Kelam´a Giriş Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Yeni İlm-İ Kelam
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Yeni kelâm anlayışının doğmasında etkili olan en
önemli dış amil nedir?
Batıda Rönesans’la birlikte fikir, sanat ve bilimde yaşanan gelişme ve sıçrama sonrasında diğer İslami disiplinlerde olduğu gibi kelâm ilmi de canlılığını yitirerek çağın sorunlarına cevap veremez bir duruma gelmişti.
XIX. yüzyılda batı düşünce dünyasının gelişmesiyle birlikte, bu durumdan rahatsız olan ve doğu düşünce dünyasının eski canlılığını kazanması için çalışmalar yürüten başlıca âlimler kimlerdir?
Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgânî, Seyyid Ahmed Han, Filibeli Ahmed Hilmi, Şiblî Nu’manî, Emir Ali, İzmirli İsmail Hakkı, Abdüllatif Harpûtî gibi isimlerdir.
Bu âlimlerin ortak kanaati nedir?
Bu âlimlerin ortak kanaati klasik kelâm argümanlarıyla çağın pozitivist, materyalist akımlarına karşı konulamayacağı yönündedir. Onlar daha önce olduğu gibi kelâm ilminin zaman ve zemine göre değişebilen vesâilinin değiştirilerek yeni argümanlar ihdas edilebileceğini ve çağın inanca yönelik saldırılarının bu şekilde göğüslenebileceğini düşünmüşlerdi.
Yeni İlm-i Kelâm nasıl tanımlanmıştır?
Bütün şekilleriyle materyalizmi ve felsefi bir
görüş olarak pozitivizmi reddeden, dine karşı yapılan
biyolojik ve psikolojik teknikleri (Darwinizm, Freudizm)
cevaplandıran, yeni felsefi cereyanları eleştirdikten sonra
müsbet ilimden de istifade ederek, Allah’ın varlığını ispat
eden, İslamın akâid konularını isbât ve izah ederek
mukaddesâtı savunan bir ilim, olarak tanımlanmıştır.
Batı düşünce dünyasının dönüşümünü sağlayan en
önemli olay nedir?
Bu değişimi sağlayan olayların muhtemelen en
önemlisi, Kopernik’in Dünya’yı merkeze alan
Batlamyusçu evren görüşü yerine güneşi merkeze alan
evren görüşünü ortaya koymasıdır.
Batlamyusçu evren görüşü nedir?
Aristo’nun ortaya attığı Dünya’nın sabit merkez
olduğu; bütün gezegenlerin, yıldızların, Güneş ve Ay’ın
dünyanın etrafında döndüğü anlayışa “Batlamyusçu evren
görüşü” denir.
Bu görüş yaklaşık 1500 yıl hâkimiyetini
sürdürmüştür.
Kopernik’ten sonra Kepler ve Galile’nin çalışmaları,
bilim tarihine ne gibi katkılar sundu?
Astronomi’yi fiziğin bir parçası olarak tanımlayan
Kepler, fizik yasalarını gök cisimlerine uygulayan kişi
olarak öne çıktı. Galile (1564-1642) ise teleskop
kullanarak ilk ciddi yıldız gözlemlerini yapan kişi olarak
tarihe geçti. Galile yaptığı gözlemler sonrasında sabit
evren modeline ölümcül bir darbe indirdi.
Kopernik ve Kepler’e karşı kilisenin tavrı ne olmuş ve
bu tavır, gidişatı nasıl şekillendirmiştir?
Kopernik ve Kepler’le ortaya çıkan Kilise-bilim
karşıtlığında son derece sert tartışmalara neden oldu ve
Galile engizisyon mahkemesinin aforozundan artık
görüşlerinden vazgeçtiğini söylemekle kurtulabildi.
Newton, daha önceki çalışmaların üzerine ne gibi
katkılar sundu?
