Önemli olan ise bu defans sistemini en iyi şekilde kontrol etmektir. Yapılan çalışmalar, insanoğlunun genel olarak iki nedenden dolayı kızdığını ortaya koymaktadır. Bunlar; • Bize göre doğru, bize göre adil veya bize göre dürüst olmayan durumlarla karşılaştığımızda bizler kızarız. Diğer bir deyişle, ortadaki bir olay veya duruma bizim gibi bakmayan insanlarla karşılaştığımızda bizler onlara kızarız. Çünkü bir olay veya durumla ilgili olarak herkesin algısı ve değerlendirmesi farklıdır. Algımız ve değerlendirmelerimiz de farklı olduğuna göre, evde ya da işyerindeki karşımızdaki kişinin de bizim gibi algılamasını, düşünmesini ve davranmasını beklemek bizde kızgınlığın oluşmasına neden olur. • Kızmamıza neden olan diğer bir unsur da beklentilerimizdir. Bizim özel hayatımızdaki ve iş hayatımızdaki kişilerden beklentilerimiz vardır. Bizler, bu beklentilerimiz karşılanmadığında ya da gerçekleşmediğinde kızarız. Bu sebeple, kendimizden ya da başkalarından beklediklerimizi gerçekçi temellere dayandırmalıyız.
Kızgınlık oluştuğunda ortaya çıkan yaygın olaylar dizisi nasıl sıralanabilir?
• Kızgınlık bir olay ya da kışkırtılma sonucu tetiklenir. • Kızgınlık düşünceleri geliştirir. • Bunu izleyen davranışlar, kızgınlık düşünceleri üzerine temellenir. • Kızgınlık beslenir ve artar. Kızgınlık duygusu eğer kontrol edilemezse şiddetlenir ve yapıcı eylemlerle kontrol edilmesi giderek güçleşir. • Kontrol altına alınamayan kızgınlık, uzun süren, şiddetli, acı verici ve tahrip edici bir dizi öfkeli düşünce ve eylemleri başlatır.
Kızgınlık duygusunu zihinde kontrol altına alma aşamasında ne yapılmalıdır?
Zihninizdeki bu durumdan kurtulmanın tek yolu, düşünceleriniz ve duygularınız arasındaki bağlantının farkına varmanızdır.
Öfke duygusuna ne yol açar?
Öfke duygusuna en sık yol açan nedenlerden birisi hedefe yönelik davranışlarımızın engellenmesidir. Burada hedefe yönelik kavramı oldukça geniş kapsamlı olarak kullanılmaktadır. Örneğin bitirmeyi amaçladığımız bir işi yarıda bırakmaya zorlanma kadar hakarete uğramada bir engelleme olarak görülmektedir. Normal olarak tüm insanlar olumlu bir kendilik değerine sahip olmayı ister ve amaçlarlar. Kendilik değeri terimi bir bireyin kendi yetenek, yeterliliklerinin ve değerinin ne olduğu konusunda düşüncelerinin tümüne işaret etmek için kullanılmaktadır. Hakarete uğrama, geçici bir süre için de olsa kendilik değerimizi zedelemekte ve dolayısıyla olumlu sonuca ulaşmayı engellemektedir. İnsanları öfkelendiren sebepler engellenme, önemsenme, aşağılanma, keyfi bir tutumla karşılaşma ve saldırıya uğramaktır. İnsan haz yaşamaya dönük bir canlıdır. Bebek, hayata bütünüyle haz duygusunu yaşamaya yönelik başlar. İnsan haz duygusunun önüne çıkan düzenlemelerin başında eğitim ve terbiye gelir. Haz duygusunu engelleyecek her durum, olay veya kişi, insandaki öfke duygusunun en başta gelen sebebidir.
Öfke normal bir duygu mudur?
Öfke normal ve sağlıklı bir duygudur. Diğer bir deyişle, öfke en insani duygularımızdan birisidir. Öfkesi ve kızgınlığından ötürü insanın kendisini suçlu hissetmesi doğru değildir. Sağlıksız olan, öfkenin saldırganlığa dönüşmesidir. Engellenmeler bir enerji doğurur. Bu enerji yapıcı da kullanılabilir, yıkıcı da kullanılabilir. Sağlıklı bir biçimde dışlaştırılmış öfke amaca yöneliktir, çoğunlukla toplumsal olarak kabul edilebilir biçimdedir ve çok kere uzun vadede kişiye yarar getirmesi mümkündür. Öfkenin sağlıksız olarak dışlaştırılması ise saldırganlık ve şiddet biçimindedir ve en büyük zararı kişinin kendisine verir.
Amigdala nedir?
Beyinde bademe benzer bir çekirdek olan amigdala, duyguların merkezidir. Kızgınlık, korku gibi duygular burada oluşur. Amigdalanın yanında beyinde bir başka yer daha vardır. Oranın adı ise prefrontal lobdur. Bu lob, bir süzgeç niteliğindedir. Prefrontal lob, bilgilerin toplandığı, süzgeçten geçirildiği ve ne yapılacağına karar verildiği bölgedir. Prefrontal lob, duyguların kaynağı olan amigdalayı zihinsel bir yapıya oturtur.
Kişilerarası iletişimde amigdala nasıl ele alınmalıdır?
Bireylerarası iletişimde içimizde oluşan duygunun karşımızdaki kişiye doğru aktarılması noktasında amigdalanın bizi esir almasına izin vermememiz gerekmektedir. Aksine amigdala ile prefrontal lobu beraber barışık yaşatabilmeyi başarmak gerekmektedir. İletişim kurarken sadece amigdalaya bağlı kalarak mesajlarımızı göndermemiz, pişman olacağımız davranışlarda bulunmamıza yol açabilir. Amigdalamızı kontrol altına alamazsak, duygularımızla hareket ederiz ve bu şekilde ifade edilen kızgınlık da yıkıcı olur. Halbuki iletişim sağlıklı bir biçimde gerçekleştirildiğinde amacına ulaşır. Kızmaya her zaman hakkımız var, çünkü kızgınlık sevmek gibi, korkmak gibi, nefret etmek gibi en insani duygularımızdan birisidir. Ama önemli olan, kızgınlık anında amigdalanın değil, prefrontal lobun öncülüğünde ve etkisinde hareket edebilmeyi başarmaktır.
