Uluslararası İktisat Politikası Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Uluslararası Ticaret Politikaları Ve Ekonomik Kalkınma
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Uluslararası ticaretin öncüleri sayılabilecek düşünür ve kuramcılar kimlerdir?
Hume. Smith ve Ricardo gibi klasik iktisatçılar dış ticaretin ekonomik büyümeye ve bunun sonucu olarak ekonomik kalkınmaya olan etkilerini açıklamaya çalışmış pek çok teorisyenden en önemlileridir.
Karşılaştırmalı üstünlükler ve karşılaştırmalı maliyetler ilkesine dayalı görüşlerin öncüleri kimlerdir?
Bu görüşlerin öncüleri arasında 1950-1960’lı yıllardan itibaren Marshall, Edgeworth, Tausing, Heckscher, Ohlin, Weiner, Caimkross gibi düşünürler vardır.
Karşılaştırmalı üstünlükler ve karşılaştırmalı maliyetler temel ilkeleri kapsamında adı geçen düşünürler hangi yaklaşımlarla öne çıkmışlardır?
Karşılaştırmalı üstünlükler ve maliyetler temel ilkesi çerçevesinde 1950’den itibaren ekonomistler, dış ticaretin, statik, dinamik etkilerinden dolayı kalkınma ve sanayileşmeye olumlu etkiler yaptığını savunmuşlardır.
İhracat ikamesi neye denir?
Toplam ihracat içinde sanayi malların payını ve ihracatını artıracak politikaların artırılması durumudur.
İhracat ikamesi tezini örnekleyiniz.
Tarım ürünleri geleneksel olmayan hammaddelerin işlenmiş veya yarı işlenmiş sınai mal ihracatının geleneksel hammadde ihracatı önüne geçmesi gibi uygulamalar örnek olarak verielebilir.
İthal ikamesi nedir?
Bir malı doğrudan ihraç etmek yerine bu malı ikame etmek yani yurt içinde üretilmesine destek olmak denir.
Singer Prebish tezini anlatınız.
Bu teze göre sınırlı ölçüde dışa açık sanayileşme politikaları uygulayan bir ülkede ya da ekonomik sistemde ithal ikameci sanayileşme stratejileri olarak adlandırılan politikaların temelleri ileride daha ayrıntılı açıklanacak adı geçen bu teze dayanmaktadır.
Lizst’in gelişmemiş endüstrilere özel dış ticaret rekabet örneklerinden bir misal veriniz.
Genç endüstri ya da diğer adıyla bebek bezi endüstri modeli böyle modellere örnek olabilecek en eski ve geçerli örnektir.
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın temeli hangi esasa dayanır?
Gelişmekte olan ülkeler açısından sanayileşme ve kalkınmanın temeli, dış ticaretin de gelişmenin motoru olduğu yaklaşımı genel kabul görmektedir. Şöyle ki bu ülkelerde iç sanayinin gelişmesi için iç sanayi önündeki engellerin iyi belirlenip bertaraf edilmesi gerekmektedir. Bu açıdan dışa bağımlılıkların azaltılması ve üretime hızla geçerek rekabet ortamında var olabilecek katma değerlerin ekonomiye hızla katılabilmesi önemlidir.
Dışa dönük kalkınma ne demektir?
Birçok yerde dışa dönük kalkınma ile karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı, ihracata yönelik ya da ihracat önderliğinde büyüme terimlerinin eş anlamlı olarak kullanıldığını ve bunun yanı sıra bu yaklaşımla dışa dönük kalkınma anlayışının sınırlandırıldığını ve alternatif kalkınma yollarını da göz ardı eden bir yaklaşım olduğunu görmekteyiz.
1960 yıllarından sonra gelen uzak doğu ekonomik şoklarından sonra dış ekonomik kalkınma ve büyümesini sürdürebilmiş ülkeler hangileridir?
Bu ülkelere örnek olarak Singapur, Güney Kore, Japonya ve Tayvan örnek verilebilir.
Azgelişmiş ülkelerde uluslararası ticaretin milli gelire katkısını açıklayınız.
İhracat gelirlerinin az gelişmiş ülke modellerinde gayri safi milli hafızaya etkileri olumlu olup gayet önemlidir. Gelir gider dengesinin sağlanmasına açık vermeyen bir dış ekonomi modelinde bireylerin de refahlarının artacağı öngörülür.
Net ihracat ile ülke milli hasılası arasındaki korelasyon ilişki nasıldır?
Net ihracat milli hasılaya doğru orantılı, olumlu etkisi olan bir etmendir.
Ekonominin sanayileşmesinin özel etkilerini açıklayınız.
Bu etkiler ? Ara ve yatırım malları temini ? Piyasa genişletici etki ? Ölçek ekonomilerin ve dışsallıkların oluşturulması ? Teknik bilgi aktarımı gibi etmenlerdir.
Ekonominin sanayileşmesinin genel etkilerini anlatınız.
Bunlar; ? Sermaye birikimine katkı, ? Tekellerin Önlenmesi, ? Kalitenin Artırılması ? İşsizliğin azaltılması gibi genel etmenlerdir.
Monopollerin önlenmesi neden önemlidir?
Serbest rekabet koşullarının iyileştirilmesi için gereklidir. Bundan dolayı da öncelikli özelliğe sahiptir.
