aofsoru.com

İslam Ahlak Esasları Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim

İslam Ahlakının Bireysel Boyutu 1: Güzel Ahlak(Faziletler)

1. Soru

İnsanın nefsini temsil eden kuvveler ve bunların kabiliyetleri nelerdir?

Cevap

İnsanda, o halde, üç nefis birlikte bulunmaktadır: nebati, hayvani ve meleki nefis. Bunların her birisi insanda bir kuvve tarafından temsil edilir: nebati nefis şehevi kuvvede, hayvâni nefis gadabi kuvvede, meleki nefis ise nutuk kuvvesinde. Birinci kabiliyet, insanın gıda, cinsel arzu ve diğer arzu ve isteklerine esas teşkil eder ki adına “şehevi kuvve” denilir. Bu kuvve insanın biyolojik varlığını sürdürmesini sağlayan kabiliyetini ifade etmek için kullanılmaktadır. İkinci kabiliyet ise insanın varlığını ve sahip olduğu şeyleri savunmaya ve korumaya (muhafaza) yöneliktir; adına gazap kuvvesi denilmektedir. Üçüncü kabiliyet ise insanın hem diğer varlıklarla hem hemcinsleri ile yani diğer insanlarla, hem de insanların üstündeki âlemle düzenli bir irtibat kurma imkânını ifade eder.


2. Soru

Nebati nefsin özellikleri nelerdir?

Cevap

Nebati nefsin özellikleri, cisimlerden farklı olarak, beslenme, büyüme ve üreme özellikleri bulunmaktadır.


3. Soru

İnsanî nefsin kaç gücü vardır ve bunlar kaça ayrılırlar?

Cevap

İnsanî nefsin iki gücü vardır: 1. İdrak gücü: Bu güç sayesinde nefis, aklın idrak gücünü gerçekleştirir. Bunun iki görünümü vardır. a) Nazari Güç: Bunun aşırılığa veya eksikliğe gitmemesi, yani orta düzeyde/itidal üzerine olması sayesinde hikmet meydana gelir. b) Amelî Güç: itidal üzerine fiiller, yani “orta yol” çıkarırsa adalet meydana gelir. 2. Hareket Ettirici Güç: Bu güç sayesinde beden itki veya motivasyon gücü kazanır. a) Hareket Ettirici Arzu Gücü (Şehvet): Aşırılığa gitmediği sürece “orta hal/düzeyde” olduğu müddetçe iffet meydana gelir. b) Hareket Ettirici Saldırgan Güç (Gazap): Aşırılığa gitmediği sürece “orta hal/düzeyde” fiiller, cesaret meydana gelir.


4. Soru

Hayvani nefsin özelliği nelerdir?

Cevap

Hayvani nefiste kendi idrak ve isteğiyle yer değiştirme/hareket özellikleri bulunmaktadır.


5. Soru

“Fazilet” kavramı ile “kuvve” kavramı arasında nasıl bir ilişki vardır?

Cevap

Fazilet kavramı insanın kabiliyetleri ile alakalı olarak kullanılmaktadır. İnsanın muhtelif kabiliyetleri vardır ve bu kabiliyetler doğuşta “kuvve” olarak, yani potansiyel olarak mevcutturlar. Bu kabiliyetlerin etkin olması ile hayat gerçekleşir.


6. Soru

Ahlâkın anlamı ve görevi nedir?

Cevap

İnsan, temiz bir doğa, “fıtrat” üzerine dünyaya gelmiştir. Hayat denen sahne insanın bu temiz özünü gölgeleyebileceği gibi açığa da çıkarabilir. İşte dinin işlevi de tam olarak bu esnada devreye girer. Zira samimi olmak, fıtratın açığa çıkmasıdır. Nitekim Kur’an’ın ruhların sadece Allah’ı tesbih ederek huzura ereceğini söylemesi de bu gerçeği bütün boyutlarıyla bir araya getirmektedir. Ahlâkın anlamı ve görevi de bundan başkası değildir.


