Türkiye Ekonomisi Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türkiye’De Finansal Yapı, Krizler Ve Ekonomik İstikrar Kararları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Türkiye'de bankacılık sektörünün bileşenleri nelerdir?
Bankacılık sektörü; merkez bankası, mevduat bankaları, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarından oluşmaktadır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temel görevi hangi unsurlardan oluşmaktadır?
TCMB’nin temel görevi; fiyat istikrarını sağlamak ve enflasyonu kontrol altında tutmak şeklinde tanımlanmıştır. 4651 sayılı kanuna göre, TCMB fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler ve fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükumetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler. Bununla birlikte, TCMB açık piyasa işlemleri, reeskont ve avans işlemleri, döviz rezervlerinin yönetilmesi, mali piyasaların izlenmesi ve zorunlu karşılıkların belirlenmesi gibi ek görevleri de yerine getirir.
Reeskont kredisi nedir, bu krediyi kimler kullanmaktadır?
Bu kredi türü; bankaların ellerindeki ticari senetleri merkez bankasına iskonto ettirmek suretiyle kısa vadeli olarak temin ettikleri kredi olup, bu krediye uygulanan iskonto ya da faiz oranına da reeskont oranı denir.
TCMB’nin temel yetkileri nelerdir?
TCMB’nin temel yetkileri aşağıda yer almaktadır:
- Banknot ihracı imtiyazını tek elden yürütmek
- Hükûmetle birlikte enflasyon hedefini tespit etmek ve bununla uyumlu olarak para politikasını belirlemek
- Fiyat istikrarını sağlamak için gerekli para politikası araçlarını kullanmak
- Nihai kredi mercii olarak bankalara kredi vermek
- Gerek duyulduğunda, TMSF’ye avans vermek
- Bankalar, diğer mali kurumlar ile düzenleyici ve denetleyici kurum ve kuruluşlardan ihtiyaç duyduğu bilgileri ve istatistikleri istemek
Mevduat bankalarının temel işlevleri nelerdir?
Mevduat bankalarının temel işlevleri şunlardır:
- Hesaptan hesaba devir yaparak kaydi para oluşturmak
- Ticari ve diğer alanlara kredi vermek
- Kambiyo işlemleri yapma
- Kasa kiralamak
- Tahvil ve hisse senedi emisyonuna aracılık etmek
- Kefalet mektubu ve kabul kredisi vermek
- Diğer bankacılık işlemlerini yapmak
Ticaret bankaları "kaydî para"yı hangi süreçle üretmektedirler?
Ticaret bankaları merkez bankasından aldığı asli parayı, hesaptan hesaba devir yaparak, kaydî para üretirler. Kaydî para, bankaya yatırılan mevduatın belli bir kısmının yasal zorunluluk olarak TCMB’de tutulması; kalanının ise kredi veya başka yollarla piyasaya sürülmesi, bundan bankacılık sistemine geri dönen kısmın aynı süreçle yeniden piyasaya çıkması ve tekrar geri dönmesi ile bir döngü sonucunda kümülatif bir paranın üretilmiş olmasıdır.
Katılım bankaları mevduat banklarından hangi yönleri ile ayrılmaktadırlar?
Katılım bankaları, parayı ticarete doğrudan konu olan bir meta şeklinde görmezler, parayı esas olarak ticarette mübadelenin yapılmasına imkân tanıyan bir araç olarak ele alırlar. Buna göre, bu bankalar fon arz edenlere, faiz yerine kâr-zarar ortaklığına dayalı bir sözleşme önerirler. Dolayısıyla, topladıkları fonlar diğer bankalardaki mevduat hesaplarına benzese de, onlarda olduğu gibi önceden belli bir faiz oranı vaat edemezler. Dönem sonunda faiz esaslı bankalarda geçerli getiri oranlarına yakın bir kâr payı verirler. Ayrıca, diğer ticari bankalarda olduğu gibi faiz cinsinden bir borç kaynağı kullanmaları prensip olarak yasak olduğu için, kısa vadeli her türden borçlanma işlemine giremezler.
