İktisadi Kalkınma Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kalkınma Teorileri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Dünyanın gelişmiş ve az gelişmiş olarak ayrışması hangi dönemde gözle görülür bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır?
Dünyanın gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler olarak ayrışması aslında sanıldığı kadar eski değildir. Kişi başına düşen gelir verilerine dayanarak bu ayrışmanın başlangıcını sanayi devrimine kadar götürmek ve onunla birlikte dünyada meydana gelen kimi sosyal, siyasal ve iktisadi olaylarla ilişkilendirmek mümkündür. 18. yüzyılın ortalarından itibaren A yolunu izleyenler ülkeler gelişmiş ülkeler, B yolunu izleyenler ise az gelişmiş ülkeler grubunda yer almış ve bu iki ülke grubu arasındaki makas giderek açılmıştır. 1800’den önceki dönemlerle karşılaştırıldığında, bugün gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların yaşam standartları arasında müthiş bir uçurum oluşmuştur. Sanayi öncesi dönemde kişi başına düşen gelir bakımından zengin ve yoksul ülkeler arasında en fazla üç veya dört kat fark bulunmaktayken, modern dünyada zengin ile yoksul arasındaki gelir farklılığı, 40’a 1 oranındadır.
İktisattaki kısır döngü teorisini açıklayınız.
Bazı iktisatçılar tarafından “Kapalı Çember Teorisi” olarak da adlandırılan Kısır Döngü Teorisi, az gelişmişliği açıklarken, birbirini zincirleme olarak olumsuz etkileyen bir takım değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkisini incelemektedir. Böyle bir sistemde, her zaman bir noktadan başlayıp tekrar o noktaya geri dönen ve dolayısıyla gelişmeyi olanaksız kılan özel bir belirleyicilik vardır. Bu özel belirleme biçimine kısır döngü adı verilir. Kısır döngü, belli sayıda faktörler arasında neden-sonuç ilişkilerinin ifade edildiği döngüsel bir sistem olarak tanımlanabilir.
Kısır döngü teorisinin varsayımları nelerdir?
Kısır döngü teorisinin varsayımlarını şu şekilde sıralamak mümkündür: • Belli bir noktadan hareket edilip tekrar o noktaya gelinerek döngü kapanmaktadır. • Etkiler karşılıklı değil, tek yönlüdür. • Bir faktör sadece kendinden sonra gelen faktörü etkilemektedir. • Bir faktör sadece tek bir faktör tarafından etkilenmektedir.
Kısır döngü teorisine göre bir ülke az gelişmişlikten nasıl kurtulabilir?
Kısır döngü teorisine göre, az gelişmişlikten kurtulmak ancak bu döngünün kırılmasıyla mümkün olabilir. Fakat bu döngünün nasıl kırılabileceği en önemli sorundur. Nurkse’e göre, bir ekonomide kısır döngünün varlığı, devlet tarafından bir takım önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Talep yönünden, yoksulluk girişimcilerin yatırım yapma istek ve gücünü azaltmaktadır. Bu nedenle devlet bizzat kendi girişimleri vasıtasıyla ülkenin sanayileşmesine katkıda bulunabilir. Arz yönünden, sermaye oluşumu tasarruf kapasitesinde bir yükselmeyi gerektirir. Nurkse, büyümenin temel belirleyicisinin, ülkenin marjinal tasarruf eğilimi olduğuna dikkat çekmektedir. Burada önemli olan, gönüllü tasarrufların harekete geçirilmesi için bir güven ortamının oluşturulmasıdır. Diğer taraftan Nurkse kısır döngünün kırılması için yabancı sermaye, dış yardım ve borçlanmanın önemini de vurgulamaktadır. O halde bu düşünceye göre az gelişmiş ülkeleri içine düştükleri yoksulluk kuyusundan çıkaracak olan yine gelişmiş kapitalist ülkelerdir.
Rostow'un ortaya koyduğu kalkışa hazırlık aşamasında tarımsal kesimin önemli rol oynamasının sebepleri nelerdir?