Ekonomik kalkınma nedir?
Ekonomik kalkınma, millî gelirdeki reel artışlarla tanımlanan ekonomik büyümenin yanı sıra ülkenin kurumsal, sosyal, kültürel ve teknolojik alanlarda toplumun daha yüksek düzeyde yaşamsal koşullara ulaşabilmesini ifade eder. Kısaca, toplumun yaşam kalitesinin yükselmesidir.
Uluslararası ticaretin amacı nedir?
Uluslararası ticaret, bilindiği gibi bir ülke ekonomisinin tüm sektörler itibarıyla gerek iç piyasada gerekse uluslararası piyasalarda etkin rekabet gücünü oluşturabilme amacına dayalı olarak gerçekleştirilir. Uluslararası ticarete girişen ülke böylece hem değişen küresel çevre koşullarına uyum sağlamak olanağı bulacak hem de ülke refah seviyesinin yükselmesine katkı sağlayabilecektir.
Klasik Dış Ticaret Teorisi’nin temelinde yatan karşılaştırmalı üstünlükleri açıklayınız.
Klasik Dış Ticaret Teorisi’nin temelinde yatan karşılaştırmalı üstünlükler veya diğer adıyla karşılaştırmalı maliyetler ilkesine dayalı görüşler, serbest dış ticaretin faydaları üzerinde odaklanır. 1950-60’lı yıllarda Marshall, Edgeworth, Taussing, Heckscher, Ohlin, Viner, Haberler ve Cairncross gibi Neoklasik iktisatçılar, söz konusu bu temel ilke çerçevesinde dış ticaretin, statik ve dinamik etkilerinden dolayı kalkınma ve sanayileşmeye olumlu etkiler yaptığını savunmuşlardır. Karşılaştırmalı üstünlükler Teorisi’ne dayanan serbest ticaret görüşünü benimseyen iktisatçılara göre, her ülkeyi daha ucuza üretebildiği malların üretiminde uzmanlaşmaya ve bu malları diğer ülkelerin daha ucuza üretebildiği mallar karşılığında ihraç etmeye yetkili kılan uluslararası iş bölümü ve dış ticaret, ticarete katılan her ülkenin ekonomik açıdan gelişmesini hızlandıran ve millî gelirini arttıran temel unsurlardan biri olup hâlâ bu niteliğini devam ettirmektedir.
İthal ikameci sanayileşme stratejileri olarak adlandırılan politikalar nelerdir?
Dış ticaretin azgelişmiş ülkelerin gelişiminde olumsuzluklara yol açacağını savunan görüşler, genel anlamda dış ticarette korumacılığı savunan görüşler olarak tanımlanabilir. A. Smith’le başlayan, dış ticaretin büyümenin lokomotifi olduğu iddiasının gelişmekte olan ülkeler açısından geçerli olamayacağı tezleri zamanla çoğalmıştır. Böylece gelişme sürecindeki ülkeler korumacı teorilerin baskısı altında kalmış ve söz konusu dönemde sınırlı ölçüde dışa açık sanayileşme politikaları uygulayabilmişlerdir. İthal ikameci sanayileşme stratejileri olarak adlandırılan bu politikaların temelleri ise Singer-Prebisch tezine dayanmaktadır.
Dış ticaretin kalkınmayı olumsuz yönde etkileyebileceğini savunan görüşleri örnekler vererek açıklayınız.
Dış ticaretin kalkınmayı olumsuz yönde etkileyebileceğini savunan görüşlerden en ön planda olanı Singer-Prebisch tezidir. Ancak başka pek çok benzer görüş ya da yaklaşım söz konusudur. Örneğin, F. List’in azgelişmiş ülkelerdeki genç endüstrilerin dış ticarette rekabet gücünün olamayacağını, yerli endüstrilerin gelişebilmeleri için üretimin dış rekabete getirilecek sınırlamalarla korunması gerektiğini savunan Genç / Bebek Endüstriler Tezi bu görüşlerin en eskisidir. Diğer bir örnek, Myrdal’a ait olan, gelişmemiş ülkeler üzerinde dış ticaretin başlıca etkisinin, niteliksiz işgücü kullanılan ilkel maddeler üretimini ve dolayısıyla ihracatını uyarmak olduğunu savunan görüştür. Genel anlamda denilebilir ki, dış ticarette korumacılığı savunan görüşler, karşılaştırmalı üstünlükler teorisine yönelik eleştirilerden doğmuşlardır.
İhracat ikamesi kavramını açıklayınız.
Toplam ihracat içinde sanayi malları payını ve ihracatı arttıracak politikaların uygulanmasına ihracat ikamesi denir. Tarım ürünleri ve geleneksel olmayan ham maddelerin işlenmiş ve yarı işlenmiş olarak ihraç edilebilmesi ve/veya işlenmiş ve yarı işlenmiş sınai mal ihracatının geleneksel ham madde ihracatı yerine geçmesi (ikame edilmesi) gibi uygulamaları da içinde barındıran bu terim, literatürde ihracatın öncülük ettiği büyüme (export-led growth) stratejisi veya ihracata dayalı sanayileşme stratejisi yerine kullanılabilmektedir.
İthal ikamesi kavramını açıklayınız.
