aofsoru.com

Yaşayan Dünya Dinleri Dersi 3. Ünite Özet

Hint Dinleri Iı; Budizm Ve Sihizm

Giriş: Budizm

Budizm’in din veya felsefe olup olmadığı dolayısıyla dinler tarihinin mi felsefe tarihinin mi çalışma konusu sayılacağı zaman zaman tartışılan bir konudur. Budizm’de ele alınan pek çok konudan dolayı bu gün Budizm’in bir din olduğu yönünde genel bir uzlaşı vardır.

Tarihsel Süreç

Miladdan önce altıncı yüzyılda, Hindistan’da hakim olan acımasız kast sistemi ve Brahmanizm’e alternatif olarak ortaya çıkan iki sistem vardır. Birincisi Cayinizm ikincisi ise Budizm’dir. Budizm, Cayinizm’in aksine doğduğu yöre ile kısıtlı kalmamış, Hindistanın Doğusu, Kuzeyi ve güneyinde kalan ülkelere yayılarak ve yerel kültlerin katkısıyla farklı nitelikler kazanarak bulunduğu ülkelerin yada hakim dini yada önemli dinlerinden biri haline gelmiştir.

Budizm 35 yaşında Bodhi ağacı altında otururken dört soylu gerçeği keşfeden Goutoma Siddharta tarafından kurulmuştur. Goutoma daha sonra Varanasi/Benares teki Geyik parkında beş müridine ilk vaazını verir. Bu ilk vaaz budizm dinin tarihinin başlangıcı kabul edilir.

İlk vaazdan sonra Budha 80 yaşında ölene kadar mürit sayısı hızla artar. Budha’nın ölümünden sonra manastır kurallarının yorumu ve Budha’nın manevi statüsü konusunda farklılıklar oluşmaya başlayınca farklı tarihlerde iki farklı konsül toplanarak tartışmalı konuları hükme bağlar ve kaydeder. İkici konsülde üzerinde anlaşılan doktrin ve disiplin bütün budizm okullarındaki öğretinin temeli kabul edilir.

Milattan önce üçüncü yüzyıla kadar Budizm’in gerçek bir yayılma gösterdiği söylenemez. M.Ö 3. Yüzyılda Kral Aşokanın Budizm’i kabul etmesi önemli bir tarihi gelişmedir.

M.S I. Yüzyılda Kuşhan imparatoru Kanişka da Aşoka gibi pek çok ülkeye misyonerler göndermiştir. M.S. 7.yüzyılda Budizm Hindistan’daki gelişmeler (Hinduizm’in ortaya çıkışı ve İslam fetihleri) sonucu budizm Hint kültüründeki etkin yapısının kaybetmeye başlamıştır.

Yaklaşık 1850 den itibaren Asya daki yenilenmiş budist faaliyetlere paralel olarak Budizm Hindistan’da yeniden canlanma yaşamıştır. Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Ortodoks Hinduizm den mağdurun olan kitlelerin Budizm’e geçmesiyle Bu gün Hindistan’da milyonlarca Budist vardır.

Hindistan dışındaki Budistlerin sayısı çok fazladır ve yerel inanışların katkısıyla doğduğu yerden farklı pek çok mezhebin oluşmasına neden olmuştur. Bu nedenle Budizm’in Hindistan dışındaki yayılışının tarihine de değinmek gerekmektedir. Hindistan dışındaki Budizm tarihini Güney Budizm’i, Kuzey Budizm’i ve Doğu Budizm’i olarak ele alabiliriz.

Güney Budizm’i Sri Lanka, Seylan, Burma, Kamboçya, Endonezya, Laos, Tayland, ve Vietnam’daki Budizm inanışını kapsar. M.Ö 250 yılından itibaren bu ülkeler Budizm’i benimsemeye başlamış ve Budizm bu ülkelerin kültürüne önemli katkı yapmıştır.

Kuzey Budizm’i Tibet, Moğolistan ve Merkezi Asya2daki Budizm inanışını kapsar. Tibet’e Budizm 7. Yüzyılda gelmiş fakat yerleşmeye 11. Yüzyılda başlamıştır. Tibet’in yerel inanışı olan Bon dininin etkisinde kalarak Lamaizm olarak ta bilinen Tibet Budizm’ini ortaya çıkarmıştır.

Doğu Budizm’i ise Çin, Kore ve Japonya’daki Budizm inanışını kapsamaktadır. Budizm Çin’e M.Ö 50 yılı civarında ipek yolu vasıtasıyla ve daha sonra deniz yolu vasıtasıyla güney ülkelerinden gelmiştir. Zamanla Budizm Konfüçyanizm ve Taoizmle birlikte Çinin üç önemli dininden biri olmuştur. Çin üzerinden Kore’ye gelen Budizm 7. Yüzyılda Kore’nin devlet dini oldu, Altı yüzyılda keşişler vasıtasıyla Japonya’ya ulaşan Budizm burada yerel inanış Şintoizm’le etkileşerek Zen-Budizmi halini aldı.

