İktisadi Düşünceler Tarihi Dersi 6. Ünite Özet
Kurumcu İktisat Ve Tarihçi Okul
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kurumcu İktisat Nedir?
Kurumcu İktisat: İktisadi sistemlerin ve süreçlerin temelini bireylerin değil, kurumların oluşturduğunu ve bireylerin bu kurumların etkisinden bağımsız olarak ele alınamayacağını savunan yaklaşımların genel adıdır.
Yerleşik İktisat: Klasik, neoklasik ve yeni klasik iktisat okullarının genel adıdır.
Kurumların belirleyici olduğunun kabulü, doğal olarak, iktisat biliminin sadece inceleme konularını değil, inceleme biçimini ve incelemede kullanılan kavramsal araçların da değişimini gerektirmektedir. Bu yüzden kurumcu iktisat yeni bir iktisadi terminoloji önermektedir.
Kurum Ve İktisadi Hayatta Kurumların Rolü
Kurum: Birey davranışlarının meşruiyet sınırlarını belirleyen ve yaptırım gücüyle desteklenen inanç ve kurallar bütünüdür.
Kurum teriminin kurumcu iktisat literatüründe günlük dildeki kullanımından biraz farklı bir içeriği vardır. Günlük dilde kurum, kuruluş, tesis, evlilik, aile, mülkiyet gibi insanlar tarafından oluşturulan şeyleri ifade etmek üzere kullanılır. Sosyal bilim literatüründe ise kurum, genel olarak istikrar, düzenlilik ve süreklilik gösteren inanç, davranış veya faaliyet biçimine denmektedir. Bu tanımı biraz daraltırsak kurumcu iktisat literatüründe kurum dendiğinde birey davranışlarının meşruiyet sınırlarını belirleyen ve yaptırım gücüyle desteklenen inanç ve kurallar bütünü akla gelmektedir.
İşlem Maliyeti: Bir mal veya hizmetin üretim maliyet kalemleri içinde yer almayan ve bu yüzden piyasa fiyatına yansımayan ancak malın mülkiyetinin edinimi veya değişimi sürecinde ortaya çıkan maliyet.
Bir toplumda enformel ve formel kurumların birbirini desteklemesi ve tamamlaması ekonomik faaliyetlerin işlem maliyetlerini düşürür.
Kurumcu İktisat Ekolleri Ve Kurumcu İktisadın Öncüleri
Kurumcu iktisatçılar, iktisadi hayatı biçimlendiren kurumların dikkate alındığı çözümlemeler yapmakta, zamanla değişen yeni yeni yaklaşımlar gündeme getirmektedirler. Bu yüzden tek bir kurumcu iktisat teorisi olmadığı gibi, kavramların tanımlarında ve açıklama modellerinde de birbirinden farklılıklar bulunmaktadır, Bu farklılıklar, yeni yeni iktisat okullarının ortaya çıkmasına da zemin oluşturmaktadır.
Bu yüzden kurumcu iktisat da kendi içinde farklılaşma ve evrim halindedir. Bu bağlamda eski kurumcu iktisat ve yeni kurumcu iktisat olmak üzere iki ana kurumcu ekolden bahsedebiliriz.
Eski Kurumcu İktisat
Veblen ile Commons'ın görüşlerine dayalı olarak geliştirilen ve neoklasik iktisadi analizin iktisadi olayları anlamak ve açıklamak için geçersiz olduğunu, birey davranışlarının içinde bulundukları kurumsal kısıtlar bilinmeden anlaşılamayacağını, bu nedenle de iktisadi analizin kurumların iktisadi hayattaki rollerinin açıklanmasına yönelmesi gerektiğini savunan kurumcu ekol.
Yeni kurumcu iktisat
Öncülüğünü Nobel iktisat ödülü kazanan Coase, Williamson ve North gibi İktisatçıların yaptığı ve yerleşik iktisadın analiz mantığını küçük değişiklikler yaparak, kurumsal yapıların oluşum ve gelişimini de bu mantıkla açıklayan kurumcu ekol.
Neokurumcu iktisat
Eski kurumcuların yaklaşımlarını iktisadın konularına uyarlayan John K. Galbraith, Gunner Myrdal, Marc R. Tool, Paul D. Bush, Waren J. Samuels gibi iktisatçıların oluşturduğu kurumcu ekol.
Eski kurumcular yerleşik iktisadın fayda ve kar maksimizasyonuna dayalı analiz mantığının tümüyle terk edilmesi gerektiğini savunurken yeni kurumcular neoklasik yaklaşımın bazı varsayımlarını yeniden tanımlamak suretiyle kullanılması gerektiğini ileri1 sürmektedirler.