7. Soru

İbn Hazm’a göre nasıl mutlu olunur?

Cevap

İbn Hazm şöyle demektedir: “Erdemler ile erdemsizlikler (el-fedâil ve’rrezâil, faziletler ve reziletler), ibadetler ile günahlar (et-ta’ât ve’l-me’âsî) arasında nefsin nefret etmesi ile ünsiyet kurmasından/alışmasından başka bir ilişki yoktur. Mutlu (sa’îd) kişi, nefsini erdemlere ve ibadetlere alıştıran, onları sevdiren; erdemsizliklerden ve günahlardan uzaklaştıran, nefret ettiren kişidir. Mutsuz (şakî) kişi ise nefsini erdemsizliklere ve günahlara alıştıran, onları sevdiren; erdemlerden ve ibadetlerden uzaklaştıran ve onlardan nefret ettiren kişidir.” (İbn Hazm, 2009, s. 48).


8. Soru

Hikmet erdeminin altında yer alan erdemler nelerdir?

Cevap

Hikmet erdeminin altında yer alan erdemler 7 tanedir: a) Zekâ b) Çabuk anlama c) Zihin açıklığı d) Kolay öğrenme e) İyi düşünme f) Ezberleme g) Hatırlama


9. Soru

İnsan ile yaratıcı arasındaki en kuvvetli bağ nedir?

Cevap

İnsanın sevebilme, inanabilme ve güvenebilme yönü, onun ruhunun asıl gücüyle buluşmasını, hatta güncellenmesini temin eder. Şu halde insan ve Tanrı arasındaki en güçlü bağın adı sevgidir.


10. Soru

“Adalet” nedir?

Cevap

Adalet, bütün aşırılıkların ortası ve genel olarak rezîlet demek olan aşırılıklardan kurtulmayı sağlayan bir erdem olduğu için bütün erdemlerin en tam olanı ve adeta ortak olanıdır. İslâm Ahlâkçılarından İbn Miskeveyh bunun için olmalı ki, “adalet” ve “vahdet” kavramı arasındaki derin bağlantıya işaret etmektedir.


11. Soru

Kur’an’da kulluk, bilme eylemi ve ahlâk arasında nasıl bir irtibattan bahsedilir?

Cevap

Kur’an’da kulluk (ibadet ve ubudiyet), inanan kişinin Allah’a bağlılığını eylemleriyle göstermesi, bilgi (marifet) anlamında kullanılır. Allah’ın insanı yaratış amacı, insanın onu bilmesidir. Aynı şekilde eşyanın bütünü içinde kendi yerimizi bilme, durumumuzu tanıma ve tasdik etme ve kişinin bu biliş ve tasdike göre hareket etmesi hem bireysel hem de toplumsal açından adaleti getirecek olan edebli olmadır. Bilme, sevme, hissetme, adil olma ve eylemde bulunmanın hepsini ihata eden bir akıl nosyonu var olmakla birlikte, pratikte bunun tecessüm ettirilmesi gerekmektedir.


12. Soru

Klasik ahlâk anlayışına göre insanın sahip olduğu kuvveler ve bunların özellikleri nelerdir?

Cevap

Klasik ahlak anlayışı sadece bitkisel ve hayvansal ihtiyaçlarını karşılayan, yani sadece bedensel ihtiyaçlarını karşılayan ve bunun için mücadele eden, insanların, henüz insani boyuta ulaşamadığını; insan olmanın düşünme ve konuşma kabiliyetini kullanarak nebati ve hayvani kuvveleri kullanmayı ifade ettiğini dile getirir.


13. Soru

Adâletin bilgi ile nasıl bir ilişkisi vardır?

Cevap

İnsanın yaratıklar âleminde doğru ve bu yüzden uygun yerini ve yaratıcısı ile olan doğru irtibatını bilmesi adalettir. Adalet, insanın kâinattaki konumu ile ilgili bilgisinden kopuk değildir.


