Din Eğitimi ve Din Hizmetlerinde Rehberlik Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
İslam Eğitim Tarihi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
İslâm’ın geldiği dönemde Arap Yarımadası’ndaki eğitim imkânları ne durumdaydı?
İslâm’ın geldiği dönemde Arap Yarımadası’nda eğitim imkânları oldukça kısıtlıydı. Yaygın ve gelişmiş bir alfabe olmadığı gibi okuma-yazma bilenlerin sayısı da çok fazla değildi. Eğitim ve iletişim yazılı olmaktan çok sözlü olarak yapılmaktaydı. Bununla birlikte Arap Yarımadası, coğrafi konumu açısından Mısır ve Mezopotamya gibi bilimin ve eğitimin geliştiği bölgelere uzak değildi. Bu bölgelere ticaret amacıyla yapılan seyahatler, kısmen de olsa bilgi aktarımına vesile olmuştu.
İslâm öncesi Arap toplumunda özellikle gelişen dallar hangileridir?
İslâm öncesi Arap toplumunda özellikle şiir ve hitabet gelişmiştir. Bunlar arasında en önde gelen örnekler Muallakât-ı Seb’a adıyla bilinir. Şiirlerde mertlik, cesaret, cömertlik ve şeref temalarına yer verilmesi, tıpkı Allah inancında olduğu gibi, birtakım inanç esasları ile erdemlerin de cahiliye toplumunda tamamen yok olmadığını gösterir
İslâm öncesi dönem niçin Cahiliye olarak anılmıştır?
Kaynaklarda Cahiliye adı verilen bu dönem, bilgi ve inanç yoksunluğundan çok, bu konulardaki ölçüsüzlük, davranış ve ilişkilerdeki yanlışlıkların yaygınlığından dolayı bu adla anılmıştır. Buna göre cahiliye ifadesi daha çok bir zihniyet yapısını tanımlamaktadır. Bu dönemde Arap toplumunda çocuklara okuma-yazma öğretilen ve Küttâb adı verilen kurumların varlığından söz edilebilir. Ancak bu kurumlar sayı ve nitelik olarak gelişmiş değildir. Daha ileri düzeyde eğitimin yapıldığı kurumlar ise yoktur.
Eğitim nedir? İslâm açısından eğitimi açıklayınız.
Eğitim, genel anlamı ile insan davranışlarının belirli amaçlar doğrultusunda değiştirilmesidir. İslâm Dini, Allah’ın insanlar tarafından yerine getirilmesini istediği buyrukları içerir. Bu buyruklarda insanların doğru inanç esaslarını benimsemeleri, bu inancın pekiştirilmesi için ibadetleri ve güzel ahlakı yansıtan davranışları yerine getirmeleri istenir. Bütün bunlar, insanlardaki davranış değişikliğini amaçlamaktadır. Bu nedenle, Kur’an’ın nâzil olmaya başlaması ve Hz. Peygamber’in aldığı bilgileri insanlara ulaştırması ile birlikte, doğal olarak din eğitimi faaliyetleri de başlamıştır.
İlk din eğitimi faaliyetleri hangi boyuttadır?
Tebliğ olarak da ifade edilebilecek bu faaliyet içerisinde Hz. Peygamber, aynı zamanda bir muallim (öğretmen) görevi üstlenmiştir. Hz. Peygamber tarafından yürütülen bu eğitim faaliyetlerinde öncelikle yetişkinlerin hedef alındığı görülmektedir. Hz. Peygamber, Allah Teâlâ’dan aldığı vahyi insanlara bildirmiş, anlaşılması ve uygulanması konusunda da bizzat örnek olmuştur. O, tebliğ görevini yerine getirirken daima açıklama, ikna etme ve sevdirme yolunu tercih etmiş, böylece eğitimde izlenmesi gereken yol konusunda da örnek olmuştur.
Hz. Peygamber döneminde eğitimin niteliği ve amacı nedir?