Newton (1642- 1726) geldi. Newton, gezegenleri
neyin yörüngede tuttuğu, Dünyanın altındakilerin neden
düşmediği gibi sorularla uğraştı ve daha sonra bilim
tarihinde çok önemli yeri olan yer çekimi kanununu
keşfetti. Newton, ağaçtan elmayı düşüren kuvvetin, aynı
zamanda Ay’ı dünyamıza doğru çektiğini ortaya koydu.
Ona göre bu yasa sayesinde gezegenler yörüngelerinde
hareket ediyordu. Newton bu yeni keşfe “evrensel çekim
yasası” adını verdi.
Francis Bacon, bilim çalışmalarına ne gibi katkılarda
bulundu?
Francis Bacon (1561-1626) kendisine kadar her
alanda kullanılan tümdengelim yöntemini eleştirerek
bilimde takip edilmesi gereken yöntemin gözlem ve
tecrübe olması gerektiğini savundu. O, her şeyde
tümdengelim yöntemine dayandıkları için Aristo ve
skolastikleri eleştirdi ve bu yöntemde akıl yürütmelerde
kullanılan öncüllerin filozofların kendi yargıları olduğunu,
tabiatta bunların herhangi bir gerçekliğinin olmadığını
iddia etti. Gerçek filozofun tabiatı incelemesi ve oradan
hükümlere varması gerektiğini söyleyen Bacon, gözlem ve
tecrübe olmadan bilginin meydana gelmeyeceğini ileri
sürdü.
Descartes kendinden önceki filozoflara karşı nasıl bir
tutum sergiledi?
Descartes kendinden önceki filozofları bilim ve
matematiği bilmemekle, geçerliliği olmayan delilleri
kullanmakla eleştirdi. Ona göre iyiyi kötüden ayırabilecek
ve bilgide kesinliği verebilecek yegâne vasıta akıldır.
ilimde sekülerleşmenin meydana gelmesine de öncülük
eden Descartes anlayışı, bilimde Tanrı’ya atıf yapmış
mıdır?
Descartes kesinliği sebebiyle matematiği
kendisine model olarak almıştı. Kartezyen felsefenin
kurucusu olan Descartes, ortaya koyduğu düalist anlayışla
ilimde sekülerleşmenin meydana gelmesine de öncülük
etti. Bu anlayışın bir sonucu olarak modern bilimle
uğraşan insanlar yaptıkları araştırma ve incelemelerde
Tanrıya atıfta bulunma gereği duymamışlardır.
David Hume’un metafizik bilgiye karşı bakış açısı
nasıldı?
Hume duyuları bilgi elde etmenin tek vasıtası
olarak gördü. Bundan hareketle de metafizik bilgiyi yanlış
ve dayanağı olmayan bir nevi zihnî yanılma saydı.
Hume’a göre metafiziğin bilmeye çalıştığı şeyleri
bilmenin imkânı yoktur. Zira metafizik bilginin dayandığı aklın; tabiat olaylarını, kâinatın dayandığı aslı, amaç ve
planını bilme imkânı yoktur. Ona göre bir şeyin
bilinebilmesi için öncesinde bir duyu algısının olması
zorunlu1dur.
Kant, bütün zihinsel çıkarımları reddeden Hume’den
farklı olarak aklın tabiatla nasıl bir ilişki içinde olduğunu
kabul etmiştir?
Kant, aklın tabiata karşı pasif olmadığını ve aklın
tecrübe ile gelen bilgileri kavramlaştırdığını, duyularla
kavranması mümkün olmayan sebeplilik, zaman ve mekân
gibi bir alanın mevcut olduğunu ve bu alanın inkâr
edilmesi mümkün olmadığını düşünür.
Kant ve Hume’un hangi görüşleri modern düşüncenin
giderek sekülerleşmesine sebep olmuştur?
Hume’un her şeyi duyulara hasretmesi ve sebepsonuç
ilkesi dahil bütün ideleri reddetmesi, Kant’ın ahlaki
alanda Tanrı’ya yer verse de metafiziği bilgi alanının
dışına atması modern düşüncenin giderek sekülerleşmesini
de beraberinde getirdi.
