Tefsir Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Nuh Suresi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Nuh Suresi kaçıncı suredir ve hangi sureden sonra gelir?
Yetmiş birinci suredir ve Nahl suresinden sonra gelir.
Nûh Suresi kaç ayettir?
Yirmi sekiz
Sureye niçin Nûh adı verilmiştir?
Sûrede Hz. Nûh (as)'ın peygamber olarak gönderilişi, kavmini dine daveti ve inkârcılara karşı
verdiği mücadele anlatıldığı için ona bu ad verilmiştir.
Buhari’de bu sure hangi isimle geçer?
Sûretü innâ erselnâ
Bu sure nerede ve ne zaman nâzil olmuştur?
Nûh suresi Mekke’de Hz. Peygamber’e karşı muhalefetin şiddetlendiği bir dönemde İslâm davetinin en sıkıntılı günlerinde bir bütün olarak nâzil olmuş surelerdendir
Bu surede hedeflenen beklentiler ne olmuştur?
Surenin birinci derecede hedefi başta Hz. Peygamber olmak üzere bütün Müslümanları moral
bakımından takviye etmek, gönüllerini ferahlatmak; karşı çıkan muhatapları da düşündürmek ve uyarmaktır. Bir anlamda çekilen sıkıntıların normal olduğunun; biyolojik ihtiyaçların elde edilmesinde karşılaşılan tabii güçlükler ne ise, sosyolojik olarak bu tür faaliyetlerde buna benzer sıkıntıların yaşanmasının da aynı şekilde tabii olarak karşılanması gerektiğinin hatırlatılması surede dile getirilmektedir
Nûh suresinin diğer surelerden en önemli farkı nedir?
Konu birliği ve iç bütünlüğünün olduğu görülen
surelerden biri de Nûh suresidir. Nûh suresi sadece Nûh
(as)’dan bahsetmektedir. Üslup olarak diğer surelerde
konu arasına başka konular sokuşturulduğu halde bu
sûuede konu bütünlüğü ara fasılalarla hiç bozulmamıştır.
Nûh sûresi bu yönüyle tarihe mal olmuş bir olayın ve
tarihî şahsiyet olarak bir Peygamberin hayatından, inanç
problemi olan bir kavim ile bu problemi aşmada onlara yol
gösterip yardımcı olma çabası içinde çırpınan bir
peygamber ve bu faaliyet ekseninde yoğunlaşan
ilişkilerden bahseden bir suredir. Sure ile ilgili bir diğer
kayda değer husus, Kur’ân-ı Kerîm’de baştan sona kadar
bir peygamberin niyazı olarak yer alan tek sure özelliğine
sahip olmasıdır. Nûh suresi, özellikle Nûh (as) ile kavmi
arasında geçen diyalogun, Nûh (as) tarafından Allah (cc)’a
arz edilişini ifade eden bir üsluba sahip olması bakımından
farklılık arz etmektedir
Bu sure ile ulaşılmak istenen temel hedef nedir?
Bu surede ulaşılmak istenen temel hedef, kalben, fikren ve maddeten insanların aşamadığı bozuk düşünce, inanç ve menfaat merkezli eylemlerin nasıl aşılabileceğine yol göstermek suretiyle katkı sağlamaktır. Bu tür bozuk düşünce, inanç ve eylemlerin insan iradesi ile aşılamaması durumunda korkunç bir felakete sürüklenmenin tabii olarak kaçınılmaz olduğuna insanları inandırmaktır
Nuh suresinin giriş kısmı nelerden bahseder?
Giriş, Nûh (as)’un toplumunu uyarmakla
görevlendirilmesini konu alan birinci ayettir
Nuh suresinin gelişme kısmı nelerden bahseder?
Burada bir davetçi olarak Nûh (as)’un uhdesine almış olduğu davet görevini hakkıyla nasıl yaptığından, insanları neye, hangi metotları kullanarak çağırdığından söz edilmektedir.
Bu surenin sonuç kısmı hangi konudan bahseder?
Nûh (as)’un davetine karşı çıkanların, onu
yalanlayanların helak edilmeleri için Nûh (as)’un bedduası
ve inananlar için yapmış olduğu dua yer almaktadır. Sonuç
bölümünde ise giriş bölümünde ele alınan meseleler
eksiksiz olarak cevabını bulmaktadır.