14. Soru

Faziletin ele alınışında felsefi gelenek içersinde eserlerini telif etmiş olan düşünürlerle tasavvuf ve hadis geleneği içerisinde eserlerini telif etmiş olanlar arasında nasıl bir fark vardır?

Cevap

Fark, özellikle felsefi gelenek içinde eserlerini telif etmiş olan düşünürlerin ahlakı, fizik ve psikolojinin verileri çerçevesinde ve onların bir devamı olarak ele almalarından kaynaklanmaktadır. Yalan söylemek, cehalet, kötü bir durumda kalmış bir insanı kurtarmak için müdahele cesareti gösterememek, bütün ahlakçılarımız tarafından kötü olarak kabul edilir. Ancak bunun açıklaması söz konusu olduğunda ve bunun aşılması ile ilgili teklifler söz konusu olduğunda önemli farklar ortaya çıkmaktadır.


15. Soru

Fazilet ve rezilet sahibi insanlardan ne kastedilmektedir?

Cevap

Fazilet, insanda iyi fiilleri ortaya çıkaran meleke iken, kötü fiillerin ortaya çıkması rezilet ile alakalıdır. Fazilet sahibi insan, ahlaklı insandır; fazilet sahibi olmayan insan ise, ahlaksız ve kötü ahlaklı bir insandır. Felsefe geleneği içinde telif edilmiş olan klasik ahlak kitaplarımız ahlaki bir varlık olarak insanı ele alırken, bu ciheti ön plana çıkarırlar.


16. Soru

İman, ilim ve salih amel kavramları arasında nasıl bir bağlantı vardır?

Cevap

İslâm düşüncesi dindarlık ile ahlak arasındaki irtibatı keşfederken, varlıkbilgi- değer düzlemlerinde son derece tutarlı ve dayanıklı algılama biçimi ortaya koymuştur. Bir başka ifadeyle Kur’ân’ın anlam bütünlüğünde iman (inanç-varlık) kavramı, ‘ilm (bilgi) ve salih amel (ahlâk-eylem) kavramları öylesine birbirine bağlıdır ki, bunlar birbirini hem besleyen hem de gerektiren boyutlardır. Öyle ki bu düşünce modunda bilgi (‘ilm), hikmet, adalet ve hakikati içinde barındıran, çok katmanlı bir kavramdır.


17. Soru

Hz. Muhammed farklı kutupları bir araya getirirken “tevhid” kavramını nasıl kullanır?

Cevap

Kendisinin “güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini” söyleyen Hz. Muhammed de yönünü dine çeviren ve “tevhid”i eksene alan kişinin ruhen yükselip, arınacağına; huzur ve ahengi yakalayacağına işaret etmektedir. Böylece güzel ahlâkın, dinin en önemli boyutu olduğu açığa çıkmaktadır. Bu anlamda Hz. Muhammed ‘gayb’ ve müşahede âlemini bir araya getirmektedir. Çünkü onun hayatı, dinin neticesini somut olarak gösterdiği için ‘gayb’ı yakınlaştırmıştır. Yağmurun başağı büyütüp ürün vermesi sayesinde toprağın altının görünür hale gelmesi gibi, ‘iyi insan’ profili de, insan tohumundaki madde ve manayı bir araya getirmeye modellik yapar.


18. Soru

İbn Hazm, ahlâklı olmayı nasıl tanımlar?

Cevap

Endülüs’te yetişmiş olan âlimlerden İbn Hazm Ahlâk, -el-ahlâk ve’ssiyer fî müdâvâti’n-nüf’us- isimli eserinde akıllı olmayı, kulluk bilincinde olma ve kulluğu yerine getirme, dolayısıyla da erdemli olma olarak tanımlar.


19. Soru

“Cesaret” nedir?

Cevap

Üstünlük sağlama güdüsünden kaynaklanan bir erdemdir. Çoğu zaman bu güdüye öfke gücü denmektedir. Bu güçten kaynaklanan erdeme ise cesaret denilmektedir.