Hz. Peygamber dönemindeki eğitim dinî niteliktedir. Buna göre, eğitimin amacı ve içeriği din merkezli olarak belirlenmektedir. Bu dönemde eğitim çalışmaları içinde Kur’an öğretimi, hem okunması ve ezberlenmesi hem de anlaşılması ve kavranması ile birlikte çok önemli bir yer tutmaktadır.
Mekke dönemindeki eğitim faaliyetleri ne boyuttadır?
Mekke döneminde eğitim faaliyetleri içerisinde sahabeden Erkam’ın Evi (Dârü’l-Erkam) önemli bir merkez olmuştur. Hz. Peygamber burada toplanan Müslümanlara, almış olduğu vahyi tebliğ ederek eğitimlerini gerçekleştirmiştir. Peygamber’in eğitim faaliyetleri bununla sınırlı kalmamış, kendi evi yanında, ticaret yapılan panayırlar gibi, insanlarla temas kurmaya uygun olan yerlerde de bu faaliyetler devam etmiştir. Ancak hicretten önceki dönemin sıkıntılarla dolu olması, dinin insanlara ulaştırılması amacını taşıyan eğitim faaliyetlerini de olumsuz etkilemiştir.
Medine döneminde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri nelerdir?
Medine’ye hicretten sonra eğitimin yapıldığı başlıca merkez Peygamber Mescidi (Mescid-i Nebevî) olmuştur. Mescid, öncelikle bir ibadet mekânı olması yanında, başta eğitim olmak üzere diğer birçok faaliyetin de yapıldığı bir yerdir. Hz. Peygamber’in mescidde gerçekleştirdiği eğitim, özellikle dinî bilgi ve uygulamaların yapıldığı, ashabın şahitliğinde nâzil olan vahyin bilfiil ve canlı biçimde aktarılıp yaşandığı bir eğitimdir. Hadisler incelendiğinde, mescidin böyle bir eğitim ortamında merkezî konumda olduğu görülmektedir. Hz. Peygamber’in arkadaşları büyük oranda mescid çerçevesinde gerçekleşen bu eğitime azamî ölçüde katılmaya çalışmışlardır.
İslâm’ın eğitim hakkına yaklaşımı nasıldır?
Mesciddeki eğitime kadınların da katıldıkları, Hz. Peygamber’e bizzat sorular sordukları; hatta onlara ayrı bir günün tahsis edildiği de bildirilmektedir. İslâm’ın temel kaynaklarında, eğitim hakkı ve dinî sorumluluk açısından kadın-erkek arasında herhangi bir ayırım yapılmamıştır. Hz. Peygamber dönemindeki uygulamalarda da kadınların sosyal hayatın içinde oldukları görülmektedir.
Suffa’nın eğitim açısından önemi nedir?
Medine’ye hicretten sonra inşa edilen mescidin kuzey tarafında bulunan ve bazı sahabilerin barındığı Suffa eğitim-öğretim yapılan bir başka önemli mekândır. Burası, mescidin bir parçası olarak, Hz. Peygamber’in etrafında ilim öğrenen grubun eğitim merkezi olduğu kadar, aynı zamanda bir barınma mekânıdır. Sayıları 70 ila 400 arasında değişen ve tayin edilen muallimlerin nezaretinde eğitim gören bu insanlar, İslâm’ı diğer insanlara öğretmek üzere ihtiyaç duyulan yetişkin âlim zümrenin temelini de teşkil etmişlerdir.
Suffa’da hangi konularda eğitim verilmekteydi?
Suffa’da Kur’an öğretimi yapıldığı gibi aynı zamanda okuma-yazma da öğretilmekteydi. Hatta okumayazma öğretimine ayrı bir önem verildiği söylenebilir. Sözgelimi, Bedir savaşında alınan müşrik esirlerin, çocuklara okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakılmaları, hem bilgiye hem de bilginin elde edilmesi ve yaygınlaşmasında önemli bir araç olan yazıya verilen önemi gösterir. Bu uygulama aynı zamanda, bilginin başlı başına bir değer olarak kabul edildiğini ve bu değerin, inancı ne olursa olsun, sahip olan kişiyle paylaşılabileceğini göstermesi açısından da önemlidir.