Kalkışa hazırlık aşamasında tarım kesiminin önemli bir rol oynamasının sebeplerini şu şekilde sıralamak mümkündür: • Ülkenin artan nüfusu için daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da tarım kesiminden sağlanır. • Tarım kesimi kalkışa hazırlık için gereken dövizi sağlar. • Tarım kesimindeki gelir artışı, sanayi kesimi için de bir talep artışı doğurur ve modern kesimin kurulmasını kolaylaştırır. • Tarım kesiminden alınacak olan vergiler hükümetin kalkışa hazırlık için yapacağı harcamaların finansmanında kullanılır. • Tarım kesimi artan gelirini modern kesime aktararak modern kesimin finanse edilebilmesini sağlar.
Rostow'a göre kalkış aşamasında bir sektörün önder sektör olabilmesi için taşıması gereken özellikler nelerdir?
Rostow’a göre kalkış aşamasında bir sektörün önder sektör olabilmesi için taşıması gereken dört özellik bulunmaktadır. Bu özellikleri şu şekilde sıralamak mümkündür: • Firmanın giderek artan üretimine bağlı olarak ürün piyasasının hızla genişlemesi beklenir. Bu anlamda üretilen mala yönelik iç ve dış talebin yeterince artmış olması gereklidir. • Önder sektör yarattığı dışsallıklarla diğer faaliyet kollarını etkileyerek ekonomide ikincil bir genişleme yaratmalıdır. Bu anlamda önder sektör, diğer sektörlerle kurduğu girdi-çıktı ilişkisi nedeniyle o sektörlerin de gelişmesine katkıda bulunmalıdır. • Önder sektör elde ettiği kârlarla yeterli ve sürekli bir sermaye arzı sağlamalıdır. Bu yolla elde ettiği kaynakları verimli yatırımlarda kullanmalıdır. • Verimlilik artışlarını sürdürülebilir kılmak için yeni üretim yöntemleri uygulamalıdır.
Rostow kalkınma iktisadı açısından olgunluk aşaması olarak tanımladığı aşamayla neyi kastetmiştir?
Rostow olgunluk aşamasını, kaynakların büyük bir bölümünün modern teknolojinin yer aldığı alanlarda etkin bir biçimde kullanıldığı dönem olarak tanımlamaktadır. Bu aşamada eski önder sektörlerin yerini yenileri almıştır. Örneğin kalkış aşamasında demiryollarının gelişmesiyle hareketlilik kazanan demir, kömür ve ağır makine sanayi olgunluk aşamasında yerini çelik, gemi inşaatı, kimyevi maddeler, elektronik ve modern makine sanayine bırakmıştır.
Rostow'un gelişme aşamaları teorisine Kuznets tarafından getirilen eleştiriyi açıklayınız.
Gelişme aşamaları teorisine en şiddetli eleştiriyi yapan Kuznets olmuştur. Kuznets modelin ampirik yönden test edilmesinin güçlüğünden bahsederek, Rostow’un bunu kendisinin de yapmadığını belirtmiştir. Ayrıca iddialarına sayısal kanıtlar göstermemiş olması ve bazı aşamaların, veri olmasına rağmen, ilgili ampirik kanıtlarla yeterince spesifik olarak tanımlamamasını da eleştirmiştir. Kuznets’e göre belirli bir aşama, diğerlerinde de bulunan ve ölçülebilir bir takım göstergelere sahip. Diğer taraftan Kuznets, Rostow’un kullandığı tüm yöntemi sorgulamakta ve bunun bilimsel olmadığını ileri sürmektedir.
Yapısalcı tezlere göre dünya ekonomisinde eşitsizlik ne zaman başlamıştır? Açıklayınız.
Yapısalcı tezlere göre, dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durum sanayi devrimi ile başlamıştır. Teknolojik gelişme ve bu gelişmenin ürünleri dünya ölçeğinde eşitsiz bir biçimde dağılmıştır. Sanayi devrimiyle, o zamana kadar verimlilikte görülmemiş ölçüde artışlar olurken, bu artışlardan her ülke eşit bir biçimde yararlanamamıştır. Prebisch, verimlilik artışlarından az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkeler gibi yararlanamadığını belirtmiştir. Gelişmiş ülkeler teknolojik ilerlemenin sağladığı avantajlarla merkez konumlarını korumayı başarmışlardır.
Bağımlılık yaklaşımının temel varsayımlarını açıklayınız.
