İktisat Tarihi Dersi 6. Ünite Özet
19. Yüzyılda Ekonomik Değişmeler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
19. yüzyıl sanayinin Avrupa’da, özellikle de Batı Avrupa’da bir hayat tarzı olarak kesin zaferine şahit oldu. Sanayileşme ortaya çıktığı her yerde önemli bazı değişmelere yol açtı. Hızlı nüfus artışı, ulaşım ve haberleşmenin büyük ölçüde kolaylaşması, zirai prodüktivitede ve sınai teknolojide büyük bir gelişme bu değişmelerin en göze çarpanlarıydı. Bu değişmeler ortaya çıktığı ekonomilerde zirai ve sınai üretimin organizasyonu ile sosyal yapıyı da derinden etkiledi. 19. yüzyılda uluslararası ekonomik ilişkilerde ve devletlerin ekonomik politikalarında da büyük değişimler oldu.
Nüfus ve Sosyal Yapı
Nüfus Artışı
19. yüzyılda dünya nüfusu %70 artış göstererek 978 milyondan 1.650 milyona yükseldi. Yüz yıl içinde Asya’nın nüfusu üçte bir, Afrika’nın nüfusu dörtte bir oranında artarken Avrupa nüfusu iki katından fazla artarak 208 milyondan 430 milyona yükseldi. Böylece Avrupa nüfusunun dünya nüfusu içindeki oranı %21.2’den %26.8’e yükseldi. Ayrıca kitle halinde göçlerle Avrupalılar Latin Amerika, Avustralya ve Okyanusya’nın nüfusunun 3; Kuzey Amerika’nın nüfusunun ise 13 kat artmasına neden oldular. Kıtaların nüfus yoğunluğu ile ilgili verilerdeki değişme daha da belirgindir. 1800’de Avrupa’da nüfus yoğunluğu 18.7 kişi/km2 iken Asya’da 13.7 idi. 1900’de ise Avrupa’da nüfus yoğunluğu (40.1) Asya’nın (21.3) iki ve Afrika’nın (4.0) on katına yükselmişti.
Nüfus artışıyla ilgili olarak kısaca şunlar söylenebilir:
- 19. yüzyıldaki bu hızlı nüfus artışının temel nedeni ortalama hayat süresinin uzamasıydı.
- 19. yüzyılda Avrupa’nın en önde gelen sanayi ülkeleri olan İngiltere ve Almanya’da nüfus her yıl %1 artıyordu.
- 19. yüzyılda ekim alanlarının genişlemesi ve zirai prodüktivitenin yükselmesi yiyecek kaynaklarını zenginleştirerek nüfus artışının önündeki engelleri kaldırdı. • Ucuz ulaşım aynı zamanda göç hareketlerini de hızlandırdı.
Şehirleşmenin Hızlanması
19. yüzyılda daha önemli bir göç hareketi ülkelerin içinde gerçekleşti. Tüm ülkelerde nüfusun bölgesel dağılımında önemli değişmeler görüldü. Fakat en önemli değişme şehirlerin nüfusunun büyümesiydi.
19. yüzyılın başında, şehirleşme oranının yüksek olduğu İngiltere’de, nüfusun %30’u 2.000 ya da daha fazla nüfuslu merkezlerde yaşıyordu. Aşağı Ülkeler ’de de durum aynıydı. İtalya, Batı Almanya ve Fransa’da şehirli nüfusun oranı, dörtte bir ile beşte bir arasındaydı. Avrupa’nın diğer ülkelerinde ise şehirli nüfusun oranı %10’un altındaydı. Şehirleşme, sanayileşme ile birlikte 19. yüzyılda hız kazandı. 1850’de İngiliz nüfusunun yarısı 2.000 ya da daha fazla nüfuslu şehir veya kasabalarda yaşıyordu. 1900’de bu oran dörtte üçe yükseldi. Bu tarihte diğer sanayileşen ülkelerde de bu oran, en azından %50’ye yükselmişti.
Sosyal Yapıda Değişmeler
Sanayileşme ve şehirleşme, nüfusun sosyal özelliklerinde de değişmelere yol açtı.