Küttâb nedir?
Küttâb adı verilen eğitim kurumlarından da söz etmek gerekir. İslâm öncesi dönemde yazı öğretilen yerler olarak az sayıda da olsa varlığı bilinen bu kurumlar, sonraki dönemlerde de varlığını devam ettirmiştir. Hz. Peygamber döneminde Medine’de birçok küttâb bulunmaktaydı. Çocukların eğitimine ayrılan küttaplarda okuma yazma, Kur’an, şiir ve dinî bilgiler öğretilmekteydi.
Küttâplar ilerleyen dönemlerde hangi adlarla anılmışlardır?
Çocukların eğitimi amacıyla genellikle mescitlerin yanında, mütevazı biçimde inşa edilen küttaplar, daha sonraki dönemlerde mektep, sıbyan mektebi, taş mektep veya mahalle mektebi gibi adlarla varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Küttâpların mescidin dışında bulunmasının sebebi nedir?
Zaman içerisinde yaygınlaşan bu kurumların, mescitlerin dışında bulunmasının en önemli sebebi, çocukların cami temizliğine gereken özeni gösteremeyeceği endişesidir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslâm dünyasındaki eğitim faaliyetleri ne durumdaydı?
Hz. Peygamberin vefatından sonra İslâm dünyasındaki eğitim çalışmaları gelişerek devam etmiştir. Hulefâ-i Râşidîn ve Emevîler devrinde hızlı bir fetih hareketi ile Suriye, İran, Mezopotamya, Mısır ve Kuzey Afrika bölgeleri Müslümanların egemenliği altına girmiştir. Kültürel açıdan son derece hareketli ve üretken olan bu bölgelerde Müslümanların siyasî ve askerî üstünlüğünün kalıcı olabilmesinin yanında, kültürel açıdan ilerlemenin gerçekleştirilebilmesi için de bilimsel çalışmalara yer verilmesi gerekmiştir. Gerek bu amaçla yapılan bilimsel çalışmalar gerekse karşılaşılan bilgi birikimi, Müslümanlar tarafından alınmış, kullanılmış ve geliştirilmiştir.
İlk dönemde Müslüman toplum ile fethedilen bölgelerde bilgi birikimi açısından karşılaşılan fark nedir?
Bu farklar arasında öncelikle bilginin gelişmesinde ve paylaşılmasında önemli değeri olan yazının, Müslümanlar arasında yeterince yaygınlaşmadığı görülmüştür. Arapça’nın dilbilgisi (gramer) kurallarının henüz belirlenmemiş olması, bu dilin İslâm’a yeni giren toplumlara öğretilmesinde zorluklarla karşılaşılmasına neden olmuştur
Yazının geliştirilmesi ve Arapça gramerinin belirlenmesi kim tarafından gerçekleştirilmiştir?
Yazının geliştirilmesi ve Arapça gramerinin belirlenmesi, ancak Emeviler döneminde Ebu’l-Esved edDüelî ve daha sonraları dilbilimci Sîbeveyh tarafından gerçekleştirilmiştir.
Medreselerin kurulduğu döneme kadar İslâm dünyasında var olan eğitimin temel özellikleri nelerdir?
İslâm dünyasında medreselerin kurulduğu döneme kadar, eğitim örgün değil, daha çok mescid ya da cami merkezli olarak yaygın niteliğe sahip olmuştur. Daha önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de camiler, eğitimin yapıldığı başlıca merkezler olmuştur. Camilerde oluşturulan ilim meclislerinde ve ders halkalarında eğitim yapılmıştır. Ancak bu tarz eğitimin yetersiz ve başarısız olduğu sonucunu çıkarmak doğru değildir. Zira hem din ilimleri hem de diğer alanlarda yapılan çalışmalar, bu dönemde güçlü bir eğitimin yapıldığını ortaya koymaktadır. Tefsir, Fıkıh ve Kelam ekollerinin gelişmesi, Hadislerin toplanarak eserlerin hazırlanması da yine bu dönemde gerçekleşmiştir.
