Kamu Ekonomisi 1 Dersi 6. Ünite Özet
Devlet Mi, Piyasa Mı?: Kamu Ekonomisi Ve Piyasa Ekonomisinin Etkinlik Yönünden Karşılaştırılması
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Organizasyonel Performans ve Başlıca Performans Göstergeleri
Bir organizasyonun amaçlarını ne ölçüde gerçekleştirip gerçekleştiremediğini tespit etmek için “performans değerlendirme ve ölçme” adı verilen çalışmaların yapılması gerekir. Performans değerlendirme ve ölçme; genel anlamada bir organizasyonun amaçlarını ne ölçüde gerçekleştirip gerçekleştiremediğini tespit etmek için yapılan analizlere verilen addır. Organizasyonel performansın ölçülmesinde kullanılacak kriterleri başlıca 7 ana başlık altında toplayabiliriz.
- Kalite, insan kalitesi, sistem kalitesi, yönetim kalitesi, ürün ve hizmet kalitesi vb. boyutlara sahiptir. Ürün kalitesinin ölçülmesinde hatalı mal oranı, makine arızası, iade edilen ürün oranı, ürünün müşteriye teslimat süresindeki gecikmeler, servisle ilgili şikayetler ölçülebilir.
- Verimlilik, üretim sonucu (çıktı) ile üretim faktörleri (girdi) arasındaki ilişkiyi ifade eder. İş gücü verimliliği, sermaye verimliliği, toplam faktör verimliliği vb. verimlilik boyutlarının tek tek ele alınması gerekir.
- Kârlılık, kazancın, bu kazancı sağlamak için kullanılan sermayeye oranıdır. Organizasyonda satış kârlılığı, öz sermaye kârlılığı brüt satış kârlılığı, net dönem kârı, işletme faaliyet kâr/zararı, vergi öncesi/sonrası kâr vs. kârlılık boyutları ölçülebilir.
- Maliyet, iş gücü maliyeti, sermaye maliyeti, üretim maliyeti, finansman maliyeti, malzeme maliyeti gibi temel göstergelere bakılarak ölçülebilir.
- Yenilik, organizasyonel performansın ölçülmesinde kullanılabilecek kriterlerdendir. Organizasyondaki yeni buluşlar, yeni ürünler, ürünlerin yaşam devri vs. kriterler esas alınarak organizasyonda yenilik ve yaratıcılığın ne ölçüde var olduğu tespit edilebilir.
- Müşteri memnuniyeti, müşteri şikayetleri, yeni müşteri sayısı siparişlerin teslimat süresi, hatalı mal teslimleri gibi birtakım kriterlerce ölçülebilir.
- Çalışanların memnuniyeti, ölçülürken çalışanların memnuniyeti işe devamsızlık, iş gücü devir oranı gibi performans göstergelerine bakılabilir. (S:110 şekil 6.1)
“Etkinlik” ve “Kalite” Literatürde performans değerlendirme ve ölçme konusunda çok yaygın olarak kullanılan diğer kavramlardır.
Etkinlik çoğu kez performans kriterleri ile eş anlamda kullanılmaktadır. Başlıca etkinlik tanımlamalarını şu şekilde özetleyebiliriz;
Teknik Etkinlik (Technical Efficiency): Mevcut üretim faktörleri (girdi) ile ne kadar katma değer (çıktı) yaratıldığını ifade eder.
Kaynak Kullanımında Etkinlik (Efficient Use of Resources): Üretim kaynaklarının ne ölçüde israf edilmeden kullanıldığını ifade eder.
Kaynak Dağıtımında Etkinlik (Allocative Efficiency): Üretim faktörlerinin hizmet sunum alanlarına ne ölçüde adil dağıtıldığını ifade eder.
Hizmet Etkinliği (Effectiveness): Verilen hizmetin kalitesi ölçülmeye çalışılır. “Hizmet kalitesi” ile eşanlamlıdır. Ölçmek için müşterilerin sunulan hizmetlerden ne kadar memnun olduklarını tespit etmek gerekir.