Kızgınlığımızı ifade ederken kullandığımız yaygın sağlıksız dışa vurma yöntemlerini hangi başlıklar altında sıralayabiliriz?
• Suçlu hissettirmek: İmalı yollarla karşımızdaki kişiye bizi neden mutsuz ettiğini ya da kızdırdığını suçlu hissettirerek anlatmaya çalışırız. • Akıl okumak: Karşımızdakinin aslında ne demek istediğini bildiğimizi zanneder, bunu ona öğretmeye çalışırız. • Tuzak kurmak: Karşımızdakini açık konuşmaya davet eder, o bunu yapınca da alınır ve bozuluruz. • Kaçınmak: Konuşmaktan kaçmak için uyumak, başka şeylerle meşgul olmak gibi davranışlar gösteririz. • İma etmek: Karşımızdaki kişiye neden kızdığımızı imalı yollarla belli ederiz, ama neden kızdığımızı söylemeyiz. • Eleştirmek: karşımızdakini hırpalamak amacıyla onun farklı davranışlarını eleştiririz. • Öç almak: karşımızdaki kişiyi önemsediği bir şeyden mahrum bırakma.
Kızınca kızgınlığımızı doğru kişiye, doğru biçimde, doğru düzeyde, doğru zaman ve ortamda ve doğru nedenden dolayı ifade etmeyi başarmamız gerekmektedir. Bu anlamda bize yardımcı olacak iletişim dili nedir?
Söz konusu iletişim dili Ben dili olarak adlandırılmaktadır.
Ben dili kısaca nasıl tanımlayabiliriz?
Ben dili, kişinin o anda karşılaştığı durum veya davranış karsısında, kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzıdır. Duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade etmemizdir. Başkalarıyla ilgili değerlendirme ve yorumlarımızı değil, kendi duygu ve yaşantılarımızı açıklarlar. Ben mesajını duyan kişi, karsısındakine ne hissettirdiğini öğrenir ve eğer bu olumsuz bir duyguysa, kendi isteğiyle davranışını değiştirir ya da değiştirmez. Yani davranışının sorumluluğu tümüyle kendine aittir. Suçlama olmadığı için ben mesajı ile gönderilen iletiler, genellikle gönüllü bir farklı davranma çabasına zemin hazırlayabilir.
Ben dilinin kişilerarası iletişim sürecine sağladığı en önemli yarar nedir?
Ben dilinin en önemli yararı ise, karsımızdaki kişiye ben böyle hissediyorum ama bu davranışın herkese böyle hissettirmeyebilir anlamını içeren bir ileti gönderildiğinden, onun suçlanmadan kendini gözden geçirmesine olanak tanımasıdır. Çünkü kesinlik içeren yargılamalar karsısında özellikle çocuklar, ne yapacaklarını bilemezler. Baba çok kabasın! Her zaman sözümü kesiyorsun! gibi sen mesajı yerine, Baba, bir şey söylemeye başlayıp da bir türlü sonunu getiremediğim zaman çok rahatsız oluyorum gibi ben mesajı verin. Daha etkili olacaktır.
İletişimde Ben mesajı ile konuşmak neden önemli ve gereklidir?
Sen mesajı iletişimi engeller. Sen mesajı, sen dilidir ve genellikle kızgınlık ifadesi için kullanılır. Sen mesajları, bizim hakkımızda bir ileti göndermez, odak hep karsımızdaki kişidir. Ben mesajı gönderen kişi, kendi hakkında yaptığı değerlendirmeyi karsısındaki kişiyle paylaşmak isteğindedir. Ben mesajları karsımızdaki kişiyi suçlayıcı ifadelerden arınmış ve tümüyle kendi duygu ve düşüncelerimizi içerdiğinden, iletişimin olumlu sürmesine yardımcı olabilirler. Kızgınlık hissettiğimiz durumlarda, bunu ben mesajı ile iletmemiz, karsımızdakinin savunmaya geçmesini, öfkeyle karşılık vermesini, kendini kestirilmiş hissetmesini, suçlanmasını ve konuşmaktan kaçınmasını engelleyebilir. Size sözle saldırılmadığı sürece, rahatsızlığını ve gezginliğini dile getiren biriyle anlaşmak mümkündür.
Olumlu ilgi nedir?
Bireylerarası iletişimde başarılı olmak için sadece Ben Dili ile konuşmak yeterli değildir. Bunun yanı sıra olumlu ilgi de göstermemiz gerekmektedir. Çünkü karşımızdaki kişi sevilmek ve değer verilmek değil; sevildiğini ve değer verildiğini hissetmek ister. Olumlu ilgili, karşımızdakinin olumlu yönlerini görmek ve bunu onunla paylaşmaktır. Olumlu ilgi göstermek, hataları eksikleri görmezden gelmek değil, bu hataları ve eksikleri doğrulardan sonra söylemektir. Hataları düzeltmek, eksiklikleri tamamlamak için doğruları yakalamak, konuşmaya doğruları vurgulayarak başlamak gerekir. Örnek vermek gerekirse, Ne biçim rapor, bir sürü eksiklikler ve yanlışlar var, doğru dürüst yap getir şunu demek yerine Raporun şurası iyi olmuş, devamı da böyle olsun demek arasında çok fark vardır. Birinci konuşma sadece yanlışlar ve eksiklikler üzerine odaklanmışken; ikinci konuşma önce işin iyi ve başarılı yanlarını vurguluyor, sonrasında da eksiklikleri dile getiriyor. Herhalde hepimiz ikincisi gibi konuşan yöneticilere, eşlere, ana babalara sahip olmayı isterdik.
Bireylerarası iletişimde karşılıklı anlaşabilmenin
temelini ne oluşturur?
Anlaşmak iki adımda gerçekleşen etkili iletişim
yöntemidir. Etkili iletişimin ilk adımı anlamak, ikinci
adımı da anlatmaktır. Anlaşmak için kişi önce kendini,
sonra karşısındaki kişiyi anlamalı; sonra da duygu ve
düşüncelerini ona anlatabilmelidir.
Kişilerin iletişim becerilerine bağlı olarak
gerçekleştirebilecekleri anlamlı ilişkilerin ne tür
kazanımları olabilir?