Birinci ayet nedir ve anlamı nedir?
Şüphesiz biz Nûh’u kavmine “kendilerine, elem
dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye
peygamber olarak gönderdik. Sure, peygamberlik
misyonunun kaynağını vurgulayan ve bu gerçeği
pekiştiren bir ifadeyle başlamaktadır. Peygamberler birer
beşer olmakla birlikte hitap ettikleri tüm fertlerden bazı
yönleriyle farklıdırlar. Onların temel görevi tevhid
çizgisinden sapmış, dolayısıyla fıtratlarına yabancılaşmış
olan insanları yaratılış gayelerine uygun bir kemale
ulaştırmaktır. Nûh suresinin, kendi iç planına uygun olarak
birinci ayeti giriş mahiyetindedir. Bu girişte Nûh (as)
Allah (cc) tarafından görevlendirilmiş bir elçi olarak
sunulmaktadır. Diğer bir ifade ile davet, peygambere bir
elçilik görevi olarak yüklenmektedir. Davetin içeriğinin
ise, söz konusu elçinin birlikte yaşadığı toplumunun
gelecek azaba karşı uyarılması, bu uyarma ile toplumun
mutlak bir azaba maruz kalmadan önce kendilerine çeki
düzen vermelerinin sağlanmasıdır. Bu ayette söz konusu
toplumu uyarmakla görevlendirilenin Nûh (as) olduğu
bizzat ismi ile zikredilerek bildirilmektedir. Bu uyarma
görevini veren bizzat Allah (cc)’tır. Uyarılanlar ise
Nûh’un kavmidir
Fazlur Rahman peygamberleri nasıl tanımlar?
Hassas ve yıkılmaz şahsiyetleri ile sarsılmadan,
korkusuzca ilahi tebliği ilan ederek insanları uyuşukluk ve
düşük ahlaki gerilim durumundan, Allah (cc)’ı Allah (cc)
olarak, şeytanı da şeytan olarak açıkça görebilecekleri bir
teyakkuz durumuna geçmeleri için vicdanlarını
silkeleyerek uyandıran olağan üstü insanlardır.” Özellikle
nankör, aşırı derecede hırsına düşkün, aciz, sabırsız ve
tahammülsüz olan insanı belli prensipler dâhilinde eğitip
terbiye etmektir. Onları uyarmak ve bu dünyada
yapacakları yanlışların cezasız kalmayacağını onlara
bildirmektir. Bu yönüyle peygamberlerin gönderilişinin
bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır.
Hz. Nuh’un elçilik görevi nasıl olmuştur?
Burada Nûh (as)’un uyarıcı vasfının “davetçi bir
kimlikle” ortaya konuluşu göze çarpmaktadır. Bu, bütün
elçilerin, elçilikle birlikte ve elçilik görevi devam ettikçe
devam eden bir görevdir. Hatta Allah (cc),
peygamberlerini sırf bunun için görevlendirmiş ve
toplumlarına göndermiştir. Burada söz konusu edilen bir
diğer hususun da, davette bulunan kimsenin kim adına,
niçin davette bulunduğunun hatırlatılmasıdır. Nûh (as)’un
Allah (cc) adına davette bulunan ve toplumunu, başlarına
gelecek azaptan sakındırma görevi ile bu daveti yapan bir
elçi olduğunun vurgulanması bunu ifade etmektedir. Öyle
anlaşılıyor ki Nûh, toplumunda, Allah (cc)’ın azabını
gerektirecek haksızlık, bozgunculuk ve zorbalık gibi
sıkıntılar, bir davetçinin gönderilmesini zorunlu kılacak
boyutlara ulaşmış ve bu sıkıntının aşılması için de elçi
olarak Allah (cc) tarafından Nûh (as) gönderilmiştir.
İslami davet görevini yapabilmek için hangi özelliklere
sahip olmak gerekir?