Tarımdan sanayiye kayış ve şehirlerin gelişmesi yeni sosyal sınıfların doğmasına neden oldu. 19. yüzyılın başında nüfusun oldukça küçük bir bölümünü oluşturan şehirli işçi kesimi büyük bir sayısal üstünlük kazandı.
19. yüzyılda sanayileşmenin yol açtığı sosyal yapıyla ilgili bir diğer değişme de eğitimin yaygınlaşmasıydı. Aynı zamanda da eğitimin niteliği de değişmiştir.
Taşıma ve Haberleşme Alanındaki Gelişmeler
Sosyal Sabit Sermaye Yatırımları
Sanayileşmiş bir ekonomiyi, sanayi öncesi bir ekonomiden ayıran en önemli özelliklerden biri de daha zengin bir sermaye stokuna sahip olmasıdır. Bu sabit sermayenin büyük bir bölümü limanlar, yollar, köprüler, kanallar, demiryolları gibi taşıma tesislerine yatırılmış sermayeden oluşur. Yollar ve kanallar 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın başlarında çoğu Avrupa ülkelerinde sürekli bir gelişme gösterdi. Mallar ve insanlar bu yollarda ve kanallarda daha süratli bir şekilde ve daha ucuza taşınmaya başlandı.
Demiryolları
1830’da ilk başarılı buharlı tren demiryolu açıldı. Buharlı lokomotif 19. yüzyılda sanayileşmenin yalnız sembolü değil, aynı zamanda onun en önemli aracıydı.
1840’lardan sonra demiryolları, İngiltere’nin başlıca şehirlerini birbirine bağlar hale geldi. 1840’a kadar 2.390 km demiryolu açılmışken 1871’de bu rakam 21.558 ve 1914’te de 32.623 km’ye yükseldi. İngiliz tecrübesinde ilginç olan bir husus, ulaşım sistemine yönelik yatırımların tamamının yerli özel teşebbüs tarafından yapılmış olmasıdır.
Demiryollarının tüm dünyadaki gelişme hızı da olağanüstüydü. 1840’da dünyadaki demiryollarının uzunluğu 7.200 km iken, bu sayı 1910’da 935.300 km’ye ulaştı. Bu demiryollarının %70’i özel teşebbüse aitti. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika oldukça yoğun bir demiryolu şebekesi ile kaplanmıştı.
Buharlı Gemi Taşımacılığı
İlk başarılı buharlı gemi l807’de yapıldı, fakat uzun yıllar kısa mesafeler arasında kullanılabildi: Öylesine çok kömür sarf ediyorlardı ki, aldıkları yakıt uzun mesafeler için yeterli olmuyordu. Daha sonra teknolojinin gelişmesi ile bu yüzyılda buharlı gemi taşımacılığı sürekli ilerlemiştir. Taşıma alanındaki gelişmeler, aynı zamanda ağır ham maddelerin taşıma maliyetlerinde çok büyük düşüşler sağladı.
Haberleşme Alanındaki Gelişmeler
Haberleşme alanında da önemli gelişmeler oldu. Düzenli posta hizmetleri kuruldu. 19. yüzyılın başında haberlerin yayılması oldukça yavaştı: Hindistan’dan bir haberin İngiltere’ye ulaşması altı ayı buluyordu.
1844’te telgrafın icadından sonra kısa sürede Amerika ve Avrupa’daki büyük şehirlerin önemli bir bölümü telgrafla birbirine bağlandı. l866’da Kuzey Amerika ile Avrupa arasında anında haberleşme imkânı doğdu. l876’da patenti alınan telefon, haberleşmede önemli bir adım oldu. l895’te telsiz haberleşme mümkün hale geldi. 1891’de Japonya’daki Nobi depremi bir gün sonra Londra’daki gazetelerde haber olarak yer aldı.