Bireylerin iletişim becerilerine sahip olmaları aile
içi ilişkilerinde, eşiyle olan ilişkilerinde, öğretmenöğrenci
ilişkilerinde, işyerindeki çalışma arkadaşları,
astları ve üstleri ile olan ilişkilerinde, sağlıklı ve uzun
süreli ilişkilerin geliştirilmesine ve sürdürülmesine olanak
sağlar. Anlamlı ilişkileri kuran bireyler, kendilerini daha
mutlu hisseder. Kendisini mutlu hisseden bireylerin
verimleri de yüksek olacağından, çevrelerine ve topluma
katkıları üst düzeyde olur.
İletişim becerisi genel olarak nasıl tanımlanabilir?
İletişim becerisi; saygıyı ve empatiyi temel alarak,
etkin dinleyebilme, somut konuşarak uygun bir biçimde
kendini açabilme, duygu ve düşünceleri karşıdaki kişiye
maske takmadan ben dili ile iletebilme, ‘ben’ savaşımı
vermeden, başkalarını küçük görmeden kendi haklarını
koruyabilme, sözel mesajlarla sözel olmayan mesajları
uyumlu olarak kullanabilme biçiminde bireyin
karşısındaki kişilerle doyum verici ilişkiler kurabilmesini
sağlayan, başkalarından olumlu tepkileri getiren ve bireyin
toplum içinde yaşamasını kolaylaştıran öğrenilmiş
davranışlar olarak tanımlanabilir.
Etkili bir iletişim kurabilme ve iletişim becerilerini
geliştirme için iletişim süreci nasıl gerçekleşmelidir?
Bireyin etkili bir iletişim kurabilmesi ve aynı
zamanda da iletişim becerisini geliştirebilmesi için,
bireyin önce kendisine ve ardından iletişim halinde olduğu
çevresine saygı duyması gerekir. İletişim kurduğu bireyi
iyi anlaması için etkin dinlemeyi gerçekleştirmelidir. Etkin
dinlemeyi gerçekleştirmesi, karşısındaki bireyi daha iyi
anlamasını sağlar. Kendini doğru biçimde anlatması için
de somut konuşması gerekir. Konuşmalarında “ben dilini”
kullanması iletişimi etkin ve yerinde kılacaktır.
Bireylerarası iletişimde anlatabilme kavramının önemi
ve kapsamı nasıl açıklanabilir?
Kişilerarası iletişimde anlatabilmenin önemi
büyüktür ve karşılıklı iletişim esnasında etkin düzeyde
anlatma ilişkinin boyutunu belirler. Kişi genellikle
inançları, değerleri, istekleri, davranışları, yetenekleri,
özellikleri hakkında açıklamalar ya da tanımlamalar
yapmaktadır. Bir anlamda, anlatma kişinin diğer kişilerle
kurduğu iletişimden kendi hakkında bilgi edindiği bir
iletişim sürecidir. Anlatma, bir iletişim biçimidir. Kişilerin
açıktan açığa sözel ifadeleri ile, bilinçsiz olarak ya da
düşünmeden gerçekleştirdikleri hareketler ile, kendileri
hakkında bilgi iletmesidir. Ayrıca anlatma, bir bilgidir.
Kişinin alıcıya kendisi hakkında bilmediği bir bilgiyi
iletmesidir. Diğer bir kişi için bu oldukça yenidir. Kişi
anlatma sayesinde kendisi hakkında bilgi verir. Kişinin
kendisine ait olan düşünceleri, duyguları ve davranışları
hakkında bilgiye sahip olmasıdır.
Kişilerarası iletişimde bireyin kendisine saygı
duymasının sürece somut katkısı nedir?
Etkili iletişimi sağlamanın önemli
gereksinimlerinden birinin de “saygı duymak” olduğundan
bahsetmiştik. Kişinin en başta kendisine saygı duyması
gereklidir ki başkalarına da saygı duyabilsin. Bu sağlıklı
ve mutlu bir iletişim için şarttır ve karşıdaki bireye değer
vermeyi öğretir. Uzmanlar bireyin kendisine saygı
duyması sonucunda, olumlu ve olumsuz özelliklerini daha
iyi görebilmesini, daha az savunucu olmasını ve diğer
insanların daha kolay kabul edilmesini sağladığını
vurgulamaktadır.
Anlaşmak sonucunun elde edilebileceği iletişim süreci
karşımızdaki bireyi anlamak ile başlar. Bu aşama nasıl
gerçekleşmelidir?
Karşımızdaki bireyi anlayabilmek, onun
dünyasına, yargılamadan onun açısından bakabilmektir.
Bireyi etkin bir biçimde dinlemek ve olaya onun açısından
bakmak, bireyi anlamak etkili iletişimin ilk adımını
oluşturur. Etkin dinlemenin ardından konuyla ilgili
fikirlere somut konuşmalarla yer vermek bireyi dinlemek
kadar önemlidir. Karşısındakini doğru ve yeterince
anlayamamış olan kişinin yersiz bir konuşma
gerçekleştirmesi çok muhtemeldir. Bu da sağlıklı ve
istendik bir iletişimden uzaklaşılması ile sonuçlanacaktır.
Kişilerarası iletişimde anlamak amaçlı etkin dinleme
aşmasını ne takip eder?
Kişilerarası ilişkilerde bireyin, etkin dinleme
davranışını gösterdikten sonra konuyla ilgili duygu,
düşünce ve isteklerini ifade edebilmenin, ilişkiyi
zenginleştirebilmek çok önemlidir. Aynı zamanda
karşıdaki kişi ile konuşurken genel ifadelerden kaçınıp
belirgin ifadeler kullanmanın, ifadelerin doğru anlaşılması
için açık ve net konuşmanın gerekir. Bireyin kendisini
iletişim kurduğu kişiye ya da dış çevreye sağlıklı
anlatabilmesi etkin iletişimin kazanılmasının göstergesidir.
Bu noktada anlatmak ya da anlatabilme kavramı oldukça
önemlidir.
“Ben dili” ne demektir?
“Ben dili”, bireyin karşısındaki kişiyi suçlamadan,
küçültmeden, bir konuya ilişkin, duygu ve düşüncelerini
iletmesidir. Sağlıklı iletişim kurabilmek için, duygu
düşüncelerimizi açık ve ifade etmek önemlidir ve bu
duygu ve düşünceleri anlatırken ben dilini kullanmak etkin
iletişimin temelidir.