Bir malı ithal etmek yerine ilgili malın ikamesini yurt içinde üretmek ithal ikamesi olarak adlandırılır. İthal ikamesini gerçekleştirilebilmek, o malın ithalatını zorlaştırmak başka bir deyişle korumacı dış ticaret politikası uygulamaya bağlı olacaktır. Bu nedenle ithal ikamesine yönelik iç sanayileşme politikası ile korumacı dış ticaret politikaları yan yana uygulanır.
Dışa dönük kalkınma nedir? Açıklayınız.
İlgili yazında sıklıkla dışa dönük kalkınma ile karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı, İhracata yönelik” ve “İhracat önderliğinde büyüme terimleri eş anlamlı kullanılmaktadır. Bu yaklaşım Dışa dönük kalkınma anlayışını sınırlandıran ve alternatif kalkınma yollarını göz ardı eden bir yaklaşımdır. İthal ikamesi ve İhracata dayalı sanayileşme stratejisi ulusal ekonomik güce dayalı bir büyümeyi konu alır. Buna karşın Dışa dönük strateji, dünya piyasaları ile bütünleşmeyi temel almaktadır. İhracata dayalı sanayileşme stratejisinde geliştirilecek sanayilerin iç piyasadan çok, dış piyasa için üretimde bulunması amaçlanmaktadır. Bu strateji, ithalatın yapısından çok ihracatın yapısını değiştirecek yöndedir. Dolayısıyla azgelişmiş ekonominin ihracatı içinde sınai ürünler payının artması doğaldır. Buna karşın Dışa dönük strateji, yalnızca sanayi malları ihracatını özendirmek anlamına gelmemektedir. Bu strateji, büyüme ve sermaye birikimi süresince piyasa ilişkilerinin yarattığı olumlu dinamik etkileri (kapasite kullanımı, teknolojik yenilik, karşılaştırmalı üstünlükler gibi) öne çıkaran ve dolayısıyla gerek ülke gerekse ticaret ve ödemeler bilançosunda liberalleşmeyi öngören bir yaklaşımdır.
İhracata dayalı kalkınma nedir? Açıklayınız.
Azgelişmiş ülkelerde, uluslararası ticaretin özellikle ihracat gelirlerinin millî gelire katkısı ve dolayısıyla kalkınmaya olan pozitif etkisi açıktır. Dış ticaret ve büyüme arasındaki güçlü ilişki, dışa açık politikaları içe dönük politikalara kıyasla daha üstün bir konuma getireceğinden, serbest ticaret (ihracata dayalı büyüme) tezini korumacılık (ithal ikamesi) tezine karşı savunmada büyük önem taşır.
Dış ticaretin ekonominin sanayileşmesi bakımından etkileri nelerdir? Kısaca açıklayınız.
- Ara ve yatırım mallarının temini: Dış ticaret yoluyla ülkenin sanayileşmesinde ihtiyaç duyduğu kaynaklar, hatta en ucuz olanı dışarıdan temin edilebilir.
- Piyasa genişletici etki: Azgelişmiş ekonomilerde ihracat yoluyla belirli ölçülerde de olsa, dış pazar sağlanarak sınırlı iç piyasanın (talebin) sınırlılık derecesi azaltılabilir. Yetersiz talep yapısı, azgelişmiş ülkelerde bir yandan üreticilerin girişim isteklerini ve yatırım harcamalarını kısıtlarken diğer yandan da verimliliğin düşük kalmasına yol açmaktadır.
- Ölçek ekonomilerinin ve dışsallıkların yaratılması: Yukarıda belirtilen piyasa sınırlılığına bağlı olarak az gelişmiş ekonomilerde, firmalar ve endüstrilerin optimum (en uygun) ölçeğin altında kalması sorunu doğmaktadır. İhracat olanağı bulunan endüstriler, geniş dış piyasa ile karşılaştıklarından optimum ölçeğe ulaşma olanağına da sahip olacaklardır. Piyasanın genişlemesi üretim maliyetlerinde azalmaya ve emeğin bölünmesine yol gösterir. İhracat pazarındaki hacim ve rekabet; işbölümüne, ölçek ekonomilerine ve üretimde teknolojik ilerlemeye ve yayılmalara (spillover) sebep olur.
- Teknik bilgi aktarımı: Uluslararası ticaret teknik bilginin yani teknolojinin elde edilmesinde bir araçtır. Dış dünya ile kurulan temas başka bir ifadeyle, diğer ülkelerle yapılan alışveriş sonucunda azgelişmiş ülkelerde karakteristik olarak var olan, zayıf nitelikteki girişim ve yönetim bilgilerinin veya fikirlerinin değişimi ve gelişimi sağlanabilir. Bu yolla daha ileri düzey teknik bilgi transferi gerçekleştirilmiş olur.
Dış ticaretin sanayileşme açısından genel anlamda yarattığı diğer etkiler nelerdir? Kısaca açıklayınız.
- Sermaye birikimine katkı: Uluslararası ticaret, özellikle gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğru uluslararası bir sermaye akışı için önemli bir araçtır.
- Tekellerin önlenmesi: Serbest uluslararası ticaret tekelci yapılara karşı önemli bir engel oluşturur. Böylece sağlıklı rekabetin sürdürülebilmesini iyi bir şekilde garantiler. Tüketiciler daha geniş bir ürün setine kavuşma olanağı elde ederler.
