İslam Düşünce Tarihi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
İslam Düşüncesi Ve Kaynakları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hermes geleneği nedir ve İslam düşüncesinde ne gibi etkileri olmuştur?
Mezopotamya ve Akdeniz havzası medeniyetlerinin temelini oluşturan Hermes geleneği özellikle Astronomi, Matematik, Simya, Astroloji ve Sihrî (okült) düşünceler bakımından zengin ve ileri seviyede bir gelenekti. İslâm dünyasında Astronomi ve Kimya gibi ilim dallarının gelişmesine doğrudan ve dolaylı bir tesiri olduğu gibi, Astroloji, Simya, hurîfilik ve büyücülük gibi sırrî- batinî disiplinlerin de temelini oluşturmaktadır. Hermes geleneğinin tesirlerini, özel olarak, tasavvufî cereyanlarda, Batınîlik ve İsmaililik ve Dürzîlik gibi dinî akımlar ile İhvânü’s-Safâ risâlelerinde görmek mümkündür. Söz gelimi, bazı Dürzî yazarlara göre beklenen Mehdî, Hermes’tir.
İlk yabancı eserlerin tercümesi kimin zamanında olmuş ve hangi kitaplar çevrilmiştir?
Yabancı kaynakların ilk çeviri Hz. Ömer zamanında gerçekleştirilmiştir. Müslüman askerleri İran’ı feth edince, İran’da buldukları Pehlevice eski İran krallarının tarihine ait “Hudayi Nâme” adlı eseri Hz. Ömer’e gönderirler. Hz. Ömer, eserin Arapça’ya tercümesini emreder. Ancak, Hz. Ömer, tercümenin ilk bölümünü okuyunca; hoşuna gitmez ve eserin tercümesini durdurur.
Yunan-Helenistik filozoflardan hangileri İslam düşüncesini etkilemiştir?
İslâm düşüncesine, eserlerinin Arapça çevirileriyle doğrudan kaynaklık eden filozoflar şunlardır: Eflâtun (Platon), Aristo (Aristoteles), Plotinus, Proclus, Galen, Alexandre d’Afrodise.
İslam düşüncesi genel anlamda nasıl bir kavramı karşılamaktadır?
İslâm düşüncesi, Müslüman düşünürlerin ve filozofların ortaya koydukları düşüncelerin ortak adıdır. Sadece düşünürlerin Müslüman olmasından değil, aynı zamanda Kur’an ve Sünnet gibi İslâm dininin en temel iki kaynağının böyle bir düşüncenin oluşumuna ve gelişimine doğrudan ve dolaylı etkide bulunmasındandır.
İslam Felsefesi ile tam olarak karşılanmak istenilen nedir?
İslâm Felsefesi, sadece İslâm dünyasında ortaya çıkıp gelişen felsefenin adıdır. Bu bakımdan genel anlamıyla felsefe ne ise, İslâm Felsefesi de odur. Dolayısıyla felsefe olmak bakımından İslâm Felsefesi, felsefeden başka bir şey değildir. Sözgelimi Yunan felsefesinden, Ortaçağ Felsefesinden, Hind Felsefelerinden ne anlaşılıyorsa, İslâm Felsefesinden de aynı şey anlaşılmalıdır. İslâm Felsefesi, Müslüman filozofların felsefî düşüncesi olarak tanımlanır. İslâm Felsefesi, İslâm düşüncesinin önemli kısmını teşkil eder.
İslam düşüncesinin kapsamına hangi felsefe alanları girmektedir?
İslâm düşüncesinin kapsamına giren alanlar şöyledir: ? Kuramsal Felsefe (mantık ve metafizik) ? Pratik (Amelî) ? Felsefe (hukuk, siyaset, ahlâk ve iktisat felsefeleri) ? Kelâm ? Tasavvuf ? Bilim Felsefesi ? Sanat Felsefesi ? Din Felsefesi ? Dil Felsefesi ? Tarih Felsefesi.
İslam düşüncesinin oluşmasında besleyici rol oynayan İslami ve yabancı kaynaklar olmak üzere iki asli kol vardır. Bunlardan yabancı kaynaklar hangileridir?
İslam düşüncesinin uzun soluklu oluşma sürecinde ona dahil olan ya da etkileyen yabancı kaynaklar şunlardır: ? Müslüman Milletlerin Eski Kültürleri ? Yabancı Eserlerin Tercümesi ? Hermes Geleneği ? Yunan-Hellenistik Düşüncesi ? Sasânî Düşüncesi ? Hint Düşüncesi ? İskenderiye Mektebi ? Urfa ve Nusaybin Mektepleri ? Cündişapur Mektebi ? Antakya Mektebi ? Harran Mektebi.