20. Soru

Adalet ve erdem arasında nasıl bir ilişki vardır?

Cevap

Sadece bir erdem ile alakalı olarak değil bütün erdemlerde ve erdemlerin birbiri ile ilişkisinde de orta yolu bulmak, adaletin gereğidir. Adil kişi zaten diğer erdemleri de gerçekleştirmiş demektir.


21. Soru

Ahlâk ilmi, erdemli olmayı nasıl tarif eder?

Cevap

Erdemli olmayı ‘orta olma’ yani ifrat ve tefritten kaçınma olarak tasvir eder.


23. Soru

İmam Gazali’ye göre âhirete hazırlık ve mutlu olmanın yegâne yolu nedir?

Cevap

İmam Gazali Mîzân el-‘Amel isimli ahlak eserinde, ilm ve amelin âhirete hazırlık ve mutlu olmanın yegâne yolunun iman ve salih amel olduğunu söylemektedir.


24. Soru

İyi ile kötü arasındaki çizgi nasıl netleşir?

Cevap

Yine İslâm ahlâkının eşkâlini belirleyen ana prensip dikkate alındığı zaman fazilet, rezilet ve vicdan üçgenini iyi belirlediği dikkati çekmektedir. Nitekim iyilik ve kötülüğü kişinin vicdanında meydana getirdiği etkiye göre tayin etmiştir. Hz. Muhammed, “bir insan, iyilik yaptığında sevinç, kötülük yaptığında üzüntü duyabiliyorsa, artık o gerçekten mü’mindir” diyerek, hakîkî insan alametlerini de söylemiştir. İyi ve kötü arasındaki çizginin ayrımı kesinleştikçe, uyanık bir vicdandan; buradaki ayrım kaybolmaya başladıkça, hatta neyin iyi olduğu konusunda kesin bir fikir oluşturulamıyorsa, uyuyan bir vicdandan söz edilebilir.


25. Soru

İnsanın en ayırt edici özelliklerinin ahlâkın işlevi ve öneminin belirlenmesinde nasıl bir hususiyeti vardır?

Cevap

İnsanın en ayırt edici özellikleri, sevme, düşünme, irade, eylem ve tecrübe gibi boyutlardır. Bu boyutlar dinin tanımlanmasında da oldukça belirleyicidir. Ahlâkın işlevi ve önemi de tam olarak bu sınırda belirir. Çünkü ahlâk, insan ruhunun sevme, düşünme, irade, eylem ve tecrübe gibi boyutlarını geliştirmek suretiyle, sınırı ihlal etmeden ve ruhun küçülmesini göze almadan, bunların her biriyle diyaloğu ve ilişkiyi temin etmeyi hedefler. Kısacası ahlâk “bütün bir kişilik” geliştirebilmek için vazgeçilmez öneme sahiptir.


26. Soru

Ahlâk ilminde faziler ve rezilet kavramları hangi anlamlara tekabül etmektedir?

Cevap

Fazilet-rezilet kavramları gerçekte iyi-kötü kelimelerine tekabül etmektedir.


27. Soru

İslâm ahlâkının asıl kaynağı nedir?

Cevap

İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur’an ve onu yaşantısında tecessüm ettirmiş peygamberin hayatı, sünnettir. Hz. Peygamber’in ahlâkının “Kur’an ahlâkı” olduğunu söyleyen hadisler bu gerçeğe işaret etmektedir. Hatta dinin “samimiyet” olduğunu söyleyen İslâm peygamberi bu gerçeği farklı bir şekilde ifade etmiştir.


28. Soru

Öfke gücünün fazlalığı veya eksikliği ne gibi sonuçları doğurur?

Cevap

Öfke gücünün fazla olması halinde kişi saldırgan; eksik olması durumunda ise korkak olacaktır. Gazap/öfke gücünün yeterli derecede orta durumda olması ise cesareti doğuracaktır. Bu erdem olmadığı zaman adaletin gerçekleşmesi mümkün değildir.


29. Soru

Kınalızade ve Tûsî, hikmeti kaça ayırırlar?