Kurucusu

Budizm’in kurucusu olarak kabul edilen Budha’nın tarihsel bir kişilik mi yoksa efsanevi aşkın bir kişilik mi olduğuna dair tartışma ve şüpheler kral Aşoka’nın diktirdiği dikili taşlar üzerindeki bilgiler sonucu aydınlığa kavuştu. Budha olarak bilinen Gautama tarihsel bir kişiliktir. M.Ö 563 te doğmuş ve M.Ö. 483 yılında vefat etmiştir. Hindistan’ın kuzeyinde Oudh eyaletindeki küçük bir krallık olan Sakyaların yönetici sınıfına mensup bir prenstir. 35 yaşında hayata dair hakikatleri keşfetmiş ve ilk vaazını vermiştir. Yaklaşık 45 yıl boyunca tebliğlerde bulunmuş ve mürit sayısını binlere çıkarmış 80 yaşında vefat etmiştir. Budha hakkında tarihsel olarak söylenebilecekler bundan ibarettir. Fakat Budistler Budha’yı aynı zamanda aşkın ilahi bir varlık olarak ta görmektedirler ve pek çok efsane ve mucize Budha’ya atfedilerek ikinci bir hayat hikayesi oluşturulmuştur.

Kutsal Metinler

Budist kutsal metinleri üç kategoriye ayrılır: Birincisi korunmuş olan erken dönem kanonik metinler, ikincisi kronolojik olarak kanonik metinleri takip etseler de kanonik metinler tespit edildiği zaman bu kategoriye giremeyen kanonik metinlere benzeyen metinler ve üçüncüsü kanonik olmayan veya sahte kanonik metinler (sutralar ve tantralar)ve kanonik metinler etrafında oluşturulan geniş yorum edebiyatıdır.

İnanç Esasları

Budistler her eyleme kendileriyle başladıkları üç mücevher inanışına sahiptir; Budha’ya sığınırım, Dharma’ya sığınırım ve Sangha’ya sığınırım. Budha aydınlanmış kişi varlık demektir, Budha’dan önce Budhalar vardı ve Budha dan sonra Budhalar gelecektir. Dharma, zihin iyi hayat ve manev yolun yasası anlamlarında kullanılır. Dharmanın özü; acı çekme (Dukkha), Acının kökeni (Samudya), acının kaldırılması (Nirodha) ve sekiz seçkin yoldur (Maggha). Dharmanın ikinci önemli yönü ise, Geçicilik (anicca), acı (Dukkha) ve ruhun yokluğu (anatman) dır. Budizm de karma inancı vardır. İnsanların bu dünyada iradi olarak yaptıkları şeylerin karşılığını bu dünyaya bir sonraki gelişlerinde görecekleri inanışıdır. Budizm karma düşüncesinde olduğu gibi insanların bu dünyaya tekrar tekrar gelişlerini kabul ederek genel Hint düşüncesiyle uzlaşır.budist öğretide herşey bir şeye bağlı olarak ortaya çıkar Nirvana hariç hiçbir şey bağımsız değildir. Nihai kurtuluş hedefi Nirvana

Son mücavher budist keşişleri ve Budist laikleri kapsayan cemaattir. Keşiş Budistler gerçek Budist sayılırlar ve Nirvana’ya ulaşmak hedefindedirler, keşiş olmayan Budistler ise bir sonraki hayatlarında Nirvana’ya ulaşmalarını sağlayacak yeni bir hayat ümit ederler Keşiş olmayan Budistler keşişleri desteklemelidir.

İbadetleri

Dindarı kutsal sembollerle ve onların temsil ettikleri şeyle düzenli olarak temas haline getirdiği için ibadet ve dua Budist uygulamasının önemli bir yönünü oluşturur. Bu aynı zamanda Dharmanın entelektüel olarak anlaşılmasının yeterli olmadığı, hedefe giden yolda ilerlemek için ibadet, dua ve meditasyon gibi bir takım eylemlerin de yapılması gerektiği anlamına gelir.

Budizm’de ibadet bireysel olduğundan, toplu ya da cemaat şeklinde ibadetler normal olarak mabetlerde (pagoda) yapılmazlar. Bunlar büyük dinleyici kitlesini alacak şekilde düzenlenmemişlerdir. Birçok küçük mabet, kişisel ya da ailevi kullanım içindir.