İslam düşüncesini temelini oluşturan İslami kaynaklar kaça ayrılır ve bunlar nelerdir?
İslam düşüncesinin İslami temeli ikiye ayrılır. Bunlar Kur’an ve Hz. Muhammed’in sünnetleridir.
Urfa Mektebi kimler tarafından ne için kurulmuş ve kapatılmıştır?
Bunlar, gerçekte, birer din mektebiydi. Urfa mektebi, İranlılar tarafından 363 yılında kuruldu. O, Hıristiyanlaşan İranlılar için Yunancayı ve Hıristiyanlığı öğretmek için açılmıştı. Ancak, Aristo mantığı ve Porfyrious’un mantık kitabı İsagoji orada, uzun bir zaman okutuldu. Bu mektep, 489 yılında Bizans İmparatoru Zenon tarafından kapatıldı.
Hz. Muhammed’in ölümünün ardından doğan ihtilaflar İslam düşüncesini olumlu-olumsuz nasıl etkilemiştir?
Olumlu yönde etkilemiştir. “Ümmetimin görüş ihtilafında rahmet vardır” şeklindeki Hz.Peygamber’e atfedilen hadiste de ifade edildiği gibi, farklı görüşlerin olması aslında bir olumsuzluk değil, gerçekten bir rahmettir. Çünkü İslâm’daki aklî düşünce, ancak böyle doğup gelişebilmiştir.
Abbasiler Dönemi’nde İslam düşüncesinde ne gibi değişimler yaşanmıştır?
Abbasiler’in 750 yılında, Emevîler’den iktidarı ele geçirmelerine paralel olarak, İslâm düşüncesinde de hızlı gelişmeler olmuştur. Aklî düşüncenin, özellikle de felsefî ve bilimsel düşüncelerin gelişmesinde ilk Abbasî halifelerinin büyük katkısı olmuştur. düşünce hareketleri artık bilimselleşmeye, yani belirli temel tezlerle sistematik ve doktriner anlayışlar haline gelmeye başladılar. Düşünce hareketleri, Abbasîler dönemiyle birlikte, Fıkıh (Hukuk), Tasavvuf, Kelâm ve Felsefe gibi belirli ilim dalları haline geldi ve her ilim dalı için temel esaslar ve yöntemler belirlendi. Aynı zamanda gerçek anlamıyla, felsefî, bilimsel ve teknik düşünceler ilk defa bu devrin başında ortaya çıkmıştır.
Harran Mektebi daha çok hangi alanlarda faaliyet göstermiştir?
Harran mektebi, astronomi, astroloji, matematik ve felsefe alanında faaliyet gösteriyordu. Aynı zamanda Yeni-Eflâtuncu felsefe de bu mektepte hakim görüştü.
İslam’daki temel ayrışmalar ne zaman başlamış ve kaç grup meydana gelmiştir?
Müslümanların büyük bir kısmını, siyaseten, Hz. Ali Partisi (Şî’atü Alî) ve Mu’aviye Partisi (Şî’atü Mu’aviye) gibi iki ana kısma ayırmıştır. Tahkîm (hakeme başvurma, hakem tayin etme) olayı yüzünden kendilerine Hevâriç (Haricîler) yani Ayrılıkçılar denen bir kısım Müslümanların Hz. Ali’den ayrılarak üçüncü bir parti meydana getirmiştir. “Sûfiyye” grubuyla bu bölünme dört sınıf haline gelmiştir.
İslam felsefesinin başlangıcı nasıl gerçekleşmiştir?
Çeşitli alanlardaki ihtiyaçların ortaya çıkması, başlangıçta yeni fethettikleri ülkelerde varolan bu alanlara ait ilimleri Müslümanların da öğrenmesi ve o alanlarda yazılmış öncekilere ait eserlerin Arapça’ya tercüme edilmesi ihtiyacını doğurdu. İlk olarak matematikten, astronomi ve tıp gibi aklî ve doğa ilimlerine merak ettiler. Ancak bu ilimler o dönemlerde felsefeden ayrı olmadıkları için, o ilimleri alırken ister istemez başta Yunan düşünürleri olmak üzere önceki düşünürlerin felsefî düşüncesini de İslâm dünyasına aktardılar.
İslam düşünce tarihinde feylesof olarak adlandırılan isimler hangileridir ve neden bu şekilde adlandırılırlar?
İslâm düşünce tarihinde, geleneksel kullanılışıyla ve klasik anlamda feylesof, sadece kendileri bu tabirde sıfatlanmış, aklî (rasyonel) düşünceye ağırlık veren Kindî, Fârâbî, İbn sinâ, İbn Rüşd, İhvân-ı Safâ, Suhreverdî elMaktul vb. kimselere denir.