Eski kurumculara göre, rasyonel iktisadi aktörler üzerine kurulu neoklasik yaklaşım tamamen terk edilerek, yerine iktisadi davranışın kültürel bağlam içinde meydana geldiğini varsayan yeni bir yaklaşım konmalıdır. Fakat yeni kurumcuların birçoğuna göre rasyonel tercih üzerine kurulu standart neoklasik yaklaşım, tamamen terk edilmek yerine yeniden düzenlenmeli ve genişletilmelidir. Eski ve yeni kurumculuk arasındaki en temel fark budur.
Kurumcu İktisadın Öncüleri
Yerleşik iktisat Avrupa kıtasında, özellikle de İngiltere'de, ortaya çıkmıştır. Bunun nedenlerinden biri, İngiltere'nin sanayi devrimi ve onu izleyen iktisadi gelişmelere, diğer Avrupa ülkelerinden daha erken şahit olmasıdır. Kurumcu iktisadın anavatanı ise Amerika'dır. Amerikalı iktisatçıların en belirgin özelliklerinin başında ise eklektizm (seçmecilik) gelmektedir. Thomas Jefferson ve Alexander Hamilton'dan Henry Carey ve Henry George'a kadar hemen bütün Amerikalı iktisatçılar, Avrupa'da ileri sürülen fikirleri kendi deneyim ve kurumlarının filtresinden geçirerek, toplumlarının pratiği açısından ele alıyor; dönüştürerek Amerika'nın koşullarına uygulamaya çalışıyorlardı. Dolayısıyla klasik ve neoklasik teorik çözümlemeler, İngiliz iktisatçıları üzerinde olduğu kadar Amerikan iktisatçıları üzerinde etkili olamamıştır,
Kurumcu iktisadın öncüleri, aynı dönemlerde yazmaya başlayan iki Amerikalı düşünür Thorstein Veblen ile John. R. Commons'dır.
Eklektisizm: Değişik düşünce, ekol, sistem veya düşünürlerin en iyi veya en doğru olduğu varsayılan düşüncelerinin, ait oldukları bütünlükten soyutlanarak bir araya getirilmesi.
Pragmatizm: Bilginin pratik değeri üzerinde duran ve alternatif düşünceler arasında seçim yapılabilmesinde kullanılabilecek tek ölçütün söz konusu düşünce tarzlarının pratik sonuçları ve sağlayacakları fayda olduğunu ileri süren yaklaşım.
Thorstein Bunde Veblen (1857-1929)
Norveç asıllı Amerikalı sosyolog ve iktisatçı olan Veblen, ABD toplumunun ve ekonomisinin en çalkantılı döneminde yaşamıştır.
Veblen, yaşadığı dönemin Amerikan kapitalizminin olumsuzluklarına da karşı çıkması ve eserlerinde daima eleştirel bir yaklaşım sergilemiş olması onun "Amerika’nın yetiştirdiği en iyi Amerika eleştirmeni" sıfatı almasına neden olmuştur.
Veblen 'e göre baskı, saldırganlık, para ve servet üzerinde çatışma, ekonomik güç gibi konular iktisadın merkezî konularıdır. Ona göre mülk sahibi sınıfın israfçı tüketimi, işçileri, teknolojik gelişmenin nimetlerinden gerektiği gibi faydalanmaktan alıkoymaktadır.
Veblen'in, sadece döneminde gözlemlediği şekliyle Amerikan toplumuna getirdiği eleştiriler nedeniyle değil, aynı zamanda bu eleştirilere kavramsal çatı oluşturacak biçimde iktisadi düşünceye farklı bir bakış açısı kazandırması bakımından da iktisadi düşünce tarihinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır.
Veblen yerleşik iktisadi analize, varsayımları ve muhakeme tarzı bakımından tutarsız olduğu için değil, mevcut ekonomik sistemin meşru görülmesine hizmet eden bir açıklama getirdiği için itiraz etmektedir.
İçgüdüler ve Kurumlar
Veblen'e göre üç içgüdüsel eğilim insan toplumlarının ilerlemeci evrimsel gelişimine katkıda bulunur. Bunlar ustalık, ebeveynlik ve aylak merak içgüdüleridir.
- Ustalık içgüdüsü, pratik çare, yol ve araçlarla; etkinlik, maharet ve ekonomiyle ilgili mekanizma ve icatlar; yaratıcı çalışma ve olgulara teknolojik üstünlük kurma gibi eğilimleri ifade etmektedir.