Bu ibadet, bir keşiş tarafından ve mabette ibadet için ayrılmış bir odada icra edilir. İnsanlar mütevazı elbiseler giyer ve bir saygı işareti olarak mabede girmeden önce ayakkabılarını çıkarırlar. Onlardan burada, suhuletle davranmaları beklenir. Ellerinin avuç içlerini birbirlerine yapıştırmış bir şekilde, Buddha’nın heykelinin önünde yerlere kapanırlar. Takdime olarak, yiyecek, çiçekler ve mum sunulur. Buddha’ya saygılarını sunduktan sonra tek başlarına ibadet ediyorlarsa kendileri, eğer ibadeti keşiş yönetiyorsa onu takiben, “Saygı kutsanmış olana, saygıdeğer olana, bütünüyle Aydınlanmış olana. ddha’ya sığınıyorum. Dharmaya sığınıyorum. Sanghaya sığınıyorum” der. nu üç kez tekrarlar ve arkasından Beş Emir ve Buddha, Dharma ve Sangha’nın övüldüğü sözler söylenir. Kadınlar ve erkekler ellerini birbirine bitiştirmiş, yüzleri yere doğru çok saygılı bir şekilde dururlar. Sonra keşiş, kutsal metinden bir parçayı melodili bir şekilde tilavet eder. Bunu Dharma hakkındaki bir konuşma takip eder.

Hac Budizm’de önemli bir yer tutar, ayrıca pek çok yerel ve dini olmayan bayramlar Budist inanışında kutlanmaktadır.

Mezhepleri

Bu gün üç büyük Budist ekol varlığını sürdürmektedir; Theravada, Mahayana, ve Vajrayana. Bu üç okulda yekpare olmayıp kendi içlerinde farklı gelenekleri barındırırlar.

Diğer Dinlere Bakışları

Her ne kadar Budist olamayanların da kendi dinleri içinde kalarak kurtuluşa erebileceği yönünde söylemleri olsa da kurtuluşa ermenin en önemli unsurunun geçmişle eski bağlarını koparmak olduğu için Budist kurtuluşa sadece Budistler erebilecektir.

Sihizm

Sihlerin mensup oldukları dini gurubu ifade eden, Sanskritçe, “talebe, öğrenci” anlamına gelen şisya ya da “öğreti” anlamına gelen şikşadan türeyen Sihizm, on beşinci yüzyılda güney Asya’nın Pencap bölgesinde ortaya çıkan ve dünyanın farklı yerlerindeki bağlılarıyla dünyanın ana dinlerinden birini oluşturan bir inanç sistemidir.

Tarihsel Süreç

Sihizm 15. Yüzyılda Devlet hanın aynında çalışan Nanak isimli birinin yaşadığı dini bir tecrübe sonucu ortaya çıkmış bir dindir. Guru Nanak 1539 da vefat etti ve yerine müridi Lehna’yı varis olarak seçti. Bu varis tayini cemaatin devamlılığı ve dinin oluşması için önemli bir unsur oldu. Dördüncü Gurudan sonra guruluk ırsi bir görev halini alarak babadan oğula geçmeye başladı. On yedinci yüzyılda Moğol istilası sırasında Sihler Moğol ve Müslümanlar arasında bir uzlaşma olacağına inanırken Moğol hükümdarı cihangir Sih gurusu Arjanı idam ettirir. Bu dönemde Sih dini kendini ayrı bir düşünce ve hayat tarzı olarak ortaya koyar. 1708 Sihizmin kanonik döneminin sonuna işaret eder. On sekizinci yüzyıl Sihlerin Moğollarla savaşına tanıklık etmiştir. Sihler 1799 da Lahoru ele geçirir ve 1948 e kadar sürecek olan krallığını kurar. Krallık 1948 te ikinci Pencap savaşından sonra İngilizlere teslim edilir.1799 dan 1948 e kadar İngiliz birliklerinde asker olarak görev yapan Sihler görevden ayrıldıktan sonra, Hong Kong ve Singapur’a yerleştiler asker olmayan Sihler de bu göç dalgasına katıldılar. Hindistan ve akistanın ayrılmasından sonra kalabalık Sih grupları Pencaptan Delhi’ye ve bombaya göç ettiler, birinci ve ikinci dünya savaşından sonra bazı küçük gruplar İngiltere’ye yerleşti, bu göçler sonucu Sihizm bugün dünyanın çeşitli bölgelerine yayılmış bir dünya dini durumundadır.

Kurucusu

Sih dinin kurucusu, 1469’da Lahor’un güney batısındaki Talwandi de doğmuş olan Guru Nanak’tır. 1499 da hayatının dönüm noktasını yaşayarak tanrının çağrısına muhatap oldu. 1539 yılında ise vefat etti. Guru hakkında daha önce söylediklerimize ilave olarak Nanak Sihler için bir reformcu, İslâm ve Hinduizm’in birleştiricisi değil, o aynı zamanda insanların kendisiyle birleşmeye çalıştıkları yüce ve mükemmel Gurudur. Sihlerin evlerinde ve dükkânlarında yaygın bir şekilde görülen bir resim onu, Hindu safran rengi elbiseyi giyen elinde Müslüman tespihi taşıyan sakallı ve sarıklı yaşlı bir insan olarak gösterir.

