İslam İbadet Esasları Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kurban Ve Adak
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kurbanın tanımında geçen “belirli özelliklere sahip olan hayvan”dan kasıt nedir?
Belirli özellikleri bulunan hayvandan maksat ise aşağıda kendi başlığı altında sıralanacak olan koyun-keçi, sığır, manda ve deve türleridir. Bu türlerin dışındaki diğer hayvanlar ibadet niyetiyle kurban edilemezler. Kurban bayramında kesilen hayvanlara Arapçada udhıyye (çoğulu: edâhî) veya dahıyye (çoğulu: dahâyâ) ya da adhât (çoğulu: adhâ) denir. Kurban ile ilgili konular fıkıh eserlerinde bu başlıklar altında ele alınmıştır. Bilindiği gibi kurban bayramına da Arapçada îdü’l-adhâ denmiştir.
Bir şarta bağlı olup olmaması açısından adak kaça ayrılır?
Adak bir şarta bağlı olup olmaması açısından ikiye ayrılır: 1- Bir şarta bağlı olmayan adağa mutlak adak denir. “Allah rızası için kurban keseceğim; üç gün oruç tutacağım” gibi. Bunlar adandıktan hemen sonra gerekli hale gelir ve geciktirilmeden yerine getirilmesi müstehab olur. 2- Bir şarta bağlı olan adağa mukayyed veya muallâk adak denir.
Kurbanlık hayvanların cinsiyeti ile ilgili hüküm nedir?
Kurbanlık hayvanların erkeği ile dişisi arasında bir fark yoktur. Bununla birlikte bazı rivayetlere dayanarak koyun türünde erkeği; keçi de dâhil diğer türlerde ise dişileri efdal sayılmıştır. Bu hüküm, semizlik ve et kalitesi itibariyle birbirlerine eşit olmaları durumuna göredir. Aralarında bu açıdan ciddi farkın olması halinde erkek ya da dişisini değil, elbette daha semiz ve eti daha kaliteli olanı kurban etmek efdal olacaktır.
Kurban ibadetini eda eden kişinin başlıca sosyal kazanımları nelerdir?
Bu ibadeti edâ eden kişi, dünya ve âhirete yönelik olarak elde edeceği mutluluk, iç huzuru ve sevap gibi bireysel kazançları yanında, kurban etini etrafındaki yoksullarla paylaşarak mal hırsından ve cimrilikten kurtulur, toplumsal dayanışmaya ve sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Hatta küresel sorumluluk bilinciyle harekete geçip dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan fakirlere de elini uzatır. Bütün bu işlevlerine ek olarak kurbanın, dengeli beslenmeye faydası yönüyle sağlık ve kurbanlık hayvan yetiştiriciliğini teşvik etmesi yönüyle hayvancılık açılarından faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan bazı hayvan türlerinin yetiştirilerek korunmasına yardımcı olduğu için ekolojik/çevresel ve pazar hareketliliğini sağladığı için ticari ve ekonomik birçok faydası bulunduğunu da hatırlamalıyız.
Kurban hangi süreler arasında kesilir?
Kesim işlemi bayram namazının kılındığı yerlerde bu namazın ardından başlar. Nitekim Hz. Peygamber “Bu bayram günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmaktır. Sonra döneceğiz ve kurban keseceğiz. Kim daha önce keserse o sadece ailesine et götürmüş olur; bunun ibadetle bir ilgisi olmaz” (Buhârî, “Edâhî”, 1; Müslim, “Edâhî”, 7) buyurmuştur. Kesim vakti üçüncü (Şâfiîlere göre dördüncü) günün akşam namazı vaktinin girmesiyle birlikte sona erer. Bayram namazının kılınmadığı yerlerde ise kesim işi sabah namazı vaktiyle birlikte başlar.
Vasiyeti olmadıkça ölmüş bir kişi adına kurban kesilmesine karşı genel bakış nasıldır?
Vasiyeti olmadıkça ölmüş bir kişi adına kurban kesilmesi doğru bulunmamıştır. İslâmın sorumluluk/teklif anlayışına göre kişi ancak kendi amelinin karşılığını görebilir (et-Tûr 52/21; en-Necm 53/39; el-Müddessir 74/38). Dolayısıyla yapılan bedenî ya da malî ibadetlerden sadece yapanlar sevap kazanırlar. Fakat ardından kurban kesilmesi yönünde bir vasiyeti varsa, parası, ölenin kendi malından alınmak üzere bu vasiyeti yerine getirilir. Bu itibarla, son zamanlarda yaygınlık kazanan para toplayarak Hz. Peygamber ve ehl-i beyti adına kurban kesilmesi âdetinin söz konusu ilkeyle uyumlu olmadığı ve terkedilmesi gerektiği söylenmelidir.