Batıda ortaya çıkan zihniyet değişimi ve bunun
sonrasında tecrübe ve gözleme dayalı bilgi, mekanik ve
determinst evren anlayışı, Tanrı kavramına karşı olan ve
özellikle İslâm’la ilgisi olan hangi akımları ortaya
çıkarmıştır?
• Pozitivizm
• Darwinizm
• Materyalizm
Pozitivizm kim tarafından ve ne zaman ortaya
konulmuştur?
Auguste Comte (1798-1857) tarafından XIX.
yüzyılda ortaya atılan felsefi düşüncedir.
Comte insanlık tarihini hangi evrelere ayırmıştır?
Fenomenlerin Tanrı ya da manevi nedenlerle
açıklandığı dinî evre, olayların soyut kuvvetlerle
açıklandığı metafizik evre ve insanın sadece
gözlemlenebilene yöneldiği ve yalnızca olaylar arasındaki
yasalar ya da değişmez bağlantıları incelediği pozitif evre
olmak üzere üç devreye ayırmıştır.
Darwinizm nedir, kim tarafından ortaya atılmıştır?
Darwinizm, Charles Darwin (1809-1882)
tarafından ortaya atılan modern evrim teorisinin adıdır.
Tekâmül nazariyesi olarak da adlandırılır.
Evrim teorisi ilk defa Darwin’le mi ortaya
konulmuştur ve Darwin’in bu teoriye yaptığı katkılar
nelerdir?
Evrim teorisi daha önce de bilinen bir teori idi.
Darwin’in bu teoriye katkısı tabii ayıklama (selection)
fikrini bu teoriye dâhil etmesidir. Darwin’in ortaya
koyduğu bu teoriye göre canlılar arasında acımasız bir
mücadele vardır. Bu mücadele varlıklar arasında bir çeşit
seçme yani ayıklama işlevi görmektedir. Bu mücadele esnasında en güçlü olanlar hayatta kalırlar, zayıf ve güçsüz
olanlar, yok olmaya mahkûmdur.
Darwin’in tabiat düzeni-Tanrı arasında kurduğu ilişki
nasıldır?
Darwin, tabiata düzenin değil, düzensizlik ve
tesadüfün hakim olduğunu ileri sürmüş böylece din ve
Tanrı inancından uzaklaşmıştır.
Materyalizm nedir?
Materyalizm, maddeyi değişmez, aktif ve dinamik
bir prensip olarak kabul eden, ruh ve düşünce gibi
cevherlerin bu maddenin bir tezahürü olduğunu iddia eden
ya da bunları inkar eden düşünce akımı.
İslam dünyasında XIX. yüzyılda etkin olan
materyalizmn öncüsü kimdir?
İslam dünyasında XIX. yüzyılda etkin olan
materyalizm, tarihi materyalizmdir ki bu akımın öncüsü
Karl Marx’tır (1818-1883).
Marx, Hegel’den mülhem olarak tarihi hangi değişim
ve dönüşüm aşamalarına ayırır?
Marx, Hegel’den mülhem olarak tarihi düzenli
ilerleme esasına göre ilkel toplum, Asyatik toplum, köletoplayıcı
toplum, feodalizm ve kapitalizm olarak beş
değişim ve dönüşüm aşamasına ayırır.
İslâm âlimleri arasında yeni ilm-i kelâmın ortaya
konması savunulduğu XIX. yüzyılda bu ihtiyaca sebebiyet
veren nasıl bir ortam sözkonusuydu?
XIX. yüzyılda Batıda ortaya çıkan inkârcı akımlar
dünyayı etkilemeye devam ederken İslam coğrafyası
askeri, iktisadi ve kültürel bir işgalle de karşı karşıyaydı.