X-Etkinlik (X Efficiency): Harvey Leibenstein’e göre rekabetçi bir piyasada kaynaklar daha dikkatli kullanılmak ve maliyetler minimize edilmek zorundadır. Oysa monopol piyasasında tek satıcı konumunda bulunan monopolcü için maliyetleri minimize etme yönünde bir baskı söz konusu değildir. Buna göre; rekabetçi piyasada X etkinlik, monopol piyasasında ise X-etkinsizlik söz konusudur.
Maliyet Etkinliği (Cost Efficiency): Performans göstergelerinden birisi olan “maliyet” ile çakışan kavramdır. Organizasyonda toplam maliyetlerin ne ölçüde minimize edildiğini gösterir. Örneğin, toplam üretim maliyetlerinin toplam üretim miktarına ya da değerine (katma değer) bölünmesi ile maliyet etkinliği hesaplanabilir. İş gücü maliyet etkinliği ise kişi başına iş gücü maliyeti yönünden organizasyonlar arasında karşılaştırmalar yapılmasına imkan sağlar.
Teknolojik Etkinlik (Technological Efficiency): Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımı dolayısıyla elde edilen maliyet tasarrufunu ve üretim artışını tespit etmek için kullanılır.
Ölçek Etkinliği (Scale Efficiency): Ölçek büyümesi sonucu organizasyonda birim başına ortalama maliyetlerdeki artışı (ya da azalışı) tespit etmek için kullanılır.
Etkinlik kavramı kimi zaman maliyet tasarrufu (maliyet etkinliği); kimi zaman prodüktivite ya da verimlilik kavramı; kimi zaman da kalite anlamında kullanılmaktadır.
Kalite Kavramı: Genellikle “mal ve hizmet kalitesi” ya da “ürün kalitesi” anlaşılmaktadır. Oysa ürün kalitesini ortaya çıkaran birçok unsur bulunur. Ürün kalitesi esasen sonuçtur; bu sonucu belirleyen başlıca kalite unsurları ise şunlardır:
- Liderlik kalitesi
- Yönetim kalitesi
- İnsan kalitesi
- Sistem kalitesi
- Süreç kalitesi
- Donanım kalitesi
Mal ve hizmetlerin kalitesini belirleyen bu unsurların yanı sıra mal ve hizmetlerin “kalite özellikleri” de önemlidir. Mal ve hizmetlerin kalitesini değerlendirirken başlıca şu özelliklerin dikkate alınması gerekir:
Görüntü Organizasyondaki fiziki araç ve gereçlerin, personelin iletişim araçlarının görüntü açısından konumu
Güvenilirlik Organizasyonun hizmeti zamanında ve güvenilir bir şekilde yapabilme durumu
Cevap verme Organizasyonun müşterilerinin isteklerine uygun cevap verme ya da uygun hizmet verebilme durumu
Yeterlilik Hizmetlerin yapılmasında kaliteli eleman istihdam edilmesi
Nezaket Personelin müşterilere nazik ve saygılı davranıp davranmaması
Kredibilite Organizasyonda istihdam edilen elemanların dürüstlüğü ve kredibilitesi
Güvenlik Organizasyonda yapılan hizmetlere güvenin olması; üretilen mal ve hizmetlerde tehlike, risk ve şüphenin olmaması
Ulaşılabilirlik Hizmete ve personele kolayca ulaşabilme durumu
İletişim Müşterilerin anlayacağı dilden konuşma ve onları dinleme durumu
Müşteriyi anlama Müşterileri ve onların ihtiyaçlarını tanımaya çalışması
Kârlılık ve verimlilik, organizasyonlarda performans değerlendirmek için tek başına yeterli göstergeler değildir. “Kantite”ye ilişkin göstergeler dışında “kalite” göstergelerinin de dikkate alınması gerekmektedir.
Kamu ve Özel Organizasyonlarda Performans Karşılaştırması: Teorik Analizler
Kamu ve özel organizasyonlarda performans karşılaştırmasına ilişkin başlıca teorik yaklaşımlar üç ana başlık altında toplanabilir.