Bağımlılık yaklaşımının genel varsayımlarını şu şekilde sıralamak mümkündür: • Gelişmekte olan ülkeler hem hammadde ve tarımsal ürünler ihracatçısı, hem de sanayi ürünleri ithalatçısı olarak küresel ekonomiye katıldıklarından, dış faktörlerden açık ve kesin bir biçimde etkilenmişlerdir. • Uluslararası işbölümü, gelişmiş ülkelerin ekonomik ve siyasal gücü tarafından belirlenmiş ve sürdürülmüştür. • Çokuluslu şirketlerin de etkisiyle giderek güç kazanan küresel ekonomiye üçüncü dünya ülkelerinin katılmaları, ulusal ekonomilerini olumsuz etkilemiştir. • Bu ekonomik etkiler toplumsal ve siyasal alanlara bile sıçramıştır. Bağımlı ülkelerde ortaya çıkan elit kesim (toprak sahipleri, girişimciler, tüccarlar, sanayiciler, yüksek gelirliler), toplumsal kaynakları tekellerine almak için merkezdeki devletlerle ve çokuluslu şirketlerle işbirliği kurarak onların gücünü kullanırlar. Böylece elitler, geniş halk kitlelerinin her türlü reform hareketlerini engellemekte ve az gelişmişliğin süreklilik kazanmasına neden olmaktadır
Azgelişmişliği açıklamak için geliştirilen bağımlılık yaklaşımına getirilen temel eleştiri nedir?
Bağımlılık yaklaşımı gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında hakça olmayan ilişkilerin varlığını ortaya koyması açısından yararlı olmasına rağmen, mevcut dünya ekonomik düzenine fonksiyonel olan bir alternatif düzen oluşturmakta başarısız kaldığı için eleştirilmiştir. Özellikle modern dünyanın sahip olduğu uluslararası ekonomik ilişkilerin yaşamsal önemini göz ardı etmek hemen hemen olanaksızdır. Bağımlılık yaklaşımına yöneltilen diğer bir eleştiri ise dünya çapında gelişmiş ve az gelişmiş ülkeleri, merkez-çevre biçiminde kesin çizgileriyle ayırmasıdır. Arada bu iki gruba da girmeyecek ekonomiler bu ayırımda göz ardı edilmektedir. Wallerstein (1979) Dünya Sistemi Teorisinde, Amin’in merkez-çevreden oluşturduğu dünya sistemini eleştirerek bunlara yarı-çevre kategorisini eklemiştir. Yarı-çevre teorik olarak merkez ile çevre arasında, merkez tarafından sömürülen ama çevreyi sömürebilen bir kategoridir.
İkilik teorisine göre ülkeler neyi yaparlarsa gelişebilirler?
İkilik teorisi, az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerin izlemiş olduğu yolu aynen izleyerek gelişebileceklerini öne sürmektedir. Batı toplumları feodalizmin çözülmesine ve kapitalizmin kurulmasına tanıklık etmiştir. Bu dönüşüm sürecinde geleneksel ve içine kapalı bir tarım toplumu olan feodalizm, kapitalizmle birlikte gelişen endüstriyel ilişkiler sonucunda dışa açık bir sanayi toplumu haline gelmiştir. Eğer geleneksel kesimin çözülüp, modern kesimin ekonomiye egemen olacağı bir aşamaya gelebilmek için gerekli mekanizmalar işletilebilirse, aynı süreç bugün ikili yapıya sahip olan az gelişmiş ülkelerde de yaşanacaktır.
Basit aşama teorisine göre ülkeler iktisadi gelişmişlik açısından nasıl sınıflandırılırlar?
Doğal olarak ilk aşamada olan ülkeler “az gelişmiş ülkeler”, ikinci aşamada olanlar “gelişmekte olan ülkeler”, son aşamada bulunan ülkeler ise “gelişmiş ülkeler” olarak nitelendirilmektedir. Böyle bir sınıflandırma yapmanın önemli bir nedeni, söz konusu ayırımın kalkınmanın temelinde yatan yapısal değişmeyi yansıtmasıdır.
Kalkınma iktisadı açısından sanayisizleşme kavramını açıklayınız.
Ülkelerin kalkınma süreçlerindeki yapısal değişmeleri incelerken, üretim yapılarında ortaya çıkan bir değişimle, sanayi sektörünün toplam hâsıla içindeki payının giderek azalması şeklinde kendini gösteren ve sanayisizleşme adı verilen bir olgu ile karşılaşılabilmektedir. Sanayisizleşme günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde yaşanmaktadır. Bu süreçte toplam hâsıla ve toplam istihdam içinde imalat sanayinin oranı azalırken, hizmetler sektörünün payı tam tersine önemli ölçüde artmaktadır.