Yabancı kültürlere ait eserlerin İslâm eğitim faaliyetlerindeki rolü nedir?
Matematik ve Fen bilimleri alanlarında da önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu alandaki çalışmaların başlamasında Hint, Yunan ve İran dillerinde yazılan eserlerin Arapça’ya tercüme edilmesinin önemli katkısı olmuştur. Yabancı kültürlere ait eserlerin toplanması Emevîler devrinden itibaren başlamıştır. Abbasîler devrinde Bağdat’ta kurulan Beytü’l-Hikme’de ise toplanan bu eserlerin tercümesi yapılmıştır.
Beytü’l-Hikme’nin özelliğinedir?
Kütüphane ve rasathaneden oluşan Beytü’lHikme, bir araştırma ve tercüme merkezi kimliği taşımaktadır.
Emevîler döneminden itibaren gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri nelerdir?
Emeviler döneminden itibaren Şam, Bağdat ve Kahire gibi merkezlerde hastane ve rasathaneler kurulmuştur. Tıp, astronomi, matematik, kimya ve felsefe alanlarında yetişen bilginler bu alanların gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Harezmî, Cabir b. Hayyan, Bîrûnî, İbn-i Sina, Kindî, Abdülhamid b. Türk ve Farabî bu bilginlerden birkaçıdır.
Medrese nedir?
Kelime olarak ders okutulan yer anlamına gelen medrese, İslâm dünyasında uzun yıllar eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapıldığı kurumlara ad olmuştur.
Medreseler ilk olarak ne zaman ortaya çıkmıştır?
Medreselerin ilk defa ortaya çıkış sebepleri, zamanı ve yeri hakkında farklı görüşler vardır. Genel kanaate göre, medreseler XI. asırdan itibaren kurulmaya ve gelişmeye başlamışlardır. Bunlar arasında en ünlü olanı 1067 yılında Bağdat’ta, Büyük Selçuklu veziri Nizamü’lMülk tarafından kurulan Nizamiye Medresesi’dir. Nizamü’l-Mülk, Bağdat dışındaki birçok şehirde de yine aynı adı taşıyan medreseler kurmuştur.
Medrese giderleri ne şekilde karşılanırdı?
Medreselerde, öğrenci ve müderrislerin giderlerinin yanı sıra diğer ihtiyaçları, tahsis edilen vakıfların gelirleri ile karşılanırdı. Bu da verimli bir eğitimin yapılabilmesi için önemli bir imkân sunmuştur.
Medreselerin doğuşunun asıl önemli sebebi nedir?
Medreselerin doğuşunun asıl önemli olan yanı, sadece eğitim amacıyla kurulmuş olmalarıdır. Örneğin camilerin asıl kuruluş nedeni eğitim olmamıştır. Aynı zamanda eğitim de yapılmasına rağmen cami, asıl olarak bir ibadet mekânıdır. Bununla birlikte medreselerin kurulmasından sonraki dönemlerde de cami-medreseeğitim ilişkisi tamamen kaybolmamış; mekân, amaç ve faaliyet birlikteliği son dönemlere kadar sürmüştür. Bu düşüncenin bir uzantısı olarak medreseler genellikle camilerin de bulunduğu külliyeler içerisinde inşâ edilmiş, derse fazla sayıda öğrencinin katılması durumunda camiler de dershane olarak kullanılmıştır.
Medreselerin kurulmasına zemin hazırlayan sebepler nelerdir?
Mescit ya da camilerde ders yapmanın doğurduğu sakıncalar ki, bunların başında ibadet eden insanların rahatsız olmaları sayılabilir. Eğitim faaliyetlerinin giderek yoğunlaşması sonucu öğrenci sayısının artması camilerin dersler için yetersiz kalması yanında öğrencilerin barınma, beslenme ve temizlik ihtiyaçlarının düzenli olarak karşılanması ihtiyacının doğması, itikadî görüşlerin savunulması, yanlış düşünce akımlarının ilim yolu ile engellenmeye çalışılması, yönetim ve adalet işlerinde görev alacak eğitimli personele duyulan ihtiyacın artması gibi sebeplerdir.