Kurban kesmenin amacı nedir?
İnsan kendisini yaratan Yüce Allah’a yaklaşmak, ona olan kulluğunu göstermek, rızasını kazanabilmek ve verdiği nimetlere şükretmek amacıyla belirli günlerde kurban keser. Böyle yapmakla, öncelikle kendi dinî ve ahlakî gelişimini sürdürmüş olur. Nitekim ilgili ayette şöyle buyurulmuştur: “Kurbanlık büyük baş hayvanları sizin için Allah’ın nişaneleri kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şükredersiniz diye onları sizin hizmetinize verdik. Bu hayvanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin takvanız/ona olan saygınızdır...” (el-Hac 22/36-37).
Allah’ın âlemde olup bitenler hakkında bilgi sahibi olması kısaca nasıl açıklanabilir?
Adak konusunda aranan şartlar ise şunlardır: 1- Adanan şeyin cinsinden farz veya vacip bir ibadet bulunmalıdır. 2- Adanan şey, kişinin ileride zaten yapmakla yükümlü olacağı bir ibadet olmamalıdır. 3- Adanan şey başka bir farz veya vacibe bağlı bir ibadet olmamalıdır. 4- Adanan şeyin yerine getirilmesi imkânsız olmamalıdır.
Hanefî ve Şafîlerin adağa karşı bakış açılarında ne gibi bir farklılık vardır?
Hanefîler Allah’a itaat ve yakınlaşma amacı taşıyan ibadetlerin nezredilmesini mubah saymışlardır. Hatta sonuç itibariyle sevap kazandıran bir davranışa vesile olduğu için adakta bulunmanın müstehab olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Bu olumlu yaklaşımlara karşın başta Şâfiîler olmak üzere diğer mezhepler, adakta bulunmanın mekruh olduğunu kabul etmişlerdir. Çoğunluğun bu doğrultudaki kabulünde, Hz. Peygamber’in adağın fayda sağlamayacağı, kaderi değiştirmeyeceği yönündeki olumsuz tavrı etkili olmuştur.
Kurbanın kesilmesini engel olmayan küçük kusurlar nelerdir?
Büyük eksikliklere göre daha küçük sayılan kimi kusurlar, kurban olmayı engellemez. Mesela hayvanın şaşı, uyuz, deli veya aksak olması, kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olması, boynuzsuz veya boynuzunun biraz kırık olması, iğdiş edilmiş olması, dişlerinin az bir kısmının dökülmüş olması, onun kurban edilmesine engel değildir.
Başlıca kaç çeşit kurban vardır?
Başlıca beş çeşittir: 1- Adak/nezir kurbanı 2- Akîka kurbanı 3- Nesîke kurbanı 4- Hedy kurbanı 5- Kutlama veya şükür kurban.
Kur’ân-ı Kerim’e göre ne tür hayvanlar kurban edilebilir?
Kur’ân-ı Kerim’de bu ibadete konu olabilecek hayvanlar behîmetü’l-en‘âm olarak belirlenmiştir (bk. elEn‘âm 6/142-144; el-Hac 22/28,34). En‘âm sınıfından hayvanlar diye çevirebileceğimiz bu isim tamlaması, sözlükte koyun, keçi, sığır, manda ve deve türlerini beraberce ifade etmek için kullanılmıştır. Şu halde kurban ibadeti ancak bu türlerden birisi ile yerine getirilebilir. Dolayısıyla horoz, kaz, ördek ve benzeri evcil hayvanlar ile yaban sığırı, geyik, ceylan ve benzeri yabani hayvanlar kurban edilemezler. Kurbanlık sınıfına girmeyen böyle hayvanları ibadet niyetiyle kesmek, tahrîmen yani harama yakın mekruh sayılmıştır.
Kurban kesimi için en makbul zaman hangisidir?
Başlama ve bitiş vakitleri arasında uzun bir zaman dilimi bulunmasına rağmen kurban kesiminin ilk gün ve ayrıca gündüz saatlerinde yapılması tavsiye edilmiştir. Gerekli tedbirlerin alınması ve aydınlatmanın sağlanması halinde geceleyin de kurban kesilebilir.