İslâm’a davet görevini yürütmek, sabır ve
tahammül, azim ve irade, şefkat ve merhamet, ümit ve
istikamet, tevazu ve vakar gibi ruhî olgunluğu; tebliğ
esaslarına hakimiyet muhatabın psikolojik ve sosyolojik
ahvalini teşhis, ikna kabiliyeti ve delillere dayalı konuşma
gibi ilmi seviyeyi gerektirir. Muhatapların, davetçinin
kimliği adına soracakları sorular, çoğunlukla davetçinin
konuya yaklaşımından kaynaklanan sorulardır. Eğer
davetçi kendini iyi ortaya koyar, zihinleri aydınlatacak
bilgileri, planlı, anlaşılır, neyi, niçin, ne maksatla, hangi
delillerle sunacağını bilerek metodik bir yaklaşımla
davetini yapacak olursa, davetçinin kimliğinin müspet
çağrışımlar yapacağı; aksi halde davet açısından hiçbir
fayda temin etmeyecek kötü bir imaj veya kısır bir
tartışmanın konusu olacağı söylenebilir.
Nuh(as)’un açık bir uyarıcı olduğu hangi ayette nasıl
ifade edilmektedir?
“Ey kavmim! Şüphesiz ben size gönderilmiş
apaçık bir uyarıcıyım” ayetinde, Nûh (as)’un “Ey
kavmim!” diye söze başlaması ve kavmini kendine nispet
etmesi, onlara karşı düşkün ve son derece şefkatli
olduğunu ihsas ettirmektedir. Adeta “başka bir şey değil,
ben yalnızca sizin iyiliğinizi istediğim ve kötü
durumunuza üzüldüğüm için sizi uyarıyorum” dercesine
davetine başlaması, davetçilere, yapacakları davette
muhataplarına karşı son derece müşfik ve nezaketli
olmalarının ilk kural olarak hatırlanması gerektiğinin
dersini vermektedir. Ayrıca, onun “apaçık bir uyarıcı”
olduğunun vurgulanması, güvenilirliğinin kendi toplumu
içerisinde tartışma kabul etmeyecek tarzda belli
olmasından ötürü, yaptığı davet hakkında zihinlerde
oluşabilecek muhtemel soruları bertaraf etmeye yönelik
bir vurgulamadır.
Nûh (as)’ın davetinin ana esasları nelerdir?
Yalnızca Allah (cc)’a ibadet edip O’ndan
başkasına ibadeti terk etmek; O’ndan korkmak, O’nun
hoşnut olmadığı bütün işlerden sakınmak, tüm günahlardan uzak olmak ve peygamberin Allah (cc)’tan
aldığı (emir ve nehiy ifade eden) şeylerin tümünde ona
itaat etmek diye de ifade edebileceğimiz esaslardır. Bu üç
temel esas bütün peygamberlerin davetlerinin de aslıdır.
Dünyevî ve uhrevî diğer bütün istekler (emirler ve
yasaklar, kalp ve azalarla ilgili tüm vacipler ve mendupları
içine alan fiiller), bir anlamda bu üç temel esasın izah ve
açılımı şeklinde yorumlanabilecek şeyler olarak da
anlaşılabilir. Bir diğer ifade ile bu davet, ibadet, takvâ ve
itaat içerikli veya tevhîd, me’ad (hesap ve ceza) ve
nübüvvet konularının tümünü kapsamına alacak boyutta
genel esaslar ihtiva eden bir davettir
Peygamberlerin gönderildikleri kavimlerden
istedikleri itaatin önemi nedir?
İtaat, doğru yolda yürümenin, insanlığın ana
kaynakla irtibatını devam ettirmesinin biricik yoludur.
Davetçinin üslubu nasıl olmalıdır?
Davetçiler açısından vurgulanması gereken
husus, davetçinin tanınan, bilinen, şaibesiz bir kimse
olmasının, davet açısından öneminin yanı sıra, onun, davet
esaslarını sade, külfetsiz olarak anlaşılacak bir üslupta
sunması da çok önemlidir. Hatta davetçinin kimliği ve
üslubu kadar davet esaslarının, muhatapların akıllarının
alacağı tarzda ve zihinlerde davetin niteliği ve niceliği ile
ilgili bir tereddüt oluşturmayacak biçimde, hitabet
ölçülerine uygun ve muhatabı etkileyecek bir hitabet
üslubu ile ortaya konulması ve böylece davette hitabetin
gücünden faydalanılması gerektiğine dair de bir işaret
sunulması, bu kısımdan algılanabilecek bir mesajdır.
