Tefsir Tarihi ve Usulü Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kur’An’In Manalarına Dair İlimler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Muhkem-Müteşâbih kelimelerinin sözlük anlamları nelerdir?
Muhkem, h-k-m (???) kökünden türemiş bir isimdir. H-k-m fiil kökü ise Arapça’da hüküm vermek, hükmetmek, sağlam ve dayanıklı olmak gibi anlamlara gelir. Müteşâbih ise, ş-b-h (???) kökünden türer. Ş-b-h fiil kökü ise, benzemek, ayırt edilmesi zor olacak şekilde birbirine benzer olmak, benzediği için de şüphe uyandırmak gibi anlamları ifade eder.
Muhkem-müteşâbih kelimelerinin terim/ıstılah manaları nelerdir?
Muhkem, delaleti açık, manası başka bir konuyla karışmayacak derecede net olan âyetlere denir. Demek ki muhkem âyetlerin manaları, başka bir konuyla karıştırılmayacak şekilde kolaylıkla anlaşılmakta, manalarını anlamak için başka bir izah veya delile ihtiyaç duyulmamaktadır. Müteşâbih ise birçok manaya ihtimali olan ve bu manalardan birini tayin edebilmek için hârici bir delile ihtiyacı olan âyetlerdir
Kur’ân’daki muhkem-müteşâbih konusunu kavrayabilmek için hangi ayeti dikkate almak lazım?
Sana Kitabı (Kur’ân’ı) indiren O’dur. Onda bir kısım âyetler muhkemdir ki bunlar kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşâbihlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne çıkarmak ve te’vîline yönelmek için onun müteşâbih kısmının ardına düşerler. Halbuki onun te’vîlini Allah’tan başka kimse bilmez. İlimde derinleşenler ise, biz ona inandık, hepsi Rabbimizden derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür (Âl-i İmrân (3), 7). Görüldüğü gibi bu âyette Kur’ân’ın iki kısımdan oluştuğu ifade edilmiştir. Buna göre bir kısım âyetler muhkemdir ve bunlar Kur’ân’ın özünü ve temelini oluştururlar. Kur’ân’ın diğer kısım âyetleri ise müteşâbihlerdir.
Kur’ân’da müteşâbih âyetlerin bulunmasının sebepleri nelerdir?
Kur’ân’da müteşâbih âyetlerin bulunmasında insanlığın ilerlemesi, medeniyetlerin kurulması açısından önemli faydalar bulunmaktadır. Bir taraftan arayış içinde olmak, diğer taraftan hangi noktaya ulaşırsa ulaşsın son noktaya ulaşamadığını bilmek, insanın halifelik görevinde başarılı olmasında, yönettiği dünyayı mamur ve huzurlu hale getirmesinde kilit rol oynamaktadır.
Genel olarak usûl âlimleri müteşâbih âyetleri kaç kısımda değerlendirmişlerdir?
• Muhkemlerle karşılaştırıldığında manası bilinebilenler. • Hakikatini bilmeye imkân bulunmayanlar.
Müteşâbih sıfatlar hakkında selef mezhebinin görüşü nedir?
Buna göre Allah’ın müteşâbih sıfatları bilinir gibi görünse de, bu sıfatların Allah’a isnadı beşer açısından imkansızdır. Bu durumda yapılması gereken şey bu sıfatların delaletlerini Allah’a havale etmektir. Yani, bu sıfatlara sadece olduğu gibi inanmak ve mahiyetine ilişkin bir yorumda bulunmamak gerekir. Bu yaklaşıma sahip âlimlere misâl olarak Evzâî, Süfyân-ı Sevrî, Mâlik b. Enes, İmam Şafiî gibi isimleri saymak mümkündür. Meselâ büyük mezhep imamı Mâlik b. Enes’e Allah’ın arşa istiva etmesi sorulduğunda şu cevabı vermiştir: İstiva malumdur, keyfiyeti meçhuldür, bu konuda soru sormak ise kötü bir şeydir, bidattır.
Müteşâbih sıfatlar hakkında halef mezhebinin görüşü nedir?