İslam düşünce tarihi içinde birer akıma dönüşse de uzun soluklu olmayan felsefi gelenekler hangileridir?
9. Ve 10. yüzyıllarda İslam düşünce tarihinde ortaya çıkan akımlar şunlardır: ? Sofistâiyye (Sofizm) ? Reybiyye (Şüphecilik) ? Tabî’îyyun ? Bilinemezcilik (Tekâfü-i edille).
Yunan kökenli olan felsefe kelimesini ilk olarak kim kullanmıştır ve ne anlama gelmektedir?
İlk defa Fisagor’un kullandğı sanılan bu Yunanca “filosofia” kelimesi, “sevgi” anlamına gelen “filo” ve “hikmet” anlamına gelen “sofia” gibi iki kelimeden oluşmaktadır. Felsefe kelimesinin karşılığı olan “filosofia”nın kelime manası “hikmet sevgisi” demektir.
Bilinemezcilik akımının temelinde hangi görüş vardır?
Hiçbir şeyin doğrulanamayacağını savunanlardır. Onlara göre, bir şeyin doğruluğu veya yanlışlığı hakkındaki deliller ve karşıt deliller eşit derecede geçerliliğe sahiptir. Batı felsefî kavramıyla ifâde edilecek olursa, bu akıma, agnotisizm denebilir.
Meşşaiyye nedir ve nasıl bir ekoldür?
Meşşâiyye “yürüyücülük” demektir. “İslâm Aristoculuğu” anlamına gelir. Aristo felsefesini benimseyen ve onun yolunda giden İslâm filozoflarına da “Meşşâ’iyyûn” denir. Aristo’yu daha yakın olarak mantık ve metafizikte takip etmişlerdir. Bütün Meşşâ‘i filozoflar, birçok katkılarıyla beraber mantık konusunda Aristo’yu takip etmişlerdir. Bilgi kuramları, mantık ve psikoloji üzerine dayanır; tümdengelimi benimserler. Meşşâîlere göre varlık kavramının veya metafiziğin temel iki ilkesi vardır. Birincisi, mantık ilkeleri; ikincisi, nedensellik (illiyet) ilkesidir.
Meşşailere göre kaç neden vardır ve bunlar nelerdir?
Meşşâiler dört nedenden bahsederler; ancak Aristo’nun neden sıralamasını değiştirirler. Bana göre 1) Fâil Neden (İlk neden sözkonusu olunca, bu Tanrı’dır; ancak doğadaki herhangi bir nesne de fâil neden olabilir; örneğin babanın, oğluna neden olması gibi); 2) Şeklî (sûrî) neden; varlığa şeklini veren nedendir; 3) Maddî neden, bir şey neden oluşmuş veya yapılmış ise, o onun maddî nedenidir; 4) Gâye (Gâ‘î) neden; bir şey ne için yapılmış ise o gaye, onun gaye nedenidir.
Lale Devri’nde yabancı felsefe kaynaklarının Osmanlıca’ya kazandırılması kimin sayesinde olmuştur?
Lâle devrinde Damad İbrahim Paşa’nın girişimleriyle felsefî ve aklî ilimlere yeniden bir merak uyanmıştır. Söz konusu Paşa’nın okuz kişiden oluşan bir tercüme heyeti kurarak, Grekçe’den (Yunanca), Arapça’dan ve Farsça’dan bir kıskım felsefî eserlerin Türkçe’ye tercümesini sağlamıştır. Bu heyetin başında ünlü ilim adamı Yanyalı Esad Efendi vardı.
İşrakiyye kelime olarak ne anlama gelir ve hangi filozof tarafından oluşturulmuştur?
İşrâkiyye, “işrâk” kelimesinden türetilmiştir. İşrâk, “ışığın veya güneşin doğması”, “ışığın açılması” anlamlarına gelir. İşrâkiyye, meşhur filozof Şehâbeddin Sünreverdî el-Maktûl (1153-1191)’in kurduğu özel bir felsefenin adıdır. Bu felsefeye kendisi “Hikmetu’l-İşrâk” (İşrâk Felsefesi) demiştir.
12. asır sonrasında İslam felsefesinin gerilemesindeki temel nedenler nelerdir?
XII. Yüzyıldan sonra da Meşşâîler İslâm dünyasında devam etmiştir ancak sonraki Meşşâiler, genellikle öncekileri yorumlamakla yetinmişlerdir. Felsefenin duraklamasındaki bir neden Gazzâlî ve sonrası dönemlerde felsefenin kelâm ve tasavvuf ile iç içe sokulması gelir. Meşşâî filozofları tenkid etmesi ve onlara bazı görüşlerinden dolayı küfür ile itham etmesinden, felsefenin zararlı olduğu kanaatinin İslâm dünyasında yaygınlık kazanmasıdır. İslâm dünyasında ortaya çıkan Selefçiliğin, 14. Ve 15. yüzyıllarda yeniden canlanmasıdır. Bunda daha önce meydana gelen Moğol istilası ve Haçlı Seferleri kısmî bir rol oynamıştır. İslâm dünyasında doğa bilimlerinin 14. yüzyıldan itibaren duraklamasıdır. Bilindiği gibi felsefe ile doğa bilimleri arasında çok sıkı bir bağ ve ilişki vardır. Bu yüzden, birisinin gerilemesi, diğerinin de gerilemesine neden olmuştur.