Gerek tanrıtanımaz akımları reddetme gerekse de insan
haklarını askıya alan ve insan hakları ihlallerinde bulunan
sömürgeci güçleri İslam topraklarından atmak için
toplumsal bir bilinç yenilenmesine ihtiyaç vardı.
Yeni ilm-i kelâm çabaları sonucunda ne gibi
faaliyetlerde bulunulmuştur?
Bu bağlamda ilim adamlarının fıkıh, tefsir ve
kelâmda yenilik arayışlarına çıktıkları görülmektedir.
Fıkıhta içtihat kapısının açılması, tefsirde çağın
gereklerine uygun olarak Kur’ân’ın tefsir edilmesi bir
ihtiyaç olarak görülmüş ve bu alanlarda yoğun çalışmalar
yapılmıştı.
XIX. yüzyılda yeni ilm-i kelâmın dünyadaki başlıca
öncüleri kimlerdir?
Hint alt kıtasında Seyyid Ahmed Han, Şiblî
Nu’manî, Emir Ali, Muhammed İkbal, Mısır’da
Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Osmanlı Türkiyesi’nde
Abdüllatif el-Harpûtî, İzmirli İsmail Hakkı, Filibeli
Ahmed Hilmi bunlardan bir kaçıdır.
Abdüllatif el-Harpûtî kimdir?
Abdüllatif el-Harpûtî, kelâm ilmi ile ilgili iki
önemli eseri bulunmaktadır. Bunlardan biri Tarih-ı ilm-i kelâm diğer ise Tenkihu’l-Kelâm fi akâdi ehl’ilİslam adını
taşımaktadır. Esasen Harpûti’nin Yeni İlm-i Kelâm
bağlamında üzerinde durulması gereken eseri budur.
Harpûtî’nin yeni bilime karşı bakış açısı nasıldır?
Harpûtî’nin yeni bilim karşısında pasif olmadığı
görülmektedir. O bu bilim içinde yararlanılabilecek
verilerin olduğunu, bunların alınıp kullanılması gerektiğini
öte yandan dinle uzlaşması ve tevil edilmesi mümkün
görünmeyenlerin de reddedilmesi gerektiğini söyleyerek
eklektik bir yöntem takip etmiştir.
İzmirli İsmail Hakkı kimdir?
Yenilenme hareketinin Türkiye’deki en önemli
temsilcisidir.
İzmirli’ye göre kelâm ilmi İslamî ilimlerin
anasıdır. Dolayısıyla kelâm ilmi sayesinde birçok şey
başarılabilir. İzmirli yeni bir kelâm ilmine ihtiyaç
duyulduğunu belirtmektedir.
Muhammed Abduh kimdir?
Muhammed Abduh (1849–1905) Muhammed
Abdûh, bu dönem Mısır’da kelâm ilminin problemleriyle
uğraşan ve bu ilmin daha verimli hale gelmesi için gayret
gösterenlerin başında gelmekteydi. Abdûh Beyrut ve
Paris’te sürgün hayatı yaşamış daha sonara da Mısır’a
dönerek Mısır müftüsü olmuştu.
Muhammed Abduh kelâm ilmi ile ilgili nasıl bir seyir
takip etmiştir?
Muhammed Abduh sürgünde kaldığı dönemde
Batı’yı tanıma fırsatı bulmuş, zamanla hocası Cemaleddin
Efgânî’nin ideolojik ve siyasî çizgisini terk ederek uzun
vadeli hedeflere yönelmiş buna paralel olarak tedrisatı
yeniden düzenlemeye yoğunlaşmıştı.
İçerik itibariyle Abduh’un ortaya koyduğu kelâm nasıl
tarif edilebilir?
Geleneksel kelâmdan farklı olmamıştır. Fakat
kendisi bazı konulara daha çok vurgu yapmıştır. Örneğin
o, geleneksel kelâm eserlerinde ihtilaf konusu olan
konulara değinmeyi, aslı ilgilendirmeyen meselelerle
ilgilenmeyi pek hoş karşılamamış, toplumun ihtiyaç
duyduğu konulara öncelik verilmesini istemiştir.