Bu yaklaşımda olan âlimler ise manaları sadece Allah tarafından bilinenler hariç, müteşâbihlerin belli usul ve kurallar çerçevesinde te’vîl edilebileceğini, Allah’ın zâtına yakışır bir manaya hamledilebileceğini kabul ederler. Hasan-ı Basrî’den itibaren bazı mütekaddim âlimlerle hemen hemen tüm kelamcılar bu yaklaşımı benimsemişlerdir.
El-hurûfu’l-mukatta’a ne demektir?
Kur’ân’da bazı sûrelerin başında bazen bir, bazen de bir kaç harfin birleşmesinden meydana gelen rumuzlar bulunmaktadır. Bu harflere kesik harfler manasında elhurûfu’l-mukatta’a adı verilmektedir.
El-hurûfu’l-mukatta’a hangileridir?
Söz konusu harfler şunlardır: Elif lâm mîm, Elif lâm râ, Elif lâm mîm râ, Elif lâm mîm sâd, Kâf hâ yâ ayn sâd, Tâ sîn mîm, Tâ sîn, Yâ sîn, Tâ hâ, Hâ mim ,Kâf, Nûn, Sâd.
Âyetler arasında çelişki gibi görünen hususlar için hangi ayetleri missal verebiliriz?
Hani Musa ile kırk gece sözleşmiştik (Bakara (2), 51). Musa ile otuz gece sözleştik ve ona on gece daha kattık (Arâf (7), 142). Görüldüğü gibi Yüce Allah Hz. Musa ile sözleştiği gecenin sayısı hakkında, birinde kırk, diğerinde ise otuz sayısını vermektedir. İki sayı birbirini tutmadığı için çelişki vehmi görülebilir. Oysa ikinci âyette sözleşilen otuz geceye on daha ilave edilmek suretiyle toplam kırk sayısı ortaya çıkmaktadır. Buna göre Bakara sûresindeki âyet istikrar bulmuş nihaî sayıyı verirken, Araf sûresindeki âyet süreci detaylı olarak vermekte, sonuç olarak o da aynı sayıya ulaşmaktadır. Böylece çelişki vehmi ortadan kalkmaktadır.
Müşkilü’l-Kur’ân ilminde âyetlerin birbirine zıt görünümlerini ortadan kaldırmaya yönelik geliştirilen kaideler nelerdir?
• Hüküm hususunda Medenî olanlar Mekkî olanlara tercih edilir. • İki hükümden biri Mekkelilerin durumuna, diğeri Medinelilerin durumuna âit olursa, Medinelilerin ahvâli tercih edilir. • İki hükümden birisinin zahir manası müstakil bir hükme, diğer âyetin ise sadece lafzı bunu iktiza ederse, müstakil hüküm ifade eden âyet tercih olunur. • İki âyetten her biri zahirde bir hükme işaret ettikleri halde; âyetlerden biri umum, diğeri tahsis olarak hükme işaret ediyorsa, bu durumda tahsis içeren âyet tercih edilir.
Âyetler arasında çelişki vehminin doğmasının nedenleri nelerdir?
Âyetler arasında zıtlık ve çelişki vehmi, cehaletten, bir konunun çeşitli açılardan farklı şekillerde görülebileceğini algılayamamaktan kaynaklanır.
Ortaya çıkan hüküm, çeşitli şekillerde göründüğü için çelişki vehmi uyanabilir buna örnek ayetler hangileridir?
Hz. Âdem’in yaratılış safhasından bahsedilirken onun bir yerde topraktan (Âl-i İmrân (3), 59), bir yerde balçıktan (Hicr (15), 26, 28, 33), bir yerde cıvık çamurdan (Saffât (37), 11), bir yerde de kupkuru balçıktan (Rahmân (55), 14) yaratıldığı ifade edilmektedir. Dikkat edilirse âyetlerde yukarıdaki anlamları karşılamak üzere kullanılan salsâl/?????, hame/??? ve türâb/???? kelimeleri esasında farklı kelimeler olmakla beraber hepsinin aslî unsuru topraktır ve bu kelimelerle topraktan yapılan yaratmanın değişik aşamalarından/safhalarından söz edilmektedir. Yani aralarında herhangi bir çelişki yoktur.