Kurbanlık hayvanın yaşı ile ilgili hükümler nelerdir?
Söz konusu hayvanlar yaş olarak da belli bir olgunluğa erişmiş olmalıdır. Koyun ve keçiler bir yaşını, sığır ve mandalar iki yaşını, develer ise beş yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilirler. Fakihlerin çoğunluğu, Hz. Peygamber’in bazı sözlerine dayanarak altı ayını geçen fakat sanki bir yaşındaymış gibi semiz görünen kuzuların da kurban edilebileceğini söylemişleridir. Bu özel hüküm sadece kuzular için benimsenmiştir. Günümüzde bazı fakihler, kuzu ile ilgili cevaz hükmüne kıyasla gösterişli ve semiz olması halinde diğer türlerde de benzer bir uygulamanın yapılabileceğini yani mesela 8 aylık bir oğlağın, 21 aylık bir dananın veya 4 yaşında bir devenin de kurban olabileceğini söylemektedirler. Fakat bu iznin Hz. Peygamber tarafından keçi türüne bilinçli olarak verilmediği yönündeki bilgilerimiz (Müslim, “Edâhî”, 4, 5) ve türlerin üreyerek korunmasına dönük duyarlılığımız bu konuda ihtiyatlı davranmamız gerektiğini göstermektedir.
Kurbanın tanımında geçen “belirli vakit” nedir?
Tanımda geçen “belirli vakit”ten kasıt, kurban bayramının ilk üç günüdür. Dinî metinlerde eyyâmu’nnahryani kesim günleri olarak isimlendirilen bu zaman dilimi, oniki kamerî ayın sonuncusu olan zilhiccenin 10, 11 ve 12. günleridir. Kesim vakti, bayramın ilk günü kılınan bayram namazından sonra başlayıp üçüncü günü akşamına kadar devam eder. Şâfiî mezhebine göre bu vakit, takip eden dördüncü günün akşamına kadar uzar.
Kurban ibadetinin İslâm’dan önceki evveliyatı nedir?
Kurban, tarih boyunca bütün dinlerde izlerine rastlanan bir ibadettir. Bu gerçek “Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O’nun adını anarak kurban kesmeyi, her ümmet için bir ibadet biçimi kıldık...” (el-Hac 22/34) ayeti tarafından vurgulanmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ile Kâbil’in sundukları kurbanlardan bahsedilmiş olması (el-Mâide 5/27) bunun ilk insandan itibaren var olageldiğinin bir başka göstergesidir.
Büyük ve küçükbaş hayvanların kurban edilmesi ile ilgili hüküm nedir?
Küçükbaş hayvanlar sadece bir kişi için kurban edilebilirken, büyükbaş denen sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kesilebilir.
Ortaklaşa kurban kesimlerinde dikkat edilmesi gereken başlıca hususlar nelerdir?
Ortaklaşa kesimlerde dikkat edilmesi gereken üç önemli şart vardır: 1- Ortakların her biri Müslüman olmalıdır. 2- Yine her biri ibadet niyetiyle ortaklığa girmiş olmalıdır. Niyet ettikleri ibadetin birbirinden farklı olması zarar vermez. 3- Hiçbir ortağın hissesi yedide birin altına düşmemelidir.
“Kurban”ın tanımı ile ilgili olarak neler söylenebilir?
Arapça bir kelime olan kurban, sözlükte “yaklaşmak, yakın olmak, Allah’a yakınlık sağlamak ve onun hoşnutluğunu kazanmak için sunulan şey” anlamlarına gelmektedir. Buna göre, herhangi bir zaman sınırlaması olmaksızın insanı Yüce Allah’a yaklaştıran her türlü ibadet “kurban” olarak nitelendirilebilir. Bununla birlikte kurban kelimesi Türkçede daha dar ve özel anlamıyla kullanılmıştır. Aynı zamanda kurbanın dinî terim olarak tanımını da veren bu dar anlam şudur: İbadet amacıyla belirli bir vakitte, belirli özellikleri bulunan bir hayvanı belli bir yöntemle boğazlamaktır. Bu tanım bazı ilmihâl kitaplarında “hayvan-ı mahsusu, vakt-i mahsusta ibadet niyetiyle kesmektir” şeklinde yerleşmiştir. Allah’a yaklaşmak niyetiyle kesilen hayvana da yine kurban denir.
Kurbanlık hayvanın satımı ve alımı ile ilgili hüküm nedir?