İngilizlerin Hindistan’ı işgalinden sonra zihniyet
değişimine ihtiyaç olduğunu ve bu zihniyet değişimini
gerçekleştirmede Kelâm ilminin önemli roller
üstlenebileceğini düşünen Hint âlimler kimlerdir?
Bu alimler Seyyid Ahmed Han, Şiblî Nu’manî,
Emir Ali, Muhammed İkbâl, Ebu’l-Kelâm Azâd gibi
alimlerdir.
“Tabiatçı kelâm” ne demektir?
Seyyid Ahmed Han’ın ortaya koyduğu ve mevcut
ilimlerle uyumlu yeni bir kelâmı gerekli kılan kelâma
tabiatçı kelâm denir.
,Seyyid Ahmed Han, yeni kelâm anlayışını ortaya
koyarken hangi kaynakları değerlendirmiştir?
Sadece Ehl-i sünnet kaynaklarıyla yetinmemiş,
Mutezile ve filozofların görüşlerinden özellikle o dönemde Hindistan’da çok ilgi gören Yeni
Mu‘tezilecilikten önemli ölçüde yararlanmıştır.
Şiblî Nu‘manî kimdir?
Şiblî Nu‘manî (1857-1914) Yeni kelâm
hareketinin Hindistan kıtasındaki asıl teorisyeni olarak
bilinir. Şiblî Nu’manî, İlmu’l-kelâm, İlm-i Kelâm-ı Cedid
ve Nedvetü’l- ulemâ adlı eserleriyle tanınır.
Şiblî’ye göre kelâm ilmi nasıl bir süreçten geçmelidir?
Şiblî’ye göre kelâm ilminin modern fikirler
ışığında yeniden ele alınması gerekir. Ne var ki o, Seyyid
Ahmde Han’dan farklı olarak dinin modern düşünceyle
zaman zaman çatışabileceğini, felsefi nazariyelerin
değişebileceğini, dolayısıyla bunların dinde esas
alınmamaları gerektiğini söylemiştir.
Şiblî’ye göre kelâm ilminin sınırları nasıl olmalıdır?
Şiblî Numanî yeni kelâm ilminin sahasının itikatla
sınırlı olmadığı kanaatindedir. Ona göre geleneksel kelâm
ilminde itirazlar yalnızca itikat esaslarına yöneltildiği için
kelâmcılar yalnızca inanç konularını ele alıp
savunmuşlardır.
Yeni ilm-i kelâm ile geleneksel kelâm arasındaki temel
fark nedir?
Yeni ilm-i kelâmı, geleneksel kelâmdan ayıran
temel farklılık, yeni dönem kelâmcılarının kelâmî
problemlere yaklaşım biçimleri ile ele aldıkları konular ve
öncelikleridir.
Yeni dönem kelamcılarının bilgi ve varlığa karşı bakış
açısı nasıldır?
Yeni dönem kelâmcıları bilgi ve varlık konularına
girmeyi, uzun uzun bu konuları tartışmayı pek hoş
karşılamamışlardır. Hatta klasik kelâma yönelttikleri
eleştirilerden biri de bu dönemde yazılan kitapların uzun
girişler ve başlangıç ilkeleri ile ilgili konulardan oluşuyor
olmasıdır.
Şiblî Nu’manî’nin modern bilimin akılcılığının
etkisinde kalması, onu hangi istikamete sevk etmiştir?
Şiblî Nu’manî, modern bilimin akılcılığının
etkisinde kalarak modern rasyonalizme daha yakın bir
tavır sergilemiştir.
Yeni kelâmcıların geleneksel kelâm argümanları ile
olan ilişkisi nasıldır?