Medreselerin hedefleri nelerdir?
Kuruluşundan itibaren medrese eğitiminin en önemli amaçlarından birisi, insanları dinî konularda aydınlatacak ve rehberlik yapacak imam, vâiz ve müftü gibi din görevlilerinin yetiştirilmesi olmuştur. Ancak yönetim ve adalet hizmetlerini yerine getirecek kimselerin yetiştirilmesi de medreselerin eğitim amaçları arasındadır. Bu nedenle, uygulanan programların bütün bu amaçları gerçekleştirebilecek özellikleri birlikte taşıması gerekmiştir
Medreselerin öğretim programları nasıl biçimlenmiştir?
Bu dönemde genel eğitim ve din eğitimi birbirinden ayrı eğitim alanları olarak görülmemektedir. Özellikle örgün eğitimdeki amaçlar ve programın belirlenmesinde dinin önemli tesiri vardır. Bu nedenle, medrese programlarında din ilimlerinin özel bir ağırlığı vardır. Bununla birlikte matematik ve fen ilimleri de programda kısmen yer almıştır.
Medreselerdeki öğretim programlarında yer alan ilimler hakkında bilgi veriniz.
Medreselerdeki öğretim programlarında yer alan ilimler genel olarak mekâsıd-âlet veya naklî-aklî ilimler olarak sınıflandırılabilir. Mekâsıd ya da naklî ilimler, öğretimi asıl hedef olan ve kaynağı vahye dayalı Tefsir, Hadis, Fıkıh gibi ilimlerdir. Âlet ya da aklî ilimler ise mekâsıd ilimlerinin öğrenilebilmesi ve anlaşılabilmesi için gerekli olan Arapça, Mantık gibi ilimlerdir. Matematik ve Fen ilimleri de bu gruba girmektedir.
İlk Osmanlı medresesi nerede kurulmuştur?
İlk Osmanlı medresesi İznik’te kurulmuştur
İlk dönem Osmanlı medreselerinin niteliği nedir?
Fatih dönemine (1451-1481) kadar kurulan ilk dönem Osmanlı medreseleri, daha önce Anadolu’da kurulan medreselerin devamı olarak kabul edilebilir. Fatih döneminden itibaren, Osmanlılarda medrese tesis faaliyeti yeni bir hız kazanmış ve Sahn-ı Semân adı ile dönemin en büyük medreseleri inşâ edilmiştir.
Osmanlılarda medreselerin bağlı olduğu kurum hangisidir?
Osmanlılarda medreselerin ve dersleri okutan müderrislerin, merkezde bağlı oldukları kurum, Şeyhulislâmlık (Meşîhat) kurumudur. Ancak medreselerin Meşihat’a bağlı olmaları, bu kurumun eğitim, adalet ve din hizmetlerinde görevli kimselerden oluşan memuriyetin adı olan İlmiye zümresinin temsil makamı olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında medreseler, vakıflara bağlı olarak kuruldukları için idareleri, talebe kabulü, müderris atamaları ve masraflarının karşılanması da vakfın kuruluş şartlarına (vakfiye) bağlı olarak yapılmıştır.
İcâzet nedir?
Medrese tahsilini tamamlayan talebeye, icâzet verilmektedir. İcâzet, İslâm dünyasında IX. asırdan beri var olan ve öğretme ruhsatının verildiğini ifade eden bir belgedir. Kurum adına değil, dersi okutan müderrisin kendi adına ve bizzat kendi onayı ile verilen bu belgede, hoca ve talebenin adları, öğretim izninin verildiği ilimler ve kitaplar ile bir silsile halinde, icazet veren hocanın ilmi aldığı âlimlerin isimleri yazılıdır.
Osmanlı medreselerindeki öğretim programlarının içeriği nedir?