Kendini açma davranışı nasıl anlaşılmalıdır?
Kendini açma davranışı kişinin düşündüklerinin,
hissettiklerinin ve isteklerinin dolaysız bir şekilde
iletilmesi, bireyin kendini karşısındakine tanıtması
yönünde atılmış en etkili adımdır. Kişilerarası ilişkilerin
sağlıklı bir şekilde yürütebilmesinde önemli olan
faktörlerden birisi kendini açma davranışıdır. Kişilerarası
ilişkilerde bireylerin kendilerini daha çok tanıyıp
anlayabilmelerine de önemli katkıları olan kendini açma
davranışı, aynı zamanda, bu ilişkilerin daha rahat
kurulabilmesi, daha çabuk geliştirilebilmesi ve daha
güvenli sürdürülebilmesinde de önemli bir rol oynar.
Birey kendini açarak, kendi inanç ve görüşleri hakkında
konuşurken, kendi durumunu açıklıkla kavrayabilmesini,
inanç ve görüşlerine ilişkin duygu ve düşüncelerini fark
edebilmesini sağlar. Kendini açma sürecinde bireyin
sosyal onay görüp görmemesi ve diğer insanlardan
olumlu-olumsuz geri bildirimler alması kendi ben
kavramını daha doğru saptamasını veya değiştirmesini
sağlar. Ayrıca kendini açma yakın bir ilişkinin
şekillenmesinde önemli bir araçtır. Kişisel bilgiler
bireylerin kendilerini açmasıyla paylaşıldıkça ilişkilerin
gelişmesi sağlanır. Uygun kendini açma sosyal kontrol
yoluyla bireylerin gizli ve özel yönlerinin paylaşılmasına
kriterler getirerek gizliliğin ve özelliğin korunmasını,
başkalarına aktarılan kişisel bilgilerin riskinin azalmasını
da sağlar.
Kızgınlık nedir?
Kızgınlık içerisinde karmaşık hisler
barındırmaktadır. Kızgınlık; sinirlenmemize,
hiddetlenmemize, öfkelenmemize, engellenmiş ve hatta
incinmiş hissetmemize neden olan farklı tepkilerden
meydana gelmektedir. Kızgınlık her canlının tehdit
karşısında gösterdiği doğal bir tepkidir. Hakkımız olanı
alamadığımız ya da önem verdiğimiz bir insan
beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan
duygu kızgınlıktır. Diğer tüm duygular gibi, kızgınlık da
organizmada bazı fizyolojik değişikliklere yol açar; kalbin
daha hızlı çarpmasına, kan basıncının yükselmesine, enerji
veren hormonların salgılanmasına sebep olur. Kızgınlık,
genellikle saldırgan duygu ve davranışlara yol açarak
gerektiğinde savaşmamızı ve kendimizi savunmamızı
sağlar.
Kişilerarası iletişim açısından değerlendirildiğinde
kızgınlık ne anlam taşır?
Kızgınlık duygu kontrolü başarılamadığında güçlü
bir iletişim engeline dönüşerek kişilerarası iletişimi olması
gerekenden çok uzak bir noktaya taşıyabilmektedir.
Bireylerarası iletişimde kızgınlıkla başa çıkmak doğru
ifade ile alakalı bir durumdur. Bizler insan ilişkilerimizde
kızdığımızda ya kızgınlığımızı bastırırız ya da dışa
vururuz. Kızgınlığımızı dışa vurmamız ama bunu da
sağlıklı bir biçimde dışa vurmamız gerekmektedir.
Duygu kontrolü bağlanımda önerilen kızgınlığın
bastırılması mıdır?
Kızgınlığı bastırmanın doğru bir davranış olup
olmaması da tartışmalı bir konudur. Kızgınlığı bastırarak
ya da sağlıksız yöntemlerle dışa vurarak, bizi kızdıran
kişiyi ya da durumu değiştirmemiz mümkün değildir. Bu
yöntemler ancak ilişkiyi zedeler, kızgınlığın bize ve
çevremize olan yıkıcı ve yıpratıcı etkisini artırır.
Kızgınlığı kontrol ederek, bizi kızdıran kişiyi ya da
durumu değiştirebilir, iletişimi daha sağlıklı hale
getirebiliriz. Kızgınlığın neden ya da kimden
kaynaklandığını irdeleyerek, doğru zamanda ve mekânda
doğru kişiyle bu duygumuzu paylaşarak kızgınlığın
üstesinden gelebiliriz. Bu duygumuzu doğru
tanımladığımız ve uyguladığımız takdirde, karşı bireyle
olan ilişkimiz zedelenmez ve iletişim engeline takılmadan
etkin bir şekilde iletişimi sağlayabiliriz.
Kızgınlığımızı o an doğru ifade edemeyeceğimizi
düşünüyorsak, belli bir süre bekleyip sonra karşımızdaki
kişiye ifade etmek olabilecek bir şeydir. Ama kızgınlığı
bastırmaktan kastımız bir süreliğine değil, kızgınlığımızın
nedenini karşımızdaki kişiye hiç ifade etmemek, hiçbir
zaman konuşmamaktır. Bu anlamda bastırmak hiç iyi bir
şey değildir. Çünkü kızgınlığımızı bastırdığımızda bazı
psikosomatik problemler (yüksek tansiyon, baş ağrısı,
mide ağrısı, ritim bozuklukları, depresyon gibi) yaşamaya
başlarız.
Neden kızarız?
Kızgınlık aslında belli bir alt yapısı olan bir
süreçtir. Kızgınlık çoğu zaman ‘hak etmediğimiz bir
durumla karşılaştığımızda’ gösterdiğimiz tepkidir. Aslında
kızgınlığın nedenleri çocukluk hatta bebeklik dönemine
kadar uzanmaktadır. Çeşitli nedenlerle engellenen birey
bir yerde boşalım sağlama ihtiyacı hisseder. Bunu kimi
zaman hiç olmayacak bir yerde sergilerken; kimi zamanda
aşırı bir boşalım şeklinde (fiziki müdahale) gösterebilir.