Yeni kelâmcılar her ne kadar geleneksel kelâm
argümanlarının yetersiz olduğundan şikâyetçi olmuşlarsa
da kendilerini o delilleri kullanmaktan
alıkoyamamışlardır. Hatta
Muhammed Abduh, Allah’ın
varlığının ispatında klasik imkân deliline başvurmuş,
Seyyid Ahmed Han, sebeplerin sebebine giden felsefi
delili kullanmış ayrıca bu dönemde
gaye ve nizam delili
ile fıtrat delilleri de rağbet görmüştür.
Muhammed İkbal Kant’ın etkisinde kalan klasik
kelamcılarına karşı nasıl bir tutum takınır?
Klasik kelâmcıların kullandığı, hudus, imkân,
gaye ve nizam delillerinin hiçbirinin Allah’ın varlığını
ispat etmediğini iddia etmiştir.
İzmirli, İkbal’in görüşlerine dolaylı olarak nasıl bir
cevap vermiştir?
Kant’ın delillere yönelttiği eleştirileri incelemiş
ve onun ortaya koymaya çalıştığı argümanların yetersiz ve
çelişkili olduğunu ifade ederek bir anlamda İkbale de
cevap vermiştir.
Şiblî Nu’manî ve Seyyid Ahmed Han peygamberlik
müessesesini nasıl görmüşlerdir?
Şiblî Nu’manî ve Seyyid Ahmed Han geleneksel
kelâm anlayışından farklı olarak peygamberliği Allah
vergisi değil, çalışıp kazanma ile gerçekleşen bir şey
olarak görmüşlerdir.
İzmirli İsmail Hakkı, Muhammed Abdûh ve öğrencisi
Reşîd Rızâ peygamberlik müessesesini nasıl görmüşlerdir?
İzmirli İsmail Hakkı, Muhammed Abdûh ve
öğrencisi Reşîd Rızâ geleneksel görüşü yani
peygamberliğin Allah’ın bir bağışı olduğunu
savunmuşlardır.
“Mucize,” ne demektir?
Peygamberlik iddiasında bulunan kimsenin
gösterdiği ve benzerini meydana getirmek hususunda
muhataplarını aciz bırakan olağanüstü olay olarak
tanımlanır. Mucize, insanların benzerini getirmekten aciz
olduğu bir hadise olduğundan Allah’ın fiilidir.
Şiblî’nin mucizeye bakış açısı nasıldır?
Şiblî ’ye göre Allah’ın koyduğu âdetlerin
bozulması ve mucizenin hârikulâde olması düşüncesi
doğru kabul edilemez. Çünkü Allah tarafından takdir
edilen ‘adetler yani tabiat kanunları değişmez. Bununla
birlikte Şiblî, Kur’ânda geçen olağanüstü olayların akla
aykırı olmadığı görüşündedir.
Seyyid Ahmed Han’ın mucizelere karşı bakış açısı
nasıldır?
Seyyid Ahmed Han, hadîslerde geçen hissî
mucizeleri inkar eder, Kur’ân’da geçen mucizleri de aşırı
yoruma tabi tutar ve farklı anlamlar verir.
Geleneksel kelâm kitapları ile Yeni İlm-i Kelâm
dönemi eserleri karşılaştırıldığında öncelikle ele alınan
konuların değişkenlik gösterme sebebi nedir?
Bu dönemin âlimleri Müslümanlara yarar
sağlamayacak bilgi yığınlarını aktarmak yerine onlara
fayda sağlayacak, onları harekete geçirecek bilgiler
aktarmak istemişlerdir. Bu sebeple Gazzâlî ve
sonrasındaki müteahhirîn kelâmcılarda görülen bilgi ve
varlık konularına fazla yer vermemişledir. Ayrıca Aristo
mantığı ve felsefesine yer vermeyerek onun etkisinin
kırılmasını istemişlerdir.
Yeni ilm-i kelâm âlimlerinin uzak durduğu başlıca
meseleler nelerdir?
Ulûhiyet ile ilgili mezhepler arasında tartışma
konusu yapılan sıfatların zatın aynı olup olmadığı, bilgi ve
varlık konuları, kader konusu ve meâd yani ahiret
konularıdır.