Cevap

Hikmet nazarî ve amelî olmak üzere ikiye bölünmüştür. Amelî hikmet de ahlâk, tedbirul menzil ve ilm-i siyaset olarak üçe ayrılır. Amelî hikmet içinde yer alan ahlâk da hikmet, iffet ve şecaat şeklinde üçe ayrılır. Bu durumda hikmet yine kendinin bir alt bölümü olup kendisine bölünmüş gibi olur. O, asıl erdemler arasında yer alan bu hikmetin, “haricî varlıkları beşer takatince bilmektir” diye de tarif ettiği ilk hikmet manasına olmadığını belirtir. Yine hikmet-i nazarî ve hikmet-i amelî diye taksim edilen hikmetin de bu hikmetle aynı olmadığı açıktır.


30. Soru

İbn Rüşd’e göre “adalet” nedir?

Cevap

İslâm filozoflarından İbn Rüşd’e göre, adalet erdemi, bilgelik, yiğitlik ve ölçülülükten (iffet) ve cömertlikten oluşan diğer dört erdemin toplumda gerçekleşmesinin teminatıdır. Ona göre, ahlâk ile hukuk arasında zorunlu bir bağlantı vardır.


31. Soru

Cesaret erdeminin kapsamına giren başlıca erdemler nelerdir?

Cevap

Cesaret erdeminin kapsamına giren erdemler olgun nefs, olayları cesur karşılama, yüksek gayret, sebat, yumuşak huyluluk, ölçülü olmak, yüreklilik, dayanıklılık, katlanmak, tevazu, onur duygusu, yufka yürekliliktir (rikkat).


32. Soru

Kınalızade ve Tûsî gibi İslâm ahlakçıları, hikmet kavramıyla ilgili doğması muhtemel karışıklıklara nasıl dikkat çekerler?

Cevap

Kınalızade ve Tûsî gibi İslâm ahlâkçıları asıl erdemlerden birisinin isminin de hikmet olmasıyla ortaya çıkan dört ayrı hikmet kavramı arasında karışıklık çıkabileceğine dikkati çekerek, bunların birbirlerinden farklı olduğunu vurgular. Onlar, üç erdemden birisi olan hikmetin, felsefe teriminin karşılığı olan ve "mevcudu beşer takatince bilmek" manasına gelen meşhur hikmet olmadığını hatırlatırlar.


33. Soru

İbrahimî geleneğin ve İslâm’ın değere vurgusunun altında yatan asıl neden nedir?

Cevap

İbrahimî geleneğin ve İslâm’ın değere vurgusunun altında yatan asıl neden, değerin bütünleştirici, dönüştürücü ve tamamlayıcı özelliğidir. Çünkü değer sistemi toplumsal mekanizma refleksleriyle varlık-bilgi ön kabulleri arasındaki ilişkiyi tanzim ederek, dünya görüşü imgeleriyle sosyal yapılar arasındaki uyumu sağlar.


34. Soru

İslâm dünyasında “felsefe” kavramı için hangi kelime muadil olarak kullanılmıştır?

Cevap

Felsefe için İslâm coğrafyasında veya düşüncesinde çoğu zaman hikmet kelimesi kullanılmıştır. Burada cehaletin zıddı olarak kullanılan hikmet, felsefî tasavvur anlamında değil, eşyayı ve insanı kendi yerlerince kavrayabilme yetisidir. En önemlisi de kendinin insan olduğunun farkında olma ve bu bilgiyle eylemde bulunmadır.


35. Soru

Müslüman filozoflar, insanın, âlemi içinde taşımasını nasıl açıklar?

Cevap

Müslüman filozoflar insanı tabii/fiziki dünyanın bir devamı, aynı zamanda bütün mevcudatın (makrokosmos) bir özeti olarak kavrarlar. İnsan “zübde-i alemdir”; veya “küçük alemdir” (alem-i sagir=mikrokosmos). Böyle olduğu için de kendisi dışındaki bütün mevcudatı imkân olarak ve içinde taşır.