Mülkiyet Hakları Yaklaşımı: (Armen Alchian, Harold Demsetz, Ronald Coase) Bu iktisatçılara göre organizasyonda performansı belirleyen ana göstergeler “mülkiyet” ve “yönetim” dir. Bir organizasyonda sahip, mülkiyetinde bulunan organizasyonu kendi yönetmiyorsa (bir vekil tayin ettiyse), organizasyonel performansın azalacağını savunan teoridir. “Sahip-Vekil Teorisi”olarak da bilinir. Kamu kurumları ve kamu teşebbüsleri politik müteşebbisler aracılığıyla yönetilip kamu teşebbüsünün zarar etmesinden bu kişilerin direkt sorumlu tutulmayacağından; bu teori çerçevesinde değerlendirildiğinde özel organizasyonlarda performansın kamusal organizasyonlara göre daha yüksek olacağını söylemek mümkündür.
X Etkinlik/Etkinsizlik Yaklaşımı: (Harvey Leibenstein) Leibenstein’e göre rekabetçi piyasalarda etkinlik; monopolcü piyasalarda ise etkinsizlik geçerlidir. Eğer bu teoride öne sürülen tezler doğru kabul edilirse, o zaman kamusal organizasyonlarda X etkinsizliğin; özel organizasyonlarda ise X etkinliğin genel olarak geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Kamu Tercihi Yaklaşımı: Bu teoriye göre kamu ekonomisindeki tercihler ile özel ekonomideki (piyasa ekonomisindeki) tercihler arasında bir farklılık söz konusu değildir. Her iki kesimde de aktörler (sahipler ve seçmen, politikacı, bürokrat, özel çıkar gruplarının temsilcileri) “özel çıkar maksimizasyonu” peşindedirler. Kamu ekonomisinde özel çıkar maksimizasyonu ilk olarak kaynakların etkin kullanımını bozar. Örnek: Politik olarak seçilmiş ve/veya atanmış kimseler genellikle ücretli olarak çalışan kimselerdir ve kamusal organizasyonların daha fazla kâr elde etmesinden ya da yüksek performans göstermesinden direkt olarak bir çıkar temin etmezler. Bu sebeple kamusal organizasyonlarda kaynakların etkin kullanılmayacağı söylenebilir. İkinci olarak kamu ekonomisinde özel çıkar maksimizasyonu, kaynakların etkin dağılımını bozar. Yeniden seçilebilme gayreti içinde olan politikacılar kendi seçim bölgelerine daha fazla kaynak transfer edip “hizmet kayırmacılığı” sebebiyle kaynakların bölgeler veya iller arasında adil dağıtılmamasına sebep olur. Son olarak, özel çıkar maksimizasyonu gayreti içerisinde olan çıkar grupları da özel çıkar maksimizasyonu amacıyla yaptıkları lobicilik faaliyetlerinin bir kısmı doğrudan verimli olmayan iktisadi faaliyetlerdir. Bu faaliyetlere “rant kollama” ya da “doğrudan verimli olmayan kâr sağlama faaliyetleri” adı verilir. Özetle rant kollama faaliyetleri ekonomide kaynakların bir kısmının israf edilmesine neden olur.
Özetle kamu ekonomisinde ve kamu yönetimindeki etkinsizliklerin özel kurum ve kuruluşlara oranla çok daha yaygın olduğu savunulur.
Kaynak kullanımında israf ve savurganlıklardan ötürü de etkinsizlik yaşanabilir. İsraf ve savurganlıkların ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinden birisi “devlet mülkiyeti”nin özelliğinden kaynaklanmaktadır. Devlet mülkiyeti, her ne kadar “toplum mülkiyeti” olarak görünse de tek tek bireylerin sahip oldukları bir mülkiyet değildir. Kamusal alanda “sahip” bulunmaması (dolayısıyla özel mülkiyetin olmaması) israf ve savurganlıkların ortaya çıkmasına neden olur. Devlete ait mal ve mülk (kamusal mülkiyet) halkın seçtiği temsilciler ve onların atadığı bürokratlar tarafından idare olunmaktadır. “Kamusal alan” olarak adlandırdığımız bu alanda israf ve savurganlıkların çok daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Piyasada ise müteşebbis, maliyetleri minimize etmek için organizasyondaki israf ve savurganlıkları ortadan kaldırmak zorundadır. Aksi halde, işletmenin zarar etme ve daha da kötüsü iflas etme tehlikesi bulunmaktadır.