- Kalitenin arttırılması ve kalitedeki farklılıkların giderilmesi: Uluslararası ticaret yoluyla mal ve hizmetler arasında kalite farklılıkları azalır. Rekabet beraberinde ürünlerin kalitesinde artışı da zorunlu kılar.
- İşsizliğin azaltılması: Mal talebinde yarattığı artışlarla, yerel kaynaklara fayda sağlar. Böylece gelişen dünyada eksik istihdamı azaltır.
Az gelişmiş ülkelerin özellikleri açısından Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi'ne yöneltilen eleştirileri kısaca açıklayınız.
Bilindiği gibi az gelişmiş ülkelerde tarım sektöründe emek yoğunluğu çok fazladır. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi geleneksel biçimiyle incelendiğinde, var olan faktör donanımı ve teknolojik yapılarından ötürü, az gelişmiş ülkelerin gıda, maden ve tarımsal ham madde üretiminde uzmanlaşmaları ve bu malları ihraç ederek çoğu sanayi ürünlerini gelişmiş ülkelerden ithal etmeleri gerekir. Ancak böyle bir model kısa dönemde refah artışı sağlasa da uzun dönemde az gelişmiş ülkelerin kalkınmasını engelleyebilir.
Az gelişmiş ülkelerin yapısal olarak nitelendirilen özelliklerinden işsizlik, atıl kapasitelerin varlığı, tekelci eğilimler, faktörlerin hareketliliğin sınırlılığı, gelişim sürecinde ortaya çıkan ikili yapılar (ekonomik, teknolojik ve sosyal düalizm), faktör fiyatlarının fırsat maliyetlerini yansıtmaması vs. unsurlar, Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nde iddia edilen tam rekabet koşullarının oluşumunu engeller.
Karşılaştırmalı üstünlüklerin ya da faktör yoğunluğunun tersine dönmesi nedir? Açıklayınız.
Birçok iktisatçı, faktör fiyatlarının dış ticaret yoluyla eşitlenmediğini, aksine uluslararası faktör fiyatlarının gittikçe artan bir tarzda birbirlerinden farklı hâle geldiğini ileri sürmüştür. Örneğin, faktörler arasında ikame olanağı farklı ise faktör fiyatları oranının (ücret/kâr) seyrine göre, önce sermaye yoğun üretime başlanılıp daha sonra nispeten daha düşük sermaye kullanımına geçilebilir. Bu değişikliğin nedeni her sektörde, zamanla yoğun olarak kullanılan faktör fiyatının, diğer faktör fiyatına oranla çok yükselmesidir. Sonuçta, zaman içinde gelişmekte olan ülkelerin yukarıdaki etkilerle üretim yapısında meydana gelen değişimler karşılaştırmalı üstünlüğünün de değişmesine yol açabilir. Literatürde bu olay, karşılaştırmalı üstünlüklerin ya da faktör yoğunluğunun tersine dönmesi şeklinde adlandırılmaktadır. Örneğin, Japonya 1950’li yıllarda emek-yoğun olan bir ülke iken zaman içinde karşılaştırmalı üstünlüğünü değiştirerek, günümüzde sermaye-yoğun bir ülke konumuna gelmiştir
Teknoloji Açığı Teorisi nedir? Açıklayınız.
Posner tarafından ortaya atılan (1961) Teknoloji Açığı Teorisi’ne göre de yeni bir mal veya üretim süreci bulan sanayileşmiş ülkeler, bu malların ilk ihracatçısı olurlar. Ancak zamanla teknoloji taklit yoluyla ya da serbest bir mal durumuna gelerek öteki ülkelerin eline geçtikten sonra, o ülkeler emeğin ucuzluğu veya doğal kaynak üstünlükleri nedeniyle söz konusu malı ilk icat edenden daha ucuza üretirler. Böylece söz konusu mal az gelişmiş ülkeler tarafından ihraç edilmeye başlanır. Malı ilk ihraç edenler bu ülkelerle rekabet edemedikleri için onu şimdi dışarıdan ithal ederler. Dokumacılık ürünleri bunun en tipik örneğidir. Örneğin, az gelişmiş ülkelerin tekstil üretimine başlamalarından sonra geçmişte dünyanın en büyük tekstil üreticisi olan İngiltere’nin üretimi azalmış ve hatta bu ürünlerin dışarıdan ithal edilmesi gerekmiştir.
Genç Endüstri Tezi'ni kısaca açıklayınız.
Eğer sanayi ürünleri ithalatı, gümrükle korunursa tarımdan sanayiye iş gücü kayacak ve sanayide ücretler düşerken tarımda yükselecektir. F. List’e ait Genç Endüstri Tezi olarak bilinen bu görüş, faktör yoğunluğuna bakılmaksızın sanayileşmeyi öngörmektedir. Dolayısıyla az gelişmiş ülkelerin sanayiyi geliştirmekten ve söz konusu dinamik etkilerden vazgeçmemeleri önerilmektedir.
Klasik iktisatçıların, dış ticaret hadlerinin az gelişmiş ülkelerin lehine olduğuna ilişkin gerekçeleri nelerdir?