Kurbanlık hayvanın satımı ve alımı, diğer meşru malların satım ve alımı gibidir. Pazarlık câizdir, vadeli satışı yapılabilir, faize bulaşmamak kaydıyla ödemesi kredi kartı ile yapılabilir. Birim fiyatının belirlenmesi şartıyla canlı kilo veya karkas et kilo olarak satılması da câizdir. Karkas olarak satımında net fiyatın kesim sonrasında ortaya çıkacak olması, satım akdine zarar vermez. Çünkü tarafları nizaya götürmeyecek ölçüde birim fiyat belirlenmiş ve karşılıklı rıza sağlanmıştır.
Hükmünü vacip olarak tespit eden Hanefîlere göre kurban ibadetiyle yükümlü olmak için hangi şartlar gerekmektedir?
Hükmünü vacip olarak tespit eden Hanefîlere göre kurban ibadetiyle yükümlü olmak için şu beş şartın var olması gerekmektedir: 1- Müslüman olmak, 2- Hür olmak, 3- Aklı yerinde ve büluğa ermiş olmak, 4- Mukîm olmak yani seferî (yolcu) olmamak, 5- Dinen zengin sayılacak ölçüde belli bir malî güce sahip olmak.
Engel sayılan kusurlar, kurbanlık alındıktan sonra meydana geldiyse kurban hakkındaki hüküm nedir?
Engel sayılan kusurlar, kurbanlık alındıktan sonra meydana gelirse veya alındıktan sonra farkedilirse sahibinin zengin olup olmamasına göre ne yapılacağı değişmektedir. Eğer sahibi zengin ise kusursuz yeni bir hayvan alır ve onu kurban eder. Fakir ise, yeni bir hayvan almak zorunda değildir. Çünkü kendisi zaten kurban yükümlüsü olmadığından keseceği kurban nâfile hükmüne tabi olacaktır. Nâfilelerde hayli geniş bir müsamaha alanı bulunduğundan fakir kimseler, böyle kusurlu bir hayvanı da kurban edebilirler. Kesim esnasında meydana gelen kusurlar, hem zengin hem de fakir için herhangi bir engel oluşturmaz.
Hanefîlere göre kurban kesmenin hükmü nedir?
Hanefîler başlıca şu delillere dayanarak kurban kesmenin vacip olduğunu söylemişlerdir: 1- Hz. Peygamber’e hitap eden ve gereklilik bildiren “O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (el-Kevser 108/2) buyruğu, diğer Müslümanları da kuşatmaktadır. 2- Söz gelimi “İmkânı olduğu halde kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın!” (İbn Mâce, “Edâhî”, 2); “Ey insanlar! Her sene her ev halkına kurban kesmek vaciptir.” (Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 1; Tirmizî, “Edâhî”, 18) gibi birçok hadis-i şerif, kurbanın gerekli olduğunu ifade etmektedir. 3- Hz. Peygamber, hicretin ikinci yılında meşru kılınmasından itibaren hiç aksatmadan her yıl kurban kesmiştir.
Kurbanın sıhhat şartları nedir?
Kurban ibadetinin geçerli olabilmesi için hayvanlarda hem türü, hem yaşı ve niteliği, hem de kesimi yönüyle bir takım şartlar aranır. Bunlara kurbanın sıhhat şartları denir.
Kurban olmayı engelleyen kusurları Hz. Peygamber neler olarak belirtmiştir?
Kurban olmayı engelleyen kusurları Hz. Peygamber genel bir çerçeveyle şöyle belirlemiştir: “Şu dört hayvanın kurban olması câiz değildir: Körlüğü açıkça belli olan, hastalığı görünür olan, apaçık topallığı olan ve iliği kurumuşçasına düşkün olan.” (Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 6; Tirmizî, “Edâhî”, 5). Daha başka bazı hadisleri de göz önüne alan fakihler, kendisinde şu ayıplardan birisi bulunan hayvanların kurban olamayacağını belirtmişlerdir: 1- İki veya bir gözü kör, 2- Yürüyemeyecek kadar topal, 3- Kötürüm derecesinde hasta, 4- Kesim yerine gidemeyecek ölçüde zayıf ve düşkün, 5- Kulağının veya kuyruğunun tamamı veya yarısından çoğu kesilmiş, 6- Boynuzlarının birisi veya ikisi kökünden kırılmış, 7- Dili kesilmiş, 8- Dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş, 9- Memelerinin başları kopmuş, 10- Doğuştan kulakları veya kuyruğu bulunmayan, 11- Ayağı kesilmiş olan.