Türkiye’de ekonomik kriz zamanlarında mevduat, hisse senedi, tahvil ve bono payları nasıl değişmektedir?
Kriz dönemlerinde mevduatın ve hisse senetlerinin payları ciddi oranda düşse de istikrarın sağlandığı yıllarda bu kalemlerde hızlı bir yükselme yaşanmıştır. Bono ve tahvilin payında ise tersi yaşanır. Zira kriz dönemlerinde faiz oranlarındaki artışa bağlı olarak borç senetlerinin getirisi yükseldiği için talep artmakta, ardından istikrarlı dönemlerde faiz oranındaki düşüşe bağlı olarak talep gerilemektedir.
Ekonomik krizler hangi başlıklar altında toplanıp, açıklanmaktadır?
Ekonomik krizler; reel sektör krizleri ve finansal krizler olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Reel krizler, mal ve hizmet piyasalarında ortaya çıkan, enflasyon veya durgunluk şeklinde kendini gösteren dengesizlikler ile üretim faktörleri piyasalarında meydana gelen ve istihdam düzeyini de etkileyen dengesizliklerden oluşmaktadır. Finansal krizler ise, finansal piyasalarda finansal ataklarla ortaya çıkan ve ülkelerin para, bankacılık, borsa ve diğer finansal piyasalarındaki büyük çaplı dalgalanmaları ifade eder.
Finansal krizlerin ortaya çıkmasında etkili olan faktörler nelerdir?
- Arz ve talepteki ani dalgalanmalar
- Sürdürülemeyen büyüme ve belirsizliğin artması
- Enflasyon ve enflasyonu düşürmeye dönük yanlış politikalar
- Firma bilançolarının bozulması
- Finansal serbestleşmeye erken geçiş ve deregülasyon
- Aşırı borçlanma, faiz oranlarının yükselmesi ve uluslararası sermaye hareketleri
- Kurdaki aşırı oynaklıklar ve yanlış kur politikaları
Finansal kriz çeşitlerinden biri olan borç krizleri hangi nedenler ile ortaya çıkmakta ve krizin sonuçları neler olmaktadır?
Borç krizleri, bir ülkenin kamu veya özel kesime ait dış borçlarıyla kamunun iç borçlarını ödeyememe durumudur. Özellikle kamunun bütçe açığına dayalı mali politikaları sonucu artan kamu kesimi borçlanma gereği bir taraftan reel faizleri yükseltirken, diğer yandan yeni borç bulma konusunda sıkıntılara neden olmaktadır. Sonuçta borçların çevrilememesi, borç ertelemesi, borç takası gibi borçların yeniden yapılandırılmasına veya doğrudan ülkenin dış borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmesine neden olmaktadır.
Hangi durumlarda borsa krizleri ortaya çıkmaktadır?
Borsa krizleri, menkul kıymet borsalarında görülen aşırı dalgalanmalardır. Dalgalanmaların kaynağı, mikro düzeyde borsada faaliyet gösteren firmaların yapılarındaki bozulmalar olabileceği gibi, siyasi krizler veya dünya piyasalarındaki hammadde ve emtia fiyatlarında aşırı hareketlilik gibi makroekonomik faktörler de olabilir.
Para krizleri hangi durumda ortaya çıkmakta ve krizin sonuçları neler olmaktadır?
Para krizleri, ulusal paranın değerinde ortaya çıkan büyük çaplı dalgalanmaları ifade eder. Dış ticaret dengesindeki açıklar, spekülatif davranışlar ve güven sorunu para krizlerinin temel sebepleridir. Söz konusu kriz, ekonomide uygulanan kur rejimine de bağlı olarak kurda aşırı oynaklıklar, döviz rezervlerinde hızlı düşüş, faizlerde yükselme, kısa vadede büyük çaplı sermaye çıkışı, ithalat ve ihracat fiyatlarında değişim gibi önemli sıkıntılara neden olmaktadır.