Klasik iktisatçılar, dış ticaret hadlerinin uzun dönemde, daha çok ham madde ve tarımsal ürün ihracatçısı olan gelişmekte olan ülkelerin lehine ve dolayısıyla sanayi ürün ihracatçısı gelişmiş ülkelerin aleyhine olacağını öne sürmüşlerdir. Klasik iktisatçıların gerekçeleri aşağıdadır:
- Tarımsal ürün üretiminde azalan verimler yasası nedeniyle, üretimin yeteri kadar arttırılamaması sonucu uzun dönemde tarımsal ürün fiyatları, üretiminin arttırılması mümkün olan endüstriyel ürün fiyatlarından daha hızlı artacaktır. Dış ticaret hadleri, tarımsal ürün üreten ülkeler lehine gelişecektir.
- Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerden satın aldıkları tarımsal ürünlere olan talepleri yoğun olduğundan, tarımsal ürün fiyatları, sınai malların fiyatlarına göre daha yüksek olacaktır. Dolayısıyla, sınai mallar ihracatçısı gelişmiş ülkeler, tarımsal ürünler ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerle yaptıkları ticarette dış ticaret hadleri, gelişmiş ülkelerin aleyhine olacaktır.
- Dış ticaret hadlerinin uzun dönemde, gelişmekte olan ülkelerin lehine gelişeceğini savunan görüşe göre, fiyat endeksleri sanayi mallarının kalitesinde meydana gelen değişmeleri de yansıtmayacak ve bu da tarımsal ürün ihracatçısı ülkeler lehine gelişecektir. Ayrıca, dış ticaret hadlerini sadece görünür ticaret hesabına dayanarak bulmak yeterli değildir. Çünkü cari hesap kalemleri, görünen ve görünmeyen kalemleri de kapsamaktadır. Görünmeyen kalemler içinde yer alan ulaştırma masrafları, uzun dönem borçlarının faizleri, doğrudan doğruya yapılan yatırımlardaki kâr transferlerinin azalma göstermesi de dış ticaret hadlerinin tarımsal ürün ve ham madde ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerin lehine dönmesine neden olabilir.
Singer-Prebisch Tezi'ni açıklayınız.
Singer-Prebisch tezinde, dış ticaret hadlerinin ilkel (tarımsal) ürün ihracatçısı az gelişmiş ülkeler aleyhine dönmesine neden olarak arz, talep etkileri ve ekonomilerin yapısal esnekliği ile ilgili bir dizi faktör üzerinde durulmuştur. Aşağıda ilkel ürün fiyatlarının sanayi ürünleri fiyatlarına göre gerilemesinin sebeplerini ve Singer-Prebisch tezinin dayanakları açıklanmaktadır:
Az gelişmiş ülkelerin ihracatında gıda maddelerinin önemli yer bir tuttuğu açıktır. Engel Kanunu’na göre; gelir arttıkça, gıda maddelerine yapılan harcamaların oranı azalır; buna karşılık sanayi mallarına yapılan harcamaların payı artar. Başka bir deyişle, zamanla tarım ürünlerine olan dünya talebi azalırken sanayi ürünlerine talebin artıyor olması nedeniyle ya da az gelişmiş ülkelerdeki gelir artışı sonucunda ithalat talebi, ihraç malları talebinden daha hızlı yükseldiği için dış ticaret hadleri, gıda maddeleri ihraç eden ülkeler aleyhine bir gelişme göstermektedir.
Singer-Prebisch tezini destekler nitelikte, gelişmekte olan ülkelerin teknolojik gelişmelerden yeterince yararlanamamaları konusunda bazı dayanaklar ileri sürülmüştür. Bunlardan ilki; İhracat kesiminde ortaya çıkan teknolojik yeniliklerin, tarımsal ürünlerin arzında büyük artışlara ve dolayısıyla tarımsal ürünlerin fiyatlarında düşüşlere sebep olmasıdır. Tarım ürünleri arzının doğal koşullara bağlı olması nedeniyle gerekli esneklikten yoksun olması, fiyat düşüşlerini önlemek için üretimin kısa dönemde azaltılamamasına neden olmaktadır. İkinci dayanak; Singer-Prebisch tezinde, gelişmiş ülkelerdeki güçlü işçi sendikaları ve diğer tekelci kuruluşların, teknolojinin yarattığı verimlilikte meydana gelen artışları fiyatlara yansıtmayıp yüksek ücret ve kâr şeklinde kendilerinde alıkoydukları savunulmaktadır. Buna karşılık ilkel ürün üreten ülkelerin verimlilik artışlarından sağlamış oldukları kazançlar fiyatların düşmesi nedeniyle çok düşük kalmıştır. Çünkü söz konusu ülkelerde güçlü sendikalar ve tekel kuruluşların ya hiç bulunmayışı veya güçsüz olmaları nedeniyle verimlilik artışları ihraç mallarının fiyatlarının düşmesine sebep olmuştur. Böylece, verimlilik artışları ülkede tutulamayıp az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere devamlı bir gelir akımı doğurmaktadır. Bu durum az gelişmiş ülkelerin satın alma güçlerini azaltarak kalkınma çabalarını büyük ölçüde kısıtlamaktadır.
Singer-Prebisch Tezi neden bu ad ile anılmaktadır?