Farklı mezheplerde kurban hakkında farklı hükümler olmasına karşın ortak görüş nedir?
Farklı yaklaşımlara rağmen bütün mezhepler, kurbanın son derece önemli bir ibadet olduğunu vurgulamaktan geri durmamışlardır. Ona sünnet-i müekkede diyenler de bunun herhangi bir sünnet gibi algılanmaması gerektiğini, dolayısıyla terk etmenin hoş karşılanmayacağını belirtmişlerdir. Hatta bu duyarlılığı ifade etmek için bazı müctehitler, kurban kesmenin “vacip bir sünnet” olduğunu söyleyerek ilginç bir hüküm terimi de geliştirmişlerdir.
Yerine getirilmesi ileride gelecek belirli bir zamana bağlanan adakla ilgili görüşler nelerdir?
Yerine getirilmesi ileride gelecek belirli bir zamana bağlanan, mesela “Recep ayında oruç tutmak adağım olsun” gibi adaklarda Hanefîlere göre belirlenen zaman önemli değildir; vaktinden önce de adak yerine getirilebilir. Şâfiîler ile birlikte diğer bazı mezhepler ise söz konusu tarihin bağlayıcı olduğunu ve adağın ancak o tarihte yerine getirilebileceğini söylemişlerdir. Eğer zamana bağlanmış adak, sadaka gibi malî ibadetlerden olursa, fakirlerin bir an önce istifade etmelerini sağlamak amacıyla, zamanından önce de yerine getirilebileceği hususunda görüş birliği vardır.
Kurban kesme sorumluluğu için gerekli olan zenginlik şartı nedir?
İlkesel olarak zekât ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynıdır. Yani kişinin borçlarından ve aslî ihtiyaçlarından başka nisap miktarına ulaşan bir malî değere, daha somut ifadesiyle en az 20 miskal (85 gr.) altın veya bunun değerine denk bir paraya ya da mala sahip olması, o kişinin dinen zengin olduğu anlamına gelir. İşte bu ölçüde bir mal varlığı olan kimse, diğer şartları da tamamlıyorsa kurban kesmek ile sorumlu olur.
Dinî literatürde tezkiye diye isimlendirilen kurban kesimi nasıl yapılır?
Kurbanlık hayvan, ayakları ve başı kıbleye gelecek biçimde sol yanı üzerine yatırırlır. Kesimden önce kurban sahibinin “ İnnî veccehtü vechiye lillezî fatara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen ve mâ ene mine’lmüşrikîn: Ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Allah’a, onun birliğine inanarak çevirdim. Ben asla müşriklerden değilim!” (el-En‘âm 6/79) ayeti ile “Kul inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi’l-âlemîne lâ şerîke leh: De ki, benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Onun asla eşi-ortağı yoktur” (el-En‘âm 6/162-163) ayetini okuması ve kurbanının kabulü yönünde dua etmesi güzel bulunmuştur. Eğer sahibi kesmiyorsa hem o hem de bizzat kesen “Bismillâhi Allahu ekber” diyerek Allah’ın adını anarlar. Gerek kurbanda gerekse kurban dışındaki hayvan kesimlerinde tezkiye yani kesim işlemi, yemek borusu (merî) ve nefes borusu (hulkûm) ile birlikte bunların etrafında bulunan iki damar (vedec) kesilerek yerine getirilir ve kanın iyice akması sağlanır. Kesilmesi gereken bu dört şeyden üçünün kesilmesi de yeterli bulunmuştur.
Kurbanla ilgili başlıca hurafeler nelerdir?
Kurban kesildikten sonra kurban namazı adıyla herhangi bir namaz kılınmaz. Böyle bir namazın aslı yoktur. Konuyla ilgili olarak aktarılan rivayetler uydurmadır. Aynı şekilde, kesilen kurbanın kanının alına veya yüze sürülmesi de doğru değildir. Kaldı ki, akan kan necistir ve birçok hastalığın da sebebidir.
Adak nedir?
Fıkıh kitaplarında nezr (çoğulu: nüzûr) terimiyle anlatılan adak, dinen yükümlü olunmadığı halde, Yüce Allah’a farz veya vacip cinsinden bir ibadeti yapma sözü vermektir.
Izdırârî kesim nedir?