Konu Farklılığına çelişki vehmi uyanabilecek ayetlere örnek hangileridir?
Meselâ Kur’ân’da bir âyette kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz (Bakara (2), 174) denirken, başka bir âyette de Rabbine andolsun ki onların hepsine yapmakta oldukları şeyleri soracağız (Hıcr (15), 92-93) denmektedir. Hem konuşmaz, hem de soracak denmesi arasında çelişki vehmi uyanabilmektedir. Oysa birinci âyette geçen onlarla konuşmaz ifadesi ikram ve lütuf makamında olup Allah’ın onlara iltifat etmeyeceği manasındadır. İkinci âyette geçen soracak ifadesi ise azarlama ve kınama makamındadır. Farklı makamlar arasında ise çelişki söz konusu olmaz.
Hakikat ve mecaz ayırımına dikkat edilmemesinden kaynaklanan çelişki vehmine örnek bir ayet hangisidir?
İnsanları sarhoş olmuş gibi görürsün, halbuki onlar sarhoş değillerdir (Hacc (22), 2) âyetinde sarhoşluk teması mecaz olarak geçmektedir. Sarhoşluk sadece alkollü içeceklerden oluşur, o halde bu âyette çelişki vardır denemez. Âyette kıyametin dehşetinden dolayı insanları mecazî olarak sarhoş gibi görürsün denilirken, sarhoşluğun alkolden kaynaklanacağı düşünülerek hakikate izafetle de onlar sarhoş değildir denilmektedir.
Siyakıstılaholarakneanlamagelir?
Bir ifadenin etrafındaki birimler diye tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle siyak, bir ifadenin önünde ve arkasındaki birimlerle sergilediği ilişkiler bütünüdür ve bu ilişkiler merkezî ifadenin doğru ve sağlıklı anlamlandırılıp yorumlanmasında çok önemli katkılar sağlamaktadır.
Siyak ilkesi başlıca hangi Kur’ânî meselenin çözümüne katkılar sağlamaktadır?
Kur’ân’daki bir hükmün illeti ve ibarenin asıl maksadı nedir? İfade hakikat midir, mecaz mıdır? Çok anlamlı bir kelime bu kez hangi anlamında kullanılmıştır? Meşhur kırâatler farklılık arz ettiğinde hangisi tercih edilir? Zamirlerin mercii nedir? Mükerrer âyetlerdeki farklılıkların sebebi nedir? Gibi.
Siyak ilkesi doğrultusunda geliştirilen Kur’ân sınıflandırmasında kaç temel unsur ortaya çıkar?
• âyet içi siyak münasebeti. • âyetler arası siyak münasebeti. • farklı konular arası siyak münasebeti. • sûre içi siyak münasebeti. • sûreler arası siyak münasebeti. • bütün Kur’ân içi siyak münasebeti.
Âyet içi siyak münasebetine örnek bir ayet hangisidir?
Meselâ Bakara (2) sûresinin 275. âyetinin faiz yiyenler (mahşerde) ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar şeklindeki cümlesi çok ağır ve tehditkâr bir ifadedir. Bu âyet faiz yemenin haram olduğunu kesin olarak bildirmekle birlikte bu ağır cezanın salt faiz yemekten kaynaklanmadığı, haramı haram kabul etmemekten neş’et ettiği aynı âyetin şu cümlesinden anlaşılmaktadır: Bu (cezaya dûçâr kılınmaları) onların zaten alış veriş de faiz gibi demelerindendir. Şu halde faizcilerin, tefecilerin âhirette çarptırılacakları ağır ceza, onların faizi haram görmeyerek ve onu helal olan ticaretle aynı tutarak, başka bir ifadeyle helali ve haramı inkar ederek yemelerindendir. İşte bu mana, bir âyetin siyak bütünlüğü içinde ortaya çıkmaktadır.
Âyetler arası siyak münasebetine örnek ayetler bazıları hangileridir?