Bankacılık krizlerinin sebepleri nelerdir?
Bankacılık krizleri bazen sektör dışında gelişen ulusal ya da uluslararası makroekonomik istikrarsızlıklardan (dışsal sebepler), bazen de sektörün kendi iç dinamiklerinden (içsel sebepler) ortaya çıkabilmektedir. Bankacılık sektöründen kaynaklanan nedenlerin başında; yasal düzenleme ve denetlemelerdeki yetersizlikler, zayıf muhasebe standartları, bankaların varlık ve yükümlülüklerinin vade yapısındaki dengesizlikler, ahlaki tehlike (istismar riski) ve ters seçim sorunları, bankaların sermaye yetersizliği ve ölçek sorunu, risk yönetiminin zayıflığı, kredi yoğunlaşması ile yüksek kamu açıkları gelmektedir.
Ortodoks istikrar politikalarının özellikleri ve bu politikaların sonuçları nelerdir?
Ortodoks istikrar politikaları fiyat istikrarının sağlanmasında sıkı para, sıkı maliye ve sabit kur politikalarını kullanır. Sıkı politikaların içeriğinde kamu harcamalarının kısılması, reel ücretlerin düşürülmesi, kamu yardımlarının azaltılması, para arzının daraltılması bulunmakta ve bu yolla toplam talebin kontrol altına alınması hedeflenmektedir. Ancak bu yönde uygulanan daraltıcı politikalar bütçe disiplinini sağlamak konusunda başarılı olsa da ekonomide durgunluğu beraberinde getirir.
Heterodoks istikrar politikalarının temelinde hangi unsurlar bulunmaktadır ve politikaların sonuçları nelerdir?
Heterodoks istikrar politikalarının temelinde ise, sıkı para ve maliye politikaları ile sabit kur sistemine ek olarak ücret ve fiyat kontrolleri şeklinde uygulanan gelirler politikası yer alır. Bu şekilde üretim ve istihdam düzeyine zarar vermeden enflasyonla mücadele edilmesi hedeflenir.
IMF türü geleneksel daraltıcı ortodoks istikrar politikalarının uygulanmasında genel olarak tercih edilen araçlar nelerdir?
- Sıkı para politikası
- Faiz oranlarının yükseltilmesi
- Devalüasyon
- Sıkı maliye politikası
- Sıkı gelirler politikası
- Fiyat kontrollerinin kaldırılması
- Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi
Türkiye'nin 1958 yılında ilk istikrar programını uygulamak zorunda kalmasının temel sebepleri nelerdir?
1950'lerin ortasında dış yardımların azalmasıyla birlikte yıllık büyüme oranları düşmeye başlamış, döviz rezervlerindeki azalmanın ithalat üzerindeki daraltıcı etkisi ve para arzını artırıcı politikalar sonucunda yüksek fiyat artışları yaşanmıştır. Belirtilen durumlar beraberinde 1957 yılından itibaren büyüme oranındaki sert düşüş getirmiş ve 4 Ağustos 1958’de ilk kapsamlı istikrar programı açıklanmıştır.
4 Ağustos 1958’de başlatılan istikrar programı kapsamında hangi kararlar alınmıştır?
- Dolar kuru 2,8 TL’den 9 TL’ye çıkarılarak devalüasyon yapılmış, döviz alım işlemlerinde 1 dolar başına 6,22 TL vergi alınması kararlaştırılmıştır
- Bütçe dengesinin sağlanması amacıyla kamu harcamalarında kısıntı yapılmış, KİT ürünlerine zam yapılmış ve KİT’lerin Merkez Bankası kaynaklarıyla finansmanına sınırlamalar getirilmiştir.
- 422 milyon dolar düzeyindeki dış borçlar ertelenmiş ve yeni bir ödeme planına bağlanmıştır. Buna ek olarak, IMF, ABD ve OEEC’den toplam 359 milyon dolarlık yeni kredi sağlanmıştır.