Önemli olan ise bu defans sistemini en iyi şekilde kontrol
etmektir. Yapılan çalışmalar, insanoğlunun genel olarak
iki nedenden dolayı kızdığını ortaya koymaktadır. Bunlar;
• Bize göre doğru, bize göre adil veya bize göre
dürüst olmayan durumlarla karşılaştığımızda
bizler kızarız. Diğer bir deyişle, ortadaki bir olay
veya duruma bizim gibi bakmayan insanlarla
karşılaştığımızda bizler onlara kızarız. Çünkü bir
olay veya durumla ilgili olarak herkesin algısı ve
değerlendirmesi farklıdır. Algımız ve
değerlendirmelerimiz de farklı olduğuna göre,
evde ya da işyerindeki karşımızdaki kişinin de
bizim gibi algılamasını, düşünmesini ve
davranmasını beklemek bizde kızgınlığın
oluşmasına neden olur.
• Kızmamıza neden olan diğer bir unsur da
beklentilerimizdir. Bizim özel hayatımızdaki ve
iş hayatımızdaki kişilerden beklentilerimiz vardır.
Bizler, bu beklentilerimiz karşılanmadığında ya
da gerçekleşmediğinde kızarız. Bu sebeple,
kendimizden ya da başkalarından beklediklerimizi gerçekçi temellere
dayandırmalıyız.
Kızgınlık oluştuğunda ortaya çıkan yaygın olaylar
dizisi nasıl sıralanabilir?
• Kızgınlık bir olay ya da kışkırtılma sonucu
tetiklenir.
• Kızgınlık düşünceleri geliştirir.
• Bunu izleyen davranışlar, kızgınlık düşünceleri
üzerine temellenir.
• Kızgınlık beslenir ve artar. Kızgınlık duygusu
eğer kontrol edilemezse şiddetlenir ve yapıcı
eylemlerle kontrol edilmesi giderek güçleşir.
• Kontrol altına alınamayan kızgınlık, uzun süren,
şiddetli, acı verici ve tahrip edici bir dizi öfkeli
düşünce ve eylemleri başlatır.
Kızgınlık duygusunu zihinde kontrol altına alma
aşamasında ne yapılmalıdır ?
Zihninizdeki bu durumdan kurtulmanın tek yolu,
düşünceleriniz ve duygularınız arasındaki bağlantının
farkına varmanızdır.
Öfke duygusuna ne yol açar?
Öfke duygusuna en sık yol açan nedenlerden birisi
hedefe yönelik davranışlarımızın engellenmesidir. Burada
“hedefe yönelik” kavramı oldukça geniş kapsamlı olarak
kullanılmaktadır. Örneğin bitirmeyi amaçladığımız bir işi
yarıda bırakmaya zorlanma kadar hakarete uğramada bir
engelleme olarak görülmektedir. Normal olarak tüm
insanlar olumlu bir kendilik değerine sahip olmayı ister ve
amaçlarlar. Kendilik değeri terimi bir bireyin kendi
yetenek, yeterliliklerinin ve değerinin ne olduğu
konusunda düşüncelerinin tümüne işaret etmek için
kullanılmaktadır. Hakarete uğrama, geçici bir süre için de
olsa kendilik değerimizi zedelemekte ve dolayısıyla
olumlu sonuca ulaşmayı engellemektedir. İnsanları
öfkelendiren sebepler engellenme, önemsenme,
aşağılanma, keyfi bir tutumla karşılaşma ve saldırıya
uğramaktır. İnsan “haz” yaşamaya dönük bir canlıdır.
Bebek, hayata bütünüyle haz duygusunu yaşamaya
yönelik başlar. İnsan haz duygusunun önüne çıkan
düzenlemelerin başında eğitim ve terbiye gelir. Haz
duygusunu engelleyecek her durum, olay veya kişi,
insandaki öfke duygusunun en başta gelen sebebidir.
Öfke normal bir duygu mudur?
Öfke normal ve sağlıklı bir duygudur. Diğer bir
deyişle, öfke en insani duygularımızdan birisidir. Öfkesi
ve kızgınlığından ötürü insanın kendisini suçlu hissetmesi
doğru değildir. Sağlıksız olan, öfkenin saldırganlığa
dönüşmesidir. Engellenmeler bir enerji doğurur. Bu enerji
yapıcı da kullanılabilir, yıkıcı da kullanılabilir. Sağlıklı bir
biçimde dışlaştırılmış öfke amaca yöneliktir, çoğunlukla
toplumsal olarak kabul edilebilir biçimdedir ve çok kere
uzun vadede kişiye yarar getirmesi mümkündür. Öfkenin
sağlıksız olarak dışlaştırılması ise saldırganlık ve şiddet
biçimindedir ve en büyük zararı kişinin kendisine verir.
Amigdala nedir?
Beyinde bademe benzer bir çekirdek olan
amigdala, duyguların merkezidir. Kızgınlık, korku gibi
duygular burada oluşur. Amigdalanın yanında beyinde bir
başka yer daha vardır. Oranın adı ise prefrontal lobdur. Bu
lob, bir süzgeç niteliğindedir. Prefrontal lob, bilgilerin
toplandığı, süzgeçten geçirildiği ve ne yapılacağına karar
verildiği bölgedir. Prefrontal lob, duyguların kaynağı olan
amigdalayı zihinsel bir yapıya oturtur.
Kişilerarası iletişimde amigdala nasıl ele alınmalıdır?
Bireylerarası iletişimde içimizde oluşan duygunun
karşımızdaki kişiye doğru aktarılması noktasında
amigdalanın bizi esir almasına izin vermememiz
gerekmektedir. Aksine amigdala ile prefrontal lobu
beraber barışık yaşatabilmeyi başarmak gerekmektedir.
İletişim kurarken sadece amigdalaya bağlı kalarak
mesajlarımızı göndermemiz, pişman olacağımız
davranışlarda bulunmamıza yol açabilir. Amigdalamızı
kontrol altına alamazsak, duygularımızla hareket ederiz ve
bu şekilde ifade edilen kızgınlık da yıkıcı olur. Halbuki
iletişim sağlıklı bir biçimde gerçekleştirildiğinde amacına
ulaşır. Kızmaya her zaman hakkımız var, çünkü kızgınlık
sevmek gibi, korkmak gibi, nefret etmek gibi en insani
duygularımızdan birisidir. Ama önemli olan, kızgınlık
anında amigdalanın değil, prefrontal lobun öncülüğünde
ve etkisinde hareket edebilmeyi başarmaktır.