Arthur Lewis "geleneksel sektör" kavramıyla neyi işaret etmektedir?
Geleneksel sektör kırsal nüfusun fazla olduğu “geçim kesimi” ile karakterize edilir. Ücretler genellikle yaşamayı sürdürecek düzeydedir. Bu ücrete en az geçim ücreti adı verilmektedir. Tarım sektöründe işgücünün marjinal verimliliğinin sıfır olduğu yani gizli işsizliğin bulunduğu varsayılır. Geleneksel tarım sektöründeki fazla emeğin çekilerek modern sektöre aktarılması sonucunda tarımsal üretimde hiçbir azalma olmayacak; aksine emeğin marjinal verimliliği yükseleceğinden, tarımsal üretimde artışlar bile olabilecektir. Zira tarım sektörünün önemli bir özelliği, toprağın sınırlı olması nedeniyle azalan verimlere konu olmasıdır. Eğer nüfus hızlı bir biçimde büyüyor ve işgücü de tarım dışında çok az istihdam olanağı buluyorsa, bir süre sonra toprağın da işgücünü istihdam etme gücü ortadan kalkar.
Basit aşama teorisine getirilen eleştirileri açıklayınız.
Basit aşama teorisinin bazı yönleri eleştirilere konu olmaktadır. Teoride birincil sektör üretiminin ön plana çıktığı ekonomiler az gelişmiş olarak tanımlanmaktadır. Ancak ülke kaynaklarının çoğunluğunu tarım sektöründe istihdam eden bir ülkenin her zaman az gelişmiş olamayacağı (Kanada, Yeni Zelanda ve Avusturalya gibi), bu ülkenin bir yandan da az gelişmiş ülkelerin tipik özelliklerini taşıması gerektiği bilinmektedir. Hizmet sektörünün genişlemesinin, gelişmişliğin bir göstergesi olması da tartışmalı bir konudur. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda hizmetler sektörünün toplam hasıla içindeki payı diğer sektörlerden çok daha yüksektir. Basit aşama teorisinde, bir ülkenin farklı zamanlarda, farklı hizmet faaliyetlerine sahip olabileceği, kalkınma sürecinde bazı hizmet faaliyetlerinin artıp, bazılarının azalma gösterebileceği, sonuçta bunların birbirlerini dengeleyeceği ihmal edilmiştir.
Rostow'a göre gelişmişliğin son aşaması olan kitle tüketim çağında görülen özellikler hangileridir?
Bu aşamada görülen özellikler şu şekilde sıralanabilir: • Dış politika ve askeri alanlarda üstünlük sağlamak için ulusal kaynakların önemli bir kısmının askeri ve diplomatik alanlara harcanması, • Sosyal refah devleti olarak tanımlanabilecek bir düzenin kurulması. Bu bağlamda, artan oranlı vergiler yoluyla gelirin yeniden dağılımı da dâhil olmak üzere, devletin elindeki güçler serbest piyasa düzeniyle sağlanamayan beşeri ve sosyal hedeflere ulaşmak için kullanılır. • Tüketim seviyesinin temel gıda, konut ve giyim maddeleri gibi standart ölçütleri aşması. Söz konusu aşırı tüketimin hedefi 20. yüzyıldaki olgun ekonomilerin sağlayabileceği mal ve hizmetleri kitle halinde tüketmektedir.
Rostow'a göre az gelişmişlikten gelişmişliğe doğru dönüşüm sürecinde birbirini izleyen aşamalar nelerdir?
1. Geleneksel toplum 2. Kalkışa hazırlık 3. Kalkış 4. Olgunluk 5. Kitle tüketim çağı
Boeke'ye göre doğulu toplumsal sistemin teknolojik özellikleri nelerdir?
Standart olmayan üretim • Küçük ölçekli üretim • Esnek olmayan arz • Değişmeyen teknoloji • Geleneksel mal üretimi
Boeke'ye göre batılı toplumsal sistemin organizasyonla ilgili özellikleri nelerdir?
• Disiplinli ve organize çalışma • Uzmanlaşma • Geniş para ekonomisi • Profesyonel ticaret • Hareketli ekonomik kaynaklar