- Dış ticarette serbestleşmeye gidilmiş, bu kapsamda ithalat üçer aylık programlara bağlanmış, hammadde ve ara malı ithalatına öncelik verilmiş, ihracatta ise fiyat kont-rollerinde bürokratik işlemlerin hafifletilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır
- Emisyon hacmi kısıtlanmıştır
4 Ağustos 1958’de yürürlüğe konulan istikrar kararlarının sonuçları nelerdir?
4 Ağustos 1958 İstikrar Kararları genel olarak açık finansman ve para arzındaki artışları frenleyerek enflasyonla mücadele amacını taşımaktadır. Ancak bir yandan KİT ürünlerinin fiyatlarında yapılan artış, diğer yandan devalüasyonun ekonomide yol açtığı maliyet enflasyonu bu amacın gerçekleştirilmesine büyük ölçüde engel olmuştur. Alınan önlemler sonrasında dış ticarette serbestleşmeyle birlikte ithalatın ihracattan daha fazla artması sonucu, dış ticaret açığı azalmak yerine artmaya devam etmiştir.
10 Ağustos 1970 tarihinde alınan istikrar kararları nelerdir?
- %67 oranında devalüasyon yapılmış, dolar kuru 15 TL olarak belirlenmiştir.
- Mali disiplin kapsamında vergiler yükseltilmiş, maaş ve ücretler dondurulmuş, KİT ürünlerine zam yapılmıştır
- Ekonomideki arz daralmasını gidermek maksadıyla ithalatta teminat oranları düşürülmüş, miktar kısıtlamaları da azaltılmıştır
10 Ağustos 1970 tarihinde uygulamaya konulan istikrar programının sonuçları nelerdir?
Uygulamaya konulan tedbirlerin ardından dış kaynak konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. IMF’den alınan yeni krediler, artan işçi döviz gelirleri, hammadde ve mamul ihracatında artış ve kısa vadeli dış borçlar sayesinde, 1973 yılında ilk kez cari işlemler dengesi fazla vermiştir. Sonraki yıllarda da olumlu hava bir süre daha devam etmiş, kalkınma planlarında öngörülen ortalama yıllık büyüme oranları yakalanmış, dolar kuru 13,5 TL’ye kadar düşmüş, enflasyon oranı 1971-77 yılları arasında ortalama %18’lerde seyretmiştir.
1978 ve 1979 yıllarındaki istikrar kararları alınmasına yol açan gelişmeler nelerdir?
Uluslararası piyasalarda 1974’teki ilk petrol şoku ve 1978 yılındaki petrol krizinin ardından petrol fiyatlarında ortaya çıkan yükselme ekonomiyi birçok kanaldan olumsuz yönde etkilemiştir. Petrol fiyatlarındaki artış petrol ithalatının toplam ithalat içerisindeki payını 1980 yılında %47’ye kadar çıkarmış, ihracatın ithalatı karşılama oranı %30,2’ye kadar gerilemiştir. İthalattaki bu artış döviz sıkıntısını ve kısa vadeli dış borçlarda artışı beraberinde getirmiştir. İlerleyen yıllarda finansman sorunu ile birlikte petrol ithalatının kısıtlanması gündeme gelmiş, bu durum enerji darboğazına ve eksik kapasite kullanımına neden olmuştur. Diğer yandan yurt içinde sosyal, siyasi ve iktisadi sıkıntılar hızla artmış, bunlara ek olarak, Kıbrıs Harekatı’nın doğrudan maliyeti ve sonrasında ABD’nin uyguladığı ambargo da ekonomiyi derinden etkilemiştir. İthalat vergileri ve kısıtlamalar ile korunan ancak talep karşısında yetersiz kalan yurt içi üretim, bir taraftan fiyatlar üzerinde artış yönünde baskı yaparken, diğer yandan ekonomik büyümeyi kısıtlar hale gelmiştir.