Kızgınlığımızı ifade ederken kullandığımız yaygın
sağlıksız dışa vurma yöntemlerini hangi başlıklar altında
sıralayabiliriz?
• Suçlu hissettirmek: İmalı yollarla karşımızdaki
kişiye bizi neden mutsuz ettiğini ya da
kızdırdığını suçlu hissettirerek anlatmaya
çalışırız.
• Akıl okumak: Karşımızdakinin “aslında ne
demek istediğini” bildiğimizi zanneder, bunu ona
öğretmeye çalışırız.
• Tuzak kurmak: Karşımızdakini “açık
konuşmaya” davet eder, o bunu yapınca da alınır
ve bozuluruz.
• Kaçınmak: Konuşmaktan kaçmak için uyumak,
başka şeylerle meşgul olmak gibi davranışlar
gösteririz.
• İma etmek: Karşımızdaki kişiye neden
kızdığımızı imalı yollarla belli ederiz, ama neden
kızdığımızı söylemeyiz.
• Eleştirmek: karşımızdakini hırpalamak amacıyla
onun farklı davranışlarını eleştiririz.
• Öç almak: karşımızdaki kişiyi önemsediği bir
şeyden mahrum bırakma.
Kızınca kızgınlığımızı doğru kişiye, doğru biçimde,
doğru düzeyde, doğru zaman ve ortamda ve doğru
nedenden dolayı ifade etmeyi başarmamız gerekmektedir.
Bu anlamda bize yardımcı olacak iletişim dili nedir?
Söz konusu iletişim dili “Ben dili” olarak
adlandırılmaktadır.
A Tipi Adam: Hayvanlara eziyet edenlerden nefret
ederim. Randevularına sadık kalmayanları hiç sevmem.
Hayatın tadını kaçıranlardan kaçarım. Savaş karşıtıyım.
B Tipi Adam: Hayvanları sevenleri severim.
Randevularına sadık kalanları takdir ederim. Hayatı
zevkli kılan insanlarla yaşamaktan hoşlanırım. Barış
yanlışıyım.
Yukarıdakilerden hangisi “ben dili” kullanmaktadır?
A ile B birbirinden farklı şeyler mi söylemiyorlar
İkisi de aynı şeyi söylüyor ama farklı biçimlerde ifade
ederek iletişim kuruyorlar. A tipi adam “Sen Dili” ile
konuşup karşısındaki kişinin sınırına girip onu eleştirirken,
B tipi adam “Ben Dili” ile iletişim kuruyor ve kendi
duygusunu ifade ediyor. A tipi adam tepki topluyor, B tipi
adam ise kabul görüyor.
“Ben dili” kısaca nasıl tanımlayabiliriz?
"Ben" dili, kişinin o anda karşılaştığı durum veya
davranış karsısında, kişisel tepkisini duygu ve
düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzıdır. Duygu ve
düşüncelerimizi içtenlikle ifade etmemizdir. Başkalarıyla
ilgili değerlendirme ve yorumlarımızı değil, kendi duygu
ve yaşantılarımızı açıklarlar. "Ben" mesajını duyan kişi,
karsısındakine ne hissettirdiğini öğrenir ve eğer bu
olumsuz bir duyguysa, kendi isteğiyle davranışını
değiştirir ya da değiştirmez. Yani davranışının
sorumluluğu tümüyle kendine aittir. Suçlama olmadığı
için "ben" mesajı ile gönderilen iletiler, genellikle gönüllü
bir farklı davranma çabasına zemin hazırlayabilir.
Ben dilinin kişilerarası iletişim sürecine sağladığı en
önemli yarar nedir?
"Ben" dilinin en önemli yararı ise, karsımızdaki
kişiye "ben böyle hissediyorum ama bu davranışın herkese
böyle hissettirmeyebilir" anlamını içeren bir ileti
gönderildiğinden, onun suçlanmadan kendini gözden
geçirmesine olanak tanımasıdır. Çünkü kesinlik içeren
yargılamalar karsısında özellikle çocuklar, ne
yapacaklarını bilemezler. “Baba çok kabasın! Her zaman
sözümü kesiyorsun!” gibi “sen” mesajı yerine, “Baba, bir
şey söylemeye başlayıp da bir türlü sonunu getiremediğim
zaman çok rahatsız oluyorum” gibi “ben” mesajı verin.
Daha etkili olacaktır.
İletişimde “Ben” mesajı ile konuşmak neden önemli ve
gereklidir?
"Sen" mesajı iletişimi engeller. Sen mesajı, sen
dilidir ve genellikle kızgınlık ifadesi için kullanılır. Sen
mesajları, bizim hakkımızda bir ileti göndermez, odak hep
karsımızdaki kişidir. "Ben" mesajı gönderen kişi, kendi
hakkında yaptığı değerlendirmeyi karsısındaki kişiyle
paylaşmak isteğindedir. "Ben" mesajları karsımızdaki
kişiyi suçlayıcı ifadelerden arınmış ve tümüyle kendi
duygu ve düşüncelerimizi içerdiğinden, iletişimin olumlu
sürmesine yardımcı olabilirler. Kızgınlık hissettiğimiz
durumlarda, bunu "ben" mesajı ile iletmemiz,
karsımızdakinin savunmaya geçmesini, öfkeyle karşılık
vermesini, kendini kestirilmiş hissetmesini, suçlanmasını
ve konuşmaktan kaçınmasını engelleyebilir. Size sözle
saldırılmadığı sürece, rahatsızlığını ve gezginliğini dile
getiren biriyle anlaşmak mümkündür.
Olumlu ilgi nedir?
Bireylerarası iletişimde başarılı olmak için sadece
“Ben Dili” ile konuşmak yeterli değildir. Bunun yanı sıra
olumlu ilgi de göstermemiz gerekmektedir. Çünkü
karşımızdaki kişi sevilmek ve değer verilmek değil;
sevildiğini ve değer verildiğini hissetmek ister.
Olumlu ilgili, karşımızdakinin olumlu yönlerini görmek ve
bunu onunla paylaşmaktır. Olumlu ilgi göstermek, hataları
eksikleri görmezden gelmek değil, bu hataları ve eksikleri
doğrulardan sonra söylemektir. Hataları düzeltmek,
eksiklikleri tamamlamak için doğruları yakalamak,
konuşmaya doğruları vurgulayarak başlamak gerekir.