Nuh (as) taleplerini topluma sunarken nasıl bir yol izlemiştir?
Uhrevî iki vaadde bulunarak şöyle diyor: “Eğer siz benim bu iman, ibadet, ahlak ve itaat içerikli davetime olumlu cevap verirseniz, “Allah (cc) sizin günahlarınızı bağışlar ve belli bir süreye kadar sizi tehir eder. Çünkü Allah (cc)’ın taktir ettiği süre geldiğinde, o zaman o ecel
ertelenmez”.
Nuh (as)’un sunmuş olduğu vaat nedir?
Nûh (as)’un dilinden onlara dünyevî bir mükâfat
olarak sunulmakta ve bu mükâfat öncelikle ibadet, takva
ve itaat şartlarına bağlanmaktadır. İkinci vaad, insanlarda
ahiret bilincinin oluşmasına yardımcı olacak türden bir
vaaddir ki, ahirette uğrayacakları zararların onlardan
kaldırılması anlamına gelir.
Nuh (as) toplumuna yapmış olduğu çağrı karşısında
nasıl bir tepki almıştır?
Nûh (as), bu çağrıyı yaptıktan sonra toplumu
tarafından bir takım eziyetlere maruz kalmıştır. Nûh (as)’a
karşı çıkmışlar ve ona bir takım (apaçık sapıklık,
yalancılık ve delilik gibi) isnat ve iftiralar atmakla
kalmayıp, onu (taşlamakla) tehdit etmişler ve onun
davetini yalanlamışlardır. Bir türlü onun peygamberliğini
kabullenememişler ve onu atalarının dinine karşı gelmekle
suçlamışlardır. Toplumun ileri gelenlerinin menfaat ve
çıkarlarına ters düştüğü için o, ayak takımı ile işbirliği yapmakla suçlanmış, hatta onun davasının haksızlığına da
onlarla bir arada bulunması bir delil olarak sunulmaya
çalışılmıştır
Nuh kendisine yönelen baskı ve tehditlere karşı nasıl
davranmıştır?
O, azim ve sabırla nesiller boyu davetini büyük
bir ümitle sürdürmüş, mesajına karşı direnenlere, mertçe
karşı durmuş, ama her geçen gün kavminin inanmak bir
yana baskı ve zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmış ki o,
artık “Allah (cc)ım! Ben yenildim, bana yardım et!” deme
durumunda kalmıştır. Nûh (as)’un davetini toplumuna
kabul ettirmek için yılmadan didinmiş, çareler aramış,
onları ikna etmek için çeşitli metotlar geliştirmiştir.
Nuh kendisine yönelen tepkileri azaltmak veya daveti
etkili kılmak için hangi yöntemleri geliştirmiştir?
Burada da metot geliştiren bir davetçi, her gün
kendini yenileyerek toplumunun karşısına aynı mesajları
aktarmak için çıkan, onlara vaatlerde bulunan, onların aklî
melekelerini harekete geçirmeye çalışan bir peygamber ve
onun karşısında tüm hile ve entrikalarıyla karşı duran bir
kavim ve kavmin kendini beğenmiş, insanları menfaatleri
uğruna kullanmaktan çekinmeyen şımarık zenginleri
anlatılmaktadır. Burada sanki şu, bir ilke olarak şuurlara
kazınmak istenmektedir: Peygamber de olsa, hiç kimse
davetinin herkes tarafından mutlaka kabul edileceğine dair
bir hevese kapılmamalıdır. Allah (cc) aklını kullanarak
hidayete girmek isteyenlere, mutlaka hidayet kapılarını
açar ve davetçilerin de davetleri kabul görür. Davetçiye
düşen duyurmak, deliller sunmak, insanların aklî
melekelerini harekete geçirmektir. İnsanlara düşen de bu
deliller karşısında aklını kullanmak suretiyle iradesini
harekete geçirmektir.
Davet açısından önemli olan üç husus nedir?