Tarımsal Gelişme ve Organizasyon
Hızlı nüfus artışına rağmen bir bütün olarak alınırsa Kıta Avrupa’sı 1870’lere kadar yiyecek bakımından kendi kendine yeterliğini korudu. Eski malikâne tarımının değişime uğradığı bölgelerde teknikte de önemli yenilikler görüldü. Çeşitli rotasyon sistemleriyle toprakların sürekli ürün vermesi ve yine de verimliliğini koruması sağlandı.
Bilimsel Tarım ve Verimlilik Artışı
Yeni ürünler, ileri tarım metotları, tohum geliştirme ve hayvan besiciliği çalışmaları ile etkin rotasyon sistemleri, Batı Avrupa’da yiyecek üretiminin büyük ölçüde artmasını sağladı. İki yeni ürün, tarımdaki üretim artışında önemli rol oynadı. Patates bir dönüm topraktan elde edilebilen ürünün kalori miktarını 4 katına çıkardı. Şeker pancarı ise insanlar için şeker sağlamakla kalmadı, artıkları ile değerli bir sığır besi yemi oldu.
Avrupa’da zirai üretim çeşitli kimyevi gübrelerin kullanılışı ile de arttı. Toprağın verimliliğinin sürekli ekime rağmen korunması mümkün oldu. 1840’lardan itibaren kimyevi gübreler, Avrupa çiftçisi tarafından yaygın kabul gördü.
Zirai Organizasyon
Serfliğin kaldırılmasının uzun dönemdeki sonucu, toprakların köylülerin eline geçmesi oldu. Özellikle Avusturya ve Rusya’da toprak sahiplerinin büyük bir çoğunluğu ücretli iş gücü kullanarak çiftçilikle uğraşmaktansa, küçük parçalar halinde topraklarını satmayı ya da kiraya vermeyi ve rantiye bir hayat sürdürmeyi tercih ettiler. Ayrıca 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında hükümet politikaları da toprağın köylü lehine bölüşümünü teşvik ediyordu. Yalnız Batı Avrupa şehirlerine arz etmek üzere büyük ölçüde hububat fazlası üreten Macaristan, Ukrayna ve Romanya’nın zengin tarım alanlarında, toprak sahipleri topraklarını işleterek dış pazarlara ürün ihraç etmeyi karlı buldular.
Sınai Teknoloji ve Organizasyon
Bilim ve Teknoloji İlişkisinin Gelişmesi
Teori ve pratiğin bir araya geldiği mühendis okulları açıldı. Bilim adamları sanayi ve tarımın pratik problemlerine daha fazla ilgi göstermeye başladılar. Bilimsel ilerleme teknolojik ilerlemenin ön şartı haline geldi. Bilim adamları ve mühendisler ile müteşebbisler arasında sıkı bir iş birliği doğdu. Bilim yalnız elektrik, optik ve organik kimya gibi yeni sanayilerde değil, metalürji, enerji üretimi ve gıda gibi sınai alanlarla tarımda da teknik gelişmeyi etkiledi. 19. yüzyılın sonunda sınai teşebbüsler artık özel araştırma elemanları bulunduruyorlardı.
Enerji Alanındaki Gelişmeler
19. yüzyılda sanayide teknolojik gelişmelerin en önemli alanlarından birisi enerji üretimiydi.
Yeni gelişmeler buharlı makinelerin gücünü daha da artırdı. 1860’larda gemilerin makineleri 1.000 beygir gücünden daha fazla enerji üretiyordu.
Büyük gemilerdeki buharlı makinelerde 5.000 beygir gücüne ulaşıldığı 19. yüzyılın sonunda güç sınırına varıldı.
Elektrik enerjisi üretiminde 19. Yüzyılın başlarında önemli gelişmeler oldu. 1879’da elektrik lambası ile elektrikli tramvay icat edildi.
Petrol, 19. yüzyılın ikinci yarısında önem kazanan bir diğer enerji kaynağı idi.
Kimya Sanayiinin Doğuşu ve Etkileri
19. yüzyılda ticari kullanıma yönelik pek çok yeni maddenin üretimine başlandı. Kimya sanayii, yeni ürün ve süreçlerin doğuşuna öncülük etti. Suni soda, sülfürik asit ve dokuma sanayiinde kullanılan pek çok kimyevi madde daha önce ortaya çıkmıştı.