Osmanlı medreselerinde uygulanan program, yer verilen öğretim konuları açısından daha önceki medreselerden farklı değildir. Medrese programlarında başta Arapça olmak üzere Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam gibi din ilimleri yanında matematik ve fen bilimleri de yer almıştır. Medreselerden mezun olanlar müderrislik ve sıbyan mektebi muallimliği gibi eğitim alanlarında, ya da imam-hatip, vâiz ve müftü olarak din hizmetlerinde görev almışlardır. Medrese mezunlarının en önemli görev alanlarından bir diğeri de kadılıktır. Hukuk alanında görev yapan kadıların yetiştirilmesi görevi tamamen medreseye aittir.
Matlab, Mülâzemet, Müderris ve Muid terimlerini açıklayınız
Medreseden mezun olan öğrencilerin isimlerinin kaydedildiği deftere matlab denilmektedir. Defterlere isimleri kaydedilen öğrenciler atanma için sıra beklerlerdi. Mülâzemet adı verilen bu usule göre, bekledikleri süre boyunca görevleri ile ilgili staj yaparlardı. Daha sonra sırası gelenler önce aşağı dereceli medreselere atanır, zamanla terfileri yapılırdı. Medresede ders okutmakla görevli olan hocaya da müderris denilmektedir. Muid, müderrisin okuttuğu dersi tekrarlayan görevlidir.
Din dersleri ne zaman kaldırılmıştır?
Din dersleri 1924 yılında lise, 1927 yılında ise ortaokul programlarından kaldırılmıştır. Okul programlarında din derslerinin yer alması 1949 yılından itibaren tekrar gündeme gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan genelgede, 15 Şubat 1949 tarihinden itibaren ilkokullarda din derslerine program dışında belirlenecek uygun zamanlarda, isteğe bağlı (ihtiyari) olarak yer verileceği belirtilerek, derslerde uyulması gereken esaslar bildirilmiştir.
Danişmend, Talebe-i ulûm ve Dersiâm terimlerini açıklayınız
Dânişmend veya Suhte, medrese talebeleri arasında belirli öğrenim basamaklarını geçmiş, yetişmiş talebe anlamında kullanılan bir ifadedir. Medresede öğrenim gören öğrencilere talebe-i ulûm da denilmektedir. Dersiâm ise halka da açık olan dersleri veren görevlilere verilen isimdir.
Osmanlı Devleti’nde medrese sistemi hangi dönemde bozulmaya başlamıştır?
Osmanlı medrese sistemi XVI. asırdan itibaren bozulmaya başlamıştır. Bozulmadan kasıt, Osmanlılarda ve genel anlamda İslâm dünyasında bilimsel verimlilikteki azalma, buna karşılık dünyada bu alandaki gelişmeler karşısındaki yetersizliktir. Eğitim alanındaki gerilemenin tek başına gerçekleşmediği, ilerleme ya da gerilmenin, toplumun farklı alanlarında birlikte ortaya çıktığı ve birbirlerinden etkilendiği de unutulmamalıdır. Medrese sisteminin bozulmaya başladığı XVI. asır, aynı zamanda Osmanlı toplumunda idari ve ekonomik alanlarda da aksaklıkların başladığı dönemdir.
Medreselerdeki ilmî faaliyetlerin zayıflamasının ve gerilemesinin sebepleri nelerdir?
Osmanlı Devleti’nde belli-başlı eğitim-öğretim kurumları olan medreselerdeki ilmî faaliyetlerin zayıflaması ve gerilemesinin sebepleri; medreselerdeki eğitim ve ilim anlayışının gelişmeye ve üretken olmaya kapalı hale gelerek hedefin, mevcut bilgilerin belirli kaynaklardan öğrenilip aktarılmaya dönüşmesi. Rüşvet ve iltimasla, ilmî yeterliliğe sahip olmayanlara görev verilmesi ve eğitim-öğretimde belirli kurallara uyulmaması şeklinde genellenebilir.
Tanzimat Dönemi din eğitiminin genel durumu nedir?