Dış ticaret hadlerinin gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olduğu görüşüne, ilk savunucuları olan Alman iktisatçısı Hans Singer ve Latin Amerikalı iktisatçı Raul Prebisch’in benzer tarihlerdeki çalışmalarının ortak sonucu olması nedeniyle SingerPrebisch tezi denmektedir.
İhracata dayalı sanayileşme stratejisine yönelme nedenleri nelerdir? Açıklayınız.
İhracat ile eldeedilen döviz kullanılarak gerekli ithal ara ve yatırım mallarının sağlanması ve yatırımların arttırılması olanağı doğmaktadır. Böylece kalkınma hızı artacak, millî gelir ve istihdam düzeyini daha hızlı bir şekilde arttırmak olanağı doğacaktır.
İhracat yoluyla dövizin artması, yukarıdaki sonuçlarından farklı olarak ayrıca dövizin fırsat maliyetini ucuzlatmakta, zaman içerisinde ekonomideki korumacı duvarlar azaltılabilmektedir. Diğer bir dolaylı etki, ihracatın uyardığı talep, yurt içi mallara yönelik talebi de arttıracağı için, yurt içi sektörler ile ihracatçı sektörler arasındaki kaynak rekabeti, yurt içi sektörlerde yenilik ve verimlilikleri uyaracaktır. Araştırma-geliştirme (AR-GE) faaliyetlerinin artması bir yandan üretim olanaklarını arttırırken diğer yandan da üretimde verimliliği arttıracaktır. Bu teknolojik gelişmeler aynı zamanda üretim maliyetlerinin azalmasına neden olacaktır.
Dış ticaret hareketlerindeki ithalat artışı nedeniyle yurt içi ürünler ucuz ve kaliteli yabancı ürünler karşısında daha pahalı hâle gelecek, dolayısıyla yerli ürünler rekabet şanslarını yitireceklerdir. Böylece bu malların ülke içi üretiminden vazgeçilmesi sonucu boş kalan üretim faktörleri rekabet gücü yüksek ihracat malları sanayine yönelebileceklerdir. Dolayısıyla karşılaştırmalı üstünlüğe sahip ihracat ürünlerinin rekabet gücü daha da artacaktır.
İhracata dayalı sanayileşme stratejisinin araçları nelerdir? Kısaca açıklayınız.
İhracata dayalı sanayileşmede temel amaç olan döviz dar boğazını atlatabilmek amacıyla ihracatı geliştirici politikalar uygulanırken kullanılan araçlar, genellikle ihracatı özendirme önlemleri adı altında açıklanmaktadır. Bu türden önlemlerin maliyeti düşürücü veya geliri artırıcı etkileri vardır. Söz konusu özendirme önlemlerini üç ana başlık altında ele alabiliriz:
- Döviz Kuru Politikası: Daha önce değinildiği gibi aşırı değerlenmiş döviz kurunun sınai mal ihracatına olan etkisi olumsuzdur. Aşırı değerlenmiş kur sürdükçe ithalat, ihracata kıyasla daha kârlı olacaktır. Bu durumda iç piyasa için üretim daha çekici hale gelecektir ve dolayısıyla ihracata yönelik yatırımlar azalacaktır.
- İhracatta Vergi İadesi: İhracatta vergi iadesi, ihracatı teşvik tedbirlerinden biridir. İhracatı teşvik edilmek istenen ürünlerin maliyetine dâhil vergilerin kısmen veya tamamen ihracatçıya ödenmesi yoluyla, ihraç edilecek olan malın maliyeti azaltılmaktadır. Bu şekilde ihraç edilecek malın uluslararası fiyatı düşürülerek rekabet avantajı yaratılmaktadır.
- İhracatı Özendiren Diğer Uygulamalar: İhracatın özendirilmesinde kullanılan diğer uygulamaları ihracat kredisi, ihracat sigortası, ulaşım kolaylıkları ve alt yapının tamamlanması ve son olarak ithalatta liberasyon şeklinde özetleyebiliriz.
Ölçek ekonomisi ve kapsam ekonomisi kavramlarını açıklayınız.
Ölçek ekonomisi herhangi bir ürünün üretilmesinde yeterince büyük kapasitelerin oluşturulması ve bu kapasitenin etkin kullanımı ile birim başına sabit maliyetlerin en aza indirilmesi ve maliyet açısından bir rekabet avantajı elde edilmesidir. Kapsam ekonomisi ise belli yetkinliklere yapılan yüksek yatırımlar ile farklı sektörlerde başarıyı yakalayabilme becerisine anlamındadır. Ölçek ekonomisi avantajını elde etmenin temelinde sermaye gücü vardır. Kapsam ekonomisi elde edebilmek ise sermaye gerektirmekle birlikte, daha üst düzeyde yönetim becerisi ve sinerji yönetimi gerektirir. Örneğin, Honda motor teknolojisi konusundaki uzmanlığını geliştirerek sadece motosiklet pazarında değil, aynı zamanda jeneratör, deniz motorları ve otomobil pazarında da önemli oyuncu olabilmiştir.
İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisine yönelik en önemli eleştiri nedir? Açıklayınız.
İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisine yönelik en önemli eleştiri, ithal ikamesi ile birlikte getirilen korumanın ekonomide kaynakların yanlış dağılımına neden olacağı idi. Aynı eleştiri, ihracat için uygulanan özendirmeler konusunda da yapılabilir. Örneğin, dünya fiyatlarının üzerindeki fiyatlarla üretim yapan firmalar, gerçekleştirilen ihracat özendirmelerinin yarattığı avantajlarla etkin olmayan bu üretime devam edecekler ve maliyetleri düşürmek için çaba harcamayacaklardır.
İçe dönük kalkınmayı kısaca açıklayınız.
İçe dönük kalkınma, yurt dışından ithal edilmek durumunda olan malların yurt içinde üretilmesini sağlayarak dışarıya bağımlılıktan kurtulmak suretiyle sanayileşmeyi öngören politikadır; mamul mal ithalatını azaltmak için ulusal sanayinin büyümesini teşvik etmeyi amaçlayan bir stratejidir.
İthal ikamesi kavramını ayrıntılı bir şekilde açıklayınız.
Genel ifadesiyle ithal ikamesi, toplam arz içinde ithalatın payının azaltılması ve azaltılan ithalatın yerini yerli üretimin almasıdır. Dar anlamda, ithalatı azaltmak isteğiyle ithal edilen malın yerine ikamesinin yurt içinde üretilmesidir. Ekonomide ciddi bir değişimi simgeleyen ithal ikamesi süreci, ekonominin gelişme aşamalarından ve doğrudan kendisine yönelik düzenlemelerden etkilenebileceği gibi kendi dışında amaçlara yönelik politika uygulamaları tarafından da uyarılabilmektedir. Dolayısıyla ithal ikamesi olgusu uygulamada birden fazla biçim alabilmekte ve farklı gelişme dinamikleri gösterebilmektedir.
İthal ikamesine dayalı kalkınma stratejisini kısaca açıklayınız.
İthal ikamesine dayalı kalkınma stratejisi, doğal ve uyarılmış olarak iki çeşitte, ayrıca kolay ve zor şeklinde iki aşamada incelenebilir. Kolay aşamasında dayanıksız tüketim malları ikame olarak üretilirken, zor olan ikinci aşamada sermaye yoğun nitelikteki dayanıklı tüketim mallarının yanı sıra ara ve yatırım malları üretimi de gerçekleştirilmektedir. İlk aşamada nihai (tamamlanmış) tüketim mallarının üretimi, ikinci aşamada ise ara ve yatırım mallarının üretimi hedeflenir.
İçe dönük sanayileşme ve ithal ikamesine dayalı sanayileşme aynı şeyler midir?
Sanayileşme stratejileri ile ilgili yazında, genellikle içe dönük sanayileşme ve ithalat ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi eş anlamda kullanılmaktadır. İthal ikamesine dayalı strateji yurt içi piyasaya yönelik politikalar içerir. Ancak, dar anlamda ve teknik düzeyde ithalat ikamesi ile içe dönük stratejiyi tamamen aynı saymak doğru değildir.
İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin araçları nelerdir? Kısaca açıklayınız.
Sanayileşmede ithal ikamesi süreci bir yandan koruma politikasını gerektirirken diğer yandan da içeride yaygın sanayileşme sonucunu doğurur. Bu durumda ithal ikamesi, koruma ve yaygın sanayileşme politikalarının birlikte yürütülmesi gerekir. Geliştirilmesi istenen veya gelişmekte olan sanayi dallarının korunmasında genel araçlar aşağıdadır:
- Gümrük Vergileri: Dış ticarette devlet müdahaleciliğinin en eski ve yaygın şekli olan gümrük vergilerinin hem koruyucu hem de gelir sağlayıcı etkileri vardır.
- Kotalar: Bilindiği gibi kotalar, diğer adıyla ithalat yasakları, ithalatı belirli bir miktar veya değer olarak sınırlandıran uygulamalardır. Yasal yollardan izin verilen miktarın üzerinde ithalat yapılamaz. Kuşkusuz kotalar ne ölçüde daraltılırsa, piyasaya yapılan müdahale ve dolayısıyla yerli ekonomiye sağlanan koruma da o derece arttırılmış olmaktadır.
- Döviz Kuru Politikası: Kambiyo kontrol rejimlerinde otoriteler, döviz tahsisi ile ithalat rejimini doğrudan etkileyebilmektedir. Ayrıca, döviz kurlarında oynamalarla dış ticaret hacmini de etkileyebilmektedirler. İthal ikamesinin uygulandığı bir ekonomide aşırı değerlenmiş kur politikası söz konusudur. Aşırı değerlenmiş kur politikası ile yüksek tarifelerin ithalatı kısıtlayıcı etkileri daraltılır; ancak spesifik miktar kısıtlamaları ve sınırlamaları ile birlikte kullanıldığında, ithal ikamesi sanayilerin kuruluşu için gerekli olan makine-donanım ithalini kolaylaştırıp, mamül mal ithalini zorlaştıracaktır. Bu politika diğer yandan ihracatı sınırlandıracak, iç piyasalara yönelik üretimi çekici hale getirecek; böylece ithal ikameci ve korumacı politikaların etkilerini arttırabilecektir.