Kimya sanayii tarımı da etkiledi.
Kimya sanayinin gelişmesi organik üretim sistemlerinin yerini modern dünyanın inorganik üretim sistemlerine bırakmasına neden oldu.
Yiyecek, giyecek, enerji ve inşa malzemelerinin büyük bölümü 1800 öncesinde organik yöntemler kullanan tarım sektöründe üretilmekteydi. Organik üretim sisteminde üretimi sınırlayan önemli bir faktör, kullanılan girdinin uzun dönemde aynen geri kazandırılmasının zorunlu olmasıydı.
Metalürji Alanında Gelişmeler
Kimya, metalürji sanayiinde de önemli gelişmelere neden oldu.
Metalürji alanındaki ana değişme çeliğin ucuzlaması ve bunun sonucu olarak kullanımının yaygınlaşmasıydı. 1856’da Henry Bessemer adlı bir İngiliz mucit, eritilmiş demirden doğrudan çelik üretme metodunun patentini aldı.
Çelik sanayiinin gelişmesi gerek çelik kullanan, gerekse çelik sanayiine ham madde sağlayan sanayilerde derin etkilere yol açtı. Çelik raylar, demir raylardan daha uzun ömürlü ve daha sağlamdı. Çelik, gemi sanayiinde daha büyük, daha hafif ve daha hızlı gemilerin yapılmasına imkân verirken savaş gemilerinin daha sağlam bir zırha kavuşmasını sağladı. Binalarda çelik kullanılması gökdelenleri mümkün kıldı. Çelik kısa sürede, pek çok kullanım alanında demir ve ağacın yerini aldı.
Sınai Organizasyonda Değişmeler
Makineleşme sınai organizasyonu da etkiledi. 1830’lardan sonra fabrikalar ve kitle üretimi, tekstil ve metalürji sanayilerinden diğer alanlara yayıldı.
Sanayileşme, sabit sermayenin önemini artırdı.
İlk sınai gelişme safhalarını karakterize eden ortakların tüm mal varlıklarıyla borçlardan sorumlu olduğu anonim ortaklıkların ve kişisel firmaların yerini sınırlı sorumluluğa dayalı şirketlerin almasıydı.
Şirketlerle ilgili değişmenin diğer bir yönü ise büyüklüklerinin artmasıydı.
Bu dönemde sendikalar kurulmaya başlandı.
Uluslararası Ticaret ve Dünya Ekonomisinin Gelişmesi
19. yüzyıl boyunca Avrupa, dünya ticaretinin %60’ına hükmetti. En hızlı büyüme 1840’ların başları ile 1873 arasında meydana geldi. Bu dönemde dünya ticareti yılda %6 oranında büyüdü. Bu oran nüfus artış hızının 5, üretim artış hızının ise 3 katı idi. 1820’de dünya ihracatının gayrisafi hasılaya oranı yalnızca %1 düzeyinde iken bu oran 1870’te %4.6’ya ve 1913’te de %7.9’a yükseldi.
Uluslararası Ticaretin Serbestleşmesi
19. yüzyılın başında uluslararası ticaretin serbestçe cereyan etmesinin önünde biri tabii, diğeri suni iki engel bulunuyordu. Yüzyıl ilerledikçe bu iki engel de önemini yitirdi. Yüksek taşıma maliyetlerinden kaynaklanan tabii engeli, demiryolları ile deniz taşımacılığında meydana gelen ilerlemeler hafifletti. İthalat ve ihracat üzerine konan tarifeler ve bazı mallara uygulanan ithalat yasakları gibi suni engeller ise yüzyılın sonunda bazı ülkelerde korumacılığa dönüş daha yüksek tarife uygulamalarına yol açmış olmakla birlikte azaldı, hatta tamamen kayboldu.