24 Ocak 1980 ekonomik istikrar kararlarının daha önceki istikrar tedbirlerinden temel farkı nedir?
24 Ocak Kararları'nın daha önceki istikrar tedbirlerinden önemli bir farkı, ithal ikameci sanayileşmenin terk edilerek ihracata dayalı sanayileşmenin benimsenmesidir. Artık piyasa ekonomisine dayalı, dışa açık ve ihracata yönelik üretimi esas alan bir kalkınma politikası söz konusudur.
24 Ocak 1980 alınan ekonomik istikrar kararları nelerdir?
- %48,6 oranında devalüasyon yapılmış, döviz alım satımları kademeli olarak serbest bırakılmıştır
- Mal ve hizmet piyasaları ile üretim faktörleri piyasalarında fiyatların arz ve talep koşullarında belirlenmesi amacına uygun olarak fiyat Saptama Kontrol Koordinasyon Komitesi kaldırılmıştır.
- 1980 öncesi uygulanan negatif reel faiz uygulamasından vazgeçilmiş; kredi ve vadeli mevduat faiz oranları serbest bırakılmıştır
- Kamu sektörünün küçültülmesi amacıyla, özelleştirme politikası gündeme alınmış, kamu tarafından üretilen malların kapsamı daraltılmış, kamu harcamalarında kesintiye gidilmiştir
- Tarım ürünlerinde destekleme alımları sınırlandırılmış, sübvansiyonların kapsamı daraltılmış, KİT’lere kendi ürünlerinin fiyatlarını belirlemelerine izni verilmiştir
- Dış ticarette serbestleşme hedefine yönelik olarak ihracat artışı sağlamak amacıyla ihracat kredileri, ihracata yönelik yeni teşvikler, ihracatta vergi iadesi uygulaması, yeni vergi muafiyet ve istisnaları uygulamaya konmuştur. İthalatın serbestleştirilmesi konusunda ise ithaline izin verilen mallar listesi yerine ithaline izin verilmeyen ürünlerin listesi belirlenmiştir
24 Ocak Kararları’nın sonuçları nelerdir?
Karaların yürürlüğe girmesinin ardından 1981 yılında %4,8’lik büyüme sağlanmıştır. Büyüme oranında en büyük pay âtıl kapasitenin harekete geçmesi sonrası sanayi sektöründe kaydedilen %9,9’luk üretim artışına aittir. Yukarıda bahsedilen daraltıcı tedbirler fiyat istikrarı üzerinde kısa dönemde olumlu sonuçlar doğurmuş, enflasyon oranı üç haneli değerlerden 1981 yılında %36,8’e gerilemiştir. Bu dönemde bütçe açığında da düzelme sağlanmış, kamu personel harcamaları azalmış, buna karşılık faiz ödemelerinde artış olmuştur. İhracatı teşvik edici düzenlemeler kısa sürede etkisini göstermiş; 1981 yılında 2,9 milyar dolar olan ihracat bir sonraki yıl 4,7 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun yanında ihracatın içeriği de değişmiş, tarım ürünlerinin toplam içerisindeki payı azalırken, sanayi ürünlerinin oranı giderek yükselmiştir.