İsraf ve Savurganlıklar yönünden harcama alanlarındaki karşılaştırma için bakınız (S: 117 şekil:6.2) İsraf ve savurganlıklar yönünden mülkiyet alanları karşılaştırması için bakınız: (S:118 şekil:6.3).
Organizasyonel performansı belirleyen başlıca üç temel faktör bulunmaktadır: Mülkiyet yapısı, yönetim yapısı, piyasa yapısı. Bu üç temel faktör ile organizasyonel performans arasındaki ilişkiyi matrisler ile anlayabiliriz. (s:119, şekil 6.4, şekil 6.5, şekil 6.6) (s:120 şekil 6.7)
Gerek özel mülkiyet gerek kamu mülkiyeti olsun, piyasa yapısının “tekel” konumunda olduğu durumda etkinlik düşük seviyededir. Tekelci piyasalarda üretici, maliyetlerini minimize etme baskısı altında bulunmamaktadır.
Tam özel mülkiyetin ve fonksiyonel rekabetin mevcut olduğu durumda, etkinlik en yüksek düzeyde gerçekleşmektedir. Buna karşın tam kamusal mülkiyet ve tekel piyasasının mevcut olduğu durumda, etkinlik en düşük düzeydedir. Düopol ve oligopol piyasalarında da etkinlik düzeyi, fonksiyonel rekabetin etkin olduğu duruma göre daha düşük olarak gerçekleşmektedir. Kamu ekonomisi ve piyasa ekonomisi arasında mülkiyet ve piyasa yapısını esas alarak etkinlik yönünden şu önermeler yapılabilir:
- Piyasa ekonomisi ve kamu ekonomisinde etkinlik yönünden göreli olarak üstünlüğü belirleyen faktörler özel mülkiyet ve rekabettir.
- Rekabetçi kamu ekonomisinde etkinlik, tekelci kamu ekonomisine göre daha yüksektir. Ancak, kamu ekonomisinde kamu kurum ve kamu teşebbüsleri arasında rekabeti gerçekleştirmek gerçek yaşamda son derece güç olmaktadır.
- Rekabetçi piyasa ekonomisinde etkinlik, tekelci piyasa ekonomisine göre daha yüksek düzeydedir.
Rekabetçi bir piyasa ve rekabetçi bir çalışma ortamı iş gücü verimliliğinin artmasında da çok önemli rol oynamaktadır. Bunun yanı sıra insanın kendi işindeki verimliliği ile bir başkasının işinde çalışması durumundaki verimliliği oldukça farklıdır. İnsan, doğası gereği kendi sahip olduğu işte çok daha fazla çalışma gayreti içerisinde olur. Organizasyonda motivasyonel araçların ve katılımcı yönetim tekniklerinin (takım çalışması, yetki devri vs.) etkin şekilde kullanıldığı durumda iş gücü verimliliğinin oldukça yüksek olarak gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Buna karşın eğer organizasyonda motivasyonel ve katılımcı yönetim teknikleri uygulanmıyorsa, bu durumda da iş gücü verimliliğinin düşük olacağını söyleyebiliriz. Katılımcı yönetim; bir organizasyonda karar alma sürecine alt kademe yöneticilerin ve çalışanların da katıldığı yönetim şeklidir. Örneğin, günümüzde toplam kalite yönetiminin uygulanması tüm organizasyonlarda (özel, kamu ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlar) performansı arttırıcı etkiler ve sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. (s:122, şekil 6.8)
(s:123 şekil:6.1) de gösterildiği üzere organizasyonel performansı belirleyen etkenler bir değil, pek çoktur. Ancak, tüm bu faktörler arasında “sahiplik”, “yönetim” ve “rekabet” büyük önem taşımaktadır. Bunların dışında motivasyon, katılımcı yönetim araçları, yerinden yönetim, yetki devri, etkin liderlik, müşteri odaklılık, etkin iletişim, esneklik, etkin problem çözme, kazanç paylaşımı, iş dizaynı gibi unsurlar organizasyonun performansı üzerinde etkili olmaktadır.