Bazen elde olmayan sebeplerle hayvanı başka türlü kesmek de söz konusu olabilir. Mesela kaçan ve bir kuyuya düşen ya da bir yere başıyla sıkışan ve çıkarılamayan hayvanın kesimi ile karşılaşılabilir. Böyle durumlarda hayvanın damarlarındaki kanın boşalmasını sağlayacak en uygun kesim şekli hangisi ise o tercih edilmek kaydıyla herhangi bir yerinden kesilir. Ancak zorunluluk halinde başvurulabileceği için bu tür işlemlere ızdırârî kesim denmiştir.
Kurban kesimi ile ilgili mekruhlar nelerdir?
Kesim sırasında sağlık ve temizlik şartlarına riayet edilmemesi, hayvana eziyet edilmesi, kesim yerine ayaklarından sürüklenerek götürülmesi, yere yatırdıktan sonra bıçakların bilenmesi, daha tam anlamıyla soğumadan ve kan akmadan başının ayrılması ve yüzülmeye başlanması, kurban atıklarının orta yerde bırakılması mekruhtur.
Adakla ilgili fıkhî hüküm nedir?
Şu ifade edilmelidir ki, gerek Kur’ân gerekse Sünnet’te adakta bulunulmasını tavsiye eden açık bir hüküm yoktur. Hatta bazı cümlelerinden Hz. Peygamber’in böyle uygulamaları aslında çok da uygun bulmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Adak hiçbir şeyi değiştirmez. Sadece cimrinin malını eksiltmiş olur.” (Buhârî, “Eyman”, 26; Müslim, “Nezr”, 2). Fakat adanılan ibadetlerin yerine getirilmesi gerektiği de Kur’ân ve Sünnet ile sabit olan bir hükümdür. Yüce Allah “Siz bir harcama yapar yahut bir adak adarsanız Allah onu mutlaka bilir...” (elBakara 2/270); “Bu kullar, sözlerinde durup adaklarını yerine getirirler ve şiddeti her bir yanı kaplayan günden korkarlar.” (el-İnsan 76/7) gibi tesbit ifadeleri yanında “...Adaklarını yerine getirsinler!..” buyruğuyla bu yükümlülüğü koymuştur. Hz. Peygamber de “Allah’a itaati gerektiren bir hayır iş ve ibadet adayan kimse adağını yerine getirsin! Allah’a günah işlemeyi gerektiren bir adakta bulunan kimse ise Allah’a isyan etmesin!” buyurmuştur. (Buhârî, “Eyman”, 26, 27). Ahde vefa göstermek yani verilen sözün gereğini yerine getirmekle ilgili emirler de (mesela elMâide 5/1; en-Nahl 16/91; el-İsrâ 17/34) bu hükmü ayrıca teyit etmektedir.
İnsanlar ne gibi adaklarda bulunurlar ve bunların hangisi daha makbuldür?
İnsanlar daha çok umulan sonuçları elde etmek veya korkulan şeylerden emin olmak için adakta bulunurlar. Burada beşer olarak acziyeti hissetme ve Yüce Yaratıcı’dan yardım dileme söz konusudur. Bununla birlikte herhangi bir beklenti hesabı olmaksızın da nezirde bulunulabilir. Söz gelimi “Adağım olsun ki, yarın Allah için sekiz rekât gece namazı kılacağım” veya “Allah rızası için fakirlere şu kadar sadaka vereceğim” cümlelerinde olduğu gibi. Esasen nezrin yani adağın bu şekli daha makbuldür.
İslâmiyetten önceki devirlerde adağın yeri var mıdır?
Adağın önceki semavî dinlerde de var olduğu bilinmektedir. Kur’ân, Hz. Meryem’in annesinin iki ayrı adağınışöyle kaydeder: “ Hani bir vakitler İmrân’ın hanımı ‘Ey Rabbim! Şu karnımda taşıdığımı (Meryem’i) özgür olarak yalnızca sana adadım. Bunu benden kabul et. Şüphesiz sen işiten ve bilensin’ demişti.” (Âl-i İmrân 3/35) ; “...İnsanlardan kimi görürsen ‘Ben Rahman’a oruç sözü verdim. O yüzden bugün hiçbir insanla konuşmayacağım’ de!” (Meryem 19/26).
Adakla ilgili temel şart nedir?
Yerine getirilecek eylem bir ibadet olduğundan, ibadetlerin geçerliliği için aranan şu iki temel şart, adakta bulunan kimsede de aranmıştır: 1- Müslüman olmak, 2- Aklı başında ve bülûğa ermiş olma.