Bu gruba örnek olarak Kalem sûresinin 23. âyetinde geçen gizli gizli fısıldaşarak yürüdüler cümlesini ele alabiliriz. Sadece bu cümleden, fısıldaşarak yürüyenlerin kim oldukları ve hangi konuda fısıldaştıkları anlaşılamamaktadır. Âyet siyakıyla birlikte, yani aynı sûrenin 22. âyeti okunduğunda bu kimselerin ürünlerini toplamaya giden bostan sahipleri oldukları, 24. âyet okunduğunda ise ürünleri devşirirken pay istemeye gelen yoksulları bostanlarına sokmama ve onlara hiçbir şey vermeme konusunda fısıldaştıkları anlaşılmaktadır.
İ’câz ve mucizenin tanımı nasıldır?
Sözlükte i’caz kelimesi âciz bırakmak, kararlı ve azimli olmak, yaptığını iyi yapmak gibi manalara gelir. Bu doğrultuda, bir şeyin benzerini yapmaktan muhatabı âciz bırakan olağan üstü duruma, hârikulâde işe mucize denir.
Hz. Peygamber Kur’ân mucizesi ile inkarcı Araplara hangi merhalede meydan okumuştur?
• Tüm Kur’ân ile meydan okuma: De ki: Andolsun bu Kur’ân’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek olsalar, yine de onun benzerini meydana getiremezler (İsrâ (17), 88). • On sûre ile meydan okuma: İkinci aşama olarak Hz. Peygamber muarızlarına Kur’ân’ın on sûresinin benzerini getirmelerini şart koşmuştur. Şu âyetler, bu aşamadaki meydan okuyuşu dile getirmektedirler: Yoksa onu (Kur’ân’ı) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka kime sözünüz geçiyorsa (yardımınıza) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin. Eğer (onlar alebinize) cevap veremiyorlarsa, bilin ki o (Kur’ân) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir (Hûd (11), 13-14). • Bir sûre ile meydan okuma: Bir başka aşama olarak da Hz. Peygamber Kur’ân’dan bir sûre getirme talebi ile meydan okumuştur. İlgili âyet şöyledir: Yoksa onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Onun benzeri bir sûre getirin (Yûnus (10), 38). Benzer meydan okuma şu âyette de tekrar edilmiştir: Eğer kulumuza indirdiğimiz konusunda herhangi bir şüpheniz varsa, haydi onun benzeri bir sûre getirin (Bakara (2), 23)
İ’cazda sarfe teorisi nedir?
Bu teoriye göre Kur’ân’ın benzeri rahatlıkla ortaya konabilirdi, ancak Allah buna engel olmuştur. Allah’ın engel olması yüzünden Kur’ân’a karşı koymaya, benzerini getirmeye yönelik teşebbüsler; başarısız olmuş, sonuçsuz kalmıştır (sarfulhimem anil-muârada). Daha açık bir ifadeyle Allah tartışmasız kudretiyle Arapları Kur’ân’a muaraza etmekten alıkoymuş; onların edebî yetenek ve kudretlerini ellerinden alarak başarıya ulaşmalarına engel olmuştur. Şâyet Allah kudretini kullanarak meseleye müdahale etmeseydi, belagat ve fesahatın altın çağını yaşayan Arap edipler, Kur’ân’ın bir benzerini, hatta ondan daha güzelini de ortaya koyabilirlerdi. İşte bu ilahi müdahale önceki peygamberlere verilen hissî mucizeler gibi bir mucizedir. Bu teori Mutezilî imam İbrahim Nazzâma isnat edilir.
İslâm âlimleri sarfe teorisinin doğru olmadığına dair öne sürdüğü deliller nelerdir?
• Tahaddî (meydan okuma) zamanının geçmesiyle Kur’ân’ın icazının da ortadan kalkması gerekirdi. Halbuki Kur’ân’ın icazı halen devam etmekte ve bundan sonra da devam edecektir. • Kur’ân, muarazayı men etmekle acizliğe düşerdi. • Kur’ân değil, sarfenin/menetmenin bizzat kendisi muciz olurdu.
Kur’ân’ın i’caz için yeterli olan miktarı hakkında İslâm âlimlerinin görüşleri nelerdir?