Uluslararası Ekonomik Bütünleşme ve Sonuçları
Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi ve okyanus ötesi taşıma maliyetlerindeki büyük düşüşler uluslararası ekonomik bütünleşmeyi hızlandırdı. Bu değişimin önemli bir sonucu uluslararası fiyat farklılıklarının büyük ölçüde azalmasıydı. Amsterdam-Sumatra arasındaki karabiber fiyatları oranı 1820’lerde 4.4 iken 1880’lerde 2.1’e, kahve fiyatı oranı ise 1800’de 15.7’den 1840’da 2.2’ye ve 1880’de 1.2’ye düştü. 1824-32 döneminde Liverpool’daki ham pamuk fiyatı İskenderiye’deki fiyatının %42.1 üzerinde iken 19. yüzyılın sonunda bu fark %5.3’e indi.
Dünya ekonomisinin bütünleşmesi uluslararası ticaret konusu olan malların niteliğinde de önemli bir değişimi beraberinde getirdi.
Uluslararası ekonominin bütünleşmesinin diğer bir sonucu ülkeler arası fiyat dalgalanmalarının paralellik kazanmasıydı.
1870’lerin ekonomik krizini izleyen depresyon, sınai dönemin en şiddetli ve en yaygın bunalımıydı.
Sömürgeciliğin Hızlanması
Sanayileşme ekonomik eşitsizlikle birlikte mevcut politik ve askeri asimetriyi de büyüttü: 19. yüzyıl boyunca Avrupa’nın politik ve askeri gücünde önemli bir artış oldu. Geniş Asya ve Afrika kıtası 19. yüzyıla kadar ticari genişlemeye çok sınırlı ölçüde katılmışlardı.
1914’e gelindiğinde Avrupalı milletler Afrika’nın tamamını, Asya’nın ise büyük bir bölümünü sömürge olarak paylaşmışlardı. Avrupalı güçlerin dünya üzerinde kontrol ettiği alanlar 1800’de %37 düzeyinden 1914’te %84’e yükseldi.
Emek ve Sermaye Hareketlerinin Artışı
19. yüzyılda malların serbestçe dolaşımı yanında insan ve sermayenin uluslararası dolaşımı da büyük bir artış gösterdi.
19. yüzyılın başında köle nakli dışında uluslararası göç hareketleri son derece sınırlıydı. 1820’lerde Amerika’ya göç eden insan sayısı yıllık olarak sadece 15.380 idi. 1900’den sonra bu rakam 1 milyona yükseldi. 19. yüzyıl boyunca 60 milyon insan Avrupa’dan ayrıldı. Bunların 35 milyonu ABD’ye, 12 ya da 15 milyonu ise Latin Amerika’ya gitti. Bu göçlerin olumlu sonuçları oldu. Göçler, Avrupa ülkelerinde nüfus baskısını hafifletirken kaynakları zengin fakat iş gücü kıtlığı çeken ülkelerin emek arzını artırdı. Ekonomik bağlar yanında, insani ve kültürel araçlarla da uluslararası ekonomik bütünleşme güçlenmiş oldu.
Sermaye ihracı da uluslararası ekonomik bütünleşmeyi güçlendirdi. 18. yüzyıl ve öncesinde de var olan dış yatırımlar 20. yüzyılın başlarında çok büyük boyutlara ulaştı. 1870’te dünya gayrisafi hasılasının %7’si düzeyinde olan yabancı yatırımlar Birinci Dünya Savaşı öncesinde hemen hemen %20’ye yükseldi. Bu tarihten sonra aynı orana ancak 1980’lerde ulaşılabildi.
Devlet ve Ekonomik Hayat
Liberallerin Güç Kazanması
19. yüzyılın başları hala ekonomik milliyetçiliğin zirvede olduğu bir dönemdi. Ancak 18. yüzyılın sonlarında bu politikaya karşı cereyanlar da doğmaya başlamıştı. 1760’larda fizyokratlar ekonomik serbestliğin ve rekabetin yararlarından söz etmeye başlamışlardı. 1776’da Adam Smith, kişisel ekonomik özgürlüğü savunduğu Milletlerin Zenginliği adlı kitabını yayınladı.
Ekonomik düşünce alanındaki bu değişmeler, 19. yüzyılda ekonomik hayatın kontrolünde devletin rolünün azaltılmasına neden oldu.