- Sübvansiyonlar: İthal ikamesiyle sanayileşme stratejisi uygulayan bir ekonomide sübvansiyon uygulamaları arasında ithalatçıya sağlanan düşük faizli kredi, ucuz enerji ve ham madde temini, yatırım indirimi, vergi muafiyeti gibi uygulamalar yer almaktadır. Bu uygulamalar, devletin özel sektörü yönlendirici şekilde destekleyerek, kaynak dağılımını belirli sektörlere kaydırma amacı taşımaktadır.
İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisine yönelik eleştiriler ve bu stratejinin uygulanmasında karşılaşılan sorunlar nelerdir?
- İthal ikamesi politikaları kaynak dağılımının bozulmasına yol açabilir.
- İthal ikamesi, beklenenin tersine, sanayileşme sürecinde ödemeler dengesinde bir rahatlatma yaratmak yerine durumu daha da kötüleştirebilir.
- İthal teknolojiye bağımlılık, teknoloji üretiminde bir atılıma izin vermezken genellikle makine yapan makinecinin üretimi de gündeme gelmez. Dolayısıyla,
sanayileşme sürecinin derinleşmesi de olanaksızlaşır. - İthal ikamesi yurt içi tasarrufun azalmasına yol açabilir.
- Devlet bir yandan daha önce ithal edilen bir malın yurt içinde üretimine başlanmasıyla gümrük vergisi gelirlerini, diğer yandan da yeni kurulan sanayi üretim sürecinin ilk dönemlerinde teşvik için kurumlar vergisini ve diğer vergileri almayarak, toplamda yurtiçi vergi gelirlerini kaybedecektir.
- İthal ikamesi yurt içi tekelleşmeyi arttırır.
- Dış ticarette ithalat kısıtlamaları, aşırı koruma ve aşırı değerlendirilmiş kurların uzun süre devam ettirilmesi hâlinde ülkenin dışa açılması zorlaşacak; bu durum ekonomide etkinliğin ve verimliliğin düşmesine, maliyetlerin ve fiyatların yüksek kalmasına, dış piyasalarla rekabetin yapılamamasına ve buna bağlı olarak da ihracata yönelmenin engellenmesine yol açacaktır.
Türkiye’de, ithal ikamesine dayalı sanayileşmeyi korumak ve özendirmek için uygulanan önlemler nelerdir?
Türkiye’de, ithal ikamesine dayalı sanayileşmeyi korumak ve özendirmek için çeşitli önlemler uygulanmıştır. Bu önlemler, gümrük önlemleri, kotalar, yatırım indirimleri, kredi kolaylıkları, aşırı değerlenmiş döviz kuru politikası ve vergi iadesi uygulamalarıdır.
Bütünleştirilmiş strateji nedir? Açıklayınız.
Gerek ihracata dayalı sanayileşme stratejisi, gerekse ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi sanayileşme için tek başına yeterli değildir. 1997 Asya krizi sonrası Washington sonrası uzlaşması (post-Washington consensus) olarak adlandırılabilecek bir dönem başlamıştır. Bu dönem, devletin önemli olduğu, serbest piyasanın başarılı olması için devletin özellikle eğitim ve teknoloji alanlarında altyapı yatırımlarında bulunması gerektiği, önemli olanın sadece devletin payını azaltması değil, devletin yeniden yapılandırılması olduğu bir dönemdir. Böylece serbest piyasayı canlandıracak ve güçlendirecek bir senteze gitme gereği ortaya çıkmış; giderek devlet ile piyasa birbirinin karşıtı değil, birbirini tamamlayan iki olgu olarak görülmeye başlanmıştır. Dışa açık bir ekonominin gerekli olduğu piyasa ile devletin bir başarı sentezi ortaya çıkarabileceği görüşünde, Asya modelleri önemli rol oynamışlardır. Eski tarz sanayi politikası, yani belli sektörleri güçlendirme geri plana itilmiştir. Ayrıca bugün Dünya Ticaret Örgütü kuralları içinde bu tarz bir sanayi politikası uygulanması da zaten mümkün değildir. Bir yandan devletin eğitim, teknoloji ve AR-GE yatırımlarının ne denli önemli olduğ vurgulanmakta iken diğer yandan geçmişteki selektif sanayi politikasının geri plana atıldığını görüyoruz. 1960-1970’li yılların piyasa aksaklıklarını planlama ile çözmeye çalışan devlet anlayışı, yerini 1980’li yıllarda piyasa mekanizmasından çözüm arayan ve piyasayı terk eden bir devlet anlayışına bırakmıştır. Bunun da yetersizlikleri görülünce 1990’li yıllarda yeni bir senteze gidilmiştir.
Önceleri ithal ikamesi şeklinde gerçekleştirilen sanayileşme belirli bir sınai üretim alanında ihracata dönük hâle gelebilir. Böylelikle sınai ürün arz esnekliği dolayısıyla ihracatın da arttırılabilme olanakları doğmaktadır. Rekabet gücü olarak geri planda olan bir gelişmekte olan ülkenin söz konusu temel stratejilerin birlikteliğine dayalı Bütünleştirilmiş Sanayileşme Stratejisinin esnekliğinden yararlanabilmesi, ilgili ülkenin rekabet yarışında hızını ve hareket kabiliyetini arttıracaktır. Türkiye, İspanya, Yunanistan ve eski Yugoslavya söz konusu modeli uygulayan ülkelerdendir.