- Ebeveynlik içgüdüsü, insanların herhangi bir karşılık beklemeden gelecek kuşakların iyiliğini düşünme eğilimlerini ifade etmektedir. Bu içgüdü, ustalık içgüdüsü ile birleştiğinde sadece kendisi için değil, diğer insanlar ve gelecek nesilleri de göz önüne alarak onların da lehine olabilecek şekilde çalışmayı mümkün kılmaktadır. Bu iki içgüdü toplumun ve kültürün sürekliliğinin sağlanmasının da en temel ön şartı durumundadır.
- Aylak merak içgüdüsü ise, elde edildikten sonra sağlayacağı faydaya bakmaksızın, çok somut ödüller beklemeden insanların bilgiye sahip olma eğilimlerini ifade etmektedir. Yeni bilgiler peşinde koşmayı gerektiren bu içgüdü, ustalık içgüdüsü ile bütünleştiğinde yeni araçlar yaratmak ve maharetler geliştirmek için gerekli ve anlamlı bir unsur hâline gelmektedir. Ona göre, insan toplumlarının değişiminde bu aylak merak içgüdüsü büyük yer tutmaktadır.
Kullanışlılık-Satılabilirlik İkilemi
Veblen'e göre kıskançlığa dayalı olmayan ve bu nedenle de ileri götürücü kurumların özelliği kullanışlılık, sadece açgözlü ve yağmacı güdülerin biçimlendirdiği kurumlarınki ise satılabilirlik ile nitelendiğinde, toplumun gelişmesi ve sürekliliğin korunması için kullanışlılığı öne çıkaran kurumlar teşvik edecek, satılabilirliği öne çıkaran kurumları ise engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.
Teknolojik-Kurumsal Değer İkilemi
Veblen'in teknolojik ve kurumsal davranış arasında yaptığı ayırım, kurumcu iktisatta yapılan teorik katkıların hareket noktasını oluşturmaktadır. Bilindiği üzere genel olarak kurumculara göre teknoloji, bir uygarlık içinde elde edilmesi mümkün olan ve fiilen kullanılan araç ve donanımlar ile teknik ve anlayış düzenini ifade etmektedir. Dolayısıyla bir toplumun teknolojisi, onun ortak bir birikimidir ve kolektif olarak bir kültür içinde üretilip geliştirilir. İnsanların ulaşabilecekleri materyallerin fiziksel özellikleri zaman içinde çok fazla değişmez. Fakat insanların bunların nasıl kullanılacağı konusundaki anlayışları değişebilir. İnsanlar, yaratıcı düşünce yoluyla değişimin aktif gücüdürler. Bu yüzden teknolojik gelişmenin arkasındaki itici güç, bireysel merak ve zekadır.
İktisadi Hayatta Evrim
Veblen sosyal bilim tarihini, Darwin öncesi ve Darwin sonrası olmak üzere ikiye ayırmaktadır.
Veblen'in evrimci yaklaşımdan aldığı, hayvan toplulukları ile insan topluluklarının benzerlikleri veya tarihin değişik aşamalara bölünüp bölünememesi değil farklı coğrafyalarda yaşayan insanların kültürlerinin zaman içinde hedefi belli olmayan bir biçimde evrildiğidir (Veblen, 1990: 37). Veblen, toplumsal değişimin bir amaca yönelik olduğunu söyleyenlere katılmamaktadır. Veblen'in kurumcu düşünceye en önemli katkılarından biri sosyal evrim nosyonunu alıp onu teleolojik olmayan (unteleological) ve etnosentrik olmayan (nonethnocentric) bir sosyal değişim sürecine dönüştürmesidir.
Sosyal evrimcilik: Canlıların evrimi ile toplumsal gelişim süreçleri arasında paralellik kurarak biyolojik evrim kuramı yardımıyla, toplumsal gelişim sürecini açıklamaya çalışan yaklaşım.
Determinizm: Evrendeki her olay veya olgunun nedensellik zinciri çerçevesinde belirli kanunlar veya kurallara bağlı olarak meydana geldiğini ileri süren görüş.
Gösterişçi Tüketim veya Veblen Etkisi
Veblen Aylak Sınıfın Teorisi isimli eserinde, israfçı tüketim üzerinde özellikle durmaktadır. Gösterişçi tüketimde bir mal veya hizmetin faydası, sahip olduğu niteliklerden değil, kişinin alım gücünün yüksekliğini yansıtarak başkalarına gösteriş yapmanın verdiği hazdan kaynaklanmaktadır. Bir mülkün, onu sahip olana kazandırdığı statüsüne bağlı olarak talep edilmesi buna güzel bir örnektir. Bu tüketim türünde, malın niteliklerinin değil, onun pahalı olması, yani bir güç gösterisini sergilediği için pahalı olmanın bizzat kendisi bir değer ifade etmektedir. Tüketim üzerindeki bu etkiye literatürde Veblen etkisi denmektedir.