İşrakilik Selçuklular Dönemi’nde neden popülerleşmiştir?
İşrâkîlik, Selçuklular devrinde özellikle II. Kılıçarslan ve I. Alâeddin Keykûbât zamanlarında, kurucusu Sühreverdî’nin kendisinin Anadolu’da bulunmasıyla, moda haline gelen bir felsefe olmasına rağmen, asıl hâkimiyetini ve gerçek taraftarlarını İran’da buldu ki, onlara İşrâkiyyûn denilir.
slam düşünce tarihinde Ansiklopedistler olarak adlandırılan grup nasıl ortaya çıkmış ve neler yapmıştır?
İhvanü’s-Safâ (Safâ kardeşleri) gizli, gizemli bir ansiklopedist felsefe cemiyetidir. Nerede, ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu henüz kesinlik kazanmamıştır. Genelde 9.-10. yüzyıllar içinde, önce Basra veya Bağdat’ta kurulduğu kabul edilir. Kurucu filozoflardan bazılarının Sünnî ve bazılarının Şiî eğilimli kişiler olduğu söylenir. Her birisi, mantıktan musikiye, psikolojiden astronomiye ayrılmış elli iki risâleden oluşan bir eser yazmışlardır; bu eser “Resâil” veya Resâilu İhvâni’s-Safâ” olarak bilinir. Resâil, tam bir felsefi ilimler ansiklopedisidir.
Rivakiyye kaynağını nerede bulur ve nasıl bir adlandırma sonucunda ortaya çıkmıştır?
Kelime anlamı itibarıyla “revaka mensup” veya “revaka ait” demektir. Bir ıstılah olarak genelde Stoacılık, özelde “İslâm Stoacılığı” demektir. Stoacılar derslerini revaklara yani sütûnlara yaslanarak yaparlardı. Onun için onlara bu ad verilmiştir. Bütünüyle Stoacıları takip eden bir Müslüman düşünürü veya sistematik bir İslâm Stoacılığını İslâm düşünce tarihinde görmek mümkün değildir. Bu bakımdan mutlak manada Rivâkiyye diye müstakil bir İslâm felsefesi ekolü yoktur.
Tehafütçülük nedir?
Fatih devrinin ünlü iki âlimi Hocazâde ile Alâeddin Tûsî’den Gazzâlî ile İbn Rüşd arasındaki felsefî tartışmaların ele alınmasını isteyince, Gazzâlî ve İbn Rüşd’ün Tehâfüt’leri yeniden okuyarak, Osmanlı âlimleri onlardaki meseleler üzerine akıl yürütmüşlerdir. Bazı konularda Gazzâlî, bazı konularda İbn Rüşd haklı görülmüştür. İlk iki Tehâfüt kitabı da Hocazâde ve Alâaddin Tûsî’ye aittir.
Osmanlı düşünce tarihinde Platon’dan kimler etkilenmiştir?
Osmanlı’da Eflatunculuk’un önde gelen isimleri arasında, Muslihiddîn b. Sinâ, Risâle-i Eflâtûniyye isimli bir eser yazarak Eflâtun’un fikirlerini tanıtmış ve eserini II. Beyâzıd’a takdim etmiştir: Eflâtun’un ideler nazariyesiyle ilgilenen diğer bir Osmanlı düşünürü de İbrahim Kasapbâşızâde (ö. 1619)’dir.
Osmanlı döneminde Aristoculuk ne zaman yaygınlaşmaya başlamıştır ve bunda en çok hangi düşünürün etkisi vardır?
XVIII. yüzyılda, yani Lâle Devrinde saf Aristoculuğa doğru bir eğilim baş göstermiştir. Bunda meşhur bilgin Yanyalı Es’ad Hoca Efendi (ö.1731) önemli bir rol oynamıştır. Yunanca bilen Es’ad Efendi, Aristo mantığı üzerine, Aristo’nun Yunanca mantık yazılarına dayanarak önemli çalışmalar yapmıştır. Aynı şekilde Aristo’nun fiziği üzerine de çalışmalar yapmıştır; Aristo’nun Fizik kitabını, Yunanca aslından Arapça’ya çevirmiştir.