Yeni ilm-i kelâm dönemi âlimlerinin en fazla öne çıkan
özellikleri nedir?
Eleştirel bir zihniyetle geleneğe yaklaşmaları ve
mezhep taassubundan oldukça uzak durmalarıdır. Örneğin
İzmirli İsmail Hakkı, dinî metinler dışında hiçbir âlimin
görüş veya sözünün eleştiri dışı olmadığını vurgular. Bu
anlamda mezhep farkı da gözetmez, bütün âlimlere eşit
mesafede durduğunu dile getirir.
Şiblî Nu’manî kelâmda yapılması gerektiğini söylediği
reform nedir?
Şiblî Nu’manî, fıkıhtakine benzer bir içtihat
hareketinin kelâmda da yapılması gerektiğini dile getirir.
Ona göre kelâm kitaplarında ‘inanç alanında taklit caiz
değildir’ denildiği halde bu kural maalesef göz ardı
edilmiş ve uygulanmamıştır.
Yeni dönem kelâmcıların inanç esaslarının yanı sıra
dinin bireysel ve toplumsal boyutuyla ilgili izahlara da
eserlerinde yer vermeleri, oryantalistlerin nasıl bir yorum
yapmalarına sebep olmuştur?
Kelâmcıların bu gibi konuları işlemeleri,
oryantalistlerin ve İslam toplumundaki Batıcı aydınların
İslam’ın inanç esaslarının yanı sıra dinin hukuki, ahlaki,
sosyal ve ekonomik ilkelerini Batılı normları esas alarak
eleştiri konusu yapmalarına ve bunları “çağdışı” olarak
nitelemelerine sebep olmuştur.
Oryantalistler, Batı dünyasının işgal sürecini
hızlandırmak için Doğu toplumunun sosyal vaziyeti
üzerine yaptığı gözlemler sonucu ne gibi argümanları
kullanmışlardır?
Doğu’nun kültür, dil, din ve tarihini irdeleyerek o
toplumları çözecek, birlik ve beraberliklerini bozacak
unsurlar tespit etmeye çalışmışlardır. Bu bağlamda hak ve
hürriyetleri gündeme getirerek İslam Hukukuna tenkitler
yöneltmişlerdi. Bu tenkitler Batılılaşmış aydınlar
tarafından da dile getiriliyordu.
Batı dünyasının İslam toplumu üzerine kurguladıkları
sosyal programa karşı kelâmcılar hangi argümanlarla
mücadele etmişlerdir?
İslam insan hayatı ve yaşama hakkına büyük
önem verir. İslam ırk üstünlüğü gözetmeksizin bütün
toplulukları ve gurupları aynı statüde görür. Hindulardaki
gibi bir kast sistemi, Yahudilerdeki gibi bir ırkın üstünlüğü
yoktur. Üçüncü bir husus da İslam tarihi boyunca
Müslümanların diğer din ve topluluklara karşı gösterdiği
müsamahadır. Bütün bunlar İslam’ın insan hakları
konusunda yeterli bir donanıma sahip olduğunun
göstergeleridir. Bu tür konular daha önceki kelâm kitaplarında yer verilmeyen konular olarak önümüze
gelmektedir.
Tevhid bakımından mukayese edildiğinde İslam ve
diğer dinler arasındaki fark nedir?
Diğer bütün dinlerin temeli tevhid olduğu halde
bu dinlerde tevhid inancı şirkle karışmış ve bu inanç
önemli ölçüde zedelenmiştir. Tevhid esasını koruyabilen
yegâne din İslam’dır.
Allah-kul ilişkisi bakımından mukayese edildiğinde İslam ve diğer dinler arasındaki fark nedir?
İslam’da Allah ile kul arasında herhangi bir
vasıtanın kabul edilmemesi de İslam’ın ruhbanlığı esas
alan Hıristiyanlık ve benzeri uygulamalardan üstün
olduğunun delilidir.