5 Nisan 1994 kararları hangi koşulların sonucu olarak uygulanmaya konulmuştur?
Artan kamu açıkları, iç borçlanma ve TCMB kaynakları yoluyla finanse edilmiştir. Bütçenin finansmanına ek olarak kaynak yetersizliği sonrası dış borçların ödenmesinde de iç borçlanmaya gidilmesi, faiz oranlarının hızla yükselmesine yol açmıştır. Merkez Bankası'ndan finansman ise döviz rezervlerinin giderek azalmasına neden olmuştur. Yükselen faiz oranları ise, ülkeye sıcak para girişini artırmış ve TL’nin aşırı değer kazanmasına yol açmıştır. Bu ise, bir taraftan ihracatta rekabet gücünün azalmasına ve ithalatın yükselmesine yol açarak reel sektörü olumsuz etkilerken, diğer yandan dış ticaret açığını artırarak dış dengenin bozulmasına sebep olmuştur. Finansal sistemde ise, bankaların döviz açık pozisyonlarının sürekli olarak artması özel kesime kredi sağlama işlevinden giderek uzaklaşması ve Merkez Bankasının döviz kurlarında yükselmeyi önlemek için piyasaya yabancı para sürmesi kırılganlığı ve dalgalanmaları artırıcı unsurlar olmuştur. Bunlara 1990’lı yılların başından itibaren özellikle genel ve yerel seçimler nedeniyle hükûmetlerin mali ve parasal disiplin konusunda gevşek davranması ve dünya ekonomisinde yaşanan genel durgunluk da eklenince, ekonomide kriz ortamı oluşmuştur.
Bir para birinin "konvertibl" olmasının avantajları nelerdir?
Bir ülke parasının piyasada diğer ülke paralarına veya altına serbestçe dönüştürülebilmesi, alınıp satılabilmesidir. Bu durum para biriminin kullanıldığı ülkede ticaret ve yatırım faaliyetlerinin artmasını kolaylaştırır.
4 Nisan Programı kapsamında yapılan düzenlemeler nelerdir?
Program kapsamında yapılan düzenlemeler şunlardır:
- Kamu kesimi borçlanma gereği ve enflasyonu düşürmeye yönelik olarak kamu harcamalarının azaltılması ve gelirlerin artırılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda kamuya yeni personel alımı durdurulmuş, maaş ve ücret artışları sınırlandırılmış, vergi oranları artırılmış ve bazı ek vergiler konmuş, KİT ve TEKEL ürünlerinin fiyatlarında yüksek oranlı artışlar yapılmıştır
- Finans piyasalarına yönelik olarak ise mevduatların tamamı hazine güvencesi altına alınmıştır. Hazinenin Merkez Bankası'ndan kısa vadeli avans kullanımına sınırlama getirilmiştir. Merkez Bankası'nın özerkliğini artırmaya yönelik yeni tedbirler yürürlüğe konmuştur
- Yapısal sorunların çözümüne yönelik olarak; KİT’lerin yapısının yeniden düzenlenmesi, özelleştirme politikasının etkin bir şekilde uygulanması, sosyal güvenlik reformu ile tarımsal destekleme politikasının yeniden düzenlenmesine yönelik kararlar alınmıştır
2001 krizi öncesi bankacılık sektörünün genel yapısı nasıl bir görünüme sahiptir?
Bankacılık sektörü 1990’lı yılların başından itibaren uluslararası standartlara ve rekabete aykırı şekilde yönetilmiştir. Nitekim devlet iç borç senetlerinin mevduat bankalarının toplam aktifleri içerisindeki payı 1990 yılında %10 iken, 2000’li yıllara gelindiğinde %40’ın üzerine çıkmıştır. Kredilerin payı ise %47’den %25’in altına düşmüştür. Bu gelişmelerin sonucu olarak, 1997-2001 döneminde 20 banka iflas etmiş ya da TMSF el koymuştur. 2000 yılı başında istikrar programının uygulanmaya başlamasıyla faiz oranları aşırı şekilde düşmüş; takip eden günlerde elinde bol miktarda kamu kâğıdı bulunduran bankalar giderek artan bir likidite sorunu ile karşı karşıya kalmıştır.
2008 küresel krizinin diğer ülkelere kıyasla gelişmiş ülkelerde daha etkili olmasının temel sebebi nedir?
Finans kaynaklı kriz, gelişmiş ülkelerde, diğer ülkelere göre daha derin ve sert küçülmelere yol açmıştır. Bunun sebebi, krizi tetikleyen finans sisteminin gelişmiş ülkelerde daha yaygın ve büyük çaplı olarak kullanılıyor olmasıdır.