Kutsal Metinleri

Sihlerin kutsal metinleri, Guru Grant Sahib olarak bilinen kitaptır. Guruların öğretileri yüzyıl kadar şifahi olarak dolaştıktan sonra dördüncü Guru olan Arjan tarafından 1604 yılında bir araya getirildi. Kitap, ibadetle ilgili ilahileri içerir, hiçbir anlatı malzemesine yer vermez. Guruların yanı sıra Sih olmayan ortaçağ Hindu ve Müslüman azizlerinin (Namdev Ravidas; Kebir, Şeyh Ferid) kutsallaştırılmış olan seçkilerini de içerir. Farklı din ve inançtan insanların metinlerinin kitaba dâhil edilmesinin, hakikatin herhangi bir dinin tekelinde olmadığı, farklı yollarla ve Tanrı inayetiyle onu seven herkes için ulaşılabilirliğini ifade eden sembolik bir anlamı da vardır. Metnin ana dilinin Pencapca olmasına rağmen içinde Farsça, Sanskritçe yazılmış olan metinlerin bulunması da bunu destekler mahiyettedir. Guru Granth Sahibte Tek Tanrıya ibadet, aile hayatı, beşeri varlıkların eşitliği; putlara tapınmanın, dünyayı terk etmenin ve kehanetlere ve mucizelere inancın reddi; şekilciliği, taassubu, manastır hayatından caydıran, bira, şarap ve uyuşturucu kullanımını mahkûm eden; karmayı, ruh göçünü ve tanrının inayetine inancı kabul, öne çıkan düşünceler yer alır.

İnanç Esasları

Sihler monoteist bir inanca sahiptirler. Onlarda Tanrı Nam diye isimlendirilir. O doğrulmamış yaratıcıdır ve aynı zamanda yok edicidir. Zamandan münezzehtir, görünmez ancak hayatın bütün şekillerinin gerisinde o vardır. Bütün kalplerde gizlidir ve bütün kalpler İlahi Varlık tarafından aydınlatılır. Guruların inayetiyle bilinir. Tanrının enkarnasyonları yoktur, bu yüzden de Hindu tanrıları Krişna ve Şiva varlıklar olarak kabul edilir. Sihlerde karma inancını esas alırlar. Kurtuluş, tanrı gibi olmaktır ve bu aynı zamanda Sihizm’in ideal insanıdır. Tanrı ile uyumlu bir hayat, kurtuluştur. İnsanın kendisini bu dünyada tam olarak gerçekleştirmesi olmamış bir şey değildir, ancak bunun için gayret sarf etmesi gerekir. Tanrının sürekli olarak anılması, onun inayetinin ve kurtuluşun yolunu hazırlar. Bunları gerçekleştiren Tanrı hakkında tam bir bilince sahip olur bu da onun Tanrı’yı tam olarak idrak etmesiyle sonuçlanır.

İbadetleri

İbadet kutsal kitap olan guru grant sahib’ten , ilahilerin toplu olarak söylenmesi ve kutsal kabul edilen kitapların okunması yorumlanmasından ibarettir. Mabetlerdeki ibadette belli bir sıra vardır: Granth’ın açılması, müzik, kutsal metnin yorumlanması, vaaz, Guru Amar Das’ın “İsme Sevinç Şarkısı”nin söylenmesi, bir dua edilmesi, Granth’tan bir paragraf okunması, tereyağı, şeker ve undan yapılmış olan bir komünyon yiyeceğinin dağıtılması. Komünyon yiyeceğinin alınmasından sonra cemaat dağılır. Bir sihten evinde Guru Grant Sahib’in olduğu bir odasının olması ve hergün ondan bir parça okuması beklenir. Sihlerde hac oruç ve kurban gibi ibadetler yoktur.

Sih Mezhepleri

Modern dönemlere kadar iki Sih grubu vardı. Birincisi Kesadhariler ve ikincisi Sahajdhariler. Birincisi geçiş törenine tabi olarak khalsaya girn ve be işareti taşıyanlar ikincisi ise her yönüyle Sih olduğu halde beş işareti taşıma hakkı olmayanlardı. Modern dönemde ise reform hareketleri sonucu farklı öğretiler ortaya çıkmıştır.

Diğer Dinlere Bakışı

Müslüman sufi Kebir geleneğinden gelen bir kökene sahip olan Sihizm, tek bir hakikat olmakla birlikte insanların ona farklı yollarla ulaşabileceğini; dolayısıyla da Sih olmayanların da kurtuluşa ulaşacağını kabul ederler.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email