Örneğin, günümüzde toplam kalite yönetiminin uygulanması tüm organizasyonlarda (özel, kamu ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlar) performansı arttırıcı etkiler ve sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası alanda çeşitli sektörlerde kamusal ve özel organizasyonlarda performans karşılaştırması yapan ampirik araştırmaların büyük çoğunluğu da özel organizasyonların kamusal organizasyonlara göre daha başarılı olduğunun altını çizmektedir. Ampirik araştırmaların sadece çok az bir kısmı, kamusal organizasyonların performansının özel organizasyonlara göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Liberal iktisatçılara göre bunun sebebi özel mülkiyet sahibi olmanın, insanın doğasında var olan en önemli istek ve tutkulardan birisi olması ve insanın kendi sahibi olmadığı mülkiyete karşı ise daha isteksiz çalışmasıdır.
Yine liberal iktisatçılara göre kamusal organizasyonlarda performansın düşük olmasının temel nedeni kamusal alanda “sahipliğin” olmamasıdır. Daha başka bir ifadeyle, kamusal organizasyonlarda özel mülkiyetin olmaması organizasyonel performansın düşük olmasının temel nedenidir. Bunun dışındaki diğer nedenleri ise şu şekilde özetleyebiliriz:
- Rekabetin olmaması ya da yetersizliği,
- Kamu kurum ve kuruluşlarının bir kısmının tekel statüsüne sahip olması,
- İflas tehlikesinin olmaması,
- Zararların Hazine’den karşılanması,
- İnsan kaynaklarının yönetimindeki yetersizlikler (işe almada kayırmacılık, motivasyon eksikliği, performans değerlendirmesinin olmayışı vs.),
- İsraf ve savurganlıkların fazla olması,
- Gizli işsizliğin yaygın olması,
- Bürokrasi ve kırtasiyecilik,
- Merkezîyetçilik,
- İletişim eksikliği,
- Etkin olmayan liderlik
- Sistem kalitesinin (anayasal ve yasal normlar vs.) düşük olması ve zamana uyum gösterememesi),
- Siyasal istikrarsızlık ve dolayısıyla ortaya çıkan ekonomik istikrarsızlık,
- Yanlış yatırım, üretim ve finansman politikaları,
- Tek amaç (kâr amacı) yerine birbiriyle çelişen ve çatışan pek çok hedefin olması,
- Seçim ekonomisi uygulanması dolayısıyla artan kamu harcamaları ve ortaya çıkan ek maliyetler,
- Adam kayırmacılığın yaygın olması,
- Hizmet kayırmacılığının yaygın olması,
- Rüşvet ve yolsuzluklar,
- Yöneticilerin çok sık değişmesi,
- Politik amaçlı atamalar ve yapılan müdahaleler,
- Gerek seçmen denetiminin, gerek iç ve dış denetimin yetersiz olması,
- Risk alma kabiliyetinin düşük olması, • Yenilik ve yaratıcılığın yetersiz olması,
- Çağdaş toplam kalite yönetimi tekniklerinin istenilen ölçüde uygulanamamasıdır.
Organizasyonel performans ile mülkiyet arasında çok yakın bir ilişki mevcuttur. Organizasyonel performansı belirleyen tek değil, fakat en temel faktörlerden birisi mülkiyettir. Organizasyonel performansın arttırılmasında rol oynayan başka faktörler de bulunmaktadır. Bu faktörlerin en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Fonksiyonel rekabet ; rekabetçi piyasalarda etkinlik, aksak rekabet piyasalarında ise genel olarak etkinsizlikler söz konusudur.
Etkin liderlik; Bir organizasyonu başarıya taşıyan en temel faktörlerden birisi etkin liderliktir.
Etkin denetim; organizasyonda etkin denetim mekanizmalarının varlığı halinde organizasyonel performans iyileşme gösterebilir.
Çağdaş yönetim anlayışı olan toplam kalite yönetiminin uygulanması; Daha iyi yönetilen organizasyonlarda doğal olarak daha yüksek performansa ulaşılabilmektedir.
Organizasyon büyüklüğü; Organizasyonlarda optimal bir büyüklük söz konusudur. Sürekli büyüyen organizasyonlarda bir noktadan sonra etkinsizlikler görülmeye başlanır ve performansın düzeyinde azalmalar meydana gelebilir.