Örnek vermek gerekirse, “Ne biçim rapor, bir sürü
eksiklikler ve yanlışlar var, doğru dürüst yap getir şunu”
demek yerine “Raporun şurası iyi olmuş, devamı da böyle
olsun” demek arasında çok fark vardır. Birinci konuşma
sadece yanlışlar ve eksiklikler üzerine odaklanmışken;
ikinci konuşma önce işin iyi ve başarılı yanlarını
vurguluyor, sonrasında da eksiklikleri dile getiriyor.
Herhalde hepimiz ikincisi gibi konuşan yöneticilere,
eşlere, ana babalara sahip olmayı isterdik.
Başarılı iletişimin temelini ne oluşturur?
Başarılı iletişimin temelini de karşılıklı anlaşabilmek oluşturur. Karşılıklı anlaşabilmeyi gerçekleştirdiğimiz sürece doğru iletişimi de sağlamış oluruz.
Karşılıklı anlaşabilmek için önemli olan temel kavramlar nelerdir?
Karşılıklı anlaşabilmek için “anlamak” ve “anlatmak” oldukça önemli olan en temel kavramlardır. Kişilerarası iletişimi doğru bir biçimde sağlamak için karşımızdakinin mesajını anlamak önemlidir. Aynı zamanda karşı tarafa mesajı doğru bir biçimde aktarmak için doğru ifadelerle anlatmak sağlıklı iletişim için şarttır. Etkili iletişimin ilk adımı anlamak, ikincisi anlatmaktır.
İletişim becerisi nedir?
İletişim becerisi Şahin’e göre; saygıyı ve empatiyi temel alarak, etkin dinleyebilme, somut konuşarak uygun bir biçimde kendini açabilme, duygu ve düşünceleri karşıdaki kişiye maske takmadan ben dili ile iletebilme, ‘ben’ savaşımı vermeden, başkalarını küçük görmeden kendi haklarını koruyabilme, sözel mesajlarla sözel olmayan mesajları uyumlu olarak kullanabilme biçiminde bireyin karşısındaki kişilerle doyum verici ilişkiler kurabilmesini sağlayan, başkalarından olumlu tepkileri getiren ve bireyin toplum içinde yaşamasını kolaylaştıran öğrenilmiş davranışlar olarak tanımlanabilir.
Kişilerarası iletişimde anlatabilme neden önemlidir?
Kişilerarası iletişimde anlatabilmenin önemi büyüktür ve karşılıklı iletişim esnasında etkin düzeyde anlatma, ilişkinin boyutunu belirler. Kişi genellikle inançları, değerleri, istekleri, davranışları, yetenekleri, özellikleri hakkında açıklamalar ya da tanımlamalar yapmaktadır. Bir anlamda, anlatma kişinin diğer kişilerle kurduğu iletişimden kendi hakkında bilgi edindiği bir iletişim sürecidir. Anlatma, bir iletişim biçimidir. Ayrıca anlatma, bir bilgidir. Kişinin alıcıya kendisi hakkında bilmediği bir bilgiyi iletmesidir. Kişi anlatma sayesinde
kendisi hakkında bilgi verir.
Kişilerarası ilişkilerin başlaması, gelişmesi, sürdürülmesi ve sona ermesinde anahtar rol oynayan nedir?
Kişilerarası ilişkilerin başlaması, gelişmesi, sürdürülmesi ve sona ermesinde kişilerarası iletişim, anahtar bir rol oynamaktadır.
Etkili iletişimin ilk adımını ne oluşturur?
Bireyi etkin bir biçimde dinlemek ve olaya onun açısından bakmak, bireyi anlamak, etkili iletişimin ilk adımını oluşturur.
Kişilerarası iletişimde "ben dili" neden önemlidir?
Duyguları açıklarken birey kendi duygularından bahsediyorsa bunu ben dili ile ifade eder. Bu sayede bireyin duygusunu açıklarkenki hissini de anlatması kolaylaşır. Ayrıca, kişilerarası iletişimde bireyin karşısındakinden duyduğu bir rahatsızlığı dile getirdiği zaman da “ben dilini” kullanması, insana iletişimin etkin olmasını kılar. Şahin’e göre “ben dili”, bireyin karşısındaki kişiyi suçlamadan, küçültmeden, bir konuya ilişkin, duygu ve düşüncelerini iletmesidir. Sağlıklı iletişim kurabilmek için, duygu düşüncelerimizi açık ve ifade etmek önemlidir ve bu duygu ve düşünceleri anlatırken ben dilini kullanmak etkin iletişimin temelidir.
Kişilerarası ilişkilerde kendini açma davranışı neden önemlidir?
Kişilerarası ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütebilmesinde önemli olan faktörlerden biri de kendini açma davranışıdır. Kişilerarası ilişkilerde bireylerin kendilerini daha çok tanıyıp anlayabilmelerine de önemli katkıları olan kendini açma davranışı, aynı zamanda, bu ilişkilerin daha rahat kurulabilmesi, daha çabuk geliştirilebilmesi ve daha güvenli sürdürülebilmesinde de önemli bir rol oynar.
Kızgnlık organizmada ne tür fizyolojik değişikliklere yol açar?
Kızgınlık her canlının tehdit karşısında gösterdiği doğal bir tepkidir. Diğer tüm duygular gibi, kızgınlık da organizmada bazı fizyolojik değişikliklere yol açar; kalbin daha hızlı çarpmasına, kan basıncının yükselmesine, enerji veren hormonların salgılanmasına sebep olur
Kızgınlığın üstesinden nasıl gelebiliriz?
Kızgınlığın neden ya da kimden kaynaklandığını irdeleyerek, doğru zamanda ve mekânda doğru kişiyle bu duygumuzu paylaşarak kızgınlığın üstesinden gelebiliriz.
Neden bazı insanlar kızgınlıklarını sürekli bilinçaltına itme alışkanlığı geliştirir?
Kimi insan daha önce ayrıntılarıyla açıklandığı gibi sevgiyi yitirme kaygısıyla kızgınlıklarını sürekli bilinçaltına itme alışkanlığı geliştirir, ama bundan ötürü insanlarla birlikteyken nedenini bilmediği bir tedirginlik yaşar.