• Mutezile âlimleri i’cazdan söz edebilmek için bütün Kur’ân’ın devrede olmasını gerekli görürler. Buna göre Kur’ân’ın bir kısmı, i’caz için yeterli değildir. • Bazı âlimler doğru iseler, onun gibi bir söz getirsinler (Tur (52), 34) âyetine dayanarak i’câzın Kur’ân’ın azına da çoğuna da şamil olacağını öne sürmüşlerdir. • Diğer bir grup âlim ise Kur’ân’ın ister uzun ister kısa olsun tam bir sûre veya tam bir sûre miktarı olan bir veya bir kaç âyetle i’câzının gerçekleşebileceğini ifade etmişlerdir.
Şu ana kadar Kur’ân’ın i’caz yönleri nelerdir?
• Dil ve Nazım Yönüyle İ’caz. • İlmi İ’caz. • Gaybî İcaz. • Medeniyet İnşası Yönüyle İ’caz
Kur’ân’ın üslubu ne demektir?
Mesajlarını, hükümlerini, tespitlerini, öykülerini vs. anlatırken izlediği anlatım tarzı, ifâdey-i merâm yöntemi anlaşılır.
Kur’ân’ın üslûp özelliğini neler oluşturmuştur?
Kur’ân’daki tekidler, hazifler, takdim-tehirler, ses dönüştürmeleri (kalbler), iltifatlar, haberî ve inşâî anlatım şekilleri, haber cümlelerinin talep makamında ihdâsı, taaccüb makamında nidâ, çokluk makamında azlık cümlesi, ibdâl, teşbîh, istiâre, tevriye, mukâbele, rahmetin azap, imanın küfür üzerine takdim edilmesi, veciz ifadeler, itnâb, tekrarlar gibi pek çok husus hep Kur’ân’ın üslûp özelliğini oluşturmuştur.
Kur’ân’ın eşsiz üslubunun nitelikleri nelerdir?
Gönüllere hoş gelmesi, dış dünyayı gözleme ve tefekkür etme çağrısı yapması, insanın madde ve ruh alanlarına hitap etmesi ve onları doyurması, sözlerini yerli yerinde kullanması, tekrarlarını her seferinde bağlamsal rötuşlarla zenginleştirmesi ve muhatapları bıktırmaması, âyet sonlarındaki akustik ahenk ve doğal secileri, ilmî sırları, gaybî haberleri, bireyi, toplumu ve aileyi ayakta tutacak ahlakî ilkeleri, en güzel kıssaları, geçmiş asırların tarihi, oluş (mebde) ve varış (mead) hususundaki tespitleri, askeri talimatı, devlet ve devletler arası hukuk ilkeleri, tabii güzellikleri yanında bediî güzellikleri, soyutu somut şekilde zihinde canlandıran temsilleri, güzel hitapları, ikna sistemi, delillerinin ve mantık kurgusunun kuvveti, insanlığa her iki âlemin mutluluğunu temin eden kaide ve kurallar sunması gibi pek çok unsur yine Kur’ân’ın eşsiz üslubunun niteliklerindendir.
Kur’ân’ın gramer yapısını inceleyen ilim dalına ne denir?
Kur’ân’ın irabı (İ’rabu’lKur’ân) denir.
İslâm âlimleri Kur’ân’ın doğru olarak tefsîr edilmesine katkı sağlamak için Kur’ân’ın gramer yapısı ve i’rabı üzerine, telif ettiği eserlerin başlıcaları hangileridir?
Müberred, İ’râbu’l-Kur’ân; Zeccâc, İ’râbu’lKur’ân; İbn Fâris, İ’râbu’lKur’ân; Kutrub, İ’râbu’lKur’ân; Ma’mer b. Müsennâ, İ’râbu’l-Kur’ân; Muhyiddîn Derviş, İ’râbu’l-Kur’âni’l-Kerîm; Ebul-Bekâ, et-Tibyân fî İ’râbi’l-Kur’ân; Huseyn b. Ebi’l-İzz el-Hemedânî, el-Ferîd fî İ’râbi’lKur’âni’l-Mecîd; Ebû Ca’fer en-Nehhâs, İ’râbu’l-Kur’ân; İbn Sîde, İ’râbu’lKur’ân; Mekkî b. Ebî Tâlib, Kitâbu Müşkili İ’râbi’l-Kur’ân.