1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın ilanından II. Abdülhamit’in tahta geçtiği1876 yılları arasındaki zamanı kapsayan Tanzimat dönemi, diğer alanlarda olduğu gibi, din eğitimi tarihi açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde geleneksel eğitim olarak tanımlayabileceğimiz medrese tarzı eğitim bir yana bırakılarak yeni bir eğitim sistemi kurulmuştur. Yeni açılan mektepler için hazırlanan programlarda din derslerine de yer verilmiştir.
Tanzimat Dönemi’ndeki mektepler hangi kuruma bağlanmıştır?
Medreselerin idaresinde, aynı zamanda dini temsil makamı olan Şeyhulİslâmlık söz sahibi iken, yeni mektepler Maarif Nezareti’ne bağlanmıştır. Bu gelişmeler sonunda, eğitim sisteminin dini anlayışa dayandığı medreselerde yapılan dinî eğitimden, programda din derslerine diğer dersler gibi belirli bir yerin verildiği din eğitimi uygulamasına geçilmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde medreselerin konumu nedir?
Tanzimat döneminde medreselerde din eğitimi açısından herhangi bir değişiklik söz konusu olmamıştır. Eğitim alanında yeni bir sisteme geçildiği için medrese teşkilatı ve programlarında herhangi bir yenilik de yapılmamıştır. Aynı durum 1876-1908 yıllarını kapsayan II. Abdülhamit dönemi için de geçerlidir. Medreselerin yeniden düzenlenmeleri (ıslahı) 1908 yılından sonra II. Meşrutiyet döneminde gerçekleştirilmiştir.
Medreselerin yeniden yapılandırılması sırasında öğretim programlarında meydana gelen değişiklikler nelerdir?
Medreselerin yeniden yapılanması sırasında programlar, mekteplere benzer biçimde yeniden düzenlenmiştir. Yeni ders programları birçok yönden eskisinden farklı özellikler taşımaktadır. Daha önce medreselerde okutulmayan Batı dilleri, Türkçe, Farsça, Beden Eğitimi, Resim derslerinin yanı sıra, Tanzimat’tan itibaren çeşitli seviyelerdeki mekteplerde okutulan bazı derslerin de programa alındıkları görülmektedir. Orta dereceli medreselerde, bunlarla birlikte Arapça, Tefsir, Hadis, Kelam, Fıkıh, İslâm Tarihi gibi meslek derslerine, Matematik ve Fen derslerine; ayrıca Tarih ve Coğrafya gibi kültür derslerine de yer verilmiştir.
Medreselerde yapılan yeniliklerin temel amacı nedir?
Medreselerde yapılan yeniliklerin temel amacı, toplumda ihtiyaç duyulan hem meslekî alan hem de genel kültür açısından donanımlı ve nitelikli din görevlilerinin yetiştirilmesidir.
II. Abdülhamit Dönemi’nin eğitim faaliyetlerini açıklayınız
Bu dönemde ilköğretime ayrılan sıbyan mektepleri, daha önceki dönemlerde de çocuklara ilk dinî bilgilerin verildiği yerler olmuştur. II. Mahmut tarafından 1824 yılında ilan edilen fermanda, ilköğretim çağındaki çocukların mektebe devam etmeyerek çalıştırılmalarının, elde edecekleri bilgilerden mahrum kalmalarına neden olacağından ve cahilliğin zararlarından bahsedilerek, mektebe devam etmelerinin sağlanması istenmektedir. Tanzimat döneminde de aynı hassasiyet devam etmiş, bu mekteplerde okuma-yazma öğretimi ile birlikte Kur’an okuma ve temel dinî bilgilerin öğretimi de yapılmıştır.
II. Abdülhamit Dönemi’nin eğitim açısından önemi nedir?
II. Abdülhamit dönemi, yeni eğitim kurumlarının ülke sathına yaygınlaştırılarak eğitim imkânlarından herkesin yararlandırılmaya çalışılması ve modern eğitimin kökleşmesi açısından özel bir önem taşır. Aynı durum din eğitimi açısından da geçerlidir. 1876 yılında hazırlanan ilk anayasa içerisinde eğitimle ilgili esaslara da yer verilmiştir. Buna göre, yasal düzenlemelere uygun olmak şartıyla eğitim-öğretimin serbest olduğu, mekteplerin devletin sorumluluğu altında olduğu belirtilerek, ilköğretim bütün vatandaşlar için zorunlu hale getirilmiştir. Din eğitimi ile ilgili olarak, farklı dinlere mensup olanların inanç esaslarına dair öğretim haklarının korunacağı esası getirilmiştir.