Davette devamlılık, davetin belli bir metotla
yapılması ve kararlılıktır. Bir diğer ifade ile davette
bulunan kimsenin zamanı çok iyi kullanması, bunun için
yaşadığı her anı bir fırsat olarak değerlendirmesi; davetin
zaman, mekan, sosyal imkanlar ve özel şartları göz
önünde bulundurularak en etkili davet yöntemlerinin
kullanılması; davetin elzem olduğuna inanan davetçinin,
tüm ikna yöntemlerini kullanmasının yanı sıra delilleri de
çok iyi kullanmak suretiyle muhataplarını kazanmak için
tavizkar bir görüntü vermemesi, gerekli tavrı da uygun
zaman ve zeminlerde ortaya koyabilmesidir.
Nuh (as)’un davet çabası hangi ayette açıkça
belirtilmiştir?
“Gece gündüz milletimi davet ettim” ayetinde
Nûh (as)’un, toplumunun içerisinde yaşadığı dokuz yüz
elli yıl süresince (Ankebut 29/14) ara vermeksizin, ısrarlı
bir şekilde, hiçbir tembellik ve kusur göstermeden onların
kurtuluşa ermeleri yolunda çaba sarf ettiği açıkça
vurgulanmaktadır.
Nuh’un (a.s) davet sırasında metodik davrandığı gösteren
ayet hangisidir?
“Yine de ben onları açıkça çağırmaya devam
ettim. Onlara açık da söyledim, yerine göre gizli de
söyledim. Dedim ki: Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin;
O, çok bağışlayıcıdır. (Bağışlanma dileyin ki,) üzerinize
gökten bol bol yağmur indirsin. Mallar ve oğullar vererek
sizi desteklesin, size bahçeler versin ve sizin için ırmaklar
akıtsın.” (Nûh 71/10-12) mealindeki kısmı Nûh (as)’un
kararlılığı kadar metodik oluşuna da dikkat çekmektedir.
Bu ayetlerde de ifade edildiği üzere Nûh davetini yerine
göre gizli ve yerine göre de açıktan yapmıştır. Bu husus
muhataba yaklaşma tarzı açısından oldukça önemlidir.
Yine bu ayetlerde Allah (cc)’ın çok bağışlayıcı olduğu,
O’ndan bağışlanma talebinde bulunanlara “yağmurlar,
mallar, evlatlar, bahçeler, nehirler” gibi bolca dünyevi
nimetler verileceği vaat edilmektedir. Burada da davet
edilen muhatapların dünyevî ve uhrevî temayülleri göz
önünde bulundurulmuştur
Nuh (as) davetine uyulmaması konusunda ısrar eden
ve her türlü kötülüğe kalkışan toplumu için ayette
belirtilen hangi duayı yapmıştır?
Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Yeryüzünde
kâfirlerden hiç kimseyi bırakma! Çünkü sen onları
bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör
(insanlar) doğururlar (yetiştirirler)." (Nûh,71/26-27) 28-
"Rabbim! Beni, ana babamı, inanmış olarak evime
girenleri, mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla,
zalimleri ise dâima helak et.
Nuh (as) kendi toplumuna bedduada bulunurken en
çok hangi iki durumdan dolayı bulunmuştur?
1. Sapıklıklarının ve hüsranlarının artırılması: Bu, onların
ilahi yardımdan mahrum bırakılarak mağlup duruma
düşürülmelerini ve kendisinin de zafere ulaşmasını
istemek şeklinde bir talep olabileceği gibi, onların
mahvedilmeleri için yapılmış bir dua da olabilir.
2. Yeryüzünde onların soyundan bir ferdin bırakılmaması:
Çünkü bunlardan bir ferdin kalması bile belki küfrün bir
zaferi olarak yorumlanacak, bunu bir vesile sayarak Allah
(cc)’ın kullarından birçoğunu saptıracaklar yahut bunlar
kendilerinden dünyaya gelen her çocuğu saptıracakları
gibi, bir avuç müminin çocuğunu bile saptıracaklardı.
Bunun uzak bir ihtimal olamayacağı, Nûh (as)’un dokuz
yüz elli yıllık tecrübesi ile tebeyyün etmiş bir gerçektir.
Belki de kendi aile fertleri içerisinden inanmayan bir eş ve
çocuk sahibi olmasının ardındaki sebep olarak da bunu
görmüş olabileceği ihtimalden uzak değildir.