John Rogers Commons
John Rogers Commons (1862-1945): Commons iktisat teorisyeni olmaktan çok, yasal düzenlemelerle sosyal ve ekonomik reformların gerçekleştirilmesi için çalışmıştır. Commons'un, Wisconsin Eyaletinde, çalışma hayatı, kamu hizmeti ve antitröst alanlarında gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler, Federal Devlet tarafından da benimsenmiş ve uygulamaya konmuştur.
Commons, iktisadi sisteme ilişkin görüşlerinin biçimlenmesinde, hayatı boyunca içinde bulunduğu kolektif karar süreçlerinin ve bu sürede edindiği deneyimlerin çok büyük rol oynadığını düşünmektedir.
Commons'a göre özgün ve yeni fikirlerin ortaya çıkışı, devrimci savaşların öncesinde veya sonrasına rastlamaktadır. Bu duruma Commons, Savaş Çevrimi adını vermektedir.
Meta ve Bireyden İşlem ve Toplu Eyleme Geçiş
Commons klasik iktisattan kurumcu iktisada geçişi iki noktada özetler.
- Birincisi iktisadi çözümlemenin odak noktasının meta ve bireylerden, işlem ve toplu eylemi sağlayan kurallara kaymasıdır.
- İkincisi, klasik ve hazcı iktisatçılar teorilerini insan ve doğa ilişkisi üzerine kurarken kurumcular ise teorilerinde insan-insan ilişkilerini öne çıkarmaktadırlar.
Kıtlık ve İşlem
İktisadi düşünceye, yerleşik iktisadın oldukça dışında bir teorik yaklaşım getiren Commons'ın görüşlerinin dayandığı temel hipotezde de kıtlık kavramının önemli bir yeri vardır. Bu hipoteze göre iktisadi hayatı düzenleyen ilkelerin ilki kıtlıktır.
Commons kıtlığın, aynı zamanda, bir insan ilişkileri problemi ortaya çıkardığını savunmaktadır.
Toplu Eylem
Commons'ın tanımına göre toplu eylemin kapsamı, organize olmamış gelenek ve göreneklerden, aile, ticari kuruluşlar, sendika ve devlet gibi oldukça iyi organize olmuş kurumları kapsayacak biçimde genişlemektedir. Hepsindeki ortak olan ilke, toplu eylem ile bireysel eylemin daha fazla veya az denetim, serbestlik ve genişleme kazanmasıdır.
Toplu eylem: Bireysel eylem üzerinde denetleyici, serbestleştirici ve genişletici etkide bulunan karar ve süreçler.
Commons'a göre toplu eylem, bireyin yapabileceği bazı şeyleri yapmamasını sağlayarak bireysel eylemlere denetim getirir. Ancak bu denetim, davranışlarına sınırlama getirilenler dışındakilere ise önemli ölçüde serbestlik sağlar. Toplu eylem, aynı zamanda, bireylerin tek başına yapamayacakları bir çok şeyi de yapmalarına imkan sağlar.
Tarihçi Okul Ve Kurumcular
Tarihçi Okul
19. yüzyılda soyutlamacı ve neoklasik iktisada ilk tepkiler Tarihçi Okul tarafından verilmiştir. Tarihçiler, zaman ve mekândan bağımsız bir iktisadi açıklamanın olamayacağını ifade ederler. Tarihçilerin görüşleri, İngiltere ve Fransa'da da ilgi görse de Alman Tarihçi okulu iktisadi düşünce tarihinde daha çok temayüz etmiştir. Öncüleri arasında W. Rosher, B. Hildebrand ve K. Knies gibi düşünürlerin bulunduğu Alman Tarihçi Okulunun en ünlü temsilcileri G. Schmoller ve W. Sombarttır.
Gustav Schmoller (1838-1917) Alman Tarihçi Okulunun genç kuşağının öndegelen üyesidir. Uzun yıllarBerlin Üniversitesinde öğretim üyeliği vardır. Schmoller, aynı zamanda kamu yönetiminde ve Prusya Krallık Diet meclisinde de görev yapmıştır. Devletin sosyal ve iktisadi konularda daha fazla görev almasını savunmuştur. Olgulara ilişkin tarihi ve betimleyici malzemelerin, tümdengelimci kuramsalcılıktan daha önemli olduğunu savunmuştur.