Cumhuriyet’in kurulmasından sonraki eğitim sistemi hakkında bilgi veriniz
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra, daha önce başlatılmış olan yeni eğitim sisteminin geliştirilmesi çalışmaları yeni bir hız kazanmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitimle ilgili alınan en önemli kararlar arasındadır. Kanun, genel eğitimde ideal ve ülkü birliğini sağlamayı hedeflemiştir.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun din eğitimi açısından değerlendiriniz
Kanun’da getirilen hükme göre Bakanlık, din ilimleri alanında uzmanlar yetiştirilmek üzere Üniversitede İlahiyat Fakültesi, ayrıca imam ve hatiplik gibi din hizmetlerini yerine getirecek görevlilerin yetiştirileceği okulları açacaktır. Bu görevler için yeni kurumların açılmasıyla birlikte, medreselerin varlık nedenleri de ortadan kalkmış olmaktadır. Bu nedenle Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından Maarif Vekâleti tarafından vilayetlere gönderilen genelge ile bütün medreseler kapatılmıştır. Görevli müderrisler vaizlik görevlerine atanmış, öğrenciler ise çeşitli mekteplerde öğrenimlerine devam etmişlerdir.
Türkiye’de İlahiyat Fakültesi ve İmam-Hatip Okullarının başlangıcı ne zamana dayanmaktadır?
Türkiye’de açılan İlahiyat Fakültesi’nin başlangıcı, 1900 yılında açılan Ulûm-ı Âliye-i Dînîye Şubesi’ne dayanır. Aynı şekilde İmam-Hatip Okullarının ilk örnekleri II. Meşrutiyet yıllarındaki medreselerin yeniden düzenlenmeleri sırasında açılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi’nde yüksek din eğitimi hangi dönemde gelişmiştir?
Cumhuriyet döneminde yüksek din eğitimi 1949 yılından sonra daha hızlı bir gelişim göstermiştir. İlahiyat Fakültesi ikinci kez, bu defa Ankara Üniversitesi içerisinde 1949 yılında açılmıştır. Ardından da 1959 yılından itibaren Yüksek İslâm Enstitüleri açılmaya başlamıştır.
Cumhuriyet Dönemi’nde ilk ve orta dereceli okullarda din eğitimi hangi boyuttadır?
Cumhuriyet döneminde ilk ve orta dereceli okullarda din derslerinin yer alması tartışılmış, bu nedenle de zaman içerisinde farklı uygulamalar yapılmıştır. Bu farklılıklar, din derslerine hiç yer verilmemesi, seçimlik veya zorunlu dersler arasında yer alması biçimlerinde görülmektedir. 1924’te ilkokullar için hazırlanan ders programında din eğitimine Kur’an öğretimi ile birlikte ikinci sınıftan itibaren, haftada iki saat olarak yer verilmiştir. 1926’da ise dersin içeriğinden Kur’an öğretimi çıkarılarak sadece dini bilgilerin öğretimine yer verilmiş, süresi de bir saate indirilmiştir. 3. sınıftan itibaren yer verilen ders için hazırlanan içerikte iman, ibadet ve ahlak konularına yer verilmiştir.
Yaygın din eğitimi nedir?
Yaygın din eğitimi, örgün eğitim ortamları dışında başta cami ve Kur’an kursları olmak üzere, farklı gelişim ve bilgi seviyesindeki kimselerin katıldığı ortamlarda yapılan din eğitimidir. Bu ortamlara tarihi süreçte tekke ve zâviyeler de katılabileceği gibi günümüzde cezaevleri, huzurevleri, hastaneler ve yetiştirme yurtları da dâhil edilebilir.