36. Soru

“Bilig” nedir?

Cevap

Bilig, ilim anlamına gelirken; karanlığın kalkıp ışığın hâkim olması demektir. Bilig, hem ‘ilm hem de akıl anlamlarını ihtiva ettiğinden ilim ve aklın verilmişliğini ve aynı zamanda kazanılmışlığını aynı kelime üzerinde görmek mümkündür. Bu kelime aynı zamanda ‘tanışmayı’ (bilişdi), ima ettiğinden, insanın kendi farkındalığına ve kendini bilme düzeyine de işaret etmektedir. Çünkü insan, karşılıklı ilişkiler ağı içinde kendini fark eder.


37. Soru

Faziletin ele alınışında felsefi gelenek içersinde eserlerini telif etmiş olan düşünürlerle tasavvuf ve hadis geleneği içerisinde eserlerini telif etmiş olanlar arasında esasa müteallik bir fark var mıdır?

Cevap

Hangi fiillerin fazilet ve reziletlerin alt başlığında ele alındığı yakından incelendiğinde, iyi ve kötü fiillerin neler olduğu konusunda felsefi gelenek içersinde eserlerini telif etmiş olan düşünürlerle tasavvuf ve hadis geleneği içerisinde eserlerini telif etmiş olanlar arasında esasa müteallik farkların bulunmadığı görülür.


38. Soru

Sevebilme özelliği olan birinin ahlâki açıdan sahip olduğu avantaj ve dezavantajlar nelerdir?

Cevap

Sevebilme özelliği, ruhun kendini fark etmesinde önemli bir yer işgal eder. Bu özellikten uzak olan kişi, kendine yabancıdır. Sevgi, insanı kendiyle buluşturmada vazgeçilmez öneme sahiptir. Seven ruh, tam bir rikkat içinde olduğu için aynı zamanda adalet duygusu da etkin durumdadır. Din (iman), kendinde gücü, sevgiyi ve adaleti birleştirdiği için insanın kendini gerçekleştirmesini mümkün kılar. Dolayısıyla dinin dinamizmi, sevgi, güç ve adaletin birliği olarak, ölçü, cesaret, cömertlik ve saadeti teminat altına alır.


39. Soru

“Ünsiyet” nedir?

Cevap

Ünsiyet alışkanlıktan öte, insanların birbirleri ile olan irtibatlarını, bağımlılıklarını fark ederek, bunu şuurlu bir bağ haline getirmelerini ifade eder. İnsanlar arasındaki ünsiyetin ortaya çıkması, nefretin tam zıddıdır; insan tabiatında olanın, ona uygun bir şekilde ve onu güçlendirerek etkin olmasıdır.


40. Soru

İnsanî nefsin özellikleri nelerdir?

Cevap

İnsani nefiste, hem nebati/bitkisel nefsin hem de hayvani nefsin özelikleri bulunduğu gibi, bunlara ek olarak “düşünme ve konuşma kabiliyeti” (kuvve-i natıka) bulunmaktadır. Bu sebeple insanın sırf nutuk/konuşma ve düşünme cihetini dikkate alarak insani nefsin bu cihetine, “melekî nefis” denilmiştir. Aynı zamanda bilme/öğrenme kabiliyeti olarak da isimlendirebileceğimiz ve insanın ayırıcı hususiyetini teşkil eden “konuşma/düşünme” kabiliyeti cihetinden insan nefsine “natık nefis” adı verilmektedir.


41. Soru

Müslüman filozoflar, insanın âlemi içinde taşıması bakımından insan nefsini kaça ayırır?

Cevap

Nebati/bitkisel nefis, hayvani nefis ve insani nefis olmak üzere 3’e ayırır.


42. Soru

Kindî’ye göre cesaret nedir?

Cevap

Mesela Kindî’ye göre, cesaret, yapılması gerekeni yapmak ve ortadan kalkması gerekeni de önlemek için her türlü riski göze alabilmektir.