Tarihçi Okulun Kurumcularla İlişkisi
Alman Tarihçi Okulu ile Amerikan kurumculuğu arasında dolaylı da olsa bir ilişki olduğu söylenebilir. Amerikan Sivil Savaşı'nı izleyen yıllarda ve daha sonraları, sosyal bilimlerde önde gelen çok sayıda kişi Almanya'ya lisansüstü öğretime gitmiştir. Bu öğrencilerin çoğu, Amerika'ya geri döndüklerinde, aynı amaçla İngiltere'ye gidenlerin aksine, bırakınız yapsınlara karşı tavır almışlardır.
İktisadi faaliyetlerin sosyal organizmanın sadece bir yönünü oluşturduğunu ve doğası gereği bu etkinliklerin dini, siyasal ve sosyal yönleriyle yakından ilişkili olduğunu savunan tarihçi okul ile kurumcular Ricardocu iktisadın ve ondan çıkarsanan bırakınız yapsınlarcı politikaların reddedilmesi bağlamında aynı ortak inancı paylaşmaktadırlar.
Yeni Kurumcu İktisat
Eski Kurumculuk, Neokurumculuk ve Yeni Kurumculuk
İktisadi hayatın biçimlenmesinde kurumların önemini vurgulayan kurumcu iktisatçılar çalışmalarını genelde iki gelenek içinde sürdürmektedirler. Bu iki geleneğin farklılaşmasında esas nokta, kurumların rolü ve işlevine ilişkin yaklaşım farklılığıdır. Bu iki geleneğin temelini de iki eski kurumcu olan ve aynı dönemlerde ve birbirine yakın coğrafyalarda yaşamış bulunan Veblen ve Commons'm görüşlerinin farklılığı oluşturmaktadır.
Neokurumcu iktisatçılar eski kurumcu iktisatçıların, yerleşik iktisadın analiz mantığının tamamen terk edilmesi gerektiği görüşünü korumalarına karşın yeni kurumcular, yerleşik iktisadın temel yaklaşım biçimini koruyarak kurumların iktisadi hayatın şekillenmesindeki rollerinin analizine yönelmektedirler.
Kurumcu İktisadı ve Yerleşik İktisadı Uzlaştırma
Yeni kurumcu iktisat, yerleşik iktisadı teorileştirmenin bilinen temel araçları kullanılarak kurumların ve kurumsal ilişkilerin de bu çerçevede açıklanabileceği varsayımı üzerine kurulmaktadır. Yeni kurumculara göre, iyi tanımlanmış çevre koşulları içinde, bireylerin fayda maksimizasyonu çabaları etkin sonuçlar üretmektedir.
Yeni kurumcu iktisadın da kendi içerisinde farklılıklar taşıyan ekolleri bulunmaktadır. Yeni kurumcular, işlem maliyetlerinden mülkiyet haklarına kadar birçok konunun yerleşik iktisadın kavramsal araçları yardımıyla iktisadi çözümlemenin kapsamına alınmasını savunmaktadırlar. Bu bağlamda İşlem Maliyeti İktisadı, Mülkiyet Hakları ve Hukuk ve İktisat gibi ekoller ortaya çıkmıştır.
Ronald Coase (1910-): Coase firmanın ortaya çıkışının ana nedenini, firmanın piyasaya göre işlem maliyetlerini azaltmasına bağlamaktadır. Buna göre bir firma organizasyonu olmadan doğrudan piyasada üretim faktörlerinin bir araya gelip üretimi gerçekleştirmesi, firmaya göre daha çok işlem maliyetini gerektirmekte ve üretimi daha pahalıya maletmektedir. Bu nedenle firma dediğimiz üretim birimi oluşmaktadır.
Mülkiyet hakları dendiğinde iktisadi açıdan bunun ne anlama geldiğinin anlaşılabilmesi için mülkiyet haklarının niteliklerine ve farklılıklarına bakmak gerekir,
- Birincisi bir iktisadi değeri (akset), kullanıcının onu fiziksel olarak dönüştürme ve hatta yok etme dahil bütün meşru kullanma biçimlerini tanımlayan kullanma hakkı;
- İkincisi, bir iktisadi değer üzerinden gelir elde etme ve diğer insanlarla sözleşme yapma hakkı
- Üçüncüsü de bir iktisadi değer üzerindeki sahiplenme haklarını sürekli bir başkasına aktarma hakkı
Olmak üzere değişik mülkiyet hakları vardır. Bu haklardan her birinin iktisadi mekanizma üzerindeki etkileri, diğerlerinden farklı olmaktadır. Bu farklı mülkiyet sistemleri, üretimi, işlem maliyetlerini ve bölüşümü etkiler niteliktedir. Bu konular yeni kurumcu iktisatla birlikte iktisat biliminin inceleme kapsamına girmiştir.