Kızgınlık oluştuğunda ortaya çıkan tipik olaylar dizisi nasıldır?
Kızgınlık oluştuğunda ortaya çıkan tipik olaylar dizisi sıralanmıştır.
• Kızgınlık bir olay ya da kışkırtılma sonucu tetiklenir.
• Kızgınlık düşünceleri geliştirir.
• Bunu izleyen davranışlar, kızgınlık düşünceleri üzerine temellenir.
• Kızgınlık beslenir ve artar. Kızgınlık duygusu eğer kontrol edilemezse şiddetlenir ve yapıcı eylemlerle kontrol edilmesi giderek güçleşir.
• Kontrol altına alınamayan kızgınlık, uzun süren, şiddetli, acı verici ve tahrip edici bir dizi öfkeli düşünce ve eylemleri başlatır.
Kızgınlığı devam ettiren nedir?
Gerçekte kızgınlığı devam ettiren kendi düşünce süreçlerimiz ve eylemlerimizdir; bir olay ya da birisinin söylediği veya yaptığı bir şey değildir.
Kızgınlıkla baş etmede öğrenilmesi gereken önemli noktalardan biri nedir?
Kızgınlıkla baş etmede öğrenilmesi gereken önemli noktalardan biri de, ateş çıktığında bunu söndürebilmek için ne yapılması gerektiğidir. Kızgınlığı değerlendirmede ne denli doğru ve bilinçli davranabilirsek, durumu kontrol altına da almak o denli kolay hale gelecektir.
Yapılan çalışmalar doğrultusunda insanoğlunu genel olarak kızdıran nedenler nelerdir?
Yapılan çalışmalar, insanoğlunun genel olarak 2 nedenden dolayı kızdığını ortaya koymakadır. Bunlar;
• Bize göre doğru, bize göre adil veya bize göre dürüst olmayan durumlarla karşılaştığımızda kızarız. Diğer bir deyişle, ortadaki bir olay veya duruma bizim gibi bakmayan insanlarla karşılaştığımızda bizler onlara kızarız. Çünkü bir olay veya durumla ilgili olarak herkesin algısı ve değerlendirmesi farklıdır.
• Kızmamıza neden olan diğer bir unsur da beklentilerimizdir. Bizim özel hayatımızdaki ve iş hayatımızdaki kişilerden beklentilerimiz vardır. Bizler, bu beklentilerimiz karşılanmadığında ya da gerçekleşmediğinde kızarız.
Öfke duygusuna en sık yol açan nedenlerden birisi nedir?
Öfke duygusuna en sık yol açan nedenlerden birisi hedefe yönelik davranışlarımızın engellenmesidir.
Kendilik değeri ne demektir?
Kendilik değeri terimi bir bireyin kendi yetenek, yeterlilik ve değerinin ne olduğu konusundaki düşüncelerinin tümüne işaret etmek için kullanılmaktadır.
Çocuklarda öfke duygusu çoğu kez ne şekilde ortaya çıkar?
Çocuklarda öfke duygusu çoğu kez bağırma, kendini yerden yere atma, tekmeleme, itme vb. gibi saldırgan durumlara yol açar.
İnsan haz duygusunun önüne çıkan düzenlemelerin başında ne gelir?
İnsan haz duygusunun önüne çıkan düzenlemelerin başında eğitim ve terbiye gelir.
Ergenlik döneminde çatışma ve öfkeye neler sebep olur?
Ergenlik döneminde genç, iki temel istek arasında sıkışır. Bir taraftan ailesinden kopmak, bağımsız olmak isterken, diğer taraftan güvensizlik ve yetişkinlerin desteğine duyulan ihtiyaç, çatışma ve öfkeye sebep olur.
Orta yaştan ileri yaşa geçenlerde engelleme duygusuna ve öfkeye yol açan nedenler nelerdir?
Orta yaştan ileri yaşa geçenlerde gelecekle ilgili güvensizlik ve bunun getirdiği belirsizlik, yaşın getirdiği sınırlamalar engelleme duygusuna ve öfkeye yol açar.
Neden kızgınlığımızı ifade etme gereği duyarız?
Karşımızdaki kişi bir dahaki seferde benzer bir olayda bize aynı biçimde davranmasın diye kızgınlığımızı ifade etmek için iletişim kurarız. Bizim duygumuzu ve beklentimizi görmesine yardımcı olmak için kızgınlığımızı ifade eder, iletişim kurarız.
Kızgınlığımızı ifade ederken kullandığımız sağlıksız dışa vurma yöntemlerinden bazıları nelerdir?
Kızgınlığımızı ifade ederken kullandığımız bazı sağlıksız dışa vurma yöntemlerinden bazıları şunlardır:
• Suçlu hissettirmek: İmalı yollarla karşımızdaki kişiye bizi neden mutsuz ettiğini ya da kızdırdığını suçlu hissettirerek anlatmaya çalışırız.
• Akıl okumak: Karşımızdakinin “aslında ne demek istediğini” bildiğimizi zanneder, bunu ona öğretmeye çalışırız.
• Tuzak kurmak: Karşımızdakini “açık konuşmaya” davet eder, o bunu yapınca da alınır ve bozuluruz.
• Kaçınmak: Konuşmaktan kaçmak için uyumak, başka şeylerle meşgul olmak gibi davranışlar gösteriririz.
• İma etmek: Karşımızdaki kişiye neden kızdığımızı imalı yollarla belli ederiz, ama neden kızdığımızı söylemeyiz.
• Eleştirmek: Karşımızdakinihırpalamak amacıyla onun farklı davranışlarını eleştiririz.
• Öç almak: Karşımızdaki kişiyi önemsediği bir şeyden mahrum bırakmak.
"Ben" dili nedir?
"Ben" dili, kişinin o anda karşılaştığı durum veya davranış karşısında, kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzı ve duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade etmemizdir. Başkalarıyla ilgili değerlendirme ve yorumlarımızı değil, kendi duygu ve yaşantılarımızı açıklar.
Sen iletisi nedir?
Sen iletisi, sen dilidir ve genellikle kızgınlık ifadesi için kullanilir. Sen iletileri, bizim hakkımızda bir ileti göndermez, odak hep karşımızdaki kişidir.