43. Soru

İffet faziletinin kapsamına giren erdemler nelerdir?

Cevap

İffet faziletinin kapsamına giren erdemler hayâ, merhamet, yumuşaklık, nefsin güzel ahlâkla donanmaya rağbet etmesi, uyumlu ve geçimli olmak, Arzuları dizginlemek, sabır, kötülük sebeplerine karşı dirençli olmak, musibet ve belaya karşı sabır, kanaat, vakar, fedakârlık etmek, cömertlik ve keremdir.


44. Soru

“Erdem” nedir, amacı nedir?

Cevap

Erdemlerin amacı saadeti yakalamaktır. Bir başka ifadeyle erdemler mutluluğa ulaştırmada araçlardır. Ahlâk ve hukukun hedefi de budur. Hatta siyaset bilimi de bu gayeye hizmet eder. Erdemli bir toplum, dahası erdemli bir hükümdarı İslâm ahlâkı ekseninde yorumlayan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi) isimli eseri konumuzun bir tür tatbiki yönünü temsil edeceği için, bu bağlamda onun düşüncesini somut örnek olması bakımından alabiliriz.


45. Soru

Kur’an’da, sevgiyle imanın aynı anlamda kullanılması nasıl geçmektedir?

Cevap

Sözünü ettiğimiz iman ve güvenin diğer adı sevgidir. Bir başka ifadeyle inanmak, sevmektir. Zaten sağlıklı bir kişi olabilmenin en iyi göstergelerinden biri üretmek (ekip-biçmek) ve toprağın yeşerteceğine güven yani sevgidir. Bunun için Kur’an, sevgiyi imanla aynı anlamda kullanmıştır (Meryem/19: 96): “İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.”. Burada, “eğer iman ederseniz, rahmet, sevgi olarak tecelli edecektir” iması vardır.


46. Soru

“İffet” nedir?

Cevap

Bedenin korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan şeyleri sağlama, gereksiz olanlara da ilgisiz kalma erdemidir. Bu erdem, şehvet güdüsüne bağlıdır. Fazlalığında günahkârlık, azlığında ise şehvet eksikliği olmaktadır.


47. Soru

Ahlâklı olan bir Müslümanın sağladığı başlıca kazançlar nelerdir?

Cevap

İnsanın en şerefli varlık olarak yaratıldığını ifade eden İslâm dini, bu şerefin ancak ve ancak ahlâklı olmakla mümkün olacağını beyan etmiştir. İnsanın ruh ve bedenden müteşekkil olduğunu söyleyen insanlığın ortak tecrübesi ve İslâm dini, arınmanın ahlâklılıktan geçtiğini bildirmiştir. Nitekim Kur’an “nefsini temiz tutan kurtuluşa ermiş, onu kirletense ziyan etmiştir” (Şems/91: 8-9) diyerek bu gerçeği teminat altına almıştır.


48. Soru

Yusuf Has Hacib’e göre iyi hükümdarın özellikleri nelerdir?

Cevap

1017’de Karahanlı Devletinin Balasagun şehrinde dünyaya gelen, iyi bir eğitim gören Yusuf Has Hacib, olması gereken veya ideal bir hükümdarı iyi bir siyasetname örneği olan eserinde şöyle tasvir eder: İyi bir hükümdar, adaletten ve doğruluktan şaşmaz; ağırbaşlı ve alçak gönüllüdür. Hırsızlık yapmaz, yalan söylemez, içki içmez, dedikodu etmez. Son derece cömert ve iyilikseverdir. Etrafındaki insanlara merhametli ve insaflı davranır. Adet ve geleneklere, görgü kurallarına uygun hareket eder. Her şeyden de önemlisi Yusuf Has Hâcib, bu ideal insan tipini soyut olarak ortaya koymaz; onu cemiyet içine yerleştirerek fertlerin diğer fertlerle ve devletle olan münasebetlerini inceler. Böylece eser, sosyoloji ve politikayı birleştirir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email